ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATLARI II - Ünite 7: Balkanlarda Türk Edebiyatı ve Karakalpak Edebiyatı Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Balkanlarda Türk Edebiyatı ve Karakalpak Edebiyatı

Balkanlarda Türk Edebiyatı

Balkanlarda Türk varlığı

Balkan coğrafyası tarih boyunca Avrupa ile Asya arasında ticaret, kültür ve sanat köprüsü olarak bilinmektedir. Balkanlardaki Türk varlığı çok eskiye dayanmaktadır. Milattan sonra 4. yy. sonunda Hunlar Balkanlara inerek bu bölgenin kaderinde önemli rol oynadılar. 378 yılında bu günkü Makedonya topraklarını geçerek Edirne dolaylarında Bizanslılarla yaptıkları savaşta galip geldiler. Daha sonra da diğer Türk boylarından Avarlar, Bulgarlar, Kumanlar, Peçenekler ve Uz Türkleri Balkanlara gelip yerleştiler. Osmanlı Türkleri 14. yüzyılın ortalarında Balkanlara ilk adımlarını attıkları zaman o topraklarda askeri, siyasi, iktisadi ve kültür alanında köklü değişimler yaptılar. Anadolu’dan gelen Türkler köyler, şehirler kurarak örf ve adetlerini devam ettirerek güçlü bir halk edebiyatı ve yazılı edebiyat yarattılar. 1912 yılı itibariyle Makedonya, Batı Trakya ve Bulgaristan’ın bazı bölgelerinden çekilmek zorunda kalınca Türklerin Balkanlardaki hakimiyeti sona erdi. Bulgaristan ve Arnavutluk sınırları içinde azınlık olarak 3-4 milyon Müslüman Türk kaldı. Onlar bugün de örf ve adetlerini koruyarak sözlü ve yazılı edebiyatlarını ana dillerinde yazarak Balkanlarda Türkçemizin zenginleşip gelişmesine katkıda bulunmaktadır.

Bulgaristan Türk edebiyatı

Osmanlı İmparatorluğu ile Çarlık Rusya arasında yapılan 93 savaşından sonra 3 Mart 1878 tarihinde Berlin antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu topraklarından koparılan topraklar üzerine Bulgaristan adı altında yeni bir Balkan devleti yaratıldı. Yeni devletin sınırları içinde kalarak hayatlarını sürdüren Türklere, Bulgaristan Türkleri dendi. Bulgaristan Türkleri bu gün halk yaratıcılığını ve güçlü bir yazılı edebiyatı devam ettirmektedirler. Bulgaristan Türklerinin edebiyatı Balkanlarda Türkçe yaratılan edebiyatın en büyük dalıdır. Tarihi süreç içinde Bulgaristan Türklerinin edebiyatını üç büyük döneme ayırıyoruz.

Birinci dönem 1878-1944 (Bulgar Krallığı Dönemi)

Bu dönemde şiir, makale ve denemeler arasında şiir ön planda yer aldı.

İkinci dönem 1944-1989 (Bulgaristan Halk Cumhuriyeti Dönemi)

Dönemin ilk 25 yılında devlet Türkçe öğretime izin verir, edebiyatın bütün türlerinde önemli gelişmeler olur. 1969 yılında ise Türkçe neşredilen gazeteler, dergiler kapatılır, Türkçe ders saatleri gittikçe azaltılır. Yine de edebiyat bütün yasaklara rağmen gelişmesine devam eder. Bulgaristan Türkleri edebiyatında, şiir her zaman ön planda gelişmiştir.

Üçüncü Dönem 1989’dan günümüze kadar (Bulgaristan Cumhuriyeti)

Türkçe yasak kapsamından çıkarıldı. 1969-1989 yılları arasında karanlık bir dönem yaşayan Bulgaristan Türk edebiyatının önünde yeni ufuklar açıldı. Yıllarca kan kaybeden Bulgaristan Türkleri edebiyatı yeni bir kalkınma dönemine girdi. Bulgaristan Türk edebiyatı, günümüzde demokratik şartlar içinde, totaliter rejimde aldığı yaraları sararak gelişiyor, sanatçılar ana dilleri olan Türkçeye sahip çıkarak büyük bir azimle çalışmalarını sürdürmekteler.

Makedonya ve Kosova Türk edebiyatı (Eski Yugoslavya)

a)Makedonya Türk Edebiyatı: Türkçenin köklü olarak bu topraklarda kalıp yaşaması Osmanlı Türklerinin 14. yy. Balkanları fethi ile gerçekleşmiştir. Makedonya 8 Eylül 1991 yılında bağımsızlığa kavuştu. İkinci Dünya savaşından sonra Yugoslavya devletinin sınırları içinde yer alan Makedonya’da Türkçe ilkokul ve ortaokullarda resmen okutulmaya, gazete ve dergiler yayınlanmaya başlandı. Türkçe radyo yayınları başladı. Köklü Türkçe basın geleneği olan Makedonya’da kısa zamanda çok sayıda yerli şair ve yazarların şiir, öykü ve derlemeleri yayınlandı.1993 yılında Yugoslavya’nın dağılmasından sonra Makedonya bağımsızlığını kazandı. İlk ve ortaokullarda Türkçe eğitimin kalitesi yükseldi, basın ve yayın hayatı daha özgür oldu.

b)Kosova Türk Edebiyatı: Osmanlıların Balkanlara ilk adımlarını attığından beri Kosova Türk kültürünün ve edebiyatının önemli merkezlerinden biri olarak bilinmektedir. Kosova bölgesinde, 1951 yılında Yugoslavya parlamentosunun aldığı özel bir kararla ilk ve ortaokullarda Türkçe okutulması kararlaştırıldı. Türkçe radyo ve televizyon yayınları başladı. Türk tiyatrosu faaliyete geçti ve Priştine Üniversitesi’nde Türkçe Bölümü açıldı. “Tan”, gazetesi “Çığ”, “Esin”, “Kuş”, “Çevren”, adlı dergilerin yayın hayatına girmesi Türk kültürünün ve edebiyatının gelişmesinde yeni bir sayfa açtı. Kosova’nın bağımsızlığına kavuşmasından sonra Türkler daha özgür basın, yayın imkânlarına kavuştular. Hâlen Türkçe gazeteler, dergiler neşredilerek, radyo yayınları yapılmaktadır. Günümüzde 60-70 dolayında şair, yazar, gazeteci aktif olarak Türkçe eserler vermektedir.

Romanya Türk edebiyatı

Türkler Romanya’da üçüncü kalabalık etnik gruptur. Yazılı edebiyatları 19. yy. sonlarında başladı. Bu gün Romanya’daki Türk kökenli şairler ve yazarlar, Oğuz Türkçe’si ve Kuzey Tatar Türkçe’si ile iki yazı dili kullanarak eserler vermektedir.

Yunanistan-Batı Trakya Türk edebiyatı

1356-1361 yıllarında, Osmanlılar Doğu ve Batı Trakya topraklarını fethetti. Trakya’ya yüz binlerce Anadolu türkü yerleşti. Diğer Türklerden farklı olarak Batı Trakya Türkleri halk edebiyatlarını yaşattıkları gibi yazılı olarak da edebiyatlarını geliştirmektedirler. Lozan  Antlaşması’ndan sonra Batı Trakya’da yazılı basın yeni ve sansürlü bir döneme girdi. 1923 yılında yapılan ilk genel seçimde ilk Türkçe Zaman adlı gazete İskeçe’de 3-4 sayı yayınlandı. Devamla İmdat, Cumhuriyet, Yeni Ziya, Trakya Postası, Balkan Yeni Yol Adalet, Yarın ve diğer gazeteler ülkenin siyasi ve ekonomik durumuna göre küçük tirajda da olsa uzun yıllar Batı Trakya’da Türkçe basın-yayın hayatını canlı tuttular.

Moldova-Gagavuz Yeri Gagavuz edebiyatı

Gagavuzlar Ortodoks Türklerdir. 700 yıldan beri Balkanlarda örf ve adetlerini koruyarak varlıklarını sürdürmektedirler. Gagavuzların sözlü edebiyatları çok eski ve şaman efsanelerine dayanmaktadır. Halk edebiyatında Nasreddin Hoca, Aşık Garip, Köroğlu ve Türk halklarının efsane kahramanları önemli yer tutmaktadır. Yazılı edebiyat 1957 yılında Sovyetler Birliği Yüksek Prezyudumu’nun kararı ile Bilimler Akademisi’nin Gagavuzlar için yarattığı Alfabe ile başladı.

Karakalpak Edebiyatı

Karakalpaklar

Karakalpaklar, Kıpçak koluna bağlı bir Türk boyudur. Türkistan’da Sovyet hükümeti hâkim olduktan ve Büyük Türkistan adı ortadan kaldırıldıktan sonra, Hive yerine Karakalpakistan Cumhuriyeti kurulmuştur. Ülke, Aral gölünün güneyinde, Amurderya’nın (Ceyhun nehri) aşağı yatağının sağ sahili ile deltası ve buna bitişik çölleri içine alan bir sahayı kaplamaktadır. Karakalpakların bugünkü hayat tarzı, arazi ve iklimin şartları altında şekillenmektedir. Karakalpak Türkleri, Müslüman’dırlar. Karakalpaklar eskiden, diğer bütün Müslüman Türklerde olduğu gibi, Arap harflerini kullanıyorlardı. İçinde bulundukları hayat şartları ve ekonomik sıkıntılar, Karakalpakların kültür seviyelerine de tesir etmiş ve bunun sonucunda pek az bir kısmı öğrenim görebilmiştir. 1928’de kabul edilmiş olan Latin Alfabesi 1932’de tekrar değişikliğe uğramıştır. Sadece Karakalpak Türkçesi özelliklerini yansıtan bir yazılı edebiyatın teşekkülünden önce Karakalpak Türkleri, -diğer Türkistan Türkleri gibi- ortak yazı dili olan Çağatay, Harezm yazı dillerinde eserler verdiler. Rusların, her bir Türk boyuna ayrı bir “dil” ve alfabe tayininden sonra, Karakalpaklar da kendi ağızlarına dayanan bir yazı dili oluşturmaya başladılar.

XIX. asır Karakalpak edebiyatı

XIX. asır Karakalpak edebiyatı, Karakalpak edebiyatı tarihinde yeni bir merhaledir. Bu asırda, Karakalpak edebiyatına Künhoja, Ejiniyaz (Hacıniyaz), Berdak ve Öteş gibi söz ustaları damgasını vurdu. Bu şairlerin ortaya koyduğu eserlerle XIX. asır Karakalpak edebiyatı, araştırıcılara göre XIV-XVIII. asırlar arası tam bir gelişme gösterememiş olan Karakalpak yazılı edebiyatını geliştirmiştir. Böylece XIX. asır Karakalpak edebiyatı millîliği, psikolojik özelliklerinin genişliği; Karakalpak halkının hayatını bütünüyle tasvir etmesi vb. sebepleriyle Karakalpak edebiyat tarihinde yeni bir dönemin ifadesi olmuştur. Bu yüzden edebiyat araştırmacıları, XIX. asrı, Karakalpak yazılı edebiyatının oluşma ve gelişme devri olarak görürler. Künhoja, Ejiniyaz ve Berdak gibi şairlerin şiirlerinin, artık elle yazılması ve bunların elyazmalarının miras olarak saklanması “yazılı” edebiyatın en önemli özelliğidir.

XIX. asrın sonu ve XX. asrın başlarındaki Karakalpak edebiyatı

Devrin tarihi-siyasi özelliklerine kısa bir bakış

XIX. asrın sonu ve XX. asrın başındaki Karakalpak edebiyatının gelişmesi, devrin siyasî- ekonomik durumları ile sıkı bağlantılıdır. Türkistan coğrafyasında, bu devrin en önemli hadisesi, Türk halklarının Rusya’ya bağlanmasıdır. Karakalpakların Rusya’ya ilhakı, kendi sosyal hayatlarında da önemli değişiklikler meydana getirir. Yeni imalathaneler ve iş yerleri açılır, balıkçılık ve tarım gelişir; ürünler dışarıya (Rusya’ya) satılmaya başlanır. Rusya ile sıkı münasebet, Karakalpak kültürünün gelişme ve değişmesine de tesir eder. Rusların ileri gelen kültür adamları ve edebiyatçıları, Karakalpak edebiyatı ve kültürü ile doğrudan ilgilenmeye başlar. Yine de Karakalpak halkının Rus yönetimine karşı memnuniyetsizliği, bağımsızlık için mücadeleleri; aynı zamanda Hive’ye bağlı Karakalpakların, hanın adil olmayan siyasetine karşı çıkışı, yapay yolla ikiye bölünen Karakalpak halkının birleşmesi ideali, kesintiye uğramaz. Karakalpak halkının tarihinde görülen en önemli olaylardan biri, 1916 yılındaki işçilerin ayaklanmasıdır.

Devrin edebi karakteri

1905-1907 yılları arasındaki Çarlık Rusya’sına karşı yapılan ayaklanma hareketleri ve Bolşevik düşüncenin gelişmesi, ister istemez edebiyata da tesir eder. Sanat ve edebiyat meselesinde teorik ve pratik bakımdan temel fikir veya prensip, o ideal veya prensibin sadece görüntü vermesi değil, devam etmesi, süreklilik kazanmasıdır. Bu yüzden XIX. asrın sonu ve XX. asrın başındaki Karakalpak şairlerinin çoğunda halkçı edebiyat” göze çarpmaktadır.

Edebi münasebetler

Karakalpak edebiyatının Rus ve diğer komşu halkların edebiyatı ile münasebeti aslında eski devirlere kadar gider. Onlar, Karakalpak halkının siyasî, manevî, kültürel hayatına belli ölçülerde tesir etmişlerdir. Bu münasebetler XIX. asrın sonu ve XX. asrın başında da güçlüdür. Edebî münasebetlerin bir yolu da edebî tercüme ve aktarmalardır. Sözü edilen devirde Karakalpak şairleri, Rus edebiyatının ünlü isimleri ile tercümeler yoluyla tanışır. Özbek, Kazak, Türkmen ve diğer Türk halklarının edebiyatı ile Karakalpak edebiyatı arasındaki münasebetler de zaten eskiden beri var olan münasebetlerdir. Bu münasebetler, XIX. asrın sonu ve XX. asrın başlarında daha da güçlenir.

Devir edebiyatının teması ve türleri

Bu devirdeki şairlerin ana teması, sosyal adaletsizliktir. Fakat sadece sosyal adaletsizlik değildir. Onlar, insanlık, hamiyet, iyi ahlâk, çalışkanlık, yurt (halk) için dertlenme, sevgi, nasihat gibi temaları da işlemişlerdir. Devir edebiyatının türlerine bakıldığında ise lirik ve epik (destanî) türlerin, hiciv (satira) ve mizahın, atışmaların devam ettiği ve geliştiği görülür. Ayrıca “fabl” (timsal) türü de bazı şairlerin şiirleri arasında yerini almıştır. Hiciv ve mizah, Karakalpak edebiyatında eskiden beri işlenen ve kullanılan temalar idi.

Kısaca özetlemek gerekirse XIX. asrın sonu ve XX. asrın başları, Karakalpakların medenî ve kültürel tarihinde farklı bir dönemi içine alır. Bu devrin en önemli hadisesi, Rusların Orta Asya ve Batı Türkistan’a hâkim olma isteklerinden kaynaklanan savaş ve mücadelelerin ortaya çıkmasıdır. Bu devir şairlerinin şiirlerinde geniş bir dünyayı ve çevreyi görmekten ziyade, kendi yaşadığı bölgeyi veya köyü bulabilmekteyiz. Yani bu devrin edebiyatı, sadece Karakalpak yerleşim yerlerinin (köy, kolhoz, şehir vb.) hâl ve ahvalini ifade etmekle sınırlı kalmıştır denilebilir.

XX. Yüzyıl Karakalpak Edebiyatı

XX. yy. Karakalpak edebiyatı, Ekim devriminin şekillendirdiği bir edebiyattır. Bu devir edebiyatı için Karakalpak Sovyet edebiyatı tabiri yaygın şekilde kullanılır. Karakalpak Sovyet edebiyatının ortaya çıkışı ve gelişmesi devri, Karakalpak halkının hayatındaki en önemli tarihî olgulardan biridir. Sözlü ve kısmen de yazılı halde bulunan Karakalpak edebiyatı, Ekim devriminden sonra (1917), devrimin ideolojisi doğrultusunda şekillendi. Sosyalist edebiyatın temel fikir ve (1917), devrimin ideolojisi doğrultusunda şekillendi. Sosyalist edebiyatın temel fikir ve sanat anlayışı, Karakalpak Sovyet edebiyatının da fikir ve sanat görüşü olarak benimsendi. Karakalpak Sovyet edebiyatını temsil eden yazarların eserlerinde Rus Sovyet edebiyatçılarının ( M. Gorki, V. Mayakovski ve diğerlerinin) fikir ve sanat anlayışlarının etkisi açıkça görülür. Bunun sonucu olarak Karakalpak Sovyet edebiyatında siyasî lirik şiirlerle sosyal manzumeler gelişip çoğalır; drama ve tiyatro sanatı teşekkül edip gelişir. Karakalpak Sovyet şiirinin ortaya çıkışı XX. yy. başlarına denk gelir. Yeni Karakalpak Sovyet şiiri, devrimden önceki Karakalpak şiirinden sosyalist içeriği, fikrî teması ile ayrılır. Bu dönemde yazılan şiirler, daha çok propagandaya yönelik olarak yazılan küçük şiirlerden ibarettir. 1920’li yılların ortalarında ve 30’lu yılların başlarında Karakalpak edebiyatında yeni ve genç Karakalpak drama sanatçıları ortaya çıkar.

Bu zamana kadarki Karakalpak edebiyatında sözlü halk edebiyatının masal, efsane, anekdot gibi bazı mensur eserlerinin dışında gerçek ve modern anlamda mensur eserler (hikâye, roman vb.) yoktu. Birinci Dünya Savaşı öncesi, yazarlar pek çok hikâye ve nesir yazıları yazarlar.

Karakalpak halkının ağır hayat şartları anlatılır. Karakalpak edebî tenkidiyle edebiyat araştırmalarının ortaya çıkışı da bu yıllara tesadüf eder. Yazılı basında ilk kez edebî tenkit makaleleri görünmeye başlar. Karakalpak Sovyet edebiyatı, gelişmesinin ikinci basamağı sayılan 30’lu yıllarda biraz daha güçlenir. Bu dönemde Karakalpak edebiyatı şiir, nesir ve drama türlerinde yeni eserlerle zenginleşir. Söz konusu eserlerdeki temalar vatan (Sovyetler Birliği toprakları) , parti (Komünist Partisi) , Sovyet ordusu, Lenin, kadın erkek eşitliği, kolhoz hayatı, kültür ve bilime teşvik gibi temalardır. Şiir alanında yürüyen genç şairler, ilk zamanlardaki küçük şiirler yerine daha büyük ve köy hayatını vb. anlatan şiirler yazmaya başlarlar. Aynı şekilde yazarlar da daha çaplı, uzun nesirler (hikâye vb.) ve tiyatro eserleri kaleme alırlar. Bu yıllarda edebî tercümeler de canlanır. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Karakalpak yazarları, ateşli mısra ve satırlarla halkı düşmanla savaşmaya çağırır. Savaş yıllarındaki edebiyatın konusu, doğal olarak “Sovyet halkı”nın “Faşist” baskılara karşı kahramanca mücadelesini tasvir, “Sovyet insanı”nın vatanseverliği ve kendi vatanına tam teslimiyeti, düşmanlara duyulan kin ve nefret duygusudur.

Savaştan sonraki devirde Karakalpak edebiyatı, yeni bir atılım içine girer. Alınan kararlardan sonra Karakalpak yazarlarının eserlerinde, devrin “Sovyet” temasına doğru bir dönüş, kuvvetle kendisini hissettirir.

Savaştan sonraki devirde drama türünde de ilerlemeler göze çarpar. Aymurzayev’ in “Aygül-Abat” (Aygül ve Abat) , “Berdak”;S. Hojaniyazov’ un “Süymegenge Süykenbe” (Sevmeyene Dayanma/ Güvenme), “Talvas” (Çırpınma/ Gayret) vb. piyesleri yazılıp sahnelenir. Yine de Karakalpak dramasının diğer türlere göre geri kaldığını söylemek yanlış olmaz. Bunda fikrî ve sanatsal yönün zayıflığı en önemli nedendir. Savaştan sonraki dönemde Karakalpak nesri de hayli gelişme göstermiştir. Pek çok hikâye ve denemenin yanında ilk kez hacimli nesir örnekleri, romanlar yazılır. Bu gelişmeler sonucunda Karakalpak nesri ön plana çıkar ve Karakalpak edebiyatının türlerinden biri haline gelir. Savaştan sonraki devirde edebî tenkit ve edebiyat araştırmaları alanında da büyük gelişmeler yaşanır. Karakalpak edebiyat araştırmacıları ile folklorcuları, bir yandan folklorik eserleri öte yandan XVIII. ve XIX. asır şairlerinin şiirlerini toplamaya ve üzerinde araştırmalar yapmaya başlarlar. XX. yüzyıl, hatta XXI. yüzyılda yaşayan günümüz şair ve yazarları, güçlü ve değerli eserler ortaya koymuşlar ve koymaya devam etmektedirler.