ÇALIŞMA İLİŞKİLERİ - Ünite 1: Çalışma İlişkileri: Bağlantıları ve Etkileyen Unsurlar Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 1: Çalışma İlişkileri: Bağlantıları ve Etkileyen Unsurlar
Giriş
Üretmek, bireylerin hem ihtiyaç duydukları ürünleri karşılamanın hem de toplumların ekonomik olarak kalkınmasının bir yoludur. Üretim süreci ise hem gerçekleşmesi hem de sonuçları bakımından karmaşıktır. Bu ünitede ise çalışma ilişkilerindeki temel kavramlar ele alınacaktır.
Piyasalar, Ekonominin İşleyişi ve Ekonomide Aktörler
Piyasalar ve Ekonominin İşleyişi
Her ekonominin temel amacı insanların ihtiyaç duydukları mal ve hizmetlerin üretimini gerçekleştirmektir. Bu üretim ise, sermaye sahipleri, firmalar ve işçilerin işbirliği ile gerçekleşmektedir. Bu işbirliğinin gerçekleştiği organizmalara piyasa denilmektedir. Piyasalarda alıcısatıcı karşı karşıya gelmektedir. Buradaki arz talep dengesiyle söz konusu ürünün fiyatı birlikte belirlenmektedir. Piyasa artık fiziksel bir ortam olmaktan öte sanal dünyaya da taşınmıştır. Bir ekonomide insanların ihtiyaç duyduğu ürün firmalar tarafından üretilir. Firma sermaye ve işgücü kullanarak bu üretimi gerçekleştirir. Firma üretimi 3 temel piyasa aracılığıyla gerçekleştirir: Sermaye piyasası, emek piyasası ve ürün piyasasıdır. Firma ihtiyaç duyduğu parasal kaynağı sermaye arz eden kuruluşlardan temin eder, bu sermaye piyasasıdır. Firmanın işgücünü kiraladığı ve karşılığında ücretini ödediği yer emek piyasasıdır. Firma ile tüketiciler arasındaki alım-satım ise ürün piyasasında gerçekleşmektedir.
Ekonomide Aktörler
Bir ekonomide piyasalar arasındaki ilişkileri sağlayan üç temel aktör olduğu kabul edilir; işçiler-sendikaları, işverenler -sendikaları ve devlettir.
- İşçiler ve Sendikalar: İşiler çalışma ilişkilerinin önemli bir aktörüdür. İşçi-işveren arasındaki anlaşmazlıkların temel iki nedeni bulunmaktadır; ücretler ve çalışma koşulları. Bu iki konudaki iyileştirmeler işverene ek yük getireceği için bunu gerçekleştirmek istemezler. Bu sebeple anlaşmazlıklarda işçiler bireysel olarak hak aramak için uğraşırlar. Ancak tek başına kalan işçi işveren karşısında güçsüz kalacağı için, işçiler birleşerek sendikalar oluştururlar. İşçilerin bireysel taleplerini dikkate almayabilen işverenler işçilerin sendikalar aracılığı ile dile getirdikleri toplu taleplere grev, boykot gibi yaptırım tehditleri karşısında duyarsız kalamazlar.
- İşverenler ve Sendikalar: Çalışma ilişkilerinin diğer bir aktörü işverenlerdir. İşverenler ücretler ve çalışma koşullarının yapılandırılmasında işçilerle anlaşırken, yasal düzenlemelerin kendi lehine olması için devleti yönlendirmek isterler. Bu konuda elini güçlendirmek isteyen işverenler de dernek ve meslek odaları kurmaktadırlar.
- Devlet: Devlet çalışma alanını etkileyen güçlü bir aktördür. Hemen her ülkede işçi ve memur çalıştıran devlet aynı zamanda bir işverendir. Devlet, işveren olmanın yanında çalışma hayatının sınırlarını ve işleyişini yasalarla düzenlemektedir. Bunların dışında devletin izleyeceği ekonomi politikalarının da çalışma hayatını dolaylı yollardan etkilemesi de mümkündür. Örneğin devletin ücretlerden vergi alması, ithalata kota koyması hem ürünlerin ücretini hem de işgücünü etkileyecektir.
Çalışma İlişkilerinin Tanımı,Kapsamı ve İlgili Olduğu Bazı Bilim Dalları
Çalışma İlişkilerinin Tanımı ve Kapsamı
Bilim adamlarının üzerinde hem fikir oldukları husus gerçek anlamda işçi-işveren ilişkisinin 18. yy. da Batı Avrupa’da Sanayi Devrimi ile birlikte şekillenmeye başlamasıdır. 18. yüzyılda buhar gücü ve daha sonra elektriğin kullanılmasıyla sermayeye bağlı işçi sınıfı oluşarak çalışma ilişkileri boyut değiştirmiştir. Çalışma ilişkileri ve endüstri ilişkiler kavramı birbirine çok benzediği için birbirinin yerine kullanılmaktadır. Endüstri ilişkileri; işçi, işveren ve devletin içinde bulunduğu üçlü aktörler arası ilişkileri incelemektedir. Burada daha çok mavi yakalılar ele alınmaktadır. Çalışma ilişkilerinde ise tüm çalışanlar kapsanmaktadır.
Çalışma İlişkilerinin İlgili Olduğu Bazı Bilim Dalları
Çalışma ilişkileri çeşitli disiplinlerin birleşmesi ile ortaya çıkan bir bilim dalı değil, çeşitli disiplinlerin kesişme noktasında yer alan disiplinler arası bir alandır. Bu bağlamda iktisat, sosyoloji, hukuk, psikoloji, siyasal bilimler ve işletme gibi pek çok disiplinden konuları içermektedir.
- Çalışma İlişkileri ve Ekonomi: Burada her iki alan arasında bazı farklılıklar bulunmaktadır. İlk olarak klasik iktisatta aktörler üreticiler ve tüketicilerdir. Her iki aktörün de temel amaçları çıkarlarını en üst düzeye çıkarmaktır. İkincisi, iki disiplin arasında aktörlerin faaliyetlerini düzenleyen yasal çerçeve bakımından da farklılıklar vardır. Üçüncü olarak, çalışma ilişkilerinde işyerinin kuralları parasal işlemlere indirgenemeyecek kadar ekonomik modellerin kurallarından daha karmaşıktır.
- Çalışma İlişkileri ve Sosyal Politika: Çalışma ilişkileri disiplini işçiler, işverenler ve devlet arasındaki karşılıklı ilişkileri yansıtan çalışma ilişkileri sisteminin dokusu ve işleyişini incelemektedir. Sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, gibi kamu hizmetlerini kapsamına alan sosyal politika ise daha çok çalışma ilişkileri sisteminde yaşanılan güç mücadelesini çalışanların ve toplumun yararları yönünde ele alarak incelemektedir.
- Çalışma İlişkileri ve İnsan Kaynakları Yönetimi: İnsan kaynakları yönetimi işletmelerin hedeflerine ulaşabilmeleri için gerekli olan işlevleri gerçekleştirecek yeterli sayıda nitelikli elemanın işe alınması, eğitilmesi, çalışanların işletmeye katkılarının en üst düzeye çıkaracak şekilde geliştirilmesi, motive edilmesi ve değerlendirilmesi ile ilgili bir bilim alanıdır.
- Çalışma İlişkileri ve Hukuk: Toplumu düzen altına alan ve devlet yaptırımı ile kuvvetlendirilmiş bulunan kuralların bütününe hukuk denilir. İşçiler ile işverenler arasında bireysel çalışma ilişkilerinin nasıl kurulduğu konuları bireysel iş hukukunun sınırlarına girmektedir.
Çalışma İlişkileri ile İlgili Kavramlar
Aktif Nüfus
Bu kavram; okul, yurt, çocuk yuvası, huzur evi, hastane, hapishane, kışla ya da ordu evinde ikamet edenlerle yabancı uyruklular dışında kalan çalışma çağındaki nüfusu ifade etmektedir. Ülkemizde nüfus istatistiklerini hazırlayan kuruluş olan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) aktif nüfusun başlangıç yaşını 1999 yılına kadar 12, 2000 yılından itibaren ise 15 olarak kabul etmektedir.
İstihdam Edilenler
İstihdam kavramı geniş anlamda üretim faktörlerinin üretim sürecinde kullanılmasını ifade eder. Dar anlamda ise istihdam emek faktörünün üretim sürecinde bir girdi olarak kullanılmasıdır.
İşsizler
TÜİK’e göre bir kişinin işsiz sayılması için sahip olması gereken bazı kriterler bulunmaktadır. Kişinin işi olmamalıdır. Aktif olarak iş aramalıdır. İşsizin istatistiğin yapıldığı son üç ay içinde iş arama kanallarından en az birini kullanarak iş aramış olması gerekir. En az 15 gün içinde işbaşı yapabilecek durumda olmalıdır.
İşgücü
Çalışanlar ve işsizler oluşturduğu topluluğa işgücü denilir. Çalışma ilişkileri işgücünün mal ve hizmet üretimi esnasında çalıştırılması ile ortaya çıkan çeşitli durum ve sorunları inceler.
İşgücünde Olmayanlar
Bazıları 15 ve daha yukarı yaş grubunda olmalarına rağmen çalışmadıkları ve de iş aramadıkları için işgücünün dışında kalırlar. İşgücü dışında bulunan en büyük kitle öğrencilerdir. İşgücü piyasasının dışında yer alan ikinci büyük grup ev kadınlarıdır. Diğer bir işgücü dışında sayılan kişiler gücenmiş işçilerdir. Ancak öğrenciler ve ev hanımları her an çalışabilecekleri için ikincil işgücü olarak ta ifade edilirler.
İşgücünün İşteki Duruma Göre Sınıflandırılması
Türkiye’de işgücü istatistiklerin hazırlayan TÜİK çalışanları uluslararası sınıflandırmalara uygun olarak 5 grupta sınıflandırmaktadır.
Ücretli veya Maaşlı Çalışanalar
İşveren ile aralarında mevcut olan sözleşmeye göre; işletmenin satış veya karından bağımsız olarak belirlenen temel ücret karşılığında çalışanlardır.
Yevmiyeli Çalışanlar
Yevmiyeli çalışanlar bir başkasının işinde ayni ya da nakdi bir gelir elde etmek için günlük ücret üzerinden çalışanlardır. Türkiye’de yoksulluğun en yüksek olduğu kesim (%27,5) yevmiyelilerdir.
Kendi Hesabına Çalışanlar
Kendi hesabına çalışanlar kendi işinde tek başına veya ücretsiz aile işçileri ile birlikte mal ya da para olarak bir gelir elde etmek amacıyla çalışanlardır.
Ücretsiz Aile İşçileri
Ücretsiz aile işçileri (ÜAİ) hane halkı fertlerinden biri veya bir kaçı tarafından yürütülen bir ekonomik faaliyete yardım etmek amacıyla ücret almaksızın işgücü olarak katkıda bulunan hane halkı fertleridir. Bunlar ortaklardan farklı olarak daha kısa süreli çalışmaktadırlar.
Çalışma İlişkilerini Etkileyen Faktörler
Bir ekonomide çalışma ilişkileri kimi zaman ekonominin durumu ile ilgili olabilirken, kimi zaman da teknolojik, demografik, sosyal ve politik unsurlarla bağlantılı olabilmektedir.
Ekonominin Genel Durumu
Bir ekonominin genel durumu gayri safi yurt içi hâsılasının (GSYİH) gelişme hızı ile anlaşılır. Ekonomilerin üretim düzeyleri yıldan yıla veya dönemden döneme farklı seyirler izleyebilir. GSYİH’nın büyüdüğü dönemlere genişleme dönemi, daraldığı dönemlere ise resesyon (duraklama-gerileme) dönemi denilir.
Hükümetlerin İzledikleri Ekonomi Politikaları
Ekonomide talebi genişletici politikaların izlenmesi üretimin ve istihdamın artmasına, işsizliğin azalmasına yol açabilir. Ancak bu tür talep arttırıcı politikaların ekonomide mal ve hizmet fiyatlarının yükselmesine neden olması da mümkündür. Hükümetlerin enflasyonu kontrol altına almak için izledikleri temel yol mal ve hizmetlere olan talebi kısmaktır. Bunun için de faiz oranları yükseltilerek kişilerin ellerindeki paralarla mal ve hizmet satın almak yerine yüksek faizden yararlanmak için paralarını bankaya yatırmaları amaçlanır.
Gelir Dağılımı
Gelir eşitsizliğini göstermek için genellikle elde edilen gelir miktarları açısından nüfus beş eşit parçaya bölünür. Nüfusun en zengin %20’lik grubunun gelirin yarısına yakınını veya daha fazlasını aldığı durumlarda gelir dağılımın adaletsiz olduğu kabul edilir.
Gelir dağılımının bozuk olması ülkede yoksulluğun artması anlamına da gelir. Bozuk gelir dağılımının emek piyasalarındaki göstergesi ise kayıt dışı istihdamdır. Bu nedenle genelde gelişmiş ülkelerde gelişmekte olan ülkelere nazaran gelir dağılımı daha adildir ve işgücünün çalışma ilişkileri sistemindeki konumu daha güçlüdür
Teknolojik Gelişmeler
Emek verimliliğini yükselten teknolojik gelişmeler, yeni ürünlerin meydana gelmesini sağlamanın yanı sıra, öteden beri üretilen ürünlerin de daha düşük maliyetle üretilmesini mümkün kılar. Teknolojinin gelişmesinin iki türlü etkisi bulunmaktadır. Birincisi, teknolojik gelişme aynı miktar mal ve hizmetin daha az faktör kullanılarak üretilmesini mümkün kılar. Bu durumda eskisine nazaran daha az emek kullanılacağından işsizlik sorunu ortaya çıkar. İkinci etkisi eski teknoloji ile çalışan bazı mesleklerin ortadan kaybolmasına ve yeni mesleklerin de ortaya çıkmasına neden olur.
İşgücünün Demografik Yapısı
Emek piyasasında zamanla kadın işgücünün oranının artması özellikle toplu çalışma ilişkilerini farklı yönlerden etkileyebilmektedir. Yapılan gözlemler kadınlar arasında sendikalaşmanın düşük olduğunu göstermektedir. Kadın işgücü küçük firmaların çoğunlukta olduğu yerlerde çalıştıkları ve bu yüzden sendikaların kolayca örgütlenemedikleri görülmektedir. Kadın işgücünün oranının artmasının sendikaların gücünü gerileterek bireysel çalışma ilişkilerinin ön plana çıkmasına yol açmaktadır. Ayrıca kadınların sendikalara üye olmaları ve sendika yönetiminde aktif hale gelmeleri durumunda sendikaların feminize olmaları da söz konusu olmaktadır.
Politik ve Hukuksal Şartlar
İşçiler, işverenler ve devlet arasında gerçekleşen çalışma ilişkilerinin sınırlarını belirleyen yasaları koyma yetkisini elinde bulunduran devletin, yapısı ve çalışma ilişkilerine bakışı önemlidir. Ülkemizde de kamunun sendikal örgütlenmeye bakış açısının işçi sendikalarının örgütlenmelerini ve faaliyetlerini bazen olumsuz, bazen de olumlu bir şekilde etkiledikleri görülmüştür. Politik yapı ile ilgili son olarak bu ilişkinin sadece devletten çalışma ilişkilerine değil, kimi durumda çalışma ilişkilerinden devletin yapısı ve işleyişine doğru olabileceğini de eklemek gerekir.