BİREY VE DAVRANIŞ - Ünite 3: Yaşam Boyu Gelişim Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Yaşam Boyu Gelişim

Gelişim Kavramı

Yaşam boyu gelişim insan ömrü süresince doğum öncesinden başlayarak ölüme kadar olan süreç içerisinde gerçekleşen değişimi ele alır. Bu süreç zarfında yer alan değişimlerin davranışlara ve zihinsel süreçlere ne şekilde yansıdığı yine yaşam boyu gelişimin uğraş konusu içerisinde yer almaktadır. Yaşam boyu gelişimin ana çalışma konusu bireylerin doğum öncesi dönemden başlayarak geçirdiği değişimleri betimlemek ve açıklamak, yine bu değişime yönelik benzerlik ve farklılıkları ortaya koymaktır. Gelişimin sadece fiziksel olarak görülen değişim ve gelişmenin yanı sıra sadece belli bir noktada başlayıp, bir noktada son bulan bir süreç olmasını destekleyen görüşler yerini yaşam boyu gelişim anlayışına bırakmıştır. Yaşam boyu gelişim anlayışı, doğum öncesi döllenme ile başlayan, yaşlılık ve ölüme yaklaşma ile ilgili süreçlerin yaşandığı dönemlerin de içinde yer aldığı anlayıştır.

Geçmiş dönemlerde sadece süreci betimleme yolundaki bu anlayış modern gelişim psikolojisinde giderek yerini bu sürecin arkasındaki nedenleri açıklamaya doğru değişim göstermiştir. Özellikle insan ömrünün sağlıktaki gelişmeler ve teknolojik ilerlemelerle uzaması gelişim psikolojisinin çalışma alanını daha geniş bir alana yayılmıştır. Gelişim sürecini etkileyen çevre faktörünü fiziksel çevre ve toplumsal çevre olarak sınırlandırmak mümkündür. Fiziksel çevre ana rahmi ya da daha sonraki yıllarda yaşanılan yerin şehir ya da köy olması gibi fiziksel unsurları kapsarken, toplum değerleri, kurallar, normlar, diğer insanlar gibi unsurlar da toplumsal çevreyi oluşturur.

Gelişimde Kritik Dönemler

Gelişim sürecinde yaşanan kriz dönemleri gelişimin seyri açısından önemlidir. Kriz dönemlerinin yanında kritik anlar olarak nitelenen durumlarda yaşanan sıkıntılarda ileriye dönük gelişim bozukluklarına yol açabilmektedir.

Örneğin hamileliğin ilk üç ayında geçirilen kızamık, düşük ya da yeni doğanda doğuştan işitme engeli gibi ciddi etkilere yol açabilmektedir. Hamileliğin son üç ayında hastalığın geçirilmesi ise fetüs için aynı ciddi sorunlara yol açmayacaktır. Hamilelik döneminde alkol tüketimi bebeğin anne karnındaki gelişim sürecini etkileyebileceğinden ileriye dönük olarak bebekte fiziksel ve bilişsel değişimlere yol açmaktadır. Örneğin deprem gibi büyük doğal afetler bu olayı yaşayan kişinin gelişim dönemine etki eder.

Yaşam Boyu Gelişimde Araştırma Yöntemleri

Psikolojide gelişimi incelemede doğal gözlem, örnek olay yöntemi, deneysel yöntem, ilişkisel yöntemler kullanılmaktadır. Doğal gözlem, gelişim sürecini kendi ortamında izlemeyi, örnek olay yöntemi, tek bir deneği ayrıntılı olarak incelemeyi, deneysel yöntem, gelişim sürecindeki değişim ve süreçleri neden-sonuç ilişkisi içerisinde açıklamayı, ilişkisel yöntemler, iki farklı denek arasındaki ilişkiyi inceler. Bunun yanında yaşam boyu gelişimde, gelişim sürecine ilişkin bilgileri elde etmede üç farklı araştırma deseni kullanılmaktadır.

  • Enlemsel (kesitsel) desen
  • Boylamsal desen
  • Sırasal desen

Enlemsel desende aynı zaman döneminde farklı yaşlarda bireylerden veriler toplanır. Bilişsel gelişimle ilgili bir araştırmada, araştırmacı aynı zaman dilimi içerisinde farklı yaş grubundaki çocuklara uyguladığı testler aracılığı ile veriler toplar. Aradaki farklılıklara ilişkin olarak araştırmacı veriler arasında kıyaslama yaparak gelişim süreci hakkında çıkarımlar yapmaya çalışır.

Boylamsal desen ise, aynı insanlardan farklı zaman dönemlerinde veriler alınarak gelişimin saptanmaya çalışılmasına dayalı bir desendir. Aynı şekilde bilişsel gelişim üzerinde çalışan araştırmacı, aynı bireyden ya da bireylerden 2 yaşında aldığı veriyi saklı tutar. Aradan zaman geçtikten sonra aynı bireylerden 4 ve 6 yaşına geldiklerinde tekrar veri toplar. Araştırma sonunda araştırmacı aynı kişilerden elde ettiği verileri analiz ederek gelişim süreci hakkında görüşlerini ortaya koyar. Enlemsel desende, aynı zaman diliminde farklı bireylerden veri toplanırken, boylamsal desende, aynı bireylerden farklı zaman diliminde veri toplamak esastır.

Sırasal desen, enlemsel ve boylamsal desenin birlikte kullanıldığı desendir. İki farklı doğum yılına ait bireylere verilen testlere ek olarak, boylamsal veri elde etmek için aradan süre geçtikten sonra tekrar test verilmiş ve bu süreçte yeni bir enlemsel grupla araştırma yinelenerek sağlamlaştırılmıştır. Yaşam boyu gelişime yönelik yukarıdaki araştırma desenlerinin yanında biyografik ve geriye dönük çalışma olarak nitelendirilebilecek çalışmalar da mevcuttur.

Yaşam boyu gelişimde önemli aşamalar evreler şeklinde verilmektedir. Evre itibariyle organizmanın hangi güçlü yanlarının olduğu ya da nelere karşı hassaslık gösterdiği evrensel bir şekilde evre kavramı çerçevesinde açıklanabilir. Evre kuramlarına göre her bir evrede olması gerekenleri şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Yetenek, beceri ya da güdülerin bir araya gelerek oluşturduğu tutarlı bir örüntüyü oluşturan yapılar olmaları.
  • Bir önceki evreye göre kazanılan nitelikler arasındaki farkı ortaya koyan niteliksel değişimler
  • Evredeki belli başlı değişikliklerde ortaya çıkan eşzamanlı değişimi işaret eden ani oluş
  • Bütün değişimlerde aynı hızda gelişmeyi sağlayan birliktelik kavramı

Gelişim dönemleri oluşturulup, gelişim dönemlerine ait saptamalar ortaya konulurken en önemli ölçüt yaştır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken nokta, yaşın sadece biyolojik ya da kronolojik olmadığı aynı zamanda psikolojik ve toplumsal bir gerçeklik olduğudur. Yaşın yanında bir diğer önemli unsur doğum yılıdır. Tarihsel açıdan doğum yılları aynı döneme denk gelen insanlar grubu kuşak kavramı içerisinde değerlendirilir. Doğum yılı 1914 olan 20 yaşındaki bir birey ile doğum yılı 1985 olan 20 yaşındaki bir bireyin 20 yaşa ait gelişim özellikleri farklı olabilmektedir.

Gelişim kavramını olgunlaşma ve büyüme kavramlarını kapsayacak şekilde açıklamak mümkündür. Olgunlaşma kavramı ise daha çok doğuştan gelen ve genetik etkilere bağlı olarak ortaya çıkan unsurları temel alır.

Doğum Öncesi Gelişim

Döllenmeyi takip eden 2 haftalık süreçte döllenmeden itibaren bölünerek çoğalan hücrelerin kimisi kemik dokusunu, kasları ve organları kimi ise sinir sistemini oluşturacak şekilde farklılaşır. İnce uzun bir yapıdaki farklılaşmış hücre yapısı embriyo olarak adlandırılır. Embriyo daha da gelişerek 3. ay itibariyle fetüs halini alır. İnsan şeklini almaya başlayan bu yapının kolları ve ayakları seçilebilir. Yaklaşık boyu 2,5 cm kadardır. Kalbi atmakta ve hareket etmektedir. Anne karnında plasenta adı verilen bir organ tarafından beslenen fetüse gelen besinler ve burada oluşan atıklar kan damarları yoluyla çıkarılmaktadır Bebek için faydalı besinlerin yanında alkol ve kafein de bu duvarı rahatlıkla geçebilmekte, erken doğum ya da doğum sonrası çocukta gelişebilecek birçok soruna neden olabilmektedir. (Sayfa: 47 Resim 3. 3)

Yeni Doğan Bebek

Tüm bebeklerin gelişimine baktığımızda; doğuştan gelen bazı reflekslere sahiptirler. Bebeğin yanağına dokunulduğunda başını o tarafa çevirmesi memeyi bulmak için önemli bir reflekstir. Bu refleks arama refleksidir. Ağzına aldığı her şeyi emmesi emme refleksi, ağzındakileri boğulmadan yutmasını sağlayan yutma refleksi, avucunun içine yerleştirilen bir nesneye ya da parmağa sıkıca sarılması yakalama refleksi şeklinde adlandırılır. Bebek koltuk altlarından tutulup ayakları yere konulduğunda yürüyecek şekilde adımları sıralar. Bu durum adım atma refleksidir.

Beden ve Hareket Gelişimi

Yeni doğan bebekler ilk 4 ayda büyük gelişme gösterirler. Ağırlıkları bu süre içinde neredeyse iki katına çıkar. Vücutta en önemli değişme de yine beynin hızlı gelişimiyle birlikte başta görülür. 4 aylık bebekler elleri ve parmakları ile çevreyi keşfederken, reflekslerin yerini istemli hareketler almaya başlar. 2 aylık süreçte yavaş yavaş yüzüstü yattığı yerden başını kaldırabilen bebek, 4 aylıkken küçük bir küpü ya da oyuncağı kavrayabilir. 5 ay sonunda destek olmadan oturabilen bebek, 6 aylıkken artık tutunarak ayağa kalkabilmektedir. 9 aylık dönemde mobilya kenarlarına tutunarak yürüyebilme başlar. Bazı bebekler bu süreçte emeklerken bazıları ise emeklemeden yaklaşık 12 aylık dönemden sonra yürümeye başlamaktadırlar. (Sayfa:47 Resim 3. 5)

İki yaşından itibaren çocuğun beyni ağırlık olarak, yetişkin bir insan beyninin yüzde 75’i kadardır. Çocuğun ilk 2 yıldaki büyümeye oranla fiziksel gelişimi yavaşlar. Çocuk 5 yaşından sonra daha karmaşık hareketleri yapabilecek düzeylere ulaşır. (Sayfa: 48 Resim 3. 6)

Bilişsel Gelişim

Çocuk çevresine uyum sağlama adına çevresini keşfetmeye çalışır. Doğumdan başlayarak çocuk çevresini keşfetmek için nesneleri ağzına götürerek, ellerinin avuç kısımlarıyla kavrayarak tanımaya çalışır. Bilişsel gelişim 4 döneme ayrılmaktadır:

  • Duyusal motor dönem
  • İşlem öncesi dönem
  • Somut işlemler dönemi
  • Formel işlemler dönemi

Duyusal motor dönem (0-2 Yaş)

Bebeğin kendini diğer nesnelerden ayırt edemediği bu dönemin başlarında bebekler çok zeki görünmeseler de dünyayı keşfetmeye hazırdırlar. Doğuştan getirdikleri refleksleri problemleri çözme yolunda kullanırlar. Bu dönemde bebek duyularından aldığı bilgi ile hareket eder. 0-2 aylık süreçte dış dünyayı meme emme sürecinde ağzı ile dış dünyadaki nesnelerle ilişki kuran bebek zamanla elleri ve kollarını da işin içine sokar. Yakaladığı nesneleri keşfetmeye çalışan bebek emme ve yakalama reflekslerinin bir araya gelmesiyle çevreyi daha iyi algılar hale gelir. 3-4 aylık dönemde işitmenin gelişmesiyle beraber bebek farklı sesleri üretmeye başlar. Görüş alanındaki nesneleri merak edip onları yakalamaya çalışır. 4-8 aylık dönemde bebekte hoşuna giden aktiviteleri sürdürmek isteği vardır. 8-12 aylık dönemde bebekler çevreyi değiştirme yönünde daha isteklidirler. 12-18 aylık bebekler daha aktif bir şekilde deneyerek öğrenme yolunda adımlar atarlar. Deneme yanılmalarla birçok sorunu çözmeye çalışır. 18-24 aylık çocuklar da keşfetmeyle beraber yeni durumları zihinsel olarak canlandırma soyut olarak düşünebilme süreci başlar.

Duyusal motor dönemin sonlarına yaklaştıkça çocuklarda problem çözümüne yönelik olarak sembol kullanımının arttığı gözlenebilir. Sembolik kapasite olarak adlandırılan, çocuğun nesneleri ve yaşadıklarını anlatmada simgeleri, kelimeleri veya jestleri kullanma becerisidir. Duyusal motor dönemde ortaya çıkan en önemli özellik nesne devamlılığı , nesnenin görüş alanından çıksa dahi var olmaya devam ettiğine, sürekli olduğuna ilişkin temel inanış ile ilgilidir.

İşlem öncesi dönem (2-7 Yaş)

Duyusal motor dönemin sonunda ortaya çıkan sembolik faaliyetlerle birlikte çocukta dilin geliştiği görülmektedir. Bu dönemi iki başlık altında incelemek mümkündür:

  1. Kavram öncesi dönem (2-4 yaş)
  2. Sezgisel dönem (4-7 yaş)

Kavram Öncesi Dönem (2-4 Yaş)

Bu dönemde sembolik faaliyetlere bağlı olarak, taklide dayalı ve hayali oyunlar, çocuğun ilerde karşılaşabileceği gerçek sorunlara ilişkin sorun çözme becerilerini geliştirmesinde faydalıdır. Bu süreç zarfında çocuk bu oyunlarla iletişim becerilerini de geliştirmeye başlar. Bu dönemde görülen en önemli özellik benmerkezci düşünce yani kendi görüşlerinin ve bakış açısının tek bakış açısı olduğunu düşünerek diğerlerinin bakış açılarını fark etme konusunda durumudur. Çocuk tüm dünyayı kendi bakış açısıyla görür.

Sezgisel dönem (4-7 Yaş)

Mantıksal düşünmenin gelişmediği bu dönemde olayları sezgilerle açıklama durumu ağırlık kazanmaktadır. Nesnelere ilişkin geliştirilen sembollerle nesne-sembol ilişkisi kurulmaya çalışılır. Zihinsel semboller gerçek nesnelerin yerini almaya başlar. Bu dönem içerisinde göze çarpan özellik korunum ilkesi yani, nesnenin farklı bir şekle sokulmasının hacminde, miktarında, ağırlığında değişiklik yaratmayacağını kavramaya ilişkin durum ile ilgili olandır. Çocuk şekiller ya da nesnelerle ilgili tutucu bir yapıya sahiptir. Nesnenin hacmi, ağırlığı, miktarı değişmeden şekli değiştiğinde bu durumu algılayamaz, (Sayfa:52 Resim 3. 8)

Somut işlemler dönemi (7-11 Yaş)

Bu dönemle birlikte çocukta geriye dönüşebilirlik ve nesnelerin değişmezliğine ilişkin korunumla ilgili kazanımlar ortaya çıkmaya başlar. Toplama, çıkarma gibi matematik işlemlerini yapmaya başlayan çocuk, nesneleri özelliklerine göre sınıflandırıp aralarındaki ilişkilerin farkına varmakla ilgili becerilerini geliştirir. Çocuk gerçek ve hayal dünyası arasındaki farkı ayırt etmeye başlar.

Formel işlemler dönemi (11-15 Yaş)

Çocuk bu dönemde semboller aşamasını geçip, düşünce düzeyine gelmiştir. Çocukta yetişkin düzeyine yakın akıl ve mantık yürütme, soyut kavramları kullanma becerilerinin gelişmesi gibi durumlar gözlenir. Formel dönem öncesi çocuklar “Annem de ve babam da denize girmeyi seviyor. Bu durumda benim de sevmem gerekir” gibi bir anlayışla genellemelere ulaşmaktadır. Bu dönemden itibaren yetişkinlerdeki gibi olayları yorumlamada daha küçük çocukların kullandığı tümevarım yöntemi, yerini mantıksal düşünce şekli olarak tümdengelim’in de kullanıldığı bilişsel yapıya bırakmıştır.

Bebeklikte Bireysel Farklılıklar

Sağlıklı bebeklerin tümü benzer gelişim özellikleri gösterse de bebekleri birbirlerinden farklı kılan özellikleri bulunmaktadır. Mizaç, yani bebeklerin birbirlerinden farklı kılan özellikler olarak adlandırılan bu bireysel farklılıklar kapsamında bazı bebekler daha hareketli olabilirken bazıları sürekli ağlamakta, bazıları sürekli annesinin yanında olmak isterken bir diğeri daha bağımsız olmayı tercih edebilmektedir.

Bebeklerde Algısal Gelişim

Gözleri açık bir şekilde doğan bebek, bulanık görmesine rağmen yakınındaki nesnelere odaklanabilir. Emerken annesi ile göz teması kurma mesafesine denk gelen 25 cm civarını rahatça görebilen bebekler, 6-8 aylık dönemde bir yetişkin kadar rahat görebilmeye başlarlar. Bebeklerin özellikle ilk defa gördükleri ve zıt renkler içeren nesnelere bakmayı tercih ettikleri yapılan araştırmalar sonucu ortaya konulmuştur. Bebeklerin dünyayı üç boyutlu, nesneleri uzaklık yakınlık durumuna göre görmelerini sağlayan derinlik algıları yani bebeklerin dünyayı üç boyutlu ve nesneleri uzaklık yakınlık durumuna göre görmelerini sağlayan algının, 6-12 aylar arasında emekleme dönemi ile birlikte oluşmaya başladığı görülmüştür.

Ahlak Gelişimi

Piaget’ten esinlenerek Kohlberg, çocuklara anlattığı günlük olaylarla ilgili “neden ya da neden olmasın” sorularının cevapları doğrultusunda bilişsel gelişime dayalı bir ahlak gelişim kuramı ortaya koymuştur. Bu kuram ahlak gelişimini 3 aşamada incelemektedir:

  1. Geleneköncesi ahlak düzeyi
  2. Geleneksel ahlak düzeyi
  3. Gelenekötesi ahlak düzeyi

Gelenek öncesi ahlak düzeyinde çocuklar davranışları somut sonuçları doğrultusunda değerlendirmektedirler. Bu dönem çocuklarında otorite figürü karşısında cezadan kaçmak ve ödüle ulaşmak adına uyulacak kurallar şekillenir. Bir şekilde davranışın iyi ya da kötü olması sonuçlarında gizlidir. Davranış cezalandırılıyorsa “kötü ya da yanlış”, ödüllendiriliyorsa “doğru ya da iyi”dir.

Geleneksel ahlak düzeyinde ise bilişsel gelişim süreci olan formel işlemler dönemine geçişin yansımalarından hareketle birey artık bazı ahlak değerlerini içselleştirmiştir. Diğerleri tarafından konulan kurallara, toplum tarafından kabul edilebilmek için uymaya çalışır. Neyin doğru, neyin yanlış olduğu otoritenin kurallarına uyup uymamakla ilgili bir durumdur.

Gelenekötesi ahlak düzeyinde birey neyin doğru neyin yanlış olduğunu, hâkim olan otorite figüründen ziyade, adaletin kuralları çerçevesinde değerlendirmeye başlar. Bu dönemde birey yasalara ve ahlaka uygunluk kavramları arasında ayrım yapmayı bilmektedir. Daha da ileri seviyede kendi oluşturduğu içsel kriterler çerçevesinde doğru ve yanlışı tanımlar duruma gelir.

Dil Gelişimi

Doğumdan itibaren tüm bebekler ağlayarak iletişim kurmaya çalışırlar. Bu süreçte bebekler 2. aydan itibaren agulama denilen sesleri çıkarır. 4-6 aylık bebekler konuşmalarında sesin yüksekliği ile ilgili vurgulama ifadelerini anlar ve kendisi de çıkardığı seslerde bu vurguları kullanır. 6. aydan sonra sesleri tekrar eden bebek, yaklaşık 12. ay civarında ilk kelimesini söyler. Düzenli bir şekilde bir nesneye ya da kişiye ilişkin olarak aynı kelimeyi kullanır. 12-18 aylık dönemler içerisinde iki kelimeli ifadeleri ilk defa kullanan çocuk, “topu at, baba gel” gibi iki kelimelik cümleler oluşturur.

12-24 ay dönemi çocuklarının kelime dağarcığı artık gelişmiş, kelimeleri ekleri ile fiillerin zamanlarını duruma uygun bir şekilde kullanmaya başlamıştır. Bu süreçte çocuklar nesneleri tanımlarken kime ait olduğunu “annenin”, “kedimin” gibi kelimelerdeki eklerle ortaya koyarlar.

Duygusal ve Sosyal Gelişim

Doğada birçok yeni doğan hayvan annesini izler. Özellikle kaz ördek gibi hayvanlar yumurtadan çıkar çıkmaz gördükleri ilk hareketli nesneye karşı bağ oluştururlar. Basımlama olarak adlandırılan bu davranış sadece bu türe özgüdür ve yapılan araştırmalar bu hayvanların oyuncaklara ve insanlara dahi basımlama geliştirdiklerini göstermiştir. İnsanlarda basımlamaya benzer bir davranış şekli görülmemektedir. İnsanda bağlanma olarak gerçekleşen süreç yavaş yavaş gelişir.

Anne-Baba ve Çocuk İlişkileri

Sosyalleşme sürecinde anne baba ile çocuk ilişkileri önem taşımaktadır. Gerek model olarak gerekse aldıkları pekiştirmelerle çocuklar sosyal gelişimlerini sürdürürler. Anne babanın çocuklarının yanlış davranışlarını nasıl cezalandırdıkları ya da doğru davranışları nasıl ödüllendirdikleri yine çocuğun sosyalleşmesinde etkilidir. Anne babanın bu görevini yerine getiriş tarzı, çocukların davranışlarının şekillenmesinde önemlidir. Bu konuda ailenin çocuk yetiştirmede otoriteyi kullanma biçimine göre 3 tarz yetiştirme biçimi mevcuttur. Bunlar:

  • Bilinçli otoriteye dayalı yetiştirme
  • Baskıcı otorite dayalı yetiştirme
  • Sınırsız hoşgörüye dayalı yetiştirme

Bilinçli otoriteye dayalı yetiştirme biçiminde çocuğa aile içinde önem verilir. Çocuğun ihtiyaçları titizlikle karşılanır. Fakat çocuğun neleri yapıp yapamayacağı aile içinde belirlenmiştir. Çocuk bir konuda fikrini rahatlıkla belirtebilir ve çocuğun sorularına sabırlı bir şekilde cevap verilir. Fakat belirli ilkelerden taviz verilmez.

Baskıcı otorite dayalı yetiştirme biçiminde ise çocuk mutlaka otoriteye uymak durumundadır. Bir görüş belirtemez kendini ifade etme özgürlüğü yoktur.

Sınırsız hoşgörüye dayalı yetiştirme biçiminde çocuğun hiçbir sınırı yoktur. İstediği her davranışı gerçekleştirebilir. Bu konuda çocuk serbest bırakılır. Çocuğun hiçbir sınırı yoktur.

Çocuklarda Oyun Davranışı ve Arkadaşlarla İlişkiler

Çocukların oyunlarda ortaya koydukları davranışlar gelişim süresince farklılaşmaya başlar. Tek başına yalnız oyun oynayan çocuklar, daha sonraları birbirlerinin oyununa karışmadan aynı ortamda oynadıkları paralel oyun türünü geliştirmeye başlarlar. Bu aşamadaki çocuklar gözlendiğinde her birinin aynı zamanda kendi başlarına farklı oyuncaklarla oynadıkları görülmektedir. Bu aşamadan sonra çocuklar paralel oyunu bırakarak, işbirliğine dayalı oyun sürecini geliştirirler.

Cinsiyet ve Rol Gelişimi

Çocuklarda cinsiyet rol gelişimi farklı aşamalarda gerçekleşmektedir. 3 yaş civarındaki çocuklar kız ya da erkek olduklarının farkındadırlar. Bir şekilde toplum içerisinde nasıl nitelendirildiklerini bilirler. 4-5 yaşında cinsiyetlerinin değişmezliğinin farkındadırlar. Kızlarda 10-11 yaş aralığında, erkeklerde ise 12-13 yaş aralığında başlayan bu süreçte boy ve ağırlıkta ciddi artış görülür. Bu ani büyüme ile beraber ergen, uzayan kolları ve bacaklarına hâkim olmada sıkıntılar yaşayabilir. Ergenlik döneminin başında aynı cinsiyetten olan arkadaş grupları, yerini zamanla kız erkek karışık arkadaş gruplarına bırakır. Bu süreçte arkadaşlar duygusal destek sağlar ve ergenler için bağlı bulundukları arkadaş grupları, yaşam tarzının da belirleyicisi konumuna gelir.

Ergenlik

Ergenlik fiziksel gelişmeler ve bunlara bağlı hızlı değişimlerin yaşandığı ve bu süreçte geri dönüşü olamayan bazı kararların alındığı bir dönemdir. Kızlarda 10-11, erkeklerde 12-13 yaş aralığından başlayan bu durumda boy ve ağırlıkta ciddi değişmeler yaşanır. Fiziksel olarak da birçok değişim yaşanır. Ergenlik süresine geçiş tüm ergenlerde aynı yaşta başlamayabilir. Bu dönemde soyut düşünce kavramı gelişir, birçok konuyu tartışabilirler ve ortaya fikir uyuşmazlıkları çıkabilir. Bu dönemde arkadaş çevreleri değişir aynı cinsle yaptıkları arkadaşlıkların yanında, farklı cinsle de iletişim kurmaya başlarlar. Anne-baba ile çekişmeler yaşanmaya başlar.

Yetişkinlik

Yetişkinliğin ilk yılları insanların kendi yaşamları ile ilgili birçok kararı aldığı dönemdir. Bu dönemde bireyler kalıcı işlerini bulma yolunda sık iş değişimleri, evlenme, çocuk sahibi olma kararı gibi kararları alabilirler. Orta yaş grubu insanlarda yaptıkları işten yaşamlarından eskisi kadar zevk alamama ile beraber orta yaş krizi gelişebilmektedir. Bu süreçte birey kendini kararlı bir değişime hazırlar. 25-30 yaşları arasındaki en verimli dönem sonlanmış, artık 30 yaşından itibaren eskisine oranla dinç yapı yavaşlamaya başlamıştır. Kadınlarda 40-50’li yaşlarda adet kesilmesi olarak adlandırılan menopoz döneminde, bedendeki değişikliğin yanında psikolojik değişiklikler de olabilmektedir. İleri yetişkinlik döneminde artık bireyler fiziksel rahatsızlıklara oldukça hassas durumdadırlar. Uyuma zorlukları, deride büzüşmeler, kemiklerin zayıflaması, akciğerlerde daha az oksijen tutulmasından dolayı daha az enerji üretme, saçların tellerinin incelmesi, beyazlaşma, duyuların zayıflaması bu dönemle birlikte görülen unsurlardır.