Çevre Sağlığı ve Güvenliği - Ünite 3: Çevre Kirliliği ve Kontrolü Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Çevre Kirliliği ve Kontrolü

Çevre Kirliliğinin Temel Sebepleri

Çevre Kirliliğinin Temel Sebepleri Çevre Kirliliği, insanoğlunun doğa üzerinde gerçekleştirdiği faaliyetler sonucunda havada, suda ve toprakta meydana gelen olumsuz gelişmelerle ekolojik dengenin bozulmasıdır.

Sürdürülebilirlik, çeşitlilik ve üretkenliğin devamlılığı sağlanırken daimî olma yeteneğini devam ettirebilmektir.

Kirlilik, kirleticilerin insan sağlığı ve refahı ve/veya çevre üzerindeki birikimi ve olumsuz etkileri olarak tanımlanabilir (Pepper vd., 2011).

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 56. maddesinin birinci fıkrasına göre herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında getirilen düzenleme ile de çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek gerek devlete gerekse vatandaşlara ödev olarak yüklenmiştir. Anayasada yer alan bu ilkeler 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 3/a maddesinde de benzer biçimde düzenlenmiştir. Buna göre; gerçek ya da tüzel kişi olarak herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdür.

Bu bağlamda, “kamu sağlığını ve çevreyi koruma” prensibi Türk Ceza Kanunu’nun birinci maddesinde Kanun’un amaçlarından biri olarak öngörülmüş, ayrıca “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı” başta bu Kanun’un 181 ilâ 184. maddeleri olmak üzere, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda ve diğer bir kısım mevzuatta koruma altına alınmış, çevreyi kirletme eylemi farklı suç ve kabahat türleri ile yaptırıma bağlanmıştır.

Su Kirliliği

Su kirliliği, insanların birtakım faaliyetleri sonucu su kaynaklarının doğal bileşimindeki maddelerin konsantrasyon değerlerinin üzerine çıkması ile su kaynaklarının doğal bileşiminin bozulması ya da su kaynağında daha önce var olmayan maddelerin ortaya çıkmasıdır (Uzun vd., 2014).

Türkiye’de insanların tüketimlerine uygun olacak içme suyu kaynaklarının teknik ve hijyenik şartlara uygunluğunun sağlanması ile suların kalite parametrelerine bağlanması, etiketlenmesi, satışının sağlanması ve denetlenmesinin usul ve esaslarının düzenlenmesi için 2005 yılında “İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik” hazırlanmıştır.

Hava Kirliliği

Hava kirliliği, soluduğumuz dış havada kükürt dioksit (SO 2 ), partiküler madde (PM), azot oksitler (NO x ) ve ozon (O 3 ) gibi kirleticilerin çevre ve sağlık üzerinde olumsuz etkileri yapacak düzeylerde olması şeklinde tanımlanmaktadır (Bayram vd., 2006).

Antropojenik, insanlığın doğa üzerinde oluşturduğu etkiler olarak tanımlanmaktadır.

Hava kirliliğinin insanlar ve diğer canlılar üzerindeki etkilerinin belirlenmesinde bulundukları ortam büyük önem arz etmektedir. Bu amaçla hava kalitesinin değerlendirilmesi iç ortam ve dış ortam olmak üzere iki ana başlıkta değerlendirilmektedir.

Genellikle kent merkezlerindeki karbon monoksit (CO) emisyonlarının % 70-90’ından, azot oksit (NO) emisyonlarının % 40-70’inden, hidrokarbon (HC) emisyonlarının yaklaşık % 50’sinden ve şehirlerde kurşun emisyonlarının % 100’ünden özellikle motorlu taşıt egzoz gazları sorumludur (Ç.P.S.S.G. Programı 2013-2023).

Katı Atıklar

Katı atık, tüketicisi tarafından bir işe yaramaması nedeniyle atılan evsel, ticari ve endüstriyel faaliyetler sonucu oluşan, düzenli şekilde bertaraf edilmesi gereken katı maddelerdir (Uzunoğlu, 2014).

Katı atıkların bertaraf yöntemlerinin seçilmesi için sınıflandırılması büyük bir önem arz etmektedir. Katı atıkların sınıflandırılması kaynaklarına, içeriklerine ve yapısına göre gerçekleştirilebilmektedir. Ancak atıkların yönetilmesinde en çok kullanılan sınıflandırma yöntemi kaynaklarına göre sınıflandırmadır. Bu sınıflandırmaya göre atıklar 7 ana kategoriye ayrılmaktadır. Bunlar:

  • Evsel katı atıklar,
  • Endüstriyel katı atıklar,
  • Ticari ve kurumsal katı atıklar,
  • Tıbbi atıklar,
  • Tarımsal ve hayvansal katı atıklar,
  • Tehlikeli atıklar,
  • Özel atıklardır.

Evsel atık, konutlardaki bahçe, park ve piknik alanı gibi halka açık olan alanlardan kaynaklanan zararlı ve tehlikeli içeriğe sahip olmayan katı atıklar olarak tanımlanmaktadır.

5491 sayılı “2872 sayılı Çevre Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”a, 5216 sayılı “Büyükşehir Belediyesi Kanunu”na ve 5393 sayılı “Belediye Kanunu”na göre; Belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeler, bu alanlar dışında ise mahallin en büyük mülki amiri; evsel ve evsel nitelikli endüstriyel katı atıkların çevreye zarar vermeden bertarafını sağlamak, çevre kirliliğini azaltmak, düzenli depolama sahalarından azami istifade etmek ve ekonomiye katkıda bulunmak amacıyla, evsel katı atıklar içindeki değerlendirilebilir katı atıkları sınıflandırarak ayrı toplamak ve bunlarla ilgili tedbirleri almakla yükümlüdürler (Evin ve Demiral, 2018).

Endüstriyel atık, sanayi ve üretim tesislerindeki bir süreç sırasında veya sonrasında ortaya çıkan katı atıklar olarak tanımlanmaktadır.

Tehlikeli veya tehlikesiz içeriğe sahip atık oluşumuna neden olan endüstrilerin atık yönetimlerini gerçekleştirebilmesi için Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan Endüstriyel Atık Yönetim Planı’nı hazırlaması gerekmektedir.

Ticari ve kurumsal işlemlerle veya işlemler sonucunda oluşan katı atıklardır. Genellikle evsel atıklar kadar organik madde içermeyen atıklardır. Kamu kurum ve kuruluşları, özel kurumlar ve kuruluşlar, lokantalar, büfeler, mağazalar, okullar, hastaneler, askeri yerleşimler, limanlar, ofisler, stadyumlar gibi ortak kullanım alanlarından toplanan atıklar bu kapsamda değerlendirilmektedir (Palabıyık ve Altunbaş, 2004).

Tıbbi atıklar, 22.07.2005 tarih ve 27555 sayılı Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’ne göre “Ünitelerden kaynaklanan, enfeksiyon, patolojik ve kesici-delici atıkları” ifade etmektedir (Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, 2005).

Tıbbi atıklar üç kategoride incelenmektedir. Bunlar:

  • Enfeksiyon Yapıcı Atıklar: Enfeksiyon yapıcı etkenleri taşıdığı bilinen veya taşıması muhtemel; başta kan ve kan ürünleri olmak üzere her türlü vücut sıvısı, insan dokuları, organları, anatomik parçaları, otopsi materyali, plasenta, fetus ve diğer patolojik materyali, bu tür materyal ile bulaşmış eldiven, örtü, çarşaf, bandaj, flaster, tamponlar, eküvyon ve benzeri atıkları, karantina altındaki hastaların vücut çıkartılarını, bakteri ve virüs tutucu hava filtrelerini, enfeksiyon yapıcı ajanların laboratuvar kültürlerini ve kültür stoklarını, enfekte hayvanlara ve çıkartılarına temas etmiş her türlü malzemeyi, ve veterinerlik hizmetlerinden kaynaklanan atıklardır (Gül, 2019).
  • Kesiciler: İğne uçları, enjektörler, bisturiler, jiletler, kırık camlar gibi atıklardır.
  • Ecza Atıkları: Kullanma tarihleri geçmiş veya kullanılmayan ilaç, aşı ve serumlardır (Megep, 2011).

Tıbbi atıklar konusunda çıkarılan “Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği”nde; tıbbi atıklar kaynağında kırmızı renkli, üzerlerinde “Uluslararası Biyotehlike” amblemi ile “Dikkat Tıbbi Atık” ibaresi bulunan özel plastik torbalarda ayrı biriktirilirler. Tıbbi atıkların bir alt grubu olan kesici ve delici atıklar ise diğer tıbbi atıklardan ayrı olarak özel plastik veya lamine kartondan yapılmış, üzerlerinde aynı uyarı işaretleri bulunan özel kutular içinde toplanmaktadır (Gündüzalp, 2016).

Tehlikeli katı atık, patlayıcı, parlayıcı, kendiliğinden yanmaya müsait, suyla temas hâlinde parlayıcı gazlar çıkaran, oksitleyici, organik peroksit içerikli, zehirli, korozif, hava ve suyla temasında toksik gaz çıkaran, toksik ve eko-toksik özellikler taşıyan atıklardır (Uzunoğlu, 2010).

Özel atık kapsamında bulunan bitkisel yağlar “Bitkisel Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği”, hafriyat atıkları “Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği”, atık pil ve akümülatörler “Atık Pil ve Akümülatörlerin Kontrolü Yönetmeliği”, atık elektrikli ve elektronik eşyalar “Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların Kontrolü Yönetmeliği” ve ömrünü tamamlamış lastikler “Ömrünü Tamamlamış Lastiklerin Kontrolü Yönetmeliği” adlı yönetmelikler ile yönetilmektedir.

Gürültü Kirliliği

Gürültü, insanlar üzerinde olumsuz etkiler oluşturan ve arzu edilmeyen sesler olarak tanımlanmaktadır.

dB(A), İnsan işitme sisteminin düşük şiddetteki seslere karşı en çok hassas olduğu orta ve yüksek frekanslara daha fazla ağırlık veren, A ağırlıklı ses seviyesi olarak tabir edilen ve gürültünün etkilenim değerlendirilmesi ve kontrolünde yaygın olarak kullanılan bir ses seviyesi ölçütüdür (Megep, 2011).

Teknolojinin gelişmesiyle değişiklik gösteren yaşam tarzlarıyla oluşan gürültüler farklı kaynaklardan meydana gelmektedir. Gürültü kirliliği oluşturan kaynaklar genellikle nüfusun yüksek ve endüstrileşmenin yoğun olduğu kentlerde bulunmaktadır. Kentlerdeki gürültü kaynakları ulaşım, fabrikalar, endüstriler, makineler ve insanlardan oluşmaktadır. Bu karmaşık gürültü kirliliği kaynakları temelde ulaşım, sanayi ve sosyal alanlar olarak üç türde gruplandırılmaktadır.

Toprak Kirliliği

Toprak kirliliği, antropojenik etkiler sonucunda toprağın kimyasal, fiziksel, biyolojik ve jeolojik yapılarının bozulması olarak tanımlanmaktadır.

Toprak kirliliğinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi oldukça zor bir süreçtir. Bunun nedeni toprak fiziksel, kimyasal, biyolojik, fizikokimyasal ve biyokimyasal parametrelerin bir bütün olarak çalıştığı karmaşık bir sistemdir.

Ülkemizde arıtma tesislerinden kaynaklanan çamurların tarım alanlarında gübre olarak kullanılabilmesi için 03.08.2010 tarihli 27661 sayılı Evsel ve Kentsel Arıtma Çamurlarının Toprakta Kullanılmasına Dair Yönetmeliğin şartlarına bakılması gerekmektedir.

Radyoaktif Atıklar

Radyasyon, farklı enerjilere sahip parçacık veya dalgaların bir ortam veya uzay içerisindeki hareketi olarak tanımlanmaktadır.

Radyoaktif atıklar genellikle alfa ve beta radyasyonları içermektedir ve içerikleri hem canlı hem de çevre sağlığı için çok zararlıdır. Ayrıca dünyanın yapısında doğal koşullarda da var olan radyoaktivitenin doğada kaybolma süresi oldukça uzundur. Bu durum radyoaktif atıkların yönetilmesini ve denetlenmesini zorlaştırmaktadır.