BİNA VE YAPIM BİLGİSİ - Ünite 1: Bina ve Tasarımı ile İlgili Temel İlkeler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Bina ve Tasarımı ile İlgili Temel İlkeler

Giriş

Mimarlık : İnsanların yaşamasını kolaylaştırmak ve barınma, eğlenme, dinlenme, çalışma gibi eylemlerini sürdürebilmelerini sağlamak için mekânlar düzenleme sanatıdır.

Ünlü mimar Frank Lloyd Wright, “ Yaşamın yorumunu yapmak, mimarın gerçek fonksiyonudur, çünkü binalar yaşam için yapılmışlardır; içinde yaşanılsın, mutlu olarak yaşanılsın diye ” demiştir.

Bina Bilgisi-Amacı, İçeriği

Bina bilgisi , tasarımın temel öğelerinden birisi olan “işlev” kavramını, gereksinmeler çerçevesinde, ekonomi, teknoloji, fiziksel ve sosyo-kültürel vb. veriler yardımıyla inceleyen bir disiplindir. Tasarımcıyı; insanın antropometrik ölçülerinden başlayarak, tasarımprojelendirme ve uygulama süreçlerine hazırlar.

Planlama, Programlama, Tasarlama, Projelendirme ve Gerçekleştirme (Uygulama) Süreçleri

Tasarlama ve tasarım farklı işlevdeki binaların tasarım öncesi ve sonrasında planlaması ve programlanması sonucunda var olurlar.

Planlama , “belli bir amaç veya kullanımı göz önünde tutularak, elverişli ve metotlu bir biçimde düzenlemek eylemi”dir. Planlama, “gelecek için karar verme” olarak da tanımlanabilir.

Planlama düşünce düzeyinden başlayarak gelişme gösteren ve amaca ulaşmada yer alan eylemlere, verilen kararlar doğrultusunda öncülük ederek, istenen düzenlemelerin gerçekleştirilmesi ile ürününü veren bir oluşum-süreçtir.

Genel olarak, binanın tasarımı öncesi (yapım dahil) ve sonrası alınan kararların tümünü bina planlama veya mimari planlama olarak nitelemek mümkündür. Mimari planlama, bina programlama tasarım ve yapım süreçlerini içerir.

Programlama , belli bir çalışmanın amacını, bölümlerini, yöntemini ve süresini gösteren plandır. Mimari programlama, tasarlanacak çözüm için gerekli verilerin hazırlandığı, problemi tanımaya yönelik bir planlama süreci evresidir.

Tasarlanacak olan yapıda yer alan tüm eylemlerin sıralanması, organize edilmesi ve işleve bağlı etkinliklerin belirlediği mekanların, “ mekan listeleri ” halinde düzenlenmesi “ bina ihtiyaç programıdır ”.

Bina programları, tasarlanacak binalara ait tüm bölüm ve mekanların işlevleri, boyutları, donatım özellikleri ve mekanı kullanacak olan kişilerin-kullanıcıların nitelikleri konusunda ayrıntılı bilgileri içerir.

Programlama, planlama ön çalışmaları ile tasarlama arasında bir ara evredir ve neye ihtiyaç olduğunu belirler. Programların iki temel özelliğini belirtmek gerekir;

  1. Programlama öznel kullanıcı istekleri ile başlar ve nesnel kullanıcı ihtiyaçları program ihtiyaçları olarak sonuçlanır.
  2. Programlama, planlama gibi rasyonel ve sayılarla anlatılabilen, açık ve kolayca tanımlanabilir bir süreçtir. Bu yönden tasarlamadan ayrılır, planlamaya yaklaşır. Sonuçları da nesneldir, bir kişinin anlık isteklerini değil, denenmiş, başarı şansı yüksek nesnel değerlere yer verir.

Nesnel programlar değişebilir, ancak bu kişisel değil, toplumdan topluma ve uzun zamanda ortaya çıkar. Programcının görevi bu anlamda öznel kullanıcı isteklerini bir nesnelleştirme süreci ile ihtiyaç programları haline getirmektir

Tasarlama , sözcüğünün sözlük anlamı, “bir plan ya da eskizi yapmak üzere zihinde canlandırmak; biçim verme ya da üretilmek üzere zihinde canlandırılan bir plan ya da bir şey”dir.

Mimari tasarımın karar vermeye yönelik felsefi bir süreç olduğunu, bu nedenle de bilgi edinmeyi, algılamayı, kavramayı, kavramsallaştırmayı, kuramsal bir temele dayanmayı, yapısal kurgu için bir yaklaşım seçmeyi veya geliştirmeyi gerektirdiğini ve bu sürecin deneyime, düşünmeye ve eleştiriye dayalı bir olgu olduğunu ifade etmektedir.

Bu bağlamda mimari tasarım evresinin;

  • Bilgi toplama,
  • Analiz,
  • Sentez,
  • Değerlendirme ve
  • Karar aşamalarından oluştuğu söylenebilir.

Analiz , ilişkilerin keşfi ile ilgilidir, tasarım için gerekli bilgiler toplanır ve tasarımın amaçları saptanır.

Sentez , analizin ışığında probleme önerilen çözümdür.

Değerlendirme analiz sırasında tanımlanan amaçlar doğrultusunda önerilen çözümün irdelenmesidir. Çözüm amaçlar yönünden başarılı değilse, bu tasarımcının senteze geri dönmesi, yeni bir çözüm üretmesi gerektiğini gösterir.

Projelendirme ve gerçekleştirme (uygulama) süreçlerinin başlangıcında yer alan tasarım ve projelendirme sürecinde ; mimar elektrik, mekanik, statik vb. projelerinin üretilmesi için farklı disiplinlerdeki uzmanlarla iletişim kurmak zorundadır.

Bu farklı disiplinlerin kullandıkları ortak bir çizim dili ise projelendirme sürecinin temelini oluşturur. Bu süreçte yapılacak olan farklı ölçeklerdeki çizim ve maketler projenin kavranması açısından önem taşır.

Bir mimari tasarım sürecinin sonuç ürünü olarak ortaya çıkan mimari projeler;

  • Avan (ön) proje,
  • Kesin proje,
  • Uygulama Projesi ve
  • Detay Projeler Olarak adlandırabileceğimiz dört aşamadan oluşur.

Avan (Ön) Proje; gerçekleştirilecek bir yapı konusundaki ilk düşüncelerin plan, kesit ve görünüşlerle belirtildiği öneri projesi; ön proje, ön tasardır. Avan proje aynı konunun ayrı birkaç çözümünü göstermek üzere birden çok proje halinde düzenlenebilir. Bu aşamada gerekli bazı durumlarda algılamayı kolaylaştırmak amacıyla perspektifler, renderler ve çalışmanın hacimsel bir modeli (maketi) hazırlanır.

Kesin Proje; avan proje üzerindeki inceleme ve kararlara göre düzenlenen proje olarak tanımlanabilir. Kesin projeler çoğunlukla 1/100 veya 1/50 ölçeğinde olup, kat planları, cephe görünüşleri, kesitler, statik hesaplar, mekanik hesaplar, tesisat projeleri vb. bölümlerden oluşur.

Uygulama Projesi; bir yapının inşaatını yürütebilmek üzere düzenlenen projedir. Bu projenin normal ölçeği 1/50'dir. Ancak çok büyük yapılar için 1/100 ölçeği kullanılabilir. Uygulama projesi, inşa edilecek bölümlerin biçimlerini ve bütün boyutlarını açık ve kesin bir şekilde vermelidir. Bu projenin, detay projelerinin sonuçlarını da kapsaması gerektiğinden, her iki proje çalışması birlikte sürdürülür.

Ayrıntı/detay Projesi; yapının tüm detaylarını kapsayan projedir. Detay projelerinde ölçek çoğunlukla 1/20, 1/10, 1/5, 1/2, 1/1 olur. İnşa sürecinin kolaylaşması açısından detay projelerinin doğruluğu önemlidir.

Tasarımın Gerçekleştirme (uygulama) Süreci; Tamamlanan tasarım aşamasını sürecin somut sonuç elde etme evresi olan gerçekleştirme izler. Yapının gerçekleştirilmesi ile ilgili işlerin başlaması genelde yetki, sorumluluk ayırımına dayanan bir ön hazırlık ve örgütlenme süresini gerekli kılar.

  • Finansman sağlanması,
  • Yapı izninin alınması,
  • Yapı alanının hazırlanması, çevrelenmesi, donatılması, şantiye binalarının yapımı, güvenliğe alınması,
  • Gerçekleştirmeyi üstlenecek ekibin oluşturulması (mimari ve teknik kontrol), ön hazırlık süresi kapsamında yer alan eylemlerdir.

Yapının önemine, büyüklüğüne, sahibinin kimliğine ve statüsüne bağlı olarak gerçekleştirme, yöntemler açısından çeşitlemeler gösterir. Projelerin inşa edilerek binalara dönüştürülmesine, binaların inşasının bitiminden sonra binaları kullanacak olan kişilerin o mekânlara yerleşmeleriyle yaşantılarını sürdürmelerine de “kullanım evresi” adını vermekteyiz.

Bir sonraki başlıkta tasarımın kim için ve hangi amaçlar için yapıldığını saptamamıza yarayan kullanıcı gereksinmelerinin açılımı yapılacaktır.

Kullanıcı Gereksinmeleri

Abraham H. Maslow, toplum içindeki insanın gereksinmelerini, belirli bir sıralama düzeni içinde, en temel gereksinmeden en karmaşık olanlara kadar düzenlemiştir. Bunlar;

  • Fizyolojik,
  • Güvenlik,
  • Toplumsal,
  • Benlik ve
  • Kendini gerçekleşme gereksinmeleridir.

Fizyolojik gereksinmeler; beslenme, barınma, su, hava, uyku, denge, boşaltım gereksinmeleri gibi insan yaşantısı ile ilgili en temel gerekliliklerdir.

Güvenlik gereksinmeleri; korku, baskı, tehlikelerden uzak olma, güven duyma ve yarınından emin olma gereksinmeleridir.

Toplumsal gereksinmeler ; ait olma, beraberlik, arkadaşlık, grup içine girebilme gibi toplumsal etkileşim ile ilgili gerekliliklerdir.

Benlik gereksinmeleri; kendine saygı, güven, başarı, diğerlerinin saygısı, başkalarına saygı ile ilgili gerekliliklerdir.

Kendini gerçekleştirme gereksinimi ; erdem, yaratıcılık, doğallık, problem çözme, önyargısız olma, gerçeklerin kabulü gereksinmeleridir.

Kullanıcı ihtiyaçları; kullanıcı için tatmin edici olmak zorunda olan teklif edilmiş bir binanın amaçlarına, özel şartlarına, içinde yer alan eylemlerine ve kullanımlarına ilişkin olan ve tasarlamadan önce tanımlanmış kriterlerdir.

Kullanıcı Gereksinmeleri

Kullanıcı gereksinmeleri, “kullanıcının bir mekân içinde yaşamını toplumsal, psikolojik ve fizyolojik rahatsızlıklara uğramadan sürdürebileceği ve yaptığı islerde verimli olmasına yardım edecek olanakları veren çevre koşulları” diye tanımlanabilir.

Bu anlamda gereksinme daha nesnel ve niteliksel ve niceliksel yönden denetimli, program alt amaçlarıdır.

Kullanıcı gereksinmeleri;

  • Fiziksel ve
  • Psiko–sosyal kullanıcı gereksinmeleri olarak iki ana başlıkta incelenebilir.

Fiziksel Kullanıcı Gereksinmeleri

Fiziksel kullanıcı gereksinmeleri; mekânsal gereksinmeler, ısısal gereksinmeler, işitsel gereksinmeler, görsel gereksinmeler, sağlık gereksinmeleri ve emniyet gereksinmeleri olarak sıralanabilir.

Psiko–Sosyal Kullanıcı Gereksinmeleri

Psiko–sosyal kullanıcı gereksinmeleri;

  • Mahremiyet gereksinmeleri,
  • Davranışsal gereksinmeler,
  • Estetik gereksinmeler ve
  • Toplumsal gereksinmelerdir.

Tasarıma Etki Eden Fiziksel Çevre Özellikleri

Çevre, herhangi bir organizma ya da ekolojik topluluğu etkileyen ve yaşamı belirleyici tüm iklimsel ve biyolojik faktörleri içermektedir.

Çevre koşullarını kabullenme yerine, aktif girişimleri ile o koşulları denetlemeyi, kendi yaptığı öğeleri ve emeğini de katarak çevresini değiştirmeyi, düzenlemeyi, yeni ve yapay çevreler oluşturmayı amaçlayan davranış biçimi bütün canlılar içinde yalnızca insana özgüdür.

Fiziksel çevre, uzun süreden beri karşılıklı etkileşimler ve insan eylemleri dolayısıyla birbirinden kesin çizgilerle ayrılmayacak olan doğal ve yapay ortamları, toplumsal çevre ile yine güçlü neden-sonuç ilişkileriyle birbirine bağlı alt yapı ile (üretim ilişkileri), üst yapıdan (örf, adet, kültür, ahlak, hukuk, politika, örgütler...) oluşur.

Doğaya en az zarar ile doğal verilerden yararlanmak üzerine kurulu olması gereken tasarımcının hedefleri, şu alt başlıklarda ele alınabilir:

  • Arsanın Topoğrafik Durumu ve Zemin Yapısı,
  • Arsanın İklim Koşulları (İklim, Yönlenme ve Güneşlenme Koşulları, Bitki Örtüsü)
  • Ulaşım-Çevredeki Yol ve Trafik Durumu • Çevrenin Doğal Özellikleri ve Manzarası
  • Çevrede Yer Alan Mimari Yapılar ve Özellikleri
  • Çevrenin Altyapı Donatımı Durumu
  • Çevrenin İmar Durumu, Yasal Koşulları ve Yönetmelikler

Tasarıma Etki Eden Sosyo–Kültürel Faktörler

Toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütününe kültür denir. Kültür, genel olarak iki öğeden oluşur;

  • İnsanın ürettiği bütün araç, gereç, binalar “maddi kültüre”,
  • Yine insanın yarattığı bütün anlamlar, değerler, kurallar “manevi kültüre” örnektir.

Sosyal bir grubun sosyal ve kültürel değerleri dikkate alınmadan gerçekleştirilen tasarımların çoğu kez yaşamayan, çalışmayan yapılar ortaya çıkardığı bir gerçektir. Toplumların kendi gelenekleri ve inanışlarına bağlı olarak seçtikleri yaşam biçimi ve bunu olanaklı kılan mekân gereksinimleri vardır.

Sosyo–kültürel etkenler tasarım sürecinde fiziksel etkenler kadar önemlidir. Göz ardı edildiğinde kullanıcı bu ortamdan ya uzaklaşmakta ya da kendi istekleri doğrultusunda yaşadığı ortamı değiştirmektedir.

Binalarda Kalite ve Kontrol

Binalarda Kalite Kavramı

Kalite için kullanılan en yaygın tanımlardan iki tanesi;

  • Kullanıma uygunluk ve
  • Şartnamelere uygunluktur.

Birincisi , kullanıcı esaslı bir tanım olmakla birlikte bir ürünün amaçlanan işlevini nasıl yerine getirdiğine ilişkindir. İkincisi ise , kalitenin üretim uygulamalarının bir sonucu olarak, üretim esaslı bir tanımdır.

Bir binanın kalitesinden söz edebilmek için binanın;

  • Planlama,
  • Tasarım,
  • Yapım ve
  • Kullanım aşamasındaki kalitesini irdelemek gerekir.

Planlama sürecinde hedeflenen kalitenin sağlanması; kullanıcı gereksinimleri ve beklentileri, planlama analizleri, arazi verileri ve organizasyonel veriler doğrultusunda; tasarım analizlerinin gerçekleştirilmesi seklinde biçimlenmektedir.

Tasarım kalitesi; bir ürünün genel olarak tüketicilerin isteklerini karşılama derecesidir.

Yapım aşamasında kalite; ürünün üretim aşamasını oluşturur ve üretim sırasında, ürünün istenilen tasarım kalitesine ne kadar uyulduğunu gösterir.

Kullanım (performans) aşamasında kalite ise; ürünün elde edilebilme kolaylığı, güvenilir oluşu, sürekliliği, satış sonrasında kullanıcı sorunlarına hemen çözüm getirme gibi faktörleri içerir. Bu kapsamda Garvin (1996) çeşitli kalite tanım ve içeriklerini işlevsel bir hale getirmek için, kalitenin sekiz boyutunu şu şekilde açıklamıştır:

  1. İşlevsellik: Binanın işlevine uygun olması yani kendisinden beklenenleri yerine getirebilmesi gerekir.
  2. Uygunluk: Bir binayı oluşturan elemanlar, yapının biçimi, taşıyıcı sistemi ve yapımında kullanılan malzemeler yapıdan beklenenlerle uyumlu olmalıdır.
  3. Güvenilirlik : Binanın güvenirliği, kullanım ömrü içindeki performansının sürekliliği anlamına gelmektedir. Bu, öncelikle yapının görevlerini yerine getirebilme güvencesidir.
  4. Dayanıklılık: Binanın bütününün, kullanılan malzemelerin ve oluşturulan detayların olabilecek en uzun vadede ilk günkü performanslarını korumaları, yapının kullanılabilir ömrünün uzunluğudur.
  5. Faydalılık: Servis yapılabilirlik, binada oluşabilecek sorunların çözümünün kolay olabilmesi için gerekli özelliklerin varlığıdır.
  6. Estetik: Binanın görsel anlamda değer içermesidir.
  7. Görünen (Algılanan) Kalite: Görünen kalite yapının dışarıdan algılandığı halidir ve göreceli bir kavramdır. Mal sahibinin son kullanıcının binanın imajına ilişkin olarak deneyimlediği tatmin olma düzeyidir.
  8. Özellikler: Bir yapının bileşenlerinin yapısal, teknolojik özellikleri, onun kalitesini etkilemektedir. Yapının strüktürü için seçilen sistem, inşası için kullanılan teknoloji, yapı malzemeleri, bunların birbiriyle uyumu, yapı elemanları birleşim yerleri ve detayların çözüm sekli kaliteyi etkileyen özelliklerdir.

Mimarlıkta Kontrol Kavramı

Kontrol kavramı ; bir şeyin gerçeğe ve aslına uygunluğuna bakma ve denetleme olarak tanımlanabilir. Tasarım sürecinde “imar kanunu” ve “yapı denetimi kanunu” gibi kanunlara uygun olarak tasarım yapma zorunluluğu vardır. Kanunların yanı sıra yapılacak binalarda alınacak temel önlemlere ilişkin deprem, yangın, ısı yalıtımı, sığınak, otopark, asansör yönetmeliği vb. yönetmelikler kapsamında binanın tasarlanması ve uygulanması gerekmektedir.

Bir binanın tasarım aşamasından başlayarak kullanımına kadar geçen süreçteki kontrol ve denetim aşamaları şu şekilde özetlenebilir:

  • Büyük ölçekli projelerde yüklenicinin talebi ile ilk etüd, planlama ve fizibilite için teknik müşavir firmalardan destek istenir. Daha küçük ölçekli projelerde yüklenicinin tercihleri doğrultusunda doğrudan proje aşamasına geçilmektedir.
  • Yasa ve yönetmeliklere uygun olarak hazırlanan projelendirme aşamasında dört disiplin (mimar, elektrik mühendisi, makine mühendisi, inşaat mühendisi) birlikte çalışarak uygulama ve detay projelerini hazırlar. Hazırlanan projeler yukarıda belirttiğimiz meslek odalarının denetiminden geçirilerek yasa, yönetmeliklere uygunluğu kontrol edilir. Yasa ve yönetmeliklere uygun olmayan projeler yeniden tasarımcı ve ekibi tarafından gözden geçirilir.
  • Sonraki aşamada; Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan yerlerde belediyeler, bu alanların dışında kalan yerlerde valilikler tarafından “Yapı Ruhsatı” verilerek inşa sürecine başlanır. 4708 sayılı Kanun kapsamında kalan binaların imalatlarını Yapı Denetim Kuruluşları denetlemektedir. Yapı Denetim Şirketleri proje yapmazlar, proje yapmaları kanunla yasaklanmıştır. Yapı Denetim Şirketleri, projesi çizilmiş yapının, önce projelerinin kontrolünden ve daha sonrada inşasına başlanmasından bitiminde kadar, inşaatı denetlemekle ve projeye uygun inşasıyla sorumludur. İnşaatın yapımı aşamasında projeye aykırı olduğu görülen bir nokta olursa yaptırımı vardır, çünkü bu hatadan yapı denetim şirketi sorumlu olur. Kanun kapsamı dışında kalan binalarda ise genellikle proje müellifinin üstlenmiş olduğu TUS (Teknik Uygulama Sorumluluğu) geçerlidir.
  • Verilen yapı ruhsatı ve eklerine uygun olduğu kontrol edilen binalara Belediyeler ya da Valilikler tarafından “ Yapı Kullanma İzi n Belgesi ” verilir.