DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ - Ünite 3: Aile Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 3: Aile
Giriş
Aile, sosyoloji, psikoloji, antropoloji gibi birçok disiplin alanının çalışma konusudur. Aile algısı zaman içinde ve farklı kültürlerde çeşitlilik göstermektedir. Genel bir tanım olarak aile, tüm toplumlarda bulunan bireylerin birbirleri ile dayanışma içinde oldukları ve çocukların bakımını üstlenmek için kurdukları toplumsal kurumlardır ve her ne kadar çeşitlilik gösterse de genelde evlilik ile şekil bulmaktadır. Aile ile ilgili varsayımlar şöyle sıralanabilir
- Aile birlikte yaşayan ebeveyn ve çocukların meydana getirdiği bir birimdir.
- Aile ev içi ilişkilerin ve toplumsallaşmanın gerçekleştiği birimdir.
- Aile içindeki ilişkiler dışarıdaki ilişkilerden farklı olarak özgül ve tektir.
- Aile bireyleri arasındaki ilişki karşılıklı bağımlılığa ve mecburite dayanmaktadır.
- Ailede ensest tabusu söz konusudur.
- Aile içinde mülkiyet ve statü nesiller boyu aktarılır (Ecevit, 1993).
Aile Türleri
Evlilik Pratiklerine göre
Ekonomik işbirliği, cinsel faaliyet, çocuğun yetiştirilmesini içeren hukuki bir ilişki olarak evlilik tüm toplumlarda ailenin oluşumu üzerinde belirleyicidir. Farklı kültürlerde farklı şekiller alan evlilik kurumu, aile türlerinin çeşitliliğine yol açar.
- Endogami; aynı yaş grubuna dahil, aynı ırka ve dine, aynı sosyal sınıfa ait eşlerle sınırlanır.
- Egzogami; farklı sosyal gruptan insanların evliliğidir.
Eş sayısına göre belirlenen evliliklerde ise
- Monogami; tek eşlilik
- Poligami; çok eşlilik
Çok eşliliğin ise iki türü vardır
- Polijini; bir erkek, iki vaya daha fazla kadın
- Poliandri; bir kadın, iki veya daha fazla erkek
Hane Halkı Yapısına Göre
Hane halkı sadece çekirdek aileden oluşabileceği gibi çiftlerin anne-babaları, çocukları ve eşleri, eşlerin kardeşleri şeklinde aynı kan bağından bireyleri de içerebilir. Laslett (1972) hane halkı dört madde ile sınıflandırılır
- Aile içermeyen hane halkı; ev arkadaşlığı gibi bekar bireyler
- Çekirdek aileler şeklinde basit hane halkı eşler ve çocukları ya da yalnız ebeveynler ve çocuklarını içerir.
- Geniş aileler, çekirdek ailenin yanında eşlerden birinin anne-babası, kardeş ya da yeğenlerinin bir araya gelmesi
- Çoklu ailelerin oluşturduğu hane halkı; birden fazla çekirdek ailenin bir arada yaşaması durumudur.
Soya Göre
Soy, toplumda bireylerin akrabalık bağlarını nesilden nesile sürdürmelerini sağlayan sistem olarak tanımlanır.
- Ataerkil soy
- Anaerkil soy.
Aileye Yönelik Teorik Yaklaşımlar
İşlevselci yaklaşım ve ailenin evrenselliği
Klasik aile teorilerinde toplumun işlevselliği için aileye hayati bir önem atfedilir ve aile toplumun temel yapı taşı olarak ele alınır. Bu klasik yaklaşımlar genellikle ailenin evrenselliği, ailenin işlevselliği ve aile ile sanayileşmenin ilişkisi konularına eğilmişlerdir. Ailenin dört temel işlevi vardır.
- Aile toplumsallaşma sürecinin temel taşıyıcısıdır. Aile çocuğun yetişmesinde ilk ve en önemli kurumdur. Ebeveynler çocuklarını topluma faydalı ve toplumla uyum sağlayan bireyler olarak yetişmeleri için eğitirler
- Aile, akrabalık ilişkilerinin ve mülkiyetin korunması amacıyla cinsel faaliyetlerin denetim altına alındığı bir kurumdur. Ensest tabusu akrabaların birbiri ile evlenmelerini yasaklayan bir normdur. Ancak hangi akrabaların evliliğe uygun olup olmadığı kültürden kültüre değişir.
- Ailenin toplumsal konumunun sonraki kuşaklara aktarılmasıdır. Irk, cinsiyet gibi doğuştan kazanılan kimliklerin yanında toplumsal sınıf gibi sonradan edinilen kimlikler vardır. Bu sonradan kazanılan kimlikler genelde aile yoluyla bireylere aktarılır
- Aile bireylerin maddi ve duygusal açıdan güvenliğini sağlayan bir kurumdur. Aile, fiziksel korunma, maddi dayanışma ve duygusal destek açısından temeldir. Özellikle ekonomik krizler, doğal afetler, savaş gibi durumlarla aile bağlarının ve aile içi dayanışmanın güçlü olduğu toplumların daha kolay başa çıktığı varsayılır.
Çatışmacı Yaklaşım
Bu yaklaşım, aile içinde ve aile kurumunun işleyişi sonucu eşitsizliklerin nasıl sürekli kılındığının üstünde durur. İşlevselciliğe yönelik getirilen eleştirilerin gelişmesinde çatışmacı yaklaşım önemlidir. Bu yaklaşım çerçevesinde Marksist düşünürler, aile kurumunun genel olarak toplumun ihtiyaçlarını değil ama özelde kapitalist sistemin gerekliliklerini yerine getirdiğini savunurlar.
Radikal Yaklaşım- Eleştirel Okul
Radikal yaklaşım, işlevselci yaklaşımın ve Marksist yaklaşımın aile olgusunu bir bütün olarak aldığı ve aile içindeki sorunsal ilişkileri ihmal ettiği eleştirisinden yola çıkar. Eleştirel okulun genel olarak topluma yönelttiği eleştirileri aile düzlemine taşırlar. Ayrıca radikal yaklaşımlar, işlevselciliğin iddia ettiği gibi aile kurumunun toplumsallaşma sürecini ve kişilik gelişimini olumlu yönde etkilediği savına da karşı çıkar. Örneğin sembolik etkileşimciler aile içi etkileşim süreçleri ve bu süreçlerin etkilerine dikkati çeker.
Feminist Yaklaşım
Daha çok Marksist görüşlerden etkilenen Feminist yaklaşım, işlevselci yaklaşımın verili ve doğal kabul ettiği aile içi cinsiyet rollerine karşı çıkar. Bu düşünürler işlevselci yaklaşımın aile içindeki iktidar ilişkilerini ve bu ilişkilerde kadının dezavantajlı konumunu görmezden gelmesini eleştirirler. Marksist feministler de daha bütüncül açıdan, ailenin kapitalist sistemin mevcut gereksinimlerine hitap ettiğini, egemen ideolojinin içselleştirilmesinde ve otoriteye uyum sağlayan bireylerin yetişmesinde ailenin büyük bir rolü olduğunu savunurlar. Ev/ iş, özel alan/kamusal alan ayrımları ve cinsiyete dayalı roller, erkeği dışarıda çalışmaya ve para kazanmaya, kadınları da ev içinde ailenin bakımını ve devamlılığını üstlenmeye yöneltir. Bu durum da kadınları ekonomik olarak erkeğe bağımlı hale getirir ve kadınları anne/eş olarak para kazanan/aile reisi erkekler karşısında ikincil bir konuma getirmiştir.
Aile İdeolojisi
Aile türlerindeki tüm çeşitliliğe ve aile konusundaki yaklaşımların tüm farklılıklarına rağmen, aile içinde rol dağılımının, aile yapısının nasıl olması gerektiğine dair egemen görüşler varlığını sürdürmektedir. Bu ideolojide ideal aile formunun çekirdek aile olduğu öne sürülür. İdeal iş bölümünün de kadınların ailenin özel alanında ev kadını ve anne olarak kalmaları, erkeklerin yerinin de kamusal alandaki çalışma hayatı olması gerektiği savunulur.
Ailenin Sanayileşme İle İlişkisi
Sanayileşme toplumsal bir dönüşüme yol açar. Bu dönüşüm doğal olarak ailelere de etki etmektedir. Örneğin 1980’lerde erkeğin evi geçindirip kadının ona bağımlı olması fikri bu süreçte yaygınlaşmıştır. Gelir getiren erkek/koca ve ev içinden sorumlu olan evkadını/annenin rollerinin keskinleşmesi söz konusu olmuştur.
Aile İçi İş Bölümü
Her ne kadar modern toplumlarda aileler tüketim birimi olarak algılansa da üretim birimi olma özelliklerini de büyük ölçüde devam ettirmektedir. Ev içi bakım ve hizmetlerin yerine getirilmesi, çocukların yetiştirilmesi için çok ve çeşitli görevler vardır.
Ailede Güç İlişkileri
Hem toplumda hem de aile içinde kadın erkek arasındaki güç ilişkisini açıklamadaki kilit kavram ataerkilliktir Ataerkillik, erkeklerin tarih boyunca kadınlar üzerinde egemenlik sağlayıp bunu sürdürmelerinin mekanizmalarını, ideolojisini ve toplumsal yapılarını kapsar. Annelik, ya da evin geçindiricisi gibi kadınlara ve erkeklere atfedilen roller de bu ataerkil ideolojiye dayanır. Yine bu roller, kimin çalışıp para kazanacağını kimin evde kalıp aile üyelerinin bakımını sağlayacağını belirler.
Kadın İle İlişkili Teorik Yaklaşımlar
Bu noktada feminizm kavramı ortaya çıkmaktadır. Feminizm hakkında kesin ve net bir tanım yapmak zordur. Tarih boyunca kadınların mücadelesi çok farklı yöntemler izledi ve çeşitli anlamlar geliştirmiştir. Feminizmin birçok türü ve çok farklı yaklaşımları vardır. Ortak noktalar şöyle sıralanabilir;
- Feminizmin tüm türleri kadınları erkeklere bağımlı kılan ilişkilerin değiştirilmesini savunur.
- Çeşitli toplumlarda, normalleştirilen, doğal sayılan ve arzu edilir bulunan birçok durumu sorgular.
- İnsanlığın tüm tarihini ve geleceğini sorgular.
- Politik pratiği vardır. Erkek-kadın ilişkilerinin dönüştürülmesini, herkesin olanaklarını geliştirebilme fırsatına sahip olabilmesi için dünyanın değiştirilmesini savunur.
- Politik pratikler: kadınların kendi yaşamlarına hâkim olmasını ve kadın-erkek ilişkilerini değiştirmeyi hedefler.
- Bu hedeflere yönelik çağrıları her zaman direnişle karşılanır.
- Kadın-erkek ilişkilerinin niteliği açısından tarafsız değillerdir.
- Bildiğimizi sandığımız şeyleri nasıl bildiğimiz konusunda ciddi sorular ortaya atar.
Kadın Emeği
Sanayileşmeyle birlikte, aile üretimi ev işiyle sınırlandırılır, kadının buna indirgenmiş karşılıksız üretimine ev işi denir.. Kadınların ev içi emeği ile sorumlu tutulması kapitalist sistemin ücret biçimine, cinsiyete dayalı işbölümüne, kadın işsizliğinin yüksek olmasına ve çoğu toplumlarda kadınların yeniden-üretim rollerine verilen değere bağlanmaktadır. Erkek işi/erkek mesleği, kadın işi/kadın mesleği ayrımının yapılması, kadın yoğun işlerin düşük statüde, daha düşük ücretli olması, işsiz kalma riskinin daha yüksek olması kadının ikincil toplumsal konumunun ve bunun sebebi olarak cinsiyetçiliğin toplumun her alanına nüfuz ettiğinin bir göstergesidir.
Kadına Yönelik Şiddet
Kadına yönelik şiddet, bireyin sadece kadın olmasından ötürü, aile içinde, işyerinde ya da çevresindeki kişilerden gördüğü bedensel bütünlüğüne, hayatına, onuruna, özgürlüğüne ve güvenliğine yönelik her türlü saldırıdır. Bu saldırı, kadınları bastırma, cezalandırmak, fiziksel ve psikolojik bütünlüklerini bozmak amacıyla, tehdit ve zor yoluyla fiziksel, cinsel ve psikolojik acı veren tüm eylemleri kapsar. Eğitim düzeyinin artmasıyla fiziksel ya da cinsel şiddetin yaşanma oranının da azaldığı görülmektedir. Eğitimi olmayan ve ilkokulu bitirmemiş kadınların yaklaşık yüzde 56’sı yaşamlarının herhangi bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalırken, bu oran lise ve üzeri eğitim almış kadınlarda yüzde 27’e düşmektedir.
Aile ve Kadının Yasalar Karşısındaki Konumu
Şiddete uğrayan kişi, önce en yakın polis ya da jandarma karakoluna başvurup avukat talep etmeli ya da Cumhuriyet Savcılığına dilekçeyle suç duyurusunda bulunmalıdır. Eğer kişide darp izleri varsa Adli Tıp’tan rapor almak istediğini bildirmelidir. Türkiye’de son 10 yıl içinde mevzuatta yeni düzenlemelere gidilmiştir. 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun, aile içinde şiddete uğrayan kişinin yasal yollara başvurmasını kolaylaştırmış ve şiddet uygulayan kişiye yönelik de ciddi tedbirler getirmiştir. Yeni Medeni Yasa da aile kurumu içinde kadının maddi haklarını, velayet hakkını güvence altına almış küçük yaşta zorla yaptırılan evlilikleri engelleyici düzenlemeler getirmiştir.