DİN PSİKOLOJİSİ - Ünite 6: Dindarlığın Gelişimi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: Dindarlığın Gelişimi

Çocukluk Dönemi Dindarlığı

Çocukta tabii bir dinî kabiliyet ve eğilimin varlığı, dinî referanslar yanında bugün artık bilim çevrelerince de kabul edilmektedir. Çocukta kendiliğinden, tabiî bir duygu olarak varlığını gösteren din, taklit, özdeşleşme, örnek alma ve öğrenme gibi psikolojik süreçlerle şekillenmekte ve gelişmeye başlamaktadır. Çocuklar ancak 3 yaşından itibaren dinî mahiyette söz, duygu ve davranışla ilgilenmeye başlamaktadır. Başlangıçta dinî kavramların muhtevasını anlayamasa da, çocukların dualara ve ibadetlere karşı ilgisi oldukça yüksektir. İlk olarak aile büyüklerinin icra etmiş olduğu dinî pratikleri gözlemleyen çocuklardaki dinî ilgi, taklit ve özdeşleşme yoluyla kendini göstermeye başlamakta, zamanla sosyal çevrenin dinî ortamı ve kendi ferdi kabiliyetine göre yavaş yavaş gelişip derinleşerek kişiliğe mal olmaktadır.

Çocukluk (ve Ergenlik) Dönemi Dinî Gelişimiyle İlgili Teoriler

Çok boyutlu bir olgu olan gelişimin farklı yönlerini açıklamak üzere birçok teori geliştirilmiştir. Bunlar kısaca şu şekilde belirtilmiştir:

  • Bilişsel Gelişim Teorisi: Piaget teorisinin temel görüşü, çocukların her biri bir öncekinden daha karmaşık ve nitelik olarak birbirinden farklı olmak üzere birbirini izleyen bilişsel evrelerden geçerek gelişmeleri ile ilgilidir. Bu bakış açısından yapılan araştırmalar, çocukların geçirmiş olduğu ahlaki yargı ve dinî gelişim aşamalarının genel bilişsel aşamalarla paralel gittiğini öne sürerler. Bu yaklaşımdan beslenen araştırmalar, çocuk gelişirken, onun algısında, sosyal çevresinde, sembolleri anlamlandırma kabiliyetinde, dilinde ve kavramsal düşünme kabiliyetinde kritik değişikliklerin meydana geldiğini dile getirirler.
  • Sosyal Öğrenme Teorisi: Çocukluk dönemi dinî gelişimini daha iyi anlamamızı sağlayan teorilerden birisi sosyal öğrenme teorisidir. Bu teoriye göre sosyal öğrenme ilkeleri, ödül, ceza, pekiştirme, taklit ve model alma fikirlerine dayanmaktadır. Basit bir şekilde çocuklar herhangi bir ödül kazandıkları davranışları hatırlamaları veya onları tekrarlamaları kuvvetle muhtemelken, cezalandırıldıkları davranışları tekrarlama ihtimalleri azdır. Bu teorinin daha yeni sürümüne göre, pekiştirilen davranışlar, daha sonradan bu hatıraları yeniden üretsin ve onlarla temsil edilen davranışlar yasalaşsın ve yeniden üretilebilsin diye, bilişsel dönüşüm sisteminde bellek parçacıkları olarak kaydedilmektedir. Taklit ve model alma süreçleri de aynı şekilde işlemektedir. Çocuk yetişkin birini herhangi bir davranışı yaptığını gördüğünde, bu algının kısmi bir temsili, çocuğun bilişsel sisteminde bellek parçacıkları olarak kaydedilmekte ve daha sonra çocuk yeterince motive olduğu zaman bu davranış yeniden üretilmekte ve uygulanmaktadır.
  • Duygusal İlişki veya Bağlanma Teorisi: Çocukluk dönemi dindarlığını anlamayı kolaylaştıran diğer bir teori "duygusal ilişki veya bağlanma teorisi"dir. Çocuk ve ailesi arasındaki duygusal ilişkinin doğasını ve bu ilişkinin çocuğun dindarlığını nasıl etkilediğini ortaya koymaya çalışan bu teori, dindarlıktaki bireysel farklılık¬ları daha iyi anlamaya katkıda bulunabilecek önemli teorilerden biridir. Bağlanma teorisinin temel fikri, çocuk yaratılıştan (tabii olarak) ana babaya veya temel bakıcısına fiziksel olarak yakınlık hissetmesini sağlayan biososyal bir sisteme sahiptir.
  • Baldwin Teorisi: Baldwin'in dinî gelişim teorisinin ana teması, bağıldık ve gizem vasıtasıyla Tanrı anlayışının değişmesi ve gelişmesidir. Bu eşzamanlı ve zıt kutuplu boyutlar, dindarlığı Tanrı karşısında hissedildiği varsayılan olumlu veya olumsuz tutumlardan daha iyi karakterize etmektedir.
  • Harms Teorisi: Tanrı konusundaki düşüncelerini belirlemek amacıyla yaşları 3 ile 18 arasında değişen 5000'den fazla çocuk üzerinde bir araştırma yapan Harms'ın teklif ettiği teorinin aşamaları şöyledir: 1. Peri masalları evresi: (3-6 yaş), 2. Gerçekçi evre: (7-12 yaş), 3. Bireysel evre (13-18 yaş).
  • Elkind Teorisi: D. Elkind, genel psikolojik gelişim süreçleri içinde meydana gelen değişimleri dikkate alarak çocukluk dönemi dinî gelişiminde gözlemlenen karakteristik özellikleri belirleyerek, Piaget teorisini ilk olarak dinî gelişime uygulamış ve bu konuda önemli teorilerden birini geliştirmiştir. Elkind, bebeklikten ergenlik dönemine kadar dinî gelişimle ilgili aynı zamanda kendiliğinden ortaya çıkan dört bilişsel ihtiyaca karşılık gelen dört aşama teklif etmiştir. Bu aşamaların her birinde dinin farklı bir yönü bu ihtiyaçları karşılamakta ve bu şekilde dinî sistem bireyin zihninde adım adım daha karmaşık bir hale gelmektedir.
  • Goldman ve Dinî Düşünce Gelişimi Teorisi: Harms'ın ileri sürdüğü evrelere son derece yakın, ancak ondan farklı bir şekilde Piaget'nin terminolojisiyle ifade edilen Goldman teorisi, Piaget'nin bilişsel gelişim teorisini dinî düşünceye uyarlayarak, dinî düşüncenin biçim ve gelişim sırası itibariyle dinî olmayan düşünceden farklı olmadığını ileri sürmüştür.

Ergenlik dönemi dindarlığı

Çocukluk dönemi dini, ergenlik dönemi duygusal ve entelektüel ihtiyaçlarını tatmin edebilecek durumda değildir. Bunun nedeni, bilişsel gelişim başta olmak üzere ergenin gelişen diğer özellikleri ve değişen çevresidir. Dinî gelişim konusunda en çok bilimsel araştırma ergenlik dönemi üzerinde yapılmıştır. Yapılan araştırmalar, ergenlerin bazı açılardan çocukluk döneminden daha dindar, bazı açılardan ise dine karşı daha mesafeli davranmaya başladıklarını göstermektedir. Zira bu dönemde ergenler, bir taraftan dinî ilgi, pratik, diyalog ve tartışma konusunda yüksek düzey göstermelerine rağmen diğer taraftan aynı zamanda daha fazla şüphe, geleneksel veya lâfzî dinî öğretileri daha az kabul eğilimi göstermektedir. Bu eğilimler sonucunda bazı ergenler, dinin anlamsız olduğu sonucuna ulaşabilmekte veya dinin önemini inkâr ederek eski inançlarını reddedebilmektedirler. Ergenlerden bazıları daha derin bir şekilde yüzleşmek durumunda olacağı dinî sorunlardan kaçınmak için kör bir şekilde dine yapışabilmekte, bazıları yeni sorun ve şüphelerle boğuşmak zorunda kalmakta, bazıları ise geniş bir şekilde düşünmeyi ve alternatifleri değerlendirmeyi, alternatiflerin öngördüğü yeni tecrübeleri denemeyi ve sonunda dinî sorunlarla ilgili tatmin edici bir sonuca ulaşmayı denemektedir.

Ergenlik Dönemi Dinî Gelişiminde Ayırıcı Özellikler:

  • Şüphe: Ergenlik döneminde dinî ilgi ve tecrübeye ilave olarak yüksek düzeyde dinî şüphe ve sorgulama da ortaya çıkma eğilimindedir. Bu dönemde ortaya çıkan dinî şüphe ve tereddütlerin birçok nedeni olabilir. Ancak bu konuda belki de en temel olan şey, ergenlik döneminde yaşanan bu tipik şüphelerin özel bir öğretiyi reddetmekten ziyade, bu dönemde ortaya çıkan sorgulamaya yönelik genel eğilimin bir ifadesi olmalarıdır. Ergenler daha çok öğrendikleri şeyleri ve alternatif durumları sorgulamaktadırlar. Özel doktrinlerle ilgili sorular, büyük bir ihtimalle ergenlerin çoğunluğu için önemli bir sorun değildir. Ancak neyin doğru neyin yanlış olduğunun nasıl bilineceği belki de en kritik sorunlardan biridir. Öğrenmenin arka planında yatan bütün süreçler ve bireyin kendi öğrenme kabiliyeti bu sorunun kapsamında bulunmaktadır. Dini konularla ilgili soru ve şüpheler, bu gelişim döneminin genel çizgisinin bir yansıması niteliğindedir. Bazı ergenlerde bu şüpheler açıkça ifade edilebildiği gibi, muhtemelen bağımlı bir kişilik özelliğine sahip ve muhafazakâr eğilimli olanlarda, insanlarla asla paylaşmadıkları gizli şüpheler tespit edilmektedir.( Paloutzian 1996, s. 110-111). Dinî şüpheler, bu tecrübeyi yaşayan ergenlerin hepsinin imanı üzerinde olumsuz bir etki de meydana getirmezler. Uygun şartlar altında bu şüphelerin, dinî inançları rafine edici ve daha şuurlu bir dindarlığı besleyici etkileri bulunmaktadır.
  • Çelişki ve Çatışmalar: Ergenler, dinî gelişimleri boyunca bazı dönemlerde güncel dinî düşünce tarzlarıyla çözümledikleri çelişkilerle karşılaşmaktadır. Dengesizlik ve gerilik dâhil bu yüzleşmeler, bir yandan hala şüphe içinde sorgulanıyorken dinle ilgili kendiliğinden ortaya çıkan daha genel dinî çelişkileri beslerler. Bununla birlikte, bu uyumsuzluk, ergenlik yıllarının genel çelişki eğiliminin bir örneği olarak anlaşılabilir. Bu çelişkiler, örneğin hala onlara bağımlı iken ana babadan bağımsız olma ihtiyacı, Allah'a inanmak ve ilahi kuralları dikkate almak ile kendi arzu ve heveslerine göre yaşamak eğilimi, daha yüksek bir ahlaki prensibe inanmak ve ahlaki görelilik gibi çelişkileri içerir. Yetişkinleri hayatları boyunca rahatsız eden bu temel sorunlar, ergenlik dönemi boyunca kuvvetlenmeye başlar.

Ergenlik Dönemi Dinî Gelişiminde Belirleyici Faktörler

  • Bilişsel Faktörler: Ergenlik dönemi boyunca gençler, dinî meseleleri düşünebilmek için zorunlu olan soyut kavramsallaştırma yeterliğine erişirler. Bazı kültürel farklar olmakla birlikte yetişkinlik dönemine benzer bir dinî hayat 12-13 yaşlarında görülmeye başlar ve bu yaşlar, "dinî uyanış ve gelişim" yaşları olarak değerlendirilir.
  • Sosyal Faktörler: Çocukluk dönemi boyunca, iki temel faktör olan aile ve dinî kurumlar dine yönelik olarak (dindar olmayan ailelerde dine karşı) çocuğu farklı derecelerde etkilerler. Diğer taraftan ergenlik döneminde ise resme yeni sosyal faktörler girer ve bu faktörler eskilerle karşı karşıya gelir.
  • Kişisel Faktörler: Kişisel faktörler, bireyselleşme ve kimlik kavramlarıyla özetlenebilir. Bireyselleşme, farklı, ayrı bir birey olma sürecine, kimlik ise kararlı bir kendilik tanımı geliştirmeye referansta bulunmaktadır. Bu üç faktörün birbiriyle etkileşimi bir taraftan ergeni dinî bir arayışa iterken diğer taraftan onu arayışı doğrultusunda hareket etmeye muktedir kılar. Diğer taraftan bilişsel kabiliyetler, ergene olgun bir bakış açısıyla sorunları düşünüp değerlendirme gücü verirken, aynı zamanda yeni bir bilgi kaynağı durumunda olan sosyal çevre zorunlu bir meydan okuma da üretir. Bireyselleşme ve kimlik geliştirme süreci, sorunlarla ilgili bireyi tatmin edici çözümler üretmeyi teşvik eden kişisel bir güdü üretir. Bu süreç boyunca tamamen dinî kökenli olan sorular da tabii bir şekilde sorulur. Bu olgunlaşma süreci genci, hem dini hem de diğer konularda kendi başına bağımsız karar vermeye yönledirir.

Yetişkinlik ve Yaşlılık Dönemi Dindarlığı

Bireyin ruhsal işlev ve süreçlerinde hayatın sonuna kadar değişimler yaşanmakta, bunlar çeşitli hayat devrelerinde karşılaşılan değişik sorunlarla tetiklenebilmektedir. Psikolojik açıdan hepsinden önemlisi, yaşlandıkça insanların hayat algılarının gelecek yönelimli olmaktan geçmiş yönelimli olmaya yönelik değişmesidir.

Genç Yetişkinlik Dönemi

Ergenliğin son döneminde genel olarak dinî arayışlar, bocalamalar, şüphe ve kararsızlıklar yatışmakta ve bir sonuca ulaşılmaktadır. Zira genç artık din konusunda kendi tutumunu tam olarak belirleyebilecek zihnî ve duygusal olgunluğa ulaşmıştır. Genellikle yirmili yılların başında başlayan ve kırklı yaşların ortalarına kadar devam ettiği kabul edilen genç yetişkinlik döneminde din ile ilgili kesin tercihler ve kararlar ortaya çıkmaktadır. Dinî hayatta bir dengelenme, yeniden yapılanma, eski inanç ve alışkanlıkları gözden geçirip düzenleme yönünde gelişmeler yaşanan bu dönemde birey genellikle ya dinî şüphelerini çözümleyerek kendisi açısından tatmin edici bir dinî hayat şekline kavuşmakta veya yeterince anlamlı bulmadığı ya da çok az bir öneme sahip olduğunu düşünerek ailesinin dinini reddetmektedir. Bu dönemde mevcut dinin hepsi olduğu gibi kabul edilebileceği gibi bazı noktaların benimsenip bazılarının reddedilmesi de mümkündür. Örneğin bazı bireyler dinin inanç yönünü alıp ibadet yönünü erteleyebilmektedir.

Orta Yaş Dönemi

Evrensel olarak başlangıç ve bitiş noktalarını kesin bir şekilde belirlemek mümkün değilse de, orta yaşın genellikle 35-45 yaşlarında başlayıp yaklaşık 20 yıl sürdüğü kabul edilmektedir. Orta yaşta bulunan yetişkinler, fizyolojik değişim ve farklılaşma yanında önemli psikolojik değişiklikler yaşamaktadır. Orta yaş döneminde şehvani duygular, kızgınlık, ahlaki infial, kendini beğenmişlik, hırs, kendine ilgi gösterilmesi ve inançlarda dogmatizm gibi konularda gençlik dönemine göre zayıflamalar olabilmektedir.

Yaşlılık Dönemi Dindarlığı

Yaşlılık dönemi, 60-65 yaşlarında başlayıp hayatın geri kalan kısmının tamamına yayılan bir dönem olarak kabul edilmektedir. Yaşlılıkta gelişim potansiyeli sınırlı olmakla birlikte, yine de bazı değişimlerin olması kaçınılmaz gibi görülmektedir. Zira diğer dönemlerde olduğu gibi hayat olayları yaşlıların dinî bütünlüğe olan bağlılığını değiştirme potansiyeli taşımaktadır. Nitekim ileri yetişkinlik olarak da isimlendirilen yaşlılık dâhil bir bütün olarak yetişkinlik dönemi dinî gelişimi, organizmada meydana gelen değişimlerden çok, hayat tecrübelerini anlamlandırma biçimine göre şekillenmektedir. Bu yüzden yaş ve dindarlık çizgisindeki araştırmalar, kronolojik yaştan ziyade hayat olayları konusuna odaklanmaktadır.