ÇAĞDAŞ SOSYOLOJİ KURAMLARI - Ünite 4: Zygmunt Bauman: Modernlik ve Postmodernlik Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 4: Zygmunt Bauman: Modernlik ve Postmodernlik
Ünite 4: Zygmunt Bauman: Modernlik ve Postmodernlik
Giriş
Polonyalı Yahudi bir ailenin çocuğu olan Zygmunt Bauman, “modernlik” ve “postmodernlik” konuları üstüne çalışmıştır. Nazizmin kurbanı olması, Yahudi soykırımı ve düşmanlığı, özellikle de eşi Janina’nın Nazi zulmünden kaçarak geçirdiği özel yaşamı ve bu yaşamı anlattığı kitabı, onun yaşamında önemli bir etkiye sahiptir. Yahudilerin II. Dünya Savaşı sırasında Hitler ve onun kurduğu Alman Nazi Partisi üyeleri tarafından gaz odalarında topluca öldürülmesini, soykırımı ve zulmü anlatan “Holocaust” kavramını, eşinin yazdığı kitabı okuduktan sonra daha çok düşünmeye başlamıştır. Bauman’a göre, Holocaust modern akılcı toplumda ve uygarlığın yükseldiği, insanlığın kültürel başarılarının zirvede olduğu bir dönemde gerçekleşmiştir. Bu nedenle de bu trajedi toplumun, uygarlığın ve kültürün bir sorunudur ve bunun araştırılması gereklidir. Bu görüş Bauman’ın modernliğe bakışında ve yönelttiği eleştirilerde etkili olmuştur.
Zygmunt Bauman’ın Modernlik Değerlendirmesi
Bauman’a göre “modernlik”; 17. Yüzyılda Batı Avrupa’da başlayan aydınlanma, kapitalizm ve komünist endüstri toplumunun gelişimini de kapsayan tarihsel bir dönemi tanımlarken, modernizm, felsefe, edebiyat ve sanatta postmodern durumun ilk belirtileri olarak görülen entelektüel bir akımdır. Aydınlanmanın gelişmesi ile kültürel olarak, kapitalist ve daha sonra da komünist endüstri toplumunun gelişmesi ile de toplumsal olarak kurulan bir yaşam biçimi ve tarihsel bir dönemdir. Onun kullandığı biçimiyle modernlik kesinlikle modernizm değildir. “Modernizm”, bu yüzyılın başında olgunlaşan ve geriye bakıldığında postmodern bir proje ya da postmodern durumun ilk belirtilerinin çıktığı evre olarak görülebilecek entelektüel bir akımdır.
Bauman toplumsal ve psişik anlamda modernlik ayrımına gider. Toplumsal anlamda modernlik; standartlar, ümit ve suçlulukla ilgilidir. Söz konusu standartlar her zaman için yarının bugünden iyi olacağını vaat etmektedir. Bu standartlar vaat edilmiş topraklara ulaşma umudunu her zaman yeterince hızlı koşmama suçuyla birleştiren ve daima suçlayıcı bir konumda olan standartlardır. Psişik anlamda modernlik ise; kimlikle, henüz burada olmayan, bir ödev, bir görev ve bir sorumluluk olan varlık gerçeğiyle ilgilidir. Toplumsal anlamda belirttiği standartlar gibi kimlik de her zaman bir adım öndedir ve kişinin ulaşmak için son gücü ile koşması gerekmektedir. Ancak bu koşu, ne kadar hızlı olursa olsun, insana emeklemek gibi gelmekte ve tedirgin etmektedir.
Kısacası Bauman için modernlik; durmanın imkânsızlığıdır. Modern olmak için hareket halinde olmak gerekmektedir ve bu insanların seçimi değildir. Modern yaşam için koşmak gerekir ama bu koşunun bir sonu yoktur.
Bauman’ın Modernite Eleştirisi
Bauman modernitenin düzen temeline sabitlenerek, kontrol etme, sınıflandırma ve düzenleme düşüncesine takılıp kaldığını ve bunun da bazı olumsuz sonuçları da beraberinde getirdiğini belirtmiştir. Bauman’a göre modern anlayış; doğruluk, adalet ve akıl için evrensel olarak uygulanabilir standartlar belirlerken, farklılığı büyük bir suç olarak görmüştür. Farklılığın modernlikten önce normal bir şey olarak karşılandığını belirten Bauman, modern korku ve yasaklardan kurtulan postmodern insanın bugün farklılığı sevinç ve coşkuyla karşıladığını vurgulamıştır. Çünkü postmodern düşüncede farklılık güzel ve olumlu bir şey olarak değerlendirilmektedir. Bauman, modernlik öncesi dönemde farklılıkların olmasının kaçınılmaz ve gerekli olduğunun hatta bunun ilahi düzenin bir parçası olduğunun düşünüldüğünü ama modernlik ile birlikte düzen adına farklılıkların yok sayılarak kargaşa ortamının yaratıldığını belirterek eleştirir. Modern dönemin özelliği olan düzen getirme, denetlenebilir kılma mücadelesinin sonuçsuz kalmaya mahkûm olduğunu çünkü bu mücadelenin kendisinin başarıdaki en büyük engel olduğunu ifade eder.
Bauman kendisinin ve eşinin yaşamından yola çıkarak Yahudilere uygulanan soykırımın modernlikle önemli bir bağının olduğunu vurgular ve bunun tarihin akışında yaşanan basit bir olay olarak görülemeyeceğini belirtir. Ona göre modernlik yapılan bu soykırımın yeterli sebebi olmasa da gerekli koşuludur. Çünkü soykırımın yaşandığı Holocaust, toplumsal gelişimini tamamlayamamış, modernleşmemiş bir toplumda değil de, modernliğin en üst aşamasının yaşandığı bir Avrupa ülkesinde gerçekleşmiştir. Bauman, Batı Avrupa’da on yedinci yüzyılda ortaya çıktığını belirttiği modernliği, “bahçe kültürüne” benzetir. Modern bahçe kültürünü temsil eden bir bahçe düzeninde, ideal ve iyi bir bahçe yaratabilmek için yabani otların temizlenmesi öncelikli hedeftir. Kusursuz bir bahçenin yapılması ve korunması için bu işlemin yapılması zorunludur ve bu yıkıcı değil yapıcı bir etkinliktir. Bauman’a göre, toplumu bahçe gibi gören modernlik görüşündekiler de toplumun bazı bölümünü yabani otlar gibi görür ve bunların temizlenmesi, yayılmalarının önlenmesi için tedbir alma çabasına girerler. Yahudi soykırımının arkasında, yönettiği toplumu düzenlenecek, yetiştirilecek ve yabani ot olarak gördüklerini denetime alınacak bir şey olarak gören modernliğin bahçıvan devlet anlayışı yer almaktadır. Düzenin sağlanması için devletin, düzenin oluşumu ve korunması adına toplumun yabani otlar gibi gördükleri bölümünü, toplum sınırlarının dışında tutma hatta bu yetersiz kalırsa öldürme eylemi içinde bulunması gereklidir. İşte yaşanan Yahudi soykırımının sebebi de bu modern bahçe kültürüne ve bahçıvan devlet anlayışına dayanmaktadır. Bu nedenle Bauman’a göre, bu düşünce yapısına dayalı modernlik ile ırkçılık birbirinden ayrı düşünülemeyecek iki kavramdır.
Bauman için ırkçılık modern bir üründür. Modern bilim, teknoloji ve devlet gücünün modern biçimleri tarafından üretilir. Modernlik ırkçılığı olanaklı kılmakla kalmaz onun için bir talep de yaratır.
Zygmunt Bauman’ın Postmodernliğe Yönelik Görüşleri
Bauman’a göre, modern çağ devam ederken yarattığı türbülansın sonuçlarını hissederek, modernliğin bütününe sağduyulu ve eleştirel bir gözle bakabilir, performansını değerlendirebilir, inşasındaki sağlamlık hakkında yargıda bulunabiliriz. Bauman bunun postmodernlik düşüncesinin anlamı olduğunu ileri sürmektedir. Bauman’a göre postmodern dönem, modern dönemin sonu anlamını taşımamaktadır. Ona göre postmodernlik, dünyanın büyüsünü bozmak için girişilen ve sonuçsuz kalan modern mücadeleden sonra dünyanın yeniden büyülü hale getirilmesidir. Bauman postmodernliğin dışlama gücünün zayıf olduğunu ve modernlikten kopma olmadığını belirtir. Postmodernliğin kendi kimliğini inkâr etmeden modernliği dışlayamayacağının altını çizer. Postmodernlik farklılıkları da kabul ettiği için modernliği de bu farklılıklara dâhil etmektedir. Bauman’ın değerlendirdiği biçimiyle postmodernlik, kan düşmanıyla, aynı evde uzun ve çetin bir ömür sürmeye mahkûmdur. Ayrıca Bauman’a göre postmodernlik, tek tiplilik ve evrenselcilik gibi modernliğin merkezi değerlerinin işaretlerini tersine çevirmiştir. Kısacası postmodernlik, kendi orijinal projesinin uygulanamazlığını kabul eden modernliktir. İdeal anlamda, postmodernliğin çoğulcu dünyasında, ilke olarak bütün yaşam biçimlerine izin verilmektedir. Postmodernlikte hiçbir yaşam biçimi, kendinden başka herhangi bir yaşam biçimini izinsiz kılacak kadar tartışmasız değildir. Bauman, özgürlük, eşitlik ve kardeşliğin modernliğin sloganı; buna karşın özgürlük, farklılık ve hoşgörünün ise, postmodernliğin ateşkes formülü olduğunu ileri sürer. Postmodernlik, ilke olarak farklılığı dışlamak yerine tanıyan ve bütün yaşam biçimlerine izin veren, bu sebeple aynılığı hedefleyen modernliği de dışlamak yerine farklılığa dâhil eden çoğulcu bir dünya anlayışı ile temellendirilmiştir.
Bauman’a Göre Postmodern Etik
Bauman postmodern yaşamda, insanların hayat başarısını yeni alışkanlıkları çabucak edinmelerinden çok, eski alışkanlıklarından kurtulabilme hızlarına bağlı olduğunu ileri sürer. Özgürlüğü; engelleyici, kısıtlayıcı ve sınırlayıcı şeylerin yokluğu olarak tanımlayan Bauman, postmodern dünyanın sakinleri olarak çoğumuzun, özgürlük anlamında atalarımız kadar şanslı olmadığımızı ileri sürmektedir.
Zygmunt Bauman’ın Modernlik-Postmodernlik Karşılaştırması Ve Küreselleşmeye Yönelik Görüşleri
Bauman’a göre, öteki uygarlıkların tersine modernlik kendisini bir meslek ve bir hayatta kalma meselesi olarak yaşamaktadır. Modernite, yapılmış olandan başka bir hayat bilmemektir. Modern anlayışta insanların hayatı, asla tamamlanmayan, hep daha fazla özen ve çaba gerektiren bir görev olarak değerlendirilmektedir. Bauman’a göre, postmodern anlayışta ise, mükemmellik durumu geçici bir mesele değil, hayatta kalma anlamında sürekli bir durumdur. Bauman, modernliğin uzun ve dolambaçlı yolunun bizi bir zamanlar atalarımızın yola çıktığı başlangıç noktasına getirdiğini belki de öyle göründüğünü ileri sürmektedir. Modernliğin bitmediğini de vurgulayan Bauman önemli olanın, modernliğin uzun sürecinde herkesin kendine düşen dersi çıkarmasının gerektiği, olduğunu vurgulamaktadır.
Bireylerin Modern ve Postmodern Koşullarda İnşa Biçimleri
Bauman, modern süreç ve koşullarda bireylerin esas olarak üretici/asker olarak inşa edildiklerini ileri sürmektedir. Bauman’a göre modern koşullarda yaratılan birey şu özellikleri taşımaktaydı:
Bireyler yaratıcı işgücüne dönüştürülebilen kinetik gücün taşıyıcılarıydı ve hiçbir bitkinlik duymadan üretme kapasitesine sahip olmalıydı.
Bireyler, davranışları düzenli ve kurallı olan daha da önemlisi düzenlemeye boyun eğen ve eş güdümlü baskıya tabi tutulduğunda monoton davranabilen aktörlerdi.
Bireyler, yalnız başlarına bir şey ifade etmeyen, anlamlı bütün oluşturabilmek için ötekilerle birleşmesi gereken şeylerdi.
En temel uygunluk modeli ise sağlıklı olmaktı. Sağlık, bedensel güç ve enerji ile birlikte, disiplinli, düzenli davranma ve eş güdümlü faaliyetlere uyma kapasitesini simgeliyordu. Tersi olan bedensel zayıflık ya da uymada ki kabiliyetsizlik, hastalık belirtisi sayılıyor ve tedaviye sevk ediliyordu.
Bauman postmodern koşullardaki bireylerin ise, esas olarak tüketici/oyuncu olarak inşa edildiklerini ileri sürmektedir. Postmodern kalıplar içerisindeki bireyler ise şu özelliklere sahip olmaktadır:
Bireyler hem hayat hem de deneyim anlamında yeni deneyimler arayan ve asla doymayan deneyim organizmalarıdır.
Bireyler yaratıcı aktörlerdir. Davranış esnekliğine sahip, önceki öğrendiklerine ve kazanılmış alışkanlıklarına çok az bağlı olan aktörlerdir.
Bireyler tamamen dengede olmasalar bile, kendi kendine yeten, kendi kendini güdüleyen ve kendi kendilerini dengeleme eğiliminde olan kişilerdir.
Postmodernlikte doğruluk modeli sağlık değil uygunluktur. Bauman’a göre buradaki “uygunluk” kelimesinin anlamı; bireyin yeni deneyimleri bedensel ve ruhsal olarak benimsemesi, hızlı değişimlere dayanması ve performans eksiklerini düzeltmek suretiyle formunu koruma yeteneği geliştirmesidir. Bunun tersi olan uygunsuzluk da ise bireyler psikolojik tedaviye yönlendirilirler.
Bauman’ a Göre Küreselleşme
Bauman küreselleşme sürecine yönelik değerlendirmesini yaparken küreselleşme sürecinin iki yönlü algılanmasına dikkat çekmektedir. Bazılarına göre, “küreselleşmenin” onsuz mutlu olamayacağımız şey, bazılarına göre ise mutsuzluğun nedeni olarak görüldüğünü belirtmektedir. Ancak herkesin birleştiği nokta küreselleşmenindünyanın kaçamayacağı kaderi, geri dönüşü olmayan bir süreç olduğu yönündedir. Bauman’a göre “küresellik”, dışarıda olup bitenlere hiç tepki vermeden rıza gösterme ve kabullenmedir. Bauman, teknolojik gelişmelerin yarattığı zaman ve mesafe kavramını ortadan kaldıran durumun, homojenleştirme yerine, kutuplaştırma eğilimi taşıdığını belirtir ve dünyanın eskisi gibi bir bütünlük sergilemediğini vurgular. Ona göre küreselleşme insanları birleştirdiği kadar bölmektedir aslında. Küreselleşmenin tümüyle birleştirici olmadığını, birleştirme özelliğinin yanı sıra bölme özelliğinin de olduğunu belirtir. Bazıları için küreselleşme anlamına gelen şeylerin, başkaları için yerelleşme anlamına gelebileceğini söyler. Küreselleşmenin olumlu yanları kadar olumsuz yanlarının da olduğuna dikkat çeken Bauman, küreselleşme süreci ile tanık olunan şeyin dünya çapında bir yeniden tabakalaşma olduğunu ve bu tabakalaşma süresince yeni bir toplumsal-kültürel hiyerarşinin, dünya çapında bir sıralamanın oluşturulduğunu ileri sürmektedir.