CEZA HUKUKU - Ünite 3: Tipikliğin Manevi Unsurları Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 3: Tipikliğin Manevi Unsurları
Tipikliğin Manevi Unsurları
Tipikliğin manevi unsuru, kişi ile işlediği fiil arasındaki manevi bağı ifade eder. Kişi ile gerçekleştirdiği davranış arasında manevi bir bağ yoksa bu davranış fiil niteliği taşımaz ve dolayısıyla bir suçun varlığından söz edilemez. Bu nedenle failin, tipik haksızlık unsurlarının tümü bakımından kasten veya taksirle hareket ettiği belirlenmelidir.
TCK 21. maddedeki “suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır” kuralı uyarınca ancak kasten işlenen fiiller cezalandırılabilir, açıkça ve ayrıca belirtilmedikçe taksirli hareketler cezalandırılmaz. Dolayısıyla kural olarak kast , istisnai olarak da taksir manevi unsurun temel iki şeklini oluşturmaktadır.
Kast
TCK’da kast (ve taksir), fiilin ifade ettiği şahsi haksızlığın bir unsuru olarak kabul edilmiştir. Bunun sonucu olarak kast, kusurun bir unsuru veya türü değildir. Şu hâlde suçun kanuni tanımındaki (yani haksızlık tipindeki) tüm unsurlar fail tarafından bilinmedikçe kasten işlenen bir suçtan bahsedilemeyecektir.
Kastın Tanımı ve Unsurları
Kanunda kast “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre kastın bilme ve isteme olmak üzere iki kurucu unsuru bulunmaktadır.
Kastın Kapsamı
Kast, öncelikle, suçun kanuni tarifinde (tipiklikte) yer alan bütün maddi (objektif) unsurları kapsamalıdır. Bunlar, kanuni tipte suçun unsuru olarak belirtilen gerçek vakıalara, gerçek dünyanın doğrudan doğruya gözlem yoluyla görülebilir konularına ilişkin unsurlardır. Failin bilgisi geçmişte veya hâlen mevcut olan tipiklik unsurlarına ilişkin olmalıdır. Ayrıca fail, gerek kendisinin gerek mağdurun niteliğine ilişkin olarak suçun kanuni tanımında belirtilen hususları bilmelidir. Fail, fiilin işleniş şekline ilişkin olarak suç tipinde belirtilen hususların da bilincinde olmalıdır.
Kastın Aranacağı Zaman
Kastın “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi” şeklindeki tanımından konunun fiilin icra edildiği ana göre değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Zira bu unsurlar fiilin icraya başlandığı andan itibaren gerçekleştirilebilirler. Bu nedenle, suçun icra hareketlerinin gerçekleştirildiği sırada kastın bulunması gerekir.
Kastın Türleri
Kastın, doğrudan kast ve olası kast şeklinde iki türü vardır:
Doğrudan kastta , failin, suçun bütün maddi unsurları hakkındaki bilgisi tamdır, kesindir. Bir suç işlemeye karar veren failin bu suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları mevcut olduğunu, bu unsurların fiilin icrası sırasında gerçekleşeceğini ve özellikle suç tipinde aranan neticenin meydana geleceğini kesin olarak bildiği hâllerde doğrudan kast söz konusudur.
Olası kastta ise tipikliğin gerçekleşmesinin muhtemel olarak öngörülmesi olası kastın bilme unsurunu; fiilin sebebiyet verebileceği neticenin gerçekleşmesinin kabullenilmesi veya kayıtsız kalınması ya da katlanılması ise isteme unsurunu oluşturmaktadır. TCK, olası kastla işlenen suçun haksızlık içeriğinin doğrudan kastla işlenene göre daha az olduğunu kabul etmiş ve olası kast hâlinde cezada indirim öngörmüştür.
Taksir
Taksir, bir kimsenin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmak suretiyle istemediği ve fakat öngörülebilir bir neticeyi gerçekleştirmesi olarak tarif edilmektedir. Buna göre, objektif olarak ön görülen özen yükümlülüğünün ihlali suretiyle işlenebilen suçlar taksirlidir.
Taksirli Suçların Yapısı
Taksirli suçlar, kasti suçlarda olduğu gibi, hukuk toplumunun varlığı ve devamı bakımından vazgeçilmez nitelikteki hukuki değerleri korumayı amaçlayan davranış normlarını ihlal ederler. Taksirli suçlarda, fail, kasti suçlarda olduğu gibi hukukun yasakladığı bir hususu gerçekleştirmek amacıyla değil, kural olarak hukuken önem arz etmeyen bir maksatla hareket etmektedir. Ancak dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmak suretiyle davranışını olması gerektiği gibi yönlendirememekte, hukuken önem arz eden bir takım neticelerin ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir.
Objektif Özen Yükümlülüğünün İhlali
Taksirli suçun oluşumu için icrai veya ihmali nitelikteki davranışın objektif dikkat ve özen yükümlülüğünü ihlal etmesi gerekir. Buna göre taksirli suçlar icrai bir davranışla işlenebileceği gibi ihmali bir davranışla da işlenebilir. Objektif dikkat ve özen yükümlülüğü daha çok hukuk kurallarınca öngörülmektedir. Bunların yanı sıra, toplumun müşterek tecrübeye dayanarak her ferde veya belirli meslek veya sanatları yapan kimselere yüklediği dikkat ve özen görevleri de vardır. Bu durumda taksirin kaynağını müşterek tecrübe oluşturmaktadır.
Netice
Taksirli suçun oluşumu bakımından objektif dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlali yeterli görülmediği, ayrıca bir neticenin gerçekleşmesinin arandığı hâllerde, taksirli suça ilişkin kanuni tanımdaki neticenin gerçekleşmesi gerekir.
Nedensellik Bağı ve Objektif İsnadiyet
Taksirli suçlarda netice, dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlalinin bir sonucu olarak meydana gelmelidir. Bir başka deyişle, somut olayda gerçekleşen netice ile failin özen yükümlülüğünün ihlali arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Eğer bu bağ mevcut değilse veya netice dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlali sonucu olarak gerçekleşmemişse, artık taksirli suçtan söz etmek mümkün değildir.
Taksirli neticeli suçlarda, cezai sorumluluğun doğumu bakımından özene aykırı davranış ile meydana gelen netice arası da nedensellik bağının varlığı gerekli ve fakat yeterli değildir. Ayrıca bu neticenin faile objektif olarak isnat edilebilmesi de gerekir.
Belirtmek gerekir ki, taksirle işlenen suçlarda, teşebbüs ve iştirak hükümleri uygulanmaz. Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda herkes kendi kusurlu fiilinden dolayı ayrı ayrı sorumlu olur.
Hukuka Aykırılık Unsuru
Taksirle işlenen suçlarda da yukarıda belirtilen unsurların gerçekleşmesi hukuka aykırılığın karinesini oluşturur. Ancak bu karine hukuka aykırılık nedenleriyle ortadan kaldırılabilir.
Taksirli Suçlarda Kusur
Taksirle işlenen suçlarda kusur, kasten işlenen suçlarda olduğu gibi, esas itibariyle bir kimsenin işlediği haksızlık teşkil eden fiilden dolayı kınanması gerektiği konusundaki yargıyı ifade eder. Bu durumda dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmak suretiyle taksirli bir haksızlığı gerçekleştiren kişi, böyle bir fiili işlemesi nedeniyle kınanabilmesi hâlinde cezalandırılacaktır.
Taksirin Türleri
TCK’da taksir bilinçsiz taksir ve bilinçli taksir şeklinde ikiye ayrılmıştır.
Bilinçsiz taksir dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
Bilinçli taksir ise Kanunda “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde” vardır ve bu durumda “taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır” şeklinde tanımlanmıştır.
Bu tanımlar karşılaştırıldığında, bilinçli taksir ile bilinçsiz taksirin ortak noktasının dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlali olduğunu söylemek mümkündür. Yine her iki taksir türünde de özen yükümlülüğünün ihlali dolayısıyla meydana gelen netice istenmemektedir.
Bilinçli taksiri bilinçsiz taksirden ayıran özellik ise bilinçli taksirde istenmeyen netice fiilen öngörülürken, bilinçsiz taksirde öngörülememektedir. Bilinçsiz taksirde fail özen yükümünün ihlali dolayısıyla kanuni tanıma uygun bir fiilin gerçekleşebileceği ihtimalini düşünmemektedir. Bilinçli taksirde ise fail, suçun konusu bakımından somut bir tehlikenin varlığını öngörmesine rağmen, ya bu tehlikenin derecesini azımsamasından ya kendi yeteneğini abartmasından ya da şansına güvenmesinden dolayı kanuni tanıma uygun bir neticenin gerçekleşmeyeceğine güven beslemektedir. Bilinçli taksirde fail tehlikenin meydana geleceğini muhtemel addetmesine rağmen, gerçekleşmeyeceğine güven duymaktadır. Bilinçli taksirle işlenen suçların haksızlık içeriği bilinçsiz taksirle işlenen suçlara nazaran daha ağırdır.
Taksirle İşlenen Suçlarda Şahsi Cezasızlık Sebebi ve Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep
TCK’nın 22. maddesinin son fıkrasında taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmeyeceği; bilinçli taksirle neticeye neden olunmuşsa, verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebileceği düzenlenmiştir. Bu fıkranın uygulanabilmesi için aranan en önemli koşul, taksirli fiilden dolayı münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu itibariyle zararlı bir neticenin meydana gelmiş bulunmasıdır.
Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suçlar
Suçlar, ya kasten ya da taksirle işlenirler. Ancak TCK’da kastın ve taksirin kombinasyonundan (bileşiminden) oluşan “ karma suçlara ” da yer verilmiş ve bunlar “ netice sebebiyle ağırlaşmış suç ” olarak isimlendirilmiştir. Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başkaca bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesine netice sebebiyle ağırlaşmış hâl denilmektedir. Kanunda açıkça düzenlenen bu gibi hâllerde, kişi bu neticeler bakımından en azından taksirinin varlığı hâlinde sorumlu olacaktır.
Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlar, ilk kademede kural olarak kasten işlenen temel suç tipinin, ikinci kademede ise en azından taksirle sebebiyet verilen ağır neticenin yer aldığı (kast-taksir kombinasyonu) iki kademeli bir yapıya sahiptir. Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlarda sorumluluk için kasten işlenen temel suç tipinin tüm unsurlarının gerçekleşmesi, bunun sonucu olarak gerçekleşen ağır netice bakımından ise failin en azından taksirinin varlığı gerekir.
Tipiklikte Yer Alan Unsurlarda Hata
Hata (yanılma), kişinin düşündüğü ile gerçeğin birbirine uymamasını ifade etmektedir. Hatanın bilmemek veya yanlış bilmekten ibaret iki görünüm şekli söz konusudur. Buna göre, hata dış dünyaya ilişkin şartlara ilişkinse kast üzerinde etkilidir. Buna karşılık hata tipikliğin hukuki değerlendirmesine (tipikliğin hukuki sonuçlarına) ilişkin ise kusurluluk üzerinde etkilidir.
Hata, kastı ortadan kaldıran veya kusurluluğu etkileyen hata olmak üzere ikiye ayrılabilir. Kastı kaldıran hata hâlleri; suçun maddi unsurlarında hata, suçun nitelikli unsurlarında hata, hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarında hata olmak üzere üçe ayrılır. Kusurluluğu ortadan kaldıran veya azaltan sebeplerin maddi şartlarında hata ile haksızlık yanılgısı (yasak hatası) ise kusurluluğu etkileyen hata hâlleridir. Bunlardan, suçun maddi unsurlarında hata ile suçun nitelikli hâllerinde hata tipiklikte yer alan unsurlarda hata hâlini oluşturmaktadır.
Tipiklikte yer alan unsurlarda hata, suçun maddi unsurlarında hata ve nitelikli hâllerinde hata olmak üzere ikiye ayrılmaktadır:
Maddi Unsurlarda Hata
Maddi unsurlarda hataya, unsur yanılgısı ve fiili hata da denilmektedir. Unsur yanılgısı, içerik itibariyle, somut olayda suçun maddi unsurlarına ilişkin bilgisizliği, eksik veya yanlış tasavvuru ifade etmektedir. Failin somut olaya ilişkin tasavvuru gerçekle bağdaşmamaktadır. Buna karşılık, suçun kanuni tanımındaki maddi unsurlardan birisinin varlığı hakkında düşülen şüphe, emin olmama hâli hata değildir, aksine olası kastın veya bilinçli taksirin varlığını gösterir.
Unsur yanılgısının failin kastını kaldırdığının söylenebilmesi için failin tasavvuru, zihninden geçirdikleri gerçeğe uygun olsaydı işlediği fiil suç teşkil etmeyecekti diyebileceğimiz bir hâlin bulunması gerekir.
Suçun Nitelikli Hallerinde Hata
Kanuna göre; “Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından” yararlanacaktır. Suçun nitelikli hâllerinden maksat, suçun temel şekline göre cezanın artırılmasını veya azaltılmasını gerektiren unsurlardır. Nitelikli hâllerde hata durumunda fail, suçun temel şekline ilişkin unsurlarda bir yanılgıya düşmüş değildir. Bu itibarla suçun temel şekli tüm unsurlarıyla gerçekleşmektedir. Fail sadece suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleştiği konusunda hataya düşmektedir.
Suçun daha ağır cezalandırılmasını gerektiren nitelikli hâllerde hata iki şekilde ortaya çıkabilir:
- Failin işlediği suçta cezayı ağırlaştıran nitelikli hâl bulunmasına rağmen fail bunları bilmemektedir.
- Failin işlediği suçta nitelikli hâl bulunmamasına rağmen, fail bulunduğunu zannetmektedir.
Cezada indirimi yapılmasını gerektiren nitelikli hâllerde hatayı da iki ihtimale göre değerlendirmek gerekir. İlk halde failin işlediği suçta cezayı azaltan nitelikli hâl bulunmamasına rağmen, fail bunların bulunduğunu zannederek fiili işlemektedir. İkinci haldeyse failin işlediği suçta cezayı azaltan nitelikli hâl bulunmasına karşın, failin bu durumu bilmemektedir.