DİN PSİKOLOJİSİ - Ünite 2: Din, Dindarlık ve Boyutları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Din, Dindarlık ve Boyutları

Dinin Psikolojik Tanımları

  • Dinin Özsel Tanımı: Bu bakış açısı dinî olguları, kültür içerisinde yer alan kendine özgü bir gerçeklik olarak kabul eder. Dinin, asli ve değişmez bazı unsurları vardır ve bunların başka bir sosyal ve kültürel alana indirgenmesi mümkün değildir. Kendine ait dünyası içerisinde din: " Tabiat üstü (aşkın; müteâl) ilahi ve kutsal bir varlık (Tanrı, Allah, ilah..) ile ilişkili olan inançların, tasavvurların, tecrübelerin, duyguların, işaretlerin, dilin ve davranışların bütünü' (W.James 2002, s.29-30; Vergote, 1983, s.9-10; 1999,s.15) olarak tanımlanır. Benzeri bir başka tanım da şöyledir: Din; Tanrı/kutsal/aşkın olana az veya çok bilinçli bağlılıktır. Bu bağlılık ve teslimiyet bireyin kişiliğinde tecrübeler, inançlar ve düşünceler şeklinde tezahür eder ve kişinin ibadetleri, ahlaki davranışları ve diğer etkinliklerini güdüler. (Tamminen, 1991)
  • Dinin İşlevsel Tanımı: Dinin, ona inanan insanların bireysel ve toplumsal hayatlarında varlığı tespit edilebilen birçok etki ve işlevleri vardır. Bazı din tanımları bu işlevlerden birini ya da birkaçını esas alır. Meselâ E.Fromm' a göre din: "Bir grup tarafından paylaşılan, o grup üyelerine kendilerini adayabilecekleri bir hedef sunan ve onlara ortak bir davranış biçimi veren bir sistemdir."(Fromm, 1981, s.41.). Bu tanıma bağlı olarak yazar her türlü ideolojik ya da insani tutkusal bağlanma biçimlerine "din" denebileceği sonucuna varmaktadır. Bu anlamda her insan dindardır; kapitalizm, komünizm gibi siyasi- ideolojik bağlanmaların yanında para tutkusu, seks düşkünlüğü, müzik bağımlılığı, spor takımı fanatik taraftarlığı gibi tutum ve davranışlar da din kategorisi içerisinde değerlendirilebilir. Dinin ana konusunun "ölüm" olduğundan hareketle bir başka işlevsel tanım şu şekilde ifade edilmiştir: " Din, canlı varlıklar olduğumuzu ve mutlaka bir gün- bizimle birlikte diğer canlı varlıkların- öleceğimizi bilmemiz olgusundan doğan sorunların sorumluluğunu tek tek şahsen yüklenmeye bizi sevk eden her şeydir "(Batson- Ventis, 1982, s.7).
  • Dinin Özsel-İşlevsel Tanımı: Üçüncü bakış açısı din olgusunun hem özsel hem de işlevsel özelliklerini birleştirerek, bir bütün olarak bunları bir araya getirmeye çalışan tanımlardır. Buna örnek olarak ta şu tanım verilebilir: "Din, genel bir varoluş düzenine ilişkin kavramlaştırmalar formüle ederek insanlarda güçlü, yaygın ve uzun süreli ruh halleri ve güdüler yaratan ve bu kavramlaştırmaları bir gerçeklik halesine bürüyerek söz konusu hallerin ve güdülerin eşsiz bir şekilde gerçekmiş gibi görünmesine yol açan bir semboller sistemidir."( Geertz, 1975, s.90).

Nesnel Bir Gerçeklik Olarak Din

Din psikolojinin araştırma konusu olan din her şeyden önce kültürün içinde bir gerçekliktir. Kültürel bir gerçeklik olarak din bireylerin dışında var olan nesnel bir olgudur. Bireyler kendilerini bu gerçekliğin içinde ve onun tarafından kuşatılmış olarak bulurlar. Onunla etkileşim içine girerler ve belli bir tutum geliştirirler.. Kültürel bir gerçeklik olarak din, birçok unsurdan oluşan bir bütünlük oluşturur. Bu bütünün başlıca unsurları şunlardır:

  • Dinî Topluluk ve Gelenek: İslam, Hıristiyanlık, Yahudilik; Sünnilik, Hanefilik, Şafiilik, Caferilik, Alevilik; Nakşîlik, Kadirilik, Bektâşilik; Katoliklik, Protestanlık, Ortadoksluk; Evangalistlik, Mormonlar, Moonculuk, vb.
  • Dinî Kurumlar: Şeyhu'l-İslamlık, Diyanet İşleri Başkanlığı, Müftülük; Papalık, Patriklik, Hahamlık vb.
  • Din Dili: Allah, tanrı, peygamber; helal-haram, günah-sevap; vahiy, mucize, keramet; kutsal/mübarek; mümin-münafık-kâfir(gâvur); kıyamet- ahiret, cennet, cehennem; şeytan, melek; ibadet, namaz, oruç, hac, zekat, sadaka, cihad; "Allah razı olsun", "Allah'a emanet" vb. din alanını niteleyen kavram ve ifadeler.
  • Dinî Şahıslar: Peygamber, veli, hoca, imam şeyh, dede, pir, mürşit; aziz,rahip, Papa; ilâhiyatçı, vb.
  • Dinî Nesneler: Mushaf, seccade, rahle, takke, sarık, cüppe, örtü, tespih; haç, ikon, vb.
  • Dinî, Zaman ve Mekânlar: Mekke-Medine, Kâbe, Mescid-i Aksâ; cami, mescit, tekke, türbe, cem evi, kilise, havra. Kadir Gecesi, Ramazan ve Kurban Bayramı, Cuma; muharrem ayı, vb.
  • Dinî Törenler: Yeni doğan Müslüman çocuğun kulağına ezan okunması, cemaatle namaz, kurban, dua, zikir ve âyin, mevlit; vaftiz, kutsama, günah çıkarma vb.

Öznel Bir Gerçeklik Olarak Din

Belli bir ortamda dinin sembolleri ile karşılaşan bireyler onlarla girdikleri iletişime bağlı olarak, kendi kişisel dindarlıklarını oluştururlar. Kulağına ezanın okunmasıyla dinî olguyla karşılaşan bir Müslüman çocuğu, evde aile üyelerinin konuşma ve uygulamalarında yer aldığı şekliyle dinin tecrübesine sahip olur. Onun iç dünyasında öznel bir hayat olarak din yerini almaya başlar. Böylece dış dünyada var olan dinî olgular, bireylerin iç dünyasında da bir gelişme süreci içerisinde varlık ve yapı kazanırlar. Öznel bir gerçeklik olarak dini meydana getiren unsurlar da şunlardır: dinî yetenek ve eğilimler, dinî güdüler, dinî inançlar, dinî sözler, ifadeler, kavramlar, dinî yargılar, dinî tasavvurlar, dinî tutumlar, dinî duygu ve heyecanlar; dinî uygulama, eylem ve etkinlikler.

Dindarlık

Dindarlık, belli bir dinin inanç ve öğretilerinin belli bir zaman ve şartlarda belli bir kişi, grup ya da toplum tarafından yaşanmasını ifade etmektedir. Dindarlık hem kişinin bağlı olduğu dine ait inançlar ve değerlerle ilgilenme ve etkinliklerle meşgul olma düzeyi ve hem de bireysel ya da grup düzeyinde bunların yapılaşmış biçimlerini ihtiva eden bir kavramdır. Dindarlık, bir kişinin ya da grubun günlük hayatında dinin önemini ifade eden, dine inanma ve bağlanma derecesini gösteren bir kavramdır.

Dindarlığın Özellikleri

Dindarlığın bazı özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Dindarlık tek biçimli, değişmez/sabit bir durum değil, kişi ve gruplara göre değişen, gelişen dinamik bir yapı ve süreçtir. (Çocuk, genç, yetişkin, yaşlı kişinin dindarlığı; muhafazakâr dindarlık/ yenilikçi dindarlık, vb.) Dinin etkisi kişiye, kişinin bağlandığı dine, ait olduğu mezhebe ya da cemaate, dine kendini verme derecesine, sosyo-kültürel çevreye, kişinin fiziksel ve ruhsal sağlığına ve daha birçok faktöre bağlı olarak değişiklik gösterebilmektedir.
  • Bireylerin ve grupların hayatında çeşitli faktörlere bağlı olarak( yaş, cinsiyet, bilgi seviyesi, ekonomik durum, siyasi ve toplumsal olaylar ve durumlar vb) dine bağlanma, dini inanç ve değerlere kendini verme, yaşantı ve uygulamaya dönüştürmenin değişen ve gelişen dereceleri vardır. Bazı özel olaylar ve durumlar (doğal felaketler, toplumsal baskı, dindar bir şahıs ya da kaynakla karşılaşma, yeni bir tecrübe, rüya ve ilham vb.) dinî bağlılığı artırabilir ya da azaltabilir. Kültürel gelenekler ve insan gruplarına göre değişik tarzlarda algılanan ve uygulanan çok çeşitli dindarlık tip ve tarzları kendisini gösterir. Kişi ve grupların din anlayışları belli değerlere ve uygulamalara verdikleri öneme göre farklılaşabil- mektedir. Bu yüzden bir kişinin ya da grubun dindarlığı hakkında kesin yargılarda bulunmak son derce zordur. Ancak, kişilerin "nasıl" bir dindar ya da "hangi yönelimde dindar" oldukları ile ilgili tasvir edici anlatımlar yapılabilir.
  • Dindarlık birey ve toplumun hayatında belli bir alanla sınırlı olmayıp, hayatın her alanında etkisini gösterir. İnanç, ibadet, duygu, bilgi, ahlaki değer ve tutumlar, toplumsal ilgi ve ilişkiler, tutum ve davranışlar olarak geniş bir alanda dindarlığın varlığını ve etkilerini görmek mümkündür. Dindarlığın gerek derinlemesine gerekse genişlemesine, gerek dikey ve gerekse yatay düzlemde oluşan çeşitli boyutlarından söz edilebilir.

Dindarlık, dinî ögeler ile insani özelliklerin bir karışımıdır. Dolayısıyla bir kimsenin ve bir toplumun dindarlığı kişilik ve kültüre göre bir şekil alır. Bu yüzden samimi ve ihlâslı dindarların yanısıra ikiyüzlü, yüzeysel ve gösterişçi dindarlar vardır. Tutucu, fanatik, saldırgan dindarların yanında hoşgörülü, tahamüllü, yumuşak yüzlü dindarlardan söz edilebilir. Aynı şekilde, Türk Müslümanlığı, Arap Müslümanlığı, İran Müslümanlığı vb. kendine has çizgilerle diğerlerinden farklılaşır.

Dindarlığın Boyutları

Dünyadaki çeşitli dinlere bağlı kişi ve grupların hayatları incelendiğinde, dindarlığın kendisini tek değil birçok alanda ifade ettiği ve açığa vurduğu görülmektedir. Farklı din mensuplarının bu anlamda dindarlık yaşantıları bakımından ortak bir özellik taşıdığı söylenebilir.

Dindarlığı, çok boyutlu bir tarzda tanımlama ve araştırma düşüncesi birçok bilim adamı tarafından az çok farklı şekillerde dile getirilmiştir. Bunlar içerisinde Glock ve Stark'ın ortaklaşa ve Stark ın kendisinin yalnız olarak yaptığı araştırmalar sonucunda ortaya koydukları dindarlığın beş boyutlu tanımlaması yaygın bir kabul görmüştür. Araştırmalarda dindarlık daha çok şu boyutlar çerçevesinde ele alınıp tasvir edilmektedir:

  • İdeolojik(İnanç) Boyutu: Bütün dinlerin özünü birtakım inançlar oluşturur. İnançların içeriği ve kapsamı farklı dinlere ya da aynı dinin çeşitli mezhep ve gruplarına göre az çok farklı olsa da inançların tüm dini geleneklerde merkezi bir konumu vardır. Bir kimsenin din ile bağ kurması, öncelikle o dinin temel inanç esaslarını kabul etmesi ile başlar. Tabiatüstü, kutsal bir varlık ya da Tanrı inancı tüm ilahi dinlerde yer alır. Dindar kimseler, bağlandıkları dinin öğretileri çerçevesinde bir Tanrı inancı ve kendi eğilimleri doğrultusunda bir tanrı tasavvuru geliştirirler.
  • Törensel (İbadet ve uygulama) Boyut: Hemen her dinî gelenek bünyesinde birtakım uygulama, eylem ve etkinliğe yer verir. Dua, namaz, oruç, hac, kurban, kutsal kitabı okuma, ayin gibi çok değişik şekillerde olabilen dini ibadet ve törenler dinî hayatın temel unsurlarından birisidir. Bir dinin bağlısı olan ve onun inanç sistemini benimseyen dindar bir kimsenin yapması gereken ödevleri ve görevleri vardır. Bunlar, inanılan ilahi ve kutsal varlığa itaati simgeleyen ve onunla canlı bir ilişkiye, onunla yakın olmaya, rızasını kazanıp, öfkesinden korunmaya imkân veren eylem ve etkinliklerdir. Dinin belirlediği ibadet görevlerini yerine getirmedeki gayret, dikkat ve devamlılık bir kimsenin dindarlığının hem göstergesi hem de inançları benimsemedeki samimiyet ve içtenliğin bir ifadesi olarak kabul edilir.
  • Tecrübe(Duygusal) Boyutu: Her din mensubu, inandığı Yüce Varlığı doğrudan içinde hisseder ve onun etkilerini fark eder. Allah'la ilişki halinde olan inançlı insanda, bu ilişkiye bağlı olarak uyanan sezgiler, duygular, algılar ve duyumlar vardır. Dinî tecrübe denilen bu vasıtasız yaşantıların çok değişik türleri bilinmekte ve  tanımlanmaktadır. Bazı dinî gelenekler bu içsel tecrübelere çok büyük bir önem verirken, diğer bazıları daha çok dini ibadet ve ahlaki değerleri ön planda tutar. Genel olarak dindarlığın mistik/tasavvufi yorum ve uygulamaları, dinî tecrübenin yoğun olarak yaşanmasını amaç edinmiştir ve bunu gerçekleştirecek özel tekniklere başvurulur. Bu yüzden din duygusunun en coşkun ve zengin örneklerine tasavvuf alanında rastlanır.
  • Zihinsel(Bilgi) Boyutu: Her dinin bağlıları az ya da çok kendi dininin temel inanç ve değerleri hakkında az ya da çok bir bilgiye sahiptir. Dinî inançlar, ibadetler, değerler, kavramlar, gelenekler, kurallar, tarihsel olaylar vb. konularda sahip olunan bu bilgiler, kişiden kişiye, gruptan gruba değişik du¨zeylerde yer alsa da dindarlığın ayrılmaz bir vasfıdır.

  • Etki Boyutu: Dindarlık yaşantısı hem kişinin ve grubun dinî hayatını geliştirir ve hem de hayatın bütün alanlarında birtakım etkiler meydana getirir. Beslenme alışkanlıklarından nezaket kurallarına, bireysel ahlaki tutum ve davranış- lardan sosyal ilişkilere varıncaya kadar dinin etkileri vardır. Dindarlık yaşantısı; beden ve ruh sağlığı, kişilik, ahlak ve karakter gelişimi, benlik algısı ve benlik saygısı, toplumsal ilgiler, tercihler ve tutumlar, dünya görüşü, yaşam biçimi ile çok yakından ilişkilidir. Bütün bunların her birinin araştırılması, bu etkilerin yönünü, derecesini anlamamıza imkân verir.

Dindarlık Yönelimleri

Genel olarak dindarlıktaki bu farklı yönelimler ilk olarakG.W. Allport tarafından iki temel tip halinde ele alınıp tanımlanmıştır. Bir bakıma dindarlık yaşantısındaki samimiyet ve içtenlik farklılığına dayalı bu yönelimler dış güdümlü (intrinsic) dindarlık ve iç güdümlü (intrinsic) dindarlık olarak adlandırılmıştır.

a. Dış Güdümlü Dindarlık: Dindarlık yaşantılarında dış güdümlü bir dindarlık yönelimi taşıyan kimseler için dinî değerler, birinci derecede önem ve anlam taşıyan bir konuma sahip değildir. Daha çok, kişisel ya da grupsal istek ve amaçlara ulaşmada elverişli ve yararlı bir araç durumundadır. Böyle bir yönelime sahip kimseler, dini çeşitli bakımlardan faydalı bulabilirler. Onlar açısından din, toplumda bir makam ve mevki elde etme, başkaları nezdinde değerli ve itibarlı olma, dert ve sıkıntılar için teselli, yoksunluklar için telafi sağlama, korkuları yatıştırıp güven ve rahatlık sağlama gibi istek ve ihtiyaçlarını karşılamada elverişli bir vasıta durumundadır.

b. İç Güdümlü Dindarlık: Dinî değerler içlerine iyice yerleşmiş, güçlü kişilik sahibi kimseler için din, bütün benliği kuşatıcı, her konuda tek başvuru kaynağıdır. Kişiliğin merkezinde yer alan iman, bütün davranışları belirleyici bir etki ve denetim odağı olarak etkinlikte bulunur. İç güdümlü dindarlar kendilerini dine uyumlu hale getirme çabası içindedirler. Allah rızası için, kendi istek ve arzularından vazgeçerler; kendilerini dine adarlar

c. Araştırma Olarak Din: Batson ve Ventis adlı araştırmacılar buna üçüncü bir tip dinî yönelim daha eklemiştir. Onlara göre, din ile bağı olan bazı kimseler dini ne amaç ve ne de araç olarak değil, fakat araştırma olarak algılarlar. Böylesi bir dinî yönelime sahip kimseler, hayatın ortaya koyduğu varoluşla ilgili ve nihâi hakikat konusundaki soruları korkusuzca karşılamaya büyük isteklilik duyarlar.

Manevi Yaşam

Manevi yaşam(spirtuality) kavramı ile anlatılmak istenen şey uzmanlar tarafından değişik şekillerde ifade edilmiştir. Buna göre manevi yaşam, "Aşkın"'la ilgili eksiksiz bir farkında oluş tecrübesi veya bireyin olgun bir var olma tarzıdır. Bu, kendilik (self), yaşam gibi kesin tanımlanabilen değerler vasıtasıyla karakterize edilen bir var oluş tarzıdır.

Din ve Manevi Yaşam

Maneviyatçılık hayatın anlamı, bütünlük, diğer bireylerle ilişkileri ve hakikat, bireyin kendi içsel potansiyeli gibi her durumda insanların ulaşmaları gereken amaçlar çeşidini temsil etmektedir. Buna göre maneviyatçılık net bir şekilde din kavramından farklıdır. Din ve maneviyatçılık kutuplaşmıştır. Dış-güdümlü, kurumsallaşmış din; bireysel, karşılıklı ilişkiye dayalı maneviyatçılıkla zıtlık oluşturmaktadır. Katı, dogmatik din, fonksiyonel maneviyatçılıkla zıtlık teşkil etmektedir. Din olumsuz olarak ele alınırken, maneviyatçılık ise olumlu olarak değerlendirilebilmektedir. Sonuçta dindarlık, insan potansiyellerine kurumsal engeller olarak veya sıradan, sıkıcı bir iman olarak yerilmekteyken, maneviyatçılığın daha yüksek insan potansiyelini ve yaşamın daha yüce yönünü somutlaştırdığına inanılmaktadır.