DİJİTAL İLETİŞİM VE YENİ MEDYA - Ünite 3: Yeni Medya Kullanımının Etkileri Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 3: Yeni Medya Kullanımının Etkileri
Giriş
Günümüzde gündelik yaşama gitgide daha fazla dahil olan yeni medyanın ve ortamlarının başta çocuklar ve gençler olmak üzere toplumun her kesimi üzerinde olumlu veya olumsuz bir çok etkisi olduğu konusu siyasi iradenin, yeni medya ortamlarını düzenleyen kurum ve kuruluşların ve farklı disiplinlerden bilim insanlarının gündemindedir.
Yeni Medya ve Etkileri
Yeni medya kullanımı dolaylı ve dolaysız yollarla toplumsal yaşamı, siyaseti, ekonomiyi, kültürü ve kişilerarası ilişkileri etkilemektedir. Bu etkiler, olumlu olabildiği gibi olumsuz sonuçlar da doğurabilmektedir.
Yeni medyanın bireysel kullanımına olumlu etkisi olarak e-öğrenme platformlarını gösterebiliriz. Olumsuz etkilere ise ırkçı, cinsiyetçi, farklı siyasi görüş ve dini inanç sahiplerine yönelik nefret söylemleri gösterilebilir.
Günümüzde yeni medyanın etkileri tartışması çoğunlukla olumsuz bir bakış açısıyla ele alınmakta ve sunulmaktadır. Medya araçları toplumsal yaşam içerisinde varlıklarını hissettirmeye; siyasal ve gündelik yaşamın önemli araçları haline gelmeye başladıkları andan itibaren bireyi nasıl etkiledikleri önemli bir soru olmuştur.
Her yeni teknolojik gelişmeyle medyanın dolayımlı etki ve zarar tartışmasının yinelendiğini söylemek mümkündür. Bu tartışmaların niteliği (muhafazakâr ve korumacı bir yaklaşım) ve savunulan temel argümanlar (şiddet, ahlaki yozlaşma, nesillerin dejenerasyonu, ailenin korunması gibi) sabit iken değişen, tartışmanın odağındaki araç ve kullanımı olmuştur.
Geçmişte televizyon için yapılan olumsuz eleştiriler günümüzde yeni medya için yapılmaktadır. Türkiye’de özellikle çocuklar ve gençlerin internette ve diğer yeni medya ortamlarında bulunan risklerden korunması adına bir tür “ahlaki panik” yaratıldığı söylenebilir.
Yeni Medya Ortamlarında Olanaklar, Riskler ve Engeller
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2011 yılı Nisan ayında gerçekleştirdiği Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması sonuçlarına göre Türkiye genelinde hanelerin %42,9’u İnternet erişim imkânına sahiptir. Bu araştırmaya göre, İnternet en çok çevrimiçi haber, gazete ya da dergi okumak, haber indirmek için kullanılmaktadır. Daha önceki yıllarda yapılan araştırılmalarla karşılaştırıldığında internetin her alanda kullanımının belli oranlarda artışı önümüzdeki yıllarda bu oranların daha da artacağının öngörülmesine yardımcı olmaktadır.
Bu durumda yeni medya kullanıcılarının medya ortamlarında etkin birer özne olarak hareket etmeleri ve yeni medya okuryazarları olmaları interneti daha verimli kullanabilecek bilgi ve beceri donanımlarını kazanmaları konusunda önemlidir. Etkin bir özne olmanın somut sonucu olarak, internetin kullanıcısı üzerinde yeni bir sosyo-politik kimlik dayatmasıyla karşımıza “netizen” (netdaş) terimi çıkmıştır.
Yeni medya ortamlarında bireyler, internetin sağladığı olanaklardan yararlanarak kendi içeriklerini üretebilecek duruma gelmişlerdir. Bireylerin kullanıcı olarak ürettiği bu içeriklere “User Generated Content” (Kullanıcı türevli içerik) veya “User Created Content” (Kullanıcı tarafından yaratılan içerik) denmektedir.
Kullanıcı türevli içerik üretimi aynı zamanda bireylerin bilgi-iletişim teknolojileriyle ilgili olarak sahip oldukları bilgi, beceri ve yeteneklerinin daha da gelişmesini sağlar. Kullanıcı türevli içerik üretimi Dan Laughey’in deyişi ile tüketiciyi “üre-tüketici” (prosumer) ye dönüştürmektedir.
Yeni medya ortamlarının sağladığı olanakların netdaş ve üre-tüketici olgusunu desteklediği görülmektedir. Bu olanaklara örnekler vermek gerekirse yeni medya ortamlarının küresel enformasyon ve eğitim kaynaklarına erişim sağlaması, eski ve yeni arkadaşlar için toplumsal ağların kurulması, eğlence ve oyunlar, kariyer gelişimi ve istihdam gibi pek çok farklı dalda olanaklardan bahsedilebilir.
Yeni medya ortamlarının olanakları gibi riskleri de vardır. Bu riskler, yasadışı içerik, pedofillerin ve yabancıların varlığı, aşırı ve cinsel şiddet, diğer zararlı veya saldırgan içerikler, ırkçı/nefret söylem ve etkinlikleri, reklam/aşırı ticari ikna vb. şeklinde sıralanabilir.
Risklere karşı korunmada kullanıcıların dijital becerileri ön plana çıkmaktadır. Dijital beceriler şunlardır: Haberleşmek istemediğiniz bir kişiden gelen mesajları engellemek; İnternet güvenliğinin nasıl kullanılacağıyla ilgili bilgi bulmak; bir web sitesini sık kullanılanlara eklemek; sosyal paylaşım ağı profilinde gizlilik ayarlarını değiştirmek; içerdiği bilginin doğruluğuyla ilgili farklı web sitelerini kıyaslamak; ziyaret edilen site kayıtlarını silmek; istenmeyen reklâm ve spam e-postalarını engellemek ve filtre ayarlarını değiştirmek.
İnternete erişim ve kullanımda temel engel olarak görülen sayısal veya dijital uçurum kavramı basitçe yeni medya araçları kullanıcılarının, bireyler, topluluklar, bölgeler, uluslar ve kurumsal yapılar arasındaki farklılıkları ve bu farklılıklardan kaynaklanan eşitsizlikleri niteler. Kavramı tanımlamak gerekirse; Sayısal/dijital uçurum, bilgisayar ve bilgisayar ağları kullanım ve erişiminde, temel dijital deneyime sahip olmamak (zihinsel erişim), bilgisayar veya ağ bağlantısına sahip olmamak (maddi erişim), dijital becerilere sahip olmamak (beceri erişimi), kullanım olanaklarına sahip olmamak (kullanım erişimi) şeklinde tanımlanabilir.
Dijital uçurum böylece web ortamının kullanımında temel dijital becerilere sahip olanlar ve erişenler ile olmayanlar arasında eşitsizlikler yaratır. İnternet erişimi kadar erişim sonucunda gerçekleşen etkinliklerin çeşitliliği ve niteliğide (örneğin üretici, yaratıcı bir kullanım olması) önemli bir unsurdur.
Yeni medya genelinde özellikle internet kullanımına gelen olumsuz eleştirilerin başında internetin bireyleri toplumsal yaşamdan uzaklaştırması, yalnızlaştırması, kişinin kendine olan ve toplumsal sorumluluklarını ihmal etmesi gelmektedir. Ancak, burada kavranması gereken en önemli unsur toplumsallaşmanın -burada çeşitli amaçlar doğrultusunda bir araya gelme ve dayanışma benzeri pratikler olarak değerlendirilebilir- sadece fiziksel aktivite ile sınırlı olmadığıdır.
Ekran başında, ara yüzeyde zaman zaman yapay zeka ile zaman zaman da diğer bireylerle gerçekleşen karşılaşmalar esnasında (dijital oyun ortamında, toplumsal paylaşım ağlarında, çeşitli görsel, video paylaşım sitelerinde) birey sınırlı fiziksel aktivitede bulunmakta ancak diğer birey ve topluluklarla bir arada olmaktadır. Tüm bu etkileşim “hareketsiz toplumsallaşma” olarak tanımlanmaktadır. İkinci olarak da bu mekânlar sayısal uçurumun olumsuz etkilerinin bir biçimde azaltılabilmesine olanak sağlayacak mekânlar olarak yeniden kullanıma açılabilir. Özellikle dijital okuryazar olmayan, toplumsal yaşamın daha güçsüz, yoksunlaştırılmış bireyleri için önemli bir eğitim merkezi haline dönüştürülebilir.
İnternet kullanımının değerlendirilmesi aşamasında nicel boyutu kadar erişim sağlandığında ne tür etkinliklerin yapıldığının bilgisini değerlendiren TÜİK’in 2011 Hane Halkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması’na bakıldığında bireylerin internet ortamında en çok sırasıyla çevrimiçi haber, gazete ya da dergi okuma, sağlıkla ilgili bilgi arama (yaralanma, hastalık, beslenme, vb.), web siteleri aracılığıyla (Blog siteleri, Facebook, Twitter) toplumsal veya siyasal konular ile ilgili görüşleri okuma veya paylaşma, İnternet üzerindeki sosyal gruplara (Facebook, Twitter) katılma gibi etkinlikleri gerçekleştirdikleri görülmektedir. Ayrıca giderek artan boyutta e-devlet uygulamaları da söz konusudur.
Tüm bu kullanım pratikleri kullanıcının kendisini yeni medya ortamında ve toplumsal dünyada kendisini nasıl konumlandırdığı ile de ilgilidir. Örneğin internet ortamında çeşitli alışveriş sitelerinde fiyat karşılaştırması yapan, ürünler hakkında bilgi alan, bir ticari işletme ve/veya girişimin İnternet ortamındaki uzantısını yaşama geçiren birisi bir tüketici olarak konumlandırabilir.
TÜBİTAK SOBAG destekli, toplumun yaş, cinsiyet, eğitim ve sosyo-ekonomik statüleri açısından farklı kesimlerinden 900 kişi ile Ankara, İstanbul ve İzmir kentlerinde yapılan anket çalışması sonucunda ortaya çıkan verileri değerlendiren 110K051 numaralı araştırma projesi nihai raporuna bakıldığında Türkiye’de İnternet’i kullananlar arasında seyircilerin oranının en fazla olduğu dikkat çekmektedir.
İnternet ortamında üretici olarak tanımlayabileceğimiz kullanıcı türünün ise oransal olarak en düşük sayıyı içerdiği görülmektedir. Araştırma raporunda, ‘eleştiriciler’ için, İnternet kullanıcıları arasında küçük bir azınlıktır (% 16,4), eleştiriciler internetteki içeriği izlemekle kalmamakta, yorumlamakta ve tartışmakta, sadece haber almamakta, haber de eklemekte, İnternet’e yüklenmiş içerikleri puanlamakta ve yorumlamakta, saptaması yer almaktadır.
Yeni medya içeriğini zaman ve mekân kısıtlaması olmadan sunarak günümüzde daha çok tercih edilmektedir. Örneğin, dijital oyun tarihçesine bakıldığında arcade oyunlar belirli bir mekânda, örneğin Atari salonlarında oynanmaktayken bugün basit yazılımlar içeren cep telefonlarından akıllı telefonlara kadar her türlü yeni medya aracında her yerde ve her zaman oynanabilmekte ve her yere taşınabilmektedirler Hatta, seyahat araçlarının pek çoğunda, otobüs, uçak vb. dijital oyunlar araca gömülü bir biçimde hizmet vermektedirler.
Yeni Medya Okuryazarlığı
Medya okuryazarlığı, özellikle eleştirel medya okuryazarlığı medyanın olumsu olabilecek etkilerine karşı olarak üretilen ahlaki paniğe karşı, medya metinlerinin bilinçli ve ideolojik olarak üretilen anlamların ve durum tanımların farkında olarak tüketilmesini hatta bireyin medya metnini üreticisine dönüşmesini önerir. Bu şekilde medya eğitsel bir araç olarak kullanılabilir.
Medya okuryazarlığı, medyayı eleştirel izleme, okuma ya da tüketme ile sınırlı değildir. Bunların yanı sıra, yaratma, üretme, yönetme, yazma ve düzeltme gibi yeterlilikleri de içinde barındırır.
Eleştirel medya okuryazarlığı yaşadığımız hayatın neden böyle olduğunu sorgulamaya, soruşturmaya yöneltir. Medya metinlerini eleştirel bir gözle okuyabilen ve üretim sürecine dâhil olabilen, yurttaşlık bilinçleri gelişmiş bireyler yetiştirmede esastır.
Yeni medya okuryazarlığı eleştirel medya okuryazarlığının” bir alanı olarak kavramsallaştırılmakta ve yeni medya ortamlarını, özellikle sosyal medyayı risklerin farkında olarak, bilinçli/farkında kullanmak; olanakları arttırmak; sadece tüketici değil, yeni medya ara yüzeyinde üre-tüketici de olabilmek olarak tanımlanmaktadır.
Yeni medya okuryazarlığının üç bileşeni bulunmaktadır: Birinci bileşen, okuryazarlığın bir bilme biçimi olmasıdır; ikinci bileşen, okuryazarlığın bireysel beceriler ve toplumsal pratikleri bağlayan, bilmenin yerleştirilmiş bir biçimi olduğudur; üçüncü bileşen ise, okuryazarlığın neyin kültürel olarak kural, neyin onaylanmayan olduğu bilgisini kapsayan kültürel olarak düzenlenmiş yetkinlikler dizgesi olduğudur.
Yeni medya okuryazarlığı becerilerinin kazandırılması için eğitbilimsel ve tekno-siyasal politika geliştirecek başta aile olmak üzere çok sayıda kurum bulunmaktadır: arkadaş çevresi, her düzeyde eğitim kurumu, gerek geleneksel kitle iletişim araçları gerekse yeni medya, sivil toplum kuruluşları ile yasama-yürütme ve yargı erkleri bir toplumda yeni medya okuryazarlığının geliştirilmesinin paydaşlarıdır.
Türkiye’deki mevcut durum ve sayısal uçurum göz önüne alındığında, yeni medya okuryazarlığı için toplumun tüm kurumlarına büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Yeni medya okuryazarlığının tüm paydaşlarının yaşa, cinsiyete, yerleşim yerleri ve bölgeler ile gelir durumuna göre eşitsiz bir şekilde bilişim teknolojilerine erişim ve kullanım bilgi-becerisindeki yetersizlikler konusunda “yeni medya okuryazarlığı” seferberliğini gerçekleştirmeleri gerekmektedir.
Yeni medya ortamları, yeni medya okuryazarlığı ile toplumsal yaşamın demokratikleşmesi ve bireyin toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik katılımının güçlenmesi için kullanılabilir hale gelebilir. Bu yüzden, yeni teknolojilerin, tüm kamusal alanlarda ve gündelik hayatta demokratikleşmeyi arttırmak ve bireyleri daha güçlü kılmak için kullanılabileceği yolları geliştirmek gerekmektedir.