CBS’DE PROJE TASARIMI VEYÖNETİMİ I - Ünite 4: CBS’de Çevre Yönetimi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 4: CBS’de Çevre Yönetimi

Giriş

Çevre, canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamı ifade eder.

Birbirlerinden ayrılamayan ve birbirleri arasında sürekli etkileşimde bulunan hava, su, toprak yaşadığımız çevreyi meydana getirir.

Antropojenik “doğada insanoğlunun neden olduğu etkiler” anlamına gelmektir. Antropojenik faaliyetler sonucu havada, suda ve toprakta meydana gelen olumsuz gelişmelerle doğal dengenin bozulmasına çevre kirliliği denir. Genel anlamda çevre kirliliğinin ortaya çıkmasındaki temel nedenlerin plansız kentleşme, nüfus artısı, göç ve sanayileşme olduğu bilinse de yerel olarak anlık ya da sürekli çevre sorununa yol açan nedenler olabilir. Bunlar; hava, su, toprak kirliliği, atık su, atık sorunu, gürültü ve biyolojik çeşitliliğin azalması olarak özetlenebilir.

Ülkemizde, 1982 Anayasasına bağlı olarak 1983 yılında yayımlanan 2872 sayılı Çevre Kanunu bulunmaktadır. Bu kanunun amacı, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır.

Çevre Yönetimi ve Coğrafi Bilgi Sistemleri (Cbs)

Çevre Yönetimi, tüm canlıların sağlıklı ve dengeli bir çevrede yasamaları, doğal kaynakların korunması, değerlendirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla gerek kamusal, gerekse özel kesimde elverişli bir iletişim, planlama ve denetim sistemi oluşturulması ve bu sistemi çalıştıracak bir örgütün kurulması olarak ifade edilir.

Çevre Yönetimi ile ilgili hususlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2013 yılında 28828 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevre Görevlisi, Çevre Yönetimi Birimi ve Çevre Danışmanlık Firmaları Hakkında Yönetmeliğe göre düzenlenmektedir.

Bu yönetmelikte Madde 4’deki çevre yönetimi tanımı “İdarî, teknik, hukukî, politik, ekonomik, sosyal ve kültürel araçları kullanarak doğal ve yapay çevre unsurlarının sürdürülebilir kullanımını ve gelişmesini sağlamak üzere yerel, bölgesel, ulusal ve küresel düzeyde belirlenen politika ve stratejilerin uygulanması”, şeklinde ifade edilmektedir.

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporlarının düzenlenmesi, yerleşim ve sanayi alanlarının yayılım eğilimlerinin izlenmesi, kimyasal ve biyolojik etkenlerin çevresel etkilerinin belirlenmesi, katı atık düzenli depolama alanlarının ve katı atık toplama rotalarının belirlenmesi ve çevresel etkilerinin incelenmesi, su kaynaklarının belirlenmesi, bütünleşik havza yönetimi, milli park alanlarının belirlenmesi, akarsuların tespiti, biyoçeşitlilik açısından farklı coğrafi bölgelerde bulunan türlerin konumsal olarak karşılaştırılması, çevresel faktörlere göre izlenmesi gibi konularda, CBS’nin temel fonksiyonları kullanılarak daha etkin irdelemeler yapılmakta ve kararlar alınmaktadır.

Çevre, turizm ve sucul canlılar için çok önemli olan kıyı alanlarının yönetiminde de CBS’nin kullanımı oldukça yararlı olmaktadır. Kıyı alanları yönetimi, kıyısal alanlarda sürdürülebilir gelişmenin sağlanması için sürekli, önlem alıcı bir kaynak yönetimi olarak tanımlanabilir.

Çevre Yönetiminde CBS kullanımı kapsamında, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlı Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Genel müdürlüğün görevleri;

a) Ulusal Coğrafi Bilgi Sisteminin kurulmasına, kullanılmasına ve geliştirilmesine dair iş ve işlemleri yapmak ve yaptırmak,
b) Çağdaş coğrafi bilgi teknolojilerinin ülkede etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasını teşvik etmek ve eşgüdümü sağlamak,
c) Coğrafi veri ve bilginin ulusal düzeyde üretimine, kalitesine ve paylaşımına yönelik standartlar ile bunlara ilişkin temel politika ve stratejilerin belirlenmesini sağlamak ve gerekli mevzuatı hazırlamak,
d) Coğrafi bilgi sistemleri konusunda ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarca gerçekleştirilen çalışmalarda ülkemizi temsil etmek, işbirliği ve uyum çalışmalarını koordine etmek,
e) Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi kapsamına giren tüm konularda, resmi ve özel kurum ve kuruluşlarca üretilen verilerin Bakanlık birimlerince kullanılmasını ve değerlendirilmesini sağlamak,
f) Bakanlık hizmetlerinin etkin bir şekilde yürütülebilmesi için Bakanlık mekânsal veri altyapısının oluşturulması ve geliştirilmesi ile Bakanlığın ihtiyaç duyacağı her türlü verinin iletilmesi ve temin edilmesi konularında çalışmalar yürütmek,
g) Kent bilgi sistemlerinin standart ve yaygın bir şekilde oluşturulması için gerekli düzenlemeler yapmak,
h) Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi kapsamında resmi ve özel kurum ve kuruluşlarca üretilen mekânsal verilerin sunulduğu portalı kurmak ve işletmek,
i) Uluslararası ver_ paylaşım ağlarına katılmak,
j) Coğrafi bilgi sistemleri ile ilgili sertifikasyon ve akreditasyon çalışmalarının yapılmasını sağlamak,
k) Coğrafi bilgi sistemleri uygulamalarını bütünleyen navigasyon, yönetim, otomasyon ve dokümantasyon sistemleri ile uzaktan algılama tekniği konularında uygulama, düzenleme, geliştirme ve izleme faaliyetlerini yürütmek,
l) Bakanlığın bilgi işlem hizmetlerini yürütmek olarak sıralanabilir.

Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Cbs

Çevre yönetiminin en etkin kullanılan araçlarından birisi Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) sürecidir. Bununla birlikte, ÇED sürdürülebilir kalkınmanın temel bileşeni olarak görülmektedir. Çevresel etki değerlendirmesi; yapılması planlanan projelerin çevreye verebileceği olumlu veya olumsuz etkilerin belirlenmesi, olumsuz etkilerin önceden belirlenerek önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek şekilde en aza indirilmesi için alınacak önlemleri, en uygun yer seçiminin yapılması ve projelerin uygulanması ve kontrolü sürecindeki bütün çalışmaları kapsamaktadır.

Sürdürülebilir kalkınma, bugünün ihtiyaçlarını, gelecek kuşakların da kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağından ödün vermeksizin karşılamaktır.

ÇED, çevreyi doğrudan ya da dolaylı olarak, olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilecek bir ya da birden fazla faaliyete ait bir proje için alınacak kararda esas alınmak üzere, proje konusu faaliyet(ler)in bütün çevresel etkilerinin bilimsel yöntemler ve tekniklerle irdelenmesi, bu irdelemelere göre olumsuz etkileri önlemek ya da çevreye zarar vermeyecek ölçülerde en aza indirmek için alternatif çözümlerin belirlenmesi, söz konusu proje hakkında ÇED çalışmaları sonuçlarına göre yatırım kararı alınarak faaliyet(ler)in gerçekleştirilmesi halinde, inşaat ve işletme aşamalarında ve işletmenin kapatılmasından sonra çevresel etkiler için ÇED çalışması ile belirlenen önlemlerin izlenip denetlenmesi sürecidir.

Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğine göre “Etki” bir projenin hazırlık, inşaat ve işletme sırasında ya da işletme sonrasında, çevre unsurlarında doğrudan ya da dolaylı olarak, kısa veya uzun dönemde, geçici ya da kalıcı, olumlu ya da olumsuz yönde ortaya çıkma olası değişiklikleri olarak tanımlanmaktadır.

Bir ÇED raporunun hazırlanması Kaydetme (Envanter Oluşturma), Sıralama ve Sonuç olarak üç aşamada gerçekleştirilir.

ÇED sürecinin faydaları aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

  • Uygulama aşamasında ortaya çıkabilecek çevresel problemlere karşı önceden önlemler üreterek hazırlıklı olunması.
  • Proje sahibi için projenin tüm yönlerinin görülebilmesi ve seçeneklerin değerlendirilebilmesi,
  • Karar verme sürecine yönelik daha güvenilir ve işbirlikçi bir yaklaşım sağlaması.

ÇED sürecinin prensipleri:

  • Planlama sürecinde entegrasyon
  • Mümkün olan en erken aşamada diyalog
  • Sorumluluk
  • Karar verme
  • Halkın Katılımı
  • Esneklik
  • Demokrasi

ÇED’nin aşamaları hazırlık çalışmaları, yetkili kuruma başvuru, seçme-eleme, kapsam ve etkilerin belirlenmesi, çevrenin özelliklerinin belirlenmesi ve projenin/alanın tanımlanması, etkilerin sayısallaştırılması ve tanımlanması, ölçülmesi, değerlendirilmesi, alınacak önlemlerin belirlenmesi, alternatiflerin, çözüm önerilerinin değerlendirilmesi, ÇED raporunun hazırlanması ve sunumu, karar verme süreci, ÇED sonrası, izleme ve denetleme faaliyetleri ve proje sonrası analiz olarak sıralanabilir.

CBS’nin ÇED çalışmalarında sağlayacağı avantajlar aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

  • Daha iyi etki ölçme ve değerlendirme olanağı sağlayan mekânsal analiz ve modelleme yeteneği,
  • Proje yer seçiminde ve alternatiflerin karşılaştırılmasında kolaylık sağlaması,
  • Etki değerlendirme alanına ait tanımsal ve grafik veriyi aynı ortamda depolama, düzenleme ve kolayca güncelleştirme olanağı sağlaması,
  • Etkin sunum tekniği ile projenin etki değerlendirme sürecine katılan halk dahil her grup tarafından daha kolay anlaşılır hâle gelmesi,
  • Değerlendirmede insan hatalarını en aza indirerek en doğru sonuçlara kısa zamanda ulaşılabilmesinin sağlanması.

Su Yönetiminde Coğrafi Bilgi Sistemleri

Su, bütün canlılar için vazgeçilmez bir ihtiyaç olup hayatın temel kaynağıdır. Su ortamı, adından da anlaşılacağı üzere bütün su kaynaklarını içine alır ve yağışlarla oluşan yüzeysel akışlar değişik büyüklükteki akarsular, göller ve haliçler kanalıyla denizlerde son bulur

Su kirliliği, çevre kirliliğinin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Su kirliliği, canlı kaynaklar için zararlı, insan sağlığı için tehlikeli, su ürünleri çalışmalarında engelleyici, su kalitesini negatif etkileyen maddelerin suya atılması olarak tanımlanabilir.

Suyun ekonomik gelişme için kısıtlayıcı bir unsur olmaması için yapılan kısa ve uzun vadeli su kaynakları planlamalarında, su kalitesi bu planın ayrılmaz bir parçasını oluşturur. Nehirlerdeki hidrokimyasal yapının zamansal ve konumsal olarak değişeceği düşünülürse, su kalitesinin düzenli bir şekilde izlenmesi gerekliliği ortaya çıkar.

Su yönetimi, belirli politikalar ve kurallar kapsamında su kaynaklarının planlanması, geliştirilmesi, dağıtımı ve optimum kullanımına ilişkin faaliyetlerdir.

Su kaynaklarının izlenmesi, korunması, geliştirilmesi ve yönetimi çalışmalarında bilgisayar destekli veri analizi, görselleştirme araçları ve istatistiki yöntemler bir arada kullanılırsa daha etkin bir yönetim sağlanabilir. Bunun için, özellikle CBS tabanlı su kalitesi yönetim sistemleri yaygın biçimde kullanılmaya başlanmıştır.

Harita, tablo, metin ve istatistikler gibi verilerin kullanıldığı nehir kirlilik çalışmalarında, bu verilerin birlikte değerlendirilmesi ve analiz edilmesi aşamasında CBS önemli bir rol oynamaktadır

Yeraltısuyu hassasiyeti; kirleticilerin akiferin en üstündeki alanda bulunmasından sonra, Yeraltısuyundaki spesifik bir pozisyona ulaşması olasılığı veya eğilimidir.” Yeraltısuyu yönetimi ve modellenmesi amacıyla coğrafi bilgi sistemleri yaygın olarak etkili bir şekilde kullanılmaktadır. Yeraltısuyu çalışmalarında coğrafi bilgi sistemlerinin tipik uygulamaları;

  • Yerin uygun olup olmadığına karar verilmesinde,
  • Yeraltısuyu hassasiyet haritalarının oluşturulmasında,
  • Su tablası derinliğinin belirlenmesinde,
  • Akifer tipi ve malzemesinin belirlenmesinde,
  • Envanter verilerinin yönetiminde,
  • Yaygın kaynaktan (noktasal olmayan kirletici kaynak) kaynaklanan kirliliğin meydana gelme sürecinin mekânsal korelasyonunun tahmininde,
  • Yaygın kirletici kaynaklardan kaynaklanan yeraltısuyunun kirlenme potansiyelinin tahmininde,
  • Mekânsal verilerle, mekânsal karar destek sistemleri oluşturmak için yeraltısuyu kalitesi değerlendirme modelleri oluşturmada,
  • Yeraltısularının hareketlerinin modellemesinde,
  • Partikül hareketini izlemede,
  • Çözünmüş maddelerin taşınma ve sızma modellemesinde,
  • Toprak tuzluluğu ve yeraltısuyuna tuz taşınımının değerlendirilmesidir.

Atık Yönetiminde Coğrafi Bilgi Sistemleri

Katı atık; üreticisi tarafından atılmak istenen ve toplumun huzuru ile özellikle çevrenin korunması bakımından, düzenli bir şekilde bertaraf edilmesi gereken katı maddeleri ifade eder.

Kullanılma süresi dolan, insan aktivitelerinden ileri gelen ve yaşadığımız ortamdan uzaklaştırılması gereken her türlü katı malzemeye katı atık denir.

Ülkemizde katı atıklar ile ilgili ilk yönetmelik olan “Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği” 1991 tarihinde 20814 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik ülkemizde çöp ve katı atıkların toplanması, taşınması ve bertarafı ile ilgili yasal düzenlemeleri ortaya koymuştur. Ülkemizdeki atık yönetiminin temelini oluşturan üç ilke yönetmeliğe göre şöyle sıralanabilir:

  • Az atık üretilmesi (atık minimizasyon),
  • Üretilen atıkların geri kazanılması,
  • Atıkların çevreye zarar vermeden bertaraf edilmesi.

Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği 2015 yılında 29314 sayılı Resmi Gazete’de “Atık Yönetimi Yönetmeliği” yayınlandıktan sonra yürürlükten kaldırılmıştır. Bu yönetmeliğin amacı; atıkların oluşumundan bertarafına kadar çevre ve insan sağlığına zarar vermeden yönetiminin sağlanmasına, atık oluşumunun azaltılması, atıkların yeniden kullanımı, geri dönüşümü, geri kazanımı gibi yollar ile doğal kaynak kullanımının azaltılması ve atık yönetiminin sağlanmasına, çevre ve insan sağlığı açısından belirli ölçütlere, temel şart ve özelliklere sahip bu Yönetmeliğin kapsamındaki ürünlerin üretimi ile piyasa gözetimi ve denetimine ilişkin genel usul ve esasların belirlenmesidir.

Hava Kalitesi Yönetiminde Coğrafi Bilgi Sistemleri

Hava en büyük bileşeni azot olan bir gaz karışımıdır. Bunu oksijen, argon ve karbondioksit takip etmektedir. Ayrıca az miktarda da olsa neon, helyum, metan, hidrojen ve su buharı bileşiklerini de içermektedir.

Hava kirliliğine sebep olan etkenler insan kaynaklı olabildiği gibi, doğal olaylardan da meydana gelebilmektedir. Şimşek ve yıldırım gibi meteorolojik olaylar, toprak kayması, deprem, volkan faaliyetleri, orman yangınları hava kirliliğine yol açabilen doğal olaylardır.

Hava kirlenmesi, bina dışı açık havada bir veya daha fazla kirleticinin insan, bitki ve hayvan yaşamına; ticari veya kişisel eşyalara ve yaşamaktan zevk duyulabilecek çevre kalitesine zarar veren miktar ve sürelerde bulunmasıdır. Toz, duman, (yapay) sis, buhar, iri partiküller, gazlar ve (kötü) kokulu maddeler, karbonmonoksit (CO), kükürt oksitler (SOx), hidrokarbonlar (Hc) ve azot oksitler (NOx) kirleticilere birer örnektir.

Hava kirliliği, canlıların sağlığını olumsuz yönde etkileyen ve/veya maddi zararlar meydana getiren havadaki yabancı maddelerin, normalin üzerinde miktar ve yoğunluğa ulaşmasıdır.

Hava kirleticiler atmosfere ulaştıklarında ilk zamanlarda duman huzmesi ya da bulut halinde taşınırlar ve bir taraftan da seyrelerek, çökelerek veya atmosferde reaksiyona uğrayarak uzaklaşarak kaybolurlar. Sıklıkla karşılaştığımız hava kirleticileri genel bir sıralamayla; askıda partikül maddeler (tozlar ve aerosoller), kükürtlü maddeler, organik maddeler, azotlu maddeler, karbon monoksit, halojenler, radyoaktif maddeler olarak sıralayabiliriz.

Hava kirliliğini etkileyen faktörler;

  • Meteorolojik değişkenler (rüzgar, sıcaklık, sis, nem, basınç, enverziyon veya sıcaklık terselmesi)
  • Doğal faktörler (topografik yapı)
  • Plansız sanayileşme, kent dokusu
  • Kırsal alandan kentlere göç olayının artması sonucu ortaya çıkan sağlıksız kentleşme,
  • Yeşil alanların azalması
  • Sınıraşan taşınım olarak sıralanabilir.

Gürültü Kirliliği Kontrolü ve Cbs

Gürültü; uyumlu sıklık bileşenleri olmayan rahatsız edici ses olarak tanımlanmaktadır.

İnsan kulağının algılama özelliği de hesaba katılarak gürültü birimi olarak frekans ağırlıklı şebeke (dBAdesibel) kullanılmaktadır. Çevre kirliliği olarak değerlendirildiği durumlarda özel birimlerde kullanılabilmektedir. Bu birimler gürültünün şiddetinin zamana göre değişimini ve insanları olumsuz etkileme gücünü de içermektedir. Günümüzde artan nüfus, plansız kentleşme, altyapı yetersizliği ve sanayileşme düzeyi ile orantılı olarak ortaya çıkan ve huzur ve sükûneti bozarak çevrenin niteliğini değiştiren gürültü bir çevre sorunu olarak değerlendirilmektedir. Gürültü ile ilgili Avrupa Birliği direktifine uyumlu olarak 2005 yılında Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği yayınlanmıştır. Bu yönetmelik 2008 ve 2010 yıllarında güncellenmiş ve 2015 yılında ise bu yönetmelikte değişiklik yapılmasına dair yönetmelik yayınlanmıştır. Bu Yönetmelik’in amacı; çevresel gürültüye maruz kalınması sonucu kişilerin huzur ve sükûnunun, beden ve ruh sağlığının bozulmaması için gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak ve kademeli olarak uygulamaya konulmak üzere; değerlendirme yöntemleri kullanılarak çevresel gürültüye maruz kalma seviyelerinin, hazırlanacak gürültü haritaları, akustik rapor ve çevresel gürültü seviyesi değerlendirme raporu ile belirlenmesi, çevresel gürültü ve etkileri hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesi, gürültü haritaları, akustik rapor ve çevresel gürültü seviyesi değerlendirme raporu sonuçları esas alınarak; özellikle çevresel gürültüye maruz kalma seviyelerinin insan sağlığı üzerinde zararlı etkilere sebep olabileceği ve çevresel gürültü kalitesini korumanın gerekli olduğu yerlerde, gürültüyü önleme ve azaltmaya yönelik eylem planlarının hazırlanması ve bu planların uygulanması ile ilgili usul ve esasları belirlemektir.