DİN EĞİTİMİ VE DİN HİZMETLERİNDE REHBERLİK - Ünite 10: Din Hizmetlerinde Rehberlik Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 10: Din Hizmetlerinde Rehberlik

Giriş

Din, insanlara dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamak için Allah Teâlâ tarafından Peygamberleri aracılığıyla insanlara gönderilen kurallar bütünüdür.” O halde din, bizim için hem dünya hayatımız hem de ölüm sonrası ebedi hayatımızın adı olan ahiret mutluluğumuz için rehberliklerde bulunmaktadır diyebiliriz.

Bugün din hizmetleri çok geniş bir alana yayılmıştır. Bu kavramla kast edilen daha ziyade Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından verilen hizmetlerdir. Son yıllarda yaşanan sosyal gelişmeler, Başkanlığın rehberlik ve dinî danışmanlık hizmetlerinde büyük bir ivme yaşanmasına vesile olmuştur. Çünkü günümüzde insanlar, geleneksel tebliğ ve irşad faaliyetlerine ilave olarak dinî birtakım soru ve sorunlarını bizzat bu hizmeti sunan kişilerle doğrudan görüşme ve karşılıklı konuşarak çözme talebinde bulunmaktadır. Hatta çoğu kez bununla da yetinmeyip verilen cevaplar ya da önerilen çözüm yolları konusunda ciddi şekilde tatmin edilmek istemektedirler.

Din Hizmetlerinde Rehberlik İle İlgili Kavramlar

Dinin öğrenilmesi ve öğretilmesi, yaşantımıza anlam ve mutluluk katan kurallarının hayatımıza aktarılması için yapılan rehberlikte kullanılan ifadeler, aynı zamanda bir kavram zenginliği olarak karşımıza çıkmaktadır.

Davet: Sözlükler, aslı Arapça olan davet kavramı için, “çağırmak, gelmesini ve kabul etmesini istemek” anlamlarını vermektedir. Davet, hem Allah yoluna çağırmayı hem de İslâm’ın hükümlerini, emir ve yasaklarını insanlara en güzel şekilde anlatmayı ifade etmektedir.

Davet, insanların öğrenme ve ikna olma ihtiyacına yönelik bir dinî danışma ve rehberlik yöntemidir. Öte yandan davet, bir din öğretimi görevi olduğu kadar aynı zamanda bir dinî danışma ve rehberlik görevidir. Çünkü davet görevi, insanları dinî doğrulara ikna etmeyi, o doğrular istikametinde tutum ve davranışlar geliştirmelerini sağlamayı hedef aldığı için özel beceri isteyen bir iştir.

Davet yalın bir öğretim faaliyeti olmaktan öte, dinî doğruları kavratma, özümsetme ve dinî değerler yönünde dengeli ve içtenlikli tutum ve davranışlar kazandırma yönünde etkili bir dinî danışma ve rehberlik hizmeti olarak değerlendirilmelidir.

Delalet: Sözlüklerde bu kavramın karşılığı, “yol bilmeyenlere yol göstermek, tarif etmek, kişiye seyahatinde veya işinde kılavuzluk etmek ve rehberlikte bulunmak”tır. Bu kavramla aynı kökten gelen “Dâll” ve “Delil”, bir işe öncülük eden, işi nasıl yapacağını bilemeyenlerin önüne düşerek rehberlik edenlere verilen isimlerdir.

Hidayet: Bu kavram, “yol göstermek, birisinin doğru yolu bulmasına, doğru yola iletilmesine kılavuzluk etmek” anlamlarına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de yol gösteren,rehber ve kılavuz anlamlarına gelen “Hüdâ” ve “Hâd” kelimeleri de aynı köktendir.

İrşad: Kur’an-ı Kerim’de Rüşd, Reşed, Reşâd, Râşid, Reşîd ve Mürşid şeklinde geçen kelimeler “olgunluk” anlamındaki “Rüşd” kökünden gelmektedir. Rüşd aynı zamanda “insanlara hak yolu göstermek, eksiklerini gidermelerine yardım etmek, hatalarını düzeltmek suretiyle olgunlaştırmak, doğru yola sevk etmek ve nasihatte bulunmak”tır

Müşavere: Müşavere ya da diğer bir deyişle danışma, “bir konu üzerinde karşılıklı görüş bildirme, doğru bir karar oluşturmak için görüş alışverişinde bulunmak” demektir. Müşavere, bir sorunu tek başına çözememe, doğru bir sonuca varabilmek için başka birisinin veya birilerinin görüş ve düşüncelerine başvurma ihtiyacının sonucu olan bir yardım ilişkisidir.

Nasihat: “Tatlı söz ve öğüt” anlamına gelen bu kavram da farklı ifadelerle Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde birçok yerde geçmektedir. Nasihat aynı zamanda, karşısındaki kişinin iyiliğini istemek ve ona karşı samimi davranmak anlamına da gelir. Peygamberlerin, kendilerini “nâsih” olarak nitelendirmeleri bu sebeptendir.

Tavsiye: Doğruyu ve gerçeği telkin etmek anlamına gelen bu kavram da Kur’an-ı Kerim’de geçmektedir. Asr suresi buna örnektir.

Ta’lim: Sözlüklerdeki karşılığına bakıldığında ta’lim “öğretmek” demektir. Kur’an-ı Kerim’de peygamberlerin görevlerinin birinin de öğretmek olduğu belirtilmektedir.

Tebliğ: Tebliğ, kelime olarak “Allah’ın emirlerini, kullarına duyurmak, bildirmek” anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’de peygamberlerin bir görevi de tebliğ’dir ve bu kavram farklı ifadelerle birçok ayette geçer.

Vaaz-Mev’iza: Nasihat etmek, öğüt ve ders vermek anlamındaki bu iki kavram da Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette geçmektedir.

Din Hizmetlerinde Rehberlik İlkeleri

Mâverdî’ye göre, toplumda asayişi ve huzuru sağlamak anlamına gelen ve adeta günümüzün kolluk-güvenlik güçlerine eşdeğer nitelikteki ihtisab teşkilatına mensup muhtesib ile insanlara dinî anlamda rehberlik ve danışmanlık yapan mürşid arasında aşağıda belirlenen önemli farklar vardır:

  • Her hangi bir kötülüğü men etmek, muhtesib için farz-ı ayn’dır. Ancak mürşid için böyle bir şart söz konusu değildir.
  • Muhtesib bu görevini bir kenara bırakarak başka bir işle meşgul olamaz. Ama mürşid isterse irşad ve rehberlik yanında başka işlerle de uğraşabilir.
  • Muhtesib, kendisinden yardım istenirse gitmeye mecburdur. Ancak mürşid için böyle bir mecburiyet söz konusu değildir.
  • Muhtesib tecessüsten sakınmak şartıyla işlenen kötülükler konusunda araştırma-soruşturma yapabilir. Ancak mürşid böyle bir hakka sahip değildir.
  • Muhtesib devlet tarafından resmen tayin edilir. İrşad ve rehberlik faaliyeti yürüten mürşid için böyle bir tayin söz konusu değildir.
  • Muhtesib görevini yerine getirirken yardımcı elemanlar kullanabilir. Mürşidin ise böyle bir hakkı yoktur.
  • Muhtesib, gerektiği zaman suçluya hapis, kınama, nezarete alma gibi cezalar verebilir. Mürşidin ise böyle bir cezalandırma yetkisi yoktur.
  • Muhtesib yaptığı hizmete karşılık maaş alır. Mürşidin böyle bir karşılık beklentisi olamaz.
  • Muhtesibin örf ve adetlerle ilgili hususlarda kendi içtihadına göre karar verme hakkı vardır. Mürşid ise böyle bir içtihat hakkına sahip değildir.

İnsanlara dinî konularda rehberlik yaparken ayrıca dikkate alınması gereken birtakım hususlar vardır. Cebeci, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in uygulamalarına dayanarak şu ilkeleri belirlemektedir:

  • Muhatabı dinlemek, anlamak ve saygı göstermek
  • Muhatabın kendini tam olarak ifade etmesini sağlamak
  • Baskı ve zorlama yapmamak
  • Sorunlara ve tavırlara saygı göstermek
  • Fikirlerini en uygun zamanda ve tarzda söylemek
  • Muhatabın anlayışına uygun üslup kullanmak
  • Konuyla ve sorunla sınırlı kalmak
  • Alçakgönüllü, nazik ve anlayışlı davranmak
  • Özel durumlara ve mahremiyete saygı göstermek

Yukarıdaki maddelere eklenebilecek bir husus da şudur: Dinî danışma ve rehberlik uygulamalarında başarılı sonuçlar almak için zaman ve mekan faktörlerini dikkate almak ilkesini de unutmamak gerekir.

Dini Rehberlik Gerektiren Konular

Din hizmetlerinde rehberlik, hayatın her safhasını ilgilendirecek derecede kapsayıcıdır ve öyle olmak durumundadır. Cebeci’nin konuyla ilgili görüşleri çerçevesinde, dinî rehberlik gerektiren konuların üç grup halinde ele alınması mümkündür:

  • İnanç ve ibadetler: İnançsızlık, batıl inançlar, bid’atler.
  • Sosyal yaşantılar: Dini niteliğe bürünmüş yanlış gelenekler, kötü alışkanlıklar, zorla evlendirmeler, töre cinayetleri, kan davaları, kazalar ve felaketler.
  • Bireysel dini sorunlar: Derin duygusal etkilere sahip olaylar, hastalık ve manevi huzursuzluklar, fakirlik, düşkünlük, çaresizlikler.

Dini Rehberlikte Bulunanların Sahip Olmaları Gereken Özellikler

Din hizmetlerinde rehberlikte bulunacak kimselerin sahip olması gereken en önemli özellik, alanlarıyla ilgili yeterli bilgiye sahip olmalarıdır. Din görevlisinin alanıyla ilgili yeterli bilgi yanında, görev yaptığı bölgenin özel şartlarıyla ilgili donanıma da sahip olması gerekir. Alan bilgisi ve farklı mezhebe ait bilgi donanımı yanında din görevlilerinin sahip olmaları gereken birtakım özellikler daha vardır. İslâm’da İrşad adlı eserinde Uludağ, bu özelliklerin neler olduğunu ortaya koymaktadır:

İyimserlik: Din, hem fertler hem de toplumlar için sürekli ümit kaynağıdır. Bu bakımdan, din görevlisi aynı zamanda ümit insanıdır. Herkesin ümidini kestiği en olumsuz şartlarda bile o ümidini kaybetmez ve iyimserliğini muhafaza eder. İyimserliğin zıddı olan karamsarlık ve kötümserlik ise rehberlik faaliyetini yürütenlerde bulunmaması gereken bir özelliktir.

Hasbilik: Din hizmetlerinin karşılık ve menfaat beklenmeden yapılması demektir. İrşad ve rehberlik faaliyetlerinin karşılık beklenmeden yapılması anlamında, “hasbeten lillah”, “rızâen lillah” gibi deyimler kullanılır. Sadece Allah için ve Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yapılan hizmetlere karşılık herhangi bir maddi menfaat beklemek, böylesine ulvî hizmetin bayağı karşılıklarla bir tutulması anlamına gelir.

Diğergamlık: Kur’an-ı Kerim’de “î’sâr” olarak geçen bu kavram, “başkalarını da düşünmek, onların haklarını ve menfaatlerini kendinden önce tutmak” demektir. Diğergamlığın en büyük örneği Hz. Peygamber’dir. Çünkü o, en büyük şefaat hakkını ümmeti için kullanmak üzere Allah Teâlâ’ya niyazda bulunmuştur.

Cömertlik: İslâm kültüründe “sehâ” ve “cûd” kelimeleriyle de anılan cömertlik, eli açık olmak demektir. Bunun en ideal şekli i’sâr’dır ve ihtiyacı olduğu halde başkasına öncelik tanımak demektir. Gerek i’sâr, gerekse cömertlik, din görevlisinin muhatabı üzerinde, nasihatlerden daha fazla etkilidir. Rehberlik hizmetinde bulunan kişiler cömert olmalıdır ve bu özelliğin bir uzantısı olarak aşağıdaki yöntemlerle gönül kazanmaya çalışmalıdır:

  • Hediye
  • Yardım
  • Bahşiş ve ihsan
  • Sadaka
  • İkram

Feragat ve fedakarlık: İnsanın gerektiği zaman kendi canından bile vazgeçmesi anlamındaki feragat, her şeyini Allah yolunda feda etmek, ideali uğruna sahip olduğu her şeyden vazgeçebilmektir.

Takdir etmek: Allah Teala, insanları farklı özelliklerde yaratmış, onlara farklı kabiliyetler vermiştir. Bir kimsede bütün meziyetler toplanmadığı gibi kusurlar da toplanmamıştır. Din görevlisi, kabiliyetlerin ortaya çıkarılıp geliştirilmesine ve kusurların giderilmesine önayak olmalıdır. Dinî rehberlikte bulunan kişiler takdir ve gurur okşamayı şu şekillerle yapmalıdır:

  • Kendisinde bir meziyet ve kabiliyet bulunan kimseye bu özelliğinin yüzüne karşı söylenmesi
  • Meziyetlerin ve kabiliyetlerin, kişinin gıyabında söylenmesi
  • Muhatabın yetenek ve kabiliyetini veya sahip olduğu meziyetini en güzel şekilde ifade edecek bir lakapla o kişiden bahsedilmesi
  • Maziyi unutma.

Samimiyet: Din görevlisi, yerine getirdiği dinî rehberlik faaliyetlerinde inanç, fikir, söz ve davranışları bakımından her konuda içtenlikle davranmalı, onun bu konudaki samimiyetinden kimse endişe duymamalıdır. Dediğini yapmalı, yaptığını söylemelidir. Göründüğü gibi olmalı, olduğu gibi görünmelidir. Bir insanda samimiyetin bulunması için şu şartları taşımalıdır:

  • İhlas,
  • İstikamet
  • Sadakat

Hoşgörü: Müsamaha ve tolerans kelimesiyle de ifade edilebilecek bu özellik, başkalarının inanç, düşünce ve duygularına karşı saygılı ve anlayışlı olmak demektir. Başkalarının kendisi gibi düşünmesini sağlamak için cebir ve şiddet kullanmaya çalışmak ise taassuptur. Taassup başkalarının inançlarına saygılı olmamak ve onları kendisi gibi düşünmeye zorlamaktır. Din görevlisi müsamahalıdır, dini açıdan gayretlidir ancak mutaassıp değildir. Bu ikisini birbirinden ayırmak gerekir.

Şefkat ve sevgi: Din görevlisi, rehberlik yaptığı her kişiye, bir babanın evladına gösterdiği şefkati göstermelidir. Baba çocuğunu her türlü zarardan korumak istediği gibi, din görevlisi de muhatap olduğu kişileri dünya ve ahiret zararlarından korumaya çalışmalıdır.

Sabır: Her konuda gerekli olan sabır özelliği, din görevlisi için kaçınılmaz derecede önemlidir. Çünkü rehberlik ve irşad faaliyetleri sabır işidir. Rehberliğin kısa sürede olup biten ve sonuçlanan bir durum olmadığı hatırlanacak olursa, sabırlı olmanın önemi ortaya çıkar. Acelecilik ve tez canlı olmak başarıya ulaşmaya engeldir.

Din Hizmetlerinde Rehberlik Alanları

Ancak din, kişinin dünya ve mutluluğunu hedeflediği için sadece cami ve mescitler gibi manevi hayatımıza yönelik mekanlar değil, günlük yaşantımızın geçtiği yerler de din görevlilerinin rehberlik alanlarıdır.

Cami ve mescitler: Müminleri bir araya toplayan, buluşturan anlamına gelen cami, onları sadece beden ve madde olarak değil, ruh, kalb, zihin, fikir ve duygu olarak da birleştirmelidir. Ancak o zaman camiye gelenler cemaat niteliğine kavuşmuş olurlar. Farklılıkların önemsenmediği ve herkesin eşit sayıldığı bir topluluk halinde, aynı duyguların paylaşıldığı mekanlar olan cami ve mescitler, bu yönüyle her ırktan, her renk ve dilden Müslümanları bir araya toplayan Kâbe gibidir; ve camiler bu özellikleriyle Beytullah’ın yeryüzündeki şubeleridir. Din görevlisi, Allah’ın evi sayılan cami ve mescitlerde, bir bakıma Allah’ın misafirlerini ağırlayan, onlara yol gösteren teşrifatçı gibidir. Aynı zamanda o, Allah’ın huzurunda cemaatinin temsilciliğini yapan bir önderdir. Bu sebeple, görevini gereği gibi yerine getiren bir din görevlisi, Allah ile kulu arasında bir aracıdır. O insanları Allah’a, Allah’ı da insanlara sevdirme çabası içinde olan biridir. Cami ise din görevlisinin görev mahallidir.

Hastaneler: İnsanın aczini ve zayıflığını ortaya çıkaran hastalıklar, aynı zamanda ona rehberliklerde bulunulmasını da kaçınılmaz kılmaktadır. Hastalık esnasında sahip olunan moral ve maneviyat desteği, hastalıkların tedavisinde önemli bir katkı sağlamaktadır.

Çocuk yetiştirme yurtları: Gerek ailevi sebeplerle anne babasından ayrı düşerek devletin koruması altına alınan, gerekse ebeveynini kaybetmek suretiyle yetim ya da öksüz konumunda bulunan çocukların barındığı mekanlar da din görevlisinin rehberlik yapacağı yerlerdir.

Huzurevleri: Huzurevleri, çoğunluğu aile desteğini yitirmiş ve yalnızlığını, kendisi gibi insanlardan oluşan grup içinde gidermeye çalışan insanlar için bir sığınaktır. Buralar, aynı zamanda hayatlarının son demlerini mutlu ve huzurlu geçirebilmeleri için din görevlilerinin zaman zaman ziyaret ettikleri mekanlar olmalıdır.

Hapishaneler: Herhangi bir sebeple tutuklu ve hükümlü durumda bulunan, kısacası hürriyetleri ellerinden alınmış olmakla cezalandırılan insanlara ilgi göstermek, bilgilendirmek ve rehberliklerde bulunmak da din görevlilerinin vazifeleri arasındadır.

Fabrikalar: Din görevlisi ne işçinin ne de işverenin avukatıdır. O sadece hakkın ve haklının yanında olmalıdır. Özellikle büyük bir kitle oluşturan işçilerle diyaloga girmeli ve onların sorunlarını yerinde tespit ederek çözüm önerileri getirmeli ve dinî yönden doğruları telkin ederek rehberlikte bulunmalıdır.

İş dünyası: Din görevlisi, bu dünya hayatında helal rızık kazanmak adına çalışmayı telkin ettiği gibi, sermaye sahiplerine de, çalıştırdığı işçinin hakkını, onun alın teri kurumadan verilmesini öğütler. Bu öğütlerde ve tavsiyelerde bulunabilmek için de önce iş dünyasıyla diyalogunun bulunması gerekir. Bu sebeple din görevlisi, iktisadi alana sırt çevirmeden, bu alandaki gelişmeleri takip etmek durumundadır.

Din Hizmetlerinde Rehberlik Araçları

Din hizmetlerini yürütmekle görevli olan kişiler, insanlara rehberlik yaparken başarılı sonuçlar elde edebilmek için birtakım araçlar kullanırlar.

Kitle iletişim araçları: Kısaca, medya diyebileceğimiz kitle iletişim araçları, insanlara dini anlatmak, doğruları bildirmek, yanlışlardan haberdar ederek sakındırmak amacıyla günümüzde en etkin olarak kullanılabilecek araç durumundadır. İnsanlara rehberlik yapabilmek için bilgi ve donanım bakımından onlardan daha ve iyi yeterli durumda olmak gerektiği, gözden uzak tutulmamalıdır.

Müzik: Müzik aynı zamanda irşad ve rehberlik hizmetleri adına kendisinden faydalanılabilecek bir araçtır. Kurallarına uygun bir şekilde ve belirli ölçüde makam katkısıyla okunması istenen Kur’an-ı Kerim, insanların gönüllerine hitap etmekte ve manevi-ruhani duygular yaşamalarına vesile olmaktadır.

Yazılı İrşad Araçları: Bu başlık altında kitap, makale, broşür, el ilanı vb. yazılı metinler zikredilebilir. Din görevlisi eğer yazabiliyorsa bir eser yazma gayreti içinde olmalıdır. Buna muvaffak olamıyorsa, periyodik olarak makale yazma gayreti içinde olmalıdır. Bazı İslâm bilginlerinin, aynı zamanda her biri muhatabını irşad eden ve ona yol göstererek rehberlik yapan mektuplardan oluşan Mektubat adlı eserleri vardır. Yazılı irşad araçlarına, karikatür, takvim, fıkra, öykü ve romanları da dahil edebiliriz.

Sözlü İrşad Araçları: Din görevlisinin en önemli irşad ve rehberlik aracı olarak görmesi gereken sözlü irşad araçlardan ikisi de vaaz ve hutbelerdir. Bu ikisine seminer, konferans ve sohbetleri de ekleyebiliriz. Gerek sair zamanlarda gerekse mübarek gün ve gecelerde Cuma ve bayram günlerinde yapılan vaazlar ve okunan hutbeler, dinî rehberlik ve irşad faaliyetleri adına önemsenmelidir. Konunun önemine dayanarak vaaz ve hutbelerin hazırlık ve sunum aşamasında nelere dikkat edilmesi gerektiğini maddeler halinde ele alacağız.

  • Dini hitabette hazırlık safhası: Dinî hitabetin, sıradan bir hitabetten farkı vardır. Dinî hitabette mutlaka dinin temel kaynaklarına dayalı konuşmalar yapmak gereklidir. Dini hitabetin dökümanları ise Kur’an-ı Kerim ayetleri, Hz. Peygamberin sözleri, yaşanmış hayat hikayeleri olarak sıralanabilir.
  • Dini hitabetin sunum safhası: Dinî hitabetin dokümanları olarak zikredilen Kur’an-ı Kerim ayetleri, Hz. Peygamberin sözleri ve yaşanmış hayat hikayeleri yanında, konuyla ilgili bilimsel bulgular ve tespitler, aktüel örnekler, şiir, atasözü, vecize ve anekdotlar da dini hitabete zenginlik kazandıran unsurlardır. Din görevlisi, adı geçen bu araçlardan oluşan metnini, hitap edeceği kitlenin anlayabileceği seviyeyi göz önünde tutarak düzenlemeli, konuşmasının süresini iyi ayarlamalıdır. Günümüzdeki teknolojik gelişmelere paralel olarak, rehberlik faaliyetleri çerçevesinde özellikle vaazların, interaktif araçlarla (bilgisayar, projeksiyon cihazı) cemaate görsel desteklerle aktarılmasının, başarılı sonuçlar alınmasına kapı aralayacağını söyleyebiliriz.