ÇOCUKTA SANAT EĞİTİMİ VE YARATICILIK - Ünite 4: Okul Öncesinde Resmi (Sanatı) Oluşturan Bazı Elemanlar Çocuk Tarafından Nasıl Algılanır ve Tasarlanır? Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 4: Okul Öncesinde Resmi (Sanatı) Oluşturan Bazı Elemanlar Çocuk Tarafından Nasıl Algılanır ve Tasarlanır?

Giriş

Doğayı gözlemleyerek taklit etme ilkel insanlardan bu yana yapılagelen ve sanatın başlangıcı sayılabilecek eylemdir. İnsanın yaratıcı tarafının ortaya çıkmasında görsel sanatlar eğitimi tasarım unsurları ve ilkeleri önemli rol oynamıştır. Doğada bulunan varlıklar arasındaki organik bağların ve ayrımların belli yapısal özellikleri vardır. Doğada bulunan bu varlıkların resmin elemanları ile biçim ve imge haline gelmesini sağlayacak olanak ve sınırlılıklar tasarımın ana öğelerini ortaya çıkarır. Bu durumda, insan somut dünya kaynaklarını, algıladığı ve hayal gücü aracılığı ile tasarlayabildiği bir görsel dünya olarak resmeder. Yani, resim sanatında doğadaki varlıkların, yüzey üzerindeki yanılsamaları söz konusudur.

Sanat ve Tasarım

Sanatsal yaratımın temeli olan tasarlamak kavramı, bir düşünceyi, bir eylemi gerçekleştirmek için zihinde hazırlık yapmak olarak tanımlanır. Doğada üç boyutlu olarak bulunan varlıkların yüzeyde iki boyutlu olarak betimlenmesine resim denir. Bu sayede doğada bulunan üç boyutlu varlıkların resim yüzeyinde doğada bulundukları halleri gibi algılanmasına olanak sağlanır. Her sanat dalının kendine özgü bir dili vardır. Çevremizde gördüğümüz insan yapımı her şey bir tasarımın sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Sanatta Görme ve Görsel Algılama Süreci

Göz üzerinde oluşan etki yoluyla zihinde beliren bir izlenim görme olarak tanımlanır. Görme eylemi fizyolojik ve fiziksel özellikler içeren anlık gelişen duyumlardan oluşur. Algı ise bu duyumların beyin tarafından düzenlenmesi, yorumlanması ve anlamlandırılması süreci olarak tanımlanır. Göz vasıtası ile (görme eylemi sayesinde) dış dünyadan elde edilen görseller, beyin tarafından işlenerek kişi tarafından bir yorum getirilir ya da getirilemez. Sanat yapıtlarında anlam yüklü değildir ve sanatsal olayda anlam izleyici tarafından kurulur.

Çocuklarda görsel algı süreci başlangıçta sezgisel yaklaşımlarla gerçekleşir. Daha sonra bu süreç çocuğun yaşadığı ortama ve edindiği deneyimlere göre gelişir. Çocuktaki bedensel ve zihinsel gelişime bağlı olarak ondaki sanatsal üretimler de değişim gösterir. Resimler öğrenme sürecinde çok uyaranlı bir ortam oluşturduklarından, çocuğun görme deneyimlerine bağlı olarak oluşturacağı anlamlandırmalar, onun dilsel, bilişsel ve duygusal becerilerinin gelişmesi ve zenginleşmesine olanak sağlarlar.

Hayal, Düş ve Oyun

Hayal gücü (imgelem), çocuğun kendisini serbest ve özgür bir şekilde ifade edebilmesini sağlar. Okul öncesi dönem çocuklarında resim, görünenden çok bildiğini çizme şeklinde, zihinsel gerçeklerin dışavurumu olarak ortaya çıkar. Bir kompozisyon tasarımının yaratım sürecinde;

  • Merak etmek ve
  • Hayal etmek iki önemli unsurdur.

Çocuklara masal, öykü gibi bir olayın görselleştirerek anlatılması, çocukların dikkatlerini çekerek, ilgilerini yoğunlaştıracak ve onlarda merak uyandıracaktır. Bununla birlikte okul öncesi çocuklar için nesnel ölçülere dayalı yöntemler tercih edilememelidir. Bu yöntemler yerine düşleme olanak sağlayan yöntemlerin kullanımı üzerinde yoğunlaşılmalıdır.

Resim yapmak çocuğun kendisini özgür bir oyun ortamında hissetmesini sağlar. Oyun, çocuk için gerekli bilgi ve becerileri sağlamasının yanında ayrıca, fiziksel, duygusal, bilişsel, yaratıcılık ve sosyal gelişimine de önemli katkılarda bulunur. Dikkate alınması gereken diğer önemli bir adım da çocukların sanat eğitimi ortamı düzenlenirken, oyunu düzeninin benzetimlerinden yararlanarak oluşturulacak sanatsal uygulama ortamı, onların yaratıcılıklarını ortaya çıkarmasında önemli bir yere sahiptir. Çünkü dramatize edilmiş konular çocukları resim yapmaya hazır hale getirerek ilham kaynağı olurlar.

Resmi Oluşturan İlkeler

Resimlerde farklı bileşenler belirli uyum kurallarıyla görselleştirilerek belirli bir organik bütünlük ortaya konulur. Bu bileşenlerin organik bir bağ oluşturması ile de ortaya çıkan birlikteliklerden anlam oluşur.

Resmi oluşturan temel ilkeler;

  • Uygunluk,
  • Zıtlık,
  • Egemenlik ve
  • Değişkenlik olarak ifade edilebilir.

Uygunluk, iki ya da üç boyutlu biçimler arasında ortak ya da yakın benzerliklerin bulunması olarak tanımlanır. Kompozisyon içerisinde tüm elemanlara egemen olan ve asıl etkiyi yaratan bir unsur vardır. Bu unsur güçlü bir vurgu yapar. Bu sayede dikkati belli noktalara yöneltir ya da çeker.

Ayrıca egemenlik; doku, renk, ışık, gibi diğer başka elemanlarla da oluşturulabilir. Aralarında herhangi bir ortak benzerlik ya da yakınlık bulunmayan biçimler arası ilişki zıtlık olarak ifade edilir. Zıtlıklar bir şeyin görünürlüğünü sağlar. Tasarımda zıtlık uyuşmazlık ortaya çıkardığı gibi, diğer bir açıdan da resim yüzeyinde canlılık ve hareket duygusu yaratır. Bu sayede de ilginin bu alanlara yönelmesine olanak sağlar.

Sanat alanında yapıtı oluşturan ana unsurların ortaya çıkardığı bütünlük denge olarak ifade edilir. İki farklı dengeden bahsedilebilir:

  • Birincisi simetrik,
  • İkincisi asimetrik dengedir.

Simetrik denge eşit görsel elamanların denge bulması olarak ifade edilir. Buna karşılık, asimetrik denge zıt görsel elemanların denge bulmasıdır.

Tasarım Elemanları

Resim yüzeyi düzenlenirken tasarım elemanlarından faydalanılır ve tasarım elemanları;

  • Nokta,
  • Çizgi,
  • Leke,
  • Renk,
  • Ölçü,
  • Oran,
  • Espas,
  • Şekil,
  • Ritm ve
  • Doku olarak sıralanabilir.

Geometri açısından nokta uzamı olmayandır. Diğer elemanlarla kullanıldığında etkili bir eleman haline gelir. Çizgi, bir nesnenin algılanış biçimidir. Aslında çizgi etkisi bir görme yanılsaması sonucu ortaya çıkar. Bir nesnenin biçimsel olarak ifade edilmesi sırasında her şeyden önce o nesneyi dış çizgileri ile belirleriz. Kontur, elde ettiğimiz bu biçim ya da şeklin dış çizgilerine verilen addır. Ayrıca buna ek olarak;

  • Düz ve
  • Eğri çizgi olmak üzere iki çeşit çizgi vardır.

Çizgi, figürü mekândan, fondan ayıracak kesin sınır çizgileri koyarak ayırır. Gölgesel (lekesel) bir anlatımda bu keskin sınır çizgileri olmaz. Bunların ortadan kalkmasıyla ya da yumuşaması ile da figürler mekân ile bütünleşir. Çizim ve çizgi, okul öncesi çocukların sanat eğitiminde, kendilerini ifade etmelerinde ve araç gereç kullanımı bakımından kolaylıkla kullanabileceği önemli bir tasarım elemanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Işık nesneleri görünür kılar. Ayrıca kompozisyondaki siyahbeyaz ayrıntıyı belirler ve mekân derinliği etkisi yaratır. Böylece ışık genel atmosferi yaratır. Üç boyutluluk hissini oluşturan biçimi, bir nesnenin ışık-gölge yardımıyla ele alınması sayesinde olur. Leke, esasen güçlü zıtlık yaratma olanağı oluşturan önemli bir plastik anlatım aracı olarak karşımıza çıkar. Renklerin kendisine ait bir çeşidi ve ayrıca bir de koyuluk derecesi vardır. Göz, renklerin farklı çeşitlerinden önce onların açıklık ve koyuluklarından etkilenir.

Renk, güneş ışınlarının bir nesne üzerine düşmesinin ve bir kısmının yansımasının bir sonucu olarak oluşur. Renkler;

  • Ana renkler ve
  • Ara renkler olmak üzere iki gruba ayrılabilir.

Sarı, kırmızı ve mavi ana renkler olarak kabul edilirken, ara renkler de turuncu, yeşil ve mor dur.

Ayrıca renkler, insanda bıraktığı etki açısından;

  • Sıcak ya da
  • Soğuk olarak da nitelendirilebilir.

Sıcak olarak kabul edilen renkler, kırmızı, sarı ve turuncu dur. Soğuk olanlar ise mavi, mor ve yeşil dir. Armoni, renkleri dengeleme işlemi olarak tanımlanır. Birbirine zıt olarak kabul edilen siyah ve beyaz renk değildir, bunlar renklerin hepsinin bir araya gelmesi ile oluşurlar. Farklı renklerin insanlarda farklı psikolojik etkileri vardır. Çocuklarda duygusal renk tercihleri gerçekçi tercihlere göre daha egemendir.

Resim yüzeyinde farklı büyüklükler arasındaki ilişkiyi ve uyumu oran sağlar. Bu sayede biçimler ölçü sayesinde birbirleriyle karşılaştırılabilirler. Orantı ise bütünü parçalarına ayırarak görebilmemize yardımcı olan bir unsurdur. Çocuklar ise gerçek oranlar ile ilgilenmez onlar için önemli olanlara göre boyut belirler. Boşluk-Aralık diğer bir değiş ile Espas, resimdeki nesneler arasındaki yüzeylerde oluşur. Çevre çizgileriyle belirgin hale gelen herhangi bir şey olan biçime karşılık, hacimsel olarak algılanan, üç boyut yanılsaması yaratan biçim ya da biçim grupları şekil olarak isimlendirilirler ve nesnelerin dış görünüşüdürler.

Hareket, bir şeyin durum değiştirmesi olarak tanımlanır. Resimde ise hareket resim yüzeyine bakış yönümüz, çizgi, renk ve yüzeylerin diziliş biçimi ve nasıl konumlandığına bağlı olarak, gözün bir noktadan bir diğerine gitmesi ile oluşur. Ayrıca görsel sanatlarda hareket ve ritim duygusu;

  • Biçim,
  • Motif,
  • Renk,
  • Benek ve
  • Çizgi gibi unsurların ard arda tekrarlanmasının bir sonu olarak ortaya çıkar.

Hareket duygusunu güçlendiren ve ilgi çekiciliği arttıran diğer unsurlar;

  • Işık oyunları,
  • Çarpıcı renkler,
  • Yön farklılıkları,
  • Zıtlıklar ve
  • Ritim olarak sayılabilir.

Birbiri ile aynı özellikler gösteren bir ögenin farklı ölçü ve yönlerde tekrarlanmasından dolayı ortaya çıkan etki doku olarak tanımlanır. Dokuları iki grupta inceleyebiliriz:

  • Doğal dokuları hem doku organımızla hem de görme organımızla algılayabilir, bunları dokunsal doku olarak adlandırabiliriz;
  • Görsel dokuları sadece gözümüzle algılayabilir ve bunları görsel doku olarak adlandırabiliriz.

Özellikle dokunma duyusu, merak ettikleri şeyleri dokunarak anlamak isteyen erken çocukluk döneminde olan çocuklar için önemli bir unsurdur.

Çocuk ve Tasarım Süreci

İki yaşına doğru, çocuklarda anlamı olmayan karalamaların yerine, çizim yaptıkları kâğıdın sınırları ile 3 orantılı olarak belirgin şekiller geçer. Üç yaşına geldiklerinde daire, üçgen ve diğer şekillerin dâhil olduğu şekillerin çizimine başlarlar. Bu durum çocukta biçime dair algının geliştiğinin göstergesidir. İnsan, hayvan, bina gibi çizimler ise dört yaşına doğru ortaya çıkar ve bu sayede de yeni bir aşamaya geçmişlerdir. Başlarda gelişi güzel olan çizgilerin artık anlam kazanmaya başladığı görülür. Bu evrede temel hatları ile olsa da doğadaki herhangi bir şeyin resminin yapabileceği fark edilir. Yakın çevre öncelikli konularıdır. Kavrama düzeyine göre önce ayrı ayrı ele alınan parçalar sonra olması gereken yerlerde birleştirilir ve bir bütün olarak ortaya konulmaya başlanır. Çeşitli unsurlar bir araya getirilerek anlamlı bir bütün oluşturulma çabası gözlenir. Önceleri hareket içermeyen figürler, daha sonra hareketli ve eylem halinde ifade edilmeye başlanırlar.

En temel ifade ile kompozisyon, çizgi, renk, doku vb. gibi biçimsel ve resmi oluşturan elemanların resim yüzeyinde estetik bir düzen içerisinde yerleştirilmesi demektir. Kompozisyon konusu ile bağlantılı olarak öğrenciye sezgisel davranışlar kazandırır ve daha sonraki dönemlerde edinilecek sanatsal duyarlılığın da temeli atılmış olur.

Uygulamada ise yapılacak resmin konusun çocuğun kendi içinde bulunduğu çevreden seçilmesi, yaşam ile ilişkilendirilmesi ve onun algılayabileceği somutlukta sunulması önemlidir. Çünkü hatalı seçimlerin sonucu olarak konunun çocuğun zihninde somut hale gelememesine ve herhangi bir heyecan uyandırmamasına neden olabilir.

Kavrama, algılama ve el becerileri henüz gelişmediğinden doğadaki varlıkları kendi algılama düzeyinde görürler ve resmetmeye çalışırlar ve bu çaba onların ifade aracıdır. Yaşına uygun, daha esnek, daha özgürlükçü bir yaratma süreci içerisinde olmak ve buna uygun ortam hazırlamak sanat eğitimi için önemli bir unsurdur. Bu duyu eğitimi, çocuğa en kolay temas edecek araçlarla yapılmalıdır. Oyunlaştırma, güdüleme, soru-yanıt, örnekleme, grup çalışmaları, araç-gereçleri tanıma ve kullanabilme, birbirleriyle etkileşim halinde çalışma, konuların seçimi ve süresi gibi unsurlar da göz önünde bulundurulmalıdır. Öyküler, masallar anlatılarak çocukların hayal dünyaları zenginleştirilmeli ve bu imgeleri gerçekleştirebilecekleri ortamlar sağlanmalıdır. Bunları yaparken bireysel farklılıkların yok olmaması için her bir çocuğun farklı kişilik özelliklerine önem verilmelidir.