ÇOCUKLARI TANIMA VE DEĞERLENDİRME - Ünite 2: Çocuklarla Araştırma Yapmak Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Çocuklarla Araştırma Yapmak

Giriş

Sosyal yaşam çocukların içinde yer aldığı etkileşimli bir süreçtir. Benzer biçimde çocuklar eğitim süreçlerinin en önemli ögelerinden biridir. Bu nedenle, çocuklarla yürütülen araştırmalarda temel veri kaynağını çocukların kendisi oluşturmaktadır. Çocukların kendilerine özgü bir doğası vardır. Çocuklarla yapılacak araştırmalarda çocuğun doğasına uygun davranılması, araştırmanın öznesinin çocuklar olması ve yetişkinlerle yürütülen araştırmalardan farklı yöntemlerin kullanılması öncelikle dikkate alınmalıdır. Çocuklarla araştırma yapmak yetişkinlerle araştırma yapmaktan oldukça farklıdır ve kendine özgü kimi özellikleri bulunmaktadır. Çocuklarla yapılacak araştırmaların sağlıklı ve yeterli bir biçimde planlanması ve yürütülmesinde araştırmacıların bazı ilkeler doğrultusunda hareket etmesi gerekir. Bunlardan en önemlisi çocukların yer aldığı araştırmaları mutlaka uzmanlığı kanıtlanmış araştırmacıların yürütmesidir.

Çocuklar ve Araştırma

Çocuklarla araştırma yapmayı düşünmek, araştırma planlamak ve araştırma yürütmek kendi içinde zorlukları, ikilemleri, eğlenceli durumları ve dinamik süreçleri içerir. Uzun yıllar çocuklarla yapılan araştırmaların çoğu zaman yetişkin bakış açısıyla yürütüldüğü bilinmektedir. Yine bu araştırmaların kimilerinde çocukların doğasına uygun olmayan araştırma yöntem ve tekniklerinin kullanıldığı söylenebilir.

Çocuklarla yapılan araştırmalarda iki konunun öne çıktığı görülmektedir:

  • Birincisi, çocuklarla yürütülecek araştırmalarda hangi araştırma yönteminin veya yöntemlerinin daha uygun olacağıdır.
  • İkincisi ise, araştırma süreçlerinin yetişkin bakışından uzak bir biçimde nasıl planlanıp yürütüleceğidir.

Bu iki soruya vereceğimiz cevaplar çocukların doğasına uygun bir araştırma planlanıp yürütülmesinde son derece önemlidir. Çocukların yer aldığı sosyal veya eğitim araştırmaları farklı biçimlerde sınıflandırılmaktadır. Yaygın sınıflamalardan biri nicel ve nitel araştırma yöntemleri biçimindeki sınıflamadır.

Beş-altı yaş grubundaki çocuklar üzerine yapılan nitel araştırmalarda iki temel konu ortaya çıkmıştır:

  • Bunlardan birincisi, beş yaşındaki çocuklarla yapılmış çok az sayıda nitel araştırmanın olmasıdır. Bunun yanı sıra, beş yaşından küçük çocuklarla nitel araştırmaların nasıl yapılacağına ilişkin neredeyse hiçbir kanıt bulunmamaktadır.
  • İkinci olarak, erken çocukluk ortamlarında gerçekleştirilen iki nitel çalışmada hem etik sorunlar hem de etik ikilemlerle karşılaşılmıştır.

Etik sorun; bir davranışın iyi olup olmamasıyla ilgili tereddütlerin veya itirazların ortaya çıkma durumudur.

Etik ikilem ise kurala bağlanmamış durumlarda araştırmacının yaşadığı seçim sorunudur.

Her iki çalışmada da araştırmacılar çocuklara akranları tarafından yapılan duygusal istismar durumlarına şahit olmuştur. Bu çalışmalarda yazarlar etik ikilem olduğunu belirtmemiştir. Buradaki etik ikilem araştırmacıların çocuklara müdahale etmeden veri toplamaya devam etmeleri ve çocukların akranlarına zarar vermelerine göz yummaları olarak ortaya çıkmıştır. Her iki durumda da etik ikilem çözülmemiştir.

Günümüzde araştırmacılar çocuklarla bir araştırmanın neden nitel olarak yürütüleceği ve dikkat edilmesi gereken etik ilkelerin neler olacağı konularında deneyimlere dayanan zengin bir bilgi birikimine sahiptir. Tüm bunlara rağmen güncel yapılmış birçok nitel araştırmada da etik sorunlar ve etik ikilemler yaşanabilmektedir. Çünkü nitel araştırmalarda yenilikçi yöntemlerin geliştirildiği görülmektedir. Bu yenilikçi yöntemler gelişen teknolojileri içermektedir. Bunlar da öngörülmeyen etik sorunlara neden olabilmektedir. Çocuk ve araştırma etiği kurumların ve araştırmacıların üzerinde hassasiyetle durdukları konuların başında gelmektedir. Sonuç olarak çocuklarla neden ve nasıl nitel araştırma yapılacağı konusundaki kaygılar günümüzde yöntemden daha çok etik konusuna yoğunlaşmıştır denilebilir.

Çocuklarla araştırma planlarken ve yürütürken en genel anlamda aşağıdaki konulara dikkat edilmelidir.

Çocuklarla araştırma yaparken;

  • Temel engelin kendi alışkanlıklarımız olduğu unutulmamalı.
  • Temel veri kaynaklarının çocuklar, aileleri ve toplum olduğu dikkate alınmalı.
  • Araştırmaların çocukların ilgi ve çıkarlarıyla ilgili olma zorunluluğu hatırlanmalı,
  • Çocuklara uygun yöntemlerin çocukların adına ve onların düşündüğü biçimde uygulanıyor olduğu göz önünde bulundurulmalı.

Çocukların sınırlı ve farklı bir sözcük dağarcıkları vardır, sözcükleri farklı biçimlerde anlamlandırır, dünyaya ilişkin daha az deneyimlere sahiptir ve daha kısa dikkat süreleri vardır. Bunlar çocukları, yetişkinlerden ayıran en önemli farklardır. Çocuklarla yürütülen araştırmalardaki sorunlardan bir diğeri de araştırma desenleri veya kullanılan veri toplama yöntemleridir. Çocuk araştırmalarında yapılan gözlemlerin en büyük sorunu; yetişkin araştırmacıların, çocukların sosyal dünyalarına tam anlamıyla bir katılımcı olamayacaklarını göz ardı etmeleridir. Çocuk merkezli tekniklerin çocuğun doğasına daha uygun olduğu söylenebilir. Bu tekniklerle çocuğun kendisini daha iyi, daha rahat ve daha özgürce ifade etmesine olanak tanınmış olur. Araştırma konusuyla ilgili çocuklardan derinlemesine bilgi alınmasını sağlar. Böylelikle daha geçerli ve güvenilir bilgiler edinilmiş olur.

Sosyal bilimlerde veya eğitim alanında gerçekleştirilen bilimsel çalışmalarda araştırmacıların benimsedikleri açık ve örtülü kuramsal dayanaklar vardır. Kimi araştırmacılar ve araştırma paradigmaları kuramların eğitim uygulamaları ve araştırmalarını çok katı bir biçimde sınırlandırdığına inanır. Çocuklarla yapılan araştırmalara bakıldığında, eğitimle ilgili öğretmen ve diğer ilgililerin çeşitli davranışlarını şekillendiren karar verme süreçlerinin işlerliğini ve öne çıkan çeşitli kuramları test etme amacı taşıdığı görülmektedir.

Günümüzde bu geleneksel uygulamanın değiştiği ve çocuklara özgü çeşitli araştırma metodolojileri ile araştırmaların yapıldığı görülmektedir. Bu gelişme yeni sosyal çocukluk anlayışına dayanmaktadır. Yeni sosyal çocukluk anlayışının ve Çocuk Hakları Sözleşmesinin [ÇHS] (Unicef, 1989) gerekleri doğrultusunda, çocukların kendi yaşamları ile ilgili konularda aktör oldukları varsayılmaktadır. Bu bağlamda çocukluk araştırmalarının arttığı günümüz dünyasında düşünülmesi gereken çocuklarla yapılan araştırmaların, onların durumlarına özel biçimde düzenlenmesinin gerekliliğidir. Çocuklarla ilgili kuramların araştırmalarda nasıl yer alacağı seçilen araştırma paradigması ile doğrudan ilintili bir konudur. Bu kapsamda;

  • Fizyolojik,
  • Psikodinamik,
  • Davranışçı,
  • Hümanistik ve
  • Bilişsel kuramlardan bahsetmek mümkündür.

Fizyolojik kuramlar, davranışların biyolojik ve fizyolojik temelleri ile ilgilenmektedir. Bu kurama yapılan en temel eleştiri insan davranışlarını ve kişiliğini açıklarken aşırı indirgemeci olmasıdır. Bu kuram insanların kişiliklerini ve hareketlerini biyolojik kökenlerinin şekillendirdiğini determinist (belirlemeci) bir biçimde savunmaktadır. Bu kurama dayalı araştırmalar çocukların beyin fonksiyonlarındaki değişime bakarak çocukların nasıl öğrendiklerini ve geliştiklerini anlamaya çalışmaktadır. Fizyolojik kurama dayalı eğitim araştırmalarını daha çok öğrenme psikologlarının ve tıp uzmanlarının gerçekleştirdikleri söylenebilir.

Psikodinamik kuramın temelleri Freud’un (1909) psikanalitik kurama ilişkin görüşlerine dayanmaktadır. Daha sonra Adler, Jung ve Erikson tarafından geliştirilen bu kuramda davranışı yöneten dinamikler ve dürtülerle ilgilenilmektedir. Bu kurama göre insan davranışları bilinç dışı güçler tarafından yönetilmektedir. Freud (1909) bu kuramı kullanarak ‘Küçük Hans’ diye bilinen bir durum çalışması gerçekleştirmiştir.

Davranışçı kuramlar çoğu zaman eleştirilse de çocukluk araştırmalarında çok kullanılan kuramlardan biridir. Özellikle günümüzde nicel olarak gerçekleştirilen özel eğitim araştırmalarında davranışçı kuramın tercih edildiği ve nitelikli çalışmalar ortaya konduğu görülmektedir. Öğretmenler ve eğitimciler de özellikle sınıflarındaki ve okullarındaki kaynaştırma öğrencisi olan çocuklarla davranışçı kuramın varsayımlarına uygun araştırmalar yürütebilir.

Hümanistik kuram özellikle psikanalize dayalı psikodinamik kurama tepki olarak ortaya çıkmıştır. Carl Rogers ve Abraham Maslow öncülüğünde gelişen bu kurama göre insan davranışlarını artırmaya yarayan motivasyonlar bireylerin basit ihtiyaçlarına bağlı olarak şekillenmektedir. Hümanistik kuramlar insan davranışını açıklarken nitel paradigmanın kullanımının daha uygun olduğunu varsaymaktadır. Buna göre çocukların davranışlarının amaçlarını ve anlamlarını ortaya çıkarırken nitel yöntemlerin daha kullanışlı olabileceği düşünülmektedir.

Bilişsel kurama göre davranışlar bilgi süreçlerinin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu kuram temelinde insan davranışları bir dizi bilişsel süreçle, dışsal uyarılara verilen tepkiyle açıklanmakta ve davranışlar genetik faktörlerin tersine bireylerin kendi düşünme süreçleri ile açıklanmaktadır.

Çocukların Katıldığı Araştırmaları Planlama

Çocuklarla yapılan araştırmalara metodolojik olarak bakıldığında, araştırma sürecinde çocukların yaşayacağı izin, erişim, gizlilik ve mahremiyet gibi konular bulunmaktadır. Genel olarak tüm araştırmalarda düşünülmesi gereken konular olsa da çocuk araştırmaları söz konusu olduğunda çok daha özenli davranılması beklenmektedir. McMillan eğitim araştırmalarını üç başlıkta incelemektedir. Bunlar;

  • Temel araştırmalar, uygulamalı araştırmalar, değerlendirme araştırmaları ve eylem (akisyon) araştırması
  • Nicel ve nitel araştırmalar ve
  • Analitik araştırmalardır.

Temel araştırmaların amacı, kuram üretmek veya var olan kuramsal bilgilere yenilerini eklemektir. Örneğin, davranışçı öğrenme kuramının bir temel araştırma sonucunda üretilmesi. Uygulamalı araştırmaların amacı günlük yaşamda karşılaşılan sorunlara çözüm yolları bulmaktır. Değerlendirme araştırmaları, yürürlükteki bir programının etkinliği hakkında karar vermek amacıyla yapılmaktadır. Eylem araştırması, uygulamada ortaya çıkan sorunların anlaşılması ve çözülmesi amacıyla çoğunlukla uygulayıcıların yaptığı bir araştırmadır.

İkinci gruptaki araştırmalar, nicel ve nitel araştırmalar olarak sınıflandırılmaktadır. Nicel araştırmalar, görgül (ampirik araştırmalar ya da sayısal araştırmalar) olarak bilinir. Nicel araştırma desenleri arasında, deneysel, bağıntısal ve betimsel araştırma desenleri sayılabilir. Nicel araştırmalar içinde en çok bilineni anketlere dayalı yapılan betimsel olanlarıdır. Nitel araştırmalar, algı ve olayların doğal ortamlarında gerçekçi ve bütüncül bir biçimde ortaya konduğu bir süreçtir. Nitel araştırmalar arasında, gömülü teori (temellendirilmiş kuram), etnografya (kültür analizi), durum çalışması ve fenomenoloji (olgubilim) sayılabilir.

Üçüncü grupta yer alan analitik araştırmalar, nicel ve nitel araştırmanın özelliklerini içeren araştırmalardır. Bunlar doküman ve karma yöntem araştırmalarıdır.

Nicel araştırmalar nesnelliği vurgular ve standartlaştırılmış işlemler ve nedensel açıklamalar kullanma olasılıkları yüksektir. Nicel araştırmalar pozitivist geleneğe dayalıdır ve süreç çoğunlukla tümdengelimdir. Konuyu, odaklanmış bir soruya daraltma, belirsiz kuramsal kavramları daha kesin değişkenlere dönüştürme ve test edilecek hipotezler geliştirme gibi bir dizi işlem basamağına sahiptir.

Çocuklarla nitel araştırma planlarken ise, özellikle nitel araştırmacının kendi düşüncelerini çocuklara dayatmaması ve araştırma süreçlerinin tamamen çocuğun penceresinden yapılandırılması önemlidir. Çocuk kültürüne yabancı olmak ve süreçte çocuğa yetişkin-baskın tutum ile yaklaşmamak konularında önlemler alınmalıdır. Eğer önlem alınmazsa bu durum çocuğun gerçek görüşlerini açıklamamasına neden olacaktır. Çocukların deneyimlerine ilişkin söylediklerinin doğruluğu ve anlattıklarının gerçek bir deneyim mi yoksa bir hayal ürünü mü olduğunun unutulmaması diğer önemli bir konudur.

Çocuklarla yapılan nitel araştırmalarda ortam sürecin önemli bir parçasıdır. Okul ortamının bile yetişkinler tarafından tasarlandığını düşünürsek, araştırma ortamının çocuklara uygun olması üzerine düşünülmesi gereken bir konudur. Nitel araştırma süreçlerinde çocuklarla yapılacak görüşmelerde karşılaşılabilecek güçlüklerle baş edebilmek için aşağıdaki yollara başvurulabilir:

  • Çocuğa görüşlerini yansıtabileceği özgün yöntemler sunulmalı.
  • Çocuğun kendi zaman dilimine göre hareket edilmeli.
  • Çocuğa araştırma sürecinin bir parçası olduğu hissettirilmeli.
  • Çocuklarla grup görüşmeleri yapılmalı.
  • Çocuğun görüşmeye katılma isteği kontrol edilmeli (örneğin, sözsüz işaretlere dikkat edilmeli).
  • Çocuğun görüşmeden ayrılma ya da bazı sorulara yanıt vermeme özgürlüğü olduğu tekrarlanmalı.
  • Çocuğa görüşme sırasında ses kayıt cihazının kontrolü verilmeli.

Eylem araştırmaları eğitim alanında yaygın olarak kullanılan ve öğretmen araştırması adıyla da bilinen bir araştırma türüdür. Eylem araştırmaları toplumsal değişimi sağlamak ve araştıran kişiye yaptığı işi sorgulayabilme ve geliştirebilme olanağı tanımaktadır. Eylem araştırmaları mevcut durumu iyileştirmenin yanı sıra sorun çözmek amacıyla da kullanılabilen bir araştırmadır.

Wright Mills’e göre, eylem araştırmaları sorunu yaşayan sıradan insanların sorunlarını çözmeleri adına bir araştırma yapmalarına, onların düşünme, tartışma, karar verme becerilerinin gelişmesine ve güçlenmesine olanak tanır. Eğitim araştırmaları ile uygulama arasında bazen bir boşluk olabilmektedir. Bu nedenle öğretmenler eğitim araştırmalarını boş ve gereksiz görebilmektedir. Bunun nedenlerinden;

  • Birincisi, araştırmaların öğretmenin programına uygun olmadan tasarlanarak yapılması, betimsel olması ve öğretmene hitap etmemesidir.
  • İkinci neden ise araştırma konularının alandaki bir soruna çözüm bulmak amacıyla tasarlanmaması ve alandaki sorunlara çözüm getirmemesidir.

Eylem araştırması döngüsüne göre;

  • İlk yapılması gereken değiştirilmesi ya da geliştirilmesi gereken uygulamanın planlanması işlemidir.
  • İkinci aşama planlanan değişikliğin veya iyileştirmenin uygulanması işlemidir.
  • Üçüncü aşama ise değişikliğin uygulamadaki durumunun gözlemlenmesi ve yansımalarının anlaşılması işleminin yapıldığı tanımlama aşamasıdır.
  • Son aşama ise değişikliğin ya da geliştirilen uygulamanın sonuçlarının değerlendirilmesi aşamasıdır. Bu aşamada eylem planı başarısız olarak değerlendirilirse tekrardan bir eylem planı hazırlanarak döngüye devam edilmelidir.

Çocuklarla Araştırma ve Etik

Çocuklarla araştırma yürütürken ortaya çıkan etik sorunlar çocuklarla yapılan araştırmaları sınırlandırmamalıdır. Aksine araştırmacılar araştırma yöntemlerini uygularken araştırmalarında yer alan çocukların ihtiyaçlarını ve müdahalelerin etik olması üzerine düşünmelidir. Araştırmada kullanılan yöntem çocuklara uygun olmalı ve yetişkin bir katılımcı olarak araştırmacının eylemleri çocukların esenliklerini riske atmamalıdır.

Çocuklarla çalışan araştırmacılar çocukların fiziksel, duygusal ve psikolojik güvenliklerini sağlamak zorundadır. Çocuklar toplumsal yaşamda yetişkinlerden ayrı değildir. Aksine yetişkinlerle birlikte ortaklaşa ilişkiler içeren bir yaşamın içindedir. Araştırmaya çocukların katılımını sağlamak onlara bir ilişkiyi tanımalarına izin verecek rolleri de vermektir. Çocuklarla çalışırken onların zarar görmesini önlemek için bir yetişkinin müdahalesi doğal-sosyal ve beklenen bir roldür.

Planlamadan, yayınlamaya kadar araştırmanın her aşamasında, araştırmacılar, veri kaynaklarını korumakla sorumludur. Sorunu daha fazla derinleştirmemek veya başka sorunlara yol açmamak için araştırma süresince dikkat etmemiz gereken bazı noktalar vardır.

Bu noktalar Schenk ve Williamson tarafından şöyle sıralanmaktadır:

  • Veri toplama sürecinin planlanması ve uygulanmasında temel etik ilkeler, çocuk katılımı, etik danışmanlık gibi yasal ve mesleki gereklilikler, kültür-cinsiyet gibi temel konular göz önünde bulundurulmalıdır.
  • Çocukların araştırmadan elde edecekleri yarar ile araştırmadan görecekleri zarar göz önünde bulundurulmalı ve bir denge kurulmalıdır.
  • Araştırmaya ilişkin ilerleme planı dikkatle hazırlanarak araştırmanın çocuk ve aile üzerindeki olası etki ve sonuçları öngörülmeli ve göz önünde bulundurulmalıdır. Gerekli önlemler alınamıyorsa, araştırma devam ettirilmemelidir.
  • Araştırma hakkında uzmanlarla/etik kurul üyeleriyle görüş alışverişinde bulunulmalıdır. Bu görüş alışverişi bilgi toplama sürecinde etik kurallara bağlı kalma ve elde edilen verinin niteliğini geliştirmeye yardımcı olmalıdır.

Unicef’e göre, çocuklarla yapılacak araştırmalardaki etik ilkeler şunlardır:

  • Aydınlatılmış onam,
  • Çocuğu bilgilendirme,
  • Eşitlik ve ayrım yapmama,
  • Çocuğa ve düşüncelerine saygı gösterme,
  • Mülkiyet,
  • Metodolojik sınırlılıklar.