DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ - Ünite 2: Kültür Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Kültür Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma

Giriş

Kültür ve değişim kavramları insanların yaşamlarında önemli bir yer tutmaktadır. İnsan yaşamındaki her şey artan bir hızla değişmekte ve yaşanan değişime ayak uydurmak zorlaşmaktadır. Gelişen teknoloji, eğitim olanakları ve ekonomik koşullarla birlikte bireylerin yaşadıkları çevreyi, grupları ve toplumsal konumları hızlı bir biçimde değiştirdikleri bir süreç yaşanmakta ve toplumsal bir dönüşüme sebebiyet vermektedir.

Kültür Kavramı

Sosyoloji açısından, insanları hayvanlardan farklı kılan olgu, kültür oldukça önemli, temel bir kavramdır. Önemli olan ölçüt söz konusu edilen olguların bilinçli bir çabanın sonucu olarak insan ürünü oluşlarıdır. Bir anlamda kültür insan ürünü olan her şeyi kapsamaktadır denilebilir. Kültür insanları topluluk haline getiren ve bir topluluk olarak bir arada tutan özellikleri ifade etmektedir. Bu yönüyle kültür sosyolojinin odak noktası niteliğindedir. Kültür insan yaşamının bütününü kapsamaktadır, öğrenilir ve paylaşılır. Kültür, bir toplumun üyesi olarak insanların gereksinim duyduğu objeler, değerler ve öteki niteliklerin oluşturduğu karmaşık yaşam için yapılmış tasarımdır, toplumun doğasını yansıtan insan ürünü somut objeler ile insanları etkileyen düşünceler gibi soyut yapılardır. Latincede cultura kelimesi natura yani doğanın karşıtı olarak kullanılmıştır. Şimdiki anlamına yönelik ilk girişimler ise 17. Ve 18. yy. larda olmuştur. Başlangıçta bir sürecin adı olarak kullanılmış, ilerleyen süreçlerde “insan zihninin ürünü kültür” anlamında kullanılmaya başlanmıştır.

Kavramsal olarak kültür, bir nesilden diğerine, dil, jest, mimik, yazı gibi iletişim yollarıyla aktarılan düşünce ve davranışın bütün biçimleri olarak tanımlanabilir. Sosyal bilimler açısından ise; insan toplumunun biyolojik olarak değil ancak toplumsal araçlarla iletip aktardığı her şeyi ifade eder. Kültür sadece insan toplumunun sembolik ve öğrenilmiş yönlerini tanımlamaktadır. Öz olarak kültür, bir toplum ya da grubun yaşam biçimini tanımlayan karmaşık davranış ve anlamlandırma sistemidir. Kültürün kavramsal özelliklerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  • İnsanların yaşam biçimleri
  • Bireylerin gruplarından edindikleri toplumsal miras
  • İnanma, hissetme ve düşünme biçimleri
  • Bir gruptaki insanların davranma biçimlerine ilişkin kuram
  • Derlenen bütün öğrenilen şeylerin deposu
  • Tekrarlayan sorunlara yönelik geliştirilen tek tip davranışlar
  • Öğrenilmiş davranışlar
  • Davranışların normatif olarak düzenlenmesi
  • Bireylerin dış çevreye ve öteki insanlara göre kendisini ayarlama teknikleri
  • Tarihin izleri

Kültüre İlişkin Temel Kavramlar

Kültür kapsamında yer alan özelliklerden öncelikle düşünceler ve somut objeler ile ilgili olanlar arasında bir ayrım yapılmalıdır. Bu ayrım aynı zamanda maddi ve manevi kültür olarak kültürün iki temel boyutunu ifade etmektedir. Mimari, sanat, araç-gereçler, oyuncaklar, yazılı-görsel medya gibi somut objeler maddi kültürü, normlar, yasalar, idealar, gelenekler ve inanışlar ise manevi kültürü oluşturmaktadır. Bir toplumun yapısında kültürün maddi ve manevi unsurları uyumlu bir biçimde bir arada bulunur.

Kültürün sistematik biçimde gelişmesi ve toplumsal sınırlarının ötesinde etkili olabilmesi sürecinde uygarlık ortaya çıkmaktadır. Belirgin özelliği, kaçınılmaz olarak kaynak sınırlarının ötesine yayılmasıdır. Kültürlenme (Bir kültürden bir bireyin başka bir kültüre ait norm ve değerleri kendisininkine eklemlenmesi), yutulma (Geniş bir medeniyetin içinde yaşayan bir grubun egemen olan farklı kültürel özelliklere, farklı bir dile, farklı değerler ve normlara uyum sağlaması ve toplumsal kurumlar içinde eşit konum kazanması) ve uyma (küçük ve görece zayıf bir grubun büyük bir medeniyetle temas halinde dahi öz kültürünü koruyabilmesi) gibi süreçler aracılığıyla gerçekleşir.

Bir topluma ait kültür hiçbir zaman durağan değildir ancak bu değişmeler her zaman kendi doğal süreci içinde gerçekleşmez. Kültürü oluşturan değişik unsurlar farklı biçim, nitelik ve hızda değişebilir. Kültürel gecikme , kültürün bazı unsurlarının daha hızlı değişerek, henüz değişmemiş olan geleneksel unsurlarla çatışması sürecidir. Kültürel değişim kültürün dinamikleri ile ilişkilidir, serbest biçimde ya da zorunlu kültür değişmesi biçiminde gerçekleşebilir.

Küreselleşme sonucu belirli bir kültürün küresel ölçekte yayılmasına kültürel emperyalizm denmektedir. Kültür emperyalizminin küresel bir homojen kültür ortaya çıkaramayacağını öne süren düşünürlere göre evrensel olacak olan bu kültür özgül köklere ve ortak tarihe sahip olmayacağından sadece teknik düzeyde kalacaktır. Kültür şoku kavramı bireylerde endişe ve rahatsızlık yaratan, farklı bir kültüre alışmaya çalışanların yaşadıkları zorlukları ifade etmektedir.

Bir bireyin kendi kültürünü diğer kültürlerden üstün görmesine etnosantrizm denir. Yabancı düşmanlığı, İslamofobi, ırkçılık ya da eşcinsel düşmanlığı bu bağlamda değerlendirilebilir. Kültür, üyelerinin gözünden görülmelidir. Kültürün bir üyesi gibi bilinmeli ancak dışarıdaki birisi gibi anlaşılmalıdır. Kültürel görelilik , toplumsal grupların ve kültürlerin ön yargılardan ve kültürler arası karşılaştırmalardan uzak bir biçimde, o grubun üyeleri gibi anlaşılıp incelenmesini ifade etmektedir

Kültürün Öğeleri

Kültürün kapsamına giren unsurlar, kültürü oluşturan temel öğelerin yer aldığı üç ana boyutta ifade edilebilir:

  • Bireylerin bilinç düzeyini düzenleyen düşünme biçimleri.
  • Normlar ya da düşünceleri aktarmanın, uygulamanın kabul edilmiş yolları.
  • Maddi kültür; kültür ürünlerini kullanma ve sahip olma kalıpları.

Kültür öğelerini beş grupta sınıflandırabiliriz

Değerler , bir topluluk ya da gruptaki ideal prensipleri tanımlayan öz standartlardır.

İnançlar , bir kültürde insanların birlikte sahip oldukları doğrunun, hakikatin ne olduğuna ilişkin paylaşılan ideallerdir.

Semboller , kültürü paylaşan, tanınmış belirli anlamları aktaran her şeydir.

Dil , bireylerin birbirleriyle iletişimde bulunmalarına imkân tanıyan bir semboller sistemi ve kurallar setidir.

Normlar , kişisel alanı kullanma vb. bir durumda nasıl davranılacağına ilişkin belirli kültürel beklentilerdir.

Kültür Konusundaki Yaklaşımlar

Kültürün anlamı sosyolojik düşüncenin üç temel perspektifine göre aşağıdaki biçimde açıklanabilir;

İşlevselci perspektif (kültürün toplumsal düzeni sağlama işlevine vurgu yapar)

Çatışma Perspektifi (kültürü, statükoyu korur, varsıl egemenlere yarar sağlar, toplumsal eşitsizliği destekler)

Sembolik Etkileşimci Perspektif (kültürün insanlar arasındaki etkileşimin ürünü olarak geliştiğini savunur)

Kültürel Çeşitlilik

Yeryüzünde birbirinden farklı sayısız kültür yapıları söz konusudur ve kendi aralarında farklılıklar göstermektedirler. Bütün farklılıklara rağmen kültürel evrensellikler de vardır. Çünkü kültürler her yerde bireylerin gereksinimlerini karşılama tarzlarını ifade etmektedir ve bu gereksinimler de evrenseldir. Toplum ve kültür insanların yaşamını biçimlendirir. Kimi durumlarda aynı toplum içinde farklı gruplar arasında da kültürel farklılıklar söz konusu olabilmektedir. Değerler ya da normlar gerçekleşmekte olan davranışları değil o davranışlara yön vermesi beklenen ilkeleri yani ideal kültürü tanımlar. Ancak gerçekte yaşanmakta olan kültür ideal kültürden her zaman farklılık gösterir.

Özel bir yaşam biçimi, zevkleri, alışkanlıkları olan küçük elit bir grubun sahip olduğu kültüre yüksek kültür denir. Geniş kitlelere çekici gelen popüler kültür görece sofistike olmayan artistik ürünleri, sinema, TV şovları, müzik gösterileri gibi geniş kitleleri eğlendiren programları kapsar. Popüler kültürde söz konusu olan halkın beğenisidir. Endüstri toplumlarının ürünü olan kitle kültürü kavramı belirli bir toplumsal grup tarafından halka yönelik geliştirilen ve kitle iletişim araçlarıyla üretilen kültürü ifade etmektedir. Yüksek kültür ve popüler kültürün dışında, daha çok endüstrileşmemiş geleneksel toplumların özelliklerini taşıyan, belirli bir halkın yaşam tarzı ve ürettiği kültüre folk ya da halk kültürü denilir.

Toplumun temel kültürel değerlerini benimsemekle birlikte kendisini diğer gruplardan ayıran özgün değer, norm ve yaşam tarzları olan grupların kültürü alt kültür olarak tanımlanabilir. Alt kültürün değerleri ve üyeleri için getirmiş olduğu diğer ölçütler toplumun hâlihazırdaki değerlerine ve diğer kültürel niteliklerine kesin bir tepki niteliği taşıdığında söz konusu olan kültür karşı kültür olarak adlandırılır. Alt kültürler toplumsal yapı açısından çeşitlilik işlevi görürken karşı kültürlerin toplumsal kültürle bütünleşmesi zor olabilir.

Toplumsal Değişme

Toplumsal değişme bütün toplumlar için geçerli bir olgudur. Bütün toplumlardaki kültürler değişime uğrar, sosyal bilimin temel çabası bu değişimleri anlayabilmek ve öngörebilmek üzerinedir. Günümüzde toplumsal değişmeyi en yoğun ve köklü bir biçimde etkileyen süreç küreselleşmedir. Toplumsal değişme, toplumsal yapının ve onu oluşturan toplumsal ilişkiler ağının, bu ilişkileri belirleyen toplumsal kurumların ve kültürün değişmesini ifade eder.

Toplumsal değişmenin bütün toplumlar için geçerli olan belirli özellikleri vardır.

  • Kaçınılmazdır.
  • Bazen amaçlı olsa da genellikle plansız bir şekilde ilerler.
  • Olumlu ve olumsuz sonuçları olabilir.
  • Bazı değişimler diğerlerinden daha fazla önem taşıyabilmektedirler.

Farklı topluluklar farklı değişim deneyimleri geçirmiş ve değişim hepsi için farklı hızda gerçekleşiyor olsa da genel olarak toplumların bazı değişim evreleri vardır. (S:40, Tablo 2.1)

Bütün dünyayı farklı düzeylerde etkileyen bir toplumsal değişme biçimi olarak modernleşme tarım kültürüne sahip toplumların endüstri toplumlarına dönüşme süreçlerini ifade eder. Yakınsama kuramına göre, modernizasyon Batılı ve Batılı olmayan toplumları kültürel engelleri yıkarak bir araya getirmekte ve küresel bir toplum ortaya çıkarmaktadır. Iraksama kuramına göre ise özellikle birçok Asyalı ve Müslüman toplumlar Batı kültürünü reddetmekte, özgün kültürlerini sürdürmektedirler. Modernleşmenin temel özellikleri aynı zamanda geleneksel toplumlarda yaşanan toplumsal değişmenin hangi alanlarda gerçekleştiğini de yansıtmaktadır. Bu özellikler;

  • Küçük geleneksel toplulukların yok olması,
  • Kişisel tercih alanının genişlemesi,
  • Toplumsal çeşitliliğin artması,
  • Gelecek yönelimlilik ve gelişen zaman bilinci.

Toplumsal Değişmenin Nedenleri

Toplumsal değişmenin çok çeşitli kaynakları vardır, bu kaynakları iç ve dış kaynaklar olarak sınıflandırabiliriz. İç kaynaklar; çevresel değişmeler, istila, kültürel temas, yayılma gibi etkenler iken dış kaynaklar, keşifler ve icatlar, nüfus hareketleri gibi etkenlerdir. Farklı bir sınıflandırma ise fiziksel çevre, politik örgütsel ve kültürel etkenler biçiminde yapılabilir. Toplumsal değişmeye kaynaklık eden çeşitli etkenlerin bazı özellikleri aşağıda verilmiştir.

  • İklimlerin ve coğrafyanın insanların karakterlerini biçimlendirdiği ve bütün uygarlıkların uygun coğrafi koşullarda ortaya çıktığına ilişkin düşünceler
  • Nüfus yapısı da toplumları dönüştüren etkenlerdendir. Nüfusun yaşlanması önemli bir değişime yol açabilir. Değişim ve dönüşüme yol açan önemli nüfus hareketi ise göçtür.
  • Toplumsal değişmeye yol açan kültürel etkenler arasında dinin etkileri, iletişim sistemleri, yazının bulunmasının etkileri vb. sayılabilir.
  • Kültürel değişmenin üç önemli kaynağı, icatlar, buluşlar ve yayılımdır. Buluşlar yeni objeleri yeni düşüncelere ve toplumsal desenlere kaynaklık eder.
  • Toplumsal yapıdaki çatışmalar da önemli bir toplumsal değişme faktörü olarak görülmektedir.
  • Önemli değişim kaynaklarından bir diğeri düşüncelerdir.
  • Bir diğer önemli değişim kaynağı ise teknolojidir.

Toplumsal Değişmeye İlişkin Yaklaşımlar

Toplumsal değişmeyi tek bir unsurla açıklayan kuramlar üç grupta toplanabilir; teknolojiye önem verenler, ekonomiye önem verenler, ideolojiye önem verenler. Toplumsal değişme kuramları aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir.

Evrimci Kuram: 19.yüzyılda çok sayıda düşünür toplumsal düzensizliği ve değişmeyi evrimsel gelişme temelinde açıklamıştır. Comte’a göre toplumlar evrimleşerek daha iyiye ve doğruya ulaşacaktır. Toplumlar teolojik, metafizik ve pozitivist aşamalardan geçerek evrimleşir ve bu süreçte toplumsal değişme meydana gelir. Kurama göre toplumlar aşama aşama basitten karmaşığa doğru değişmektedir.

İşlevselci Yaklaşım: En önemli temsilcisi Parsons’a göre toplumsal değişmenin incelenebilmesi için öncelikle toplumsal yapı ele alınmalıdır. Değişmenin temeli toplumsal yapı, toplumsal sistemdir. Çeşitli toplumsal işlevler farklılaşma sürecinde yeni yapılara evrilir. Farklılaşma ile işlevlerin bölünmesi yeni bir bütünleşmeyi gerektirir. Toplumsal değişme bir denge içinde oluşan bir evrim niteliğindedir.

Çevrimsel Kuram : Evrimci yaklaşım tek yönlü bir toplumsal değişimi var sayarken çevrimsel kuram toplumların sonsuz çevrim serileri boyunca ileri-geri ve yukarı-aşağı hareket ettiğini ileri sürer.

Çatışma Kuramı: Diyalektik modeller bu kapsamda yer alır. Değişme toplumsal sınıfların çatışmasının ürünüdür. Toplum bu çatışmalarla çeşitli aşamalardan geçer. Sürecin sonunda sınıflar ortadan kalkacak ve toplum dengeye ulaşacaktır. Marx’ın görüşüne göre bütün toplumsal yapının ve toplumsal değişmenin tek belirleyicisi ekonomik ilişkilerdir. Ancak toplumsal değişmeyi etkileyen hukuk, edebiyat, sanat, din gibi daha birçok etken de söz konusudur.

Sembolik Etkileşimci Perspektif: Sembolik etkileşimciliğe göre insanlar etkin bir biçimde dünyayı yorumlar ve buna göre davranırlar. Toplum yeni bir toplumsal yaşam ortaya çıkarmak üzere değiştiğinde insanlar dünyayı geçmiştekinden daha farklı tanımayacaklardır. Toplumsal değişme bireylerin kendilik algılarını da başkalarıyla etkileşimlerini de dönüştürür.

Toplumsal Eşitsizlik ve Tabakalaşma

Bir toplumda yaşayan herkes aynı ya da eşit koşullarda bulunmaz, bireyler yaşamlarının her aşamasında çeşitli farklılıklar ve eşitsizlikler deneyimlerler. Toplumsal ve ekonomik eşitsizlik analizi başlangıçtan bu yana sosyolojinin temel ilgi alanlarından biri olmuştur. Bunun en önemli nedeni, modernitenin yaratmış olduğu yeni toplumsal eşitsizliklerin anlaşılmasına duyulan gereksinimdir. Toplumsal eşitsizlik söz konusu mudur, hangi temelde vardır, insanlar buna nasıl karşılık vermektedirler, eşitsizliklerin önem derecesi farklı mıdır, farklı toplumlarda farklı eşitsizlik yapıları var mıdır gibi sorulara cevap aranır.

Tabakalaşma, sosyologların ilgilerinin odak noktası konumundadır çünkü modern toplumlar geniş ölçekli eşitsizlikler içerir. Tabakalaşma kelimesi katman kelimesinden gelmektedir, kaya tabakalarının birbirinin üstüne gelmesine atıf yapılmaktadır. Tabakalaşma, farklı insan gruplaşmaları arasındaki yapılaşmış-yapısal eşitsizlikler olarak tanımlanabilir. Bütünüyle eşitliğe dayalı bir toplum hala bir düş olarak kalmaya devam etmektedir. En basitinden en karmaşığına bütün insan toplulukları bir çeşit toplumsal eşitsizlik gösterir. Toplumsal tabakalaşma, toplumsal eşitsizliğin belirli bir biçimidir birbirlerinin altında ya da üstünde sıralanmış farklı toplumsal grupların varlığını ifade eder.

Sosyolojik açıdan insanların yaşamlarında aldıkları ödüller, karşılıklar üç grupta toplanabilir; zenginlik, güç ve saygınlık. Bunlar sırasıyla ekonomik, siyasal ve toplumsal ödüllerdir. Genellikle birlikte bulunurlar ancak birisinin varlığı diğerlerini zorunlu kılmaz. Tabakalaşmaya ilişkin önemli kavramlar aşağıdaki biçimde tanımlanabilir.

Ekonomik eşitsizlik : Zenginlik, gelir ve çalışma saatleri gibi bireylerin yaşamlarını etkileyen maddi ölçütlere ilişkin eşitsizlik.

Yaşam Fırsatları : Toplumda istenilir şeylere sahip olma ve istenmeyen şeylerden kaçınma korunmaya ilişkin fırsatlar.

Statü : Bir grup ya da toplulukta, farklı konumlara öteki üyeler tarafından atfedilen saygı

Verili Rol : Bireye doğumuyla birlikte verilen ve değişmeyen roller.

Kazanılmış Rol : Bireylerin kendi çabaları ile kazandıkları rol.

Statü Sembolleri : Bireylerin statülerini başkalarına gösteren şeyler.

Toplumsal hareketlilik : Toplumsal tabakalar arasında yukarı ya da aşağı doğru hareketlilik

Toplumsal tabakalaşma dört temel ilke üzerine yapılanır.

  • Toplumun bir özelliğidir, bireysel farklılıkların basit bir yansıması değildir.
  • Nesiller boyunca ısrarlı bir biçimde varlığını sürdürür.
  • Evrenseldir ancak farklı biçimleri vardır.
  • Sadece eşitsizlikleri değil inançları da kapsar.

Toplumsal Tabakalaşma Sistemleri

Temel tabakalaşma sistemleri şöyle ifade edilebilir; Eşitlikçi Sistem, Efendi-Köle Sistemi, Kast Sistemi, Feodal Zümreler Sistemi ve Sınıf Sistemi. Toplumsal tabakalaşma sistemlerinin üç ortak özelliği söz konusudur:

  • Tasnif, ortak nitelikleri taşıyan bireylerin toplumsal kategorilerine uygulanır. Bu bireylerin birbirleriyle etkileşim içinde olmaları koşul değildir. Bu bireylerin belirli bir kategoriden bireylerin sıralamalarını değiştiremeyecekleri anlamına gelmez. Kategori, birey başka bir kategoriye doğru hareket etse de yine var olmaya devam eder.
  • İnsanların yaşam deneyimleri ve fırsatları güçlü biçimde bireylerin tasnif edildikleri toplumsal kategoriye bağlıdır.
  • Farklı toplumsal kategorilere ait sıralamalar zaman içinde çok yavaş değişir.

Eşitlikçi Sistem: Tabakalaşmanın az olduğu toplumlar eşitsizliğin de en az düzeyde olduğu toplumlardır.

Efendi Köle Sistemi: Bu sistemde bazı insanları hizmet etmeleri için başkaları sahiplenir.

Kast Sistemi: Bireylere hayat boyu taşınan sosyal statülerin verilmiş olduğu toplumsal bir sistemdir. Farklı toplumsal katmanlar kapalıdır ve bireyler toplumsal katmanlarını doğumdan ölüme sürdürmek zorundadırlar. Toplumsal statüler bireylerin kişilik özellikleri ile yakından ilişkilidir, ırk ya da etnik köken ya da annebabanın inancı kastı belirleyicidir. (S:47, Resim 2.11)

Feodal Zümre Sistemi: Feodal zümreler sisteminde tabakalaşma sisteminin temelini toprak sahipliği oluşturur birbirine karşı sorumlulukları ve hakları olan değişik tabakalar söz konusudur. Zümreler, hukuki olarak ifade edilmiştir. Her bir zümrenin hak, yükümlülük ve ayrıcalıkları yasal olarak belirlenmiştir. Geniş ölçekte yaygın bir iş bölümünü yansıtır. Aynı zamanda siyasal grupları ifade eder.

Sınıf Sistemi: Endüstrileşme ile birlikte dönüşüm geçiren toplumsal koşullarda ortaya çıkan sınıf sistemi kölelik, kast ve zümreden farklıdır. Sınıf, yaşam biçimlerini etkileyen genel ekonomik kaynakları paylaşan büyük çaptaki insan öbeği olarak tanımlanabilir. Sınıflar arasındaki sınırlar keskin değildir. Sınıflar arası evlilikleri engelleyen yasal düzenlemeler yoktur. Birey sınıfını sadece doğumla elde etmez. Yukarı ve aşağı doğru hareketlilik diğer türlerden daha yaygındır. Sınıf düzenleri büyük çaplıdır, kişisel değildir. (S:49 Resim 2.13)

Toplumsal Tabakalaşmaya İlişkin Yaklaşımlar

Marx’ın Yaklaşımı ve Çatışma Perspektifi: Marx’ın tabakalaşmaya ilişkin görüşleri, kapitalist sistemin ortaya çıkardığı eşitsizliklerden güçlü bir biçimde etkilenmiştir. Marx’a göre işçi sınıfı fakirleştirilerek dilenci konumuna itilmiştir, eşitsizlik derinleşmiştir. Marx, toplumsal sınıflarla ilişkili olarak toplumsal eşitsizliğin bütün biçimlerinin azaltılmasını, yok edilmesini önemli görmüş ve sınıfların sadece toplumdaki önemli toplumsal grupları biçimlendirdiğini varsaymıştır. Marx’ın düşüncelerinin kaynaklık ettiği toplumsal çatışma yaklaşımının tabakalaşmaya ilişkin varsayımları şu şekildedir.

Toplumsal tabakalaşma toplumsal çatışmanın ürünüdür. Toplumsal kaynaklardaki farklılıklar bazılarının çıkarına hizmet ederken bazılarının aleyhinedir. Toplumsal tabakalaşma toplumdaki yetenek ve becerilerin bütünüyle geliştirilemeyeceği anlamına gelir. Tabakalaşma sadece bazıları için yararlıdır. Tabakalaşma mutlaka var olması zorunlu bir olgu değildir. Değerler ve inançlar ideolojiktir, toplumdaki egemen güçlerin çıkarlarını yansıtır.

Max Weber’in Yaklaşımı: tabakalaşma alanındaki en önemli yaklaşımlardan biridir. Weber, tabakalaşmanın toplumdaki sınırlı kaynaklar için yapılan mücadeleden kaynaklandığına inanmıştır. Hem ekonomik kaynaklar için hem de saygınlık ve siyasal güç için mücadelenin varlığını dikkate almıştır. Weber toplumu Marx gibi ayrı sınıflar biçiminde düşünmemiş geniş toplumsal kategorileri vurgulamış, insanların sınıf, statü ve güç boyutlarında farklılaştıklarını ileri sürmüştür.

Yapısal-İşlevselci Yaklaşım: Yapısal-işlevselci kurama göre, toplumsal eşitsizlik bir anlamda toplumun doğasından kaynaklanan ve toplumun işleyişinde belirli bir işleve sahip olan farklılaşmaların sonucunda ortaya çıkar. Toplumun belirli gereksinimleri ve işlevsel bazı önkoşulları vardır ve toplumsal tabakalaşma bu gereksinim ya da işlevlerin karşılanmasını sağlar. Tabakalaşma toplumun varlığını sürdürmesine ve sağlığına katkıda bulunur. Bu yaklaşıma ilişkin temel noktaları şu şekilde sıralayabiliriz.

Toplumsal tabakalaşma toplumun işlemesini sağlar. Ödülleri rollere, toplumsal konumlara ve dayandırır. Tabakalaşma yetenek ve becerileri uygun mesleki pozisyonlarla eşleştirir. Toplumsal eşitsizliği meşrulaştıran değerler ve inançlar toplumda paylaşılır. Tabakalaşma toplumun bütünü için yararlıdır, kültürel değerler ve inançlarla desteklenir, Tabakalaşma istikrarlıdır, zaman içinde kalıcı olur.

Toplumsal Hareketlilik ; temel olarak tabakalaşma sisteminin katmanları arasında yukarı ya da aşağı doğru hareketi ifade eder. Düzeyi sınıfların biçimlenmesinde önemli etkilere sahiptir. Toplumun üyelerinin yaşam şanslarının belirlenmesini sağlayabilir. İnsanların toplumsal hareketliliğe verdikleri tepkilerin bilinmesi önem taşır

Toplumsal hareketlilik iki biçimde ortaya çıkar; bir nesil boyunca gerçekleşen hareketlilik ve nesiller arası hareketlilik.

Toplumsal hareketliliğin iki temel şekli vardır:

  • Yatay toplumsal hareketlilik
  • Dikey toplumsal hareketlilik