ÇAĞDAŞ TÜRK DÜNYASI - Ünite 10: Sibirya ve Kafkasya’daki Özerk Cumhuriyetler ve Doğu Türkistan Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 10: Sibirya ve Kafkasya’daki Özerk Cumhuriyetler ve Doğu Türkistan

Sibirya’daki Özerk Türk Cumhuriyetleri

Rusya Federasyonu içerisindeki özerk Türk cumhuriyetlerden dördü Sibirya coğrafyasında yer almaktadır. Bunlar;

  • Altay Cumhuriyeti,
  • Hakasya Cumhuriyeti,
  • Saha (Yakutistan) Cumhuriyeti ve
  • Tuva Cumhuriyeti’dir.

Sibirya’nın kuzey-doğusunda bulunan Saha Cumhuriyeti (Yakutistan) , yüzölçümü olarak Rusya Federasyonu’nun en büyük idari bölgesi (3.083.523 km2 ) ve bütün Türk cumhuriyetlerinin de en büyüğüdür. Bununla birlikte cumhuriyetin toplam nüfusu 1 milyon kadardır. 2010 nüfus sayımına göre Yakutistan’ın %50’si Yakut, %38’i Rus, geri kalanı diğer etnik gruplardan oluşmaktadır. Yakut tarihinde Rus sürgünleri önemli rol oynamıştır. Gerek Çarlık gerekse Sovyet dönemlerinde burası Rus Hükûmeti’nin sürgüne gönderdiği kimselere ev sahipliği yapmıştır. 1922’de Yakut Özerk SSC kurulmuş, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla 1992’de cumhuriyet, “Saha Cumhuriyeti” (Yakutistan) adını almıştır. Vladimir Putin’in 2000’de gerçekleştirdiği yeni idari düzenleme ile cumhuriyet, Uzak Doğu Federal İdari Bölgesi’ne dâhil edilmiştir.

Her cumhuriyetin olduğu gibi Yakutistan’ın da Rusya Federasyonu Anayasası ile uyumlu olan kendi anayasası mevcuttur. 70 milletvekilinden oluşan ve beş yıllığına seçilen parlamento, “İl Tumen” olarak adlandırılmaktadır. İl Tumen, 1992’de cumhuriyetin bayrağını oybirliği ile kabul etmiştir. Yakutistan, yeraltı kaynakları açısından Rusya Federasyonu’nun en zengin bölgelerinden biridir. Nitekim cumhuriyet, “yeraltı zenginlikleri hazinesi” olarak adlandırılmaktadır. Cumhuriyette elmas ve altın rezervleri mevcuttur. Rusya’da çıkartılan elmasların %99’u, altının da %24’ü bu cumhuriyette bulunmaktadır. Topraklarında petrol, gaz, kömür ve diğer yeraltı kaynaklarının olduğu bilinmektedir. Ayrıca elmas ve petrol işleme müesseseleri gelişmektedir. Elmas ve altın üretimi dolayısıyla kuyumculuk da gelişen alanlardan biridir. Ülkenin ikinci en büyük ihracat kalemi kömürdür. 2.1 milyar tonluk rezervi ile Lena kömür havzası, Asya kıtasının en büyük ve en zengin kömür üretim havzasıdır. Orman ürünleri ve ağaç işleme sanayisi de cumhuriyetin ekonomisine önemli katkıda bulunmaktadır. Coğrafî şartların müsaade ettiği kadarıyla cumhuriyette tarım, hayvancılık, avcılık ve balıkçılık yapılmaktadır.

Yakutistan’ın resmî dilleri Rusça ve Yakutçadır. Kiril alfabesini kullanan Yakutların dili daha çok kırsalda, Rusça ise şehir ve sanayi bölgelerinde daha yaygındır. Devlet organları ile diğer alanlarda da Rusça hâkim durumdadır. Ancak hem eğitim hem de basın alanlarında Yakutça yine de aktif olarak kullanılmaktadır. Okulların bir kısmında Yakutça eğitim verilmekte, 26 gazete bu dilde basılmakta, Yakutça yayın yapan iki TV kanalı bulunmaktadır (Bacanlı 2012: 634, 647-8).

Batı Sibirya’nın güney kısmında yer alan Altay Cumhuriyeti , kuzey batıda Altay ili, güney-batıda Kazakistan, güneyde Çin ve Moğolistan, doğuda Tuva ve Hakasya özerk cumhuriyetleri, kuzey-doğuda Kemerovo ili ile sınırdaştır. 93 bin km2 yüzölçümüne sahip Altay Cumhuriyeti’nin nüfusu, 211 bin civarındadır. Nüfusun %30’u şehirlerde yaşamaktadır. Altay Cumhuriyeti’nin başkenti 61 bin nüfuslu Gorno-Altaysk (eski adı: Ulalu) şehridir. Nüfusun %56’sını Ruslar, %35’ini Altay Türkleri ve %6’sını Kazaklar oluşturmaktadır. Altay Türkleri;

  • Güney (Altay-Kiji, Telengit ve Teleütler) ve
  • Kuzey (Kumandı, Tuba ve Çalkandı boyları) olmak üzere iki gruba ayrılmaktadırlar.

Diğer bir deyişle, Altay adı, aynı adı taşıyan cumhuriyetteki Türk topluluklarının genel adıdır. Altay Türklerinin çoğu kendi cumhuriyetlerinde ve çok az sayıda komşu bölgelerde yaşamaktadır.

Göktürkler zamanında çeşitli Türk boylarının konfederasyonu olan Töleslerin kalıntısı olduğu tahmin edilen Altay Türklerinin eski tarihi, bütün Türk ulusunun eski tarihiyle (Hunlar, Göktürkler, Kırgız Türkleri) iç içe olmuştur. Rus hâkimiyetine girmeden önce ise Cengiz Han İmparatorluğu, Moğol Cungar Devleti ile Çin’in idaresi altında kalmışlardır. XVIII. yüzyıldan itibaren Rusların hâkimiyeti altına girmeye başlayan bölgede Rusya’nın kesin hâkimiyeti ancak XIX. yüzyılın ikinci yarısında mümkün olmuştur. Bu tarihlerde buraya Rusların göçü de başlamıştır. Altay Cumhuriyeti de Moskova ile bir takım sorunlar yaşamaktadır. Bu sorunların başında Altay’da Altay Türklerinin eski dinleri olan şamanizm ile Burhancılık inancına olan ilginin artışı gelmektedir. Rusları, özellikle Burhancılığın canlanması rahatsız etmektedir. Altay Türklerinin cumhuriyetin devlet organlarında yeterince temsil edilmemesi de cumhuriyette Ruslarla Altay Türklerini karşı karşıya getirmektedir.

Altay Cumhuriyeti’nin ekonomisi, tarım, hayvancılık ve turizme dayanmakta olup gelirlerinin %60’ini tarım faaliyetleri oluşturmaktadır. Tarım’ı ise hayvancılık alanı takip etmektedir. Özellikle yak ve geyik besiciliği ön plana çıkmaktadır. Bundan başka Sibirya tabiatı, yılda yaklaşık bir milyon turistin Altay Cumhuriyeti’ni ziyaret etmesini sağlamaktadır. Dağcılık, sağlık turizmi, inanç turizmi, av turizmi, turizm alanlarının başlıcalarıdır. (Atasoy 2012: 757). Cumhuriyetin resmî dilleri, Altay Türkçesi ve Rusçadır. Rusçanın kullanım alanı daha geniştir; bütün devlet organlarında, eğitim ve diğer alanlarda Rusça hâkimdir.

Hakasya Cumhuriyeti, Sibirya’nın güneyinde Yenisey Irmağı’nın yukarı kısmında bulunmaktadır. 62 bin km2 ’lik bir yüzölçümüne sahip olan bu cumhuriyetin nüfusu 550 bin civarındadır (2010). Hakasya’nın başkenti 170 bin nüfusa sahip Abakan şehridir. 2010 sayımına göre Hakaslar, nüfusun ancak %12’sini oluşturmaktadırlar. Nüfusun %82’sini Ruslar oluşturmaktadır. Hakasların %62’si köylerde, Rusların %77’si şehirlerde yaşamaktadır.

Hakasların yaşadığı coğrafya eskiden beri Türk yurdu sayılmaktadır. Yenisey ve bölgesinde Hunlar döneminden itibaren Kırgız Türkleri yaşıyordu. Cengiz Han’ın seferleri neticesinde Kırgızlar itaat altına alınmış ve bölge, XVII. Yüzyılda Rus hâkimiyetine girinceye kadar çeşitli Moğol devletlerinin idaresinde kalmıştır. 1703 yılında Kalmuklar, işçi ve asker olarak kullanmak üzere Kırgızların neredeyse tamamını topraklarından alarak Cungarya’ya göç ettirmişlerdir. Hakaslar, farklı boylardan (Sagay, Kamasin, Kızıl, Kırgız, Beltir, Koybali Kaç) oluşmaktadırlar. Hakas adı ise Çinlilerin Kırgızlar için kullandıkları “Heges” kelimesinden gelmektedir. Bu adın Hakaslar için yeniden kullanılması ancak XX. yüzyılda başlamıştır. Bu tarihten önce ise Hakaslar kendilerine Tadar diyorlardı (Onlara Abakan veya Yenisey Tatarları da deniliyordu).

1727 tarihinde Rusya ile Çin arasında imzalanan sınır anlaşmasına göre Sayan’ın kuzeyinde kalan topraklar Rusya’ya, güneyinde kalanlar Çin’e geçmiştir. Bu tarihten sonra Rus Hükümeti, ele geçirdiği toprakları korumak amacıyla bölgeye çok sayıda Rus Kozağını getirip yerleştirmiştir. Hakas coğrafyası Rus hâkimiyeti altına girince birkaç kez idari taksimata tâbi tutulmuş ve resmî adı değiştirilmiştir. 1992’de ise Rusya Federasyonu içerisinde “Hakasya Cumhuriyeti” olarak adlandırılmaya başlanmıştır.

Hakasya’nın ekonomisi, hidro-elektro enerji ve alüminyum üretimine dayanmaktadır. Rusya’da üretilen elektrik enerjisinin %13’ünü Hakasya sağlamaktadır. Cumhuriyetin en büyük sanayi müesseseleri, Sayanogorsk ve Hakas alüminyum fabrikalarıdır. Ayrıca, kömür, molibden, mermer ve bakır üretimi yapılmaktadır. Tarım ve hayvancılık da cumhuriyetin ekonomisine önemli katkıda bulunmaktadır. Cumhuriyetin coğrafî konumu (çayır ve meralar), küçük ve büyükbaş hayvancılığın gelişmiş olmasının en büyük nedenidir. Yenisey Kırgızları’na ait yazıtlar, cumhuriyetin önemli ziyaret yerlerindendir. Cumhuriyetin resmî dilleri, Rusça ve Hakas Türkçesidir. Nüfusun çoğunu Ruslar oluşturduğundan cumhuriyette Rusça hâkimdir.

Doğu Sibirya’nın güneyinde, Yenisey nehrinin üç ana kolunun kesiştiği coğrafyada yer alan Tuva Cumhuriyeti, 168 bin km2 ’lik bir yüzölçümüne sahiptir ve nüfusu 311 bindir (2010). Cumhuriyetin başkenti, 110 bin nüfuslu Kızıl şehridir. Nüfusun %67’sini Tuvalar, %32’sini Ruslar oluşturmaktadır. Tuvaların kendi cumhuriyetlerinde nüfus açısından çoğunluğu teşkil etmeleri (cumhuriyetlerde nadir görülen bir durum), Tuva’yı diğer cumhuriyetlerden farklı kılmaktadır.

Tuva toprakları, ataları Yenisey Kırgızları gibi Cengiz Han’ın idaresi altına girmiştir. Daha sonraki tarihlerde ise Tuva, çeşitli Moğol devletlerinin hâkimiyeti altında kalm›ş, XVIII. yüzyılın ortalarında Moğol Cungar Devleti’nin yıkılmasıyla bölge, Çin’in Mançu idaresine girmiştir. 1910’lu yılların başında Moğollarla Tuvalar bağımsızlık mücadelesi başlatmış ve bu süreçte Tuvalar, Rusya’dan himaye istemişlerdir. 1914’te bölge, Rusya hâkimiyeti altına girmiştir. Bununla birlikte Rusya’daki 1917 Devrimi, bütün bölgede iktidar boşluğu yaratmış ve 1921’de Tuvalı yöneticiler, bu durumdan yararlanarak Tannu Tuva Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan etmişlerdir. 1926’da cumhuriyet, Tuva Halk Cumhuriyeti adını almıştır. Tuva Cumhuriyeti, Yakutistan kadar olmasa da yeraltı zenginliklerine sahiptir. Nadir ve renkli metaller, taş kömür, altın, cumhuriyette bulunan başlıca yeraltı kaynaklarıdır. Tuva topraklarının bir kısmı ormanlardan oluşmaktadır. Halıcılık, dericilik ve hayvancılık da ekonomide önemli bir yer tutmaktadır.

Tuvaların geleneksel inancı, şamanizm’dir. Sibirya’daki diğer cumhuriyetlerde olduğu gibi Tuvalar da Sovyetler Birliği’nin parçalanmasından sonra eski inançlarını yeniden canlandırmaya başlamış olup Lamaizm ilgi görmektedir. Gırtlaktan türkü söyleme, taştan heykel yapma sanatı, geleneksel at yarışları ve güreş Tuva milli kültürünün önemli parçalarını oluşturmaktadır. Milli, dinî ve etnik yapılarını korumayı başaran Tuva, ekonomik olarak Moskova’ya bağımlı olduğundan buradan gelen talimatlara uymak durumundadır. Sovyetler Birliği’nin parçalanmasından hemen sonra başlayan milli uyanış ve bağımsızlık istekleri artık durulmuş bulunmaktadır. Tuva Cumhuriyeti’nin resmî dilleri Rusça ve Tuvacadır. Tuva’da hem Rusça, hem de Tuvaca eğitim veren okullar mevcuttur. Rusça eğitim daha ağırlıklıdır.

Sibirya’da özerk cumhuriyetlerin yanı sıra kendi özerk cumhuriyetleri olmayan Türk toplulukları da mevcuttur. Bunlar;

  • Sibirya Tatarları,
  • Şorlar ve
  • Dolganlar’dır.

Sibirya Tatarları, günümüzde Rusya Federasyonu’nun Tümen, Baraba, Tobolsk ve Tomsk şehirlerinde yaşadıklarından bu şehir adlarıyla da (Tümen Tatarları, Baraba Tatarları gibi) anılmaktadırlar. Sibirya Tatarlarının oluşumunda Kıpçakların önemli rol oynadıkları, ayrıca Ugor kavimlerinin, Kazan Tatarlarının, Moğolların ve Orta Asyalı göçebelerin de etkili olduğu, kabul gören bir görüştür.

Sibirya’daki bir başka Türk boyu olan Dolganlar, Yakutistan’ın Anabar bölgesinde ve Taymır yarımadasında yaşamakta olan küçük bir Yakut boyudur; Yakutça’nın bir lehçesini konuşmaktadırlar. Onların kökenini, Fin kavmi Samoyedlere bağlayanlar da vardır. 2010 sayımına göre Dolganların sayısı 8 bin civarındadır.

Sibirya bölgesindeki bir başka Türk topluluğu ise Kemerovo bölgesi içinde yaşayan Şorlar’dır. Bunlar tarih boyunca farklı adlarla (Kuznetskiy Tatarları Abalarlar gibi) anılmışlardır. Kendilerine Kuznetskiy (demirci) Tatarları denilmesinin sebebi ise Şorların, demircilikle uğraşmalarıdır. Şor adı ise ancak Sovyetler döneminde yaygınlaşmıştır.

Hristiyanlaştırma ve Ruslaştırma politikalarına rağmen Şorların büyük kısmı, Şaman’dır. Günümüzde Sibirya’da toplam yaklaşık 1 milyon kadar Türk kökenli nüfus mevcuttur. Sibirya Tatarları hariç buradaki Türk halklarının çoğu Hristiyan’dır. Son zamanlarda eski dinleri olan Şamanizm’e ilgi artmıştır. Sibirya’daki bütün özerk Türk cumhuriyetleri, 1993’de kurulan ve merkezi Ankara’da bulunan Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı TÜRKSOY’ un gözlemci üyesi olup, bu teşkilatın bütün faaliyetlerine katılmaktadırlar.

Kuzey Kafkasya’daki Türk Toplulukları

İdil-Ural ve Sibirya’nın yanı sıra Rusya Federasyonu’nda Türklerin yoğun olarak yaşadıkları bir başka coğrafya, Kuzey Kafkasya’dır. Kuzey Kafkasya’daki en kalabalık Türk topluluğu, Kumuk lardır.

2010 nüfus sayımına göre Kumukların sayısı 503 bindi. Bunlardan 432 bini Dağıstan’da, küçük bir kısmı ise Kuzey Osetya’da, Çeçenistan’da ve Tümen ilinde yaşamaktadır. Kumuklar, Dağıstan nüfusunun %15’ini oluşturmaktadırlar. Çoğunlukla şafii mezhebine mensup olan Kumuklar, 1938 yılından beri Kiril alfabesini kullanmaktadırlar. Kumuk dili, Dağıstan’ın resmî dillerinden biri olup, Dağıstan’da Kumuk dilinde Yoldaş adlı bir gazete yayımlanmaktadır.

Kuzey Kafkasya’daki bir başka Türk halkı, oluşumunda Hun, Bulgar, Hazar ve Kıpçakların önemli rol oynadığı Karaçay-Balkar (Karaçay-Malkarlar) halkıdır. Tarih, etnik köken, dil ve kültür açısından bir bütün teşkil eden Karaçay-Balkarlar, Sovyetler Birliği’nin kurulduğu ilk yıllarda;

  • Karaçaylar ve
  • Balkarlar olmak üzere birbirlerinden ayrılarak iki farklı idari birimin sınırları içerisine dâhil edilmişlerdir.

Bu tarihten sonra Kabardin-Balkarlar, farklı etnik isimlerle adlandırılmış ve hafızalarda da iki ayrı halk olarak kazınmışlardır. Söz konusu “parçalama” neticesinde;

  • Karaçaylar, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde,
  • Balkarlar da Kabardin-Balkar Cumhuriyeti içerisinde yer almışlardır.

1996’da Karaçay-Balkar Cumhuriyeti ’nin resmî dilleri olarak Rus, Karaçay, Çerkes, Abhaz ve Nogay dilleri kabul edilmiş, anlaşma ve yazışma dili olarak Rusça belirlenmiştir. Basım ve yayın faaliyetleri her dilde yapılmaktadır. Karaçay dilinde ise Karaçay adlı gazete yayımlanmaktadır. Yalnızca Karaçay dilinde yayın yapan TV kanalı bulunmamaktadır. Karaçay dili, okullarda bir ders olarak okutulmaktadır; tamamen Karaçay dilinde eğitim yapan okul yoktur.

Karaçay-Balkarların bir kısmı, yukarıda da belirttiğimiz gibi komşu Kabardin-Balkar Cumhuriyeti’nde yaşamaktadır. Kabardin-Balkar Cumhuriyeti, kuzeyde Stavropol bölgesi, güneyde Gürcistan ve Kuzey Osetya Cumhuriyeti ile sınırdaştır. Karaçay-Çerkes ile Kabardin Balkar cumhuriyetleri arasında Elbruz Dağı yer almaktadır. 12 bin km2 ’lik bir yüzölçüme sahip olan cumhuriyetin nüfusu 860 bin (2010) olup başkenti 240 bin nüfuslu Nalçik şehridir. Toplam nüfusun yaklaşık %49’unu Çerkeslerle (Adigeyler) aynı kökten olan Kabardinler, %32’sini Ruslar, %10’unu Balkarlar oluşturmaktadır. Buna göre cumhuriyette 71 bin KaraçayBalkar yaşamaktadır. Karaçay-Balkarların iki cumhuriyetteki toplam nüfusları ise 241 bindir.

Balkarlar, Kabardinlerle bir takım sorunlar yaşamaktadırlar. İki halk arasındaki en büyük sorun, Balkarların sürgününden sonra onlara ait toprakların Kabardinlere verilmesi ve Balkarların vatanlarına dönüşünden sonra taraflar arasında söz konusu toprakların paylaşılamaması meselesidir. Kabardin-Balkar Cumhuriyetinde Kabardin, Rus ve Balkar dilleri resmî dil olarak kabul edilmiştir. Burada da Rusçanın kullanım alanı geniştir ve iletişim dili olarak kalmaya devam etmektedir. Aynı şeyi eğitim ve basın alanları için de söylemek mümkündür.

Bölgedeki bir başka Türk topluluğu ise Nogaylardır. Nogayların adı, Altın Orda’nın meşhur emirlerinden Nogay’dan gelmektedir. Nogay Mirza, Cengiz Han soyundan gelmediği için tahta çıkamamış ancak kukla hanları tahta çıkartarak Altın Orda’nın siyasi tarihinde önemli bir rol oynamıştır. Moğol Mangıt boyuna mensup Nogay, etrafındaki diğer boyları da birleştirmeyi başarmıştır. Nogay’ın idaresi altındaki halk, Nogaylar olarak anılmaya başlamıştır.

1630’lardan sonra Kuzey Kafkasya’ya göç etmeye başlayan Nogaylar, Sovyet idaresinin kurulmasıyla Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti içerisine dâhil edilmişlerdir.

Ayrıca Dağıstan Cumhuriyeti içerisinde bir Nogay Bölgesi oluşturulmuştur. Günümüzde bu bölge, Nogay ilçesi statüsü taşımaktadır. 2007’de Karaçay-Çerkes Cumhuriyetinde de idari birim olarak Nogay ilçesi kurulmuştur. Günümüzde Nogayların sayısı yaklaşık 103 bindir (2010). Nogayların büyük bir kısmı, Dağıstan (40 bin), Karaçay-Çerkes (16 bin) ve Çeçenistan (3.5 bin) gibi cumhuriyetler ile Stavropol (22 bin) ve Astrahan (7.5 bin) illerinde yaşamaktadır. Nogay dili, Dağıstan’ın resmî dillerinden biri sayılmaktadır. Rusya Federasyonu içerisindeki diğer Türk toplulukları gibi Nogaylar da başta Arap ve Latin alfabelerini kullanmış 1938’de ise Kiril’i kullanmaya başlamışlardır.

Doğu Türkistan (Sincan Uygur Özerk Bölgesi)

“Türk ülkesi”, anlamına gelen Türkistan, batı ve doğu olmak üzere ikiye ayrılmış bulunmaktadır. Türkistan’ın batısı, Rus idaresinde kaldıktan sonra günümüzde bağımsız Türk cumhuriyetlerine yerini bırakırken, doğusu Çin Halk Cumhuriyeti içerisinde kalmaya devam etmektedir. Doğu Türkistan günümüzde Çin Halk Cumhuriyeti içerisinde Sincan Uygur Özerk Bölgesi olarak bilinmektedir.

1.743.441 km2 ’lik bir yüzölçümüne sahip Uygur Özerk Bölgesi, yüzölçümü açısından Çin Halk Cumhuriyeti’nin en büyük idari bölgesidir. Bölge, sekiz dış ülke ile sınıra sahiptir:

  • Moğolistan,
  • Rusya Federasyonu,
  • Kazakistan,
  • Kırgızistan,
  • Tacikistan,
  • Afganistan,
  • Hindistan ve
  • Pakistan.

Çin istatistiklerine göre Uygur Özerk Bölgesi’nin nüfusu yaklaşık 22 milyondur (2010). Nüfusun %45’ini Uygurlar, %41’ini Çinliler, %6’sını Kazaklar, %5’ini Dunganlar oluşturmaktadır. Uygur Özerk Bölgesi, beş ana bölgeye ayrılmaktadır:

  • Bayangol-Moğol,
  • Böritala Moğol,
  • Dunganların yaşadığı Cimisar Huy,
  • Kızılsu Kırgız ve
  • İli-Kazak.

Bölgelerin adlarından da anlaşılacağı üzere bölünmeler bölgede yaşayan etnik gruplara göre yapılmıştır. Bunların dışında Uygur Özerk Bölgesi, özerk bölgeler, iller gibi idari birimlere de ayrılmış bulunmaktadır. Bölgenin başkenti 2.5 milyon nüfusa sahip Urumçi olup diğer önemli şehirleri Yarkent, Hotan, Kaşgar, Aksu, Turfan, Hami ve Kulca’dır.

Doğu Türkistan, 1884’te Çin’e dâhil edilmiştir. Uygurlar, bağımsızlık için mücadelelerini devam ettirmiş, özellikle 1930’lu yıllarda çok sayıda ayaklanma ortaya çıkmıştır. 1933’te Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ve 1944’te Doğu Türkistan Cumhuriyeti gibi oluşumlara gidilse de bu cumhuriyetler bağımsızlıklarını koruyamamışlardır. Diğer taraftan Sincan Özerk Bölgesi, yeraltı zenginliklerine sahip bir bölgedir. Bölgede petrol, gaz, altın, gümüş gibi yeraltı zenginlikleri çıkartılmakta, ancak işlenmeden merkezî bölgelere götürülmektedir. Uygurlar, bu kaynaklardan bir pay almadıkları gibi, çıkartılan kaynakların miktarı hakkındaki bilgi de gizli tutulmaktadır. Çin yönetiminin Uygur Özerk Bölgesi’ni “kalkındırma politikasının” olumsuz taraflarından biri de bölgenin mimarî açıdan Çinlileşmesidir. Nitekim bölgedeki Türk-İslam mimarisine ait binalar ya hiç restore edilmeden harap hâlinde kalmakta ya da Çin mimarisine göre yeniden yapılandırılmaktadırlar.

Uygulanan politikalar neticesinde Uygurların seslerini duyurmaları zorlaşmıştır. Dünya Uygur Kurultayı bu görevi üstlenmiştir. Kurultayın başkanlığını 2006’dan itibaren Uygur aktivist Rabia Kadir yapmaktadır. 2004’ten beri ABD’de yaşayan Rabia Kadir, Uygurların haklarını en fazla savunanlardan biridir. Rabia Kadir, dünyanın dört bir tarafında konuyla ilgili konferanslar vermesine, hatta üst düzeyde görüşmeler gerçekleştirmesine rağmen Türkiye, kendisine vize vermemektedir. Bunun sebebini, Türkiye’nin Çin ile geliştirdiği işbirliğini bozmak istememesi ve kendisinin de etnik sorunlar yaşaması şeklinde özetlenebilir.