BİZANS TARİHİ - Ünite 5: Bizans-Selçuklu Devleti İlişkileri Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 5: Bizans-Selçuklu Devleti İlişkileri
Bizans-Büyük Selçuklu İlişkileri
Büyük Selçuklu Devleti döneminde Bizans İmparatorluğu’nu Makedon ve Komninos hanedanları yönetmişlerdir. II. Vasil (976-1025) zamanında Bizans İmparatorluğu Iustinianos döneminden sonra en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Büyük Selçuklular, Bizans’ın Makedon, sivil ve askeri asalet sınıfı ile Komninos hanedanına mensup idarecilerle Anadolu’da mücadele içine girmişlerdir.
Çağrı Bey’in Anadolu Seferi ve Türkmen Akınları
Selçukluların atası kabul edilen Dukak ‘ın yerini alan oğlu Selçuk Bey’in torunları olan Tuğrul Bey (ö. 1063) ve Çağrı Beyler Selçuklu Devleti’ni kurdular. Bizans İmparatorluğu ile Büyük Selçuklu Devleti arasındaki ilişkiler Çağrı Bey’in 1015/1016’da üç bin kişilik bir süvari birliği ile akınıyla başlar. Ermeni kralı I. Gagik’in (990-1020) ölümünün ardından Bizans İmparatoru II. Vasil 1021/22 yılında çıktığı seferle Vaspurakan Ermeni Krallığı topraklarını Bizans arazisine katmış ve IX. Konstantinos Monomahos 1045 yılında Ermeni Ani Krallığının topraklarını ilhak etmiş ve Büyük Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında herhangi bir tampon bölge kalmamıştır.
Tuğrul Bey Dönemi (1040-1063)
1040 yılında Merv’de toplanan kurultayda ülke hanedan mensupları arasında taksim edildi. Batı yönündeki fetihleri yürütme görevini bizzat üstlenen Tuğrul Bey ilk olarak devlet merkezini Nişabur’dan Rey’e nakletti.
Pasinler Savaşı (1048)
Bizans İmparatorluğu ile Büyük Selçuklu Devleti arasındaki ilk karşılaşma Büyük Zap suyu kenarında meydana geldi ve Selçuklu kuvvetleri ağır bir yenilgiye uğratıldı.1048’de İbrahim Yınal idaresindeki Selçuklu ordusu ile Liparitis komutasındaki Bizans ordusu arasında Erzurum Pasinler Ovası’nda gerçekleşen savaşı ise Selçuklu kuvvetleri kazandı.
Tuğrul Bey’in Anadolu seferi (1054)
1054 yılında Doğu Anadolu’ya giren Tuğrul Bey, Muradiye (Bergri) ve Erciş’i ele geçirdi. Daha sonra Malazgirt önlerine gelerek burayı kuşattı, ancak şiddetli direniş karşısında kuşatmayı kaldırdı.
Selçuklu Beylerinin faaliyetleri (1054-1063)
1058 yılı sonlarında Dinar Bey komutasındaki Selçuklu birliği Malatya’yı ele geçirerek yağmaladı. Tuğrul Bey’in emriyle 1059 yılında büyük bir Selçuklu ordusu Anadolu’ya girdi. 1062 yılında da Selçuklu ordusu, Bagi ve Tulhum’a kadar akınlar düzenledikten sonra ele geçirdikleri ganimet ve esirlerle birlikte Azerbaycan’a geri döndü.
Sultan Alp Arslan Dönemi (1063-1072)
Tuğrul Bey’in ölmesi üzerine Çağrı Bey’in oğlu Alp Arslan, Selçuklu tahtına oturdu.
Alp Arslan’ın Gürcistan ve Doğu Anadolu Seferi (1064)
Alp Arslan Anadolu’ya dönerek diğer kuvvetleri ile birleşti ve Bizans’ın doğudaki en önemli merkezlerinden birisi olan Ani şehrini ele geçirdi.
Selçuklu Beylerinin Faaliyetleri (1064-1068)
Salar-ı Horasan idaresindeki birlikler, Bizans hâkimiyetindeki Urfa bölgesine akınlar düzenleyip, Bizans kuvvetlerini mağlup etti. Selçuklu Beyi Hanoğlu Harun, Bizans arazilerine akınlar düzenledi. Antep, Antakya ve Malatya civarında fetihler yapan Afşin Bey, 1067 yılında Kayseri’yi zapt edip, ertesi yıl Amuriyye (Amorion) Kalesi’ni ele geçirdi.
Malazgirt Savaşı ve Sonuçları
Malazgirt-Ahlat arasındaki Rahve Ovası’ndaki savaşta, Bizans ordusu neredeyse tamamen imha edildiği gibi imparator IV. Romanos Diogenis de tutsak alındı. Esir Bizans İmparatoru ve Alp Arslan arasında bir antlaşma imzalandı. Malazgirt zaferinin ardından Bizans-Selçuklu ilişkilerinde yeni bir dönem başlamış ve bu zaferden sonra Türkler artık ele geçirdikleri bölgelerde kalıcı olarak yerleşmeye başlamışlardır.
Haçlı Seferleri, Bizans ve İslam Dünyası
Haçlı Seferleri Düşüncesinin Doğuşu
Kutsal toprakların kâfirlerin işgalinden kurtarılması sloganıyla başlayan bu hareketin, dinî amaçlarla yapıldığı vurgulanmaya çalışılmıştır. Bir başka açıdan bakıldığında Haçlı Seferleri düşüncesinin doğuşunda siyasî, sosyal ve ekonomik sebeplerin çok daha etkili olduğu anlaşılmaktadır.
Bizans ve Batı
Roma Kilisesi, tüm Hıristiyanların en büyük temsilcisinin Papa olması gerektiğini iddia ederken, Doğu Kilisesi, patrikliklerin kendi bölgelerinde özerk bir yapıda olmalarını savunuyordu. Bu çatışma, Roma heyetinin Patrik Kirularios ve etrafındakilerini aforoz etmesi ve Patrikliğin de Roma heyetindekilerini aforoz etmesi ile sonuçlandı. Böylece shisma hareketi gerçekleşerek İstanbul ve Roma Kiliseleri birbirinden tamamen kopmuş oldu.
Birinci Haçlı Seferi (1096-1099)
I. Aleksios’un ücretli asker talebi Papa II. Urbanus’un 1095’te orta Fransa’da bulunan Clermont kentinde toplanan konsilde yaptığı çağrı büyük bir Haçlı Seferi halini aldı. I. Haçlı Seferi’ne katılan asıl Haçlı orduları 1096 yılından itibaren İstanbul’a gelmeye başladı. Haçlı liderleri, Bizans gemileriyle Anadolu yakasına geçirildiler. 18 Haziran 1097 gecesi içeri alınan Bizans kuvvetleri İznik’e hâkim oldu. I. Haçlı seferinin sonucu olarak islam dünyası içinde Antakya, Urfa, Trablusşam ve Kudüs’te 4 tane Haçlı şehir devleti kuruldu.
İkinci Haçlı Seferi (1147-1149)
1145 yılında Papa III. Eugenius yeni bir sefer çağrısında bulundu. II. Haçlı Seferi birincisinin aksine Haçlılar açısından tam anlamı ile başarısızlıkla sonuçlanmış, Alman ve Fransız orduları neredeyse tamamen imha edilmiştir.
Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192)
Papa VIII. Gregorius bir bildiri yayınlayarak yeni bir Haçlı Seferi çağrısında bulundu. Alman ordusu 17 Mayıs’ta Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti Konya’ya girdi. II. K›l›ç Arslan’ın oğullarından Kutbeddin’in Haçlı ordusunu engellemeye yönelik girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı.
Dördüncü Haçlı Seferi (1203-1204)
Kudüs’ü Müslümanların elinden geri almak amacıyla Papa III. Innocentius’un çağrısı ile düzenlenen IV. Haçlı Seferi, asıl amacından saparak Bizans İmparatorluğu’na yönelmiş ve İstanbul’un Haçl›ıar tarafından ele geçirilerek burada bir Latin İmparatorluğu’nun kurulması ile sonuçlanmıştır.
Anadolu’nun Fethi ve İslamlaşması
Türk Fetihleri Öncesinde Anadolu’nun Siyasî ve Demografik Yapısı
Anadolu’nun Türkler tarafından fethedilmesi, Türk ve dünya tarihi açısından bir dönüm noktasıdır. IV. yüzyıldan itibaren başlayan ve asırlarca devam eden Bizans-Sasanî savaşları sırasında zaman zaman ülkeyi baştan başa kateden her iki tarafın orduları Anadolu’da ağır tahribatta bulunmuşlardır. Anadolu’da siyasî istikrarın yeniden sağlandığı dönemde Bizans yönetiminin Anadolu’ya askerî, dinî ve ekonomik amaçlı nüfus transferleri, Türk yayılması karşısında yerli nüfusun korunmasına kısmen de olsa katkıda bulunmuştur.
Selçuklu Sultanlarının Takip Ettiği Siyaset
Selçuklu sultanları kurdukları devletin sınırlarını genişletmek için yaptıkları seferler sırasında ele geçirdikleri bölgelerde asayiş ve huzurun temini için gerekli tedbirleri almışlardır. Selçuklu sultanlarının takip ettiği adaletli yönetim ilk Selçuklu akınları sırasında tedirgin olan yerli nüfusun Selçuklu yönetimine güvenmelerini ve sadakatle bağlanmalarını temin etmiştir. Türkler, Anadolu’nun yalnızca demografik yapısını değiştirmekle kalmamış, Anadolu’da yeni bir düzen kurmuşlardır. Böylece Selçuklu toprakları yeni gelen Türk nüfus ile yerli ahalinin kaynaştığı, din, dil, ırk ayrımı gözetilmeksizin uzlaşma içinde yaşanan bir ülke haline gelmiştir.
Anadolu’nun Siyasî ve Demografik Yapısındaki Değişim
Bizans İmparatorluğu sınırları içindeki diğer bölgelerle karşılaştırıldığında Anadolu;
- Verimli topraklarında yetişen ürünleri ile İstanbul’un yiyecek ihtiyacını karşılayan bir tahıl ambarı olması
- Toplanan vergilerle önemli bir gelir kaynağı olması
- Ordunun en kalabalık ve seçkin birliklerini bulundurarak, Bizans’ın askerî gücünün temeli olması
- Bizans’ın en güçlü hanedanlarının ve en kudretli komutanlarının yetiştiği bir coğrafya olması
- Doğu-batı, kuzey-güney istikametinde tüm ülkeyi baştan sona kateden yollara sahip olması gibi özelliklerinden dolayı stratejik açıdan da önemliydi.
Bütün bu etkenler göz önüne alındığında Anadolu’nun, Bizans’ın varlığı açısından hayatî bir öneme sahip olduğu ve imparatorluğun gücünün her zaman Anadolu’daki konumu ile orantılı olduğu ortaya çıkmaktadır. Bizans İmparatorluğu Anadolu’yu elinde tuttuğu sürece askerî ve ekonomik açıdan güçlü bir devlet olma özelliğini sürdürmüş, bölgenin kontrolünü kaybettiğinde ise tüm gücünü yitirmiştir. Anadolu’nun fethi ve Türk yurdu haline gelmesinde, kazanılan askerî başarıların yanısıra ele geçirilen yerlere Türkmen topluluklarının iskan edilmesi de önemlidir. Şehirli ve göçebe her sınıftan insanın gelip yerleştiği Anadolu’nun demografik yapısı hızla değişmiş ve nüfus üstünlüğü Türklere geçmiştir.
Moğol İstilasından Sonra Yaşanan Gelişmeler
1243 yılında Moğol ordusu karşısında Kösedağ’da yaşanan hezimet Anadolu Selçuklu Devleti açısından bir dönüm noktası olmuştur. Moğollara tâbi hale gelen Selçuklular ile Bizans arasında bir antlaşma yapılmıştır. Kösedağ bozgunu Anadolu Selçuklu Devleti açısından bir felaketle sonuçlanırken Bizans açısından siyasî, askerî ve ekonomik yönden olumlu ve olumsuz yönde etkileri olmuştur.
Batı Anadolu’nun Fethi ve Türkleşmesi
Batı Anadolu’nun fethi ve Türkleşmesi, XIII. yüzyılın son çeyreği ile XIV. Yüzyılın ilk yarısı arasındaki dönemi kapsar. Bizans İmparatorluğu’nun Anadolu’da elinde kalan bu son toprakları kaybetmesi, XIII. yüzyılın sonlarından itibaren bölgede kurulan Türkmen Beyliklerinin başarısı kadar, 1261 yılında Bizans başkentinin yeniden İstanbul’a nakledilmesinden sonra imparatorluğun siyasî, askerî ve ekonomik yapısında meydana gelen değişikliklerle bağlantılıdır. Devrin Bizans yazarlarından Pahimeris’in ifadelerine göre Bizans yönetiminin üzerlerine yüklediği ağır vergileri ödemekte güçlük çeken Bizans halkı, kendilerine daha adil davranan Türklerin tarafına geçmeye başlamış ve Türkler, kendi saflarına geçen ahalinin rehberliğinde Bizans topraklarını ele geçirmişlerdir.
Anadolu Selçukluları ve Bizans
Kutalmışoğullarının Anadolu’ya Gelişi ve İlk Faaliyetleri
Kutalmışoğullarından Alp İlig ve Devlet ilk olarak Urfa ve Birecik taraflarına gelirken diğer iki kardeş Süleyman ve Mansur ise kendilerine destek veren Türkmenlerle Orta Anadolu’ya geldiler. Bizans İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu karışıklıklardan faydalanan Süleymanşah geniş bir coğrafyayı kısa süre içinde ele geçirdi.
İznik’in Fethi ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu
1078 yılında Nikiforos Votaniatis, Süleymanşah’ın desteği ile İstanbul üzerine yürüyerek tahtı ele geçirdi. Nikiforos Melisinos’un ayaklanmasının en önemli sonucu, güvenliklerinin sağlanması için şehirlere yerleştirdiği Türk garnizonlarının bir daha buraları terk etmemeleri sonucu başta İznik olmak üzere Batı Anadolu’daki pek çok şehrin Selçuklu hâkimiyetine girmesi olmuştur. Böylece İstanbul’un yanıbaşındaki İznik’i ele geçiren Süleymanşah, burayı kurduğu devletin merkezi yapmıştır.
İznik’in Fethinden I. Haçlı Seferi’ne Kadar Bizans ve Anadolu Selçuklu Devleti
Yeni Bizans imparatoru I. Aleksios Komninos’un doğu sınırında sükûneti sağlamak amacıyla 1081 yılında Süleymanşah ile yaptığı barış antlaşmasıyla, Süleymanşah doğuda fetihler yapma fırsatı yakalamıştır. Babası Süleymanşah’ın ölümünden sonra Selçuklu tahtına oturan I. Kılıç Arslan’ın saltanatı dönemindeki en önemli gelişme olan I. Haçlı Seferi ile Bizans İmparatorluğu, Türkleri kıyı bölgelerinden tamamen uzaklaştırmayı başarmıştır.
Haçlı Seferi’nden Miriokefalon’a Kadar Bizans ve Anadolu Selçuklu Devleti
I. Kılıç Arslan’ın 1107 yılında savaşta hayatını kaybetmesinden oğlu Şahinşah’ ın iktidarı ele geçirmesine kadar Selçuklu tahtı üç yıl boş kaldı ve bu süre içinde Anadolu Selçuklu Devleti büyük bir sarsıntı geçirdi. I. Aleksios Komninos’un ölümüyle yerini alan oğlu II. Ioannis Komninos babasının zamanında Bizans hâkimiyetindeki bölgelere akınlar düzenleyen Türklerin faaliyetlerine son vermek için harekete geçti. Anadolu Selçuklu Devleti ve Danişmendliler arasındaki rekabetten faydalanarak Danişmendliler üzerine sefere çıktı. II. Ioannis Komninos’un 1143 yılında ölmesinin ardından imparator olan oğlu I. Manuil Komninos, tüm dikkatini Anadolu’daki Türkler ile mücadeleye verdi. Sultan I. Mesud’un 1155 yılında ölmesinin ardından oğlu II. Kılıç Arslan Selçuklu tahtına oturdu. Bizans ordusu Selçuklu kuvvetleri tarafından 1176’da pusuya düşürülerek tamamen imha edildi. Bizans tarihindeki en ağır yenilgilerden birisi olan bu büyük bozgunla Bizans İmparatorluğu’nun Türkleri Anadolu’dan çıkarma ümidi son bulmuş oluyordu.
Miriokefalon’dan IV. Haçlı Seferine Kadar Bizans ve Anadolu Selçuklu Devleti
I. Manuil Komninos’un 1180 yılında ölümünden 1204 yılındaki IV. Haçlı Seferine kadar geçen süre boyunca Bizans İmparatorluğu’nun içine düştüğü karışıklıklar Selçuklu hâkimiyetinin yayılmasına katkıda bulunmuştur.
Haçlı Seferinden Kösedağ Bozgununa Kadar Bizans ve Anadolu Selçuklu Devleti
IV. Haçlı Seferi, 1204 Nisan’ında İstanbul’un Haçlı kuvvetleri tarafından işgali ve Bizans başkentinde elli yedi yıl boyunca hüküm sürecek bir Latin İmparatorluğu’nun kurulması ile sonuçlandı. İstanbul’un Latinler tarafından ele geçirilmesinin ardından şehri terk eden bazı Bizans soylularının imparatorluğun farklı bölgelerinde Bizans’ın devamını sağlamak amacıyla kurdukları devletlerden en önemlisi, Bizans’ı yeniden ihya edecek olan İznik İmparatorluğu idi.
Kösedağ Bozgunundan Anadolu Selçuklu Devleti’nin Yıkılışına Kadar Yaşanan Gelişmeler
III. Ioannis Vatacis, Selçukluların Kösedağ Savaşı’nda mağlup olduğunu öğrendiğinde Moğolların İznik İmparatorluğu’nun topraklarına da saldırmalarından endişelendiğinden, Moğollara karşı Selçuklu sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev ile antlaşma yaptı. 1256 yılında ikinci defa Anadolu’ya giren Moğol komutanı Baycu Noyan tarafından mağlup edilen II. İzzeddin Keykavus, Baycu Noyan’ın Anadolu’dan ayrılmasının ardından tekrar tahta oturdu ancak, Moğol baskısı sonucu bir kez daha ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Bu sırada Bizans tahtında bulunan VIII. Mihail Paleologos, önceleri iyi davrandığı II. İzzeddin Kaykavus’u Enez Kalesi’ne hapsettirmişti. Ayrıca, II. Keykavus ile birlikte İstanbul’a gelen beylerini Ayasofya’da Hıristiyanlığı kabule zorlamış ve buna uymayanları öldürtmüştür.