DİN SOSYOLOJİSİ - Ünite 10: Din ve Terör Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 10: Din ve Terör

Terör (Kavram Ve Yaklaşımlar)

Üzerinde ittifak edilmis¸ bir tanımı henüz yapılamamıs¸tır. Çıkar çatıs¸masının genis¸ tabanlı ortak bir tanımı engellemesinden dolayı bugüne kadar 190’dan fazla terör tanımı yapılmıs¸tır.

Terör, Latince, korkutmak, gözdagˆı vermek, sindirmek, ürkütmek, endis¸elendirmek gibi anlamlara gelen “terrere” kelimesinden türetilmis¸tir. Terör kelimesi, Batı siyaset diline 1789–1794 Fransız Devrimi sırasında, jakobin devrimcilerin iç düs¸manlara kars¸ı yürüttükleri eylem ve hükümetin yaptıgˆı baskı ve dogˆrudan yürüttügˆü infazlara is¸aret eden bir terim olarak girmis¸tir ki binlerce kis¸inin hayatını kaybettigˆi bu dönem “Terör Dönemi” olarak anılmaktadır. Fransız devriminden bu yana terör kavramının kapsamı bir hayli genis¸lemis¸tir.

Teröre ilis¸kin tanımlarda en sık vurgulanan yönler, terörün siyasal amaçlara ulas¸mak amacıyla planlı s¸ekilde kullanılan bir dil, söylem, araç, yöntem ve stratejiye is¸aret etmesi ve dogˆasında stres, korku, endis¸e, kaygı, panik, telas¸ ve dehs¸et duyguları uyandırma özelliklerini barındıran s¸iddet eylemi oldugˆudur. Terör ile ilgili kavramların dört ana özelligˆine is¸aret edilmektedir:

  1. Çatıs¸ma, çekis¸me ve kavganın s¸ekillendirdigˆi siyaset biçiminde, çogˆu insanın terör diye adlandırdıgˆı veya anladıgˆı korkutma stratejisi çok sık bas¸vurulan bir yöntemdir.
  2. Çok sayıda kis¸i, grup ve agˆ bu stratejiyi zaman zaman kullanmaktadır.
  3. Söz konusu strateji, olayların yas¸andıgˆı bagˆlam ve popülasyonda, siyasi mücadelenin digˆer biçimleri ile sistematik biçimde ilis¸kilendirilmektedir,
  4. Baskı ve zorlamayı bir araç olarak kullanan kis¸i ve gruplar belirli siyasi durumlarda zaman zaman terör stratejisine bas¸vurmakta ve bu konudaki uzmanlıklarından dolayı da sonuçları son derece yıkıcı olmaktadır.

Terör kavramının tanımı ve açıklaması ile ilgili genel olarak dört ana söylemin varlıgˆından bahsedebiliriz:

  1. Akademik/bilimsel yaklas¸ım: Bilim insanları s¸iddet ve terör olgusuna bir yurttas¸, ideolog ve güvenlik uzmanı olmaktan ziyade bir aras¸tırmacı olarak yaklas¸ma egˆilimindedir. Örnegˆin Türkiye bagˆlamında terör ve s¸iddete ilis¸kin çalıs¸maları ile de bilinen Ümit Özdagˆ, Orhan Türkdogˆan, Fikret Bas¸kaya, Baskın Oran ve Dogˆu Ergil gibi akademisyenlerin birbirinden farklı yaklas¸ımlara sahip oldukları gözlenmektedir.
  2. Devletçi/resmi yaklas¸ım : Devletlerin terör tanımları, “siyasal amaçlara ulas¸mak amacıyla insanların can ve mal güvenliklerine saldırılması”, “siyasal amaçlı s¸iddet bas¸vurusu” ve “kamuoyunun tümünü veya bir kısmını korkuya sevk eden eylemler” gibi unsurları vurgulamaktadır.
  3. Medyatik yaklas¸ım : Medyanın terör eyleminin ne oldugˆuna ilis¸kin yaklas¸ımında öne çıkan unsurların suikast, bombalama, sabotaj, is¸kence ve rehin alma eylemleri gibi nedenden çok sonuçlara odaklanan unsurlar oldugˆu görülmektedir.
  4. S¸iddet yanlısı muhaliflerin yaklas¸ımı: Siyasal amaçlarına ulas¸mak için çes¸itli s¸iddet türlerine bas¸vuranlar, eylemlerini mes¸ru görmekte ve genelde kendilerini “özgürlük savas¸çıları” olarak tanımlamaktadır.

Terörün neden ve kökenlerini açıklamaya yönelik olarak ise bas¸lıca üç teoriden bahsetmek mümkündür.

  1. Ortodoks terörizm teorisi: Terörü anlama ve analiz etmek amacıyla en yaygın olarak bas¸vurulan kuramdır. Terörizmin mantıgˆını anlamaya yogˆunlas¸an ve siyasi organizasyon olan devlet ve otoriteyi hedefleyen s¸iddet eylemlerine odaklanan ortodoks terörizm teorisi, terörün is¸levsel, sembolik ve taktiksel yönlerini ön plana çıkarır. Terörün ne oldugˆu, nasıl is¸lendigˆi ve uygulandıgˆı sorularını cevaplar ancak niçin bu eyleme bas¸vuruldugˆunu açıklamaz.
  2. Radikal terörizm teorisi: S¸iddet ve terörü bu eylemlere bas¸vuran kis¸i, grup ve örgütlerin bakıs¸ açısı ile alan ve söz konusu eylemleri haklılas¸tırma ve mes¸rulas¸tırma amacı tas¸ıyan kuramdır. Buna göre gerekli görüldügˆü durum ve s¸artlarda devlet ve siyasi otoriteye kars¸ı s¸iddet kullanmak bir savunma aracı olarak mes¸ru bir yöntem olarak görülmelidir. Fanon, Sartre ve Camus gibi aydınların görüs¸lerinde bu yaklas¸ımın izlerine rastlamak mümkündür.
  3. Ilımlı terörizm teorisi: Bu kuram literatürde sınırlı olarak yer almakla birlikte terörün kökenlerine odaklanır ve terörün siyasi, sosyal, ekonomik ve yapısal nedenlerini anlama ve açıklamayı hedefler. Sosyolojik yaklas¸ımın bu kuramı içerdigˆi söylenebilir.

Bas¸lıca analiz ve açıklama odagˆı s¸iddet ve terör olaylarının “nasıl” oldugˆunu merkeze almakta ancak “niçin” sorusuna cevap imkânı sagˆlayan sosyo-politik arka planı ve küresel toplumsal degˆis¸imlerle ilintisini, yani sosyolojik kökenlerini yeterince dikkate almamaktadır. Bu bakıs¸ açısının agˆırlıklı olarak tercih edilmesi, “nedenler” üzerinde derin analizler yapılması yerine “sonuçlar” üzerinde tartıs¸ma yapılmasına ve kuramsal açılımların kilitlenmesine yol açmaktadır. I ·s¸te bu noktada “niçin” sorusunun cevaplanması, s¸iddet ve terör olaylarının toplumsal kökenlerinin gözden geçirilmesi, birey ve grupların hangi neden ve süreçlerin etkisiyle, ne toplumsal ne de siyasal olarak kabul görmeyen yöntemlere bas¸vurarak taleplerini dile getirmeleri, siyasi aktörler ve kamuoyunu etkileme ve yönlendirme giris¸imlerinin degˆerlendirmesi anlam kazanmaktadır.

Her yaklas¸ımın güçlü ve zayıf nedenleri olmakla beraber sadece güvenlik yaklas¸ımını ön plana çıkaran ve terörün nedenleri üzerinde durmayan yaklas¸ımın bugün kars¸ılas¸ılan sorunları açıklama imkânı daha zayıftır. Sosyolojik yaklas¸ım bu noktada tek ve en güvenilir yaklas¸ım olarak degˆil digˆer yaklas¸ımları tamamlayıcı bir bakıs¸ açısı olarak görülmelidir.

S¸iddet ve terörün sosyolojik kökenleri aras¸tırılırken, artık bu olayların içerik, biçim, yöntem, araç ve hedefleri açısından genis¸ bir çes¸itlilik kazanmıs¸ oldugˆunun hatırlanmasında yarar vardır. Geleneksel olarak terör, sivil hedeflerden çok resmi veya güvenlik (gücü) hedeflerine yönelik bir seyir izlemis¸, çogˆunlukla silah ve patlayıcı kullanma, rehine alma ve uçak kaçırma gibi bir dizi yöntemler kullanılmıs¸tır. Ancak küreselles¸me süreci ve iletis¸im araçlarının yarattıgˆı toplumsal degˆis¸me ve siyasal gelis¸meler ile teknolojinin sagˆladıgˆı imkânlar geleneksel s¸iddet ve terörün çes¸it, yöntem, araç ve söylem diline yenilerini eklemis¸tir. Siber ( Cyber ) yada sanal terör kavramının yazılı literatür ve günlük dilde kullanılmaya bas¸laması, s¸iddet ve terör yanlıları ile kars¸ıtlarının yazılı ve görüntülü medya organları ve internet siteleri üzerinden yeni görsel ögˆeler ve dil kullanarak fikirlerini çok genis¸ kitlelerle paylas¸ması son yıllardaki degˆis¸im ve gelis¸melerin ürünü olarak kars¸ımıza çıkmaktadır.

Terörün Sosyolojik Anatomisi

İnsan davranıs¸larındaki etkisi yadsınamaz olan psikolojik egˆilim ve potansiyelleri, sosyo-politik ve sosyo-kültürel bagˆlamdan soyutlayarak s¸iddet ve terör olaylarını anlamak ve yorumlamak ancak çok sınırlı bir çerçevede mümkün olacaktır. I ·s¸te bu nedenle s¸iddet ve terörün evrensel bir davranıs¸ biçimi olmadıgˆı, belirli zaman ve mekânlarda siyasal, sosyal ve ekonomik bir dizi nedenden kaynaklandıgˆı, farklı ideolojik yaklas¸ımlar, dini sembol ve söylemler ile bir mes¸rulas¸tırma aracı olarak kullanıldıgˆının fark edilmesi gerekmektedir.

Şiddet ve terör eylemlerinde dogˆrudan rol alan bireylerin psikolojisi, zihinsel dünyası ve davranıs¸ biçimlerinin de gözden geçirilmesinin gerekli oldugˆu gözden uzak tutulmamalıdır. Çünkü bireylerin ruhsal ve zihinsel yapısının olus¸umu ile davranıs¸ örüntülerinin s¸ekillenmesinin, içindeki yas¸adıkları toplumsal gerçeklikten soyutlanması mümkün degˆildir.

Bireysel ve Psikolojik Faktörler

S¸iddet ve teröre bas¸vuranların çogˆunun zihin dünyasında “biz” ve “onlar” ayrımı yapıldıgˆı öne sürülmektedir. Aslında, bas¸kalarıyla kendini kars¸ılas¸tırarak farklılas¸tırma yoluyla bir tür kimlik ins¸ası süreci olarak görülmesi gereken bu kategorik ayrım sonunda “ötekiler” veya “onlar” tüm kötülüklerin kaynagˆı olarak algılanmaya bas¸lar. “Biz” ise özgürlük ve adalet için mücadele eden erdemli bir topluluk olarak görülür. Bu psiko-mantıgˆa göre tüm sorunların ve kötülüklerin kaynagˆı olarak görülen “digˆerleri” yok edilmelidir. Bu anlayıs¸la bakıldıgˆında s¸iddete bas¸vurarak “digˆerlerini” saf dıs¸ı bırakmak hem adil hem de erdemli olan bir yol olarak görülebilir.

Yapılan aras¸tırmalar, psikolojik kavramsallas¸tırmaları tümüyle desteklememekte, aksine terör örgütü mensuplarının genelde normal oldukları ve psikopatolojik rahatsızlıklar sergilemedikleri iddia edilmektedir. Bu aras¸tırmalar, belirgin bir kis¸ilik yapısı ve psikolojik tipin veya standart, tekdüze bir terörist zihin ve ruh yapısının oldugˆunu da göstermemis¸tir. Bu tür bulgular olmasına kars¸ın terörizm uzmanlarının çogˆu, kis¸ilik özelliklerinin terör davranıs¸ını açıklamadıgˆını düs¸ünmekte, bunun bir grup davranıs¸ı oldugˆunu ve psikopatolojik kis¸ilik özelligˆinin veya radikal dini inançlı sapkınlıgˆın özgün sonucu olmadıgˆı görüs¸ünü dile getirmektedir. Ortak ideolojik inanç ve grup davranıs¸ının, terör davranıs¸ı bagˆlamında, bireysel kis¸ilik özelliklerinden çok daha fazla belirleyici oldugˆuna is¸aret edilmektedir.

Sosyalles¸me Bagˆlamı: Sosyo-Politik Çevre

Kriz, sürtüs¸me ve çatıs¸manın hâkim oldugˆu siyasi, sosyal ve ekonomik s¸artların belirleyici oldugˆu bir çevrenin, bu s¸artların olmadıgˆı ortamlara kıyasla s¸iddet ve terör için daha verimli zemin olus¸turma ihtimalinden söz edilebilir. İs¸te bu nedenle çevresel veya bagˆlamsal degˆis¸kenlerin kapsamlı bir s¸ekilde gözden geçirilmesi gerekmektedir. Her ne kadar aile, s¸iddet ve terörün kaynagˆı olmasa da, yapısındaki çözülmeler, çocuk ve gençlerin ilerleyen yas¸larda anne-baba ve aile bireylerinin uyumlu oldugˆu aile ortamlarında yetis¸en çocuklarla kars¸ılas¸tırıldıgˆında suç is¸lemeye daha yatkın bir kis¸ilik gelis¸tirdikleri görülmektedir.

Bireylerin içinde yas¸adıkları sosyal çevredeki baskın s¸artlar, sık sık tekrarlanan deneyimler ve günlük hayatın akıs¸ına yön veren olaylar, bas¸ka bir ifadeyle sosyalles¸me sürecini belirgin bir s¸ekilde etkileyen süreçler ve aktörler, onların grup davranıs¸ını dogˆrudan etkileyebilir. Bu manada savas¸ ve is¸gallerin sürdügˆü, sürtüs¸me ve çatıs¸manın sıklıkla yas¸andıgˆı ve alıs¸ılageldik bir davranıs¸ kalıbına dönüs¸tügˆü, s¸iddet sarmalının birey ve grup ilis¸kilerini etkiledigˆi sosyal çevredeki mevcut kültürün benimsenmesi, içselles¸tirilmesi ve yeniden üretilmesi sıkça rastlanan sosyolojik bir olgudur.

“S¸iddetin yenilenmesi” olarak belirtilen, çatıs¸macı ortamda yetis¸en yeni kus¸akların bulundugˆu süreçte dört ana faktör s¸öyle sıralanmaktadır:

  1. Sürtüs¸me ve çatıs¸manın hâkim ve sürekli oldugˆu çevrelerde çocuklardaki saldırganlık duygusunun normal egˆitim, çevre ve sosyal etkilerle bastırılması ve törpülenmesi zor olmaktadır. Aksine, bu tür güdüler denetimsiz kalmakta, kontrol dıs¸ına çıkmakta ve s¸iddet tarafından özendirilmekte ve tes¸vik edilmektedir.
  2. Şiddet, sürtüs¸me, çatıs¸ma ve savas¸ ortamlarında büyüyenler, s¸iddet ve terörü kendini ifade etme ve talepte bulunmanın mes¸ru bir yolu ve yöntemi olarak görmektedir.
  3. Şiddet ve çatıs¸ma kus¸akları, kendilerini bir magˆdur/kurban olarak algılamaya bas¸lamakta ve içinde yas¸adıkları çatıs¸manın sorumlusu olarak bas¸kalarını görmektedir. Böyle bir kurban edilmis¸lik algısı, magˆdurun hayatta kalmak ve varlıgˆını sürdürmek için özel haklarının oldugˆu ve bunları kullanabilecegˆi inancını dogˆurmaktadır.
  4. Şiddetin günlük hayatın parçası oldugˆu sosyal ortamlardaki ergenler, hayat döngülerinin bu dönemindeki dogˆal bir gelis¸menin sonucu, yani otoriteye kars¸ı direnç gösteren ve bas¸ kaldıran bagˆımsız bir kimlik ins¸ası sürecinin etkisiyle mevcut siyasal s¸artlar ve politik gelis¸melerle kendilerini yakından özdes¸les¸tirmektedir. Bunun bir sonucu olarak ta erkeklik, mertlik ve yetis¸kinlik testi ve göstergesi olarak silahlı gruplara katılmaktadır.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlas¸ılacagˆı üzere s¸iddet ve terörün bir davranıs¸ biçimi olarak ögˆrenildigˆi, taklit edildigˆi ve stratejik amaçla kullanıldıgˆı görülmektedir. Bu ögˆrenme süreci siyaset, ekonomi ve kültür gibi faktörlerin de s¸ekillenmesine katkıda bulundugˆu sosyalles¸me sürecinin bir etkisi olarak ortaya çıkmaktadır.

Küreselles¸me ve Din ünitesinde de anlatıldıgˆı gibi küreselles¸me süreci fikirlerin, görüs¸lerin, insan ve sermayenin akıs¸kanlıgˆını sagˆlayarak bir taraftan kültürler ve medeniyetler arası iletis¸ime imkân tanımakta, bir taraftan da baskın kültür ve siyasi ideolojilerin hegemonya kurmasını sagˆlamakta veya kurulu hegemonik yapıları güçlendirmektedir.

Sosyal çevre ve sosyalles¸me süreci gibi küreselles¸menin, yeni sömürgeciligˆe zemin hazırlayan yönleri de s¸iddet ve terörün toplumsal kökenleri arasında yer almaktadır. Küreselles¸me bizatihi toplumsal bir süreç olmamakla birlikte etkileri toplumsaldır. Hatta toplumsal dönüs¸üm süreci bas¸latacak kadar sosyal derinligˆi olan bir gerçekliktir. Bazı yönleri ile yeni sömürgecilik ve hegemonyanın aracı olan küreselles¸me derin es¸itsizlikler yaratmaktadır. Es¸itsizliklerin kurumsallas¸tıgˆı, ortak iyi ve çıkar etrafında birlikteligˆi sagˆlayan “toplumsal sözles¸me”nin etkinligˆini yitirmeye bas¸ladıgˆı durumlarda, s¸iddet ve terörün siyasal amaçlı stratejik bir araç olarak kullanılma riski artmaktadır.

Din Ve Terör

S¸iddet ve terörün kökenlerine bakıldıgˆında bu eylemlerin özü itibariyle büyük oranda siyasi ve toplumsal nedenlerden kaynaklandıgˆını, bazı psikolojik faktörlerin de bu eylemlerde yer almayı kolaylas¸tırdıgˆı belirtmis¸tik. Bu bagˆlamda din ve s¸iddet ilis¸kisi dini dil ve söylemlerin mes¸rulas¸tırma aracı olarak kullanılması s¸eklinde kurulabilir. Din, bugün gelinen noktada bireyler ve gruplar üzerinde çok güçlü psikolojik etki gücüne sahiptir. Dini olmayan amaçlar için bile zaman zaman kullanılmakta, siyasi projelerin bir parçası haline dönüs¸türülmekte, radikalizm ve fundamentalizm gibi kavramlar ile din ve terör arasında dogˆrusal bagˆlantılar kurulmaktadır.

Fundamentalizm (köktencilik/köktendincilik) kökeni itibariyle ABD’de ortaya çıkmıs¸ bir kavram olmasına ragˆmen I ·slam da dahil digˆer dini gelenekler için de bir yorum tarzına is¸aret eden bir kavram olarak kullanılmaya bas¸lanmıs¸tır. As¸ırlık ve radikalligˆi çagˆrıs¸tıran ve s¸iddete mes¸rulas¸tıran bir bakıs¸ açısını yansıtan bu terim Müslümanlar için daha sıklıkla kullanılmaktadır. Fundamentalizm köken itibariyle 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl bas¸ı Amerikan Protestanlıgˆına ilis¸kin bir kavramdır. Presbiteryen, Baptist ve Evanjelist grupların püriten yorumunu ifade eden ve I ·ncil’in muhtevasının lâfzen hakikat ve dogˆrulugˆuna inancı vurgulayan yaklas¸ımdır.

Hıristiyan mezhepleri için kullanılan fundamentalizm terimi Batılı aras¸tırmacılar tarafından bagˆlamından soyutlanarak I ·slam, Yahudilik, Budizm ve Hinduizm gibi dinler için de olumsuz çagˆrıs¸ım yapacak s¸ekilde kullanılmaya bas¸lanmıs¸tır. Günümüzde fundamentalizm, tutuculukla, yeniliklere kapalı olmakla, taassupla, zaman dıs¸ı yas¸amakla, kültürel ve geleneksel bagˆnazlıkla, hos¸görüsüzlükle, demokrasi ve insan hakları kars¸ıtlıgˆı ile özdes¸les¸tirilmektedir.

İslam’ın Terör ve S¸iddete

Bakıs¸ı Son yıllarda yükselen s¸iddet ve terör eylemlerine katılanların dini aidiyetlerinde dolayı din merkeze alınmakta, digˆer boyutlar ise ihmal edilmektedir. Bunu en çarpıcı örneklerinden biri yakı tarihin dönüm noktası olaylarından biri 11 Eylül 2001 sonrasında yas¸anmıs¸tır. Siyaset, akademi ve medya s¸iddet ve 11 Eylül ve sonrasındaki terör saldırılarını, bunları organize edenlerin “dini” aidiyetleri ekseninde tartıs¸arak, konuyu genelde “din-as¸ırlık ve s¸iddet”, özelde ise “I ·slam, radikal Müslümanlar ve s¸iddet” eksenlerine indirgemis¸tir.

İslam ve s¸iddet arasında ilis¸ki kurulmasına neden olan önemli kavram ve fiillerden biri “cihad”dır. Bu kavram I ·slam tarihi boyunca sosyal ve siyasi s¸artların da etkisi ile çes¸itli biçimlerde anlamlandırılmıs¸tır. İslam’ın ilk dönemlerinde dinin yayılması için yapılan savas¸ ve mücadele ile inkârcılara kars¸ı koymak cihad olarak görülürken, Müslüman toplulukların düs¸mandan savunulması görevi de bu kapsamda degˆerlendirilmis¸tir.

Cihad kavramına yüklenen bir bas¸ka anlam ise dini ve ahlaki mükemmelligˆe ulas¸mak ile ilgilidir. Bu anlayıs¸a göre insan manevi açıdan derinles¸mek için kötülüklere kars¸ı koymalı, nefsinin esiri olmamalı ve ahlaki olgunlugˆa ulas¸mak için çabalamalıdır. Buna kars¸ın Müslümanlar arasında yukarıda da is¸aret edildigˆi gibi içinde bulundukları siyasi, ekonomik ve toplumsal s¸artların da etkisiyle dini nasları s¸iddeti mes¸rulas¸tırıcı biçimde yorumlayanların varlıgˆı da inkâr edilemez.