ÇOCUK EDEBİYATI VE MEDYA - Ünite 5: Çocuk Edebiyatı ve Gelişimsel Uygunluk III-12 Yaş ve Sonrası Çocuk Edebiyatı Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Çocuk Edebiyatı ve Gelişimsel Uygunluk III-12 Yaş ve Sonrası Çocuk Edebiyatı

Giriş

Çocuk edebiyatı, çocuğu ve çocukluk dönemini temel alarak çocuk gerçekliğini yansıtan ve onun sanat, estetik bakımından gelişimini destekleyen; çocuğu geleceğe hazırlayan; çocuğun duygu, düşünce ve hayal dünyasına uygun bir edebiyattı. Çocuk edebiyatının amacı öğüt vermek, öğretmek değil; çocuklara yaşam ve insan gerçeğine ilişkin duyarlılıkla kurgulanmış ipuçları sunmak, ana dilinin kullanım olanaklarını sezdirmek, onları yazılı kültürle sağlıklı ve sürekli iletişim kurabilen bireyler olarak yetiştirebilmektir.

Çocuk edebiyatı ürünleri, çocuğun duygusal gelişimini önemli ölçüde destekleyerek dünyaya açılan bir pencere görevi üstlenir. Bu ürünler aracılığıyla çocuk dünyayı tanır, yaşantıları, duyguları fark eder, onların ayırımına varır.

12 Yaş ve Sonrası Çocuk Edebiyatının Genel Özellikleri

Çocuk edebiyatı; okul öncesi dönem ( 0–6), okul dönemi (7–11) ve yetişkinlik dönemi (12–16) olmak üzere üç dönemde değerlendirilir.

Somut işlemler döneminden soyut işlemler dönemine adımın atıldığı 12 yaş ve sonrası dönem, aynı zamanda çocukların yaratıcılıklarının da en üst düzeyde olduğu dönemdir. Çocuğun ciddi bir öğrenme, keşfetme çabasında olduğu bu dönem, çocuk gelişimi açısından değerlendirildiğinde serüven çağı olarak da ifade edilir. Çocukların bu dönemde bir edebiyat kültürü oluşturmaları için bilişsel süreçlerini işleten, insan ve yaşam gerçekliğini sanatçı gözüyle ele alarak değerlendirmelerine olanak sağlayan eserleri okumaları gerekir.

Döneme Özgü Çağdaş Çocuk Edebiyatı Türleri

Masal, fabl, destan, efsane, hikâye öykü, roman, biyografi, anılar, gezi yazıları, doğa ve fen olaylarını anlatan yapıtlar, şiirler, çocuk piyesleri, çocuk gazete ve dergi yazıları çocuk edebiyatı türleri arasında yer alır.

Duyguya dayalı bir tür olan şiir; bir dilin en derin ve güzel yönlerinin ifade edildiği sanat ürünüdür. Şiir, çocuğun duygu ve düşünce gelişiminin, edebî ve estetik eğitiminin en önemli ögesidir. Şiir çocukta estetik zevki geliştirir; hayal gücünün ve yaratıcı düşüncenin gelişimini destekler; sözcük dağarcığını zenginleştirir; çocuğun kendini ve başkalarını, kısaca dış dünyayı tanıması için önemli bir araç konumundadır.

Edebiyat türleri içinde temel özellikleri bakımından birbirine benzeyen hikâye ve romanın pek çok tanımına rastlanmaktadır. Olmuş ya da olması mümkün olayları anlatan kısa yazıya öykü; uzun yazıya roman denir.

Çocuk edebiyatı türü olarak roman; çocuğun soyut işlemler dönemine geçişinden sonra okuyabileceği, olayların neden ve niçini üzerinde düşünme, aralarında bağlantılar kurarak, derinlere inerek inceleme fırsatı veren, hayal gücünü ve yaratıcılıklarını önemli ölçüde geliştiren, destekleyen edebî bir türdür. Romanlar öykülere göre daha uzun soluklu, ilişki yumaklarının fazla olduğu eserlerdir. Hikâye ise hayatın ve insanın içine açılan bir pencere gibidir. Günlük yaşamda görünen yüzün dışında hayatın ve insanın farklı yönlerini, arka planda yer alan gerçekleri yansıtır. Hikâye ve roman çocuklara yaşam deneyimleri sunar, çeşitli insan tipleri üzerinde düşünmelerine olanak tanır, toplumun değer yargılarını daha rahat anlamalarına yardımcı olur. Çocuk öykünmeyle ve özdeşim kurarak hikâyeden yararlanır. Okuduğu bir hikâyenin kahraman ya da kahramanlarıyla kurduğu etkileşim, çocuğun yeni düşsel arkadaşlar edinmesini sağlar. Her hikâyenin temelinde bir olay vardır. Köyün yanması, deprem, sel gibi birçok durum belli bir olay dâhilinde değerlendirilir. İnsanın insanla, doğayla ve çevresiyle ilişkisi hikâyede sorunu yansıtır.

Çocuklara yönelik olarak yazılan hikâye ve romanların belli özellikler taşıması gerekmektedir:

  1. Konu; çocukların ilgilerine, hayat tecrübelerine ve kavrayış güçlerine uygundur.
  2. Sade ve gerçekçi bir plana sahiptir.
  3. Mantıklı sonuçlarla biten hareketli olaylar yer alır.
  4. Somut, tutarlı, gerçekle örtüşen ayrıntılar içerir.
  5. Sıkıcı betimleme ve ruhsal çözümlemelere yer verilmez.
  6. Olaylar; özellikleri iyi anlatılan, gerçeğe uygun karakterler etrafında gelişir ve sonuçlanır.
  7. Olay ve kişiler; gerçek hayatla örtüşen, çocuğu kuşkuya düşürmeyen özelliktedir.
  8. Kısa cümle ve paragraflar ile kısa ve bol konuşmalara dayalı sürükleyici bir anlatıma sahiptir.
  9. Çocukların seviyesine uygun basit ruh çözümlemelerine yer verilir.
  10. Argodan uzak, yerinde kullanılan güldürücü sahneler ve konuşmalar içerir.
  11. Metinle ilgili güzel ve anlamlı resimleri kapsar.

Yakın çevre ile ilgili hikâye ve romanlarda, çocuk kendine yabancı olmayan bir çevrede geçen olaylarla karşılaşır. Bu romanlar, kahramanlarının çoğunlukla çocuk olduğu eserlerdir. Duygusal hikâye ve romanlar, kız çocukları tarafından ilgiyle okunan ve çocuğun duygularını harekete geçiren kitaplardır. Macera hikâye ve romanları, merak duygusunun ayakta tutulduğu, eylemin çok olduğu eserlerdir. İyi bir kurgu söz konusu olduğunda her yaştaki çocuk tarafından zevkle okunan romanlardır. Serüven romanları; günlük yaşamda her zaman rastlanmayan, şaşırtıcı, değişik ve esrarlı olayları konu edinen romanlardır. Bu tür romanlarda olaylar, okuyucuyu şaşırtacak ve heyecanlandıracak biçimde gelişir.

Hikâyede metin kısadır. Kişiler az sayıda ve belirlidir. Bunlar her yönüyle değil, olayı ilgilendiren yönüyle işlenir. Çevre betimlemeleri yalındır. Hikâyede zaman boyutu önemlidir. Zaman dilimi olarak kısa bir aralıkta hikâye başlayıp sona erer. Olay gerçek veya gerçeğe yakın ancak ilginç bir özelliktedir. Olay akışı düzenli, iç içe geçmeden sürer. Hikâyeye akıcılık kazandıracak konuşma, iç konuşma veya monologlar kısa ve etkileyici cümlelerden oluşacak bir özellik taşır.

Biyografi, en eski yazınsal türlerden biridir. Biyografinin temellerini, mezar taşları ve cenaze törenlerindeki sözsel ifadeler oluşturmaktadır. Bütün amaç, ölen kişinin hayattayken yaptıklarını anlatmak, bazen de kişiyi övmektir. Biyografi; geniş kitleler tarafından tanınan, bilinen; bilgi, birikim, tutum ve davranışlarıyla toplumda iz bırakmış kişilerin yaşamlarını bilgi ve belgelere dayalı olarak anlatan yazın türüdür. Biyografi kelimesinin Türkçede kullanımı Tanzimat dönemi ile başlar. “Yaşam Öyküsü” de denilen biyografiler Eski Türk Edebiyatında “Tercüme-i Hal” ya da “Hal Tercümesi” şeklinde kullanılmıştır. Çocuk edebiyatında biyografi denildiğinde, yaşamıyla çocuklara örnek olabilecek kişilerin yaşam öyküleri akla gelir.

Biyografik eserler kendilerine özgü bazı özellikler taşırlar:

  1. Biyografik eserler, çocukların özdeşleşme duygusunu doyurmaya yarar.
  2. Biyografiler, çocuklara başkalarının hayat kavgalarını, karşılaştıkları sorunlarla nasıl mücadele ettiklerini anlatır ve çocukları benzer durumlara karşı hazırlar.
  3. Yararlanılan kaynaklar, doğru ve eksiksiz olmalıdır. Anlatılan kişinin hayatını anlatan olaylar, görüşlerini ve düşüncelerini yansıtan açıklamalar sağlam belgelere dayanmalıdır.
  4. Çocukların ilgisini çeken biyografiler genellikle romanlaştırılmış biyografilerdir. İçinde olayların, bol ve kısa konuşmaların yer aldığı biyografiler daha ilgi çekici olmaktadır.

Anı, kişinin yaşadıkları, gördükleri ve işittiklerini, üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra hatırlaması ve bu hatırladıklarını kendi algı ve bakış açısına göre yazmasıdır. Anı türü çocuklar tarafından beğeniyle okunan bir türdür. Özellikle 12 yaş itibariyle çocukların ilgi alanına girmeye başlayan anı türü ile çocuklar; sanat, edebiyat, bilim vb. alanlarda başarı kazanmış kişilerin yaşamlarına ve deneyimlerine ortak olurlar.

Çocukların gelişim düzeyi dikkate alınarak yazılmış anı türündeki örnek yazılar çocuklardaki merak duygusunu giderecek nitelikte, sade bir anlatım tarzı benimsenerek kaleme alınmalıdır.

Yaşanılanların hemen yazılması olarak ifade edilebilecek günlük ise anıya göre daha subjektif bir özellik gösterir. Üzerinden zaman geçmediği için yaşananların ya da gözlenenlerin heyecanı ve duygusallığı da günlüklere yansır.

Gezi yazısı, anı ve günlük gibi değişik edebiyat türlerine kaynaklık eden, gezilen görülen yerlerin çok geniş açılardan anlatıldığı yazı türüdür. Gerçekçi olması ve belgelere dayanması açısından tarihin ve coğrafyanın önemli kaynakları arasında yer alır.

Fabl, kahramanları insana özgü karakter ve davranışlara sahip hayvan, bitki ve cansızlar olan; kısa, öğüt veren, başında ya da sonunda öğüt bölümünün yer almasıyla klasik masaldan ayrılan hikâyelerdir. Kısa olması, akılda kalıcılığı ve hatırlanmayı kolaylaştırır. Didaktik bir özellik taşır. Kıssadan hisse vermek esasına dayanır. Soyut olan kavramların somutlaştırılması, sembollerle zenginleştirilmesi ve olaya dayalı biçimde aktarılması, ilgi çekicilik ve akılda kalıcılık, çocukların hayal dünyalarını zenginleştirme, yaratıcılıklarını destekleme açısından fabllar çocuk eğitiminde önemli rol oynar.

Halk Edebiyatı Ürünlerinin Çocuk Edebiyatında Kullanımı

Çocuk edebiyatının beslendiği önemli kaynaklar arasında yer alan halk edebiyatı ürünleri Türkçenin etkili ve güzel kullanımında önemli rol oynar. Halk edebiyatı ürünlerinin çocuk edebiyatı açısından önemi şu şekilde değerlendirilebilir:

  1. Tekerlemeler, ninniler ve halk şarkıları; çocukların etkili ve standart bir dili, dilin ses unsurlarını başarılı bir biçimde kullanabilmelerini sağlar.
  2. Halk edebiyatı ürünleri; geçmişe ait ortak söyleyiş unsurları olan atasözleri, deyimler, şiirler ve söyleyiş kalıpları barındırır. Bu unsurların çocuk tarafından öğrenilmesi ve kullanılması, toplum ile olan bağları güçlendirir.
  3. Halk öyküleri ortak kültür unsurlarının gelişmesine ve canlı bir biçimde toplum ilişkilerinde kullanılmasında çocuğa yardımcı olur.
  4. Çocukların kültürel kimliklerini tanımaları ve farkındalığa sahip olmaları için zemin oluştururlar.
  5. Çocukların hayal güçlerinin zenginleşmesine katkıda bulunur. Halk edebiyatı içindeki ögelerin çocukların yaratıcı zekâ ve hayal güçleri üzerindeki olumlu etkileri, onların yapıcı ve yaratıcı nitelikler kazanmasını sağlar.
  6. Halk edebiyatı ürünlerinin sade dili ve anlatım özellikleri çocukların anlatım becerileri üzerinde olumlu etki bırakır.

Masallar seslendikleri hedef kitle bakımından özellikle 0– 15 yaş grubuna seslenen edebî metinlerdir. Bu bakımdan masallar eğitimsel işlevleri, içerikleri açısından dikkatle seçilmesi ve ele alınması gereken tür olarak değerlendirilir. Masallar halkın ortak bilincinden doğmuş, kuşaktan kuşağa sürüp giden, ortaya çıktığı yer ve zaman bilinmeyen, normal ya da olağanüstü kişilere, olay ve durumlara yer verilen sözlü halk edebiyatı ürünleridir.

Masallar üslûp özellikleri bakımından da öteki türlerden ayrılır. Anlatım kısa ve yoğundur. Hayvan masallarında ve fıkralarda bu yoğunluk üst düzeydedir. Uzun masallarda ise olaylar çok ve detaylıdır. Masallar oluşumlarına göre halk masalları ve edebî masallar olmak üzere ikiye ayrılır. Halk masalları, bir toplum ya da ulusun tarihsel süreç içinde dilden dile sözlü olarak anlatılan özgün ürünlerdir. Edebî masallar ise yazarın kendi hayal gücüne dayalı olarak yazdığı, halk masallarına benzeyen, ilhamını onlardan alan yapma masallardır. Bu masallarda kahramanlar genellikle perilerdir ve olaylar da hayal ülkelerinde geçmektedir. Masalların taşıdığı başlıca özellikler şunlardır:

  1. Masallarda yer ve kişi adları belirgin değildir.
  2. Masallar, genellikle anonim eserlerdir. Bunun dışında bazı batı kaynaklı masallar ile günümüz yazarlarının kaleme aldığı yazılı ürünler de vardır.
  3. Türk masallarının uygun bölümleri arasında tekerlemeler yer alır. Bu tekerlemelerin bazıları masalın başında, bazıları masalın ara bölümlerinde, bazıları da sonunda yer alır.
  4. Masallarda iyilik-kötülük, güzellik-çirkinlik, zenginlik-yoksulluk gibi bazı ahlâki kavramlar karşıtlarıyla birlikte ele alınmaktadır.
  5. Masallar genellikle mutlu son ile biter.
  6. Masalların öğretici özellikleri vardır.
  7. Türk masallarında edilgen kahramanlar yok gibidir. Hayata karşı boynu bükük, kolay yönlendirilebilen tiplere rastlanmaz.

Masallar; çocuğu gerçek dünyadan koparmamalı, estetik duygular aşılamalı, sanat zevki uyandırmalı, ulusal ve evrensel değerlere yönlendirmeli, doğru ile yanlış ayrımını yapmaya olanak tanımalı, bakış açısında yeni ufuklar açabilmeli, yaşamın gerçekliğinden izler taşımalı, düş gücünü geliştirici bir yapıda olmalıdır.

Masallar, çocuklara sunulan iyi kahraman örnekleriyle onların ruh dünyalarını geliştirerek, karşılaştıkları problemleri yenerek onları hayata hazırlayarak eğitimde önemli bir sorumluluk üstlenirler. Masallar konularına göre hayvan masalları; asıl masallar (olağanüstü ve gerçekçi masallar); güldürücü fıkralar, nükteli hikâyeler; zincirleme masallar, olmak üzere dört temel başlık altında değerlendirilebilir.

Masalımsı, masalla gerçek arası anlatı türlerinden olan destanlar, Fransızcada “Epope” terimiyle karşılanan mitolojik yaratımlardır. Destanlar, milletlerin din, fazilet ve millî kahramanlık maceralarının manzum hikâyesidir. Destanlar, o milletin yaşayış ve davranış biçimlerini olduğu kadar ortak değerler sistemini ve toplumsal kurallarını da aktarır. Toplumların hayatlarında derin izler bırakan olayların ele alındığı bu türde mitolojik unsurlar yer alır.

Doğal ve yapay olmak üzere iki çeşit destan vardır. Bunlardan doğal destan, toplumun yarattığı ürünlerdir. Eski zamanlarda tarihsel ve toplumsal olaylara mitosların da karışımıyla dilden dile, kuşaktan kuşağa geçerek oluşmuşlardır. Yapma destanlar ise yakın zamanlardaki bir tarihsel olayın bir şair tarafından destan kuralları gözetilerek yazılmasıyla oluşan destanlardır.

Masallar, halk hikâyeleri, bilmeceler, destanlar, atasözleri ve efsaneler ulusların hafızasında yüzyıllarca yaşayarak ağızdan ağıza anlatılan ve sonradan yazıya geçirilen folklorik malzeme ürünleridir. Yaşayan folklorik malzeme ürünlerinden olan efsaneler, bağlı oldukları ulusların en önemli kültür hazinelerinden birini oluşturur.

Çocuk edebiyatında önemli bir yeri olan efsane, halkın hayal gücünden doğan, yüzyıllarca ağızdan ağıza dolaşıp olgunlaşan; tabiat, tarih, din ve olağanüstü varlıkların yarattığı olayları konu alan hikâyelerdir. Olağanüstü olaylara yer vermeleri bakımından masal ile benzeşen ancak inandırıcı unsurları daha fazla olması nedeniyle masala göre daha gerçekçi unsurlar barındıran efsaneler bu bakımdan roman ve hikâyeye daha yakın bir türdür.

Mit ile efsane arasında da benzerlikler kurulabilir. Efsaneler bir bakıma mitlerin modernleşmiş hâli olarak düşünülebilir. Her ikisi de anlatıcılar ve dinleyiciler tarafından gerçek olarak kabul edilir. Mitler her zaman kutsallık taşırken efsanelerde her zaman bu geçerli değildir. Mitlerde tanrılar ve yarı tanrılar, efsanelerde ise tarihî ve yarı tarihî kahramanlar vardır. Efsane ile masal türleri karşılaştırıldığında gerçeklik açısından bir farklılık göze çarpmaktadır.

Bir şeyin adını söylemeden, bazı özelliklerini üstü kapalı bir şekilde anlatarak onun ne olduğunu bilmeyi dinleyen ve okuyana bırakan oyun, eğlence olarak tanımlanan bilmece, Türk halk edebiyatının önemli ürünlerinden biridir. Bilmeceler, hem biçim hem deyiş olarak özleştirilmiş söz yaratmalarıdır. Şiirsel çağrışımlı anlatımları, bilmecelerin oldukları gibi bozulmadan günümüze kadar gelmelerini sağlamıştır.

Çocukların bilginin temel çerçevesini görmeleri, önemli bilgiyi önemsizden ayırt edebilme becerisi kazanmaları ve geliştirmeleri, sunulan bilgiden yola çıkarak onu daha ileri noktalara taşımada ve problemi çözüme ulaştırmada bilmecelerden yararlanılmaktadır.

Ses ve kelime benzerliğinden faydalanılarak meydana getirilen yarı anlamlı, yarı anlamsız, hoş söyleyişli cümleciklere veya sözlere tekerleme denir. Daha çok bilmece, âşık şiiri, masal, ninni, oyun, halk hikâyesi, halk tiyatrosu gibi pek çok halk edebiyatı ve folklor türünün içinde yer almasından dolayı tekerlemeler; şekil, konu, içerik ve işlevleri bakımından sınırları tam ve kesin olarak çizilememiş ancak içeriğindeki çocuksu üsluptan dolayı çocuk folkloru ürünlerinde göze çarpan, halk edebiyatı ürünleridir.

Tekerlemeler özelliklerine göre çeşitli türlere ayrılır: Masal tekerlemeleri; seyirlik oyunların gösteriminde söylenen tekerlemeler (Karagöz, orta oyunu, meddah); mektup tekerlemeleri; tören tekerlemeleri; halk hikâyesi tekerlemeleri; dua, dilek, niyet tekerlemeleri; çeşitli konularla ilgili tekerlemeler, oyun tekerlemeleri.

Halk edebiyatı anlatı türlerinden biri de fıkradır. Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olayların, hayat sahnelerinin işlendiği kısa anlatı türüdür. Türk edebiyatında fıkra türünün en yaygın örneği Nasreddin Hoca fıkralarıdır. Halkımızın mizah gücünü, düşünce anlayışını, kültürel yapısını Nasreddin Hoca fıkralarında görmek mümkündür.