BİZANS TARİHİ - Ünite 9: Bizans Ekonomisi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 9: Bizans Ekonomisi

Giriş

Bizans İmparatorluğunda devlet, para basma tekelini elinde tutarak, ekonominin diğer önemli sektörlerine müdahale gücüne sahipti. İmparatorun yetkilileri, kriz esnasında sermayenin sağlanmasını temin etmek ve tahılların fiyatlarını düşük tutmak için devreye giriyordu. Bundan dolayı imparatorluk malların iç sirkülâsyonunu ve uluslararası ticareti kesinlikle kontrol altında tutuyordu. İmparatorluğun her yerinde ticari faaliyetlerden doğan gümrük vergilerini komerkiaros olarak adlandırılan vergi memurları topluyordu. ticaretten elde edilen gelir, Bizans devletinin genel bütçesi içinde ancak küçük bir yere sahipti. Çünkü Bizans devleti gelirinin büyük bir kısmını topraktan ve insanlardan alınan vergilerden sağlıyordu.

Erken Dönem Bizans Ekonomisi

4. ve 5. Yüzyıl Bizans Ekonomisi

Dioklitianos başa geçtiğinde Roma ekonomisi çökmenin eşiğinde iken, imparatorun 290 yılında yaptığı kapsamlı bir para reformu ile 301 yılındaki “Maksimum Fiyat Fermanı” ile de enflasyonu dizginlemeye çalışmıştır. Uygulamaya konulan “tavan fiyatı”nda yer alan ürünler arasında çeşitli besin maddeleri, giyim eşyaları, deniz ticaretindeki nakliye giderleri ve haftalık ücretler yer almaktadır. Dioklitianos’dan İmparator Markianos’a kadar olan dönemde Doğu Roma İmparatorluğunun nüfusu ve tarım üretimi inişe geçmiştir.

6. Yüzyıl Bizans Ekonomisi

I. Iustinianos’un Kuzey Afrika ve İtalya’yı ilhak etmesi, Batı Roma’yı Doğu ile birleştirmesi Akdeniz ticaretini canlandırmış ve iktisadi kalkınmayı beraberinde getirmiştir. Bizans İmparatorluğunun 530’li yıllardaki hızlı büyümesi, çok miktarda talepkar insan topluluğu oluşmasına neden olmuştur. Batıda İngiltere’ye, doğuda Kızıl Deniz ve Hindistan’a kadar yayılan ticaret, 6. yüzyılın ortalarına kadar ayrıcalıklı bir konumdadır. Başkent İstanbul’da Aya Sofya Kilisesi, Aziz Poliefktos Kilisesi, Azizler Sergios ve Bakhos Kilisesi, Efes’de Aziz Ioannis Bazilikası ve Yunanistan’da Kavala yakınlarındaki Filippi B Bazilikası gibi köklü değişimin kanıtları olan yapılar, Iustinianos döneminin özellikle inşa faaliyetlerinin maliyeti ve yapıların kalitesi açısından çok önemli olduğunun kanıtıdır. Askeri ihtiyaçlarla ilgili hükümet harcamalarını ve imparatorluk sarayı giderlerini karşılamanın; başkent ve diğer şehir merkezlerinin beslenmesini, ipek, maden eşyalar ve ikonalar gibi çok aranılan lüks eşyaların üretimini karşılamanın en etkili yolu arazi ve nüfusu vergilendirmektir. Yaşanan veba salgını, birkaç büyük deprem, devlet bütçesinden çok harcanan para ve uzun süren savaşlar, Roma’dan miras alınan sosyal yaşam ve ekonomik sistemin düzeninde 6. yüzyılın ikinci yarısında ciddi bir gerileme yaşatmıştır. Mali durumu olumsuz etkileyen bir başka sebepte, I. Iustinianos’un yeniden geri aldığı topraklarda sınırları korumak amacıyla düşman ülkelere ödediği sübvansiyonlardır.

Orta Dönem Bizans Ekonomisi

7-9. Yüzyıl Bizans Ekonomisi

7. yüzyıldaki Müslüman fetihlerinin kargaşalı döneminde, arazi kayıpları ve düşman saldırıları çok sayıda mülteci oluşturmuştu. Ticaret ve alışveriş devam etmesine rağmen, üretimin azalması ve geniş alanlardaki iletişimin kesilmesiyle beraber ekonomi oldukça zarar görmüştür. İmparatorluğun 6. ve 7. yüzyıl başlarına kadar para basan darphanelerinin sayısı da 7. ve 9. asırlar arasında ciddi olarak azalmıştır. Müslüman fetihleri ve ikonakırıcılık tartışmalarının yer aldığı 7. ve 9. Yüzyıllar arası Bizans tarihinde “Karanlık Dönem” olarak adlandırılmaktadır. 7. yüzyılın sonlarından itibaren, imparatorluk yönetimi Balkanlar’ın iç bölgeleriyle Anadolu’nun doğusundaki tema’lara doğru yaygınlaştırılmıştır. Bu bölgelere vergileri toplayabilmek ve yeni kayıtlar tutmak üzere İstanbul’dan memurlar gönderilmiştir. 8. yüzyılın sonu ve 9. yüzyılın başında önemli ekonomik aktiviteler göze çarpmaktadır. 747 yılında veba, yaygın ve etkili olsa da nüfus artışındaki toparlanma dikkat çekicidir. Mali sistem I. Nikiforos’un sorumluluğunda yeniden düzenlenmiş ve daha etkili hale gelmiştir. Mali sistemdeki yapılandırma ekonomi ve politikada verimli bir dönemin başlangıcı olmuştur. Sonuç olarak Bizans ekonomisi kendi kendine yetmiş ve karanlık çağda zenginleşmiştir.

9. ve 10. Yüzyıl Bizans Ekonomisi

Bizans ekonomisinin genişlemesinde, yeniden nüfus artışı ve tarıma dayalı ortaçağ ekonomilerindeki genel durum önemli unsurlardır. İşlenen alanlar genişledikçe zirai üretim de genişlemiştir. Şehirlerin 8. yüzyılın sonunda tekrar gelişmeye başlaması 12. yüzyıla kadar artarak devam etmiştir. Devletin en önemli gelir kaynağı çiftçi nüfustan aldığı vergiler olduğu için çiftçiyi korumaya yönelik önlemler alınarak ve geniş arazi sahiplerinin yayılması engellenerek, vergilerin altın olarak toplanması ve bürokrasi gibi diğer giderlerin de altın olarak ödemesi ile devlet, sadece para basımını değil madeni paraların dolaşıma konma sürecini de kontrol etmiş ve ekonomi aşamalı bir gelişme ve refah dönemine girmiştir.

11. ve 12. Yüzyıl Bizans Ekonomisi

Nüfusun sürekli artması, büyük kentleşme, bütün sektörlerde artan üretim, imal edilen lüks ürünler, orta düzey pazar için tüketim ürünleri ve kitlesel tüketim mallarının üretimindeki artış gibi sebepler, Bizans ekonomisinin pek çok sahasını 11. ve 12. yüzyıllar süresince büyütmüştür. X. Konstantinos Dukas’ın maliye idaresine, memuriyetleri para ile satmak yöntemini getirmesi, hâkim tabaka olmaları sıfatıyla talepleri artan memurlar, kiliseye yapılan bağışlar, manastırların ağır vergi yükünde bireysel ve ayrıcalıklı davranmaları gibi olaylar 11. yüzyılda ekonomiyi olumsuz etkileyen faktörlerdendir. Tarımsal sektör 12. yüzyılda baskın hale gelerek belirgin bir genişleme göstermiştir. 10. yüzyılda küçük toprak sahiplerine sağlanan korumalar artık uygulanmadığından toprak pazarı özgür hale getirilmiştir. Yeni mali politikalar ile de çiftçi çok vergilendirilmiş ve emlak sahiplerine ayrıcalıklar tanınmıştır. Bu yüzyıllarda artan kentleşme ile birlikte şehirler alışveriş merkezleri olarak görülmektedir. Yunanistan’daki bazı kentler hem ipek üretim merkezi olarak hem de tarımsal ekonomiyle bağlantılı olarak endüstriyel ürünler arasında bulunan ham maddelerin üretildiği merkezler olarak İstanbul’a katılmıştır. 11. ve 12. yüzyıllara ticaret açısından bakıldığında, tüccarlar ve para, altın gibi taşınır değerlerin ticaretiyle uğraşan kimselerin İstanbul’da geniş, zengin ve güçlü bir grup oluşturduğu görülmektedir. Ticaretin 12. yüzyılda artmasına 1082’de Venediklilere, 1111’de Pisa ve 1155 yılında Cenovalılara verilen imtiyazlar da neden olmuştur. Hazinenin ve para stoklarının azalmasına neden olan askeri ve politik başarısızlıklar sebebiyle 11. yüzyılın sonunda para sisteminde bir kriz yaşanmış, hem parasal hem de mali sistem I. Aleksios tarafından yeniden düzenlenmiştir. I. Aleksios Komninos, altın para ayarlarını sabitlemek ve piyasadaki para eksikliğini gidermek için daha küçük birimlerde ve içerlerindeki altın ve gümüş oranı düşük yeni para tipleri basmıştır.

Geç Dönem Bizans Ekonomisi

1204 yılında Latinlerin İstanbul’u işgal etmesi sonucu, imparatorluğun parçalanması, Türkler ile mücadeledeki toprak kayıpları ve İtalya’nın Akdeniz ile Karadeniz’de genişlemesi süreçleri, araştırmacılar tarafından Bizans ekonomisinde “kayıp 13. yüzyıl” olarak değerlendirilmektedir. 13. ve 14. yüzyıllarda ticaret bütünleştirici bir rol oynamış, fakat ticaret İtalyanların elinde olduğu için bu bütünleştirme İtalyanların kontrolü altında gerçekleşmiştir. 13. yüzyılın sonlarına doğru iki önemli İtalyan deniz şehri, Venedik ve Cenova, yeniden yapılanan imparatorlukta ticaret sisteminde baskın olmalarını sağlayacak ticari ayrıcalıklar almışlardır. 13. yüzyılda İznik imparatorluğunda nüfusun yükselmeye devam etmiş ve tarımsal üretim, imparatorlar tarafından alınan önlemlerle geliştirilmiştir. Alışveriş ekonomisinde, uluslararası ticaret sisteminde tüccarlara sağlanan ayrıcalıklara sahip ve doğu Akdeniz’de koloniler kurmuş, başta Venedik ve Cenevizliler olmak üzere İtalyanlar baskındır. Bölgesel savaşlar, büyük toprak kayıpları çiftçilerin fakirleşmesi, bütün Avrupa’yı etkileyen veba ve Osmanlı’nın genişlemesi Bizans ekonomisini olumsuz etkilemiş, üstelik “Moğol Barışı’nın bitimi ile İstanbul ekonomik önemini yitirmeye başlamıştır.

Ticaret, Üretim, Loncalar ve Vergiler

Ticaret

İmparatorluğun en önemli ticari metaları tahıl ve ipek iken, 7. yüzyıldaki Arap yayılması Bizans ticaretinin tahıldan sağladığı sermayeyi olumsuz olarak etkilemiştir. 9. ve 10. yüzyıldaki nüfus artışı da, tahıla duyulan ihtiyacı arttırdığından, devlet tahıl tedarikinde ve ücretlendirmesinde önemli rol oynamıştır. İstanbul ve imparatorluğun diğer eyaletlerinde ticareti yapılan malların sayısı oldukça fazladır. En önemlileri arasında; zeytinyağı, şarap, tuzlu balık, et, sebze, tuz, kereste, balmumu, seramik, ahşap ve keten sayılabilir. Yabancı tacirlerin başkentte ve imparatorluk topraklarında bulundukları sırada bütün hareketleri, Bizans dış ticaretini yakın denetim altında tutan eparhosun görevlileri tarafından takip edilip, ticareti yasak olan kaliteli ipekli kumaşlar, altın ve gümüş gibi malları satın almaları engellenirdi.

Tarım Üretimi ve İkincil Üretim

Özellikle 9. yüzyıldan itibaren gelişen daha iyi iklim koşulları, güvenlik ve yeni yerleşimlerin artışı ile de tarımsal üretim artmış, imparatorlukta nüfusun çoğunluğunu oluşturan ve devletin tahıl üretimini sağlayan kesim kırsal alanlarda yaşayan köylüler olmuştur. Oldukça gözde olan tahılların, üzümlerin ve zeytinliklerin bulunduğu denize yakın bölgeler Bizans ekonomisinde önemli bir rol oynamıştır. Balkanlar ve Anadolu’nun ufak bir bölümü ise hayvan yetiştirmekle uğraşıyordu. Maden, seramik, tekstil ve lüks objeler “imalat ve zanaatçı işi” olarak ikincil üretim olarak değerlendirilmektedir. Seramik, sadece ortaçağ ekonomisinin önemli bir ürünü değil aynı zamanda sikkeler gibi çok önemli bir arkeolojik kanıt olarak karşımıza çıkmaktadır. Tekstil şüphesiz şehir ve kırsal kesimin en önemli üretim faaliyetidir. Elde dokunmuş sepet, urgan ve döşemelikler kırsal üretimin elemanlarıdır. Lüks obje olarak ipek ise Bizans ekonomisinin en önemli ürünleri arasında olup, herşeyden önce ipek yüksek statü sembolü olmuştur. Roma’dan devraldığı zengin madenlerden elde ettiği hammadde ile maden endüstrisi gelişen Bizans İmparatorluğu’nun başlıca üretim merkezi, başkent İstanbul’dur. Fildişi ise Geç Antikçağ ve Erken Ortaçağ’da, daha çok dini figürlerin işlendiği diptikon, triptikon, ikonalar ile mobilya ve kapı aplikeleri gibi sanatsal ve işlevsel lüks sanat ürünlerinin üretiminde kullanılmıştır.

Loncalar

Başta İstanbul olmak üzere imparatorluğun bazı kent merkezlerinde esnaf, zanaatkâr ve tüccarların mensubu olduğu Bizans loncaları, Bizanslıların Romalılardan devraldığı, fakat zaman içerisinde birtakım değişikliklere uğramış iktisadi kurumlar olup, sarayın, ordunun, halkın ihtiyaçlarına cevap vermek ve bunun yanında zanaatkâr ile tacirlerin menfaatlerini korumak amacını taşımaktaydı. Bizans imparatorluğunda kişiler tek bir meslek ya da ticaret alanı ile uğraşmak zorundaydı. Aynı anda iki ayrı ticaret işi ile uğraşanlar devlet tarafından cezalandırılıyordu. Loncalara devlet tarafından başkentte çeşitli bölgeler tahsis edilmiştir. Loncalar, sarayın kullandığı yüksek kaliteli ürünlerin üretimini yapan “imparatorluk loncaları” ve halkın tükettiği ürünlerle ilişkili olan “kamu loncaları” olarak ikiye ayrılmaktaydı.

Vergiler

Bizans Devletinin gelirini oluşturan vergiler; ithalat ve ihracattan alınan %10 oranındaki gümrük vergisi, pazar ve liman vergileri, üretim, satış ve tüketim vergileri, devlet izinleri için gerekli vergiler ve kayıt ücretleri olarak sınıflandırılan dolaylı vergi ve arazinin bulunduğu bölgenin değeri ve üzerinde yetiştirilen ürüne bağlı olarak topraktan alınan arazi vergisi ile otlaklardan ve koşum hayvanları dışında kalan hayvanlardan alınan vergi olan dolaysız vergi olmak üzere iki çeşittir. Bu vergiler dışında devlet tarafından memurlarına maaşlarının bir parçası olarak verilen artizanal ürünler, tarımsal mülkiyetler ve şehirlerdeki mülkiyetler de Bizans devletine üç ana kaynaktan daha gelir sağlamaktaydı.

Para Sistemi

Bizans Sikkesi

Sikkeler Bizans parasının temel biçimidir. Ticarette ve günlük alış verişlerde ödeme aracı olarak kullanılan sikke, ağırlığı ve içindeki değerli maden miktarı ayarlanmış üzerinde kendisini basıp piyasaya çıkaran ve istendiğinde, tekrar geri almayı garanti eden devletin arma veya işaretini taşıyan, küçük ve ana maddesi metal olan bir ödeme aracıdır. Sikkeler üzerinde yer alan tip ve yazıların birincisi, kullanıcının sikkeyi tanıması, ikincisi, propagandayı yaymak olmak üzere iki işlevi vardır. Farklı disiplinler ve çalışma alanları tarafından Bizans sikkelerinin başlangıcı için farklı yıllar kullanılsa da, nümismatik alanında 491 yılında imparator olan I. Anastasios’un sikke reformu temel alınmakta olup, bu reform ile artık iyice bozulmuş Geç Roma nummileri piyasadan kaldırılmış, yerlerine iri ebatlarda ve üzerlerinde birimleri belirtilmiş sikkeler basılmaya başlanmıştır.

Sikke Metali ve Birimi

Bizans sikkeleri esas olarak altın, gümüş ve bakır olmak üzere üç metalden basılmıştır;

Altın Sikkeler

Bizans altın sikke birimi yaklaşık 4.40 gr. ağırlığındaki “solidus”tur. 6. ve 7. Yüzyıllarda imparatorluğun doğusunda ve batısında “Hafif Solidus” olarak adlandırılan ve 20, 22, 23 karat ayarında da altın sikke basılmıştır. 1071’deki Malazgirt yenilgisinden sonra ve I. Aleksios döneminde nomismanın içindeki altın miktarı neredeyse %75 oranında azalmıştır. Latinlerin İstanbul’u istilası sırasında sürgündeki İznik imparatorluğunda, III. Ioannis (1222-1254) döneminde, iperpiron’un içindeki altın ayarı 16-18 karat’a düşürülmüştür. Başlangıçta yaklaşık %98-95 saflıkta basılmış olan altın sikkelerin saflığında 11. yüzyılın ortalarından itibaren kayda değer bir düşüş gözlenmektedir.

Gümüş Sikkeler

6. yüzyılda seyrek olarak ticari amaç ve tören sikkeleri olarak gümüş karşımıza çıkan Bizans gümüş sikkeleri, altın ve bakır sikkelere göre daha az basılmıştır. Gümüş sikkeler altı gram manasına gelen “Eksagrama” tabiri ile ifade edilirdi. I. Aleksios’un 1092 yılı reformundan sonra gümüş sikke eski önemine ve kalitesine ulaşamamıştır. 1300 yılı sonrası II. Andronikos “vasilikon” adlı Venedik gümüş “dukaton”una benzeyen geniş fakat çukur olmayan yeni bir gümüş sikke tedavüle sokmuştur.

Bakır Sikkeler

Anastasios’un 498 yılında gerçekleştirmiş olduğu para reformu, esas olarak kendini bakır sikkelerde göstermiştir. Önceki ufak bakır sikke “nummus”un yerine tedavüle ç›karılan sikkelerde en büyük birimin adı “follis” idi. 7. yüzyılda follislerin piyasaya sürümünde bir düşüş görülmektedir. İmparator I. Ioannis Cimiskis döneminde ise “Anonim Follis”ler basılmaya başlamıştır. 1092’de I. Aleksios, anonim follisleri ortadan kaldırarak yerine küçük ve çukur olmayan yayvan sikke tedavüle sokmuştur. 12. yüzyıl boyunca İstanbul ve Selanik’de basılan sikkelerin bir yüzünde imparatorların büstü ya da ayakta tasviri diğer bir yüzünde İsa, Meryem, Aziz ya da onların adlarının genelde ilk iki harfleriyle gösterilen kısaltmaları olan monogramlar tasvir edilmiştir. 13. yüzyılın sonlarına doğru diğer bakır sikkeler gibi tetarteron’da ortadan kalkmıştır. 1367 yılında imparator V. Ioannis’in tedavüle soktuğu gümüş “stavrato”un yanında “tornese” “follaro” adlı iki bakır birim de bulunmaktadır.

Darphaneler

Anastasios döneminin sonunda imparatorluk topraklarında İstanbul, Selanik, İzmit ve Antakya olmak üzere dört darphane mevcuttu ve I. Iustinianos döneminde bu darphanelere Kizikos, Aleksandreia ve Herson eklenmiştir. I. Iustinianos döneminde İtalya, Balkanlar, Kuzey Afrika ve İspanya’nın fethi sonucunda Kartaca, Roma, Ravenna ve Kartagena darphaneleri de imparatorluk için faaliyete geçmiştir. Bütün bu darphanelerde bakır sikke basılmaktaydı. Altın İstanbul, Ravenna ve Kartaca’da, gümüş ise, Ravenna ve Kartaca’da basılıyordu. 7. yüzyılda yaşanan toprak kayplarından dolayı, imparatorluk topraklarında faaliyet gösteren yalnızca beş darphane bulunuyordu: İstanbul, Kartaca, Sirakuza, Roma ve Ravenna. 11. yüzyıl sonlarında Selanik darphanesi yeniden faaliyete başlamış ve 14. yüzyılın sonuna kadar sikke basımını sürdürmüştür. Komninoslar ve Angeloslar dönemi boyunca İstanbul ve Selanik imparatorluğun en önemli iki darphanesi konumundadır. 1204’teki Latin istilasından sonra Bizans sikkeleri önce İznik ve sonrasında Manisa basılmıştır.