BİZANS TARİHİ - Ünite 3: Bizans ve Müslüman Araplar Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Bizans ve Müslüman Araplar

Hz. Muhammed Döneminde Bizans’la İlişkiler (610-632)

İslâmiyet’in doğuşuyla başlayıp Bizans imparatorluğunun 1453 yılında yıkılışına kadar devam eden İslâm-Bizans ilişkileri, dokuz asır gibi uzun bir dönemi kapsamaktadır. Bizans’ın başkenti İstanbul, birkaç defa Müslüman Araplar tarafından kuşatılmış, Araplar’dan sonra Selçuklu ve Osmanlı Türkleri, Müslüman - Bizans mücadelesini sürdürmüştür. İslâm öncesinde Araplar ile Bizans arasında çeşitli ilişkiler gerçekleşmiş olup, özellikle Arap yarımadası üzerinde nüfuz mücadelesi veren Bizans ve Sâsânî imparatorlukları için Araplar ayrı bir önem taşımaktaydı. Bizans imparatorluğu dönemin önemli bir gücü olan Sâsânî imparatorluğu ile mücadelesinde çeşitli Hıristiyan Arap kabilelerinden destek almaktaydı. Hz. Peygamber ve Dört Halife döneminden itibaren Emevîler, Abbâsîler, Endülüs Emevîleri, Fâtımîler, Selçuklular, Eyyûbîler, Memlükler ve son olarak Osmanlılar’ın ve bu arada kurulan diğer Müslüman devlet ve hânedanların Bizans’la siyasî, askerî, ekonomik, dinî ve sosyo-kültürel münasebetleri olmuştur. Müslümanlarla Bizanslılar arasındaki ilişkilerin başlangıcını ise İslâm’ın ilk yıllarına kadar götürmek mümkündür. Hz. Muhammed döneminde Bizans imparatoru Heraklios’a (610-641) İslâm’a davet mektubu gönderildiği gibi, Bizans’a bağlı vali veya vassal devlet yöneticilerine de elçiler ve mektuplar gönderilmiştir. Busra valisini İslâm’a davet etmek üzere Hz. Muhammed tarafından bir mektupla birlikte elçi olarak gönderilen Hâris b. ‘Umeyr el-Ezdî, Gassânî emirlerinden fiurahbil b. ‘Amr’ın topraklarından geçerken adı geçen emir tarafından Mûte’de öldürülmesi, diplomatik bir skandala yol açtı ve Bizans askerlerinin de katıldığı, İslâm ve Bizans ordularının ilk defa karşı karşıya geldiği Mûte savaşı çıktı. İslâm hakimiyetini tanıyan Eyle, Cerbâ ve Ezruh gibi merkezlerin yerel yöneticileriyle cizye antlaşmaları yapıldı. Hz. Peygamber, Heraklios’a İslâm’a girmesi, cizye ödemesi veya savaş yapılması teklif edilen, ayrıca ondan Müslümanlığı kabul edecek olanlara engel olmaması istenen mektup gönderdi. Mektubu alan Herakleios, etrafındakilerle istişare ettikten sonra Hz. Peygamber’e bir mektup göndermiştir. Mektubu getiren elçi müslümanlar tarafından ağırlanmıştır. Hz. Peygamber’in mektupları konusunda uzun araştırmaları bulunan Muhammed Hamidullah başta olmak üzere Müslüman araştırmacıların hemen hepsi, mektuplaşma olayını kabul etmekte ve günümüze gelen mektupların orijinal olduğunu veya orijinal olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu belirtmektedir.

Dört Halife Döneminde Bizans’la İlişkiler (632-661)

Medine’de halife seçilen Hz. Ebû Bekir, iç huzuru sağladıktan sonra Bizans ve Sâsânî topraklarına ordular sevketti. İmparator Heraklios, Müslümanların Suriye’nin güneyine yaptıkları hücumları engellemek ve onları Bizans topraklarından çıkarmak üzere kardeşi Teodoros kumandasındaki bir orduyu Filistin’e sevketti. Müslümanlar, Teodoros kumandasındaki 80.000 kişilik Bizans ordusu ile karşı karşıya geldi ve Ecnâdeyn Savaşı müslümanların kesin galibiyetiyle sonuçlandı. Bu zaferle Suriye ve Filistin kapıları Müslümanlara açılmış oldu. Kısa bir süre sonra vefat eden Hz. Ebû Bekir’in yerine Hz. Ömer halife oldu ve müslümanlar, Fihl Savaşı’nda da Bizans kuvvetlerine büyük zayiat verdirdiler. Aynı yıl Bizanslılar Mercürrûm’da da ağır kayıplar verdiler. Bu dönemde Ba’lebek, Humus ve Hama şehirleri de Müslümanların eline geçti. 636 yılının 20 Ağustos günü yapılan meydan muharebesinde Bizans ordusu çok ağır bir yenilgiye uğradı. Yermük Savaşı’ndan sonra Suriye Bizans’ın elinden çıkmış oldu. Hz. Osman’ın hilâfeti döneminde Kuzey Afrika fetihlerine devam edildi ve yeni toprakların idaresi Mısır’a bırakıldı. Yine bu dönemde Müslüman Araplarla Bizanslılar arasında deniz savaşları yapılmış ve bazı adalar fethedilmiştir. 655 yılında İslâm ve Bizans donanmaları arasındaki ilk büyük deniz savaşı olan ‘’Zâtü’s-savârî’’ müslümanların kesin galibiyeti ile sonuçlandı. Hz. Ali dönemindeki diplomatik ilişkilerde de Hz. Osman döneminde olduğu gibi yine Muâviye başrolde idi. Dört Halife devrinde gerçekleştirilen fetihlerden sonra şehirlere çok sayıda Müslüman yerleştirilerek bu bölgelerin İslâmlaşması, daha sonraki fetihler için buralarda askerî üslerin kurulması ve bu yerlerin müslümanların idaresinde kalması sağlandı.

Emeviler Döneminde Bizans’la İlişkiler (661-750)

İslâm tarihinde Müslümanlarla Bizanslılar arasında ilişkilerin en sıcak olduğu dönemlerden biridir. Doksan yıl süren bu dönemde Bizans hâkimiyetindeki Anadolu topraklarına hemen her yıl seferler düzenlenmiştir. Emevîler ile Bizans arasında savaşların yanında çeşitli sosyo-kültürel ilişkiler de gerçekleşmiştir. Müslümanlar tarafından birinci İstanbul kuşatmasının üzerinden fazla zaman geçmeden yine Muâviye döneminde İslâm orduları İstanbul’u ikinci defa kuşattılar ve dört yıl süreyle başkenti kuşatma altında tuttular. Uzun süren barış görüşmelerinden sonra anlaşma sağlandı. II. Muaviye ve Mervan b. Hakem dönemlerinde (683 - 685) Suriye’deki iç savaşın doğurduğu karışıklıklardan yararlanan IV. Konstantinos (668-685) Müslümanlarla yaptığı anlaşmayı bozdu. Emevîler’le Bizans imparatorluğu arasında ilişkilerin yeniden bozulmasının sebeplerinden biri Abdülmelik tarafından ilk İslâmî sikkenin bastırılmış olmasıdır. Abdülmelik’in ölümünden sonra yerine geçen oğlu I. Velîd (705-715) döneminde de Anadolu seferlerine devam edildi. Velîd b. Abdülmelik ile imparator II. Iustinianos arasında kültürel ve sanat amaçlı bir diplomasi gerçekleşmiştir. Velid b. Abdülmelik’in ölümü üzerine Emevi tahtına kardeşi Süleyman b. Abdülmelik (715-717) çıkmış ve öteden beri hazırlıkların yapıldığı İstanbul seferini başlatmak bu halifeye kalmıştı. Ancak ortaya çıkan pek çok engel ve İslâm ordusunda kıtlık ve açlığın baş göstermesi gibi olumsuz sebeplerle başarı sağlanamadı. Abdülmelik’in ölümü üzerine Emevi halifeleri içerisinde en dindar ve adaletli olarak bilinen ve bu yüzden II. Ömer olarak anılan Ömer b. Abdülaziz halife seçildi ve onun emriyle kuşatma kaldırıldı. Bu dönemde gerçekleşen Anadolu seferlerinde Abdullah el-Battal (Battal Gazi) ve Abdülvehhâb b. Buht (Abdülvehhâb Gazi) büyük kahramanlıklar gösterdiler. 740 yılında Akroinon (Afyon) yakınında III. Leon ve Konstantinos’un ordusuyla karşı karşıya gelen Müslümanlar ağır bir yenilgiye uğradılar.

Abbâsîler Döneminde Bizans’la İlişkiler (750-861’e Kadar)

Abbâsîler döneminde İslâm-Bizans ilişkilerinde yeni bir sayfa açılıp, iki taraf arasındaki ilişkiler iç problemlerin gölgesinde gelişti. Abbâsî Devleti’nin kurulmasından bir süre sonra İslâm devletinin başkenti, Bağdat’a nakledilmişti. Abbâsîler’in ilk halifesi Ebü’l-Abbas es-Seffah, ikinci halifesi ise Ebû Ca’fer el-Mansûr’dur. Bağdat şehrini kurarak Abbâsî Devleti’nin başkenti yapan Ebû Cafer el-Mansûr Bizans’tan gelen elçileri diplomatik kurallar dâhilinde kabul ederek onlarla çeşitli sohbetlerde bulunmakta, bazı konularda görüşlerini sormaktaydı. Mansûr’un vefâtından sonra tahta çıkan Mehdi-Billâh zamanında Bizans’a yönelik seferlere önem verildi ve Müslüman Araplar’ın dördüncü ve son İstanbul seferi de bu dönemde gerçekleştirildi. Mûsâ elHâdî’nin bir yıl gibi çok kısa süren halifeliğinden sonra kardeşi Harun Reşîd’in (786-809) 23 yıllık yönetiminde Abbasi-Bizans ilişkilerinde önceki yıllara oranla daha canlı bir dönem yaşanmış, hemen her yıl Bizans üzerine seferler düzenlenmiştir. Halife Harun Reşîd, Bizans’ın Amorion (Hisarköy - Amûriyye) ve Ankara gibi şehirlerinde gerçekleştirilen kuşatmalar sırasında ele geçirilen kitapların muhafaza edilmesini özellikle emretmiştir. Harun Reşîd’in ölümünden sonra halife olan Emin (809-813) ile kardeşi Me’mun arasındaki taht mücadeleleri sırasında Emin’in öldürülmesiyle, Me’mun’un yirmi yıl süren halifelik dönemi (813-833) Abbâsî-Bizans ilişkilerinin canlılığı ve çeşitliliği bakımından özel bir önem arzeder. Bizans’a karşı yeniden başlatılan mücadeleler bu dönemin temel niteliğini teşkil eder. Me’mûn Bizans’a dört sefer yapmış ve ölümü de son Anadolu seferinde vuku bulmuştur.

  • Me’mûn 23 Mart 830 tarihinde Bizans’a karşı savaşmak amacıyla başkent Bağdat’tan Anadolu’ya hareket etti. Bizans topraklarına girerek Kapadokya bölgesinde bazı kaleleri ele geçirdi.
  • Me’mûn 831 yılında Anadolu’ya girdi ve bizzat sevk ve idare ettiği bir orduyla Aksaray-Niğde arasındaki topraklarda başarılı akınlar gerçekleştirdi.
  • Me’mûn 832 yılında hazırlıklarını tamamlayıp üçüncü Bizans seferine çıktı. Bizans kuvvetleri Abbâsî ordusu tarafından uzaklaştırıldı.
  • Me’mûn 833 yılında oğlu Abbâs’ı Niğde Kemerhisar (Tuvâne) kalesini yeniden inşa etmek üzere görevlendirmiş, ancak onun aynı yıl dördüncü Anadolu seferi sırasında Pozantı’da ölümü, fethettiği yerleri imar edip buralara Müslüman ahaliyi yerleştirme düşüncesine engel olmuştur.

Bu seferlerin temel amacı; Bizans’ın sınırlarını zayıflatarak Sugûr ve gerisindeki bölgeyi muhtemel saldırılardan korumak ve onların Bâbek’i kışkırtmalarına engel olmaktı.

Me’mûn döneminde Bizans’la bilim ve sanat alanında kayda değer ilişkiler gerçekleşmiştir. Me’mun Bizans imparatoruna mektup yazıp Bizans’taki eski Yunan yazmalarından kendisinin uygun göreceği eserleri göndermesini istemiş, başlangıçta olumsuz ama sonrasında olumlu cevap almıştır. Me’mun Bizans’tan sadece klâsik eserleri getirtmekle kalmamış, şöhreti Bizans sınırlarını aşan matematik âlimi Leon’u sarayına davet etmiş, ama imparatordan olumlu bir cevap alamamıştır.

Halife Mu’tasım-Billâh döneminde (833-842) Bizans’la ilişkiler savaş ve barışın iç içeliği arasında devam etmiştir. Kazanılan Zabatra zaferinin ardından Mu’tasım’ın orduları Bâbek isyanı ile uğraşırken Bizans imparatoru Teofilos Zabatra’da katliamlar yapıp, Malatya’yı kuşattı. Mu’tasım, büyük bir ordu ile Sâmerra’dan Afyon Emirdağ Eskihisar’a (Amûriyye/Amorion) hareket edip, Tarsus üzerinden Anadolu’ya girerken, Malatya taraflarından Bizans topraklarına giren Afşin de kuzeye doğru ilerliyordu. Temmuz 838 yılında yapılan savaşta imparator yenilerek İstanbul’a döndü ve Bizans’ın o dönemde İstanbul’dan sonra ikinci büyük şehri olan ve fethi İslâm topraklarında büyük bir yankı uyandıran Amûriyye (Eskihisar) oniki günlük bir kuşatmanın ardından fethedildi. Halife Vâsık (842-847) döneminde logotetis unvanlı Teoktistos kumandasındaki Bizans donanması İstanbul’dan hareket ederek Girit önlerinde demirlediğinde adadaki Müslümanlar Bizans donanması karşısında tutunamayacaklarını anlayıp, Bizans askerleri arasında, İstanbul’da karışıklık çıktığını ve imparatorun tahttan indirildiğini yaydılar. Teoktistos’un ordusunun büyük bir bölümünü Girit önlerinde bırakıp İstanbul’a dönmesi ile kumandansız kalan Bizans birlikleri, Müslümanlar tarafından imha edildi. Mütevekkil-Alellah döneminde (847-861) sınır bölgelerindeki İslâm kara ordusunun gücünü anlayan Bizans, özellikle Girit’e yapılan yardımları kesmek amacıyla 853 yılında büyük bir deniz filosuyla Dimyat’a saldırdı. Sugûr valisi Ali b. Yahyâ Bizans’a sefer düzenleyip iç kısımlara kadar ilerledi ve 855856’da esir mübadelesi yapılıp, 859 yılında Bizans’ın Akdeniz’de faal bir ticaret limanı olan Antalya kalesi Müslümanlar tarafından zaptedildi. Mütevekkil’den sonraki Abbâsî halifeleri döneminde de Bizans’la savaş ve barış ortamında çeşitli ilişkiler gerçekleştirilmiş, dönemin önemli kumandanları emrinde Bizans topraklarına akın eden Müslümanlar birçok şehir ve kale fethetmiş, ancak bu yerler bazen bir süre sonra Bizans tarafından geri alınmıştı. Abbâsîler döneminde merkezî otoritenin zayıflamasıyla Bizans, Hamdânîler ve Selçuklular gibi İslâm devlet ve hanedanları karşısında mücadele etmek durumunda kalmıştı. 867 - 1056 yılları arasında Makedon hanedanı döneminde özellikle II. Vasil zamanında (976 - 1025) Bizans, Emeviler ve Abbasiler döneminde Müslümanlar tarafından Anadolu’da fethedilmiş olan toprakların büyük bir kısmını geri alarak, sınırlarını doğuda Azerbaycan, güneyde de Antakya’ya kadar genişletmiştir. Anadolu’nun tekrar Müslümanların eline geçmesi Selçuklu ve Osmanlı Türkleri döneminde gerçekleşecektir.