ÇALIŞMA YAŞAMININ DENETİMİ - Ünite 2: Çalışma Yaşamının Denetimine İlişkin Uluslararası Kaynaklar Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 2: Çalışma Yaşamının Denetimine İlişkin Uluslararası Kaynaklar
Giriş
İş ilişkilerinin düzenlenmesine yönelik kurallar, ülkeden ülkeye ve farklı toplumlara göre değişik biçimlerde ortaya çıkmaktadır. Uluslararası ölçekte çalışanların benzer standartlarda çalışmalarını ve bu standartların belirlenmesinde yetkili kurumsal yapıların oluşturulmasını amaçlayan faaliyetler sonucunda, birtakım organizasyonlar ortaya çıkmıştır. Bunların başında, Birleşmiş Milletler Teşkilatına bağlı bir ihtisas kuruluşu olan ve 1919 yılında kurulan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) yer almaktadır.
ILO, Sözleşme ve Tavsiye Kararları ile işçilerin hak ve menfaatlerini korumaya, çalışma hayatında genellikle daha fazla istismar edilen kadın ve çocuk işçileri özel koruma altına almaya ve çocuk işçiliğini ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. ILO’nun stratejik hedefleri şu şekilde sıralanabilir:
- Çalışma yaşamında standartlar, temel ilke ve haklar geliştirmek ve gerçekleştirmek,
- Kadın ve erkeklerin insana yakışır işlere sahip olabilmeleri için daha fazla fırsat yaratmak,
- Sosyal koruma programlarının kapsamını ve etkinliğini artırmak,
- Üçlü yapıyı ve sosyal diyaloğu güçlendirmek.
ILO hükümetler arası bir kuruluş olmakla birlikte, hükümet, işçi ve işveren temsilcilerinden oluşan, tripartizm veya altın üçgen de denilen üçlü bir yapı çerçevesinde yürütülmektedir. ILO, sadece ulusal hukuki düzenlemelerin değil, aynı zamanda uluslararası normların hazırlanmasında da etkilidir. ILO tarafından, 185 Sözleşme ve 195 tavsiye kararı kabul edilmiştir. Türkiye ILO’ya 1932 yılında üye olmuştur. Türkiye bugüne kadar 56 ILO Sözleşmesi’ni imzalamıştır. Türkiye tarafından kabul edilen sözleşmelerden; 81 Sayılı Sanayi ve Ticarette İş Teftişi Sözleşmesi, 155 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşme ve 161 Sayılı İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin Sözleşme çalışma yaşamının denetimine ilişkin son derece önemli hükümleri kapsamaktadır.
Çalışma yaşamının denetimine yönelik olarak ILO dışında, Avrupa Birliği (AB) tarafından da bazı düzenlemeler yapılmaktadır. Özellikle AB 89/391 sayılı Çerçeve Yönergesi, içerdiği hükümlerle çalışma yaşamının denetimi konusunda çok önemli fonksiyonlar yerine getirmektedir.
81 Sayılı Sanayi ve Ticarette İş Teftişi Sözleşmesi
Sanayi ve ticarette iş denetiminin uluslararası dayanağını oluşturan 81 sayılı İş Teftişi Sözleşmesi, ILO tarafından 11.7.1947 tarihinde kabul edilmiştir. Sözleşme 39 maddeden oluşmaktadır ve üç ana başlıkta düzenlemeler getirmiştir. Bu düzenlemelerden ilki, sanayide iş teftişi, ikincisi ticarette iş teftişi, üçüncüsü de muhtelif konularda alınacak tedbirler le ilgilidir.
81 sayılı Sözleşme çerçevesinde, iş teftiş sisteminin görevleri aşağıda maddeler halinde verilmiştir:
- Çalışma müddetleri, ücretler, iş güvenliği, işçilerin sağlığı ve refahı, çocuk ve gençlerin çalıştırılması ve bunlarla ilgili diğer hususlar gibi, çalışma şartlarına ve işçilerin işleriyle meşgul bulundukları sırada korunmalarına ilişkin, kanuni hükümlerin uygulanmasını sağlayabilecek biçimde, iş müfettişlerinin görevli bulundukları oranda uygulanmasını sağlamak,
- İşverenlere ve işçilere, kanuni hükümlere uymayı sağlayacak en etkili yollar hakkında, teknik bilgi vermek ve tavsiyelerde bulunmak,
- Mevcut kanuni hükümlerin, net bir biçimde açıklamadığı kusur veya suistimalleri yetkili makamın dikkatine sunmak.
Sözleşme, ILO üyesi her devletin ticari işyerlerinde de bir teftiş sistemi kurmaları gerektiğini kabul etmektedir. Ancak isteyen ülkelerin, Ticarette İş Teftişi kısmını uygulamadan istisna tutabileceği kabul edilmiştir. 81 sayılı Sanayi ve Ticarette İş Teftişi Hakkındaki Uluslararası Çalışma Sözleşmesi, çalışma yaşamının teftişi ile ilgili olarak zamanının şartlarına göre oldukça ileri düzenlemeler getirmiştir. Özellikle, emeğin korunması anlamında iş denetimine önem verilmesinin önünü açan düzenlemeler, birçok uluslararası standardın gelişmesine yol açmıştır.
129 Sayılı Tarımla İlgili İş Teftişi Sözleşmesi
ILO’nun 129 sayılı Tarımda İş Denetimi Sözleşmesi, 25 Haziran 1969’da kabul edilmiştir. Bu Sözleşme’nin 6. Maddesi’ne göre, iş denetimi sisteminin temel işlevi;
- Çalışma şartları ve işçilerin korunması ile ilgili yasa hükümlerini uygulatmak,
- İşverenlere ve işçilere teknik enformasyon ve öneri sağlamak,
- Mevcut yasal düzenlemelerin karşılamadığı yetki eksiklikleri ve aykırılıklar konusunda yetkili organlara bildirimde bulunmaktır.
Türkiye’nin bu sözleşmeyi kabul etmemesi bir eksiklik olarak görülmektedir.
155 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşme
3 Haziran 1981’de kabul edilen ILO’nun 155 sayılı Sözleşmesi, iş sağlığı ve güvenliği konusunda getirdiği yükümlülükler ve sağlık, güvenlik tedbirlerinin alınması yanında bu tedbirlerin nasıl uygulanacağını da açık ve katı kurallarla belirlemektedir. Bu Sözleşme, Türkiye tarafından 2004 yılında kabul edilmiştir.
Bu Sözleşme getirdiği hükümlerin, kapsanan bütün ekonomik faaliyet kollarına uygulanacağını belirtmektedir. Ancak sözleşmeyi onaylayan üye ülkeler, deniz taşımacılığı veya balıkçılık gibi belirli faaliyet kollarını, bu kollarda çalışanların yeterli şekilde korunması için alınan önlemlerin tanımlanması koşuluyla, kısmen ya da tamamen uygulama alanı dışında tutabilmeleri konusunda inisiyatif sahibidir.
Bu sözleşme, özel sektör ve kamu hizmetleri de dâhil olmak üzere, işçi çalıştırılan bütün kollar için, ekonomik faaliyet kolları deyimini kullanmaktadır. İşçi terimi, kamu çalışanları da dâhil olmak üzere, istihdam edilen bütün kişileri kapsamaktadır. Bu sayede çalışanlar arasında ayrım yapılmaksızın, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin alınmasında, çalışanların hepsinin aynı biçimde korunmasının gerekliliği ortaya konulmaktadır. İşyeri ise, çalışanların/işçilerin işleri nedeniyle gitmeleri veya bulunmaları gereken ve işverenin doğrudan veya dolaylı kontrolü altında bulunan bütün yerler olarak tanımlanmaktadır.
Sözleşmede sağlık kavramı da, sadece hastalık veya sakatlığın bulunmaması hâlini değil, aynı zamanda çalışma sırasında sağlığı etkileyen fiziksel ve zihinsel unsurları da içerecek şekilde geniş tutulmuştur.
Sözleşmeye göre her üye ülke, ulusal koşulları ve en fazla temsil kabiliyetine sahip işçi ve işveren kuruluşlarıyla yaptığı işbirliği çerçevesinde iş güvenliği, iş sağlığı ve çalışma ortamına ilişkin tutarlı bir ulusal politika geliştirmekle yükümlüdür. Bu ulusal politikalar, aşağıda maddeler halinde verilen eylem alanlarını esas almalıdır:
- İşin işyeri, çalışma ortamı, teçhizat vb. gibi maddi unsurlarının tasarımı, test edilmesi seçimi, ikamesi, montajı, düzenlenmesi, kullanımı ve bakımı.
- İşin maddi unsurları ile iş yapan kişiler arasındaki ilişkiler ve makine teçhizat, çalışma süresi, işin düzenlenmesi ve iş usullerinin işçilerin fiziksel ve zihinsel kapasitelerine uyarlanması.
- Yeterli sağlık ve güvenlik düzeyine ulaşılması amacıyla, tüm çalışanların eğitimini, kalifiyesini ve motivasyonunu kapsayan eğitimi.
- Çalışma grubu ve işletme düzeylerinde ve ulusal düzeyi de kapsayan, uygun tüm düzeylerde haberleşme ve işbirliği.
- Politikaya uygun olan eylemlerinde işçilerin ve temsilcilerin disiplin cezalarına karşı korunması.
155 Sayılı Sözleşme kapsamında üye devletler, yasa ve yönetmelikler çıkarmak ya da başka usul ve esaslar çerçevesinde düzenlemeler yapmak suretiyle, işçi ve işveren temsilcilerinin de görüşlerini alarak, ulusal politikalara etkinlik kazandırmak için gerekli tedbirleri alacaklardır. Bu çerçevede oluşturulacak denetim sisteminin uygulanabilirliği, mevzuat ihlallerine karşı yeterli sayılabilecek cezalar ile desteklenmelidir.
Sözleşmenin 4. maddesi, ulusal iş sağlığı ve güvenliği politikalarına ilişkindir. Bu politikaya etkinlik kazandırmak için, yetkili makamlardan Sözleşme’nin 11.maddesinde yer alan görevleri aşamalı bir biçimde yerine getirmelerini sağlanması istenmektedir.
İşletmelerde meslek hastalıklarının ve iş kazalarının meydana gelmesinde, iş yerlerinde kullanılan, alet, edevat ve teçhizatın etkisi büyüktür. Bu nedenle, bunların tedarikçilerinin ulusal hukuk ve uygulamaya uygun tedbirleri alması gerekmektedir. Bunların kullanımında meydana gelebilecek tehlikelere karşı da talimatlar hazırlanmalıdır.
İşveren ayrıca, mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik çalışmaları da kapsayacak, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için gerekli tedbirleri alır.
155 sayılı Sözleşme’nin IV. Bölümü, İşletme Düzeyinde Eylem başlığını taşımaktadır. Bu bölümde işverenlerin alması gereken tedbirler sıralanmaktadır. Böylece, önleyici tedbirler alınarak iş kazaları ve meslek hastalıkları önlenebilecektir.
İki ayrı işletmenin aynı anda aynı işyerinde faaliyette bulunması durumunda ise, Sözleşme ’ye göre işbirliği yapmak gerekmektedir.
155 sayılı Sözleşme ‘ye göre, işyerlerinde iş güvenliği ve sağlığına ilişkin olarak alınan tedbirler sebebiyle, işçilere herhangi bir mali yük getirilmeyecek ve işverenler bütün tedbirleri kendi ekonomik imkânları içerisinde halledecektir.
161 Sayılı İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin Sözleşme
1985 yılında kabul edilen iş sağlığı hizmetlerine ilişkin 161 sayılı Sözleşme, TBMM tarafından 5039 sayılı Kanun’la 07.01.2004 tarihinde kabul edilmiştir. Bu sözleşme, iş sağlığı konusunu esas almakta ve buna ilişkin koruyucu, düzenleyici ve denetleyici hükümler getirmektedir.
İş Sağlığı Hizmetleri terimi esas olarak önleyici işlevlere sahip olan ve işletmedeki işveren, işçiler ve onların temsilcilerine aşağıda belirtilen hususlarda tavsiyede bulunma sorumluluğu olan hizmetlerdir.
- İşle ilgili en uygun fiziksel ve zihinsel sağlık koşullarını karşılayacak düzeyde, güvenli ve sağlıklı bir çalışma ortamı oluşturmak ve bunu sürdürmek için gereksinimler,
- İşin, işçilerin fiziksel ve zihinsel sağlık durumlarını dikkate alacak şekilde, onların yeteneklerine uygun biçimde uyarlanması.
İşçilerin işyerindeki temsilcileri terimi, ulusal mevzuat veya uygulamaya göre bu şekilde tanımlanan kişileri ifade etmektedir.
Her üye ülke, kendi şartları ve uygulamaları çerçevesinde en fazla temsil yetkisine sahip işçi ve işveren kuruluşlarına danışarak, iş sağlığı hizmetleri konusunda ulusal bir politika geliştirmek zorundadır. Sağlık açısından kabul edilen hizmet standartları, her işletme için mevcut riskleri karşılamaya yeterli ve uygun yapıda olmalıdır.
161 Sayılı Sözleşmeyi kabul eden üye ülkeler, tüm ekonomik faaliyet dalları ve tüm işletmelerde kamuyu ve üretim kooperatifi üyelerini de kapsayacak biçimde, ayırım gözetmeksizin, tüm işçiler için iş sağlığı hizmetlerinin devamlı bir şekilde geliştirilmesini kabul etmektedir.
Sözleşme’nin üçüncü bölümü, örgütlenmeyi düzenlemektedir. Bu kapsamda sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesinde takip edilmesi gereken yol, demokratik bir biçimde, sosyal tarafların katılımı esas alınarak tanımlanmaya çalışılmaktadır.
İş sağlığı hizmetlerinin, ulusal şartlara ve uygulamaya göre işletmeler veya ilgili işletme grupları, kamu otoriteleri veya resmî servisler, sosyal güvenlik kurumları, yetkili makamın görevlendirdiği diğer organlar ya da bunların hepsinin birleşimi tarafından düzenlenebileceği kabul edilmektedir. Bu sayede, örgütlenmede ülkelerin kendi şartlarına uygun örgütlenme modelleri teklif edilmektedir.
İşçilerin iş sağlığı hizmetlerinin yerine getirilmesi, belirli bir maliyeti gerektiren hizmetlerdendir. Sözleşme bu hususta işverenlerin işçilerin işle ilgili sağlığının gözetiminin onların ücretlerinde azalmaya neden olmayacağını, ücretsiz yapılacağını ve mümkün olduğunca çalışma saatleri içerisinde yerine getirileceğini belirtmektedir.
Sözleşme gereğince, sağlık sorunları nedeniyle işe gelememe ile işyerinde var olabilecek sağlık tehlikeleri arasında, herhangi bir ilişkinin olup olmadığının tespiti için, işçilerin iş sağlığı hizmetleri birimine bilgi vermesinin gerekli olduğu kabul edilir.
89/391 Sayılı Avrupa Birliği Konsey Direktifi
Avrupa Birliği’nin 12 Haziran 1989 tarih ve 89/391 sayılı Çerçeve Yönergesi, içerdiği hükümler itibariyle çalışma yaşamının insanileştirilmesini ve çalışanların sağlık ve güvenliğini geliştirmeyi destekleyen tedbirler paketidir.
ILO dışında, çalışma yaşamının denetimine yönelik AB tarafından da bazı düzenlemeler yapılmıştır. AB 89/391 sayılı Çerçeve Yönergesi, çalışma yaşamının denetimi konusunda önemli fonksiyonlara sahip bulunmaktadır.
İş sağlığı, güvenliği ve denetimiyle ilgili olarak, 2003 yılında çıkarılan 4857 sayılı İş Kanunu’nda önemli düzenlemeler getirilmiştir. Bu düzenlemeler, Çerçeve Yönerge açısından önem taşımaktadır. Aynı yıl Avrupa Birliği’ne katılım sürecinde yapılması gerekenlerle ilgili olarak, “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı ” yayımlanmıştır. Birçok çalışma ve gelişme sonucunda, “İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği” hazırlanmıştır. Ancak Danıştay, 2004 yılında yönetmeliğin yürütmesini durdurmuş, 2006 yılında da tamamen iptal etmiştir. Daha sonra Bakanlık, 27.11.2010 tarihli ve 27768 sayılı Resmî Gazete’ de daha çok hizmetlerin verilmesine yönelik olan, “İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği’ni yayınlamıştır. 20.06.2012 tarihinde 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkarılmıştır.
Çerçeve Yönerge; mesleki riskleri önlemeye, güvenlik ve sağlığı korumaya, risk ve kaza faktörlerini yok etmeye, işçilerin görüşlerini almaya ve onların ulusal hukuka ve uygulamalara katılımlarını sağlamaya, işçi ve temsilcilerini eğitmeye ve bunlara ilişkin genel ilkeleri ve bu ilkelerle ilgili uygulama kurallarını içermektedir.
Çerçeve Yönerge kamu ve özel sektördeki bütün işkollarına, sanayi kollarına ayırım gözetmeksizin uygulanırken, kendi özel yapıları sebebiyle silahlı kuvvetler, polis vb. kamu ve sivil savunma işlerinde çalışanlar istisna tutulmuştur.
Yönergeye göre, işle ilgili her konuda her ne kadar işçilerin de iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyma yükümlülükleri varsa da, öncelikle işverenler işçilerin sağlık ve güvenliklerini koruma yükümlülüğü altındadır. İşverenlerin tedbirleri alırken uymaları gereken ilkeler, aşağıda maddeler halinde verilmiştir.
- Risklerden kaçınmak,
- Kaçınılamayan riskleri değerlendirmek,
- Tehlikeleri kaynağında yok etmek,
- İşleri çalışanlara uygun hâle getirmek,
- Teknik gelişmeleri uygulanabilir hâle getirmek,
- Tehlikeliler yerine daha az tehlikelileri koymak,
- Tehlikelere karşı bütüncül bir tedbirler politikası geliştirmek,
- Teknik gelişmelere uygun davranmak,
- Tehlikeli olanı tehlikesiz ya da az tehlikeli olanla değiştirmek,
- Teknolojiyi, iş örgütlenmesini, çalışma koşullarını, sosyal ilişkileri bir arada değerlendirerek, birbirini destekleyen tedbirler geliştirmek,
- Toplu koruma tedbirlerine, kişisel koruma tedbirlerinden daha çok öncelik vermek.
İşverenler, bir risk değerlendirme sistemi kurmalı ve alınacak koruma tedbirlerini ve koruyucu teçhizatı belirlemelidirler. Buna ek olarak, 3 işgününden fazla işsiz kalmaya yol açan iş kazaları listelenmelidir. Alınan eğitim ve işverenden alınan talimatın gereği olarak, işçilerin dikkat etmesi gereken hususlar da aşağıda maddeler halinde verilmiştir.
- Makineleri, araç ve gereçleri, tehlikeli maddeleri, donanım taşınmasını ve diğer üretim yöntemlerini doğru kullanacaklardır.
- Kendilerine verilen kişisel koruyucuları doğru kullanacaklar ve kullandıktan sonra yerine koyacaklardır.
- Makinelerdeki, aygıtlardaki, aletlerdeki, işyerlerindeki ve binalardaki güvenlik aygıtlarını keyfi olarak yerinden çıkarmayacaklar, değiştirmeyecekler veya söküp atmayacaklar ve doğru biçimde kullanacaklardır.
- Korunma tedbirlerinde ciddi bir tehlike gördüklerinde hemen işvereni ve iş sağlığı ve güvenliği sorumlusunu haberdar edeceklerdir.
- Yasalara göre işveren ve iş sağlığı ve güvenliği sorumlusu ile tedbirlerin alınması konusunda, sürekli işbirliği içerisinde olacaklar ve verilecek işleri yapacaklardır
- İşverene ve iş sağlığı ve güvenliği temsilcisine, yasalar çerçevesinde gerektiğinde, çalışma ortamının ve çalışma şartlarının güvenli olması için yardımcı olacaklar, kendileri tehlikeye sebep olmayacak ve bu hususta sürekli işbirliği içerisinde çalışacaklardır.
Çerçeve Yönerge, sağlık ile ilgili de özel bir düzenleme getirmiştir. Düzenlemeye göre, çalışanların yaptıkları iş nedeniyle, karşılaşabilecekleri sağlık ve güvenlik tedbirlerine karşı, yasalar ve uygulamalarla sürekli sağlık gözetimi altında bulunmaları kabul edilmiştir.
Yönergenin 15. maddesinde, hassas çalışma ortamlarında çalışanların tehlikelere karşı özel olarak korunmalarının gereği ortaya konulmuştur