ÇALIŞMA EKONOMİSİ - Ünite 6: Eğitim Ekonomisi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: Eğitim Ekonomisi

Giriş

Eğitimin getirisi, eğitim politikası ve eğitimin kalitesi, eğitim ve sanayinin etkileşimi, eğitimin ekonomik büyümeye etkisi ve eğitimin finansmanı gibi konuları kapsayan “ Eğitim Ekonomisi ”, iktisadın oldukça geniş kapsamlı ve gittikçe gelişen bir alt disiplinidir.

İyi bir meslek/iş sahibi olmanın birinci koşulu olarak “kaliteli” eğitim veren bir üniversite diplomasının ya da çeşitli eğitim sertifikalarının aranır hale gelmesi, 1950’lerden itibaren dünya ekonomilerinde farklı düzey ve yoğunlukta gözlenmektedir.

İnsanların eğitim talep etmesi ve okullaşma oranlarında hızlı artış yaşanmasının arkasında ne yatmaktadır? Bu soruya verilebilecek başlıca yanıtlar şunlardır:

  • Uluslararası verilere bakıldığında, eğitimin kadın/erkek işgücüne katılımı ve istihdam olanaklarını artırdığı gözlenmektedir.
  • Eğitim düzeyi ile ücret/kazanç arasında doğru orantılı ve kuvvetli bir ilişki söz konusudur.
  • Düşük gelir düzeyine sahip ülkelerde, eğitimin ilk düzeylerine yapılan yatırımın getirisi yüksek iken, gelişmiş ülkelerde, eğitimin üst düzeylerine yapılan yatırımı getirisi yüksektir.

Eğitim Talebi

Eğitim, sağlık gibi her şeyden önce uluslararası yasalarla teminat altına alınan, evrensel insan hakları arasında sayılan ve kendine has özellikleri olan bir hizmet türüdür. Eğitim hizmetinin kendine özgü bazı özellikleri vardır. Bunlar;

  • Sağlık bakımı için talep öngörülemez ve rastlantısaldır. Bu yüzden sağlık sigortası vardır. Okula gitmenin maliyeti önceden kestirilebilir.
  • Eğim, sağlık hizmetlerinde olduğu gibi sigortalanarak finanse edilemez.
  • Sağlık hizmetleri genelde acil müdahale gerektirirken, eğimde genel olarak bir acil müdahale söz konusu değildir.
  • Eğitim bir süreci ifade eder.
  • Eğitim zaman isteyen bir süreçtir.
  • Eğitim bir standartlaşmayı zorunlu kılar. Eğitim hizmetleri, sağlık hizmetlerine göre daha fazla standartlaşmıştır. Bu yüzden eğitim hizmetinin kalitesini aynı seviyede tutmak ve kontrolünü sağlamak daha kolaydır.
  • Eğitim hizmeti bir “yarı-kamusal mal” niteliğindedir.
  • Eğitim ve sağlık hizmetleri için piyasa aksak rekabetçi olarak tanımlanır. Çünkü piyasada bilgi eksikliği vardır ve tüketiciler arasında dağılım asimetriktir.

Eğitim-toplum-ekonomi ilişkisi, eğitimin bireyden istenen ve beklenen davranışları oluşturma işlevi açısından bazı eleştirel sosyolojik argümanlara sahiptir. Bu argümanlar;

  • Tarihi ulus devletlerin doğuşundan itibaren eğitimin bireyler arası eşitlik temelinde “istenen ve beklenen” birey modeline uygun eğitim içeriğinin oluşturulması hedeflenmektedir.
  • Ortak bir dil ve merkezi yapılanmaya sahip ulusal bir eğitim sisteminin oluşması gereklidir.
  • Oluşturulan eğitim sistemi, devletin ideolojik bir aygıtıdır.
  • Eğitim temel insan hakları arasında yer alır.
  • Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Eğitim paralı hale gelirse eğitimde fırsat eşitliği kalkar.
  • Özelleştirmeler ve eğitimin paralı hale gelmesi, bir anlamda fırsat eşitliğinin kalktığının bir ifadesidir.
  • Eğitim hakkı bireyin toplumdan dışlanmasını ve ayrımcılığa uğramasını engelleyecek bir işleve sahip olmalıdır.

Beşeri Sermaye Yatırımı Olarak Eğitim

Eğitimin bir tüketim malı olarak ele alındığı neo-klasik modelde, standart fayda maksimizasyonu varsayımı çerçevesinde, insanlar okula, üniversiteye gider çünkü yeni bilgi elde etmekten hoşlanırlar. Bu durumda, ilave bilgi elde etmenin marjinal faydasını, bu bilgiyi elde etmek için harcadıkları zaman açısından marjinal maliyetine ya da fırsat maliyetine eşitleyerek optimal eğitim talebini yaratırlar. Böylelikle, herhangi bir lüks mal için söz konusu olduğu gibi, gelir etkisi yardımıyla, gelir arttıkça optimal eğitim talebi daha da hızlı artar.

Şikago İktisat Okulu: Beşeri Sermaye Modeli: 1950’lerde eğitim harcamaları, aynen makine, teçhizata yapılan yatırım harcamaları gibi ele alınmıştır. Beşeri sermaye yatırımının amacı, gelecekte daha yüksek gelir elde etme olarak formüle edilmiştir. 1980’ler ve 1990’larda eğitim, yeni büyüme teorilerinin benimsenmesiyle, bireyin verimliliğinin artırılmasından öte, diğer iktisadi birimlerin etkinliğini yükselten ve böylece milli gelirdeki artışa kaynaklık eden bir unsur olarak ele alındı.

Beşerî sermaye modeli, arz yönlü neo-klasik bir model olarak, beşerî sermaye yatırımı yapan bireylerin işgücü piyasasında, işyeri eğitimine nasıl yatırım yaptıklarını, bireylerin yaş-kazanç profillerini ve kadın-erkek ücret farklılıklarını analiz eder.

Bireyin, zorunlu eğitimi, zorunlu olmayan eğitim, tıbbı bakım gibi faaliyetler beşerî yatırım olarak tanımlanır ve insanlar sahip olduğu bilgiden, yetenekten ve sağlıktan dolayı sahip oldukları değerler birbirinden ayrılmaz.

Beşerî sermaye modelinin dayandığı dört varsayım vardır. Bunlar;

  • İşçiler ve işverenler rasyoneldir ve tam rekabetçi işgücü piyasası etkin çalışır.
  • Ücret beşeri sermayenin bir fonksiyonudur.
    W= r. H
    r= beşeri sermayenin getirisi
    H= beşeri sermaye stoku
  • Beşeri sermaye yatırımı fiziksel sermaye yatırımı gibidir, yani makine ve teçhizata yapılan yatırıma benzer.
  • Beşerî sermaye yatırımı, verimlilik ve ücret/kazanç düzeyi arasında doğru orantılı ve kuvvetli bir ilişki vardır.

Beşerî yatırımın toplam maliyeti, parasal olarak ve fırsat maliyeti olarak hesaplanır. Parasal maliyet kişinin üniversiteyi bitirinceye kadar harcadığı tüm masraflardır.

Eğitime Yapılan Yatırım: Aşağıdaki şekilde bireyin üniversite eğitimine yatırım yapma kararı kazanç) +), maliyet (-) ve deneyim ilişkileri açısından ele alınmıştır. Birey lise mezunu olarak bir işe girdiğinde, tecrübe kazanç profilinin EF olacağını umuyor. Üniversiteye giderse, 4 yıl boyunca yıllık OA kadar harç, kitap, yol parası vb. masrafları olacak; mezun olduktan sonra OC kadar YTL kazanmayı bekliyor. Üniversite mezunu olarak elde edeceği ücretin, lise mezunu olarak işe girdiği zaman elde edeceği ücretten OE kadar daha yüksek olacağına inanıyor. Bu ücret fazlalığı tüm çalışma yaşamına yansıtıldığında eğer üniversiteye giderse bireyin tecrübekazanç profili ABCG olacaktır.

İşyerinde Eğitim: Beşeri Sermaye Teorisi, bireylerin verimliliklerini sadece zorunlu eğitimle değil, iş başında değişik iş becerilerini geliştirerek de artıracağını ileri sürer. İş yerinde eğitim, genel amaçlı eğitim ve firmaya özgü eğitim olarak ikiye ayrılır.

Genel Amaçlı Eğitim: Sadece eğitimin verildiği işyerinde değil, tüm işkolunda geçerli olan bu eğitim temel bilgisayar kullanımı, muhasebe teknikleri, marangozluk gibi mesleklere yönelik temel eğitimi kapsar.

Firmaya Özgü Eğitim: Sadece eğitimi veren belirli firmada işçinin verimliliğini artıracağı ve bu nedenle transfer edilemeyeceği varsayılan eğitimdir.

Eğitim İstihdam İlişkisi: Daha iyi iş olanakları için veya ekonomik büyümeyi hızlandırmak üzere eğitime yatırım yapmayı ifade eder. Birleşmiş Milletler, OECD, Dünya Bankası hükümetler gibi hayat boyu eğitim ve çok kültürlülüğün yaratıcısı ve yaygınlaştırıcısı kuruluşlar, çevre sorunları ve insan hakları konularıyla uğraşan global sivil toplum kuruluşları ve basın-yayın, bilgisayar, enformasyon ve kar amacı güden eğitim sektöründe faaliyet gösteren çok uluslu şirketler eğitim-istihdam ilişkisinde gündemin parçalarını oluşturur.

Beşeri Sermaye Teorisine Yöneltilen Eleştiriler

Beşeri Sermaye Teorisine Yöneltilen Eleştiriler dört başlıkta toplanabilir. Bu eleştiriler şunlardır:

Eleme yaklaşımı; işveren bir kişi işe alırken ve onu yetiştirirken ve eğitim için birtakım masraflar yapacaktır. Eleme yaklaşımı da işveren, söz konusu maliyetleri azalmak için çalışanları bu masrafları en aza indirecek şekilde yapar.

Kurumcu iktisat: Katmanlı işgücü piyasaları yaklaşımı ; birey üzerinden analiz yapmayıp kurumlar üzerinden analiz yapar. İşgücü piyasalarında sendika, büyük ölçekli firmalar gibi kurumlar işe almadan, kariyer ilerlemesine ve ücretlere kadar belirleyicidir. İşverenler, işçilerin verimliliği ile ilgili eksik ilgiye sahiptir ve işe almadan önce adaylar arasında bir eleme yaparlar. Eğitim maliyetleri düşük olanları seçerler ki bu kişilerin eğitim düzeyleri yüksek olduğu için verimlilik için iyi sinyal verirler.

Feminist teoriler; feminizm kadınlar ve erkekler arasındaki mevcut iktidar ilişkilerini değiştirmeyi amaçlayan politikalardır. Görünmeyen kadının emeğinin özgürlüğünü vurgularlar Yapısal ve post yapısalcı feministler ise toplumsal cinsiyet eşitsizliğini bir iktidar sorunu olarak ele alırlar.

Radikal- Marksist eleştiriler; Marksist teori, kapitalist sistemi, sınıf, sömürü, sermaye birikim süreci, artı değer ve toplumsal yeniden üretim gibi kavramları analiz ederler. Meta bu anlamda kapitalist toplumun yapı taşıdır ve piyasada alınıp satılan her şeydir. Genç insanların eğitim talebinin ve meslek seçiminin, bireysel, özgür ve rasyonel seçim değil, sınıf konumlarına göre şekillendiğini savunurlar. Eğitim işlevi kapitalist toplumlardaki gelişmelerden bağımsız ele alınamaz. Sermayenin aşırı birikimi, eğitimin özel sektöre açılması ve teknoloji yoğun üretimde eğitim-istihdam ilişkisinin güçlenmesine yol açmıştır. Eğitime beceri kazanma süreçleri, kalite denetimi, sertifikalar, eğitimciler için performansa dayalı ücret sistemi, mesleki yeterliliklerin bir göstergesi olarak akreditasyon uygulamaları hep standartlaşmaya yönelik uygulamalardır. Bologona sürecinde, üniversiteler, bilimsel bilgi üretiminin kalitesi açısından hesap verebilir, denetlenebilir ve standartlaşmaya hizmet veren kuruluşlar haline gelmektedir.

Bilgi Ekonomisi ve Hayat Boyu Eğitim

Bilgi ekonomisinde işletmeler, sürekli devam eden bir verimlilik arttırma, çevresel talebe tepki verebilme ile örgütsel değişimi gerçekleştirme uğraşısı içinde olma gayretindedir.

Bilgi toplumunun yarattığı okul kültüründe öğretmenlerin yeni roller ve görevler üstlenmesi gerekmektedir. Öğretmen, sürekli olarak bilgilerini yenilemeli, öğrencinin üretilen yeni bilgiye ulaşabilmesinde ona öncülük edebilmelidir. Küresel düzeyde sorumluluk üstlenen ve tutum oluşturan gençlik yetiştirilmesi hedeflenir. Gençlik global düzeyde en uygun duruşu sergileyebilen aynı zamanda yerel gerekleri de göz ardı etmeyen bir gençlik olabilmelidir. Böyle bir gençliğin dönüşümü belirli başlıklar altında irdelenmektedir:

  • Bilgiyi temel alan eğitim programları irdelenecektir.
  • Çocuklara daha fazla tartışma ve araştırma ortamı hazırlanacaktır.
  • Yetişkinler eğitim süreci dışında bırakılmayacak, sürekli eğitim sağlanacaktır.
  • Ansiklopedik bilgilerin depolanması yerine olayların derinliğine anlaşılmasını ve eleştirel düşünmeyi esas alacaktır.
  • Öğrenmeyi öğrenmenin öğretilmesi sağlanacaktır.
  • Sözel ve sayısal zekâyı geliştirmenin yanı sıra, görsel, ritmik ve benlik gelişimi de içermelidir.

Bu değişim süreci literatürde dijitalleşme süreci olarak da değerlendirilmektedir. Dijital ekonomi ya da tekonomi olarak değerlendirilen bilgi ekonomisinin özellikleri Tapscott tarafından 12 madde de ifade edilmektedir.

Hayat boyu eğitim 1970’lerde UNESCO tarafından “bireysel kültürel büyümenin” bir parçası olarak ele alınmıştır. Avrupa Birliği de Lizbon ve Feira Avrupa Konseyi kararları ile yaşam boyu öğrenmeyi örgün eğitim, yaygın eğitim ve enformel eğitim olarak üç başlıkta toplamıştır.

Dijital ekonomi ya da tekonomi olarak değerlendirilen bilgi ekonomisi Tapscott tarafından 12 madde olarak ifade edilmiştir.

  1. Yeni ekonomi bilgi ekonomisidir. Bilgi teknolojileri bir ekonominin bilgi temelli olmasına imkân sağlamaktadır.
  2. Yeni ekonomi dijital bir ekonomidir ve her türlü bilgi, ses, yazı görüntü, hareketli resimler bilgisayar ağları tarafından iletilmektedir.
  3. Yeni ekonomide, sanallaşma önemli rol oynamaktadır,
  4. Yeni ekonomi moleküler bir ekonomidir ve büyük işletmeler tarafından ayrıştırılma ve dinamik biriy ve kurumların oluşturduğu faaliyet temelli olarak yeniden ortaya çıkmaktadır.
  5. Yeni ekonomiler birer ağ ekonomisidir.
  6. Yeni ekonomi ile aracılar ortadan kalkacaktır.
  7. Yeni ekonomide hâkim sektör, bilgisayar, iletişim ve eğlence sektörüdür.
  8. Yeni ekonomi yenilik temelli bir ekonomidir.
  9. Yeni ekonomi, üretici ve tüketiciler arasındaki farkı belirsizleştirmektedir.
  10. Yeni ekonomi bir hız ekonomisidir.
  11. Yeni ekonomi bir küresel ekonomidir.
  12. Yeni ekonomi, güç, güvenlik, eşitlik, kalite, iş hayatı kalitesi gibi birtakım sorunların beraberinde getirmiştir.

Bilgi tolumu sürecinde, yönetim bilgisi, nitelik, beceri ve enformasyon hızı ekonomik rekabet için temel hale gelmiştir. Yüksek becerili emek gücüne, enformasyon teknolojileri için verimliliği arttırama ve yeni hizmetler için talep olacaktır. Lizbon Avrupa Konseyi kararları biliye dayalı ekonomi ve bilgi toplumuna başarılı geçiş için, hayat boyu öğrenme sürecine işaret etmektedir. Bu memoranduma göre,

  1. Örgün eğitim için tanınan yeterlilik sertifikası, belgesi ya da diploma ile belgelenir,
  2. Yaygın eğitim genellikle resmi bir belge ile belgelenmez. Bu eğitim işçi sendikaları gibi kuruluşlar tarafından verileceği için örgün eğitime tamamlayıcı nitelik taşır.
  3. Enformel eğitim ise günlük hayatı izler, zorunlu değildir. Bireylerin bilgi ve becerilerini arttırdığı için beşerî sermaye donanımına katkı kabul edilir.

Hayat boyu eğitimin yaşama geçirilmesinde bazı ilkeler izlenmelidir. Bunlar:

  • Herkes için yeni beceri
  • Beşerî sermayeye daha fazla yatırım
  • Öğretim ve öğrenme yöntemlerinde yenilik
  • Öğrenmeye değer verme
  • Rehberlik ve danışmanlık hizmetlerinin yeniden yapılanması
  • Eğitim hizmetlerinin mekânsal olarak hane halklarına yakınlaştırılması (yerel STK’lar eliyle).