ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATLARI II - Ünite 5: Çağdaş Kırgız Edebiyatı Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 5: Çağdaş Kırgız Edebiyatı
Kırgız Sözlü Edebiyatı
XX. yüzyıla kadar yazılı edebiyatları olmayan Kırgız Türklerinin çok zengin bir halk edebiyatı vardır. Halk edebiyatına nazım türleri hâkimdir. Halk edebiyatı türleri içerisinde destan ve halk hikâyeleri önemli bir yer tutar. Destanlar arasında Manas, Kurmanbek, Er Tabıldı, Kedeykan, Olcobay Menen Kişimcan gibi destanların yanı sıra, eski âdetlerle ha- yat pratikleri hakkındaki şiirler, bilmeceler, atasözleri, kahramanlık destanları, hikâye ve masallar, efsaneler, dini ve lirik şarkılar zengin Kırgız Folklorunun önemli türleridir.
Destanlar arasında, Manas Destanı Kırgız sözlü edebiyatının şaheseri ve aynı zamanda dünya edebiyatının en uzun destanıdır. 500.000 beyitten fazla olan bu destan, bugüne kadar sözlü olarak manasçılar tarafından getirilmiştir. Keldibek, Maymanbay, Timbek, Sagımbay Orazbakoğlu, Sayakbay Karalayoğlu önemli manasçılardır.
Kahraman Manas için nelerin önemli olduğuna bakıldığında bir halkın millet olması yolunda gerekli olan her türlü özelliği onda görmek mümkündür. Yiğit Manas için her şeyden önce şunlar önemlidir, kıymetlidir, kutsaldır: Atayurt yani ülke kutsaldır, onun bağımsızlığı, özgürlüğü, kendi kendine yeterliği kutsaldır. Aladağ’ın birlik ve bütünlüğü, çalışkan halkın ihtiyaçları önemli ve kutsaldır. Ana dil kutsaldır. Gerçek dostluk ve fedakârlık kutsaldır. Atayurtta yürütülen helâl işler kutsaldır. Memleketin, halkın önündeki farz, ar ve namustur. Geçmişten beri süzülüp gelen örf ve âdetler kutsaldır. Ana kutsal, baba kutsaldır. Büyüğüne hürmet gösteren, kadınların kadir kıymetini bilen, misafirperverlik kutsaldır. Dağların ak zirveleri gibi temiz edep ve iman kutsaldır. İşte Manas destanı bütün bu özellikleri taşıdığı için Kırgız halkının gözünde kutsaldır: Kısacası Manas destanı sayesinde, atalarının iç dünyasında yer tutmuş olan Manas ruhu sayesinde Kırgız halkı ahlaklı, namuslu, dürüst, saygın olmuşlardır. Bu destan geçmişten günümüze kadar her an Kırgız halkına ilham kaynağı olmuştur.
Mitler ve efsaneler, Kırgızların doğaya, topluma, dünyaya olan bakış açılarından, davranışlarından, örf ve âdetlerinden, hayallerinden çıkmıştır. Kırgız mitleri ve efsaneleri teşhis sanatı denilen canlandırma yani anemist, bir eşyaya tapınma yani fetişizm veya totemizm ve olağanüstü güçlerle, büyüyle doludur. Mesela “Tootay Mergen cana üç arkar” (Tootay Mergen ve üç dağ keçisi), “Kayberendin Eesi” (Yok olanın sahibi), “Döötü Usta cana İtelgi” (Döötü Usta ve İtelgi/mitolojik bir kuş), “Kız Küyöö” (Kız damat) vb. mitler ve efsaneler mevcuttur.
XX. Yüzyılda Kırgız Yazılı Edebiyatı
Kırgızlarda yazılı edebiyat 1920’lerden sonra gelişmeye başlamıştır. Ekim 1917’deki Bolşevik İhtilâlinden sonra alınan önemli kararlarla Orta Asya coğrafyasında okullaşmaya önem verilmiş ve halkın eğitimden geçirilmesi kararlaştırılmıştır. Bu kararın uygulanması ile halk arasındaki okuma-yazma oranı önemli derecede artmıştır. Elbette rejimin kendi prensiplerini bu şekilde halka ulaştırabileceğini düşündüğünü de göz ardı etmemek gerekir. Nitekim eğitim sayesinde 20’li yılların ilk yarısında gazeteler yayınlanmaya başlanmış ve bu gazetelerde de Kırgız yazılı edebiyatının ilk örnekleri görülmeye başlanmıştır.
Kemal Göz’ün Salican Cigitov’dan aktardığına göre, okudukları okullarda eğitim gördükleri diller ve okutulan kitapların dillerinin Kazakça ve Tatarca olmasından dolayı Kırgız Edebiyatı tarihinin ilk simalarından olan Sıdık Karaçev’in ilk eserleri Tatarca olarak Tatar gazetelerinde yayınlanmıştır. Diğer taraftan Kasım Tınıstanov’un da ilk şiirleri Kazak Türkçesinde yazılmış ve Kazak gazetelerinde yayınlanmıştır. Üniversite öğrencileri de Erkin Caş adında bir duvar gazetesi ile Tunguç Adım adındaki el yazısı ile çoğaltılarak yayınlanan dergiyi yayınladılar. Bu gazete ve dergilerde Kırgızca şiirler, makaleler, kısa öyküler yayınlanıyordu.
Sadece yüksek okullarda değil köylerdeki okullarda da eğitim alan öğrencilerin ve öğretmenlerin Kırgızcayı yazı dili haline getirme çabaları mevcuttu. Kırgızca kaleme alınan şiirler, makaleler Kırgızca olarak Kazakça yayımlanan gazetelerde basılmıştı. Örneğin 1919-24 yılları arasında Alma-Ata’da Kömek adlı Kazakça yayımlanan gazetede ve Taşkent’te Ak Col gazetesinde, Şolpan , Cas Kayrat dergilerinde genç Kırgız yazarlar Kasım Tınıstanov, Sıdık Karaçev, O. Lepesov, A. Tokombaev, K. Bayalinov, C. Tülögabılov, İ. Kudaybergenov, M. Bayçerikov’un şiirleri ve öyküleri yayınlanmaya başlamıştı.
Kırgız Türkçesi ile yazılan ilk eser 1911’de çıkan Moldo Kılıç Şamırkanuulu ’nun Zilzala adlı ırlar kitabıdır. 1924 yılında çıkmaya başlayan Erkin Too gazetesi ve Leninçil Caş gazetesi, edebî eserlere geniş yer vermiştir. Sovyet devresinde kültür ve edebiyat alanında büyük bir teşkilatlanma olmuş ve çok zengin sözlü bir geleneği olan Kırgız yazılı edebiyatı, bu yüzyılda giderek gelişmiştir.
Toktogul Satılganov ve Togolok Moldo , Sovyet Kırgız Edebiyatı’nın ilk şairleridir. Şiirlerinde yeni Sovyet ideolojisini överek, rejim doğrultusunda eserler vermişlerdir. Bu dönemde, milliyetçi fikirleriyle öne çıkan ve şiirlerinde Kazak ve Kırgız toplumlarında sınıf çatışması olmadığını belirterek, anti-sosyalist temaları işleyen Kasım Tınıstanov da önemli bir şahsiyettir.
Kırgız akınlarının en ünlü ve büyüğü olan Toktogul Satılganov 1864’de Ketmentöbö ilinde Kuşçusuu köyünde doğdu. Onun akın olmasında kendi yaşadığı zor dönem, sözün değerini bilen anne-babasından işittikleri ve kendisinden önceki sanat adamlarının örnekleri etkili oldu. Sanatçılığının ilk dönemlerinde kendi yaşadıklarını anlatan “Alımkan”, “Nasılkan” gibi aşk şiirleri, toplumdaki olumsuzlukları eleştiren “Beş kaman”, “Arzımatka” şiirleri, insan hayatını açıklayan felsefi şiirleri, “Emne Kızık” yani “Ne ilginç” şiiri, “Güldöp al” yani “Eğlen, hayatın tadını çıkar” gibi şiirleri vardır. Satılganov, Ekim ihtilalinden sonra yeni dönemi öven şiirler de yazmıştır.
Satılganov, sadece bir akın değil aynı zamanda bir aytışçı yani ozan atışmalarına katılan bir şair idi. Çok zeki olması, hızlı ve güzel cevaplar verebilmesi, üstün kabiliyeti sayesinde Naymanbay ve Arzımat gibi büyük akınları aytışlarda yenmeyi başarmıştır.
Komuzu (kopuz) ustalıkla çaldığı için zamanının ünlü kopuzcularından olmuştur. “Caş Kıyal” (Genç Kıyal), “Güldöp al” ve “Alımkan” küyleri yani sözlü ezgileri, “Toguz kayrık” (9’lu kopuz metodu), “Çon kerbez”, “Min Kıyal” yani “Bin hayal” gibi küyleri (ezgileri) onun usta kopuzcu ve besteci olduğunu göstermektedir Togolok Moldo ’nun gerçek ismi Bayımbet Abdrahmanov’ dur. Tanrı Dağı’ndaki Kurtka olarak bilinen bölgede 1866’da doğdu. Bu yıllar Kırgız halkının yaşadığı sıkıntılı dönemlerdir. Düşmanların ortasında kalmış Kırgız halkı, bir taraftan Çin diğer taraftan Hokand Hanlığı’nın baskısı yüzünden Rus Çarına sığınmak zorunda kalmışlardır. Togolok Moldo, eğitimini çevredeki din mektebinde aldı. Bu eğitim onun almış olduğu ilk okuma-yazma eğitimi oldu. Küçük yaşta babasını kaybetti. Bu yüzden iç dünyasında derin yaralar açıldı ve hissettiklerini şiirlerine aktardı.
Kasım Tınıstanov kısa süren ömrüne pek çok çalışmayı sığdırdı. Genç yaşta iken İslamî usülde aldığı eğitimi Rus tarzında eğitim ile tamamladı. 1919’da gittiği Taşkent’te Kazak- Kırgız Eğitim Enstitüsü’nde okudu. Okul yıllarında şiir yazmaya başladı. 1925-1926 arasında Kırgız otonom vilayetinin Akademi Merkezi Başkanlığını yürüttü. Erkin Too gazetesinin redaktörlüğünü yaptı.
Sovyetler Birliğinin İlk Yıllarında Kırgız Edebiyatı
1920’li ve 1930’lu yıllarda Kırgız Edebiyatı, Sovyet rejimine uygun bir edebiyat meydana getirir. Aalı Tokombayev , Coomart Bökönbayev ve Kubanıçbek Malikov bu dönemin önde gelen edipleridir. Halkların kardeşliği, Ekim ihtilâlinden sonra Kırgız Türklerinin siyasi ve sosyal alanda kaydettiği gelişmeler, toplum yararı için fedakârlık gösterme, feodal bağlardan ve burjuva geleneklerinden kurtuluş belli başlı temalardır.
Coomart Bökönbayev , akın ve dramaturg yani oyun yazarıdır. Onun ilk “Cer alan kedeylerge” yani “Yer alan fakirlere” isimli şiiri 1927’de yayımlanmıştır. Emgek Tölü (Emek, 1933), Altın Kız (1934), Coomarttın Irları (Coomart’ın Şiirleri, 1936), Komuz, 1938, Çabuul (Çapul, 1944) isimli kitapları yayımlanmıştır.
İkinci Dünya Savaşına dair “Koş Ala-To uulun ketti maydanga” (Hoşçakal Ala-Dağ, oğlun gitti cepheye) isimli şiiri, “Acal menen Ar-Namıs” (Ecel ile ar-namus), “Çepten erdin küçü bek” (Cephede er güçlü) gibi şiirlerini yazmıştır.
II. Dünya Savaşı ve Sonrasında Kırgız Edebiyatı
II. Dünya Savaşı yıllarında ve sonraları Sovyet topraklarının korunması, kahramanlık ve fedakârlık temaları revaç bulup, daha çok savaş konuları işlenir. Süyünbay Eraliyev, E. Uzakbayev, Sooronbay Cusuyev ve Rusya’yı, Rus insanını anlatan şiirleri ile dikkati çeken
A. Osmanov bu dönemin belli başlı isimleridir. 1950’li yıllarda gelenekçilik ve yenilikçilik konuları tartışılmaya başlanır. Bazı yazarlar ve eserler tenkit edilir. Altmışlı ve yetmişli yıllarda ideolojiye ve Lenin’e duyulan hayranlık yeniden işlenir. Seksenli ve doksanlı yıllarda Sovyet temaları, Kırgız Türklerinin edebiyatından çıkar, geçmişteki yanlışlıklar eleştirilmeye başlanır.
Süyünbay Eraliyev 1921’de doğdu. 1941’de 20 yaşında iken II. Dünya Savaşı’na katıldı. Cephede savaşırken yaralandı ve 1944’de geri döndü. Talas vilayetinde gazetede çalış- maya başladı ve Dostoruma Kat yani Dostlarıma Mektup adlı kitabı yayınlandı. Gazetede çalıştığı yıllarda şiirlerini kesintisiz olarak yayınlama fırsatı buldu. Şiirlerindeki dili sade, fakat derin anlam yüklüydü. Okuyucuları onun sade dille yazdığı şiirlerini benimseyerek okudular.
Her türlü engel ve güçlüklere rağmen genç Ak Möör ile Bolot’un buluşma sahnesi olan Göl ile ak kuğu manzarası bu epik şiirde sanatkârane bir tarzda anlatılmıştır.
Sooronbay Cusuyev 1925’te doğdu. Kırgız Halkının Toktogul Ödülü sahibi yazar ve şair olan Cusuyev, 1950’li yıllardaki Kırgız edebiyatına önemli katkılarda bulundu. Öğrencilik yıllarındaki ilk şiir denemelerini Emnelikten Süyömün yani Neden Seviyorum adlı şiir kitabında yayınladı. Moskova’da almış olduğu edebiyat eğitimi onun edebiyat alanındaki gelişimine katkıda bulundu.
Alıkul Osmonov 1915’te Çüy bölgesinde Cayıl ilçesinde Kaptal-Arık kışlağında doğdu. Küçükken yetim ve öksüz kaldı. Yetimhanede büyüdü. 1927-1928’de Tokmok’taki yetimhanede eğitim aldı. Daha sonra Bişkek Yetimhanesine geçti. Orada Pedagoji Yatılı Okulu’nda eğitimine devam etti. Hastalığı yüzünden ayrılmak zorunda kaldı. Çabuul edebî dergisinde çalıştı.
Sıdık Karaçev (1901-1937) Sovyet dönemi edebiyatının gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Şiirlerini genellikle 1918’de yazmıştır. Eserleri Kazak, Tatar, sonradan da Kırgız dergilerinde yayımlanmıştır. Dram ve nesir türünde eser veren ilk Kırgız sanatçılarındandır.
Onun öyküleri (“Üylönüüdön kaçtı” yani Evlilikten kaçtı, “Süygönünö koşula albadı” yani Sevdiğine ulaşamadı, “Armanduu eki caş” yani Kederli iki genç), hikâyeleri; (Erksiz Kündördö, Erik Tanında) realist nesirin ilk ürünleridir.
Cengiz Aytmatov (1928-2008)
Kırgız edebiyatının en büyük ismi, Cengiz Aytmatov’dur. Aytmatov, dünyanın en büyük romancılarından birisi olarak kabul edilmektedir. Aytmatov’un eserleri pekçok ülke diline çevrilmiştir. “Cemile” adlı hikâyesiyle ünlenen Aytmatov’un; Yüzyüze, Selvi Boylum, İlk Öğretmen, Deve Gözü, Toprak Ana, Gülsarı, Beyaz Gemi, Gün Olur Asra Bedel, Dişi Kurdun Rüyaları gibi hepsi şaheser niteliğinde olan birçok roman ve hikâyesi bulunmaktadır.
Tölögön Kasımbekov , Kırgız edebiyatının son yıllarda öne çıkan ve tarihî romanları ile dikkat çeken bir yazar olmuştu. 1931’de Canı Coş ilçesinde Ab Col köyünde doğdu. Kırgızistan Devlet Üniversitesi Filoloji bölümünden 1957’de mezun oldu. 1956’da Kırgızistan halk yazarı oldu. Ala-Too edebiyat dergisinde sorumlu sekreter ve (1960- 1966) genel yayın yönetmeni (1966- 1971) görevlerinde bulundu. Daha sonra çeşitli yayınevlerinde, yazarlar birliğinde ve çeşitli idarî görevlerde bulundu. İlk öyküsü “Cılkıçının uulu” yani “Çobanın oğlu” 1952’de Sovettik Kırgızstan, bugünkü Ala Too dergisinde basıldı. Kendi hayatını anlatan “Adam bolgum kelet” yani “İnsan olmak istiyorum” adlı hikâyesi 1960’da yayınlandı. Yazarın tercüme edilerek Türkiye’de de basılan önemli eseri Sıngan Kılıç yani Kırılan Kılıç adlı tarihî romanı üzerine pek çok olumlu tepki aldı. İki ciltlik eserde 1842-1876 yılları arasında Hokand Hanlığı döneminde Kırgızların hayatı ile halkın sosyo-politik ve sosyo-ekonomik durumunu anlattı.