DİN VE TOPLUM - Ünite 7: Modernleşme Bağlamında Din ve Sekülerleşme Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 7: Modernleşme Bağlamında Din ve Sekülerleşme
Giriş: Tarihsel Gelişimi İçinde Din
Dinin kutsal metinlerde yazan saf haliyle toplumda yaşanan din arasında bir farklılık olagelmiştir. Bunun nedeni dinlerin yaşanmak için yorumlanarak topluma indirilmesidir. Ancak geçmiş kültürlerde insanlar dini kurgulamaya kalkmadılar. Modern dönem diye adlandırılan son birkaç yüzyılda ise insanlar dinleri mantıksal olarak olması gerektiği gibi kurgulamaya çalıştılar.
Modern dönemde dinin insanların korku ve umutlarından doğmuş bir kurum olduğu düşüncesi kabul gördü. Bu görüşe göre Tanrı da insanların tasarımıydı. Pozitivizmin en önemli temsilcisi A. Comte’a göre din artık gerilerde kalmaktaydı. Bütün beşeri sorunların bilimle çözüleceği pozitivist döneme girilmişti. Dinin bakiyeleri de zamanla tasfiye olacaktı. Bu görüşün gerçekçi olmadığı dinlerin yeni bir yükseliş sürecine girmesiyle anlaşıldı.
Din anlayışındaki farklılaşma sonucunda değişik din anlayışları ortaya çıkmıştır. Geleneksel ve modern din kategorileri bunların en önemlileri arasındadır.
Modern Din (veya Dinin Modernleşmesi Sorunu)
Modern kültürle bağlantılı olarak ortaya çıkan beşeri oluşumlardan birisi modern din anlayışıdır. Modernite dinin kendi doğasının dışında modern sayıltılara uygun bir din formatı önermiştir. Buna göre din kamusal alandan çekilmiş olmalıydı. Kurumsal yapılarından vazgeçmeliydi. Din başkalarıyla paylaşım alanları mümkün olduğunca azaltılmış kişisel bir insan – Tanrı ilişkisi sistemi olmalıydı. Modern ve sekülerleşmiş din olarak nitelendirilen bu anlayışın artık din için olabilecek yegane biçim olduğu savunuluyordu.
Dinin tarih boyunca kamusal alanın asıl olgularından biri olduğu düşünülürse bu görüş dinin bilinen doğasıyla bağdaşmıyordu. Dinin kamusaldan dışlanması ciddi problemler doğurdu. Modern kültürün bu gelişmeyi meşrulaştırmak için ortaya attığı sekülerleşme tezi de beklenmeyen dinî gelişmelerle darbe yedi.
Modern Din Anlayışına Tepkiler:Fundamentalizm
Fundamentalizm 19. Yüzyılın sonlarında ABD’de ortaya çıkmış, zamanla genişleyip büyümüştür. Günümüzde de etkinliğini sürdürmektedir.
Fundamentalizm sözlük anlamı itibariyle köktencilik anlamına gelir. Ancak bu köktencilik her alanda değil özel olarak din alanında bir köktenciliktir. Fundamentalist çizgi bir geleneksel din algısıdır ve modern algıya bir tepkisellik içerir. Fundamentalistler kutsal metinlerin modern kültüre göre yorumlanmasına karşı çıkarlar. Hristiyanlığın tarihsel köklerine sıkıca tutunmayı savunurlar.
İslam dünyasındaki kısaca İslam fundamentalizmi denen yenilikçi / selefiyeci hareket ise bu ilkelere aykırı bir mahiyet taşır. Bu akımlar tarihsel İslam birikimine kuşkuyla bakarlar ve Kur’an’ı modern kültüre uyarlamak isterler.
Modern kültürün hayatın bütününe egemen olmak istemesi tarih boyunca büyük dinlerin de amacı olmuştur. Modernite geleneksel dinlerin yerine oynayan bir din konumundadır.
Din ve Gelenek İlişkisi
Dinin gelenekten değil, geleneğin dinden doğduğunu savunan görüş sosyolojik açıklamaya daha uygun düşmektedir. Dinden doğan nice olgu zamanla gelenek halini alabilmektedir. Ancak dinin gelenekle özdeş olmadığını unutmamak gerekir. Geleneğin sınırları hakikat, vahiy, kutsallık gibi kavramlarla belli değildir.
Bütün kültür oluşumlarında olduğu gibi geleneğin oluşumunda da dinin önemli yeri vardır. Ancak din de sürekliliğini gelenekleşebilmeye borçludur.
Din aşkın bir kökene sahip olmasıyla doğası itibariyle dünyevi olan gelenekten ayrılır. Biri diğerine indirgenememekle birlikte din bir gelenek oluşturabileceği gibi gelenek de bir din oluşturabilir.
Geleneğin din olarak algılanması sorunu gelenek – İslam ilişkisi için de geçerlidir. İslam dünyasında geleneğin alt edilmesini sorunların çözümü olarak görenler olduğu gibi, geleneği tek çıkış yolu olarak görenler de vardır. Bu iki görüş de ilkece doğru olmakla birlikte tek yönlü kalmaktadır. Gelenek hem bazı şeylerin korunmasını sağladığı gibi, ortaya çıkmış bazı gereksiz oluşumların sürdürülmesini de sağlamaktadır.
Geleneksel Din Olgusu
Modern din anlayışı özellikle 19. yüzyıl sonlarında dinin modern kültür ortamlarında yorumlanmasıyla ortaya çıkmıştır. Geleneksel din kavramı bu anlayışın karşısına dikilir. Kabaca geleneksel din, din adına oluşmuş bir tarihi birikimi nitelemek için kullanılmaktadır.
Geleneksel din, içeriği geleneğe göre oluşmuş din demek değildir. Modern din olarak adlandırılan anlayışın dışındaki bütün dinî anlayışlardır. Geleneksel din kamusal alanda etkinliğini sürdüren, toplumsal kurumsallaşmaları yaşayan, bireyin vicdanına hapsedilmemiş din anlayışı demektir. Bu anlayış dinin doğasına daha uygundur.
Geleneksel din muhafazakardır ve mevcudu muhafazaya yönelik bir tarafı vardır.
Selefilik geleneksel din anlayışına benzemekle beraber ondan çok farklı gelenek ve modern arası bir teze sahiptir. Selefilik köklere bağlı kalmayı önerir. Ama bu kökleri dine nispet edilen gelenekte değil, kutsal metinlerde ve ilk dönem uygulamalarında görür.
Gelenek ve Modern Din Anlayışları Arasında İslam ve Selefilik
İslam’ı yeniden anlama tezi, İslam dünyasının Batı karşısında geri kalmışlığı üzerine yapılan yoğun bir düşünce hareketine dayanıyordu. İslam dünyasının geri kalmışlığı dinin kendisinden değil, hurafelerle dolu geleneklere boğulmasından kaynaklanıyor olmalıydı. Bu durumda İslam’ı yeniden anlamak, Batı kültürü açısından yeniden okumak gerekiyordu.
Batı ile kontak noktasında ortaya çıkan eğilimlerden ilki Modern İslam’dı. Bu anlayışa göre modern Batı değerleriyle İslam’ı uzlaştırmak bunun için de Kur’an ve sünnette yer alan dinî metinlerin lafızlarına bağlı kalmamak gerekiyordu.
Modern İslam’a karşı ileri sürülen eleştiriler geleneksel İslam kategorisi çerçevesinde toplanmaya çalışıldı. Bu görüşe göre İslam’ın tarihsel birikiminde reddi hak edecek hiçbir şey yoktu. İslam dünyası geri kalmamış, geri bırakılmıştı. Dinî çerçevedeki modern eğilim bir İslam’ı yozlaştırma hareketi, onu Batı kültürü içinde eritme gayretiydi.
Selefi İslam (Selefiyecilik) denilen bir başka eğilim daha ortaya çıktı. Selefiyecilik dinî ilk uygulamalardan alıp getirmeyi teklif eder. İslam’ın verilerine ve kaynaklarına bağlı kalmak düşüncesi ile geleneksel İslam’a benzerlik gösterir. Tarihsel birikimin atlanması ve İslam’ın yeniden yorumlanması gerektiğini savunmakla da modern İslam’a benzer.
Selefiyecilik ilk bakışta Batı dünyasındaki Fundamentalizme (dinî köktencilik) benzer. Ancak aralarında benzerlikler kadar farklılıklar da vardır. Batıdaki Fundamentalizmde kökler kutsal metinden çok gelenektir. Halbuki İslam Selefiyeciliğinde kök gelenek değil kutsal metinler, özellikle Kur’an ve kısmen sünnettir. Selefiyecilik kutsal metinlerin güncel kültüre uyarlanması savunmasıyla da Fundamentalizmden ayrılır.
Modern – geleneksel ikilemi dinler konusunda bize ortalama bir fikir verir. Ancak dinler bu iki kategoriye de sokmadan alınabilecek gelişmelere de sahiptirler.
Modern Toplumlarda Din
Modern toplumlarda tüm kurumsallaşmalar bir değişime uğrar ve buna din de dahildir. Ancak modern toplumda dinin bütünüyle kamusal alandan özel alana çekileceği, bilim yükselip kentsel hayat geliştikçe dinin köreleceği şeklindeki düşüncenin isabetsizliği artık ortaya çıkmıştır.
Din değişime uğramakla beraber varlığını sürdürmektedir.
Modern kültür ortamlarında din konusunda yeni gelişmeler yaşanmaktadır. İnsanlar din için bir şeyler yapma ihtiyacı duymakta ve yeni oluşmuş dinî cemaatlerde faaliyet göstermektedirler. Önceki mezhep ve tarikatlar da varlığını sürdürmektedir.
Dinin iyi eğitim görmemiş kırsal kesim insanlarının işi olduğu şeklindeki görüşün tam tersi bir durum ortaya çıkmıştır. Din kentlerin eğitim görmüş geniş bir kesiminin işi haline gelmiştir. Din ortadan kalkmadı, gerilemedi ancak tarihsel din kalıpları zayıfladı. Sanıldığı gibi tek türden bir modernite olmadığı ortaya çıktı.
Modern dünyada din, özel bir manevi alan olmanın ötesine geçip spor, siyaset, çevrebilim, müzik gibi hayatın çok farklı alanlarında kendini gösterir hale gelmiştir.
İnsani hayatın dinden arınması anlamında bir sekülerleşmeden söz edilemez. Ama dinin algılanmasında bir dünya vurgusunun olduğunda da şüphe yoktur.
Dinin Sekülerleşmesi Sorunu
Sekülerizm güncel dile dünyevileşme olarak aktarılır. Sekülerizm hayatta her şeyin bir biçimde dinsel kutsallıktan uzaklaştığını hatta dinin bizzat sekülerleştiğini savunur. Üstelik bu sürecin kendiliğinden ve kaçınılmaz olduğunu iddia eder.
Günümüzde sekülerizm tezine aykırı düşen pek çok şey vardır. Uzunca bir dönemdir mutlak doğru gözüyle bakılan bu teze şimdilerde güven bir hayli sarsılmış durumdadır.
Siyasetin din dışılığı anlamına gelen laiklik öncelikle siyasal, sekülerlik ise bazı kereler laikliğin yerine kullanılsa da kültürel bir ilkedir. Sekülerlik bütün bir sosyal hayatın dinden arınıp daha dünyevi bir hale gelmesi demektir.
20. yüzyılın ikinci yarısına kadar sekülerlik evrim sürecinin bir sonucu olarak görülüyordu. İstesek de istemesek de her şeyin dünyevileşmesinin, dinden arınmasının kaçınılmaz olduğu savunuluyordu. Ancak dinlerin yükseliş eğilimine girmesi sekülerleşme tezini derinden sarstı. Anlaşılan sekülerleşme ne mutlaktı ne de kendiliğindendi.
Sekülerizmi özellikle sosyal bilimlerde açık biçimde kuramlaştıran düşünürler Durkheim ve Weber’di. Bu iki düşünürün en büyük hatalarından biri din ve dünya arasındaki geçişin yalnızca dinden dünyaya olduğunu varsaymalarıydı. Artık din ve dünya arasındaki geçişin karşılıklı olduğu ve mutlak olmadığı kabul edilmektedir.
Sekülerleşme tezi dünyevi olanı, dini olanın karşıtı olarak görme hatasına düşmüştür. Aslında dünyevi ile din dışı aynı anlamda değildir. Dünyevi olan bir şey hem dinî hem de din dışı olabilir.
Sekülerizmin eleştiri konusu olan bir başka yönü de genelde ahlaki bir boşluk doğurmuş olmasıdır.
Sekülerleştirme en azından pratikleri bakımından dinî değerleri erozyona uğratmaktadır. Ancak yine de mutlak bir dinî gerileme olarak algılanamaz. Dünden bugüne dinler alanında sekülerleşme kadar bir kutsallaştırma süreci yaşanagelmiştir.
Sakrementalizm (Kutsallaştırmacılık) Sorunu
Sakrementalizm Türkçeye kutsallaştırmacılık veya kutsamacılık olarak çevrilebilir. Doğası gereği kutsal olmayan bir şeyin kutsaldan pay aldırılarak kutsanması işidir.
Kutsal her zaman dinî içerikli olmayabilir. Seküler kutsallar da vardır. Dünyevi bir olguya bir yükleme ile kutsallık kazandırılabildiği gibi kutsal sayılan bir nesne kutsallığını yitirip dünyevi hale gelebilmektedir.
Tarih boyunca sekülerleşme gibi bir kutsallaştırma sorunu da yaşanmaktaydı. Din kutsallığa dayalı bir sistem ise de kutsallık her haliyle olumlu değildi.
Kutsallaştırma modern kültür ortamlarında da sürmektedir. Modern ulus devlet yapıları, başta bizzat kendileri olmak üzere siyasal meşruiyet adına pek çok şeyi kutsayabilmektedir.
İslam açısından kutsallaştırmacılık dünyevileştirme kadar sorunludur. Müslüman gereksiz kutsallaştırmalardan sakınmalı, tevhidi çizgi dışında oluşmuş kutsallıkları reddedici bir düşünce yapısına sahip olmalıdır.