BİLGİ EKONOMİSİ - Ünite 5: Bilgi Ekonomisinde Rekabet, Piyasa ve Ar-Ge Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Bilgi Ekonomisinde Rekabet, Piyasa ve Ar-Ge

Giriş

Rekabet, bir piyasa ekonomisinin merkezi unsurudur. Piyasalar her devirde, ilkel iki insanın elma ile armudu değiş tokuş yaptığında bile var olageldi. Buna karşın rekabet ise, piyasa ilişkisini karşılıklı etkileşim sistemine dönüştüren unsurdur. Bu yüzden piyasa sistemi için, piyasalar zorunlu koşul olmakla birlikte, onları sisteme dönüştüren unsur olarak rekabet yeterli koşuldur. Bu nedenle rekabetin olmadığı piyasa ortamlarını, piyasa sistemi olarak tanımlayamayız.

Rekabetin Tanım, İşlev ve Önkoşulları

Ekonomik rekabet, piyasalarda ekonomik amaç¸ ve çıkarlarını gerçekleştirmek isteyen ekonomik birimler arasında, zaman içinde ortaya çıkan bir yarış¸ ve karşıtlık seklindeki ilişki surecidir.

Rekabetin fonksiyonları toplumsal ve ekonomik olmak üzere ikiye ayrılır:

  • Rekabetin Toplumsal Fonksiyonu; Rekabetin toplumsal işlevi, ekonomik davranış¸, karar ve seçme özgürlüğünü korumaya yöneliktir. Hatta rekabet özgürlüğü, bazı neo-klasik çevrelerde rekabetin tek ve temel unsuru olarak görülür.
  • Rekabetin Ekonomik Fonksiyonu; Rekabetin ekonomik fonksiyonları ise çeşitlidir: Ekonomiyi Yönlendirme Fonksiyonu; piyasaların, malların kıtlık derecesini gösterme, başarısızları ayıklama ve koordinasyon fonksiyonları ile birlikte gerçekleşir. Kaynak Dağılım Fonksiyonu; üretim faktörleri ve teknolojinin etkin biçimde dağılımı ile rasyonelleşmeyi sağlamaya yöneliktir. Yenilik ve Teknik Gelişmeyi Sağlama Fonksiyonu; yenilik baskısı yaratan rekabet ile bilgi ve teknik geliş¸ menin yayılması ile gerçekleşir. Bu sayede monopol durumu sona erer. Konjonktürel Gelişmelere Uyum Fonksiyonu; rekabet sayesinde işletmeler, ekonominin iç¸ ve dış¸ nedenlerle gündeme gelen değişime hızlı uyum esnekliğini artırır ve ekonomik krizler daha hafif atlatılabilir. Gelir Dağılım Fonksiyonu; faktör piyasalarında, ekonomik başarıya göre ücret alınmasını sağlayan rekabet, karaborsa, haksız kazanç¸vb. gelirlerin ortadan kalkmasına yol açar. Ekonomik Gücün Sınırlandırılması ve Kontrolü¨ Fonksiyonu; rekabet, ekonomik gücün sınırlandırılması ve kontrolü¨ için sosyal bir yöntem olarak ortaya çıkar. İste bu fonksiyonları yerine getiren rekabet türü¨, etkin, fonksiyonel veya başarı rekabeti olarak adlandırılır.

Piyasa ekonomisinde rekabetin önkoşulları 4 ana grupta toplanır:

  • Rekabet düzenini oluşturan şekli yasal düzenlemeler,
  • Rekabetin işlerliğini sağlayan motivasyon ve uyarı unsurları (sprit of competition),
  • Rekabete uygun ortam ve iklimin (özgürlük ortamının) varlığı,
  • Rekabete uygun politikaların bulunması.

Rekabet Teorisinde Temel Yaklaşımlar

Özellikle Walras ve Marshall ile model kurmaya dönüşen NeoKlasik fiyat teorisi, klasik ekonominin yeni bir versiyonudur. Klasiklerin serbest rekabet görüşü, NeoKlasiklerde tam rekabet modeline dönüştü. İdeal bir durum olarak varsayılan tam rekabetin oluşum koşulları Neo-Klasikler tarafından araştırma konusu yapıldı. Tam rekabet, aşırı karların olmadığı, maliyetin bir unsuru olarak normal karın var olduğu, statik bir denge durumu olarak tanımlandı.

Almanya’da Von Hayek ve Hoppmann, ABD’ de Chicago Okulu (Stigler) Yeni Klasik Rekabet Anlayışını savundular. Bu anlayışa göre rekabet; ekonomik özgürlüklerin gerçekleştirildiği, tüketici tercihlerinin karşılandığı bir arama ve bulma sürecidir. Bunun için, rekabet özgürlüğü ve rekabetçi ruh gereklidir; Rekabetçi ruh zaten insanda doğuştan vardır. Rekabet özgürlüğü yaklaşımında, rekabet politikasının amacı, doğal ya da yapay rekabeti engelleyici unsurların kaldırılmasıyla sınırlıdır. Bu yaklaşım bir anlamda A. Smith’in yaklaşımına geri dönüşü ifade eder.

Buraya kadar rekabet konusundaki analizler, daha çok rekabetin genel açıklaması ile sanayi toplumunda, ulus devlet arka plan algısı içinde geliştirilmiş olan yaklaşımların anlatımıydı. Bilgi teknolojilerindeki gelişmelerle teknolojik devrimlerin küresel rekabeti tetiklemesi, Dünya Ekonomisini yeniden yapılanma sürecine yönlendirdi.

Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki köklü ve sürekli değişim, bilgi ekonomisi yönünde yeni yapıları getirirken, piyasaların yapı ve işleyişini de köklü olarak etkiledi. Bilginin üretimi, dağıtım ve paylaşımı, piyasaların yapılanışı, işleyişi, etkinliği, büyüklüğü, sınırları ve ekonomik gelişmenin içeriği değişim gösterdi. Özellikle ekonomik alt yapının elektronik hale gelmesi ve ilişkilerin yerel ve ulusal boyuttan küresel arenaya kadar genişlemesi bu değişimlerde belirleyici rol oynadı. Hükümetler bu sektörlerin dinamizminden yararlanarak, hem bu sektörlerin gelişmesi, hem de bunlar üzerinden ekonomi bütününün gelişmesine yönelik teşvik, strateji ve politika uygulamasına yöneldiler. Bu sayede ekonomide etkinlik ve verimliliği yükseltmek amacıyla sürdürülebilir büyümeyi teşvik ettiler. Bütün bunların sonucu olarak sanayi toplumu bir bütün olarak bilgi toplumuna dönüştü. Bu değişimler yeni teknolojilerle birlikte toplumların kurumsal ve örgütsel yapılarını da kökten değiştirdi.

Teknolojide hızlı değişim, bir yandan ölçek ekonomilerini etkilerken, diğer yandan uluslararası rekabeti ve işleyişini etkiledi.

Günümüz endüstrileri, işgücü veya sermaye yoğun teknolojilerden bilgi yoğun teknolojilere yöneldi. Bu sonuçla, bol ve ucuz faktörlerin yarattığı karşılaştırmalı avantaj tezi önemini yitirdi. Rekabet üstünlüğünü açıklayan yeni yaklaşımlar daha çok yenilik ve teknolojik gelişmelere dayanır. Teknolojik gelişme ve yeniliğe dayalı bilgi yoğun üretim biçiminde mikro elektronik, genetik ve nano ürünler ile ileri nitelikli materyal ve bilgi sistemleri önem kazandı. Taşımacılık ve haberleşmedeki gelişmeler, üretim faktörleri ile ürünlerin akışkanlığını arttırdı.

Porter’ın geliştirdiği ulusların rekabet avantajları teorisi, dünya ticaretinde rekabet gücü yüksek 10 ülkenin verilerine dayalı olarak, geniş bir araştırma grubu ile dört yıllık bir çalışmanın sonucunda ortaya kondu Porter geliştirdiği yeni teoride, firma davranışları ile ulusal avantajlar teorisinin bir sentezini gerçekleştirir. Porter, bir ülkenin firmalarının rekabetçi olmasında, iktisatçı ve politikacılar kadar, firma yöneticilerini de sorumlu görür. Porter’e göre, rekabet üstünlüğü yaratıp koruyabilmek için; Firma, rakiplerinden farklı ve daha iyi bir firma stratejisi seçmelidir; Firma, uluslararası ticaret ve dış yatırımlarını birlikte kavrayan küresel bir strateji oluşturmalıdır.

Porter, ulusal rekabet avantajlarını dört temel belirleyen içinde inceleme konusu yapar. Bunlar, Faktör Koşulları, Talep Koşulları, Bağlantılı ve Destek Endüstriler, Firma Stratejisi, Endüstriyel Yapı ve Rekabettir. Faktör Koşulları, ülkenin üretim faktörleri açısından durumunu yansıtmakta olup, rekabetçi firmanın ihtiyaç duyacağı nitelikli beşeri kaynakları, fiziki kaynakları, bilgi kaynaklarını, sermaye kaynaklarını ve alt yapı donanımlarını kapsar. Talep Koşulları, rekabetçi endüstrilerin ürettiği mal ve hizmetlere yönelik talebin yapısını kapsar. Bağlantılı ve Destek endüstriler ise, uluslararası rekabeti üstlenen firmanın dayandığı ve ilişkide olduğu destek endüstrilerin ülkedeki durumunu yansıtır. Firma Stratejisi, endüstriyel yapı ve rekabet ise, ülke içindeki firmanın stratejileri ile endüstriyel yapı ile rekabet yapısını belirleyen koşullardan oluşur

Ulusal Ekonominin Rekabetçi Gelişimi

Rekabet avantajları yaklaşımı, teknolojik değişim ve yenilikten kaynaklanan verimlilik artışıyla, aynı zamanda ekonomik gelişme ve refah artışını da beraberinde getirir. Bir ekonomideki verimliliğin ulaştığı düzey ve verimliliğin artış hızı, ülke endüstrilerindeki rekabet sürecinin bir fonksiyonudur. Bu nedenle, rekabet avantajlarının yaratılması, rekabet yarışı içinde, rekabetçi pozisyonun geliştirilerek daha üst düzeylere aktarılmasıyla sağlanır.

Porter, rekabetçi gelişme aşamaları olarak dört dönemi Faktör güdümlü (faktörlere dayalı) gelişme aşaması, Yatırım güdümlü (yatırımlara dayalı) gelişme aşaması, Yenilik güdümlü (yeniliğe dayalı) gelişme aşaması, Refah güdümlü (refaha dayalı) gelişme aşaması şeklinde birbirinden ayırır.

Faktör güdümlü gelişme aşamasında ekonomik gelişme, ülkenin temel üretim faktörleri olan doğal kaynaklarla, yetersiz düzeydeki sermaye birikimi ve yarı uzmanlaşmış işgücü donatımına dayalı olarak gerçekleşir.

Yatırım güdümlü gelişme aşamasında dış kaynaklı teknolojilerin özümsenmesi ve geliştirilmesi yeteneği, yatırım güdümlü gelişme aşamalarına ulaşmak için temel unsurdur.

Yenilik Güdümlü Gelişme Aşaması: Elmas Modelinin tüm elemanları arasında en etkin ve yoğun işlerlik kazandığı gelişme aşamasıdır.

Refah güdümlü gelişme aşaması ise, ilerlemeye değil, aksine çöküşe yöneliktir. Bu aşamanın sürükleyici gücü, geçmişte zaten gerçekleştirilmiş olan refah düzeyidir.

Rekabetçi Firma Stratejileri

Rekabetçi stratejide iki nokta çok önemlidir: Endüstrinin yapısı ve firmanın endüstriyel yapı içindeki konumu. Rekabetçi stratejinin belirlenmesinde bu iki unsur birlikte belirleyici rol oynar. Gerek endüstriyel yapı, gerekse endüstri içindeki rekabetçi konum, sürekli değişen dinamik bir durumdur. Rekabetçi yapı sürekli değişirken, rekabetçi pozisyon da kaymalar gösterir. Endüstriyel rekabet ve canlılıkla, rekabetçi pozisyonun her ikisini de firma kendisi etkiler. Firma sadece çevreden etki almaz, aynı zamanda çevreyi etkiler. Endüstriyel yapıyı değiştirerek, rekabet avantajları yaratarak rekabetçi konumu yeni bir düzeye ulaştırır.

Rekabet sürecinde yeni bilgi, yeni yetenek ile yeni oyuncuların bulunması, daha hızlı yeniliğe ve rekabet düzeyinin yükselmesine hizmet eder. Çok sayıda endüstrinin rekabet avantajı yakalayabilmesi, uygulanabilirliği olan çok sayıda avantajın belli endüstri dalları için bir araya getirilebilmesine bağlıdır.

Porter’a göre rekabet stratejisi, firmaların ulaşmaya çalıştığı sonuçlarla, bu sonuçlara ulaşmak için kullandığı araçların, yeni politikaların kombinasyonudur. Bunun için firmada bir durum analizi yapılarak kendi rekabet hedeflerini belirledikten sonra, şirket içi faktörler olarak, kendi güçlü ve zayıf yönleri ile kilit konumdaki uygulayıcılarının bu strateji için uygunluğunu ortaya koyar. Şirket dışı faktörler olarak ise, sektördeki ekonomik ve teknik fırsat ve tehditler ile toplumsal beklentileri birlikte değerlendirir.

Porter’a göre bir sektörde firmanın rekabet gücü beş temel unsura bağlıdır: Sektörde mevcut firmalar arasında rekabetin durumu, yani rekabet yoğunluğu; Tedarikçilerin pazarlık gücü; Alıcıların pazarlık gücü; Sektöre yeni girecek firma tehditleri ve İkame ürün ve hizmet tehditleri.

Bilgi ekonomisinde yenilikçilik ve maliyet düşürücü teknik avantajlar öne çıkar. Burada, yenilikçi girişimcilik, yaratıcılık ve başarıya odaklanmak esastır. Bu nedenle statik kaynak dağılımının statik etkinliği değil, dinamik etkinliğin sürekli yenilenme süreci devrededir. Sürekli iyileştirme ve yenilenme (kaizen) şeklinde firmanın gelişmesi veya buluşlar şeklinde devrimci gelişme (Peters, Tom (devrimin başına geç)) sürekli yeni yöntem ve ürünleri devreye sokar. Bilgi toplumunda üretim sistemi esnekleşmiş, toplam kalite yöntemi ve yenilikçi yakın üretim süreçleri devrededir. Firma örgütlenmesi, pazardaki değişime sürekli uyum sağlamaya odaklıdır. Örgütsel olarak kendi kendini yöneten ekipler ve esnek çalışma sistemi devrededir. Şirketler öğrenen örgüt konumuna dönüşmüştür. Sürekli iyileştirme öğrenmeyi sürekli duruma getirir. Buluşlar ise yaratıcılığa süreklilik kazandırır. Küreselleşme ve bilişim teknolojileri tüm faktörler yanında kuruluş yerlerini bile akışkan ve esnek duruma getirir. Bu açıklamaların ışığında; Sektöre ilişkin varsayım, Firma amaçları, Firmanın sektörde kendine biçtiği konum (performans güdüsü), Belirlediği strateji ile, Başarı ölçütü şeklindeki beş değişken açısından 4 adet strateji modeli oluşturabilir. Bunlar: savunmacı, yetkinlik geliştirici, oyun teorisi bazlı ve eşikte rekabet stratejisi şeklinde olabilir.

Sürekli ve hızlı değişimin meydan okuması ile yüksek rekabet düzeyinin yarattığı etkileşim kaosun eşiğinde rekabet stratejisini devreye soktu. Kaosun eşiğinde rekabetin amacı, sürekli yeniden yaratma başarısı ile rekabet üstünlüğünün aralıksız akışıdır. Bu sayede kurum veya firma, varlığını korur, değişimi gerçekleştirir ve kendini yeniden yaratır. Kaosun eşiğinde rekabet anlayışı, kuantum teorisiyle gündeme gelen çoklu ve karmaşık interaktif etkileşim süreçlerine dayalı olarak ortaya çıkan değişim ve evrim tezlerinin sentezine dayanır. rekabetçi davranışın kaos ile yapılandırılmış düzenlerin arasında oluşturulacak sentez, kaosun eşiğindeki bölgede bir strateji uygulamayı getirir. Kaosun eşiği, düzenle kaos arasında doğal bir durum olurken; yapı ile belirsizlik arasındaki uzlaşma alanıdır. Günümüz bilgi ekonomisi sürekli yeniliklerin devrede olduğu bir değişim ortamıdır. Değişimin olduğu yerde başarılı olan Kaosun Eşiğinde Rekabet, karmaşıklık ve öngörülmezlik ortamında, dinamik ve etkin, ancak yarı tutarlı bir yönelimi ortaya koyar.

Rekabetçi Endüstrilerin Coğrafik Kümelenmesi

Kümelenme en genel tanımıyla birbiriyle ilişki halinde olan firmaların ve destekleyici kuruluşların belirli bir coğrafik bölgede bir araya gelmeleridir. Rekabetçi endüstrilerin, dikey ve yatay yoğunlaşmasının coğrafi kümelenmesi rekabet avantajları yaratmak açısından önemlidir. Kümelenme daha çok ulusal avantajlardan ve bunların sistematik özelliklerinden kaynaklanır. Rekabetçi endüstrinin kaliteli ürünü, diğer endüstrilerin de gelişmesine katkıda bulunur. Coğrafi kümelenmede ortaya çıkan üstünlük avantajı, ileri, geri ve yatay bağlan tılarla küme içinde yaygınlık kazanır.

Porter’e göre küme, elmasın işlerlikteki ifadesidir. Firmaların, müşterilerin, tedarikçilerin ve diğer kurumların birlikte konumlanmasından kaynaklanan yakınlık, yenilik ve iyileştirme üzerindeki baskıları yükseltir. Endüstri kümeleri, firmaların yenilik yaratma ve üretkenlik kapasitelerini artırır. Bir küme, firmaya, uzmanlaşmış girdi ve işgücü ile her türlü kaynağa ilişkin enformasyon ve bilgiye ulaşma ayrıcalığı tanıyarak, üretkenliği artırır.

Endüstriyel kümeler bir boşlukta yer almazlar. Aksine bir bölge veya kent ile özellikle de yenilikçi metropol kentlerle daha bir bütünleşik olarak gündeme gelirler.

Bilgi temelli rekabet ve ekonomik sürecin nabzı küresel bütünleşme içindeki yenilikçi kentlerde attığı için, rekabet ve yenilikçiliğin kentsel bağlamında, Kentsel rekabet ve yenilik kapasitesi yaratabilmek için; Yenilikçi ve rekabetçi kentlerin iddialı ekonomik hedeflerle, yüksek ve artan yaşam kalitesinin amaçlanması, Üretkenlik ve yenilikçiliği arttıran ve özendiren yüksek kaliteli iş çevresinin yaratılması, Güçlü ve rekabetçi endüstriyel kümeler sayesinde yenilik ve üretkenliğin yaygınlaştırılması, Mevcut endüstrilerin üretkenliğiyle kentsel refah artışının sağlanması ve Kentsel ve bölgesel olduğu kadar kümenin üretkenliği ile dinamik süreçlerin ve rekabet stratejilerinin oluşturulması ve bunlarla birlikte yönetilmesini gerektirir.

Bölgenin heterojen yapılanışı, kentlerin zaman boyutu içindeki tarihsel gelişme düzey ve potansiyelleri, İçerik olarak bu tarihsel birikime bağlı olarak kentlerdeki ekonomik aktivitelerin, kültürel dokuların ve sosyal yapıların birbiriyle karşılıklı ilişki yoğunluğu, Kentler arası ağ etkileşiminin içeriğiyle birlikte ulaştığı düzey, Kentlerde, Ar-Ge birim, teknoloji ve eğitim kurumlarının ve teknoparkların ulaştığı etkinlik düzeyi ile bunun sağladığı kentsel imaj, rekabet ve cazibe avantajı, Kentin kendi altyapısının birlikte varlığı ve karşılıklı etkileşim paradigması içinde birbiriyle sürekli karşılıklı etkileşimin yarattığı kentsel gelişme dinamiği. Bu nedenle; kentsel sistem, kentsel yapı ile bu sistem ve yapılanışın içeriğine göre kentsel süreçler olarak toplumsal süreçlerin şekillenişi. Karşılıklı etkileşimin yarattığı sinerjik ortamın bir mükemmeliyet ortamı ve iklimi yaratması. Bütün bu özellikler kentsel gelişme ve rekabet avantajları yaratmada, kentin diğer kent, bölge ve ülke karşısında ve küresel ilişkilerinde avantajlı konumda olmasını sağlar.

Kentsel gelişmede insan öğesi ve insan iliş- kileri daha yoğun biçimde öne çıkar. Bu sayede yerel inisiyatiflerin gelişme sürecine yönlendirilmesi mümkün olur. Ancak bölgesel potansiyellerin daha etkin değerlendirilebilmesi için, ulusal ve bölgesel politikaların kentsel gelişme politikalarını destekleyici ve tamamlayıcı nitelikte olması gerekir. Bilgi toplumunda kentler arası ilişkinin yenilikçi kent ağları şeklinde bütünleştirilmesi gerekir. Özellikle teknolojik-bilgi yoğun kent merkezlerinin birbirine bağlanması, kent merkezleri arasında etkileşim ağı ve bu etkileşimi taşıyan altyapı koridoru ile daha geniş metropollerin doğmasına hizmet eder. Ekonomik aktivitenin mekânsal dağılımı, artık merkezi yerler modeli yerine, ağ kentler modeline göre yapılanıyor. Kentsel ağlar içinde yerel potansiyellerle bilginin karşılıklı sinerjik etkileşiminin yarattığı dinamiklerden beslenir. Ayrıca, kentsel süreçlerin yenilikçilik, esneklik ve değişime uyum potansiyeli ile küresel ölçekte açık kentler olmasından kaynaklanır.

Bilgi Ekonomisinde Yenilikçilik ve AR-GE

Barker’e göre (2002: 15) yenilik çok boyutlu ve zengin bir faaliyet karışımının sonucudur ve stratejik planlama, AraştırmaGeliştirme (Ar-Ge), pazarlama, proje yönetimi, eğitim ve yaratıcı düşünce bunların başında gelir. Yaratıcı düşünme, hayal gücümüz ve çağrışımların ürünüdür. Yaratıcılık birbiriyle ilintisi bulunmayan alanlara ait unsurlar arasında benzerlik kurmaya çalışan düşünce biçimidir. Yaratıcılık yeni fikirler yaratma yeteneğidir.

Yaratmanın beş adımı şunlardır (Barker, 2002: 60-61):

  1. Ne yaratacağımızı, neyi var edeceğimizi tasavvur etmeliyiz,
  2. Şu anda neyin var olduğunu bilmeliyiz,
  3. Yaratmak için eyleme geçerek, öğrendikçe, uygulandıkça yol alacağımızı bilmeliyiz,
  4. Yaratmak sürecin akış ve ritimlerini, filizlenme, özümseme ve tamamlama olarak öğrenmeliyiz,
  5. Her yaratıcı sürecin bir sonraki için ivme yarattığını bilmeliyiz.

Kurum dışı yenilikçi kültür ortamları olarak daha çok insanlar öne çıkar: Kentsel yaşamın kaotik ortamı yenilikler için fırsatlar yaratır, Metropolitan kentlerde oluşan endüstriyel bölgeler ve kümeler yenilikçilik için en uygun ortamları sunarlar. Bilinçli oluşturulmuş bilim ve teknoloji parkları bilgi toplumunun yenilik üretme merkezleridir. Bilgi toplumunun teknoparklar ve Ar-Ge merkezleri, sanayi toplumunun her türlü sanayi dalını içeren yığışma şeklindeki organize sanayi bölgeleri yerine; her türlü doğal, sosyal, kültürel ve ekonomik çevresel unsurlar açısından yüksek kalite standartları içeren ortamlarda uzmanlığa dayalı olarak kurulup geliştiriliyor.

Yenilik üretim süreci, günlük işlerin akış sürecinden farklı bir çevrime sahiptir. Yenilik süreci, “araştır-keşfet-geliştirfizibilite açısından teyit et-araştır” çevrimine dayalıdır. Günlük çalışma süreci, “planla-değişiklik yap-sonuçları incele farklı yapmak için eyleme geç-planla” çevrimine dayanır ve kendini sürekli tekrarlar.