DİL FELSEFESİ - Ünite 1: Dil Felsefesine Giriş Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Dil Felsefesine Giriş

Dil Felsefesi Nedir?

Dillerin farklılıkları üzerine çalışan dilbilimin aksine, tüm dillerde ortak olanı araştıran dil felsefesi “dilin yapısı, terim ve tümcelerin anlamları, dilin dünya ve insan düşüncesi ile ilişkisi, dil kullanımı ve iletişim üzerine felsefi soruların tartışıldığı bir alan” olarak tanımlanabilir.

Pek çok felsefe alanına göre yeni bir alan olan dil felsefesinde dil kuramını geliştiren ilk filozof John Locke olmuştur, ancak dil felsefesi gerçek anlamda ilk olarak 20. yüzyılın başında Gottlob Frege ve Bertrand Russell’ın çalışmalarıyla başlamış ve dil felsefesinin kuramsal ve kavramsal yaklaşımları tüm felsefe alanlarında etkili olmuştur.

Düşüncenin farklı boyutlarını dar anlamda ele alan pek çok felsefe alanının aksine dil felsefesi içerikten bağımsız olarak insanların dili sayesinde oluşturduğu düşünceleri aracılığıyla dünyayla kurduğu ilişkiyi ele alır.

Dil Felsefesinin Temel Kavramları

Dil felsefesinin ne olduğunu anlamak için dil felsefesinin temel kavramlarını anlamak gerekir. Bunlar;

  • Terim,
  • Özne ve Yüklem,
  • Anlam,
  • Kavram,
  • Gönderme,
  • İçlem ve Kaplam,
  • Bağlam,
  • Doğruluk Değeridir.

Terim, “bir ya da birkaç sözcükten oluşan, tam bir tümce ya da bir tümcenin mantıksal bir parçası olan dilsel bir yapı”dır. Özne olarak kullanılan özel adlar, zamirler terimlere örnek olarak gösterilebilir ve tek bir nesneye gönderme yapan terimler “tekil terimler”dir. Yüklemler ve tümceler de terimdir.

Özne ve Yüklem, “Bir tümceden özne konumundaki terimi çıkardığımızda tümcenin geriye kalan bölümü o tümcenin yüklemidir” olarak tanımlanan yüklem, öznenin gönderme yaptığı nesneye bir özellik yükler. Yüklemlerin üç türü vardır. Tek boşluklu yüklemler, çift boşluklu yüklemler ve ikinci dereceden yüklem. Özne ise tümcenin özne konumunda yer alan boşluksuz yani doymuş bir terimdir.

Anlam, bir sözcüğü, ya da sözcüklerin bir araya gelmesiyle oluşan tümce gibi bir terimi kavradığımızda zihnimizde oluşan şeydir. Sözcük ile dilde ifade ettiği şey, terim ile ifade ettiği şey birbirinden ayrıdır. Tümcelerin anlamlarına “önerme” denir ve farklı dil ve kültürlere sahip kişiler aynı önermelere sahip olabilirler.

Kavram, Kant’ın düşüncesine göre bir tür anlam olarak ifade edilebilecek olan kavram, nesneleri düşünmemizi sağlayan ve hep “genel” olan yapılar olarak tanımlayabiliriz. Her zaman tümel olan kavramlar dünyayı kategorilere ayırma işlevi görürler. Daha sonra kavram ve anlamın ayrı oldukları düşüncesi de bazı felsefeciler tarafından tartışılmıştır.

Gönderme, bir tümce içindeki öğenin düşünce oluştururken kurduğu ilişkidir. Örneğin, “Sokrates konuşmayı çok severdi” tümcesindeki Sokrates öznesi Antik Çağ filozofu Sokrates’e gönderme yapar veya “en küçük asal sayı” terimi 2’ye gönderme yapar. Adın gönderme yaptığı nesne ise “gönderge” olarak tanımlanır. Eğer iki terim aynı nesneye gönderme yapıyorlar ise buna ‘eşgöndergeli’ terimler denir. Yüklemlerin neye ve nasıl gönderme yaptıkları ise tartışmalı bir konudur.

İçlem ve Kaplam, bir yüklemin doğru olarak yüklemlenebileceği nesneler kümesidir. Örneğin “x yeşildir” yükleminin kaplamı tüm yeşil nesneler kümesidir. İçlem in ne olduğu konusunda uzlaşı olmamakla beraber bazıları içlemi anlamla bir tutar.

Bağlam, temelde zaman ve mekan olan, ayrıca tümcenin kullanıldığı ortamın bazı özellikleri, tümceyi kullananın ve dinleyicilerin niyetlerine, inançlarına tümcenin anlamını belirleyen unsurlardır. Örneğin ‘Türkiye’nin Cumhurbaşkanı bir hukukçudur.’ Tümcesinin öznesinin kime gönderme yaptığı, zamana göre değişir.

Doğruluk değeri, klasik modern mantıkta bir tümcenin dünyada bir olguya karşılık gelip gelmemesine göre edindiği değerdir. Tümcenin dünyada bir karşılığı varsa tümce doğru, bir karşılığı yoksa tümce yanlış olarak değerlendirilir. Çağdaş modern mantıkta ikiden fazla doğruluk değerli mantık dizgeleri de öne sürülmüştür.

Sentaks, Semantik ve Pragmatik Ayrımı

Dil felsefesi temel soruları itibari ile üçe ayrılır:

  1. Sentaks,
  2. Semantik,
  3. Pragmatik.

Sentaks ın temel konusu dilin yapısıdır ve sentaks “Bir tümceyi oluşturan terimlerin mantıksal çözümlemesi nedir?”, “Terimlerin bir araya gelerek bir tümce oluşturmasını ne sağlar?”, “Tüm dillerin yapıları temelde aynı mıdır?” gibi sorularla ilgilenir. Tek bir nesneye gönderme yapan özne ve kimi zaman sonsuz sayıda özneye yüklenebilen yüklemlerin ve karmaşık tekil terimlerin yapısını çözümlemeye çalışan sentaksla ilgilenen önde gelen filozoflar; Frege, Russell, Wittgenstein, Carnap ve Chomsky’dir.

Semantik, dil felsefesinin en temel alanıdır. Terimlerin anlamlarıyla ilgilenir ve “Anlam nedir?”, “Sözcükler nasıl anlam kazanır?”, “Sözcüklerin bir araya gelerek oluşturdukları tamlama, tümce ve yüklem gibi karmaşık terimler nasıl anlam oluşturur?”, “Bir terimin anlamı ile dünya arasındaki ilişki nedir?” gibi sorularla ilgilenir. Semantiğin ele aldığı diğer bir konu da bir tümcenin anlamı ile o tümceyi oluşturan terimlerin anlamları arasındaki ilişkidir.

Tümce sentaktik bir varlık iken, o tümcenin anlamı semantik bir varlıktır. Buna göre farklı diller konuşan insanlar farklı sentaktik yapılarla aynı düşünceyi ifade ederler. Bunun gibi nedenlerle pek çok dil felsefecisi tümce ile önermenin yani “bir tümcenin bir dil içinde ifade ettiği anlam”ın birbirinden farklı olduğunu ve düşünmenin temelini tümceler değil önermelerin oluşturduğunu savunur.

Dil-dünya ilişkisini de ele alan semantik, gönderme kavramıyla terimlerin dünyadaki göndergelerini realizm ve nominalizm gibi farklı yaklaşımlara göre inceler. Semantik ayrıca tümce ile dünya arasındaki bağıntıyı da ele alır ve tümcelerin dünyadaki göndergelerinin ne olduğunu tartışır.

Pragmatik, ise dil kullanımıyla ilgili felsefi soruları araştırır. “Bir tümceyi kullanarak düşünce dile getirmenin koşulları nelerdir?”, “Tümcenin anlamı ile, o tümceyi kullanarak dile getirmek istediğimiz düşünce ve o tümceyi duyan dinleyicinin kavradığı düşünce arasındaki ilişki nedir?” gibi sorular aracılığıyla bağlam, kullanıcı niyeti gibi değişkenlerle pragmatik göndergeler üzerine yoğunlaşır.

Dil Felsefesinin Temel Problemlerinden Örnekler

Frege, dil felsefesinin en önemli makalelerinden biri olan “Anlam ve Gönderme Üzerine” adlı çalışmasında özdeşlik veya eşitlik üzerine bir problem ele alır. Bu probleme göre “a=a” tümcesi öğretici değilken “a=b” tümcesi öğreticidir. Örneğin “5+4=9” tümcesi öğreticidir ve doğrudur. Bu ve bunun gibi özdeşlik durumlarında tek bir nesne vardır. Bu problemin araştırdığı soru ise “Özdeşlik durumunda öğreticiliğin nedeni nedir?” sorunsalıdır.

Dil felsefesinin önemli sorunlarından bir diğeri de Rusell’ın “On Denoting” adlı çalışmasında ele aldığı “gönderimsiz terimler” ile ilgilidir. Buna göre gönderimsiz bir terimin bulunduğu tümce anlamlı olabilmesine karşın bu tümce ile nasıl bir düşünce dile getirebiliriz sorunuyla ilgilenir. Örneğin, “ABD kraliçesi İngiliz’dir” tümcesi yanlıştır. Tümcenin öznesi olan “ABD kraliçesi” gönderimsizdir, çünkü ABD bir krallık değildir. Bu tümcenin mantıksal değilinin doğru olması beklenir “ABD kraliçesi İngiliz değildir”. Oysa bu tümce de gerçeği yansıtmaz.

Diğer bir soru da örneğin “Ahmet Kürk Mantolu Madonna’nın yazarının Sabahattin Ali olduğunu bilmiyor” tümcesi doğru iken “Ahmet Sabahattin Ali’nin Sabahattin Ali olduğunu bilmiyor” tümcesinin yanlış olmasının nasıl mümkün olduğudur. Frege ve Russell bu sorulara farklı yanıtlar getirirler.

Antik çağlardan beri tartışılan bir diğer soru da varlık savıyla ilgilidir ve “Bir şeyin olmadığını çelişkiye düşmeden nasıl söylemek olanaklıdır?” sorunuyla ilgilenir.

Varlık savına göre örneğin “Açlık yoktur” tümcesinde bir şeyin (açlık) var olmadığını söylediğimizde, görünüşte önce o var olmadığını savladığımız şeye (açlık) gönderme yapıp, sonra da o şeyin var olmadığını (açlığın olmadığını) söyleriz ki bu da savı çelişkili kılarmış gibi görünür.

Dil Felsefesinin Diğer Felsefe Alanlarıyla İlişkisi

Dil felsefesi genel olarak tüm felsefe alanlarına fayda sağlamıştır. Tüm felsefe alanları temelde “X nedir?” sorusundan hareketle başlar.

Örneğin epistemoloji “Bilgi nedir?”, ontoloji “Varlık nedir?” sorularıyla ilgilenir. İşte farklı felsefe alanlarının ilgilendikleri bu soruların anlamlı olup olmadıkları, anlamlılarsa ne sordukları (örneğin bilgi derken bilgi sözcüğünün anlamına mı yoksa bilgi kavramına mı gönderme yapıldığı) dil felsefesinin ilgi alanıdır ve bu felsefi soruları anlamak için öncelikle dil felsefesine başvurmak gerekir. Bunların dışında dil felsefesinin doğrudan ilişki içinde olduğu dört temel felsefe alanı vardır:

  • Mantık,
  • Zihin felsefesi,
  • Epistemoloji,
  • Ontoloji.

Son yüzyılda gelişip ayrı bir bilim dalı haline gelen mantıkta Yüklemler Mantığı dil felsefesinin bir alt kolu olan sentaks ile büyük ölçüde aynı soruları ele alır. Bir tümcenin derin sentaksı o tümcenin mantıksal biçimiyle aynı şeyi ifade eder.

Bilinç, düşünme, algılama gibi zihinsel durumları ya da süreçleri araştıran zihin felsefesi dil felsefesinde geliştirilen önermeler üzerine kuruludur; çünkü zihin felsefesine göre tüm zihinsel süreçler önermeseldir. Ayrıca zihin felsefesindeki “zihinsel temsil kavramı” ve “temsil etmek” dil felsefesindeki “gönderme” ile yakından ilişkilidir.

“Bilgi nedir?” sorusunu ele alan epistemoloji de yine dil felsefesinde geliştirilen “önerme” kavramıyla yürütür tartışmalarını ve bilginin nesnesinin bir önerme olduğu görüşüne dayanır. Semantiğin bir alt dalı olan doğru kavramını da ele alan epistemoloji, bir önermenin bir özne tarafından bilinebilmesi için o önermenin doğru olması gerektiğini savunur.

Çağdaş felsefede ise dil felsefesi ve ontolojiyi birbirinden ayrı düşünmek neredeyse imkânsızdır. Ontolojinin temel kavramı “varlık” öncelikle dil felsefesinin bir sorunudur ve varlığın ne olduğu dil felsefesi ile çözümlenir.