DİN SOSYOLOJİSİ - Ünite 9: Yeni Dinî Hareketler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 9: Yeni Dinî Hareketler

Giriş

On dokuzuncu yüzyıl sosyal bilimcilerinin büyük çoğunluğu dinin toplum içindeki etkisinin azalması üzerine odaklanmışlardı. Bu yüzden yeni yeni ortaya çıkan dini hareketleri marjinal gruplaşmalar olarak gördüler ve ciddi anlamda incelenmeye değer bulmadılar. Bu tutum yirminci yüzyılın ilk yarısında da devam etti. Ancak İkinci Dünya Savaşı’nın sona erişinden sonra, Batı dünyası sosyal, siyasal ve ekonomik anlamda istikrar kazanmaya başladığında yeni dini hareketlerin hızla ortaya çıkışına tanıklık etti.

Temel Kavramlar

İlahiyat disiplininde din denince ana inanç yapısı anlaşılır. Bir dini diğerlerinden ayıran en önemli husus akidesidir (inanç esaslarıdır). Ancak salt inanç bir dinin var olabilmesi için yeterli olarak görülmez. Bunun yanında bir ibadet sistemi olmalı ve bu inanç bir dini topluluğa sahip olmalıdır. Mezhep bir dinin inanç ve uygulama alanındaki farklı yorum veya içtihatlarıdır. Tarikat ise inanç veya dini pratikler düzeyinde yüksek bir farklılaşma söz konusu olmaksızın, dini daha iyi yaşamak gayesiyle bir liderin etrafında bir araya gelen küçük oluşumlardır.

Hıristiyan düşüncesi açısından konuya bakıldığında mezhep kavramının din kavramına doğru kaydığı görülür. Hıristiyanlıktaki Katoliklik veya Ortodoksluk İslâmiyet’teki Hanefilik veya Şafiilik gibi değerlendirilmez; aksine bir Hıristiyan mezhebi kendisini artık müstakil bir din gibi görür ve ancak kendi düşüncesine inanan kişinin kurtuluşa ereceğini kabul eder. Mezheple iç içe geçmiş diğer bir kavram ise kilise dir.

Gündelik Türkçemizde Hıristiyanların mabedi olarak bilinen kilise aslında pek çok anlama gelir. Kilise en başta bütün Hıristiyan inancını ve topluluğunu ifade eder. Bu yüzden esas kilisenin Katoliklik olduğu, ondan ayrılmış olan her grubun mezhep olduğu şeklinde değerlendirmeler de yapılmıştır.

Hıristiyan terminolojisinde Türkçeye tarikat olarak çevrilen cult ve sect kavramları da söz konusudur. Bu kavramlarla ifade edilen gruplar henüz mezhep aşamasına gelmemiş, yani düşünce ve uygulama olarak olgunluğa erişmemiş oluşumlardır. Ancak kendilerini kilise olarak isimlendirebilmektedirler.

Din sosyolojisinde kuşatıcı bir kavram olarak dini grup tercih edilmektedir. Ancak dini grubu anlayabilmek için öncelikle sosyal grup kavramına değinmek gerekir. Sosyal grup toplumsal ihtiyaçlarını karşılamak için bir araya gelen, aidiyet bilinci taşıyan, birbirleri arasında sıkı iletişim olan, belirli bir hiyerarşiye ve normlara sahip, buna bağlı olarak toplumsal yaptırım uygulayan, görece sürekliliğe sahip insan topluluğudur. Konumuz açısından bakıldığında bir dinin oluşumundan sonra ortaya çıkan mezhepler hareket olarak değerlendirilebilir. Ancak tarikatlar birer gruptur. Tasavvufî anlamda bir gruplaşma söz konusu olmasa da, ülkemizde cemaatler olarak bilinen oluşumlar da birer dini gruptur.

Yeni Dini Hareketlerin Sosyolojisi

Bir toplumsal hareketin doğuşu, gelişimi, gruplaşmalar, bu süreçlere etki eden faktörler, gruplar arasındaki benzerlik gösteren özellikler, tipoloji ve benzeri konular din sosyolojisinin konuya yaklaşımının ana hatlarını oluşturur. Bir sosyal hareket veya sosyal grup incelenirken hareketin oluşumu, liderlik, kurumsallaşma, hareketin veya grubun geçirdiği dönüşümler, parçalanma ve yeni hareketlerin veya grupların çıkışı gibi olgulara dikkat etmek gerekir.

Dinin üç temel öğesi bulunmaktadır. Bunlar;

  • İnanç
  • İbadet
  • Cemaat

Yeni dini hareketin inanç esasları da çoğunlukla ana dini kütlenin inancıyla paralellik gösterir, ancak bazı noktalarda farklılıklar taşır. Yeni dini hareketlerde benzerlik gösteren en önemli inanç konuları âhir zamanda yaşanıldığı, kıyametin gittikçe yaklaştığı ve bir kurtarıcının (Mesih) gelmekte olduğudur. Kendi liderlerinin Mesih olmasa bile seçilmiş insan olduğuna, Tanrı’dan vahiy aldığına inanırlar.

Dinî hareketler aynı zamanda belirli ritüellere, yani ayinlere sahiptirler. Ritüelin en önemli özelliği grup üyelerini bir araya getirmesi, onlara grubun tarihini hatırlatması, aidiyet bilinci oluşturması ve manevî anlamda bir tatmin sağlamasıdır. İbadet edilmeyen hiçbir dini hareketten söz edilemez. İnanılan mukaddes varlığa sadece elleri kaldırıp dua etmek veya yoga yapmak da esasında bir ibadettir.

Dinî hareketin diğer bir önemli öğesi ise inananlar topluluğudur (cemaat). Din sadece bireyin mukaddes varlıkla olan irtibatını düzenlemez, aynı zamanda müminin diğer inananlarla olan ilişkilerini de düzenler. Cemaat, yeni dinin ayakta durmasında ibadetler kadar önemli rol oynar. Zira müminler birbirleri ile dayanışma halinde dinlerini yaşatırlar. İlk dini hareket oldukça küçük bir cemaate sahiptir.

Bir dini hareket karizmatik bir dini liderin etrafında gelişir. Dinî lider ya toplumdaki mevcut dini yapıya karşıdır ya da içinde yetiştiği dinin bazı yorum ve uygulamalarını kabul etmemektedir. Böylelikle yeni bir din, yeni bir mezhep ya da tarikat ortaya çıkar. Merkezde lider olup, sonra yakın bağlılar, daha sonra da uzak bağlılar gelir. Cemaatin en dışında ise sempati besleyenler yer alır. Bunlar henüz cemaatin içinde değildirler ancak girmeye en yakın insanlardır ve cemaat onları kaybetmek istemez. Yakın bağlılar liderin koruyucularıdır. Karizmatik liderler sürekli olarak aşırı bir coşku içinde olduklarından dini hareketin inanç esasları ve diğer uygulamaların değişiklik göstermesi normal karşılanır. Ancak kurucu karizmatik liderin ölümünden sonra peşinden gelen hareket liderleri, kurucu lideri bir peygamber biçiminde kutsallaştırarak cemaatlerini daha düzenli bir hale sokmaya yani kurumsallaştırmaya çalışırlar.

Karizmatik liderden sonra başlayan kurumsallaşma süreci aynı zamanda bölünme ve parçalanmaları da beraberinde getirebilir. Büyük dinlerin sürekli olarak mezheplere bölünmesi gibi, yeni dini hareketler de benzer süreçleri yaşarlar. Hareketin bölünmesindeki en önemli faktör karizmatik liderin ölümüdür. Bundan sonra liderin yerine kimin geçeceği tartışmaları başlar. Bu konuda kurucu liderin ailesi ile hareketin yönetici kadrosu arasında çekişmeler görülür. Bölünme ve parçalanmanın diğer bir önemli sebebi ise inanç ve uygulama konusunda ana dini cemaat ile farklı düşünmektir. Böyle düşünenler grup içerisinde yeni bir hareket başlatmış olurlar.

Batı’da ortaya çıkan yeni dini hareketler çeşitli biçimlerde tasnif edilmiştir. Sosyolojik perspektiften bakıldığında dünyayı reddeden, dünya ile uzlaşan veya dünyayı kabul eden hareketler şeklinde bir ayrım yapılır. Bir başka açıdan yeni dini hareketler kişisel gelişimci veya toplumsal dönüşümü amaçlayan hareketler şeklinde tasnif edilebilir.

Yeni dini hareketlerin Batı Avrupa ve özellikle Kuzey Amerikan toplumlarında ortaya çıkışı dikkat çekicidir. Sosyal ve hukukî açıdan Batı ülkeleri yeni dini hareketlere açıktırlar. Bu hareketlere farklı sosyal kategorilerden, yani farklı cinsiyet, yaş, eğitim, meslek durumundan insanlar katılmakla birlikte dikkat çeken esas nokta genç nüfusun daha fazla ilgi göstermesi, hareketlere katılım ve ayrılma noktasında bir devingenliğin görülmesidir.

Yeni dini hareketlerin taraftar toplaması ve gelişmesi konusunda üzerinde durulan en önemli husus mahrumiyettir. Bir başka ifadeyle bu hareketlerin daha çok çeşitli şekillerde mahrumiyet duygusu yaşayan insanlarca tercih edildiği iddia edilmektedir.

Yeni dini hareketlere katılım ve gelişimde bireysel ilişkiler önemli rol oynamaktadır.

Siyasi veya sosyal anlamda ortaya çıkan krizler, belirsizlikler, kesin ahlaki normlardan göreli yaklaşımlara geçiş pek çok insan için tedirginlik vericidir. Yeni dini hareketler genelde alternatif bir hayat tarzı ve kesin ahlaki ilkeler öngördüklerinden çıkış yolu arayan insanları çekerler.

Yeni dini hareketlerin toplumsal etkilerine baktığımızda, her şeyden önce gittikçe sekülerleştiği iddia edilen bir dünyada insanların bir şekilde de olsa dini ve metafizik olgulara ilgi duyduğunu açıkça bize göstermektedir.

Yeni dini hareketlerin çok kısa bir zaman dilimi içinde geçirdiği bazı olumsuz tecrübeler toplumun bu hareketler karşısında endişeli tutumunu daha da artırmaktadır. Bu olumsuz konuların başında karizmatik liderlerin özel hayatları, grup içindeki gayrimeşru ilişki biçimleri gelmektedir. Yeni dini hareketlerin sergilediği diğer bir olumsuz tutum ise toplu intiharlardır. Bu hareketlerin çoğunda güçlü bir kıyamet günü inancı vardır. Bu yüzden dünyanın son günlerinin geldiğine inanırlar. Ayrıca kendi üyelerinin mutlaka cennete gideceğini veya Mesih’le birlikte tekrar dirileceğini düşünürler.

Yeni Dini Hareket Örnekleri

Bugün modern sosyolojide yeni dini hareketler veya yeni inançlar olarak ele alınan gruplar esas olarak Batı dünyasında ortaya çıkmıştır veya orada gelişme göstermiştir. Köken olarak Batı dışında olanlar ise çoğunlukla Uzakdoğu’ya dayanır. İslâm dünyasında ortaya çıkan ve Batı’da etkin bir şekilde faaliyet gösteren yeni dini hareket örneği bulmak güçtür. İslâm kökenli bazı dini gruplar ise yeni dini hareket kavramı altına sokulamayacak niteliktedir. Çünkü İslâm’ın yorum dairesinden keskin bir şekilde ayrılmazlar.

Batı’dan dünyaya yayılan yeni dini hareketleri şu başlıklar altında da sınıflandırabiliriz:

  1. Hıristiyanlığın yeni yorumuna dayanan hareketler (Tanrı’nın Çocukları, Mormonlar gibi).
  2. Uzakdoğu kökenli olup Batı’da yaygınlaşan hareketler (Zen Budizmi, Hare Krişna gibi).
  3. Kişisel gelişimci olup Hıristiyanlığa veya diğer dinlere ilgisiz olan hareketler (Sayentoloji gibi).

Bugün popüler ismiyle Mormonculuk olarak bilinen hareketin resmi adı İsa Mesih’in Âhir Zaman Azizleri Kilisesi’dir. Ancak bugün Mormonlar tek bir kilise altında olmayıp büyüklü küçüklü gruplara ayrılmışlardır. Hareketin kurucusu küçük yaşta New York’a yerleşen Joseph Smith’tir (1805-1844). Smith sonrasında Brigham Young ile eski başdanışman Sydney Rigdon arasında önderlik mücadelesi olur. Hareketin yürütme heyeti olan On İki Havari Konsülü Young’u lider seçer. Sydney Rigdon ve Young’u beğenmeyen Joseph Smith’in kardeşi William Smith ayrı birer kilise kurarlar. Toplumsal baskılar yüzünden sürekli göç etmek zorunda kalan Mormonlar 1846’da otuz bin kişilik bir grupla vaat edilen topraklar (Zion) olan Pasifik kıyılarına doğru yola çıkarlar. Bir yıllık bir yolculuktan sonra bugünkü Utah’ta bulunan Büyük Tuz Gölü’nü (Great Salt Lake) Pasifik Okyanusu zannederek yerleşirler. Bu ıssız topraklarda Salt Lake City isimli bir şehir kurarlar ve kilise başkanı olan Young vali olur.

Mormonlar arasında çok eşlilik uygulaması bugün marjinal gruplar halinde devam etmektedir. Hareket içindeki dikkat çekici bir uygulama ise çay, kahve, kola, alkol, sigara tüketiminin yasak olmasıdır. Hayatta en az bir kez misyon görevi üstlenmeleri beklenen Mormonlar A.B.D. içinde veya dış ülkelerde iki yıl süreyle inançlarını yaymaya çalışmaktadır. Mormonlar tarafından kurulan Brigham Young Üniversitesi misyon görevlerinde yardımcı olması amacıyla altmışa yakın dilin eğitimini vermektedir. Mormonların ülkemizde gelişi 1888 yılına kadar gitmektedir. İlk olarak Sivas’ın Zara ilçesindeki Ermeniler arasında bir kilise kurmuşlar ancak arzu ettikleri başarıyı sağlayamayınca Suriye bölgesine gitmişlerdir. Mormonlar ülkemizde 1999’daki Gölcük Depremi’ne yardım amacıyla tekrar görünmüşlerdir. Bugün ülkemizde kiliseleri mevcuttur ve Mormon Kitabı da Türkçeye çevrilmiş durumdadır. Türkiye’de 600 Mormon olduğu tahmin edilmektedir.

Yedinci Gün Adventistleri olarak bilinen grup Miller’in takipçisidir. Adını yedinci güne (sebt günü) saygıdan ve İsa Mesih’in tekrar yeryüzüne gelişinden alır. Kurucuları arasında pek çok isim yer almakla birlikte esas rol vahiy aldığını iddia eden Ellen G. White ve kocası James White’a aittir. Kendilerini “âhir zaman cemaati” olarak gördüklerinden dolayı bu peygamberlik ruhunun Ellen G. White’a verildiğine inanırlar. Yedinci Gün Adventistleri’ne göre İsa Mesih yakın bir zamanda yeryüzüne gelecektir. Müminler de öldükleri zaman hemen âhirete gitmeyecek, İsa’nın yeryüzüne gelişiyle birlikte dirilip ebedî olarak yaşayacaklardır. Kâfirler için de ebedî cezayı kabul etmezler, zira onların Kitab-ı Mukaddes yorumuna göre söz konusu edilen ebedî ceza kıyamettir. Dünyanın hemen her ülkesinde Yedinci Gün Adventist’ine rastlamak mümkündür. Grubun onda biri ABD’de yaşarken, çoğunluk Avrupa ülkelerindedir. Türkiye’deki ilk adventist Theodore Anthony isimli bir Rum’dur.

Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de tanınan Yehova Şahitleri bir Adventist harekettir. Kurucusu Charles Taze Russel’dur. Russel’den sonra başkanlığa gelen Joseph F. Rutherford yönetsel yetenekleriyle grubu toparlamayı ve bugünkü şekliyle örgütlemeyi başardı. Yehova Şahitleri, İsa Mesih’in Tanrı olduğuna inanırlar ama onlara göre Baba Tanrı tarafından doğması sağlandığından ona eşit değildir. İsa, Tanrı’nın yarattığı ilk varlıktır ve yerleşik Hıristiyan inancının aksine çarmıha gerilerek değil, bir direğin üzerinde ölmüştür. Tanrı’nın adı Yehova’dır ve ona ibadet ederken resim-heykel gibi materyaller kullanılmaz. Temel Hıristiyan sakramentlerinden sadece vaftizi ve komünyon (ekmek-şarap) ayinini kabul ederler. Vaftiz çocuklara değil, yetişkinlere ve tamamen suya girilerek yapılmalıdır. Noel ve Paskalya’yı ise eski putperest ayin kalıntıları olarak reddederler. Kan alıp vermenin haram olduğu inancındadırlar. Organ nakli ve aşı konusu ise grubun üyelerine bırakılmıştır ama yapılmaması daha iyi görülür. Yehova Şahitleri kapı kapı dolaşıp kendi inançlarının propagandasını yapmakla kamuoyunda tanınmaktadır.

Moonculuk Uzakdoğu kökenli olan ama Hıristiyan öğeleri taşıyan bir dini akımdır. Kurucusu Kuzey Kore doğumlu Sun Myung Moon olup resmi isimleri Birleşik Kilise’dir. 1952’de İlahi İlke isimli öğretiyi ortaya koyan Moon, 1954 yılında resmi olarak kilisesini kurarak öğretisini yaymaya başlar. Moon’un dini yaklaşımı Kitab-ı Mukaddes’in yeni bir yorumudur. Bu yorum üç temel sürece dayanır: İnsanın yaratılışı, yaratılış amacından uzaklaşması, tekrar yaratılış konumuna döndürülerek kurtuluşa ermesi. Moon, hareketini yeryüzünde Tanrı’yı gücendirecek gelişmeler üzerine başlattığını iddia eder. Mooncular stadyumlar gibi büyük yerlerde on binlerce çiftin katıldığı toplu nikâh törenleri ile kamuoyunda duyulmaktadır. 1992’te 30 bin çift tek bir merkezde evlilik kutsama töreni yapmışlardır. Törene daha önceden evli olan çiftler de davet edilmektedir. Böylelikle “doğru annebaba” sayesinde onların nesillerinin de günahkâr doğadan kurtulacağına inanılmaktadır. Ülkemizdeki ilk faaliyetleri 1980’de dört misyonerin gelmesiyle başlamıştır. 1983’den itibaren ise toplantılar yapılmış ve kimisi lüks otellerde yapılan bu toplantılar zaman zaman gazete manşetlerine de taşınmıştır.

Kendilerini Uluslararası Krişna Bilinci Cemiyeti olarak nitelendiren Hare Krishna: Iskcon grubu Hindistan kökenlidir. Hinduizm’in temel özelliklerini taşır. Pek çok tanrı inancını barındıran Hinduizm’de Şiva ve Brahma gibi önemli tanrılardan birinin Vişnu olduğuna inanılır. Vişnaizm’e göre, Vişnu bu dünyada pek çok canlı ve insanda vücut bulmuştur. Bu enkarnasyonlara avatar adı verilir. Hare Krişna hareketinin kurucusu, Krişna’nın son reenkarnasyonu olduğuna inanılan Bengalli Chaitanya’dır. Krişna hareketi daha çok uyuşturucudan kurtulmak isteyen hippi kökenli gençlerin ilgisini çekmiştir. Krişna hareketinin temel görünümlerinden olan mantra 16 kelimeden oluşan bir zikri 108 taneli bir tespih edile günde 16 kez tekrarlamak suretiyle yapılır. Hareket ilk dönemlerinde genelde münzevi bir hayat sürmeyi tercih ederken, daha sonraları toplum ile daha fazla kaynaşma politikası gütmeye başlamıştır.

Bugün daha çok bir kişisel gelişim tekniği olarak bilinen meditasyon , hemen her dinde görülen yoğunlaşma ve içe dönüş demektir. Ancak meditasyon adı altında yapılanlar aslında Hinduizm’in yoga teknikleridir. Kelime olarak “bağlanma” ya da “birlik” anlamına gelen yoga Hint dini felsefesinin, oturma ve nefes almak egzersizlerine dayanan geleneksel sistemlerinden bir tanesidir. Yogada ruh ya da “ben”in maddi doğa bağlarından kurtulması hedeflenir. Dünya çapında yaygınlık kazanan pek çok yoga akımının en önemlilerinden biri Maharishi Mahesh’in liderliğini yaptığı Transandantal Meditasyon’dur . Akımın bütün dünya insanlığını manevi bir devlet altında toplamak, böylelikle fakirliği, mutsuzluğu yenmek, tabiatla barışık yaşamak gibi küresel bir amacı da vardır.

Amerika Birleşik Devletlerinde ortaya çıkan İslam Milleti Müslüman zencilere dayanan bir yeni dini harekettir. Yeni dini hareketlerin çoğunun Hıristiyan veya Uzakdoğu kökenli olmasına rağmen, İslam kaynaklı bir hareket olarak önem taşımaktadır. Amerika kıtasında İslam’ın tarihi buraya köle olarak getirilen zencilerle başlamıştır. Ancak bu köleler örgütlü bir şekilde dinlerini yaşayamamışlar ve asimile olmuşlardır. İslam Milleti Wallace Fard Muhammed ismiyle bilinen Wallace D. Fard tarafından kuruldu. Ona göre, ilk insan siyahtı ve siyahlar Arabistan-Mısır coğrafyasında yaşıyorlardı. Beyaz ırk sonradan ortaya çıkmıştı ve kıyamet beyaz ırkın üstünlüğünün sona ermesi demekti. Hareketin Amerikan zencileri arasında hızlı bir şekilde yayılmasında Malcolm X’in etkili vaazlarının ve karizmasının önemli rolü vardır.