Çevre Sağlığı ve Güvenliği - Ünite 1: Çevre Sağlığı ve Koruma ile İlgili Temel Kavramlar Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Çevre Sağlığı ve Koruma ile İlgili Temel Kavramlar

Giriş

Ekolojik denge, canlıların varlıklarını ve gelişimlerini doğal yapılarına uygun bir şekilde sürdürebilmeleri için gerekli olan şartların bütünüdür. Dünya’da 1972 yılında Roma Kulübü tarafından yayınlanan “Büyümenin Limiti” ve 1987 yılında Bruntland Komisyonu tarafından yayınlanan “Ortak Geleceğimiz” raporları ile birlikte çevre koruma düşüncesi temelindeki sürdürülebilirlik ifadesi gündeme gelmiştir. Ülkemizde ise 1982 Anayasasına bağlı olarak 1983 yılında yayımlanan “Çevre Kanunu” ile çevrenin korunarak sürdürülebilir bir yaşam ve kalkınmanın sağlanabileceği belirtilmiştir. Sağlıklı, güvenli ve dengeli bir çevrenin sağlanabilmesi için çevrede oluşabilecek olumsuzlukların saptanması, çözüm yollarının aranması ve çözüm yollarının uygulama alanlarında kullanılması için planlama, eşgüdüm, haberleşme, denetim ve yürütme işlevlerinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla kısıtlı olan doğal varlıkların korunması için uluslararası standartlara sahip çevre yönetim sistemleri kullanılmaktadır.

Çevre Korumanın Temel Kavramları

Çevre koruma fikrinin gelişiminde etkin rol oynayan çeşitli yayınlar yapılmış ve konferanslar düzenlenmiştir (kitabın 5. sayfasındaki şekil 1.2'de gösterildiği gibi)

Çevre koruma bilincinin gelişimi sürecinde 1972 yılında Roma Kulübü tarafından yayımlanan “Büyümenin Limitleri (Limits of Growth)” raporu ile çevresel sorunlar gözler önüne serilmiştir.

Birleşmiş Milletler tarafından 1972 yılında düzenlenen Stockholm Konferansı’nda çevre ile ilgili aksiyon planları düzenlenip bölgesel çalışmalar yapılmış, ulusal ve uluslararası tavsiye kararları alınmış, çevresel ekonomik, politik, yasal, idari, hukuki, finansal ve teknik plan ve programlar uygulamaya konulmuştur.

Birleşmiş Milletler tarafından 1983 yılında dönemin Norveç Başbakanı Gro Harlem Brundtland’ın başkanlığında kurulan Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu (WCED), yeryüzündeki kritik çevre nesillerin yararlanacağı kaynakları tahrip etmeden sürdürülebilir bir kalkınmayı sağlayabilmek için gerekli koşulları inceleyerek 1987 yılında Komisyon Başkanı Brundtland’ın adıyla da anılan “Ortak Geleceğimiz” adlı raporu hazırlamışlardır.

Sürdürülebilir kalkınmanın uluslararası düzeyde konuşulması ve gün geçtikçe artan çevre sorunlarının tartışılması amacı ile Brezilya’nın başkenti Rio de Janerio’da “Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı (UNCED)” gerçekleştirilmiştir.

Rio Konferansı sonrasında yayımlanan bu bildirilere bağlı olarak ülkelerin bu konuda yaptığı çalışmaların değerlendirilmesi için 5 yıl aralıkla “Rio+5 Zirvesi” ve “Rio+10 Dünya Sürdürülebilir Kalkınma (Johannesburg) Zirvesi” adlı iki konferans gerçekleştirilmiştir.

Bunların yanı sıra 1972 yılında Birleşmiş Milletler Çevre Örgütü kurulmuş, daha sonra bunu Avrupa Konseyi, OECD, Avrupa Topluluğu gibi kuruluşların çevre sorunları ile mücadele için örgütlenmeleri izlemiştir.

Türkiye geç sanayileşen bir ülke olması dolayısıyla çevre sorunları ile geç karşılaşmıştır. Bundan dolayı çevre koruma anlayışı Batı’da olduğundan farklı şekillenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1920’li yıllarda öncelikle siyasi ve iktisadi tedbirlere yer verilse de çevre kirlenmesini önleyici bazı tedbirler Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, Belediye Kanunu ve Köy Kanunu gibi temel hukuki düzenlemelerde getirilmiştir. 1950’li yıllarda politikada değişiklikler görülmeye başlanmış, Orman Kanunu, İmar Kanunu gibi düzenlemelerde çevre korumaya yönelik önemli hükümler getirilmiştir. Kuşcenneti, Yozgat Çamlığı, Aslantaş bu dönemlerde Milli Park ilan edilmiştir. 1950’li yıllar hava kirliliğinin de gündeme geldiği ve çeşitli yönleriyle kamuoyunda tartışıldığı yıllardır. 1960 yılına kadarki kalkınma planları içerisine baktığımızda çevresel kirlilik ve bozulmaların önlenmesine düşüncelerin genel olarak insan sağlığının korunması olarak ifade edildiği görülmektedir. 1961 Anayasası beden ve ruh sağlığının korunmasından bahsederken, kalkınma planlarında ikinci plandan itibaren çevre ayrı bir başlık altında yer almaya başlamıştır.

1969 yılında Ankara Hava Kirlenmesiyle Savaş Derneği kurulmuştur. Ancak 1972 yılında Birleşmiş Milletler tarafından gerçekleştirilen Stockholm Konferansı ile çevre sorunları ülkemizin politik alanına girmiştir. Bu süreç sonrasında çevre sorunlarının önlenerek gelişimin sağlanması Üçüncü ve Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planları’nda çevre sağlığı ile birlikte bir başlık olarak ifade edilmiştir. Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı içerisinde ise çeşitli çevre anlaşmalarına imza atılmış ve çevre kanunu çıkarılmıştır. 1974 yılında Devlet Planlama Teşkilatı başkanlığında “Çevre Sorunları Daimi Danışma Kurulu” kurulmuştur. Sonrasında 1978 yılında çevre sorunlarıyla doğrudan görevli ilk kuruluş olan “Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı” kurulmuştur. Bu kuruluş 1984 yılında “Çevre Genel Müdürlüğü” adını alarak hizmet vermeye başlamıştır. Günümüzde ise çevre sorunlarının önlenerek etkin bir çevre koruma politikasının sağlanmasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı etkin rol oynamaktadır.

Çevre Sağlığının Temel Kavramları

Gelişen teknoloji ve artan sanayileşmenin sonucunda kimyasal kullanımı ve üretim sürecinde oluşturulan atık materyaller çevre sağlığında etkin olan yapay etkilere verilebilecek en güzel örnektir. Çevre sağlığı çalışmalarında oluşacak etkilerin merkezinde yer alan çevre kavramı üç bileşene ayrılmaktadır. Bunlar:

Fiziksel çevre: Su, toprak, hava, cansız varlıklar ve enerji türlerinden (ısı, ışık, ses, radyasyon, vibrasyon vb.) oluşan çevre unsuru fiziksel çevre olarak adlandırılır.

Biyolojik çevre: Tek hücrelilerden omurgalılara dek uzanan canlılar âlemi biyolojik çevre olarak adlandırılır.

Sosyal çevre: Aileden devlete dek uzanan, insan etkinlikleri sonucu oluşan her şey sosyal çevre olarak adlandırılır.

Çevre sağlığı konularını sınırlandırmak, gruplandırmak ve birbirinden ayırt etmek güç olsa da temel çevre sağlığı uygulama konuları belirlenmiştir (kitabın 8. sayfasındaki tablo 1.1'de gösterildiği gibi). Çevre sağlığının etkilerinin değerlendirilmesinde çevre faktörleri üç kategoriye ayrılmaktadır. Bunlar:

Biyolojik Çevre Faktörleri: Biyolojik çevre faktörleri insanlar dışındaki bütün canlı kategorilerini ve faktörleri kapsamaktadır. Bu canlılar arasında insan sağlığına zarar veren faktörler mikroorganizmalar, bitkiler ve hayvanlar, vektörler ve besinler olarak sınıflandırılmaktadır.

Fiziki Çevre Faktörleri: Su, hava, toprak, atıklar, konutlar ve radyasyon insanın içinde yaşadığı fiziki çevrede sağlığı ile ilgili ögelerin en önemlileridir. Ayrıca iklim ve küresel ısınma ile gürültü de fiziki çevre faktörleri arasında sayılmaktadır.

Sosyal Çevre Faktörleri : Sosyal çevre faktörleri, beslenme alışkanlıkları, ekonomi ve eğitim ile kültürel faktörleri kapsamaktadır.

Çevre Güvenliğinin Temel Kavramları

Çevresel güvenlik, çevreye ilişkin bir güvenlik sorunu olarak adlandırılır. Çevresel güvenlik, çevresel dekompozisyonun güvenliği tehdit etmesi olarak kavramlaştırılabilir. Çevresel güvenlik alanının içine yaşanılan çevreyi tehdit eden her türlü sorun girmektedir. Küresel bir güvenlik olan çevrenin güvenliği en küçüğünden en büyüğüne yerelden küresele bir güvenliktir. Çevre güvenliğinin tarihsel gelişimi sonucunda 1987 yılında Birleşmiş Milletler ve Çevre Komisyonu tarafından yayımlanan Brundtland Raporu’nda çevresel sorunlar ve kalkınma ifadesinin ilişkisine değinilmiştir. Ayrıca rapor içerisinde çevresel problemlerin, askeri ve siyasi problemlerin nedeni olduğuna değinilerek çevresel güvenlik terimi ilk kez açıkça kullanılmıştır. Bu süreç sonrasında çevresel güvenlik kavramı NATO’nun uluslararası güvenlik stratejileri arasına girerek büyük bir ivme kazanmıştır (kitabın 15. sayfasındaki şekil 1.8'de gösterildiği gibi).

İş Sağlığı ve Güvenliği

Savaşlar yüzünden yılda 650 bin insan ölürken iş kazaları ve meslek hastalıkları sebebiyle her yıl 2 milyon insan ölmektedir. Bu kapsamda insanların temel hakkı olan sağlık hakkının korunması amacıyla iş sağlığı kavramı oluşmuştur. İş yeri ortamı ve çalışma koşulları sebebiyle işçilerin sağlığını kaybetmesini önlemek için önlemler almak, iş sağlığı kavramını ifade etmektedir. Kazada işverenin işçilere karşı önleyici tedbirler aldığını gösteren iş güvenliği, iş yerinde kullanılan araçların ve malzemelerin kullanılmasından kaynaklanabilecek risklere karşı korunması ve gerekli önlemlerin alınmasıdır. İş sağlığı kavramı işçilerin sağlıklı fiziksel, sosyal ve zihinsel refahının en üst seviyeye yükseltilerek çalışma koşullarından kaynaklanabilecek sorunların önlenmesini kapsamaktadır. OHSAS 18001, iş sağlığı ve güvenliğinin işletmelerde uygulanmasının sağlanması ve sürekli iyileştirme yaklaşımıyla sistemin korunabilmesi için farklı bir standart olarak ortaya çıkmıştır. İşletmelerdeki insan kaynakları kalite etkinliğinin ve sürekliliğinin sağlanması açısından önemini göstermektedir.

Entegre Yönetim Sistemleri

İşletmelerin devamlılıklarını sağlayabilmek için oldukça önemli olan yönetim sistemlerini bir çatıda toplayarak entegre yönetim sistemlerini oluşturmaları gerekmektedir. Entegre yönetim sistemleri, işletmedeki genel görevlerin yürütülmesinde, işletmenin imajının artırılmasında ve maliyetlerin azaltılmasında büyük bir sinerji sağlamaktadır. Entegre yönetim sistemleri, birden fazla yönetim sisteminin birleştiği ve gerekliliklerinin aynı anda sağlandığı bütüncül sistemlerdir (kitabın 17. sayfasındaki şekil 1.10'da gösterildiği gibi). Entegre yönetim sistemlerinin avantajları ise şu şekildedir:

  • Bütün yönetim sistemlerinin sertifikasyonu bir seferde gerçekleştirilir.
  • Bütünleşik yapıya sahip olmasıyla asıl sorun ve konuya odaklanmanın sağlanmasıyla iş tekrarının oluşmasını önler.
  • Yönetim sistemlerinin en sade hâle gelmiş formu olduğundan gereksiz kaynak kullanımını önler.
  • Maliyetlerdeki azalma ile kâr artışına katkıda bulunur.
  • Daha az denetimden geçtiği için oluşacak zaman kayıplarını önler ve işlerin aksamamasını sağlar.
  • Kurumsal sinerjinin artışına katkı sağlar.
  • Tek bir dokümantasyon sistemiyle daha etkin bir planlama sağlar.
  • Sürekli iyileştirmeyle ticari kalıcılık ve üstünlük sağlar.

İşletmeler sunduğu hizmet veya üretimin; müşterilerin taleplerini ve beklentilerini sağlayabilmesi, işletmedeki iş kazalarını minimum düzeyde tutabilmesi ve sürdürülebilir bir çevre politikası sağlayabilmesi için ISO 9001, OHSAS 18001 ve ISO 14001 yönetim sistemlerini dikkate alması gerekmektedir.

Kalite Yönetim Sistemleri (ISO 9001)

Kalite güvence standartlarından belirli bir alana değil de genele odaklanan ilk uluslararası standart ISO 9000 “Kalite Yönetimi ve Kalite Güvence Standardı” olmuştur. ISO 9000 standardı ISO 9001, ISO 9002 ve ISO 9003 adında üç alt standarttan oluşmaktadır. Kurumlar faaliyetleri kapsamı doğrultusunda bu üç standarttan birini uygulayarak yönetim sistemlerine giriş yapmaktadırlar. Ayrıca ISO 9000 standardının bu versiyonu, ağırlıklı olarak doğru üretim ve hata yakalama konularına odaklanmaktadır. Standart 2000 yılında revizyona uğramıştır ve kalite yönetim sistemleri olarak yayımlanmıştır. Bu revizyon sonrası ISO 9002 ve ISO 9003 standartları güncelliğini yitirmiştir. Belgelendirmeye esas teşkil eden standart ise ISO 9001:2000 standardı olmuştur. Ancak ISO tarafından ana standart olan ISO 9001:2000 standardını destekleyen ISO 9000, ISO 9004 ve ISO 19011 gibi kılavuz standartlar yayımlanmıştır.

İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemleri (OHSAS 18001)

Kurumlar çalışmalarını güvenli bir şekilde gerçekleştirdiklerini, iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarıyla iş güvenliği yönetim sistemlerini en iyi şekilde uyguladıklarını göstermek amacıyla bir sertifikasyon sistemi oluşturmak istemişlerdir. 1996 yılında İngiltere Standartları Enstitüsü (BSI) tarafından düzenlenerek yayımlanan “BS 8800 Mesleki Sağlık ve Güvenlik Yönetim Sistem Rehberi” tarihteki ilk sağlık ve güvenlik standardı olarak referans niteliğindedir. BS 8800 standardının yayımlanmasından sonra, “İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi” konusunda 15 Nisan 1999 tarihinde İrlanda Ulusal Standartları Teşkilatı ve İngiliz Standartlar Teşkilatı gibi birçok kuruluşun katılımı ile OHSAS 18001 standardı yayımlanmıştır. 1999 yılı Kasım ayında OHSAS 18002 “İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemleri-OHSAS 18001 Uygulama Rehberi” yayımlanmıştır. OHSAS 18002, kuruluşlarda sistemin nasıl uygulanacağını anlatan destek dokümandır. 2007 yılında günümüzde kullanılan OHSAS 18001 standardı güncellenerek tekrar yayımlanmıştır. Böylece güvenlik yönetim sistemleriyle ISO 9001 kalite sistemi arasında bir uyum sağlanmıştır. İngiliz Standartları Enstitüsü (BSI) tarafından yayınlanan ve Uluslararası Standardizasyon Kuruluşu (ISO) tarafından kabul edilen ISO 18001 standardı, 2018 yılının Mart ayında ISO 45001:2018 olarak revize edilip yayımlanmıştır. ISO 45001 standardı OHSAS 18001, ISO 9001 ve ISO 14001 standartlarının harmanlanmasıyla oluşturulmuştur. Bu standardın temel amacı iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı kapsamında çalışanların çalışmakta olduğu kurumlarda karşılaşabileceği riskleri ortadan kaldırarak ya da en aza indirerek daha sağlıklı ve daha güvenli bir çalışma ortamının oluşturulmasıdır.

Çevre Yönetim Sistemleri (ISO 14001)

ISO 14001 standardına göre çevre, bir kuruluşun, faaliyetlerini yürüttüğü hava, su, toprak, doğal kaynaklar, flora, fauna ile insanları da ihtiva eden ortam ve bunlar arasındaki ilişkidir. Çevre yönetim sistemleri ilk olarak 1992 yılında BS 7750 standardı adı ile İngiliz standardı olarak yayımlanmıştır ve 200 kadar kurumda uygulanmıştır. 1996 yılında ISO BS 7750 standardını geliştirerek ISO 14001 standardını yayımlamışlardır. Bu standart 2004 yılında revize edilerek ISO 14001:204 adını almıştır. Çevre yönetim sistemlerinin hedefleri;

  • Çevre yönetimi ve kalite yönetimi konularında uyum sağlanması,
  • Kuruluşların çevre yönetimini ölçme ve uygulamadaki kabiliyetlerinin artırılması ve
  • Çevre standartlarının birleştirilmesidir.
  • 2004 yılındaki revizyon sonrasında standart 2015 yılında son bir kere revizyon alarak şu anki kullandığımız son hâlini almıştır.

Çevrenin korunması ve kaynakların tüketiminin ya da yok edilimini önlemeyi baz alan TS EN ISO 14000 çevre yönetim sistemleri serilerinden oluşan bir standart topluluğudur. TS EN ISO 14000 serisinin standartları aşağıda sıralanmıştır:

  • TS EN ISO 14001: 2004 Çevre Yönetim Sistemi-Özellikler ve Kullanım Kılavuzu,
  • TS EN ISO 14004: 2004 Çevre Yönetimi-Çevre Yönetim Sistemleri- Prensipler, Sistemler ve Destekleyici Teknikler İçin Genel Kılavuz,
  • TS EN ISO 19011: 2004 Kalite ve Çevre Tetkiki İçin Kılavuz,
  • TS EN ISO 14020: Çevre Etiketleri ve Beyanları-Genel Prensipler,
  • TS EN ISO 14031: 2002 Çevre Yönetimi Çevre Performans Değerlendirmesi-Kılavuz,
  • TS EN ISO 14040: 1998 Çevre Yönetimi-Hayat Boyu Değerlendirme Genel Prensipler ve Uygulamalar