DİN PSİKOLOJİSİ - Ünite 10: Tövbe, Dine Dönüş ve Din Değiştirme Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 10: Tövbe, Dine Dönüş ve Din Değiştirme

Tövbe, Dine Dönüş ve Din Değiştirme Kavramları

Dinî değişim , psikolojik anlamda "dinî inanç ve davranışlarla ilgili yön değişimi" olarak tanımlanır. Dolayısıyla dinî değişim, zihinsel, duygusal ve davranışsal, dinle ilgili her türlü değişimi ifade eder. Tabii ki din değiştirmeyi de içine alan geniş bir anlama sahiptir. Dinî değişim olaylarının en yaygın olanı İslam'da "tövbe" olarak adlandırılır.

Tövbe, kelime olarak dönmek, vazgeçmek anlamına gelmektedir. Dindeki anlamı ise, bireyin dince uygun görülmeyen bir davranıştan geri dönmesi, vazgeçmesi ve bir daha o davranışı yapmayacağına dair söz vermesi demektir.

Tövbe denildiğinde akla hemen günah gelmektedir. Terim olarak kişinin dinî değerlerine aykırı olan davranışlarına günah denir.

Tövbe dinî yönde olumlu bir değişim arzusu ve kararıdır. Yapılan yanlış davranışın bir daha tekrarlanmayacağı hususunda Yaratan'a söz veriştir. Gazali'ye göre tövbe üç boyutlu bir süreçtir: Birincisi bilme , ikincisi pişmanlık , üçüncüsü gereğini yerine getirmedir.

Kısacası tövbe, dinî değerlere aykırı, din dışı davranıştan vazgeçiş ve dinî değerlerle uyumlu bir tutumu benimseyiş ve yeniden dine dönüş hareketidir.

Din değiştirme bir dinden başka bir dine dönmek demektir. Bireyin bir dine olan inanç ve bağlılığının başka bir dine geçiş yapması anlamına gelmektedir. İslam geleneğinde başka bir dinden İslam Dini'ne girme ihtida ve İslam Dini'ni terk ederek, bir başka dine geçiş yapma olayı için de irtidat kavramları kullanılır.

Dini Değişimin Güdüleri

Bir kimsenin sahip olduğu dinî inancının değişmesinde, din dışı, dine ilgisiz ya da inançsız bir hayat yaşarken dine yönelmesinde ya da bulunduğu dinden uzaklaşmasında ve yeni dini seçmesinde hangi faktörlerin etkili olduğu konusu dinî değişimin güdülerini oluşturur. Araştırmalara göre dinî değişimin gerek bireyin içinden gelen zihinsel ve duygusal, gerekse dışardan gelen toplumsal birçok nedeni olabilmektedir. Bunları farklı şekillerde sınıflandıranlar olmakla beraber zihinsel (entelektüel), duygusal ve sosyo- kültürel güdüler başlığı altında üç grupta toplamak mümkündür. Dinî değişim gösteren bireylerde bu güdülerin farklı oranlarda etkili olduğu bilinmektedir. Bazılarında zihinsel, bazılarında duygusal, bazılarında da sosyo-kültürel güdüler daha etkin halde bulunur.

Zihinsel Güdüler

Bunlar zihinsel dinamiklerin oluşturduğu etkilerdir. Dinle, dinî esas ve uygulamalarla ilgili şüphe, tereddüt ve tatminsizliklerin bireyde oluşturduğu dinî yönelişlerdir. Bu güdülerin daha çok şu noktalarda yoğunlaştığı görülmektedir.

  • Zihinsel Tatmin Arama: İnsan düşünen, değerlendiren, sorgulayan bir varlıktır. Zaman zaman kendi varoluşu, hayatın anlamı, ölüm ve ölüm sonrası hayat üzerinde düşünür ve bunlara tatmin edici açıklamalar bulmaya çalışır. Yeterli açıklamalar bulamadığı zaman ise bir iç huzursuzluğu, gerginlik yaşar. Din değiştiren birçok kişideki en temel psikolojik elemanın gerginlik olduğu söylenebilir.
  • Anlam Boşluğu, Amaçsızlık ve Anlam Arayışı: Viktor Frankl 20. yüzyılda yaygınlaşan varoluşsal boşluktan söz etmekte ve bunun özellikle "kendini değersiz ve anlamsız bulma" duygusuyla oluştuğunu belirtmektedir. Frankl, insanların bu varoluşsal boşluğa düşmekten ancak hayatta belli hedefler ve amaçlar (sevgi, yüce bir dava, bir eser üretme vb.) elde ederek ya da dinin açıkladığı, hayata yüklediği anlamı, ahlâk ve değer yargılarını benimsemekle kurtulabileceğini vurgular.
  • İnsanların Eşitliğine Dayalı Esasları Sorgulama: Toplumdaki dini esaslardan kaynaklandığı düşünülen sosyal adalet ve eşitlik konusundaki olumsuz yaklaşım ve uygulamalar da bireyde sorgulamalara neden olmakta, zihinsel tatminsizlik meydana getirmektedir. Bu durumda olan bireyin bu konudaki tatmin edici açıklamalara sahip bir dinden etkilenerek ona yönelebildiği ve zamanla din değiştirdiği görülmektedir. Özellikle İslam'ın sosyal adalet ve eşitlik konusundaki prensipleri diğer din mensuplarını daha çok etkilemektedir.
  • Çeşitli Etkilerle İnançlarını ve Bulunduğu Dinin Esaslarını Yeniden Gözden Geçirme: Hayat süreci içinde yaşadığı bazı olaylar ve tecrübeler bireyi kendi inançlarını yeniden gözden geçirmeye itebilmektedir. Bulunduğu dinin esaslarını kritik ederek onlardan uzaklaşabilmekte, başka bir dine yönelebilmektedir. Ancak böyle bir entelektüel tutum önemli bir zihinsel çabayı gerektirir.

Duygusal Güdüler

Yoğun duygusal yaşantılar bireyin zihin dünyasında, hayata bakışında ve din anlayışında önemli değişmeler meydana getirebilmektedir. Bu tür tecrübeler, bireyi dinî değişime yöneltici bir etkiye her zaman sahiptir. Bunları iki gruba ayırabiliriz:

  • Travmatik, Gerilimli Olaylar Yaşama: Bireyin travmatik olaylar ve stresli durumlar yaşaması, örneğin çok önem verdiği bir yakınının ölümü, boşanma gibi olaylar, iç sıkıntısına ve duygusal karmaşaya neden olabilmekte ve bu da dinî değişimi tetikleyici bir etki meydana getirmektedir. Loflang ve Stark gibi bazı psikologlar, aşırı bir gerilim ve sıkıntının, dinî değişim öncesinin gerekli şartı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
  • Suçluluk ve Günahkârlık Duygusu: Suçluluk ve günahkârlık duygusu bireyi dinî değişime götüren önemli güdülerden biridir. Özellikle dince büyük günah sayılan tutum ve davranışlarda bulunan bazı kişiler günahkârlık ve suçluluk duygusu duyabilmektedir. Bu duygu bireyin inancına ve kişilik yapısına göre oluşmakta ve onda rahatsızlık meydana getirmektedir. Bu rahatsızlık onu kamçılamakta ve çoğunlukla tövbe ederek dine dönüşe yöneltmektedir. Ancak bazen dinden tamamen uzaklaşmaya ve isyana da götürebilmektedir.

Sosyo-Kültürel Güdüler

Dinî değişim/din değiştirme sürecini hazırlayan ve bu kararın verilmesinde etkili olan çeşitli sosyo-kültürel güdüler vardır. Bilindiği gibi kişi, sosyal çevre adı verilen bir ortam içinde yaşar. Bu çevre kişinin hareket ve davranışlarını kontrol eder, onlara adeta bir sınır çizer. Psikolojik incelemelerin verilerine göre, insan davranışları üzerinde toplumun ve kültürün rolü açıkça bilinmektedir. Bireyin davranışlarının belirmesine, hatta biyolojik özelliklerinin bile şekillenmesine belli oranda etkide bulunan etmen çevre faktörüdür. Sosyo-kültürel etkilerin hepsi toplumdan, çevreden gelmektedir.

  • Başka Dine Bağlı Kişilerin Olumlu Davranışları: İnsanlar birbirlerinin tutum ve davranışlarından oldukça etkilenirler. Güleryüzlü, kibar, ılımlı bir yaklaşımla, asık suratlı, kaba bir yaklaşımın etkileri çok farklı olur. Adaletli, sevecen bir tutum insanları kendine çeker, haksızlık ve ilgisizlik ise onları uzaklaştırır, iter. Özellikle bu haksız ve itici davranışlar bireyin kendi dinine mensup kişilerden geliyor, başka dine bağlı insanlardan yardım ve iyilik görüyorsa bu durum onu daha da çok etkiler. İnancını sarsar. Onu yardımını gördüğü kişilerin dinine doğru iter. Kendi dinine bağlı kişilerin haksızlıklarının olumsuz etkisi ile bulunduğu dinden uzaklaşan birey, diğer dine bağlı kişilerin olumlu etkileri ile inanç değişimi yaşar ve bu dine yönelir.
  • Başka Dine Bağlı Bir Kimse İle Evlenme: Başka dine bağlı bir kimse ile evlenme sonucu din değiştiren birey, ya evlenirken ya da evlendikten sonra din değiştirmektedir.
  • İçinde Bulunduğu Başka Dine Bağlı Kişilerden Oluşan Bir Gruptan Etkilenme: Birey küçük yaştan itibaren başka dine bağlı kişilerin oluşturduğu bir toplumda yetişmiş, büyümüş ve arkadaşları, çevresindeki kişiler farklı dine mensupsa psikolojik olarak onlardan, onların inancından, tutum ve davranışlarından etkilenebilmektedir.
  • Ekonomik Mahrumiyet: Ekonomik mahrumiyet kimi insanlar için dinî değişim nedenlerindendir. Bu değişim olumlu yönde de olumsuz yönde de olabilir. Yani dine bağlılıkla da dinden uzaklaşmakla da sonuçlanabilir.

Din Değiştirme Süreci

Batı'daki Yeni Dini Hareketleri inceleyerek bir din değiştirme süreç modeli geliştiren bazı araştırmacılara göre din değiştirmede şu yedi süreç söz konusudur:

  • Gerginlik hissetme: İnsanın hiçbir davranışı gerilimlerden, engellemelerden ve gelgitlerden tam anlamıyla bağımsız değildir. Bu nedenle din değiştirmede (hepsinde olmasa da) ilk aşama gerilim hissetme aşamasıdır.
  • Dinî bir problemi çözme bakış açısına sahip olma: İnsanın dünyadaki varlığını, hayatın anlamını ve çeşitli toplumsal olayları sorgulayarak başlayan bu süreçte birey problemine çözüm yolları ortaya koyar.
  • Arayış içinde olma: Birey kendi dininde yaşadığı problemlere çözüm bulamadığı takdirde farklı dinler bazında yeni bir arayış içine girdikten sonra üçüncü evre ortaya çıkmakta ve bu tip kişiler kendilerini "dinî arayış içerisinde olan" şeklinde tanımlamaktadır.
  • Kritik eşik: İlk üç evrede yaşanan olayların, kişinin hayatındaki önemli dönüm noktaları ile kesiştiği anlarda (iş değişikliği, okul değişikliği, evlilik, yer değişikliği vb.), hayatının bir dönemeç noktasında gireceği dine rastlar.
  • Etkin bağ oluşturma: Bireyin kendi dinine yabancılaşma sürecinde, gireceği dine bağlı olan kişilerle aralarında etkin, duygusal bağ oluşur.
  • Yeni dinî grup dışındaki kişilerle iletişimi azaltma: Bireyin yeni bir grup aidiyeti psikolojisi ile eski arkadaş grubuyla olan iletişiminin kesilmesini veya azalmasını ifade etmektedir. Bu dönemde kişinin din değiştirmesi sonucu eski sosyal çevresi ile bağlarının zayıflayacağı düşünülmektedir.
  • Yeni dinî grup üyeleri ile yoğun iletişime geçme: Bu aşamada din değiştiren bireyin yeni girdiği dinin üyeleri ile yoğun bir biçimde iletişim halinde olması, dini faaliyetlere katılmasıdır. (Köse, 2008, s.159).

Din Değiştirme Tipleri

Din değiştirme sürecinde olduğu gibi din değiştirenlerin yapılarına ve din değiştirmelerinde etkili olan güdülere göre din değiştirme tiplerinden söz etmek mümkündür. Lofland ve Skonovd din değiştirme ve dindarlaşma üzerine yapılan araştırmaları değerlendirerek altı tip belirlemişlerdir. Bunlar; Entellektüel, mistik, deneysel, duygusal, yeniden uyanış ve cebrî (zorlama) tiplerdir. (akt.Köse, 2008, s.135).

  • Entellektüel tip , kendi dinini ve diğer dinleri araştırarak, ilahi kitabı ve dinle ilgili diğer kitapları okuyarak din değiştirir. Bu tiplerde kritik etme, sorgulama ve değerlendirme özelliği hâkimdir.
  • Mistik tip , kendini derinden etkileyen mistik bir tecrübe sonucunda din değiştirir. Bu tiplerde tasavvufi, mistik hareketlerden etkilenme daha çok görülür.
  • Deneysel (experimental) tip , "bir görelim, bakalım nasıl olacak?" yaklaşımıyla yeni dini denemeyi tercih eder. İbadetlere katılır. Din değiştirme kararını daha sonra verir.
  • Duygusal tipte , tercih edeceği dinin mensuplarına karşı duyulan özel sevgi ve hoşnutluk söz konusudur. Bulunduğu dine ve yeni girdiği dine mensup kişilerin davranışlarının, sıcaklığının etkisi ön plana geçer.
  • Yeniden uyanış tipi , daha çok din değiştirmeden önce herhangi bir etki ile (başından geçen dramatik bir olay, izlediği dini bir toplantı, konuşma vb.) dini duyguları harekete geçerek dindarlaşmaya karar verir. Bu karar dinden uzak bir hayat yaşayan kişilerde, etkilenme durumuna göre kendi dini değerlerine bağlılık şeklinde olabileceği gibi başka bir dine girme şeklinde de olabilir.
  • Cebrî (zorlama) tarzda din değiştirmeler, doğrudan doğruya beyin yıkama yöntemiyle çok ender olarak görülebileceği gibi, dolaylı olarak sosyal baskı ve zorlamalarla da olabilir.

Dini Değişimin Sonuçları

Dinî değişim yaşayan kişinin inançlarında, değerlerinde, hedeflerinde, tutum ve davranışlarında, kimlik ve kişiliğinde önemli değişiklikler olmaktadır. Kişinin önceki durumuyla sonraki durumu çok yönden farklılaşmaktadır. Ancak bu konuda şu sorunun cevabı çok önemlidir: Kişi yeni girdiği dine hangi oranda bağlılık göstermektedir? Sadece ismen mi yoksa bütünüyle dinin esaslarını benimseyerek mi din değiştirmiştir? Eğer dinin esaslarından etkilenerek değil de başka amaçlarla (maddi çıkar elde etmek, evlenebilmek gibi.) sadece ismen din değiştirmiş ise, ondaki kişilik değişiminin kapsamı çok sınırlı kalır.

  • Hayata Farklı Bakış, Yeni Bir Kimlik: Din değiştirme eski kimliğini değiştirerek bireye yeni bir kimlik kazandırmaktadır. Bireyin hayata bakışı, hayata yüklediği anlam değişmektedir. Kendisini, dünyayı, olayları farklı biçimde algılamaya başlamaktadır. Kuşkusuz din değiştirme kararını vermesinde de bu farklılaşmanın etkisi olmuştur.
  • İbadet, Tutum ve Davranış: İnanç, ibadet ve diğer davranışlar birbiriyle ilişkili olduğundan, din değiştirenlerin bir kısmı henüz din değiştirmeden önce, yeni girdikleri dinin ibadetlerini kısmen uyguladıklarını belirtmişlerdir. Müslüman olanların önemli bir kısmı, "daha Müslüman olmadan önce bazen namaz kılıyor, oruç tutuyordum" şeklinde açıklamada bulunmuşlardır.
  • Aile ve Çevre İlişkileri: Din değiştirdikten sonra aile bireyleriyle olan ilişkilerinde, onların tutumuna bağlı olarak olumsuzluklar yaşanabilmektedir. Bazı anne babalar çocuklarının din değiştirmesine tepki gösterirken, bazıları sessiz kalmakta, bazıları da normal, olumlu karşılamaktadır. Kuşkusuz koyu dindar olan ailelerin tepkisi fazla olmaktadır. Hatta bazı aileler bunu bir utanç vesilesi olarak kabul etmektedir.