ÇAĞDAŞ TÜRK DÜNYASI - Ünite 3: Sovyet Azerbaycan’ı Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 3: Sovyet Azerbaycan’ı
XX. Yüzyıl Başında Azerbaycan
Kafkasya
Kafkasya, genellikle dağlık olup, birbirine geçit vermeyen çok sayıda vadiden oluşmaktadır. Bu durum bölgenin sosyal ve siyasi yapısını belirleyen en önemli özelliğidir. Böylece, çeşitli kökenlerden gelen topluluklar, tarih boyunca yaşanan işgallerden kendilerini koruyabilmiş ve kültürlerini sürdürebilmişlerdir.
Bölgenin coğrafi açıdan başka bir özelliği, büyük devletlerarasında bir tampon oluşturmasıdır. Araplar, İranlılar, Ruslar ve Türkler tarih boyunca, Güney Kafkasya ile ilgilenmiş ve bu nedenle bölge, zaman zaman çeşitli güçlerin egemenliğine girmiştir. Bölgenin coğrafi yapısına ilişkin son özellik ise, ticaret ve ulaşımda büyük bir köprü olmasıdır. Bu anlamda bölge, kuzey ve güneyin bağlantısını sağlamaktadır.
Rusların Zakafkasya, Batılıların Transkafkasya, Türk ve Doğu kaynaklarının Mavera-yı Kafkasya dedikleri Güney Kafkasya Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ı kapsamaktadır.
Kafkasya’daki “Tatar” (Azerbaycan Türkü anlamında)- Ermeni çatışmaları karşısında Rusyalı Türk aydınları olayları yatıştırma yönünde tavır aldılar. 1905-06 yıllarında Petersburg ve Nijniy-Novgorod’da toplanan Rusya Müslümanları bu çatışmaları üzüntüyle karşılayan ve her iki tarafa itidal telkin eden bir duyuru yayınladılar.
Transkafkasya Komiserliği (Zakavkom)
Rusya’da 1917 Ekim Devrimi ile Bolşeviklerin iktidara gelmesi, ülkede ağır da olsa işleyen idarî sistemi yok etti. Türk-Rus ilişkilerinin ağırlık merkezini oluşturan Kafkasya, Rus devrimleriyle birlikte sıcak gelişmelerin yaşanacağı yeni bir evreye girdi. Bolşeviklerin işbaşına gelmesi, Kafkasya’nın kaderiyle de yakından ilgiliydi. Kafkasya’nın kuzeyinde Rusya’ya muhalif pek çok hareket görülürken, güneydeki üç milletin (Azerbaycan Türkleri, Gürcüler ve Ermeniler) girişimleriyle, bölgede yeni bir oluşum ortaya çıktı.
Merkezi Tiflis olan ve “Transkafkasya Komiserliği (Zakavkom)” adını alan bu hükûmet, kuruluş felsefesini Bolşevik muhalefeti üzerine oturtmuştu Bu komiserliğin 1917’de teşkil edilmesiyle birlikte Kafkasya’nın güneyinin Rusya’dan ayrılması konusunda ilk ciddi adımlar atıldı. Transkafkasya Komiserliği federatif bir yapıydı ve onlara göre Bolşevikler Rusya’nın gerçek inkılâpçı hükûmeti değillerdi ve olamazlardı. Transkafkasya’nın bu muhalefeti, bölgenin federatif bir şekilde Rusya’dan bağımsızlıklarını kazanana kadar devam etti.
Transkafkasya Komiserliği (Zakavkom), Güney Kafkasya’yı yönetmek için 15 Kasım 1917’de Tiflis’te kurulan hükümettir. Ekim İhtilali Rusya halklarında milli bağımsızlık ümitlerini arttırmıştı. Bolşeviklerin ilan ettiği “Rusya halklarının hukuki beyannamesi” ve “Rusya’nın ve Doğu’nun bütün Müslüman emekçilerine müracaatı” ilk adım şeklinde Çarlık Rusya’sına dâhil olan halkların bağımsız olarak ayrılıp kendi milli devletlerini kurmalarına imkân yarattı. 11 Kasım 1917’de Güney Kafkasya’da faaliyet gösteren siyasi teşkilatların bir toplantısı yapıldı ve Gürcü Menşevikler bağımsız, yerel hükümet kurulmasını teklif etti. Hâkimiyet meselesi, Kurucu Meclis tarafından çözülene kadar bölgeyi idare etmek için Transkafkasya Komiserliği kuruldu.
Transkafkasya Komiserliği, Rusya’nın milli ve mahalli özerklik prensibine dayalı demokratik şekilde oluşmasını istiyordu; kurtuluşu Rusya Kurucular Meclisi’nin toplanmasında görüyordu. Ancak bu meclisin Bolşevikler tarafından hayata geçirilmesi engellenince bir hükümet şeklinde kurulan Transkafkasya Komiserliği, bu kez kanun yapıcı meclis durumundaki Seym’in kurulmasını sağlayacaktı. “Seym”, meclis demektir.
30 Mart 1918’de Ermeni Taşnak Partisi kontrolündeki güçler, Bakü’nün denetimini elinde tutan Bolşeviklerin desteğiyle, karşı devrimcileri bastırmak bahanesiyle Azerbaycan Türklerine karşı saldırı başlatmış, korumasız siviller de içinde olmak üzere en az 12.000 kişiyi katletmiştir. Osmanlı Devleti ve Transkafkasya Cumhuriyeti arasındaki savaş, Ermeni ve Gürcü partilerinin Brest-Litovsk anlaşmasındaki üç sancağı (Kars-Ardahan-Batum) vermek istememesinden kaynaklanmıştı.
Brest-Litovsk Antlaşması, 3 Mart 1918’de Rusya ile Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı Devleti ve Bulgaristan Krallığı arasında imzalanan bir anlaşmadır. Adını, anlaşmanın imzalandığı “Brest-Litovsk” şehrinden almaktadır. Bu anlaşmayla Osmanlı Devleti, Kars, Ardahan, Batum ve Artvin’i geri aldı. Bolşevikler, Rusya’da tam hâkimiyet sağlayamadıklarından dolayı savaşı devam ettirecek güçte değillerdi; bundan dolayı toprak kaybına uğrayacaklarını bile bile bu anlaşmayı imzaladılar.
Transkafkasya Bağımsız Federatif Cumhuriyeti, tam adıyla, Transkafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti kısa ömürlü bir devlet olup, aşağı yukarı bugünkü Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan cumhuriyetlerinin olduğu topraklar üzerinde kurulmuştur. 1922’de kurulan Transkafkasya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti ile karıştırılmamalıdır.
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti (1918-1920)
Transkafkasya Cumhuriyeti’nin dağılmasından sonra Azerbaycan temsilcileri toplanarak durumu gözden geçirdiler ve Azerbaycan Millî şûrasını oluşturdular. Millî şura başkanlığına Türk Adem-i Merkeziyet Halk Partisi Musavat’ın lideri Mehmet Emin Resulzade, yardımcılığına ise Hasan Bey Ağaoğlu ve M. Seyidov getirildi. Azerbaycan Millî şûrâsı 28 Mayıs 1918’de Tiflis’teki tarihî toplantısında Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etti. Arkasından, Feth Ali Han Hoylu (Hoyski) başkanlığındaki ilk Azerbaycan Cumhuriyeti kuruldu.
Mehmet Emin Resulzade (1884-1955), Azerbaycan’ın tanınmış devlet ve fikir adamlarındandır. Musavat Partisi’nin başkanlığını yaptı. 28 Mayıs 1918’de kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanlığına getirildi.
Resulzade, Azerbaycan’da milli ruhun uyanmasında önemli katkılarda bulundu. Bolşeviklerin Bakü’ye hâkim olmasıyla tutuklandı. Daha sonra Avrupa üzerinden Türkiye’ye geldi. Kültürel faaliyetlerini burada sürdürdü.
Feth Ali Han Hoylu (Hoyski) (1875-1920), hukukçu ve Azerbaycan’ın tanınmış milli liderlerinden biridir. Güney Azerbaycan’ın Hoy şehrinden olan Hoyski, 1875’de Şeki’de doğdu. Askerler, devlet adamları ve aydınlar yetiştiren bir soya mensuptur. Çeşitli devlet kademelerinde çalışan Hoyski 1907’de Duma’da Azerbaycan milletvekili oldu. 1917-1918 arasında Transkafkasya Hükümetinin Halk Maarif Komiserliğini yaptı. Müşterek hükümetin dağılmasının ardından kurulan Azerbaycan Cumhuriyetinde başbakanlık ve bakanlık yaptı. Bolşevikler Azerbaycan’a girdikten sonra 1920’de Tiflis’te Ermeniler tarafından öldürüldü.
Nesip Bey Yusufbeyli (1881-1920), Azerbaycan’daki milli hareketin önde gelen isimlerindendir. Mart 1917’de kurulan Türk Federalist Partisi’nin liderliğini yaptı. 1918- 1920’de Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Maarif Bakanlığı, Bakanlar Sovyeti’nin başkanlığı gibi önemli görevlerde bulundu. 1920’de Kürdemir’de öldürüldü.
Hacı Zeynelabidin Tagiyev (1838-1924), petrol zengini bir Azerbaycan Türkü’dür. Küçük yaşta iş hayatına atıldı. Satın aldığı topraklardan petrolün çıkmasıyla büyük bir servet elde etti. Ancak servetinden ziyade hayırseverliği ve eğitime verdiği destekle ün kazandı. Hayat ve Kaspiy gibi gazetelere maddi destek sağladı.
Anton İvanoviç Denikin (1872-1947): Profesyonel bir subay olan A. İ. Denikin, 1905’te Japonlara karşı, I. Dünya Savaşı’nda Alman ordusuna karşı başarıyla mücadele etti. Bolşevik İhtilali ve Rusya’nın savaştan çekilmesinden sonra bu kez mücadelesini Beyaz Ordunun Güney cephesi komutanı olarak Bolşeviklere karşı verdi ve 1919 yılının Ekim ayında Orygl’de Kızıl Orduyla yaptığı savaşı kaybettikten sonra Kırım’a çekildi. Daha sonra Beyaz Ordu komutanlığını bırakan Denikin Paris’e göç etti.
Yeni yapılanmakta olan Azerbaycan Cumhuriyeti’nin yaşadığı sorunlar, zamanla Azerbaycan’da komünist hareketlerin güçlenmesine neden oldu. Askerî zayıflığa siyasi ve ekonomik sıkıntılar da eklendi. Nisan 1920’de Azerbaycan’a giren XI. Kızıl Ordu’nun yardımıyla Bakü’de iktidarı Bolşevikler devraldı. Böylece Azerbaycan Halk Cumhuriyeti tarih sahnesinden çekilmiş oldu.
Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti
Sovyet Rusya ile Türkiye 16 Mart 1921 tarihinde Moskova Antlaşması’nı imzalayarak, hem bölgedeki sınır sorunlarını çözmüş hem de düşmanları olan Batılı devletlere karşı birliktelik sergilemişlerdir. Moskova Antlaşması’nın şartları, Türkiye’nin ısrarı ile Güney Kafkasya’daki her üç cumhuriyet ile Kars’ta müzakere edildi. 13 Ekim 1921’de Kars Antlaşması imzalandı.
Böylece mevcut sınırlar korunurken, Nahcivan ve Batum, Türkiye’nin de taraf olduğu özel statülü bir konuma getirildi. Türkiye bu antlaşmalar çerçevesinde Nahcivan’a garantör ülke oldu. Dağlık Karabağ bölgesi hakkında yapılan görüşmeler sonucunda, Ermeni tarafının da onayıyla bölge, Moskova tarafından Temmuz 1923’te özerk bölge statüsünde Azerbaycan’a bağlandı. Tartışmalı alanlardan Zengezur ise Ermenistan’a verildi. Böylece Azerbaycan’ın Nahcivan ile irtibatı kesildi; Ermenistan, Zengezur sayesinde İran ile sınır komşusu hâline geldi.
Azerbaycan SSC’nin nüfusu 1969’da 5 milyondu. Sovyetlerin son yıllarında ise bu rakam 7 milyonu aşmıştı. Azerbaycan, Sovyetler Birliği’nin yüzölçümü (86.6 bin km2 ) bakımından dokuzuncu, nüfus açısından altıncı büyük bölgesiydi. Nahçıvan ve Dağlık Karabağ’ın yanı sıra, Azerbaycan 60 ilçeye bölünmüştü. 1913’te 13 şehre sahipken zamanla bu sayı, 57’ye kadar çıkmıştır.
Mir Cafer Bağırov (1896-1956), “Azerbaycan’ın Stalin”i olarak bilinir. Bakü vilayetine bağlı Kuba şehrinde doğdu. Mahaçkala’da pedagoji öğrenimi gördü. Bir süre öğretmenlik yaptı. 1918-21 yıllarında Ekim Devrimi ve iç savaş yıllarında Bolşeviklerin safında subay olarak hizmet etti. Azerbaycan SSC’nin ilk on yılında çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1933’te Azerbaycan Komünist Partisi Birinci Sekreteri oldu; yani Azerbaycan’ın başına geçti. 1953’te Stalin’in ölümüyle birlikte Bağırov, en önemli destekçisini kaybetti. 1954’te partiden çıkartıldı ve tutuklandı. 1956’da kurşuna dizildi.
Haydar Aliyev, şüphesiz gerek Sovyet dönemi Azerbaycan’ının, gerekse bağımsız Azerbaycan’ın en önemli şahsiyetlerinden biridir. Aliyev, 1967’de Azerbaycan KGB Başkanlığı’na kadar yükseldi. 1969’da SSCB lideri Leonid Brejnev, yolsuzlukla suçlanan Veli Ahundov’un yerine Haydar Aliyev’i atadı.
Ayaz Niyazi Muttalibov, bağımsız Azerbaycan’ın ilk cumhurbaşkanıdır. 1938’de Bakü’de eğitimli bir ailenin çocuğu olarak doğdu. 1962’de Bakü’deki Neft-Kimya Enstitüsünden mezun oldu. Çeşitli fabrikalarda ve idari görevlerde bulundu, Komünist Partisi içinde yükseldi. Ocak 1990’da Azerbaycan KP Birinci Sekreteri, Mayıs ayında ise Azerbaycan’ın ilk devlet başkanı oldu. Karabağ çatışmaları sırasındaki Ermenilerin yaptığı Hocalı katliamı onun zamanında oldu. Bu olayda gerekli tedbirleri almamakla suçlandı. 1992 Martında istifa ederek ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Muttalibov, muhalefetin tüm itirazlarına rağmen Eylül 1991’de devlet başkanlığı seçimlerine gitti. Bakü’de halkın %80’nin boykot ettiği seçimlerde tek aday olarak giren Muttalibov, %98.5 oy alarak devlet başkanı seçildi. Muttalibov ’un devlet başkanlığına seçilmesi ülkedeki durumu gerginleştirdi. Azerbaycan Halk Cephesi taraftarlarının ilerleyen aylarda meydanlarda toplanması ve başkanlık önünde yapılan gösteriler sonucunda, Millî Meclis’in kurulması kararı alındı. Bunu bağımsızlık kararı takip etti.
Ekonomi
Ekonomi açısından Azerbaycan SSC, SSCB’nin Kafkasya Ötesi Ekonomi Bölgesi’ne dâhil edilmiş olup en önemli zenginliği petrol ve gaz yataklarıdır. Nitekim Sovyetlerin ana petrol kaynağı Azerbaycan oldu. Buradan çıkarılan petrol ve doğal gazın %93’ünü Moskova kullanmakta, geriye kalan %7’si Azerbaycan’a kalmaktaydı. Sovyet döneminde Azerbaycan’da petrole dayalı bir sanayi gelişti, bu ürünlerin ülke içinde daha rahat taşınması için kara ve deniz ulaşımına önem verildi, petrol ve gaz boru hatları inşa edildi.
Bakü-Batum petrol boru hattı Rus mühendis A. Bulgakov’un tasarladığı bu boru hattı 1928-1930 yıllarında inşa edilmiştir. Bunun planlamaları daha 1880’lerde başlamıştı. 1943’te Almanların boru hattına zarar vereceği düşüncesiyle borular sökülmüş ve Astrahan-Saratov iaşe hattında kullanılmıştır. Savaş sonrasında boru hattı yeniden inşa edilmiştir. SSCB’nin yıkılışından sonra bu hattın yerini Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Bakü-Supsa boru hattı almıştır.
Petrol ve gazın yanı sıra Azerbaycan’da diğer yeraltı kaynakları da bulunmaktadır. Daşkesen’de demir cevheri çıkartılmıştır. Elektriğin yüzde 90’ını termik santraller üretmiştir. Sumgait ve Kirovabad’da (Gence) metalürji sanayisi gelişmişti. Petrol, inşaat, tekstil ve tarım gibi alanlar da Azerbaycan’ı ekonomik açıdan SSCB’nin en gelişmiş ekonomilerden biri hâline getiriyordu.
Karabağ Meselesi
Sovyetler Birliği döneminde, Ermenilerin Yukarı Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması konusundaki çabaları sonuçsuz kalmış, ancak bölgenin nüfus yapısı Ermeniler lehine değişmişti. Gorbaçov dönemindeki yumuşamadan cesaretlenen Ermeniler Yukarı Karabağ meselesini yeniden gündeme getirdiler. Sovyetler Birliği’nin çöküşünün hızlandığı bir dönemde, Ağustos 1987’de Yukarı Karabağ nüfusunun çoğunluğunu Ermenilerin oluşturduğunu iddia ederek bölgenin Ermenistan’a bağlanması için Moskova’ya başvurdular.
1992 yılından itibaren Karabağ meselesi, uluslararası bir konu hâlini aldı. Uluslararası kurumlar Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabul ediyor, ancak Ermeni saldırılarını durdurmaya çalışmıyordu. Ermeni güçleri Şubat 1992 sonunda Karabağ’ın büyük bir kısmını işgal etti. Hocalı’ya giren Ermeni ve Rus birlikleri birkaç saat içerisinde 613 sivili katlettiler. Ölenlerin 106’sı kadın, 83’ü çocuktu. Karabağ, gelişen süreçte etrafındaki diğer topraklarla birlikte tamamen Azerbaycan’ın elinden çıktı ve 1994 yılında imzalanan ateşkes antlaşması ile sorun donduruldu.
Sovyet Azerbaycan’ında Kültür Hayatı
1918’de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, “Azerbaycan Türkçesini” (o dönemde Türkçe olarak adlandırılıyordu) devletin resmî dili olarak kabul etmiştir. 1920’de Azeri Türkçesi, okullarda zorunlu ders olarak okutulmaya başlanmıştır.
Yüzyılın başından itibaren Azerbaycan’da alfabe tartışmaları yapılmış ve 1929 yılında Latin alfabesine geçilerek bu tartışmalar sonlandırılmıştı. 1939 yılında Stalin, Azerbaycan ve diğer Türk cumhuriyetlerine zorunlu olarak Kiril alfabesini kabul ettirmiştir. Aynı dönemde Gürcistan ve Ermenistan’ın kendi alfabelerini kullanmaya devam ettiklerini, onlara dokunulmadığını belirtmekte fayda vardır.
Yine aynen dil konusunda olduğu gibi, Sovyet idaresi 1937 yılına kadar Azerbaycan Türklerini Türk olarak nitelerken, bu tarihten sonra evvela “Azeri”, daha sonra “Azerbaycanlı” olarak adlandırdı. 1937 Anayasası’na göre cumhuriyetin resmî dili yalnızca Rusça kabul edilmiş, Stalin’in ölümünden sonra bu alanda yumuşama olmuş ve 1956’da Azerbaycan Türkçesi de resmî dil olarak anayasaya eklenmiştir.
Rusça bilmek, özellikle kariyer yapmak ve devlet organlarında çalışmak isteyenler için zorunlu olmuştur. Ateizm propagandasının yapıldığı SSCB’de yalnızca camiiler değil kiliseler de kapatılmış, din adamları sürgün edilmiştir. Sovyet öncesinde Azerbaycan’da 2.000’den fazla camii bulunurken, 1980’lerin sonunda bu sayı 18’e kadar düşmüştür.
Sovyet döneminde Azerbaycan’da opera, bale, sinema, tiyatro vs. de gelişme göstermiştir. Azerbaycan millî operasının kurucusu olarak Üzeyir Hacıbeyov kabul edilmektedir. Hacıbeyov, Leyla ile Mecnun ve Köroğlu gibi eserleri sahnelemiştir. Yine Hacıbeyov, Azerbaycan millî marşının bestecisidir.
Ahıska Türkleri
Türkiye’nin kuzeydoğusunda, bulunan ve Ardahan iline sınırdaş olan Ahıska, çok eski bir Türk yurdu idi; Abastun, Adigön, Aspinza, Ahılkelek, Azgur ve Hırtız gibi önemli yerleşim birimleri ile 200’den fazla köyün merkezidir. Türkiye sınırının çok yakınına kadar uzanan bir demiryolu, Ahıska’yı Tiflis’e bağlar. Ahıska’da Kür ırmağı, Posof ve Adigen çayları ile bu çaylara karışan derelerin suladığı verimli topraklar tarıma çok elverişlidir.
Ahıska Türkleri veya Mesket Türkleri terimi, bu bölgede yaşarken, 1944 yılında sürgün edilen ve bir daha bu topraklara dönemeyenleri ifade etmek için kullanılır. Sürgüne gönderilen milletler İkinci Dünya Savaşı’nda, Almanlarla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle Çeçenler, İnguşlar, Karaçaylar, Balkarlar, Kırım ve Ahıska Türkleri Sibirya’ya ve diğer Sovyet coğrafyasına sürgüne gönderilmişti.
Stalin’in verdiği bir kararla, Kafkasya’da başlayan bu geniş çaplı zulüm hareketi, Çerkez/Çeçenler için 1864 ve 1920’deki sürgünlerin tekrarı olmuş; 400 bin Çerkez/Çeçen ve 90 bin İnguş, Orta Asya ve Sibirya’ya sürülmüştür.
Onlardan boşalan yerlere Ruslar, Osetinler, Avarlar, Darginler ve Ukrainliler getirilip yerleştirilmiştir. Ahıska bölgesindeki Türkler, Almanlarla işbirliği yaptıkları bahanesiyle, geride tek kişi bırakılmadan Sibirya’ya ve Orta Asya’ya sürülmüş, yerlerine de Ermeniler ve Gürcüler iskân edilmişti.
Günümüzde Ahıska Türkleri Kazakistan, Rusya Federasyonu, Azerbaycan, Türkiye, Kırgızistan, Özbekistan ve Ukrayna’da yaşamaktadır. Son yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’ne de önemli miktarda Ahıska Türkü’nün göç ettiği görülmektedir.