ÇALIŞMA EKONOMİSİ I - Ünite 8: Eğitim Ekonomisi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Eğitim Ekonomisi

Eğitim Talebi

Eğitim ve sağlık, her şeyden önce uluslararası yasalarla teminat altına alınarak evrensel insan hakları arasında sayılan ve kendilerine has özellikleri olan iki hizmet türüdür. İkisinin ortak yanları olduğu gibi farklılıkları da önemli boyuttadır. Farklılıkların büyük bir kısmı, bilgi ve öğrenmeye (ya da hastalık ve tedavi) ilişkin niteliklere dayanmaktadır; diğer farklılıklar ise toplumların eğitim sistemini ve tıbbi bakımı nasıl organize ettiğine bağlı olarak ortaya çıkar.

Okula gitmenin maliyeti önceden kestirilebilir ve okul masrafları cari bütçeden ya da tasarruflardan ya da kamu kaynaklarınca veya gönüllü yardım kuruluşlarınca karşılanabilir. Sağlık bakımı için talep daha öngörülemez/rastlantısal olduğundan, sağlık sigortası için bir piyasadan söz edebiliriz, oysa eğitimin sigortalanması söz konusu değildir. Benzer bir şekilde, sağlık sorunları genelde acil müdahale gerektirebilirken, eğitimle ilgili sorunların çok azı acildir.

İkinci olarak, eğitim genellikle birikimli bir sürece karşı gelir, içine doğduğumuz “cahillik” düzeyinin geliştirilmesini hedefler. Belirli bir alanda alınan eğitim (örneğin daha çok fizik, kimya öğrenmek bir insanın coğrafya bilgisini ilerletmez) ise daha sınırlı biçimde birikimli bir süreçtir; ancak okur-yazar olmak ve hesap yapabilmek her çeşit öğrenmeyi etkiler.

Ortodoks iktisat teorisine göre eğitim ve sağlık hizmetlerinin ortak özelliklerinden en önemlisi, her ikisinin de dışsallıklar yaratması ve yarı kamu malı olmalarıdır. Eğitim ve sağlık hizmetleri için piyasa aksak rekabetçi olarak tanımlanır, zira piyasada bilgi eksikliği olduğu ve bilginin üretici ve tüketiciler arasındaki dağılımının asimetrik olduğu varsayılır. Bu nedenle, Ortodoks iktisat teorisi, kamu otoritesinin yarı kamu malı olan eğitim ve sağlık hizmetlerinin bir bölümünün üretimini üstlenmesi gerektiğini söyler.

Beşeri Sermaye Teorisi

Eğitimin bir tüketim malı olarak ele alındığı Neoklasik modelde, standart fayda maksimizasyonu varsayımı çerçevesinde, insanlar okula, üniversiteye gider çünkü yeni bilgi elde etmekten hoşlanırlar. Bu durumda, ilave bilgi elde etmenin marjinal faydasını, bu bilgiyi elde etmek için harcadıkları zaman açısından marjinal maliyetine ya da fırsat maliyetine eşitleyerek optimal eğitim talebini yaratırlar. Böylelikle, herhangi bir lüks mal için söz konusu olduğu gibi, gelir etkisi yardımıyla, gelir arttıkça optimal eğitim talebi daha da hızlı artar. Ancak, lise ve üniversite eğitimi gibi eğitim maliyetlerinin önemli olduğu daha lüks eğitim malı talebi için bu argümanı sürdürmek sıkıntılı hâle gelir, zira üniversite eğitiminin sağlayacağı tatmin, sosyal prestij gibi unsurları hesaba katmak gerekir.

Beşeri sermaye modeli, arz yönlü Neoklasik bir teori olarak, beşeri sermaye yatırımı yapan bireylerin işgücü piyasasında, işyeri eğitimine nasıl yatırım yaptıklarını, bireylerin yaş-kazanç profillerini ve kadın-erkek ücret farklılıklarını analiz eder. Beşeri sermaye tanımsal olarak, fiziksel sermayeye benzer bir şekilde yatırım kararı ve geleceğe dönük verimlilik ve kazanç beklentisi içerir. Bu anlamda, lise ya da üniversiteye gitmek, bilgisayar kursuna yazılmak kadar, çek-up yaptırmak, röntgen çektirmek ya da yabancı dil, bilgisayar, liderlik kurslarına katılmak da beşeri sermaye yatırımı olarak kabul edilir. Çünkü bu tip harcamalar, bireyin gelecekteki gelirini artırır, daha sağlıklı yaşamasına ve daha yetkin bir biçimde hayatını sürmesine yardımcı olur.

Beşeri Sermaye Teorisine Göre Resmi Eğitim Yatırımı

Bireyin, zorunlu (temel eğitim) eğitim, zorunlu olmayan eğitim (lise, üniversite, lisansüstü, sertifika, kurs vb. eğitim programları), için yaptığı harcamalar ‘resmi beşeri sermaye yatırımı’ olarak tanımlanır. Çünkü bu tür eğitim harcamaları yapıldıkları dönemde bireylere maliyet yüklemekle birlikte sonraki yıllarda onların verimliliklerini ve gelirlerini arttırırlar. Bu özelliği itibariyle eğitim yatırımı fiziksel sermaye yatırımı gibidir.

Beşeri sermaye yatırımının iki temel boyutu olduğu kabul edilir: zorunlu eğitim ve işyerinde eğitim. Beşeri sermaye modeline göre, eğitime ilave yatırım yapmakla, ücret/kazanç düzeyi yükselir, zira zorunlu eğitimin ve zorunlu olmayan eğitimin verimliliği artırdığı kabul edilir. Lisede ya da üniversitede alınan eğitimin, işyerinde potansiyel olarak yararlı olacak genel yetenek ve bilginin kazanılmasına yol açtığı düşünülür; eğitimin aynı zamanda işyerinde lazım olacak bazı davranış kalıplarını da öğrettiği kabul edilir; örneğin öngörüde bulunma alışkanlığı, işyerindeki talimatlara uyma yeteneği ve dakiklik, sadakat gibi.

Beşeri sermaye modeli, bireyin yatırım kararını şöyle açıklar: Birey, eğitime yatırım yaparken, eğitimin maliyetlerinin ve getirisinin net bugünkü değerlerini karşılaştırarak karar verir, yani maliyet-fayda analizi yapar. Bireyin, başlangıç döneminde eğitime yatırım yaptığı ve takip eden dönem(ler)de bu yatırımın getirisini elde ettiği varsayılır.

Bu yatırım kararında söz konusu olan toplam maliyet hem parasal maliyeti hem de fırsat maliyetini içerir; örneğin üniversite eğitimine yapılan yatırım yapan biri için toplam maliyet hem üniversite harcı, yurt parası, kitap ve ulaşım masrafları gibi parasal maliyetleri hem de üniversiteye gitmenin alternatif maliyeti olan lise mezunu olarak 4-5 yıl çalışılan bir işten elde edilecek muhtemel geliri de kapsar. Bir başka ifadeyle, birey aslında eğitime yaptığı ilave yatırımın marjinal getirisini, bu ilave yatırımın marjinal maliyetiyle karşılaştırır.

İlave eğitim yatırım harcamasının marjinal getirisi, marjinal maliyetine eşit olana kadar da bu harcamaya devam edecektir. Marjinal getiri, işgücü piyasası koşullarına, eğitime ayrılan kaynaklara ve bireyin yeteneklerine bağlı olacaktır. Marjinal maliyet ise eğitimin dolaysız maliyetine ve bireyin bilişsel kapasitesine bağlıdır. Neoklasik modele göre, genelde tüm bireyler benzer eğitim talebine sahip olmalıdır. Bireylerin eğitim talebini farklılaştırmasına, bu durumda, iki faktör etki eder: bireysel yetenek, bilişim kapasitesi ve ailenin refah düzeyi. Ancak, kamu eğitim harcaması yatırımlarında maliyet-fayda analizi kullanılmamaktadır, zira eğitim harcamalarının toplumsal getirisinin hesaplanamaz olduğu kabul edilmektedir.

Kuşkusuz, üniversite eğitiminin sadece yatırım değeri değil, tüketim değeri de vardır; üniversite mezunu olmanın prestiji ya da sizin hayattan daha çok zevk almanıza yol açması da bazı ölçülemeyen, parasal olmayan getirilerin göz ardı edilmesine neden olabilir.

Beşeri Sermaye Teorisine Göre İşyerinde Eğitim Yatırımı

Beşeri Sermaye Teorisi, bireylerin verimliliklerini sadece zorunlu eğitimle değil, iş başında çeşitli iş becerilerini geliştirerek de artıracağını ileri sürer. İşverenler, işçileri hizmet içi eğitime tabi tutabilirler; daha da önemlisi işçiler çalışma sürecinde, şefleri/danışmanları tarafından verilen enformel talimatlardan ve yönlendirmelerden de yararlanırlar.

Beşeri Sermaye modeli, kadınların işgücü piyasası ile bağlantısı göreli zayıf olduğu için, işyerindeki bu tip olanaklardan da mahrum kaldıklarını ifade eder. Ayrıca, kadınların daha kısa süre çalışacağına ilişkin varsayım, kadınların erkeğe göre işyeri eğitimden daha az yaralanmasına yol açar.

İşyerinde eğitim, genel amaçlı eğitim ve firmaya özgü eğitim olarak ikiye ayrılır. Genel amaçlı eğitimin tüm firmalar açısından bireylerin verimliliğini homojen olarak artırdığı kabul edilir; firmaya özgü eğitimde ise sadece bu tip eğitimi veren firma özelinde bireyin verimliliği artacağı varsayılır. Aslında, işyerinde eğitim programlarının çoğu, hem genel hem de firmaya özgü nitelik taşır ancak analizde basitlik sağlamak amacıyla bu ayırım kullanılmaktadır.

Eğitim ve Ekonomik Büyüme (Kalkınma)

Bilişsel yeteneklerin bir çıktısı olarak ölçülen eğitimin kalitesinin ekonomik büyümeye etkisi üzerine çok sayıda araştırma mevcuttur. Kalkınma ve eğitim arasındaki karşılıklı olumlu ilişkinin ve özellikle eğitimin kalkınma üzerindeki etkisinin, bu alanda yazmış bilim insanlarının neredeyse tamamı tarafından “inanç” düzeyinde kabul görmüş olduğu söylenebilir.

Eğitim ekonomisi ve planlaması alanına ilişkin çalışmaların büyük çoğunluğu, eğitimin kalkınma üzerindeki “tartışılmaz” etkisinin örnekleri ile doludur. Bu çalışmalarda çoğunlukla “kalkınmadan çok iktisadi büyüme” üzerinde durulmaktadır, ancak çoğunlukla büyüme ve kalkınma birbirinin yerine kullanılan eşdeğer kategoriler olarak ele alınmaktadır.

Eğitimin kalkınma sürecindeki “etkisi”, kalkınmanın kapsam ve tanımının belirleyiciliği altındadır. Kalkınma nicel ve nitel özellikleri açısından ne kadar genişler ya da daralırsa eğitimin, bireylerin davranışlarını değiştirebilme niteliğinin bir sonucu olarak işlevleri de o oranda genişler ya da daralır. Eğitim ile kalkınma arasında olumlu bir ilişki olduğunu düşünen yazarların görüşleri üzerinden eğitimin kalkınmaya “katkı”ları şöyle toparlanabilir:

  • Ekonomik, toplumsal, kültürel, politik yapı ve ilişkilerde değişmeye uyum sağlayacak bireysel ve örgütsel davranışların kazandırılması, toplumun kalkınmanın gerektirdiği değişime hazırlanması,
  • Ekonomik yapıda öngörülen değişme ve gelişmenin gerektirdiği insan gücünün, istenilen yer, zaman ve nitelikte hazırlanması,
  • Üretim ve istihdam artışını sağlayacak, ekonomik büyümeye yön verecek sermaye sınıfının girişimci, lider ve elit niteliklerinin geliştirilmesi,
  • Gelir dağılımında denge, gelişmişlik farklarının, cinsiyetler arasındaki eşitsizliklerin azaltılması, sınıflar arasındaki çatışmanın önlenmesi gibi politik hedefleri gözeten bir anlayışın, sınıfsal hareketlilik, sosyal adalet ve fırsat eşitliği söylem ve pratiğiyle bireylere benimsetilmesi şeklinde özetlemek mümkündür.

Beşeri Sermaye Teorisine Yöneltilen Eleştiriler

Beşeri Sermaye Teorisi (BST) her ne kadar eğitim ekonomisi alanında baskın bir görüşü temsil etse de teorinin savunduğu eğitimin verimliliği ve dolayısıyla gelirleri arttırdığı temel görüşü çeşitli bilim adamları tarafından her zaman geçerli olarak kabul edilmemiş, BST’ne alternatif görüşler ileri sürülmüştür.

Bu alternatif görüşlerden beş tanesi şöyle sıralanabilir:

  1. Minimum Yapabilirlikler Yaklaşımı
  2. Eleme Yaklaşımı
  3. Kurumcu İktisat: Katmanlı İşgücü Piyasaları (SLM)
  4. Feminist Teori
  5. Radikal-Marksist Eleştiriler