ÇAĞDAŞ TÜRK DÜNYASI - Ünite 9: Tatar, Başkurt, Çuvaş, Kırım Ve Gagavuz Cumhuriyetleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 9: Tatar, Başkurt, Çuvaş, Kırım Ve Gagavuz Cumhuriyetleri

Tataristan Cumhuriyeti

Rusya Federasyonu, 83 idari bölgeye ayrılmıştır. Bunlar, 21 özerk cumhuriyet, 4 özerk bölge (avtonomnıy okrug), 1 özerk vilayet (avtonomnaya oblasty), 9 kray (bölge), 46 il ve Moskova ve St. Petersburg olmak üzere federal öneme sahip 2 şehirdir. 21 özerk cumhuriyetten 7’si Türk cumhuriyetidir: Tataristan, Başkurdistan, Çuvaş Cumhuriyeti, Saha (Yakutistan), Altay, Hakasya ve Tuva. Ayrıca Kabardin-Balkar ve Karaçay-Çerkes cumhuriyetlerinde de Türkler, cumhuriyetlerin kurucu halkı sayılmaktadır. Söz konusu cumhuriyetler içinde siyasi ve ekonomik bakımlardan en güçlüsü şüphesiz Tataristan Cumhuriyeti’dir. Tataristan Özerk Cumhuriyeti, Sovyetler Birliği’nin parçalanma sürecinde bağımsızlığı için mücadele başlatmıştır. Tataristan parlamentosu 30 Ağustos 1990 tarihinde ülkenin egemenliğini ve Sovyetler Birliği’nin 16. cumhuriyeti olduğunu ilân etmiş, 26 Aralık 1991 tarihinde ise Tataristan parlamentosu Bağımsız Devletler Topluluğu’na (BDT) kurucu olarak katıldığını bildirmiştir. Ancak Moskova, her iki kararı da kabul etmemiştir. 1992 yılında kabul edilen yeni anayasaya göre, Tataristan’da başkanlık sistemi kabul edilmiş ve Mintimir Şeymiev ilk devlet başkanı seçilmiştir.

Tataristan, Rusya Federasyonu’nun ortasında, “İdil” (Volga) ile “Kama” gibi iki büyük nehrin birleştiği noktada yer alır; yabancı devletler ile sınırı yoktur. Güneyde Samara, Orenburg, Ulyanovsk illeri, doğuda Başkurdistan, batıda Çuvaş Cumhuriyeti ile Mari El Cumhuriyeti ve kuzeyde Udmurt Cumhuriyeti ile Kirov ili ile çevrili olup, yüzölçümü 68 bin km2 ’dir. Ülke topraklarının %16’sı ormanla kaplıdır. Tataristan’ın nüfusu 4 milyon civarındadır. Nüfusun %54’ünü Tatarlar, %40’ını Ruslar, %3’ünü Çuvaşlar oluşturmaktadır. Dünyada toplam yaklaşık 8 milyon Tatarın yaşadığı tahmin edilmektedir. Tatar nüfusunun %70’i Tataristan dışında yaşamaktadır. Bunun nedenleri ise şöyle sıralanabilir:

  • Çarlık rejiminin uyguladığı politikalar sonucunda çok sayıda Tatarın göçe zorlanması
  • 1917 İhtilali’nden sonra Tatarlara yönelik uygulanan baskı politikaları
  • 1920 yıllarında bölgede yaşanan açlık
  • 1950’li yıllarda Tataristan’ın endüstri ülkesine dönüştürülerek buraya çok sayıda Rus işçisinin yerleştirilmesi (Devlet 2002: 50).

Tataristan, Rusya Federasyonu’nun ekonomik açıdan en gelişmiş bölgelerinden biri olup üretim açısından da altıncı sırada bulunmaktadır. Tataristan’ın en büyük doğal zenginliği petrol ve doğalgazdır. Ülkenin bir başka zenginlik kaynağını kimya ve petrokimya oluşturmaktadır. Tataristan’ın tarım ve hayvancılık sektörü de çok gelişmiş olup, tarım ürünleri üretimi konusunda Rusya’nın üçüncü büyük bölgesidir. Tarım faaliyetleri için 4.5 milyon hektar toprak ayrılmıştır. Cumhuriyette daha çok tahıl, patates, şeker pancarı ve ay çiçeği yetiştirilmektedir.

Otomobil sanayisi ile askerî teknoloji sanayisi de Tataristan’da gelişmiştir. “Kamaz” adlı dünyaca meşhur kamyonetlerle yurtdışına ihraç edilen bazı helikopterler Tataristan’da üretilmektedir. Söz konusu helikopterler, bugüne kadar yüzden fazla ülkeye satılmıştır.

Boris Yeltsin döneminde Tataristan başta olmak üzere Rusya Federasyonu içindeki cumhuriyetler güç kazanarak adeta “devlet içerisinde devlet” hâline gelmişlerdir. Ancak Vladimir Putin’in iktidara gelmesiyle durum değişmiştir. Putin daha ilk devlet başkanlığı döneminde “merkeziyetçi politika” adı verilen ve cumhuriyetlerin yetkilerinin sınırlandırılmasını öngören bir siyaset izlemeye başlamıştır. Sovyet sonrası ilk yıllarda 89 bölgeden oluşan Rusya Federasyonu, yapılan değişikliklerle 83 idari birime bölünmüş, bunlar da yeni bir kanunla 7 federal idari bölgeye dâhil edilmişlerdir. Bunlar, Moskova Merkez, Kuzeybatı, Ural, Kuzey Kafkasya, Uzakdoğu, Volga ve Sibirya bölgeleridir. Putin’in merkeziyetçi politikası çerçevesinde aldığı bir sonraki karar ise cumhuriyetlerin liderleri ile bölge valilerinin merkezden atanmasını ve yerli parlamentolar tarafından onaylanmasını öngörmektedir. Söz konusu karar Tataristan parlamentosunda da görüşülmüş ve çok sert tepkilere yol açmasına rağmen kabul edilmiştir (2005). Putin’in bu yönde aldığı kararın sebepleri arasında geniş coğrafyaya yayılan Rusya’yı kontrolü altında tutmak ve oligarkların paraları sayesinde vali veya federe cumhuriyetlerde başkan seçilmelerini engellemek gibi hususlar yer almaktadır.

Tatarların son dönemde Moskova ile karşı karşıya kaldıkları bir başka konu da son iki nüfus sayımında (2002 ve 2010) Tatarların çeşitli alt gruplara bölünerek sayılmaları meselesidir. Sovyetler dönemindeki sayımlardan farklı olarak, 2002 yılında yapılan sayımda ek olarak bir milletler listesi eklenmemiş ve vatandaşların milletlerini kendilerinin belirleyeceği ilkesi kabul edilmiştir. Milletin belirlenmesi konusundaki bu yeni metot, Rusya Federasyonu’ndaki birçok milli azınlık tarafından “böl ve yönet” tarzındaki eski geleneğin bir devamı olarak kabul edilmiş ve büyük tepkilere yol açmıştır. Örnek verecek olursak, sayım sırasında Tatarların içindeki alt gruplar (Kazan Tatarı, Mifler, Kreflen, Tipter, Sibir Tatarı, Astrahan Tatarı) adeta birer ayrı milliyetmiş gibi sayılarak, Tatarların nüfusunun az gösterilmesi, dolayısıyla haklarının kısıtlanması öngörülmüştür (Şahin 2002: 304).

Tataristan’ın Moskova ile karşı karşıya kaldığı bir başka konu ise alfabe meselesidir. 1999’da Tataristan Parlamentosu, Latin alfabesinin kullanımını kabul etmiştir.

Ancak, 2002 tarihinde Rusya Federasyonu Parlamentosu, bütün ülke çapında Kiril alfabesinin kullanılacağına dair bir kanun çıkartmıştır. Tataristan, Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak bu duruma karşı çıkmış olsa da bir netice alamamıştır.

1994 tarihinde Moskova ile Tataristan arasında imzalanan Yetkileri Paylaşma Anlaşması ile Tataristan Cumhuriyeti, dış ülkelerle ilişkiler kurma hakkı kazanmıştır. Günümüze kadar Tataristan 100’den fazla anlaşma ve protokol imzalamıştır ki, bunların çoğu ticari ve ekonomik içeriklidir. Tataristan’ın dış ülkelerle münasebetler geliştirmesinde 1990’lı yılların ikinci yarısında kurulan yetkili ve ticari temsilcilikler önemli rol oynamaktadır. Günümüzde Tataristan Hükümeti, 6’sı eski Sovyet ülkesi olmak üzere toplam 14 ülkede temsilcilik bulundurmaktadır. 1990’lı yıllardan itibaren Tataristan’ın dış ticareti yaklaşık 15 kat artmıştır. Tataristan’ın ihracatı 13.6 milyar dolar iken, ithalatı 2.6 milyar dolardır (2010). 2009’da Tataristan, dünyanın 130 ülkesiyle ticaret yapmıştır. Tataristan’ın en büyük ticari ortakları İtalya (%13), Türkiye (%12), Polonya (%10), Hollanda (%7), Belarus (%6), Ukrayna’dır (%5). İhracatın ana maddeleri, petrol (%66) ve petrol ürünleri (%15), ithalat ürünleri ise otomobil, ulaşım ve diğer teknik araçlardır.

2009 yılında Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Tataristan’ı, 2012’de Tataristan Devlet Başkanı Rustem Minnihanov ’un Türkiye’yi ziyaret etmesi, diplomatik ve diğer alanlardaki münasebetleri daha da arttırmıştır. Yukarıda adı geçen “Tataristan Yetkili Temsilciliği”, Türkiye’de de bulunmakta ve ikili münasebetlerin gelişimine önemli katkıda bulunmaktadır. Ekonomi alanındaki faaliyetlerin yanı sıra temsilcilik, Türkiye’de Sabantuy, Tatar kültür günleri ve önde gelen Tatar bilim ve sanat adamlarını anma günleri düzenlemektedir.

Tataristan’ın yer aldığı İdil-Ural bölgesi, eskiden beri ilim ve medeniyet merkeziydi. Tataristan Cumhuriyeti günümüzde de bu özelliğini korumaya devam etmektedir. 1990’lı yıllardan itibaren milli kültürü canlandırmaya yönelik faaliyetler başlamış ve eğitim ile kültür alanlarında köklü değişiklikler yapılmıştır. 1990-2000 yılları arasında Tataristan’da yedi Tatar gimnazyumu açılmış, birçok okulda Tatarca eğitim veren sınıflar oluşturulmuş okullarda Tatarca dersleri okutulmaya başlanmıştır. Devlet okullarının yanı sıra meslekî okullar, gimnazyumlar ve özel okullar açılmıştır.

Günümüzde Tataristan’da 1900 okul öncesi ve 2300 eğitim müessesesi (ilkokul-ortaokul-lise) mevcuttur. 1990’lı yıllarda yüksek öğretim alanında da bir takım değişiklikler yapılmıştır. “Tataristan Sosyal Bilimler Üniversitesi” ve “Tatar-Amerikan Bölgesel Üniversitesi” kurulmuştur. 2005 yılında bunlar, “Kazan Eğitim Üniversitesi” ile birleştirilmiş ve “Tatar Sosyal BilimlerPedagoji Üniversitesi” adıyla faaliyet göstermeye başlamıştır. Kazan Teknoloji Üniversitesi ile Kazan Teknik Üniversitesi’ne milli üniversite statüsü verilmiştir. “Kazan Devlet Üniversitesi”, 2010’da “Kazan Federal Üniversitesi” adını almıştır ki, bu üniversite Rusya Federasyonu’nun büyük ve itibarlı üniversitelerinden biridir. Tataristan’da 22 devlet üniversitesi ile 11 özel üniversite mevcuttur (Respublika Tatarstan 2010: 95).

Ayrıca, Kazan’daki üniversitelerin çoğu, Tataristan’ın diğer şehirlerinde de fakülteler açmıştır.

Başkurdistan Cumhuriyeti

“Başkurdistan Özerk Cumhuriyeti”, 11 Ekim 1990’da egemenliğini ilan etmiş ve “Başkurdistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti” adını almıştır. Sovyetler Birliği’nin parçalanmasıyla birlikte ise 31 Mart 1992 tarihinde Başkurdistan yönetimi Moskova ile yeni Federasyon Antlaşması’nı imzalayarak Moskova’ya bağlılığını bildirmiştir. Başkurdistan, bu antlaşmayı müzakerelerde bulunmadan imzalamış, ancak başlangıçta bu antlaşmayı imzalamayan Tataristan bazı imtiyazlar elde edince, benzer bir imtiyaz antlaşmasının kendisi için de yapılmasını sağlamıştır. Buna göre Başkurdistan, Rusya Federasyonu’nun özerk bir cumhuriyeti (Başkurdistan Cumhuriyeti) olarak tanınmış, doğal kaynaklara sahip olma, vergilendirmenin sınırlandırılması ile özerk bir yasa ve hukuk sistemine sahip olma hakkını elde etmiştir (Özdamarlar 1996: 86-96; İlishev 2002: 66; Yiğit 2002: 89). Aralık 1993’te Başkurdistan’da devlet başkanlığı seçimleri yapılmıştır. Seçimleri, Murtaza Rahimov kazanmıştır. Arkasından, Başkurdistan Anayasası kabul edilmiş, yeni anayasa doğrultusunda Başkurdistan Parlamentosu oluşturulmuştur. Rusya Federasyonu ve bağlı cumhuriyetlerde gerçekleştirilen reformlar neticesinde başlangıçta özerk cumhuriyetlerin yetkisi artmış yerel organlar ekonomik, sosyal ve kültürel gelişime dair meseleleri kendileri çözmeye başlamışlardır. Aynı tarihlerde cumhuriyette çeşitli siyasi partiler ile sivil toplum örgütleri de faaliyete başlamıştır.

Başkurdistan Cumhuriyeti, İdil-Ural bölgesinde Güney Urallar’dan batıda Ak İdil’e ve Kama nehirlerine kadar uzanmaktadır. Tataristan Cumhuriyeti gibi dört taraftan Rusya Federasyonu içerisindeki diğer özerk cumhuriyetler ve illerle çeviri olan Başkurdistan’ın komşuları, batıda Tataristan Cumhuriyeti, kuzeybatıda Udmurt Cumhuriyeti, kuzeyde Perm ili, doğuda Çelyabinsk ili ve güneyde Orenburg ilidir. 143.600 km2 yüzölçümüne sahip Başkurdistan’ın doğusu Güney Ural dağ silsilesinin devamını oluştururken, Ak İdil ve Kama nehirlerine kadar uzanan alan, düzlüklerden ibarettir. Başkurdistan’ın nüfusu 4 milyondur (2010). Nüfusun %36’sını Ruslar, %29’unu Başkurtlar, %26’sını Tatarlar, %9’unu diğer etnik gruplar oluşturmaktadır. Nüfusun %60’ı şehirlerde yaşamaktadır. Cumhuriyetin başkenti Ufa, 1.087.170 nüfusu ile Rusya Federasyonu’nun en büyük on şehri içinde yer almaktadır. Ufa’nın özelliklerinden biri de Rusya ve BDT Müslümanları Merkezî Dinî Nezareti’nin bu şehirde olmasıdır. Başkurdistan’ın diğer önemli şehirleri şunlardır: Sterlitamak (276 bin), Salavat (155 bin), Neftekamsk (123 bin), Oktyabrskiy (111 bin), Tuymazı (68 bin), Sibay (63 bin), Birsk (46 bin).

Başkurdistan ekonomisinin temeli petrokimya, makine yapım endüstrisi ve tarıma dayanmaktadır. Cumhuriyet üretim açısından, Rusya ekonomisinde önemli bir yere sahip olmakla beraber, kişi başına düşen gelir bakımından

20. sırada yer almaktadır. Başkurdistan, Rusya Federasyonu’nun toplam ham petrol üretiminin %14.7’sini, benzin üretiminin %17.6’sını, mazot üretiminin %16.7’sini gerçekleştirmektedir. Ayrıca demirçelik, bakır, altın, manganez, krom, boksit, kereste ve gıda ürünleri sanayileri de gelişmiştir.

Tatar-Başkurt sorunu günümüzde de güncelliğini korumaktadır. Günümüzde özellikle Başkurdistan’daki Tatarlara karşı uygulanan baskı politikası göze çarpmaktadır. 1990’lı yıllarla 2000’li yılların başında Başkurdistan’da Tatar okulları kapatılmış veya Başkurt okullarına dönüştürülmüştür. Tatar nüfusu 1990’lı yılların başında Ruslar ve Başkurtlarla kıyasla daha fazla olmasına rağmen Tatarca’ya resmî dil statüsü verilmemiş, 2002 nüfus sayım sonuçlarında usulsüzlükler yaşanmıştır. (Tatar nüfusu azaltılmış, Başkurt nüfusu daha fazla gösterilmiştir). Ayrıca devlet organları ile üst düzey memuriyetlerde Tatar kökenlilere görev verilmemekte, Tatar köylerine saldırılar yapılmaktadır. Bütün bu gelişmeler, Tatarların Başkurdistan’dan göçüne ve Tatarların bir kısmının kendilerini Başkurt olarak kaydetmesine sebep olmuştur (Şahin 2008: 52-6). Bundan dolayı Başkurdistan’daki Tatar nüfusu gittikçe azalmaktadır. Kökleri çok eskiye dayanan Tatar-Başkurt sorunu, ne yazıktır ki iki kardeş ve komşu Türk halkının İdil-Ural bölgesinde birlikte hareket etmelerini ve Moskova’dan gelen baskılara birlikte karşı koymalarını engellemektedir.

Sovyetler Birliği’nin parçalanmasından sonraki süreçte Başkurdistan’ın kültür, eğitim ve sanat alanlarında büyük değişiklikler yaşanmıştır. Eğitim sistemi gözden geçirildiği gibi, bu alana bütçeden ayrılan para da her geçen yıl artmıştır. Okulların yenilenmesi konusunda Başkurdistan, Rusya’nın en başarılı bölgelerinden biridir. Cumhuriyette 5400 eğitim müessesi mevcut olup bunlarda 900.000 öğrenci eğitim görmektedir. Başkurdistan’da eğitim dili Rusça ve Başkurtçadır. Ayrıca 14 dil, ders olarak okutulmaktadır.

Çuvaş Cumhuriyeti

1917 Bolşevik Devrimi’nden sonra Tatarların üzerinde çalıştıkları İdil-Ural Devleti Projesi, bu devlete Çuvaşların da dâhil edilmesini öngörüyordu. Ancak bu proje çeşitli nedenlerden dolayı hayata geçirilememiş, 21 Nisan 1925’te “Çuvaş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti” kurulmuştur. Sovyetler Birliği’nin parçalanmasından sonra, 13 Şubat 1992’de cumhuriyet, “Çuvaş Cumhuriyeti” (Çuvaşiya) adını almıştır. Çuvaş Cumhuriyeti, İdil Nehri’nin kolları olan Sviyaga ve Sura ırmakları arasında yer almaktadır. Batıda Nijegorod ili, doğuda Tataristan, kuzeyde Mari El Cumhuriyeti, güneyde Ulyanovsk ili ve Mordva Cumhuriyeti ile sınırdaştır. 18.300 kilometre kare yüzölçümüne sahip Çuvaş Cumhuriyeti’nin başkenti 456.000 nüfuslu Çeboksan’dır. Cumhuriyetin diğer büyük şehirleri şunlardır: Novoçeboksarı (124 bin), Kanaş (46 bin), Alatır (37 bin), Tsivilsk (13 bin), Şumerlya (31 bin).

Ekonomi açısından Çuvaş Cumhuriyeti, bölgedeki en fakir bölgelerden biridir. Bunun en büyük nedeni, petrol ve gaz gibi yeraltı kaynaklarına sahip olmamasıdır. Tarım ve diğer sanayi kollarının gelişimi 1990 sonrasında bütün Rusya Federasyonu’nda sekteye uğradığından Çuvaş Cumhuriyeti ekonomisi de büyük zarar görmüştür. 2000’li yıllarda özellikle tarım alanında iyileşme olmuş ve günümüzde tarım, Çuvaş Cumhuriyeti ekonomisinin en önemli kolunu oluşturmaktadır. Tarımı ise kimya ve otomobil sanayisi takip etmektedir. Novoçeboksarı’da Rusya’nın kendi alanındaki en büyük şirketlerinden Kimya Sanayi Fabrikası bulunmaktadır. Cumhuriyetteki okullarda eğitim Çuvaşça (344 okul), Rusça (177 okul) ve Tatarca (17 okul) verilmektedir. Ayrıca bütün okullarda Çuvaş dili ders olarak okutulmaktadır.

Kırım Özerk Cumhuriyeti

1774’te Rusya ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan Küçük Kaynarca Anlaşması ile bağımsız hâle getirilen Kırım, 1783’te Rusya’ya dâhil edilmiştir. 18 Ekim 1921’de Rusya Federasyonu’na bağlı Kırım Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur. 1954’te ise Kırım, Sovyetler Birliği içerisindeki Ukrayna’ya bağlanmıştır. Bundan dolayıdır ki Sovyetler Birliği parçalandığında Kırım, Ukrayna içerisinde kalmış ve bugün de Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti olarak varlığını sürdürmektedir. Bununla birlikte 4 Eylül 1991’de Kırım Özerk Bölgesi Parlamentosu, bağımsızlık kararı almış ancak bu karar Ukrayna tarafından kabul edilmemiştir. Yarımada nüfusunun %58’i Rus olduğundan dolayı, Rusya aslında açıkça olmasa da Kırım’ın bağımsızlığını desteklemişti, ancak kendisi de bir takım siyasi ve ekonomik sorunlar yaşadığından dolayı o tarihlerde Kırım’a bağımsızlık kazandıracak güçte değildi.

Kara sınırına yalnızca bağlı olduğu Ukrayna ile sahip olan Kırım’ın yüzölçümü 27 bin km2 olup nüfusu yaklaşık 2 milyondur. Son nüfus sayımına (2001) göre, nüfusun %58’ini Ruslar, %24’ünü Ukraynalılar, %12’sini Kırım Tatarlar›, %6’s›n› diğer etnik gruplar oluşturmaktadır. Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti, 363 bin nüfuslu Simferopol (Akmescit)’ tir. Kırım’ın diğer önemli şehirleri şunlardır: Sivastopol (343 bin), Kerç (145 bin), Evpatoriya (Kezlev veya Gözleve) (107 bin), Yalta (78 bin), Feodosiya (Kefe) (70 bin) ve Bahçesaray (34 bin).

Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin kendi hükümeti ve başkanı olsa da bunlar Ukrayna Hükümeti tarafından atanmakta ve dolayısıyla Kırım Tatarlarının haklarını gözetmemektedir. Kırım Tatarlarının sorunları ile ise 21 Haziran 1991’de kurulan Kırım Tatar Meclisi ilgilenmektedir. Bu meclis, Kırım Tatarlarının en yüksek temsil ve yürütme organıdır. 33 milletvekilinden oluşan Meclis, Kırım Tatarlarının haklarını Ukrayna Merkez Hükümeti ile Özerk Kırım Yönetimi nezdinde ve uluslararası alanda temsil etmektedir. Meclisin başkanlığını kuruluşundan itibaren Mustafa Cemiloğlu yapmaktadır. Meclisin ana amacı ise Sovyetler Birliği tarafından Kırım Tatarlarına karşı yapılan soykırımın yaralarını sarmak, Kırım Tatar halkının milli ve siyasi haklarını iade etmek ve onların milli topraklarda kendi kaderini tayin etme hakkına sahip olmalarını sağlamaktır.

Kırım Tatarlarının entegrasyon süreci ile ilgili sorunların yanı sıra Kırım’daki diğer sorunları şöyle sıralanabilir:

  1. Kırım’daki Ruslar, Kırım’ın Ukrayna’dan bağımsızlık kazanmasını, ardından Rusya’ya katılımını istemektedir; bu husus hem Kırım’ı istikrarsızlaştırmakta, hem de Rusya ile Ukrayna’yı karşı karşıya getirmektedir;
  2. Rusya’nın Karadeniz’deki filosu, Kırım’da olduğundan dolayı yarımada, Ukrayna-Rusya rekabetine ev sahipliği yapmaktadır;
  3. Kiev’in yarımadaya karşı baskısı artmakta, Ukrayna Hükümeti, adaya Ukraynalıları yerleştirerek adadaki nüfus dengesini kendi lehine çevirmeye çalışmaktadır;
  4. Bölgesel ve küresel güçlerin Karadeniz bölgesinde sürdürdükleri etki mücadelesi yarımadayı istikrarsız hâle getirmektedir;
  5. ABD, Karadeniz’de kendi etkisini arttırmak ve Rus etkisini azaltmak amacıyla yarımadada diplomatik temsilcilik açma ve NATO tatbikatlarını gerçekleştirme gibi girişimlerde bulunmaktadır. Bu husus yarımadada Rus nüfusun sert tepkisine ve karışıklıklara yol açmaktadır.

TİKA, Kırım’da Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin desteği ile aşağıdaki projeleri hayata geçirmiştir:

  1. Türk Dili ve Kültürü Türkoloji Merkezi’nin açılışı,
  2. El sanatlarının gelişimi, iş kontenjanlarının arttırılması,
  3. Nadir elyazmaların restorasyonu,
  4. Zincirli Medresesi ve Giray Han Mezarı’nın restorasyonu,
  5. Bahçesaray şehrindeki Balta Tiymez Mezarlığındaki tarihî anıtların kayda geçirilmesi,
  6. Kırım Tatarlarına konut edindirme sürecinde yardım edilmesi,
  7. Kırım’ın eğitim sistemine katkıda bulunulması,
  8. Eğitim danışmanlığı ve danışma hizmetlerinin verilmesi vs. (Enverov 2012: 8-10).

Dolayısıyla Türkiye, üç asır boyunca Osmanlı’nın hâkimiyetinde kalan Kırım’a maddi ve kültürel alanlarda destekte bulunmakta ve böylece Kırım Tatarlarının entegrasyon sürecine önemli katkı yapmaktadır.

Gagavuzya Özerk Bölgesi

Doğu Avrupa’daki Türk kökenli bir başka özerk oluşum da Moldova’ya bağlı “Gagavuzya Özerk Bölgesidir”. Gagavuzların kökeni, çok tartışılan bir konudur; onların Oğuzlardan geldiklerini savunanlar olduğu gibi, kökenlerini Tuna Bulgarlarına bağlayanlar da vardır.

Yine araştırmacıların bir kısmına göre Gagavuzlar; Oğuz, Peçenek, Kıpçak ve Anadolu Selçuklu Türklerinin karışımından meydana gelmişlerdir. Sovyetler Birliği’nin parçalanmasıyla Gagavuzlar, Moldova’dan ayrılarak Gagavuzya Cumhuriyeti’ni oluşturduklarını ilân etmiş, seçimler gerçekleştirerek kendi parlamentolarını kurmuşlardır. Moldova yönetimi, Gagavuzya Cumhuriyeti’ni tanımamış ve taraflar arasında anlaşma ancak 1994’te sağlanabilmiş ve Moldova bu tarihte bölgeye özerklik statüsü vermiştir. Özerk bölgeye nüfusun %50’inden fazlasının Gagavuzların yaşadığı yerler dâhil edilmiştir. Rusça ve Moldova dilinin resmî dil olarak kabul edildiği bu bölgede Gagavuzca, nüfusun çoğunluğu için ana dil konumundadır. Bununla birlikte Rusça hâlâ iletişim, eğitim ve basın dili olarak kalmaya devam etmektedir.

Günümüzde Moldova yönetimi ile Gagavuzya Özerk Bölgesi arasında çok sayıda sorun mevcuttur. Bu sorunlar şu şekilde sıralanabilir: Gagavuzlar, Kosova, Güney Osetya ve Abhazya’yı örnek göstererek bağımsız olma taleplerini dile getirmektedirler. Romen Dili ve Edebiyatı dersinin Gagavuzya Özerk Bölgesi’nde okutulmasına karşı çıkmaktadırlar. Ayrıca, Rusya, Beyaz Rusya ve Kazakistan’ın üye olduğu Gümrük Birliği’ne üye olmak istemektedirler.