ÇALIŞMA PSİKOLOJİSİ - Ünite 8: Emeklilik ve İşsizlik Psikolojisi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Emeklilik ve İşsizlik Psikolojisi

Çalışma Yaşamından Ayrılma ve Dışlanma

Çalışma yaşamı, insanın ilk defa bir iş sahibi olma isteği ile başlar. Aktif çalışmanın sona ermesinden sonra, işe ilişkin maddi-manevi kazanç, değer, tutum ve yargılar etkisini sürdürdüğü müddetçe devam eden insanın “merkezi” bir yaşam kesitidir. Çalışma yaşamında gelişen değer, tutum ve davranışlar onun dışındaki yaşamı da biçimlendirmede etkili olabilmektedir. Çalışma yaşamından ayrılma kavramının içinde büyük ölçüde bireyin kendi iradesi ile karar vermesi saklıdır. Bireyin kendi isteğiyle çalışma yaşamından çekilmesi veya kendi isteğiyle yaş haddinden ya da malûlen emekliye ayrılmasını ifade etmektedir.

Çalışma yaşamından ayrılma kavramı, bireyin kendi isteğiyle çalışma yaşamına son vermesi olarak tanımlanmaktadır.

Çalışma yaşamından dışlanma ise kişilerin iş arayıp da iş bulamama durumu ile kişinin kendi isteği dışında işten çıkarılması durumlarındaki işsizlik için kullanılan kavramdır.

Bununla birlikte emeklilik kavramına bakacak olursak, insanların uzun yıllar çalışmaların neticesinde çalışma hayatlarının hukuki anlamda sona ermesi ile ifade edilmektedir.

Emeklilik Kavramı ve Farklı Anlamları : Emeklilik çok çeşitli anlamlara gelebilmektedir. Emeklilik yaygın şekliyle insanların çalışma yaşamından bazı haklar elde ederek kendi isteğiyle ya da malulen işlerinden ayrılmaları halidir.

Emeklilik kavramı bazen çalışan bireylerin işleri devam ederken işleriyle ilgili ruhsal bağın sona ermesi şeklinde de ifade edilmektedir.

Emeklilik zamanı ve koşulları ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte emeklilik çalışan için öngörülen zamanı doldurup bir ödül olarak da algılanmaktadır.

Emeklilik kavramlarından olan erken emeklilik ise sigortalı bireylerin şartların elvermesi durumunda kendi isteğiyle ya da malûlen emekli olması olarak nitelenebilir.

İşsizlik Kavramı, İşsizliğin Nedenleri ve Türleri : Bireysel açıdan işsizlik, çalışma yaşamına gelir getirici bir iş sahibi olarak dahil olmak isteyen ve bu yönde çaba gösteren, ancak çeşitli nedenlerle bu isteğini yerine getiremeyen kişilerin istihdam edilememesi durumudur.

İşsizliğin çeşitli nedenleri olmakla birlikte çeşitli türleri de bulunmaktadır:

  1. İradi işsizlik : Bireyin kendisinden kaynaklanan nedenlerle işsiz kalmasıdır.
  2. Gayriiradi işsizlik : Bireylerin mevcut koşullara razı olmasına rağmen iradesi dışında iş bulamamasıdır. Bu tanımdan da anlaşıldığı gibi gayri iradi işsizlik, iradi işsizliğin tersi durumdur.
  3. Konjonktürel işsizlik : Ekonominin kötü olduğu durumlarda emeğe olan talebin azalması ile ortaya çıkan işsizliktir.
  4. Yapısal işsizlik : Ülkenin kendi ekonomik yapısından kaynaklanan işsizlik durumudur.
  5. Geçici işsizlik : Bireylerin zaman zaman mevcut olduğu işten ayrılıp diğer işe geçerken arada geçen zamanda işsiz olmasıdır.
  6. Gizli işsizlik : Ekonomide üretime ve verimliliğe katkısı olmayan bireylerin yani marjinal verimi sıfır olan bireylerin oluşturduğu işsizlik türüdür.
  7. Mevsime bağlı işsizlik : Bazı ekonomik faaliyetlerin çeşitli mevsimlerde yapılması zorunluluğu karşısında bireylerin bu mevsimler dışında işsiz kalmasından ötürü ortaya çıkan işsizlik türüdür.

Emeklilik Sürecine Psikolojik Bakış

Emeklilik sürecinin dönüm noktaları psikolojik olarak yedi kategoriye ayrılabilir:

  1. Emekliliğin algılanıp gündeme gelmesi
  2. Emekliliğe hazırlık
  3. Emekliliğe ilk adım
  4. Balayı dönemi
  5. Hayal kırıklığı
  6. Yeni yaşama uyum
  7. İstikrar

İlk üç madde, emekliliğe hazırlık ve ilk adım aşamasını içermektedir.

Emekliliğe Hazırlık ve İlk Adım : Emekliliğin gündeme geldiğinde genellikle bireyler emeklilik ile ilgili bilgi toplamaya başlamaktadır. Bununla birlikte birey emeklilik kavramına bir algı oluşturmaya ve bu algıdan sonra duruma göre emeklilik kararı almaya yönelebilir. Emekliliğe hazırlık döneminin başında, emeklilik kararının verilmesi gerekmektedir. Alınan emeklilik kararı hukuki yönden olabileceği gibi diğer çeşitli sebeplerle de olabilir. Emekliliğe ilk adım bir rahatlama olabileceği gibi, bir şok olarak da algılanabilir. Karar sonrasında ise birey kendini karmaşık duygular içinde bulabildiği gibi yaşamı farklı perspektiften de bakabilir. Emeklilik işlemlerinin tamamlanması ile emeklilik yaşamına ilk adımını atan bireyi, hazırlık durumuna göre bir rahatlama ya da “emeklilik şoku” denilen olumsuzluklar bekliyor olabilir.

Emeklilik Yaşamı Dönemi : Emeklilik sonrası ilk zamanlarda kişiler iş ortamının stresli ortamından uzaklaşmanın verdiği rahatlıkla adeta kendini bir balayı duygusunda hisseder. Bu duygu emekliliğin sorunlarıyla karşı karşıya gelinmesiyle beraber azalmaya başlamakta hatta hayal kırıklığına kadar gidebilmektedir.

Hayal kırıklığına yol açacak çeşitli sebepler ise;

  • Emekli bireyin sağlık durumunun bozulmaya başlaması,
  • Çalışırken elde edilen gelirin emeklilikte azalmaya başlamasıyla ortaya çıkan gelir azalışı,
  • Yine çalışırken bireyin sosyal çevresinin kalabalık olmasıyla birlikte emeklilikte bu çevrenin azalmaya başlaması ve yalnızlaşma ve anlam boşluğunun ortaya çıkması,
  • Bununla birlikte çalışılan döneme kıyasla kişinin emeklilikte evde daha çok zaman geçirmesi ve o güne kadar alışılmış zaman kullanımının değişmesine paralel zaman algılaması ve kullanımında radikal değişiklik ve
  • Emeklilikten beklentilerinin gerçekleşmemesi olarak sıralanabilir.

“Hayal kırıklığı” evresinden sonra gelen “yeni yaşama uyum” aşamasında, uyumun ne kadar süratli ve başarılı bir şekilde gerçekleşeceği bir dizi bireysel ve mesleki faktörlere bağlı görünmektedir. Aynı faktörler “hayal kırıklığı” evresinin yaşanmadan atlatılmasını da sağlayabilmektedirler.

Emeklilik yaşamına uyumun nasıl gerçekleşeceği, kişilik tiplerine göre de farklı olabilmektedir. Bu yaklaşıma göre, beş kişilik tipinden söz edilebilir.

  • Olgun ” olarak nitelendirilen kişilikler, yaşlılığı yaşamının bu dönemini de en iyi şekilde yaşamaya odaklanmışlardır.
  • Salıncaklı sandalye tipleri ” ise emeklilik ve yaşlılığı sorumluluklarından kaçış yeri olarak benimsemişlerdir.
  • Zırhlılar ” olarak nitelendirilen diğer bir grup, yaşlılıktan duydukları korku ve kaygıyı, günlük faaliyetlerine odaklanarak geliştirdikleri savunma mekanizmasıyla yenmeye çalışmaktadırlar.
  • Kızgınlar ” ise emeklilik öncesi zamanlarda amaçlarına ulaşamamış olmanın hayal kırıklığını yaşamaktadırlar.
  • Kendinden nefret edenler ” de geçmişin kızgınlıklarını kendilerini suçlayarak çıkarmaya çalışanlardır.

Uyumdan sonra gelen istikrar evresi ise artık oturmuş bir emeklilik yaşamını yansıtmaktadır. Bu evrede çalışma yaşamındaki rutin işler gibi emeklilik yaşamı da rutin bir yola girmiştir.

Mutlu Bir Emeklilik Yaşamının Temelleri : Emeklilikle her şey bitmemekte, bireysel ve toplumsal çabalarla daha iyi iyileştirilebilen yeni bir yaşam dönemi başlamaktadır. Yaşlılık olgusunu inceleyen psikoloji kuramları aşağıda kısaca anlatılmıştır:

  • Yetkinlik Kuramı : Yetkinlik , kazanılan becerilerin ve var olan yeteneklerin karmaşık ve zor görevler karşısında çözüm üretebilme hatta çözebilme kavramıdır denebilir. Günlük yaşamda kendi başına yetebilme yeteneği ve beceri temel yetkinlik olarak tanımlanabilir. Bununla birlikte yaşlı bireyler, emeklilik dönemlerinde daha çok boş zaman ve sosyal aktivitelerle becerilerini artırıp yetenekleriyle birlikte becerilerini de katkısıyla yaşamı daha iyi yönetebilmesi kavramı da genişletilmiş yetkinlik olarak ifade edilebilir.
  • Yaşlılığın Bilişsel Kuramı : Bu kuram yaşlılık olgusunun değerlendirilmesinde sadece nesnel gözlemlere değil algı ve öznel değerlendirmelere de yer verilmesi gerektiğini noktasından harekete geçer. Yaşlılıktaki yaşam memnuniyetinin yaşamın dışsal kalite faktörleri tarafından değil, büyük ölçüde bunların birey tarafından değerlendirilip yeniden tanımlanmasıyla ortaya çıkan öznel algılar tarafından etkilendiği söylenebilir.

Günümüzde geçerli yaklaşımlar, yaşlılık ve emekliliğin yetkinlik kazanma ile bireyin güdülenmesine bağlı olarak çok daha mutlu geçirilebileceğine işaret etmektedir.

İşsizliğin Psikolojik Etkileri

İşsizliğin psikolojik etkileri 1929 Dünya Ekonomik Buhranı başlangıcında araştırılmaya başlanmıştır. Çalışma olanağından yoksun olmak ya da işini kaybetmek, sigortasız işlerde çalışmak ya da çalışma hayatından yoksun olmak bireyler üzerinde derin izler bırakmaktadır.

İşsizliğin psikolojik etkileri;

  • Gelir kaynağının kaybı,
  • Ailede var olan statü kaybı,
  • Düzenli yaşam algısını kaybetme,
  • Sosyal yönden dışlanma tehlikesiyle karşı karşıya kalınması,
  • Topluma yararlı olma duygusunun ve olanağının kaybolması şeklinde sıralanabilir.
  • Yaşama tutunmanın bir ifadesi ve bir şeyler yapma ihtiyacının tatmin yeri olan işteki meşguliyetin yitirilmesi,
  • İş arkadaşlarından ayrılma ve sosyal çevre ile bağların kopması.

İşsizlik ve Bedensel Sağlık Sorunları : İşsizlik, ruhsal kökenli bedensel sağlık şikâyetlerine neden olmaktadır. 1929 Dünya Ekonomik Buhranı sonrasındaki deneyimlere ve günümüze kadar gerçekleştirilen araştırmaların ortaya koyduğu verilere göre, işsizlik ve buna bağlı olarak artan sosyal dezavantajlar ile yoksulluk, bedensel sağlık şikâyetlerine neden olabilmektedir. İşsizlikle birlikte ortaya çıkan yoksulluk ve artan sosyal dezavantajlar;

  • Beslenme sorunlarına,
  • İş görme gücündeki azalmalara,
  • Bedensel yapıda meydana gelen olumsuz değişmelere,
  • Kalp, tansiyon vb. hastalıklarına neden olmaktadır.

İşsizliğe neden olan genel ekonomik koşullar, sağlık sektöründeki tasarruf önlemlerinin de etkisiyle çeşitli sorunlara yol açtığından, yoğun işsizlik dönemlerinde, mevcut sağlık sorunlarının tam tedavi edilemeyip gelecek dönemlere sarkma olasılığı da bulunmaktadır.

İşsizlik ve Ruhsal Sorunlar : İşsizliğin ruhsal açıdan önemi bireyin sahip olduğu işin ve çalışma yaşamının içinde ortaya çıkmaktadır.

Bu konuda yapılan çalışmalardan birisi ise Jahoda’ya ait olan mahrumiyet modelidir . Bu modele göre, bireyin bir işe sahip olmasının sosyal kimlik ve çalışma düzeni gibi bir takım kazançlar doğuracağı ifade edilmektedir.

Warr’ın vitamin modeli de, Jahoda’nın mahrumiyet modelinde olduğu gibi çalışma yaşamındaki faktörlerin ruh sağlığı üzerinde etkisi olduğunu öne sürmektedir. İki yaklaşım bu açıdan birbirine benzese de, öne çıkardıkları faktörler birbirinden farklıdır. Warr’ın vurguladığı faktörler arasında, kontrol sahibi olma, yetenekleri gösterebilme fırsatı, çeşitlilik, gelir olanakları, fiziksel güvenlik, kişilerarası ilişkiler ve sosyal statü gibi konular bulunmaktadır. Warr, dış faktörlerin ruh sağlığına etkisi ile vitaminlerin fiziksel sağlığa olan etkisi arasında benzerlik kurmuştur. Söz konusu faktörlerin yoksunluğu kişinin ruh sağlığı üzerinde olumsuz bir etki yaratırken, uygun seviyede olmaları olumlu bir etki yaratmaktadır.

Tüm bu araştırmalara, işsizliğin ruhsal sağlığı olumsuz yönde etkilediğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte bireyler işsiz kaldıklarında sadece kendileri ruhsal yönden etkilenmemekte aynı zamanda çevresinde bulunan özellikle aileleri ve yakın çevrelerini de kötü etkilemektedir. Bireyin işini kaybetmesi durumunda yaşanan, kariyerin sona ermesi ya da değişmek zorunda kalmasının getirdiği belirsizlik ve stres, tüm aileyi etkileyebilmekte, özellikle çocuklarda okul performansında düşmeler, arkadaş grubundan uzaklaşma, izolasyon, depresyon, yalnızlık, duygusal hassasiyet, güvensizlik hissi, sosyal yaşamın azalması ve özgüven düşüklüğü gibi olumsuzluklar görülebilmektedir. Dahası, toplumda işsizlere “tembel” gözüyle bakılması ve ruhsal yönden etkilenmelerine de neden olunmasıdır.

Genelde eğitimli yani üniversiteden yeni mezun olmuş bireylerin bir ümitle iş piyasasına atılmaya çalışması ve bu denemelerin başarısız sonuçlanması genç nüfusun “öğrenilmiş çaresizlik” içine düşmesine neden olmaktadır. İşsizlik bağlamında öğrenilmiş çaresizlik işsizlerin çabalarının sonuçsuz kalacağına inanarak çaresizlik belirtileri göstermesi, pasif davranış biçimlerini benimsemesidir.

Algılanan İşsizlik Riski ve Etkileri : İşsizliğin psikolojik etkileri sadece iş bulamamış ya da işini kaybetmiş olanlar üzerinde değil, çalışmakta olanlar üzerinde de çok yoğun olabilmektedir. İş güvencesizliğinin yoğun olarak algılandığı zamanlarda, işe ve örgüte bağlılık duygularının sarsılması, çalışma yaşamına ilişkin tutumların olumsuzlaşması görülebilir. İşe güdülenmenin en azından içsel olarak azalması ve adaletsizlik algılamasının artması da beklenen sonuçlardandır. “İstihdam edilebilirlik” ve “yaşam boyu öğrenme” günümüz iş piyasalarında işsizlik riskini azaltmaya yönelik olarak giderek önem kazanan kavramlardandır.

İşsizlik riskinin algılanmasında, çalışanların işyerindeki pozisyonunun sağlamlığı, nitelik düzeyi, yaşı, yönetici ile ilişkileri gibi içsel faktörler etkili olabileceği gibi, işletmenin kapanma riski, iş organizasyonunda değişim gibi dışsal faktörler de rol oynayabilmektedir.

İşsizlik riskinin psikolojik baskısı altında çalışanlar ya da iş piyasasında iş arayanlarda, çalışma yaşamından beklentilerde ifadesini bulan güdülenme yapısında değişiklikler beklenebilir.

Abraham H.Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı, insan davranışlarında yaşamsal önem taşıyan ihtiyaçların öncelikle etkili olduğunu, hiyerarşik bir düzen içerisinde diğer üst düzey ihtiyaçların sırasıyla gündeme geldiği tezini savunmaktadır.

İşsizliğin Toplumsal Maliyeti

Her ne kadar işsizliğin sadece bireye zarar verdiği gibi görünmesine rağmen, aslında işsizliğin topluma da birçok maliyetleri bulunmaktadır.

İşsizlik ise her şeyden önce bireyin “toplumun bir üyesi olduğunun bilincine varacağı maddi temelden” yoksunluk anlamına gelmektedir. Bu temelden yoksun olmak, işyeri, aile ve toplum üçgenindeki işlevsel ilişkiyi zedelemekte, sosyal bütünleşme sürecini kesintiye uğratarak bireyi her türlü değerin ters yüz olabileceği bir sosyal kimlik bunalımı ve “sosyal dışlanma” ya kadar götürebilmektedir. Bu nedenle işsizliğin yaygın olduğu zaman ve ortamlar, topluma ve mevcut sosyoekonomik düzene olan güvenin kaybolması “sosyal barış” temelinin sarsılması olasılığına dikkat çeken önemli bir işaret olarak değerlendirilmelidir.

Özellikle gençlerde toplumsal maliyetleri ciddi sorunlara yol açabilir. İşsiz gençlerde ortaya çıkan, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı suç işleme olasılığının yüksek olması bunlardan sadece birkaçıdır.

İşsizlik, devlet bütçelerinde de oldukça büyük finansal zorluklara yol açmaktadır. İşsizlere ve aileleri için yapılan sosyal harcamalar gelmektedir. İşsizlere verilen işsizlik ödemeleri de bunlara ilave edilebilir.

Sonuç olarak, işsizlik toplumun her yönüne ağır maddi ve manevi maliyetler yüklemektedir.