BİLGİSAYAR DESTEKLİ TEMEL TASARIM - Ünite 2: Form ve İki Boyutlu Tasarım Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 2: Form ve İki Boyutlu Tasarım
Form Çeşitleri
Form, herhangi bir kavram hakkında zihinde canlanan, hayal edilen bir fikirdir; tasarım ise daha önce edinilen deneyimler ve yaratıcı gücün yardımıyla zihinde canlandırılan düzendeki formu bir işleve hizmet edecek ve yaratıcılık özelliğini kapsayacak tarzda resmediş veya ifadelendirilişidir.
İç ve Dış Formlar
Yaşanılan üç boyutlu çevrede (uzayda) bulunan formların yüzey yapılaşması dışa doğru oluşmuş ise dış form olarak adlandırılır (Şekil 2.1).
Bununla birlikte formun kapladığı alanın içinde de bir takım örgütlenmeler söz konusu olabilir. Böyle bir yapılaşma iç formu da oluşturacaktır (Şekil 2.2). İç form, formun içinde bulunan boşluk olmasını sağlayan ve boşluğu sınırlayan yapının adıdır.
Pozitif ve Negatif Formlar
Form çeşitleri içindeki karşıtlık ya da birbirini tamamlama ilişkisi pozitif ve negatif formlarda da karşımıza çıkmaktadır. Pozitif form, uzayda yer ve hacim kaplayan kütlesel formlardır (Şekil 2.3).
Negatif formlar ise aynı uzayda yer alan boşlukların tanımıdır (Şekil 2.4).
Statik ve Dinamik Formlar
Durağanlık, hareketsizlik hissi veren kararlı formlar statik form olarak adlandırılır. Bu formlara en iyi örnekler üç boyutlu geometrik formlardır. Kare ya da üçgen tabanlı piramitler, küp, kare ya da dikdörtgen tabanlı prizma kararlı ve statik bir duruş içindedirler (Şekil 2.5).
Diğer yandan, dinamik formlar değişikliği, hareketliliği ve enerjiyi simgelerler (Şekil 2.6). Küreler, dairesel çizgiler, doğal çevrede var olan kıvrımlı ve eğri yüzeyler hareketlilik duygusu oluşturmaktadır. Bu tip formlar statik formlarla karşıtlık içermektedir.
Kapalı ve Açık Formlar
Kapalı form, uzay içerisinde yer alan bir form örgütlenmesinin diğer öğelerle çevrelenmesi sonucu oluşan düzenlemelerin bir sonucudur.
Açık form, bir formun diğer formların eklenmesi sonucu biçimini değiştirmeden ve anlamını yitirmeden devamlılığını sağlamasıdır.
Soyut ve Somut Formlar
Soyut form, formların ölçü, oran gibi yapısal özelliklerinden yola çıkarak tasarımcı ya da sanatçının elinde tamamen farklı bir anlam ve görünüm kazanmasıyla oluşan formlardır.
Somut formlar, doğrudan iki boyutlu yüzeyler ve üç boyutlu uzayda var olan nesnelerdir. Kare, küp, üçgen, düzgün dörtyüzlü, vs. gibi temel geometrik formlar somut formlar olarak kabul edilirler.
Organik ve İnorganik Formlar
Organik formlar, canlı organizmaların hücre yapısına uygun olan formlardır. Genellikle, eğri, dairesel sınırların ve hareketli, kıpırtılı yapıların egemen olduğu yapılaşmalardır (Şekil 2.11). Düzenin monotonluğu karşısında, yaşamı temsil eden formların tanımıdır.
İnorganik formlar ise, canlılığını kaybetmiş, daha çok köşeli, prizmatik yapılardır. Mineral yapı düzeninin durağanlığıyla tanımlanabilir. Organik formu, hücre yapısı ile özdeşleştirirsek, inorganik form da atomun yapısı ile özdeşleşir (Şekil 2.12).
Formların Birbiriyle İlişkileri
Formların birbirleriyle girdikleri ilişkileri sekiz farklı başlık altında toplanabilir.
Ayırma (Detachment)
İki form birbirleriyle ilişkiye ve etkileşime girecek kadar yakın aralıkta yer alırlar. Ancak bu iki form birbirinden ayrıdır ve kesinlikle birbirine değmemektedir (Şekil 2.13). Kare diğer bir kare ile tasarımcının ön gördüğü bir aralık ölçüsüyle birbirine yaklaştırılmıştır. Genel olarak bu aralık (espas) formun ölçüsünü çok aşan bir aralık olmaması gerekmektedir. Bu aralık değer olarak yükseldiği zaman iki form arasındaki görsel ilişki kopar ve iki farklı form olarak algılanırlar. İki formun arasındaki aralık azaldığı zaman (birbirine değmemek koşuluyla) iki form birlikte bir anlam oluşturacak biçimde hareket etmeye başlarlar.
Değme (Touching)
İki form birbirleriyle ilişkiye ve etkileşime girecek kadar yakındırlar. Ancak bu formlar birbirlerinin kapladıkları alanlara kesinlikle girmemektedir (Şekil 2.14). Formun sınırlarını oluşturan kenarlar birbirlerine dokunmaktadır. Genel olarak formlar arasında aralık (espas) olması durumunda Ayırma ilkesi gerçekleşmiş olmaktadır. Eğer iki formun sınırları aşılırsa ve birbiri içine ya da üstüne gelirse o zaman form var olan özgün yapısını kaybeder ve Değme ilkesi oluşmaz.
Bindirme (Overlapping)
İki form birbiriyle ilişkiye ve etkileşime girecek kadar iç içedir. Birinci form, ikinci formun kapladığı alanı örterek üste çıkmıştır. İkinci form örtülenerek arka planda kalmıştır. Bu yüzden, birinci formu oluşturan formun kenarı üstte gözükmektedir (Şekil 2.15). Üst üste gelme olarak da adlandırılabilir.
Girme (Penetration)
Bindirme yöntemiyle aynı uygulamayı içermektedir. Ancak, örtme yoktur. Ön- arka ilişkisi oluşmamıştır. İki formda aynı düzlem üzerinde yer almaktadır. İki formun oluşturduğu ortak alan (alt-küme) çıkarılmıştır. İki formun kenarlarına ortak alanın çıkarılan bölümünün sınırları eklenerek yeni bir form oluşmuştur.
Birleşme (Union)
Bindirme ve girme ilkelerinin uygulamalarının aynısı iki form için uygulanır. Ancak, bu sefer iki formda birbiriyle tek bir formmuş gibi birleştirilir. Böylelikle formları oluşturan yüzeyler (kütleler veya hacimler) birer parçalarını yitirirler.
Çıkarma (Subtraction)
İki form bindirme, girme ve birleştirme ilkelerine benzer bir biçimde ilişkilendirilir. Ancak bu formlar, pozitif ve negatif formlar gibi, karşıtlık içeren iki form gibi hareket ederler. Negatif formun pozitif formu örttüğü bölümü çıkarılır.
Kesişme (Intersection)
İki form bindirme, girme ve birliştirme ilkelerine benzer bir biçimde ilişkilendirilir. Ancak, bu sefer çıkarılan alanlar formun kendileridir. Görünür halde kalan “ortak alan” (alt-küme) sınırlarıyla birlikte yeni bir formdur. Bu form kendisini oluşturan formlara benzememektedir. Formlar özgün yapılarını ve geometrilerini kaybetmişlerdir. Yeni form daha küçüktür ve kesişme kümesinin sonucu olarak oluşmuştur (Şekil 2.19).
Çakışma (Coinciding)
İki formu birbirine daha da yaklaştırarak tüm sınırlarını birbirine denk gelecek biçimde örtüştürülür. Bu çakışma, formların aynı biçim ve ölçüde olmasını gerektirir. Yeni oluşan form tek bir form olarak algılanır (Şekil 2.20).