ÇOCUK GELİŞİMİ - Ünite 7: Cinsel Gelişim Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Cinsel Gelişim

Giriş

Cinsel gelişim; bireyin cinsel olarak olgunlaşması, kendi cinsel kimliğini benimseyerek buna uygun davranması ve hissetmesi, cinsel dürtülerini denetim altına alabilmesi veya uygun yollarla doyurabilmesi ve beraberinde cinsellikle ilgili karşılaştığı sorunları çözebilecek bilgi ve becerilere sahip olması anlamına gelir.

Cinsel kimliğin oluşmasında ve bireyin cinsel kimliğine uygun davranışlar sergilemesinde cinsel gelişimin etkisi büyüktür. Bireyin cinsel gelişiminde sorunlar ortaya çıktığında, cinsel kimlikle ilgili davranışlarında da sorunlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle, sağlıklı cinsel gelişim ile başarı ve mutluluk arasında paralellik söz konusudur.

Temel Kavramlar ve Tanımlar

Cinsel gelişimle ilgili olan temel kavramlar ve tanımlar;

  • Cinsiyet; biyolojik özellikler açısından cinsiyet erkek veya kadın olma özelliği olarak açıklanabilir. Bir diğer anlatımla doğuştan gelen ve üreme sırasında bireyleri erkek veya kadın olarak ayırt eden özelliktir.
  • Cinsellik; bireyin kendi cinsel kimliğini kabul etmesi, cinsiyetinin gereği olarak karşı cinsle ilgilenmesi, karşı cinsle birlikte olmaktan ve cinsel ilişkiden, bedensel olduğu kadar ruhsal bir haz ve doygunluk elde etmesidir. Cinsellik; kalıtsal ve davranışsal olmak üzere iki boyuta sahiptir. Kalıtsal boyut, doğumla beraber gelen, hormon ve kromozomlarla belirlenen, kız veya erkek olma durumuyla ilişkili iken, davranışsal boyut cinsiyete atfedilen özelliklerle ortaya çıkan davranışların kendisidir.
  • Cinsel Olgunluk; insanın üreme sisteminin sağlıklı döl üretebilecek düzeye gelmesidir. Cinsel olgunlaşma bireyin cinsel yönden fizyolojik olarak gelişmesi sürecini içermekte, bununla birlikte bireyin karşıt cinsle olan ilişkilerinin istenen düzeye erişmesini ifade etmektedir.
  • Cinsiyet Rolü; toplumun kadına veya erkeğe uygun görerek tanımladığı davranış biçimlerini ifade eder. Cinsiyet rollerinin öğrenilmesinde, “model alma” ve “model alınan kişiyi taklit etme” oldukça önemlidir.Cinsiyet rolleri giysiler, meslekler, oyun ve oyuncaklar, oda düzeni gibi insan yaşamının bütününü kapsar. Bu doğrultuda, çocuklar kendine, kendi cinsine ve karşı cinse ilişkin değerleri cinsiyetiyle tutarlı olacak şekilde öğrenir.
  • Cinsel Kimlik; kişinin biyolojik cinsiyetinden bağımsız bir şekilde, kendisini kadın veya erkek olarak algılaması veya hissetmesi anlamına gelir. cinsel kimliğin kazanılmasında en önemli etken özdeşim olayıdır. Bu nedenle, cinsel kimlikleri olgunlaşmış ve iyice belirlenmiş anne ve babayla büyüyen çocukların cinsel kimlik gelişimleri önemli bir güçlüğe uğramadan tamamlanır.

Cinsel Gelişimi Etkileyen Etmenler

Cinsel gelişimi etkileyen etmenler biyolojik ve kültürelsosyal etmenler olmak üzere iki grupta incelenmektedir.

  1. Biyolojik Etmenler; döllenme anında organizmanın cinsiyeti kesin olarak belirlenir. Embriyonun gelişmesi sırasında iç salgı bezleri nin ve hormonlar ın etkisiyle beşincialtıncı haftadan sonra dişi/ erkek olarak organizmanın niteliği şekillenir. Bireylerin gelişiminde “androjen” hormonu erkeksi ve “östrojen” hormonu kadınsı özelliklerin daha fazla olmasını sağlar.
  2. Kültürel-Sosyal Etmenler; cinsiyete ilişkin özellikler, kadın ve erkeklerin bedensel yapıları ve üreme işlevleri ile sınırlı değildir. Çocuğun cinsel yönden olgunlaşmasında, eğitim etkinliklerinin rolü büyüktür. Ailede ve okulda verilen eğitim, cinsel eğitim için iyi bir fırsattır. Ailede anne-babanın ve okulda öğretmenin davranışları, çocuk üzerindeki etkileri ve telkinleri cinsel gelişim açısından önemlidir.

Cinsel Gelişim İle İlgili Kuramlar

Cinsel gelişimin açıklanması ile ilgili çeşitli kuramlar ortaya çıkmıştır. Cinsel gelişim ile ilgili kuramlar şu şekildedir:

a. Psikanalitik Kurama Göre Cinsel Gelişim; bu kuram bireyin çocukluk döneminden başlayarak belirli gelişim basamakları içinde kendi cinsiyet rolüne uygun davranışları kazandığını ve bir cinsel kimlik geliştirdiğini ileri sürer.

Bu kurama göre, insan “libido” adı verilen cinsel nitelikteki güçlü bir enerji ile doğar, ancak bu enerji yetişkinlikteki gibi cinsel organlarda toplanmaz. Bu enerji, genel ve amaçsızdır; bedenin bütününden elde edilir. Bebeklikten yetişkinliğe doğru gittikçe yer değiştirir ve en son cinsel organlarda toplanır. Psikanalitik kuramın savunucusu Freud’dur. Freud’a göre, çocukta cinsel gelişim her biri bir önceki dönemin üzerine kurulan ve bir önceki dönemden etkilenen beş farklı dönemde gerçekleşir.

Libidonun ağız çevresinde yoğunlaştığı oral dönem de, bebeğin sağlıklı kişilik geliştirebilmesinde dış desteğe ihtiyaç vardır. Bebeğin bakım ve beslenmesi yanında, anne sevgisini hissetmesi ve duygusal doyumu yaşaması gerekir. Bu aşamada bebeğin en çok sevdiği ve aradığı şey annesinin memesidir. Zamanla annesinin memesini sadece karın doyurmak için değil, özel bir haz sağladığı için de aramaya başlar. Oral dönem de, ilk zevk merkezi ağız bölgesi olduğu için, çocuk ağız çevresinde gerçekleşen emme, çiğneme, ısırma gibi davranışlardan zevk alır. Birinci yaşın sonuna kadar devam eden bu durumla birlikte, ikinci yaşına basıncaya kadar çocuk için bütün dünya anneyi, hatta annenin memesini içermektedir. Bundan dolayı, çocuğu annenin memesinden yoksun bırakmak ve sütten erken kesmek sakıncalı görülmektedir. Bebeğin ihtiyaçlarının düzgün aralıklarla ve yeterli olarak karşılanması güven duygusunun gelişmesi açısından oldukça önemlidir. Emme güdüsünün yeterince doyurulmaması durumunda ise aşırı iştahlılık ve şişmanlık gibi ağızla doyuma ilişkin çeşitli problemlerin yaşanma olasılığı yüksektir. Freud, yetişkinlikte görülen parmak emme, tırnak yeme, sigara içme, alkol kullanma gibi alışkanlıkları oral döneme bir saplantı olarak açıklar.

Birinci yılın sonundan-üçüncü yılın başına veya ortalarına kadar uzanan anal dönem de çocuk, dışkının tutulması veya boşaltılması işlevleri üzerinde denetim kurmayı öğrenir. Bu dönemde yer alan tuvalet eğitimi sırasında, çocuk bir tarafta bağımlılık duygularını, diğer tarafta ayrılma, bireyselleşme ve bağımsızlaşma isteklerini içeren duyguları yaşar. Bu kapsamda dışkıyı tutma ve anneye sunma şeklinde duyulan cinsel hoşlanma “anal erotizm” olarak adlandırılır. Anal dönemde, annenin denetiminden bağımsızlaşma eğilimlerinin ilk belirtileri ortaya çıkar. Ancak, annenin içerde tutulmasından hoşlanılan bu birikimin boşaltılmasını veya boşaltmanın verdiği zevkin ertelenmesini istemesi, anne ile çocuk arasında güç gösterisi yaşanmasına yol açabilir. Anal dönemde, çocuğun kızgınlık duygularını dile getirmesinde dışkının bir araç durumuna gelmesi ve çocuğun anüs kaslarının denetimini kazanmakta güçlük yaşaması, anne-çocuk ilişkisi açısından önemlidir.

Fallik dönem de çocuk cinsel organının değişik bir haz taşıdığını anlamaya başlar ve bu yüzden cinsel organ çocuk için en önemli cinsel bölge haline gelir. Bu dönemde kendi cinsel organıyla ilgilenir ve bunun etkisiyle başkalarının cinsel organlarını merak eder. Üçüncü yaşın sonlarından-beşinci yaşın sonlarına kadar olan evreyi kapsayan fallik dönemde, erotik ilgi ve dürtüler cinsel organlara ve işlevlere odaklanmaktadır.

Bu dönemde penis, hem kız hem de erkek çocukların ilgi konusu olur ve kız çocuklarda, bu organa önceleri sahip oldukları ve sonradan yitirdikleri yönünde bir eğilim söz konusudur. Bu dönemde erkek çocuğun penisi yalnızca bir haz organı olarak değil, benlik duygusu bakımından da büyük önem taşır. Erkek çocuklar bütün insanların penisinin olduğunu zannedebilir ve kızların cinsel organını gördüklerinde aradaki farklılıktan dolayı kendi cinsel organı hakkında kaygılanarak haz duyduğu cinsel organını kaybedeceği korkusuna kapılabilir. Freud, bu korkuyu “hadımlaştırılma (kastrasyon) kompleksi” olarak adlandırır. Bu doğrultuda, fallik dönemde çocukla anne-babası arasında yoğun sevgi ilişkileri gözlenir. Kendi cinsiyetinden olan ebeveynlerine karşı hissettikleri yarışma ve düşmanlık duyguları ile birlikte, onlarla kurdukları özdeşimleri içeren erkek çocuklarda “Oedipus kompleksi” ve kız çocuklarda “Elektra kompleksi” yaşanır.

Beş-altı yaşından on iki yaşına kadar süren gizil (latent) dönem de; cinsel gelişim açısından farklı yeni durumlar görülmez, ancak eski durumlar daha çok belirsizleşerek varlıklarını sürdürür. Dolayısıyla, cinsel dürtüler durgunluk kazanır, daha önceki yıllarda ruhsal ve cinsel alanda yaşanan çatışmalar yatışır ve çocuk cinsiyetle ilgili konularla ilgilenmekten ziyade kendisini oyuna verir. Bu dönemde cinsel ve saldırgan kökenli enerjiler merak giderme, araştırma yapma, öğrenme ve insanlarla iyi ilişkiler kurma gibi amaçlar için kullanılır. Bu nedenle, çocuğun hayatında akraba, arkadaş ve öğretmen, annebaba kadar önem kazanır. Freud, genital dönem de cinsel konulara yeniden ilgi duyulmaya başlandığını savunur. On iki yaşından-on sekiz yaşına kadar olan süreyi kapsayan genital dönemde, karşı cinse olan ilgi artmış ve aynı cinsiyetteki ebeveynin gerçekçi bir şekilde model alınması başlamıştır. Bu dönemde erkeklerin büyük bir kısmında mastürbasyon görülür ve mastürbasyon oranı kızlarda erkeklere oranla daha azdır. Ergenlik döneminde ve sonrasında, cinsel enerji cinsel organlarda toplanır. Bu dönemi sağlıklı geçiren ergenlerin cinsel ve kişisel olgunluk kazanmış, sevgiye dayalı ilişkiler kurabilen, yaratıcı ve üretken olan bireyler olarak yetişkinliğe geçiş yapabileceği savunulur.

b. Edimsel Koşullanma Kuramına Göre Cinsel Gelişim; Skinner tarafından geliştirilen edimsel koşullanma kuramına göre, çocuğun davranışlarının pekiştirilmesi davranışın tekrarlanma olasılığını ve davranışın sıklığını artırır. Edimsel koşullanma kuramı na göre, cinsel rol edinimleri pekiştireçler (ödül veya ceza) yoluyla kazanılır.

c. Bilişsel Gelişim Kuramına Göre Cinsel Gelişim; Bilişsel gelişim kuramı, çocukların belirli bilişsel gelişim aşamalarından geçtikten sonra cinsiyet rollerini kazandıklarını savunur. Buna göre, çocuklar önce kendi cinsel kimliğini, sonra başkalarının cinsel kimliğini ve daha sonra kız ve erkeklerden beklenen sosyal rolleri-davranışları ve cinsel tutumları öğrenirler. Kohlberg’in bilişsel gelişim teorisi ne göre, çocuklar üç aşamadan geçerek cinselliği öğrenir. Bunlar; “Temel cinsellik kişiliği”, “Cinsel denge” ve “Cinsel korunum”dur.

d. Sosyal Öğrenme Kuramına Göre Cinsel Gelişim; sosyal öğrenme kuramına göre, bireylerin cinsiyetlerine uygun rol ve davranışları kazanmaları iki aşamalı bir süreç içinde gerçekleşir. Birinci aşamada çocuk kendisiyle aynı cinsiyette olan birini model seçerek onunla özdeşim kurar ve ikinci aşamada modele uygun davranışları taklit ederek cinsiyetine uygun davranışları öğrenir. Sosyal öğrenme kuramının önemli temsilcisi olan Bandura, çocukların annebabalarının çocuk bakma, yemek yeme, konuşma, yürüme ve giyinme biçimini yansıtan davranışları seçerek taklit ettikleri görüşündedir. Buna göre; erkek çocuk babasını gözlemleyerek erkek gibi olmayı ve kız çocuk annesini gözlemleyerek kadın gibi olmayı öğrenir.

e. Cinsiyet Şema Kuramına Göre Cinsel Gelişim; Cinsiyet şema kuramı na göre, cinsel tiplemenin ana belirleyicisi şemadır. Şemalar günlük davranışlarımızı organize etmek için var olmak durumundadır. Cinsel rollere dayanan şemalar, çocukların bilgiyi sınıflamasına ve kız-erkek olarak rollerinin ayırımına ilişkin bilgiyi edinmelerine katkı sağlar. Cinsel kimliğe ait net bir şekillenme olmadan önce, çocuklar hem kız, hem de erkek tiplerine ait şemalar oluştururlar. Daha sonra kendi cinsiyetlerine uygun örneklerle karşılaşınca bununla ilgilenir ve çeşitli sorularla bu ilgilerini pekiştirirler. Böylece çocuklar kendi cinsiyetlerine uygun ek şemalar oluştururlar.

Cinsel Gelişim Dönemleri

Cinsel gelişim dönemleri şunlardır:

  1. İlk Altı Yaşta Cinsel Gelişim; İlk beş aylık dönemde çocuk kendisini annesi ile birlikte bütün olarak algılar ve bilinçsiz şekilde ilk cinsel tecrübeleri ilk tespitlerin oluşmasını sağlar. Doğumdan sonraki birinci yılda bebeğin ilk cinsel duyguları, yıkanma ve altının değiştirilmesi sırasında ortaya çıkar. Bebek bezinin genital bölgedeki baskı ve hareketi, bebeğin hoşlandığı ve haz duyduğu bir durumdur. Altı-on iki aylık dönemde, çocuk kendini koruyucudan “farklı” bir varlık olarak algılar. İkinci yılın başlangıcına doğru, bebekler tuvaletlerine ve kendi bağırsak hareketlerine yönelik ilgi duymaya başlarlar. Bu dönemde kızlar, erkeklik organları olmadığını hissedebilir. Kızlar cinsiyetler arasındaki farkları anlamalarıyla birlikte, karşı cinsin cinsel organını merak etmeye başlar. On sekiz- yirmi dört ay arasında cinsiyet farklılıkları keşfedilir. İki-üç yaşından itibaren çocuklar merak duygularından kaynaklı olarak, ebeveynleriyle banyo yapmak isteyebilir. Dört-altı yaşlarında yaygın olarak gözlenen cinsel aktiviteler; teşhircilik, cinsel organlara dokunma ve onları başkasına gösterme, kadınların memelerine dokunma, çıplak olmaktan hoşlanma veya çıplak kişileri gözetlemedir.
  2. Ergenlik Öncesi Dönemde (6 - 11 Yaşta) Cinsel Gelişim; İlk altı yaşta göreceli olarak yoğun bir şekilde var olan cinsel ilgi, ilkokul yılları içerisinde oldukça azalmıştır. Altı yaşından-on iki yaşına kadar çocuklar cinsel haz hissederler, ancak cinsel davranış ve durumlarında bir özen vardır. Bu yaşlarda mahremiyet önemsenir. Bu dönemde fiziksel gelişim hızı yavaştır. Kız ve erkeklerde ergenliğe girecekleri dönemden yaklaşık bir buçuk yıl önce cinsel içerikli değişiklikler başlar. Bu değişmeler kızlarda on ve erkeklerde on bir-on iki yaş civarında olur. “Ergenlik öncesi” olarak adlandırılan bu dönemde karşı cinsle ve cinsel sembollerle ilgilenme, daha kadınsı veya erkeksi tavırlar geliştirme gibi davranışlar gözlenebilir. Bu dönemin en önemli özelliği, hızlı beden değişimidir.
  3. Erinlik ve Ergenlik Döneminde (12 - 18 Yaşta) Cinsel Gelişim; Bu dönemde çocuk kendi cinsiyetinin rollerini yapar ve karşı cinse olumlu yönde ilgi gösterir. Erinlik dönemi ilerledikçe, kızlar ve erkekler arasındaki görünüş farklılıkları artar. Bu durum, fiziksel görünüm ve ek cinsiyet özelliklerindeki farklılıklardan ileri gelir. Ergenlik sırasında meydana gelen bedensel, cinsel, sosyal-duygusal ve kişisel gelişmelerin etkisinden kaynaklı olarak, ergenlerde çeşitli sorunlar ve çatışmalar yaşanabilir. Ergenlik döneminde kızlarda yumurta hücresinin olgunlaşması ve adet kanamaları ve erkeklerde testis torbasının ve testislerin gelişmesi önemli değişikliklerdir. Üreme organlarındaki gelişmeler; birincil cinsiyet özellikleri (esas cinsel gelişmeler) olarak açıklanır. Ergenlik döneminde ilk göze çarpan ergenin hızla boy atması ve ağırlıkça artmasıdır. Ergenlik döneminde iskelet, kas ve yağ dokularının boyutlarında belirgin bir artış görülür. Bacaklar ve göğüsler biçimlenmeye, koltuk altında ve cinsel organ bölgesinde kıllanma görülmeye başlar. Erkek çocuklar için on dört-on dört buçuk yaşlarında başlayan kıllanma on beş yaş dolaylarında tamamlanır. On altıon yedi yaşlarında ergenler sakal tıraşı olmaya başlarlar. Erkek ergenlerde artan cinsel isteklerin sonucu cinsel kaynaklı rüyalar görülür ve bu esnada üretilen fazla spermler vücudun dışına atılır. Sebebinin bilinmemesi durumunda bu olay, ergenler için ürkütücü veya tedirgin edici olabilir. Bu dönemde seste kalınlaşma, sivilcelenme, gırtlakta kıkırdaklaşma gibi durumlar yaşanabilir. Bu kapsamdaki gelişmeler ise, ikincil değişiklikler (ilave cinsel gelişmeler) olarak açıklanır.

Cinsel Gelişimin Desteklenmesi

Cinsel eğitim; bireyin cinsellikle ilgili konularda bilgilenmesi, cinsel dürtülerini ve güdülerini denetleyebilmesi, başkalarıyla kuracağı cinsel ilişkilerde ve cinsel ilgilerinde gerekli davranışları kazanabilmesi amacıyla verilen eğitimdir.

  1. İlk Altı Yaşta Cinsel Eğitim; çocukların beden ve beden faaliyetleriyle ilgili sağlıklı bir tutum geliştirmelerini sağlamak, cinsel eğitimin en önemli amaçlarından biridir. Bu dönemde çocuklar cinsel sorular sorarlar. Anne-babaların ve öğretmenlerin çocuklarına gelişim düzeylerine uygun eğitim verebilmelerinde, öncelikle kendilerinin yeterli ve doğru bilgilerle donatılmış olmasına ayrıca ihtiyaç vardır. Özetle belirtmek gerekirse, “doğallık”, “açıklık”, “iyi niyet” ve “basitlik” cinsel eğitimin ana noktasıdır.
  2. Ergenlik Öncesi Dönemde Cinsel Eğitim; cinsel eğitim ergenlikten önce verilmelidir. Cinsel eğitimin amacına ulaşmasında, cinsel kimlik gelişiminin sağlanmış olması gerekir. Cinsel kimliğin oluşmasında ailenin tutumu önemli olduğu için, aile çocuğa gereken cinsiyet eğitimini vermeli ve erkek çocuğun kendisini erkek gibi, kız çocuğun da kız gibi hissetmesine yardımcı olmalı, bu konuda tutarlılık göstermelidir.
  3. Erinlik ve Ergenlik Dönemlerinde Cinsel Eğitim; Ergenin büyüme, olgunlaşma ve cinsel kimliğini kazanma döneminde karşılaştığı sorunların giderilmesinde cinsel eğitim önemlidir. Bu noktada, cinsel eğitim biyolojik konularda ve cinsel gelişim hakkında ergenlerin bilgilendirilmesine ve kaygılarının azaltılmasına yönelik olmalıdır. Ergenin bilgilendirilmesi, onun sağlıklı bir cinsel kimlik kazanmasına ve evliliğe hazırlanmasına katkı sağlayacak, bunun yanı sıra, ilerideki yaşamında cinsel konularda sorun yaşamasını engellemiş olacaktır.

Cinsel Gelişimin Değerlendirilmesi

Bireyin cinsel gelişim alanına ilişkin davranışlarının değerlendirilmesinde de bireysel farklılıklar önemli bir yer tutar. Bireyin cinsel davranışları, önce bir ergen ve sonra bir yetişkin olarak anne-babadan, akranlardan, radyo ve televizyondan, kültürel beklentilerden ve kalıp yargılardan değişik biçimlerde etkilenir. Bu nedenle cinsel gelişimin değerlendirilmesinde, aile, akran, öğretmen gibi birçok etkene ilişkin özelliklerin bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerekir.