BİLGİ EKONOMİSİ - Ünite 1: Bilgi Toplumu ve Özellikleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Bilgi Toplumu ve Özellikleri

Bilgi Toplumuna Giden Düşünsel ve Teknolojik Süreç

Bilgi toplumu, toplum, ekonomi ve teknoloji dönüşümlerindeki karmaşık ilişkiye dayanarak yapılanmaktadır. Bu yeni yapılanmalar da insanın doğa, evren ve teknoloji algısıyla dünya görüşünü değişmelere uğratmaktadır. Bilgi toplumu kavramı için çeşitli argümanlar vardır. Fakat insanların düşünceleri, dünya görüşleri, bilgi birikimleri ve teknolojik algılarındaki köklü değişim ve paradigmal sıçramaları en güzel ifade eden ve kapsayan kavram “bilgi toplumu” dur. Bahsedilen bu toplumsal yapılanmanın ana unsuru insana ait özelliklerdir. Bu özellikler ise;

  • Bilgiyi biriktirme ve kendi düşüncesi üzerine düşünme,
  • Bulduğu çözümleri iyileştirme, değiştirme ve yeni fikirler üretme (insan zihni doğada kendi içeriği üzerine etkide bulunabilen tek şeydir)
  • Gelişkin dil kullanımı ve işbirliği içinde çalışabilmedir.

Bilgi birikimi, dünya görüşü ve teknoloji ilişkisi: Teknoloji, insanın zihninde biriken bilginin organize edilerek doğaya uyarlanan düşünce şeklinde tanımlanabilir. İnsan zihninin doğayla olan ilişkisi bilgi birikimini dolayısıyla dünya görüşünü şekillendirmektedir. Bu dönüşüm sonucunda doğaya müdahale etmeye yönelik uygulamalar ise birikmiş bilgi olarak teknolojileri doğurmaktadır. Teknoloji, bir yandan toplumun dünya görüşünü temsil ederken bir yandan da dünya görüşünü değiştirmektedir. Böylece düşünsel ve teknolojik paradigmalarda olan köklü sıçramalar yaşam biçimini düzenler ve örgütler. Doğaya ve yaşama uygulanabilir ve aktarılabilir organize bilimsel bilgi olan teknoloji, bu bilimsel bilginin alet ve edevatla donanıma dönüşmüş biçimidir. Teknoloji, toplumun bilim ve dünya görüşlerinin mekân ve zaman boyutları içinde aldığı biçim ile izlediği yol, toplumdaki uygarlığın gelişimini vermektedir. Bu nedenle bilim bazlı dünya görüşü, yeni bilgi ve teknoloji üretmeye açık bir sistem özelliği gösterir.

İnsan, doğa ve teknoloji bağlamında “ilk-el” ve “geleneksel” paradigmalar: İnsan, el ve beyin faaliyetlerinin etkileşimi ve birlikte evrimiyle geliştirdiği sentez sayesinde, doğa üzerinde egemenlik kurmayı başarmıştır. Dolayısıyla ilk temel teknolojik paradigma “el” teknolojisidir. Elin uzantısı ve doğrudan kullanımıyla karmaşık bilgi birikimine dayalı olarak geliştirilen teknolojik paradigma tarım toplumunu şekillendirmiştir. İlkel ve geleneksel teknolojilerin kullanıldığı bu dönemlerde insanların doğa ile ilişkisi ise doğanın pratik gözlemlenmesine dayanmıştır.

Logos’un evriminden bilimsel paradigmalara: Mitolojik düşünce, vahşi doğa karşısındaki insanı aciz duruma yansıtırken “logos”, insanın kendi aklı ile doğanın işleyişini açıklamaktadır. Hıristiyanlık inancı ile insanın aklının ikinci keşif, yeniden doğuş anlamındaki Rönesans ile gerçekleşmiştir. Böylece insan aklının sadece kötüye ve günaha değil, iyiye ve güzele çalıştığı yeniden keşfedilmiştir. Rönesans’ın getirdiği düşünceler, 17. yy felsefi düşünceleri içinde, derlenip toparlanıp sistemleştirildi. Fakat asıl aydınlanma çağı 18. yy olup, insanın kendi aklını kullanarak bilmeye cesaret etmesi ve her şeyi akıl yoluyla açıklamaya çalışması önem kazanmıştır.

İlk bilimsel devrim: Newtongil paradigma ve sanayi toplumu: Sanayi toplumunun temelinde, doğa ve evrenin işleyiş yasaları olarak, akıl ürünü, nedenselliğe dayalı Newtongil mekanik mantık ilişkileri yatar. Mekanik Bilim, yaşam bütününden aldığı bir parçayı, soyutlayıp basite indirgeyerek, kurguladığı model içindeki nedensonuç ilişkisini mantıksal tutarlılık içinde sunan bir yaklaşım olarak şekillenmiştir. Özgürleşen insan aklı, kapalı ve mutlakçı toplumsal değerler yerine akıl ve rasyonelliğe dayalı değerlere önem vermiştir. Böylece üretimle birlikte iş bölümü, uzmanlaşma, yeni mal, ihtiyaç ve mesleklerin doğması; kentleşme, çekirdek aile yapılanması ve sınıfsal olarak insanların ayrımına neden olmuştur. Doğa bilimlerindeki bu gelişme de sosyal bilimleri doğmasına sebep olmuştur. Bu durum Newtongil paradigmayla ele alındığında ise doğa, evren veya toplum bütünü; kesin, değişmez, statik, mekanik ve tek yönlü neden-sonuç ilişkisi içindeki işleyişe dayalı yasalarla açıklanmaya çalışılmıştır. Ancak toplumu oluşturan insanların dil ile iletişimden duyusal ve duygusal tepkileri gibi dinamik işleyişe sahip toplumsal yapılanma mekanik yaklaşımlar ile yeterli düzeyde açıklanamaz hale gelmiştir. Bunun için de ikincil bilimsel devrim olarak Kuantum paradigmasına geçilmiştir.

İkinci Bilimsel Devrim: Kuantum Paradigması

Kuantum devrimi bilime yeni bir anlayış getirerek, doğa ve evrenin algılanış, analiz ve araştırma yöntemlerinin değişimine neden olmuştur. Yeni bilim anlayışıyla, standart ve mekanik etkileşim algısından; süreksizlik, belirsizlik ve olasılık unsurlarının geçerli olduğu dinamik bir etkileşim sistemine oturmuştur. Bunun yanında doğada ve toplumdaki olay ve süreçlerdeki kaotik, dinamik, çok yönlü ve karmaşık durumların varlıklarına ve analizlerine yönelim gerçekleşmiştir. Bu yeni analizler ise nokta durumdan; sistem ve süreç durumlarına geçişi gerçekleştirirken, toplumsal ve ekonomik olgular da sistem ve süreç olarak yeni ve bütüncül etkileşim şeması içine alınmıştır. 20.yy’ın ilk çeyreğine denk gelen kuantum düşünme sistemi ve devrimi teknolojik uyarlanma ve uygulamalar olarak yoğun bir biçimde yaşamımıza girmiştir. Bu durum ise insanlığı Bilgi Toplumuna taşıyan temeli ve ortamı belirlemiştir. Kuantum düşüncesine dayalı olarak bilimsel bilginin ilk uygulama alanı mikroelektronik olmuştur. Mikroelektronikteki uygulamalar ise bilgisayarlar başta olmak üzere enformasyon ve iletişim alanında kendini göstermiştir. Bu gelişmeler de enfermasyon toplumu kavramını gündeme getirmiştir. Enfermasyon teknolojileri yanında bunların ortaya konulması için entelektüel sermaye, eğitim, öğrenim ile bilimsel araştırma ve geliştirmeyi daha iyi kapsayan Bilgi Toplumu kavramı öne çıkmıştır. Sonuç olarak günümüzdeki toplumsal değişimler teknolojik ve ekonomik değişimlerin karmaşık ilişkisinden beslenmiştir.

Bilgi ve Bilgi Toplumunun Tanımı

Bilgi toplumu, bilginin temel üretim faktörü durumuna gelmesi toplumsal organizasyon, yapılanma ve işleyiş süreçlerinin bilginin işlev ve özelliklerine göre şekillendiği yeni toplum biçimini ifade etmektedir. Toplumsal dönüşümü belirleyen asıl unsurun bilgi olması, “Bilgi Toplumu” kavramının tercih edilmesine sebep olmuştur. Polanyi ve Nonaka’ya göre bilgi, açık ve örtük bilgi olarak ifade edilir. Açık bilgi; kitap, kaynak, belge, rapor ve veri tabanlarında işlenip kaydedilerek aktarılabilen bilgidir. Örtük bilgi ise çalışanların beyninde uzmanlık bilgisi olarak var olan bilgidir. Buna ek olarak bilgi insanla ve onun beyninde yer aldığı için kişisel ya da kurumlarda ekip olarak öğrenilen organizasyonel bilgiden de bahsedilebilir. Enformasyon, anlam içerik ve işe yararlığı açısından kişisel algı ve değerlendirme sürecinden sonra bilgiye dönüşmektedir. Bilgi, işe yaramak için harekete geçmiş olan bilişsel bir bağlam ve sistematik kazandırılmış enformasyondur. Bilgi insanla ve insan davranışı ile ilgilidir. Dolayısıyla bilgi bilenden kaynaklanır. Bilenlerin bu bilgilerini yayması ve çevreye aktarmasıyla entelektüel sermayenin genişlemesine yol açar. Bilginin aktarımında ise iletişim ve bilişim ağlarına ihtiyaç vardır ve bu ağlar insanların iletişimi ile şekillenen sosyal ağlardır. Bu açıklamalar doğrultusunda, bilgi toplumu; enfermasyon ve bilişim altyapı donanımlı ve insan merkezli sosyaş ağ örgütlenmesi içinde, bilişsel bilginin yoğun kullanımı ile teknolojik, ekonomik, politik, sosyal ve kültürel, sistem, yapı ve süreçlerin; küresel, ulusal ve yerel ölçekte interaktif etkileşimli olarak şekillenip örgütlendiği toplum biçimi olarak tanımlanabilir.

Bilgi Toplumunun Yapılanışı: Organik Ağlarda Etkileşim

Toplum gibi karmaşık bütünlerin analizi ve açıklaması için geliştirilen ve bütüncül bir bakış açısına sahip bilimsel yöntem sistem analizidir. Sistem analizinin temel unsurları;

  • Sistem bütünü (bütün tek tek parçaların toplamından farklıdır),
  • Sistem unsurları (elemanları),
  • Unsurlar arası bağlantılar (ilişkiler),
  • Açık sistem olarak çevre ile ilişkileri,
  • Sistem davranışıdır.

Sistemin amaçlarını gerçekleştirmesi ve etkin olabilmesi için bütün içinde içsel tutarlılık ön koşuldur. Sistem davranışı ise içerdiği unsurlar, bu unsurların özellikleri ve sistemdeki ilişkiler ağı tarafından belirlenir. Tasarlanan yani organize edilen sistemlerin belirli bir amacı,yapılanışı ve işleyişine ilişkin kuralları vardır. İnsan örgütlenmelerinde hem tasarlanmış hem de kendiliğinden oluşmuş yapılar yer alır. Tasarlanmış yapılar örgütün etkin işleyişini sağlayan kural ve rutin işler için gerekliyken, kendiliğinden oluşan yapılanma ise örgüte yenilik, yaratıcılık ve esneklik getirir. Toplumsal sistemler kendi kendini yaratan, üreten, yenileyen ve yapılandıran bilişsel sistemlerdir. Daha çok toplumsal ağ sistemi içindeki iletişim, sürekli değişir, yenilenir ve yeniden üretilirken iletişim ağları da bu şekilde değişir. Her yeni iletişim, yeni düşünce, anlam ve yorum konseptleri yaratırken aynı zamanda yeni duruma göre verilecek tepki ve davranış kalıpları ile sosyal yapıda değişime yol açar. Toplumsal bütün , insan ihtiyaçlarını karşılama işlevini üstlenmiş; birbiri içinde bulunan; interaktif etkileşimli; ekonomik, politik, sosyal, kültürel ve teknolojik olmak üzere beş sistemin bütünleştiği bir yapılanmadır. Bu yapılanma içerisinde ortaya çıkan etkileşim ağı, çoklu karmaşık ve bütünleşik bir işleyişe sahiptir. Bilgi ve enformasyonun bu işleyişte kullanılması da ağ yapılarına dayalı sosyal örgütlenme içinde gerçekleşmektedir. Evrenin en karmaşık etkileşim sistemi beyin olarak bilinirken; buna en çok yaklaşanı da toplumsal ilişkilerdir. Her ikisinde de oluşmuş ağ yapılanmaları içinde şekillenen karşılıklı ve karmaşık etkileşim ilişkileri vardır. Bilginin hızlı şekilde işleme, aktarma, depolama ve kullanımı küresel boyuttaki ağlar içinde gerçekleşmektedir. Bu olgu karşısında, toplumu oluşturan tüm ögeler; yani insanlar, işletmeler, kurumlar, ülkeler, devletler ve sistemler yeniden örgütlenmekte ve yeniden yapılanmaktadır.

Bilgi Toplumunu Yaratan Teknolojiler

Mikroelektronik: Yenilikçilik ve yaratıcılığın arttığı bu dönemde gelişmelerle birlikte bilgi patlaması oluşmuş, bilgi toplumuna gidişi ise inanılmaz ölçüde hızlandırmıştır. Yaşamın her alanında bilgisayarlı teknolojiler girdi ve kullanılmaya başlandı. Özellikle görüntü sentezleme alanında bu teknolojiler, tıp, kimya, jeoloji gibi incelenemeyen maddeleri ekranda görünür hale getirmiştir. Böylece bilgisayar destekli bilimsel araştırmalar bilime inanılmaz ufuklar açmıştır. Mikroelektroniğin etkin kullanıldığı diğer alan ise çıkarım yapan, algılayan ve mekanik olan robotlardır. Mikroelektronikteki gelişmelerle birlikte, iletişim teknolojisi de yenilendi. Bilgisayar ve iletişim teknolojisindeki hızlı gelişme, üretim için her türlü bilgi akışını hızlandırıp kolaylaştırdığı gibi, zaman ve mekân kullanımında sağladığı avantajlarla, üretime hız, etkinlik ve verimlilik kattı. Mikroelektronikteki gelişmeler uydu ve basın yayın teknolojisinde de köklü değişiklikler yaratmıştır.

Mikrobiyoloji: Bilgi toplumunu yaratan dijital devrimi zaman içinde biyoteknolojik devrim izledi. İnsanların yararlanabileceği ürün ve hizmetlerin mikroorganizmalar, mikrobiyal parçacıklar ve diğer biyolojik metaryaller kullanarak endüstriyel işlem yolu ile sağlanması biyoteknolojinin alanıdır. Genetik işleme tekniklerindeki ve uygulamadaki hızlı gelişme, biyoteknoloji sanayiinin doğmasına yol açtı. Biyoteknoloji ve Nörobiyoloji bilimindeki gelişmeler ile artık bilimin doğası arayışları başlamıştır.

Yeni malzemeler: Çeşitli “alaşımların” sağladığı; hafif, ateşe dayanıklılığı ve aşınmaya karşı direnci yüksek maddeler üretimi önem kazandı. Örneğin, yapay seramik, gallium arsenit bu yeni malzemelerdendir. Fiberoptik bazlı bilişim ve iletişim ağları bilgi toplumunun altyapı donanımını oluşturmaya başladı. İnsan yaşamının ve sağlığının korunmasında önemli katkılar sağlayan yeni maddi malzeme yanında, “biyomateryaller” üretimi ile plastik, seramik, cam ve bu maddelerin karışımlarından yapay insan doku ve organları üretilmeye başlandı.

Nanoteknoloji: Atomik ve moleküler ölçekte işleyiş ve etkileşimleri konu edinir. Nanoteknolojiler sayesinde ekonomik açıdan daha işlevsel; gerektiğinde kendi kendini yenileyen, daha az ham madde ve enerji kullanımıyla; daha hafif, daha küçük fakat daha dayanıklı ve ucuz ürünlerin üretimi gerçekleşecektir.

Teknolojide yeni beklentiler: Teknolojik beklentiler arasında elektronikte ışığın kullanımını ele alan optoelektronik teknolojiler ve çok daha ileri aşamalarda nesnelerin zihin gücü ile kontrol edilmesini sağlayan telekinetik teknolojilerin gündeme gelmesi beklenmektedir. Robitik teknolojisi, biyoteknoloji, genetik ve nanoteknolojide bilimsel gelişmeler de bu beklentiler arasındadır. Ayrıca gen ve nanoteknolojileri sayesinde yapay organlarla, doğal organların kalıtımıyla uyum yetersizliğini giderici gelişmeler bekleniyor. Ulaşım araçlarındaki optik duyargaların gelişimiyle daha güvenli ulaşımın sağlanması da beklenmektedir. Yeni malzemelerle daha hafif, ucuz ve enerji tasarrufu yeni teknolojiye dayalı iletim sistemleri ile çalışan araçlar üretiliyor. Yeni enerji kaynağı olarak da güneş enerjisinden büyük ölçüde kullanılması gerektiği ve uzay teknolojisinde de gelişmeler beklenmektedir.

Bilgi Toplumunun Bilişim Altyapısı

Bilişim altyapısı, bilişim teknolojisinin, bilgiyi toplamak, iletmek, işlemek, değerlendirmek, dağıtmak ve yaymak için oluşturduğu ağ sistemleri donanımını kapsamaktadır. Bilişim ağları uydu iletişim sistemleri ve WWW ile gelişmiştir. Günümüzde ise fiber optik kablolar ile bu iletişim ağı hızı arttırılmıştır. Bu tür ağ altyapısı yaşamın her alanında kullanılmaktadır. İnsanın bu sistemlere dâhil olması da bu ağları sosyal ağlara dönüştürmüştür. Bilişim altyapısı sayesinde bilginin dağıtım ve paylaşımı, sanayi toplumunun ürünü olan mal ve sosyal hasıladan pay alma yarışına göre daha zahmetsiz ve hızlı bir katılma fırsatı tanır. Bu durum, bireyin katılım, kendini gerçekleştirme ve kendini kanıtlama şansını arttırır. Bilişim ağ sisteminin varlık nedeni ve fonksiyonu; “bilgi ve iletişim akışını” ve “aktarımını” sağlamaya yöneliktir.

Bilgi Toplumunun Temel Alanlarının Yapılanışı

Bilgi; üretirken, tüketirken ve paylaşırken de çoğalan, paylaşımla sinerji yaratan, kapalılığı kabul etmeyen, akışkanlığı yüksek, üretim sürecinde insanın yabancılaşmasına değil, tam aksine insanla bütünleşik olarak, insanın kendini geliştirmesine ve kendini aşmasına hizmet eden bir üretim faktörüdür. Sürekli yeni bilgi üretimi, sürekli yenilik demektir.

Ekonomik alanda yenilenme: Bilgi ekonomisi: Bilgi çağı da sermayenin önemini ikinci plana iterek, bilgi bazlı bir ekonomik örgütlenme ve yapılanmayı öne çıkardı. Yenilik ve değişim kültürünü özümsemiş olan bilgi çağının yenilikçi insan, yani entelektüel sermaye, sürekli kendi kendini aşan ve yenileyen birisi haline gelmiştir. Bilgiyi, bilişim teknolojileriyle kazandığı için yenilikçi girişimci tipinin, bilişimci girişimci olarak adlandırılması da mümkündür. Bilgi toplumunda yeniliklerin, her alanda, özellikle de bilgi ve teknoloji üretiminde sürekli olması nedeniyle; verimlilik, hız, kalite, esneklik, çeşitlenme ve farklılaşma, yerel ve küresel rekabet, bağlı ve destek endüstriler arası dayanışmanın getirdiği ortaklaşa rekabet ekonomik faaliyetlerin niteliklerini belirlemektedir. Verimlilik ve toplam kalite anlayışının, bireysel aktiviteden, örgütsel ve kurumsal düzeylere kadar geçerlilik kazanması gerekir. Ancak bu sayede küresel düzeyde ekonomik açıdan etkili olmak mümkündür.

Sosyal alanda yenilenme: sinerjik toplum: Bilgi toplumunun eğitilmiş nitelikli insanı, yani entelektüel sermayesi ön plana çıkar. Bilgi toplumunun eğitimli insan kişiliği, bilişsel öğrenme ile kendi kendini sürekli yenileyebilen, kendi aklını kullanabilme yeteneğine sahip bir insan tipidir. Aynı zamanda iş birliği ve ekip çalışmasına yatkın, katılımcı ve sosyal sorumluğu olan bir kişiliktir. Bilgi toplumunda işletmelerin dikey hiyerarşik yapısı, yatay eşitlikçi yapıya dönüşürken, örgüt içi insan ilişkileri ve sosyal ilişkiler yeni bir etkileşim kalıbı olarak, orkestra tipi bir işleyiş kazanmaktadır. Uzmanlaşmanın artması ve herkesin kendi uzmanlık alanı olması, üstelik bunlar arasındaki iş birliği, işletme başarısı için sinerjik etki yaratmaktadır. Uzmanlık, bilgi toplumunun sosyal alandaki zıtlıkları yumuşatma ve çözmenin ana yönetimidir. Sosyal gruplaşmalarda çeşitlenmenin artışı ve bu çeşitlenmenin yarattığı farklılaşma ortamında uzlaşma ihtiyacı daha çok ön plana çıkar. Uzlaşmanın yöntem olarak geçerlilik kazandığı toplumda asıl amaç, sosyal barıştır. Yenilikçi bilgi teknolojilerinin üretim sürecinde kullanılması, yeni iş bölümü ve uzmanlaşmanın doğmasına yol açarak, yeni uzmanlığa dayalı mesleklerin öne çıkmasını sağlamıştır. Bunun yerine bilgi toplumuyla ömür boyu öğrenme, sürekli yenilik ve değişim ortamında, “meslek” yerine “uzmanlık” devreye girmiştir.

Politik alanda yenilenme: katılımcı demokrasi: Bilgi toplumunun daha örgütlü bir yapılanmaya sahip olması; katılım, karar, seçme ve seçilme gibi süreçlerin, sadece parlamento düzeyinde ve parlamento için değil; toplumsal örgütlenmenin daha alt katmanlarında özgür insanların, kendileriyle ilgili her düzeydeki süreçlere, örgütlü olarak daha yoğun katılımı; temsili parlamenter demokrasiyi katılımcı demokrasiye dönüştürmüştür. Katılımcı demokrasi, yalnızca, ulusal düzeyden yerel düzeye doğru genişleyen bir süreç olmak yerine, aynı zamanda uluslar üstü ve küresel düzeye doğru genişleyen bir süreç olma özelliği de göstermektedir.

Kültürel alanda yenilenme: kozmopolit kültür: Bilişim teknolojileri ile dünyanın bir “Küresel Köy”e dönüşmesi, kültürler arası ilişki ve geçişliliği artırmıştır. Bu nedenle, yenidünya düzeni ve toplum yapıları içinde, birbiriyle daha yoğun ilişki ağının yapılandırdığı bir evrende farklı kültürlerle bir arada yaşanmayı öğrenmek durumundayız. Kültürel çatışmaları giderebilmek için, insan eğitiminin temelinde değerlerde çoğulculuğun ve farklılığın olabileceği düşüncesini vermek ve eğitimi ağırlıklı olarak bilgi aktarımına kaydırmak gereklidir. Yeni başarı motifinin bilgi, uzmanlık ve bağımsız kişilikten kaynaklanması ve açık sistem oluşturması, örgütlenme içinde karşılıklı etkileşime açık olması gerekir. Bilgi toplumunun sinerjik başarısı, birbirine açık, karşılıklı etkileşen, yaratıcı bir eyleme dayanır.

Toplumsal alanların birlikteliği ve interaktif etkileşimi: İnsanlar kültür olarak geçmiş kuşaklardan miras aldığı; değer, norm, davranış kalıpları ile dünya görüşlerini korumak isterler. Bu nedenle teknolojik yenilenmeden yansıyan etkiler, en son olarak kültürel alanda kendini hissettirir. Yenilikçi sürecin, amaç araç ilkesinin sinerjik ileri bağlantısı, ortak amaçların başarılması şeklinde iş birliğini ve sosyal ağlarda ortak çalışmayı gündeme getirmiştir. Dolayısıyla toplumsal yaşamda, sinerji ve sosyal yarar ilkeleri ağırlık kazanmıştır. Bilgi sektörünün, diğer sektörlerde devrim yaratan gelişmeleri sürekli beslemesi kendi içindeki gelişmeye bağlıdır. Bilgi sektörü, kendi altyapısı, üstyapısı ve fonksiyonel etkileriyle birlikte tarım, sanayi ve hizmet sektörlerini etkilediği gibi, üretim, tüketim, kaynak dağılımı ve bölüşümü de etkiler. Sanayi toplumundan bilgi toplumuna dönüşüm sürecindeki karşılaştırmalı yeni yapılanmaları kitapta (Syf 31, Tablo 1.1) görülebilir.

Bilgiye Dayalı Toplumda Mekânsal Boyut

Bilgi toplumunun ağ sistemini temel alması ve yatay örgütlenişi, merkezî karar alma mekanizması yerine önceliği, katılımcı biçimde yerel birimlere kaydırarak, yaratıcılık, yenilikçilik ve bilimsel bilginin çok sayıdaki kişi, kurum ve örgütlere, yani mikro birimlere dayandırması, “yerel-coğrafik potansiyelleri” harekete geçiren, mekânsal sistem ve yapıları gündeme taşıdı. Bu nedenle bilgi toplumunda kentler arası ilişkinin yenilikçi kent ağları şeklinde bütünleştirilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu sayede de bilgi bazlı araştırma, eğitim, öğretim, yenilikçi ve yaratıcı aktiviteler öncelik kazanmıştır. Kentteki kurumlar arası ilişkiler ve karşılıklı etkileşim, öğrenen kent ve öğrenen örgüt ilişkisi olarak gelişir. Yenilikçi kentsel gelişmenin sürdürülebilirliği ise, esnekliği ile değişime uyum sağlayan açık kentler, dinamiği ile yeni kentsel yapılanmalar, açık ve esnek kent sistemleri içinde yaratılan dinamik süreçlerin belirlediği kentsel vizyoner strateji ve politikalara bağlıdır. Bilgi toplumu kentlerinin yenilikçilik ve dinamizmini koruyup geliştirmesi ve daha ileri düzeylere taşıması için sadece iç dinamikler sürdürülebilirlik için yeterli değildir. Bu nedenle bilgi toplumu kentlerinin dışa açık, küresel ilişkilerinin ileri düzeylere taşınmış olması gerekir.

Dünyada Bilgi Toplumuna Geçiş Arayışları

Bugün her ülke bilgi toplumu yönünde, geri kalmamak için tüm potansiyellerini, “küresel sistemde Bilgi Toplumu olmaya” harcamaktadır. İstikrarlı bir hükûmet, yüksek tasarruf ve yatırım oranı, devlet destekli aktif bir dış ticaret ve sanayileşme politikası ile aile bağlarına dayalı disiplinli iş ahlakı hızlı gelişmede etkili olan unsurlardır.

Bilgi Toplumunun Karanlık Yüzü

Bilgi toplumunda her alanda yaşanan hızlı değişim, çeşitlenme ve belirsizlik, insanların ve toplumların risk algısını artırmıştır. Köklü dev şirketlerin, yenilikçi küçük şirketlerce kolayca ortadan silinebilmesi, işletmelerin risk algısını yükseltirken bilgi güvenliği ve özel hayatın gizliliği alanında yaşananlar toplumda herkesin ve her kesimin risk algısını artırmıştır. Özellikle geçmişte yüksek istihdam düzeyi yakalamış olan gelişmiş ekonomiler için bilişim çağında yaşanan işsizlik tam bir şok etkisi yaratmıştır. Bu nedenle bilgi toplumunda,

  • Küresel politik dengelerin yeniden yapılanma ve kurulması
  • Nüfus ve göç hareketlerini tetikleme
  • Hukuk dışı insan ticareti,
  • Bilişim okuryazarlığı ve dijital bölünme
  • Sürekli öğrenme ve yaşam boyu öğrenme oldukça önemli hale gelmiştir.

İnternet ağları, bir yandan uzaktaki insanlar arasında iletişim ve iş birliği sağlarken; diğer yandan soğuk camın karşısında oturmaya mahkûm etmekte ve insanı psikolojik yalnızlığa itmektedir. Ayrıca bu ağlar ve teknolojinin yarattığı belirsizlik ve sorunlar arasında, aile iletişimine engel olma, multimedyanın etkin kullanılmaması, çocukların gelişiminin olumsuz olarak etkilenmesi de sayılmaktadır.

Dönüşüm Sancılarından Çözüme Giden Süreç

Bilgi çağının getirdiği çeşitlenme; karmaşık ve dinamik ortamlarda karar vermeyi ve strateji geliştirmeyi gerektirir. Sanayileşme sürecinin ilk 100 yılında çalışanların düşük ücret alması, uzun çalışma sürelerinin olması ve hiçbir sosyal hak ve güvenlik sistemi olmaması vahşi kapitalizme yol açtığı gibi; küreselleşmenin ilk dönemi de kuralsız ve kontrolsüz olarak “vahşi küreselleşmeyi” gündeme getirdi. Bu sorunu çözmek içinse başarı odaklı yaratıcı insan yetiştirmeye, yeni açık ve örtük, bilimsel ve uygulamalı bilgiye, kaynakların etkin ve verimli kullanımına, uzlaşma yönteminin etkin kullanımı, kararlara ve süreçlere katılıma, çeşitli kültürlere karşı hoşgörülü ve adil olmaya, dünya barışı ve küresel işbirliğine dikkat edilmelidir.