BİREYLER ARASI İLETİŞİM - Ünite 3: Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Bireylerarası İletişimde Dinleme ve Konuşma

Giriş

Bireylerarası iletişim, çoğu zaman göründüğünden daha karmaşık bir süreçtir. Günlük yaşamda kurulan ilişkilerde, bireylerarasındaki iletişimin kopukluğundan kaynaklanan iletişim kazaları yaşanır. Bu kazalar bazen, konuşmacının söylemek istediğini net bir şekilde anlatamamasından; bazen de dinleyicinin anlamak için çaba harcamamasından kaynaklanabilir. İnsanın en önemli yetilerinden konuşma ile dinleme, bireylerarası iletişimin temelini oluşturan özelliklerdendir.

Bireylerarası İletişimde Dinleme Süreci

Dinleme, çoğunlukla göz ardı edilen bir iletişim yetisidir. Eğer, tüm koşullar uygunsa insanlar, işitir ya da eş deyişle duyar. Dinlemenin ön koşuludur işitmek. İşitmenin sonucunda dinleme de aralıksız süren bir eylemken, geliştirilmesi için en az çaba harcanan iletişim becerisidir. Dinleme süreci, işitmenin ötesindeki becerilerle özeni, anlamlandırmayı gerektirir.

Bazı eylemler günlük yasama öylesine sinmişlerdir ki çoğu zaman onlar, hiç düşünülmeden hareket edilir. Ses dalgalarının kulağa ulaşmasıyla beyne çeşitli iletiler gitmesi sonucu işitme yetisi kazanılmaktadır. İşitmek, uygun koşullar altında, kendiliğinden gelişir.

Dinlemek ise etkin bir süreçtir. Karmaşık bir niteliğe sahip olan dinleme, odaklanılmayı gerektiren hem düşünsel hem de duygusal bir süreçtir. Dinleme, çevredeki varlıklara, olaylara, farklı kavramlarla durumlara ilişkin iletileri anlamlandırma sürecinin temel edimlerinden biridir. Dinlemek; iletişimde bulunulanların sesine, sözcük seçimine, tonlamasına, hızına ve beden diline karşı duyarlı olunmasını gerektirir.

Dinleme süreci, iletiyi anlamak için art arda gelerek birbirini tamamlayan eylemler bütünüdür. Söz konusu eylemler, seslerin kulağa ulaşması, işitme ; seslere dikkatle yönelerek onları ileti olarak seçme, dikkat etme ; anlamlandırılan iletiyi yorumlama, anlamlandırma ; iletiye ilişkin belli bir iz oluşturma, anımsama ; son olarak da iletiyi cevaplandırma, tepki verme olarak sıralanabilir. Her dinlemede ilk üç aşama (işitme, dikkat etme, anlamlandırma) birbirini izler.

Bireylerarası kusursuz bir sözel iletişimde dinleyici, iletilerin tümünü kolayca anlar; ama her zaman böyle olmayabilir. İletişim kazaları yaşanabilir. Zaman zaman oluşan yanlış ya da eksik anlamaları önlemek için, etkin bir dinleme şarttır. Alınan iletiyle ilgili yorumlama, soru sorma, cevap verme kısaca, geri bildirimde bulunmak için bir çaba harcanan dinleme, etkin dinleme dir. Etkin dinleme, iletişimde bulunulan kişilerin görüşlerini, sözlerini kesmeden iletmelerine izin vermeyi gerektirir.

Etkin dinleme, kişinin kendisinin söyleyeceklerini düşünmeyi bırakıp konuşmacının sözlerine yoğunlaşarak iletiyi anlamasını gerektirir. İletiyi sonuna kadar dinlemeden değerlendirerek sonuca varmak etkin dinlemeyi engeller.

Etkin dinlemeyle kişi, duygusal olarak daha olgun, başkalarının deneyimlerine karşı daha anlayışlı, daha demokratik olurken; daha az tutucu, daha az otoriter olur.

Etkin dinleme, aşağıdaki becerilerle yönlendirilir:

Beden dilini kullanma: Konuşma ya da yazma gibi göz önündeki bir iletişim becerisi değilse de dinleme, beden diliyle görünür kılınır. Dinleyici, hem beden diliyle hem de bakışlarıyla iletişim kurar. Sözel olmayan davranışlar toplumdan topluma farklılık gösterdiğinden, iletişime girilen bireylerin kültürel özelliklerini bilmek, etkin dinleme için önemlidir.

Özetleme: Kurulan iletişim sonucunda, ortak bir anlayışın gelişebildiğinin belirtisi, iletinin aynı anlama gelen farklı cümlelerle özetlenebilmesidir.

Netleştirme: İletinin içeriğini anlamakla kalmayarak iletinin taşıdığı olası yan anlamları da ortaya çıkarabilecek açıklayıcı karşılıklar verebilmek, netleştirmenin en temel yoludur.

Yargılamadan uzak durma: Kuşkusuz dinleyici, iletinin yanında ya da karşısında düşünceler taşıyabilir; karşısındaysa, olabildiğince yargılamadan dinlemeye çalışmalıdır. Konuşanın bakış açısını anlamaya çalışmalıdır.

Olumlu yaklaşma: Etkin dinleme, kişinin kendisine konuşanla ya da iletiyle ilgili olumlu sorular yönelterek olumlu düşünceler geliştirmesini sağlayabilir. İletiyi anlamlandırmak için zaman zaman, dinleyicinin konuşmacının yerine kendini koyarak onu anlamaya çalışması (empati kurması) önemlidir.

Sorumluluk alma: İletişimde, konuşan kadar dinleyen de sorumludur. Bu nedenle, etkin dinleme için sorumluluk alınmalıdır. İleti, anlamlandırılmaya çalışılmalıdır.

Bireylerarası İletişimde Konuşma Süreci

Konuşma için, öncelikle fizyolojik özelliklerin tam olması gerekir. Bunlar, insanın bedeniyle ilgilidir. Beyin, sinir sistemi, solunum, diş, dil, ses telleri vd. organların yanı sıra düşünsel sürecin de işlediği her sağlıklı beden, konuşma yetisini kazanmıştır.

Konuşma, psikolojik özellikler de taşır. Bu özellikler, uyaran (ileti) ile tepki (geri bildirim) sürecinde kendini gösterir. Söylenen her söz, konuşmacının hem duygusal hem de düşünsel birikimlerinin etkisiyle söylenmektedir.

Unutulmamalıdır ki konuşma eyleminden söz edilebilmesi için, en az iki kişi gereklidir. Dolayısıyla konuşma, toplumsal özellikler de taşır. Kendi kendimize konuşurken bile tek değilizdir. Kendimiz, konuşan ile dinleyici olarak varızdır. Dolayıyla konuşmanın fizyolojik, psikolojik ve toplumsal boyutları vardır. Bunlar, hep birlikte konuşmayı etkiler.

Bireylerarası iletişimde konuşmaya başlamak zorsa da iletişimi sürdürmek de bir o kadar zordur. Konuşmanın temel bileşenlerini kavrayarak konuşma başlatıldıktan sonra önemli olan, iletişimi sürdürebilmektir. İletişimde doğru zamanda, doğru sözcükleri, doğru şekilde söylemek önemlidir. Sözcüklerin seçimi, konuşulan kişiyle kurulan yakınlığa, konunun içeriğine, bulunulan ortama göre değişir.

Her konuşmanın gelişimi farklıdır. Yine de sıradan bir konuşma şu aşamalardan geçer:

Hoşbeş etmek: Diğer deyişle, havadan sudan konuşmak. Genelde, karşılıklı konuşmaların başlangıç aşamasıdır. Hemen herkesin rahatlıkla konuşabileceği konulardan söz edilir.

Bilgi edinmek: Kişiler meslekleri, aileleri, yasadıkları yer gibi, birbirleri hakkında bilgiler edinir. Böylece, ortak ilgi alanlarını öğrenerek, kendilerine ilişkin açıklamalarda bulunurlar.

Ayrıntıları öğrenmek: Konuşmanın ilerleyen aşamalarında siyaset, yaşama bakış gibi çeşitli konular hakkındaki görüş alışverişi gerçekleşir. İlk bakışta, anlaşılamayacak ya da yorum getirilemeyecek konular hakkında ayrıntılara girilerek kişilerin bakış açıları sergilenir.

Bireysel izlenimleri paylaşmak: Güven oluşmuşsa artık, herkese açıklanamayacak duygular, deneyimler paylaşılır. Ailelere ilişkin kaygılar, gelecekten beklentiler gibi çok geniş bir konu çeşitliliğine geçilir.

Sürekli görüşmek: Güven duygusuyla paylaşılan ortak konuların desteğiyle artık, bireyler konuşmak için tekrar görüşmek isterler. Böylece, konuşma-dinleme süreci, ilerlemeye devam eder.

İnsanlar, birbirleriyle iletişim kurarken doğru anlaşılabilmek için etkin dinleme becerilerini geliştirmek zorundayken; bir o kadar da konuşma becerilerini geliştirmek zorundadırlar. Konuşmada, inanılmaz bir güç saklıdır. Dinleme gibi, konuşma da geliştirilebilir iletişim becerileridir.

Konuşmaya başlamak için şu noktalara dikkat etmek yararlı olacaktır:

Kendiniz olun: Olduğundan farklı görünmeye çabalamak, her zaman kötü izlenim bırakır. Bu yüzden, doğal bir tutum takınmak gerekir.

Rahat davranın: Kişilerle iletişime geçerken utanmak, heyecanlanmak gibi duyguları zaman zaman herkes yasar. Gerginlik hissediyorsanız, bunun nedenlerinin farkına vararak denetlemeye çalısın.

Yılmayın: Konuşmaya başlarken ilk denemenizde başarısız olabilirsiniz. Ustaca konuşmak hemen kazanılacak bir beceri değildir. Konuşmaya başlamak için yollar denemeye devam edin.

Bir ileti, çok farklı biçimlerde söylenebilir. Aynı sözcüklere ya da cümlelere farklı anlamlar kazandırılabilir. Doğru ve etkili konuşmanın değişmez kurallarını belirlemek olanaksızdır. Bulunulan ortama, kişiye, konuya göre konuşmanın özellikleri her zaman değişkenlik gösterebilir. Yine de ilk amaç, iletilmek isteneni, net ve doğru bir şekilde anlatmaktır. Doğru bir konuşma, iletişim kazasına neden olmayacak net bir sözlü iletişim kurulmasını sağlarken; etkili bir konuşma, dinleyiciler üzerinde ilgi çekici, çarpıcı, unutulmaz izler bırakır. Konuşmayı yönlendirerek sürekliliğini sağlayan yollardan biri de soru sorma beceri-sini geliştirmektir.

Soru sormak, iletişime süreklilik kazandırmanın temel yollarından biridir. Konuşmalarda;

  • örnek verilmesi,
  • konunun pekiştirilmesi,
  • anlatılanların özetlenmesi,
  • konunun netleştirilmesi,
  • eksikliklerin tamamlanması

için sorular yöneltilebilir.

Örnek verilmesi için soru sormak: Örnek istemek, genel olarak söylenmiş bir konunun somutlaştırılmasını sağlayarak belirsizlikleri giderir.

Konunun pekiştirilmesi için soru sormak: Pekiştirme, konuşan kişinin anlattıklarının ilgi çekici bulunduğunu gösterir. Konuşan kişiye, devam etmesini sağlar.

Anlatılanların özetlenmesi için soru sormak: Özetleme, konuşmanın ilgiyle dinlenildiğini gösterir. Üstelik, konuşmanın bir bölümünün sonlandırılıp başka bir bölüme geçilebileceğinin habercisidir.

Konunun netleştirilmesi için soru sormak: Netleştirme, konuşmanın ne kadarının anlaşıldığını ortaya koyar. Böylece, her iki taraf, aynı dilden konuşup konuşmadıklarını fark ederler. Konuşmacı, doğru anlaşıldığını öğrenirse, ilerlemek için daha istekli olur.

Eksikliklerin giderilmesi için soru sormak: Zaman zaman, konuşmada söz edilen bilgilerin verilmesi unutulabilir ya da birçok nedenden ötürü dinleyicinin kaçırdığı noktalar olabilir.

Soru sormak öncelikle, etkin dinlemeyi gerektirir; çünkü, sözü edilen konu dikkatle dinlenilirse ilgi oluşur. Ardından, daha iyi anlamak için, soru sorma gereksinimi doğar. Böylece hem konuşmacının hem de anlattıklarını önemsendiği izlenimi oluşur.

Günlük yasamda, belki de en çok kullanılan bireylerarası iletişim yollarından biri, soru-cevap yöntemidir. Soru cümleleri, verilen cevaplar açısından açık sorular ile kapalı sorular olmak üzere öncelikle iki türdür.

Cevabı ‘evet’ ya da ‘hayır’ gibi tek sözcükle cevaplanabilecek sorular kapalı sorulardır. Açık sorular ise, kişiye birçok farklı açıdan cevap verilmesini sağlar. Örneğin: ‘Yarınki dersin ödevini yazdın mı?’ kapalı bir soru; ‘Yarınki dersin ödevinde nasıl bir yol izledin?’ açık bir sorudur. Açık sorular, kişilerin daha açıklayıcı bilgi vermesini sağlar. Kapalı sorular, kısa cevaplarla geçiştirilebilir. Kapalı sorular, cevaplanacak çok soru olduğunda, zaman kazanmak açısından yararlı olabilir.

Günlük konuşmaların önemli bölümünü oluşturan soru- cevap akısı bulunulan ortama, konuşulan kişiye, diğer birçok değişkene göre çeşitlenebilir. Önemli olan, bireyler arası iletişimin önemli bir parçasını oluşturan dinleme ve konuma becerilerini sürekli geliştirmektir.