DİPLOMASİ TARİHİ - Ünite 5: Modern Diplomasinin Kurumları ve Araçları Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 5: Modern Diplomasinin Kurumları ve Araçları
Ünite 5: Modern Diplomasinin Kurumları ve Araçları
Devlet ve Hükûmetlerin Tanınması
Bir ülkenin diğerini tanıması, diğer ülkenin uluslararası işlerde egemen ve bağımsız bir aktör olarak varlığını kabul etmesinin kendi çıkarına olduğuna hükmettiği anlamına gelir. Devletin tanınması her zaman hükûmetinin de tanınması demekdeğildir. Hükûmetin tanınması, söz konusu hükümetin ilgili devletin kontrolünüelinde tuttuğunu ve dolayısıyla o devletle ilişkide bulunmak için o hükûmetleiş görmek gerektiğini varsaymak demektir.Gerçekte, tanıma egemenliği kabul etme anlamına gelse de tarih bu egemenliğin tanıyan ülkeler tarafından dahi ihlâl edilmesinin örnekleriyle doludur. Sınıruyuşmazlıkları ve en ciddi olarak da diğer ülkenin topraklarını işgal, egemenliğininhiçe sayılmasından başka bir şey değildir.Tanıma de jure(hukuken) veya de facto(fiilen) olabilir. De juretanıma, bütünhukuki sonuçlarıyla tanıma demektir. Buna karşı, de factotanımada bir ülke diğerininmevcut olduğu gerçeğini kabul etmekle yetinir, ancak hukuki sonuç doğurabilecekilişki ve tasarruflardan kaçınır. Örneğin, Türkiye dışında hiçbir ülkenin dejuretanımadığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de başta Avrupa Birliği ülkeleri olmaküzere birçok ülke tarafından de factotanınmaktadır.Öte yandan devletler birbirlerini tek taraflı olmakla beraber, açık veya örtülü(zımni) şekilde tanıyabilir. Açık tanıma beyanı mevcut olmasa dahi diğer devletletanıdığını hiçbir şekilde kuşkuya düşürmeyecek şekilde kanıtlayan bir işleme girmek,de juretanımanın mevcudiyetine işaret eder. Örneğin, diğer devletle çekincekoymadan ikili bir anlaşma imzalanması örtülü tanıma demektir. Bir ülkeyi devletbaşkanının ziyaret etmesi o ülkenin tanındığı anlamına gelir.Tanıma konusu devletlerin ayrılmasında, yani eski devlet varlığını korusunkorumasın, bir devletin bir veya birkaç parçasının ayrılarak bir veya dahafazla yeni devlet oluşturmasında da gündeme gelmektedir.
İkiliBilateral Diplomasi
Birinci Dünya Savaşı’ndan önce diplomatik faaliyetler tamamen ikili olarak diğerbir deyişle iki devlet arasında daimi diplomatik temsilciler aracılığıyla yürütülmekteydi.İkili diplomasi terimi mukim diplomatik temsilciler değişiminin ötesinde,iki devlet arasındaki ilişkilerin gizli temaslar şeklinde yürütülmesini ifadeetmektedir.
İkili diplomatik misyonların işlevleri:
Temsil etmek. Mukim büyükelçinin ülkesini temsili, en başta süreklilik niteliği dolayısıyla başkaşekillerde yerine getirilemeyecek bir işlevdir. Ayrıca, temsil çok yönlü ve zamanalıcı bir faaliyettir. Temsil, büyükelçinin -ve diplomatik personelin- törensel niteliktekifaaliyetlerde olduğu kadar, yaşamının her yönünde göz önünde tutup gerekleriniyerine getirmek durumunda olduğu bir görevdir. Günümüz diplomasisinin önemli ilkelerinden biri, ulus-devletlerin dış ülkelerdetek bir temsilci tarafından temsil edilmesidir. Bir devletin iki büyükelçisi veyaadına konuşacak başka bir temsilciliği bulunamaz. Büyükelçiler veya aynı düzeydetemsil yetkisine sahip elçi veya maslahatgüzârlar dışında, sadece, doğal olarak,devlet başkanları ile dışişleri bakanları ayrıca bir formaliteye gerek olmaksızın devletlerinitemsil etme yetkisine sahiptir. Başbakanlar bile dış temas veya bir uluslararasıanlaşma imzalama yetkilerini kararname ile alırlar.
Bilgi toplama ve rapor etmek. Görevli bulundukları ülke hakkında bilgi toplama ve kendi başkentine rapor etmefaaliyeti mukim büyükelçiliklerin en önemli işlevlerinden biri olarak kabul edilmektedir.Ülkenin ekonomik durumu, dış politikası, silahlı kuvvetlerinin gücü, liderininsağlığı, hükûmet içi dengeler, siyasi partiler, seçimlerle ilgili tahminler gibibir ülkenin tüm yön ve faaliyetlerini içeren her türlü konu büyükelçiliklerin raporlarında yer alır.İçerikleri bakımından bu raporlar ikiye ayrılabilir: Bunlardan birincisi, bulunulanülke hakkında bilgi vermekten ileriye gitmeyen ve çoğunlukla basın, devletinresmî yayınları veya özel yayınlar gibi açık kaynaklar yanında yetkililer veya halkladoğrudan temas sonucu elde edilen gizlilik taşımayan bilgilerin herhangi bir yorumyapmadan aktarılmasışeklindedir. Bu tip raporlara “açık rapor” diyebiliriz.İkinci kategori ise çoğunlukla resmî kaynaklardan da sağlanmış olsa, gizli niteliktebilgileri ve daha da önemlisi büyükelçinin yorumunu, tahlilini, değerlendirmesinive bazen de tavsiyelerini içeren raporlardır. Bunları da “gizli rapor” veya “siyasirapor” diye adlandırabiliriz.Biçim yönünden, büyükelçilik raporlarını ivediliklerine göre de kategorilereayırmak mümkündür. İvedi raporlar mutlaka telgrafla gönderilir. Raporun içeriğininaçık veya gizli olmasına bağlı olarak açık telgraf veya kapalı yani kriptolanmıştelgraf biçimi seçilir.
Müzakere etmek.Dış misyonların en başta gelen işlevlerinden biri bulunulan ülke ile sürekli bir müzakereyürütmektir. Müzakere, esasen diplomasinin tanımında da yer alan temelbir faaliyettir.İki veya daha çok sayıda ülke arasındaki müzakereler, devlet başkanları, başbakanlarve özellikle dışişleri bakanları başta olmak üzere siyasi yetkililer arasındayürütüleceği gibi merkezden gelen heyetler aracılığıyla da yapılabilir. Bu faaliyetbüyükelçinin önderliğinde veya en az bilgisi dâhilinde icra edilebileceği gibi onuntamamen dışında da cereyan edebilir. Ancak, büyükelçinin ve yardımcılarının doğrudan rol almadığı, özel olarak görevli heyetlerle yürütülen müzakerelerde dahibüyükelçilikler, heyete destek hizmetleri vermek ve başkente geri döndüğündesürekliliği sağlamak gibi önemli bir işleve sahiptir.
Ülkesinin ve vatandaşlarının çıkarlarınıkorumak.1961 Viyana Konvansiyonu’nda diplomatik misyonların işlevleri arasında “kabuleden devlet nezdinde kendi devletinin ve vatandaşlarının çıkarlarını, uluslararasıhukukun müsaadesi ölçüsünde korumak” da yer almaktadır.
Tanıtmak ve propaganda yapmak.Büyükelçiliklerin tanıtma ile meşgul olması doğal bir diplomatik işlevolarak görülebilir. Buna karşı, yabancı bir hükûmeti ve özellikle iç işlerini etkilemeyedönük propaganda yapmak diplomatik bir faaliyet sayılamaz. Bu bir çeşit siyasireklam anlamına gelir. Bu faaliyetin amacı genellikle yabancı bir hükümeti belirlibir görüşü kabule yöneltmek için, o ülkenin halkı, medyası, baskı grupları veyabancı müttefiklerini kendi hükûmetinin görüşüne kazanmaktır. Bununla beraber,yabancı bir hükûmetin dış politikasına dönük propaganda genellikle meşrugörülmektedir. Günümüzde, mukim büyükelçiliklerin geniş ölçüde bu yönde faaliyetgösterdikleri bir gerçektir.
İstihbarat toplamak.Gizli raporların dayandığı gizli bilgilerin derlenmesi, diğer bir deyişle istihbarat faaliyeti,büyükelçiliğin sürekli bir görevidir. Dost ve düşman ülkelerin askerî gücüve stratejik olanakları hakkında bilgi derlemek büyükelçiliklerin ve özellikle askerîataşelerin daima başlıca meşgalesi olmuştur.
Diplomatik misyonların düzeni ve diplomatik personel:
Misyon şefiDiplomatik misyonlar, misyonun başı -veya şefi- etrafında düzenlenir. Şefi olmayanbir diplomatik misyon düşünülemez ama nadir de olsa sadece şefinin diplomatolduğu, yardımcılarının diplomatik statüye sahip olmayan personelden oluştuğu bir misyon da olabilir.
Diplomatik personelBir büyükelçilikte, büyükelçinin maiyetinde, misyonun büyüklüğüne göre değişenbir ekip bulunur. Gönderen devletler bu ekibi, yani misyonun kadrosunun üyeleriniserbestçe tayin eder. Bu kadro statüsüne göre diplomatik ve diplomatik statüyesahip olmayan personelden oluşur. Diplomatik personel de ikiye ayrılır: 1) dışişleri bakanlığından gelen, yani diplomatik kariyer mensubu memurlar ve idari veteknik personel ile 2) dışişleri bakanlığı dışındaki devlet bakanlık ve kurumlarından gelen ve sadece dış görevde bulundukları sürece diplomatik statü sahibi olanhizmet ataşeleri, müşavirler ve danışmanlar.
Büyükelçilerin akreditasyonuYeni bir misyon şefinin atanması oldukça karmaşık bir süreçtir. Büyükelçi atamalarında, gönderilmesi düşünülen büyükelçinin ismi hakkında, kabul eden ülkenezdinde önceden gayrıresmî sondajlarda bulunulur. Olumsuz bir işaret alınmazsa,yeni büyükelçinin ismi ve öz geçmişi ayrılan büyükelçi tarafından, kabul edecekülke Protokol Dairesi’ne bildirilerek resmen agreman talebinde bulunulur(“agreman” diplomatik gelenekte büyükelçilerin kabul edilmesini ifade eden Fransızca “agrément” kelimesinin Türkçeleştirilmiş hâlidir. İngilizce konuşulan ülkelerdedahi söz konusu Fransızca terim kullanılır).
Diplomatik ayrıcalık ve bağışıklıklar:
Diplomatik misyon şefleri ve diplomatik statü sahibi yardımcıları (misyonun diplomatikkadrosu) görevleri süresince 1961 Diplomatik İlişkilere Dair Viyana Konvansiyonu’ndaöngörülen diplomatik ayrıcalık ve bağışıklıklardan yararlanırlar.Bunun dışında, bir ülkeyi resmen ziyaret eden devlet başkanları, hükûmet başkanlarıve dışişleri bakanlarının ve özel görevle diplomatik bir faaliyette bulunmak içindış ülkelere giden devlet ve hükümet temsilcilerinin de -diplomatik pasaport hamiliolarak- ziyaretleri ve görevleri süresiyle sınırlı olarak belirli diplomatik ayrıcalık ve bağışıklıklardan yararlanmaları geleneklerin gereğidir.Diplomatik ayrıcalık ve bağışıklıklar konusu 1961’de Viyana Konvansiyonu ilebüyük ölçüde düzenlenmiş olmakla beraber, yargı bağışıklığı başta olmak üzereuygulamada çeşitli istisnalara konu olmaya başlamış ve bu haklar belirli sınırlamalarauğramıştır. Daha da önemlisi söz konusu dokunulmazlık ev sahibi ülkeler tarafından dahi defalarca ihlale uğramıştır.
Diplomatik iletişim yöntem ve araçları:
İletişim diplomasinin ruhudur. İletişimde başarısız olan iyi bir diplomat düşünülemez.Diplomatik iletişimin temel amacı yüzyıllardır değişmemiştir: Şiddete başvurmadanikna etmek. Bu nedenle, diplomatın gerek kendi makamlarıyla gerek yabancıdevlet yetkilileriyle iletişiminin yöntemleri ve araçları hayati önem taşır.
Diplomatik misyonlar ile dışişleri bakanlıkları arasında iletişim:
Büyükelçiliklerin esas muhatapları ve patronları olan dışişleri bakanlıkları ile iletişimininyöntem ve araçları aktarılacak mesaj, veri ve bilgilerin gizlilik derecesineve ivediliğine göre değişir.Açık yazışmalar ivediliğine göre, posta vasıtasıyla gönderilen yazı ve raporlarşeklinde olabileceği gibi telgrafla da yapılabilir. Büyükelçiliklerin hemen hepsinintelsiz telgraf ve/veya elektronik iletişim teçhizatı bulunmaktadır.Gizliliği olan yazışmalardan ivedilik sahibi olmayan ve belirli bir hacimdeki raporlardiplomatik kurye ile gönderilir.Gizli yazışmaların çoğunluğu kriptografi cihazları ile şifrelenmiş telgraflar vasıtasıyla yapılır. Kriptografi veya şifreleme de diplomasi kadar eskidir. Günümüzdebilgisayarların ve dijital teknolojinin gelişmesi kripto tekniklerini elektro-mekaniksistemlerle ulaşılamayacak hız ve karmaşıklık düzeyine ulaştırmıştır.
Dış misyonlar ile kabul eden ülke makamları arasında iletişim:
Bir mukim diplomatik misyonun bulunduğu ülkedeki muhatabı kural olarak ülkenindışişleri bakanlığıdır. Büyükelçiliklerin kabul eden ülke dışişleri bakanlıklarıylailetişimi genelde resmî yazışma şeklinde olur. Diplomatik yazışma adı verilen buyazışmalar çeşitli biçimlere ayrılır.En fazla resmiyet taşıyan ve en çok kullanılan diplomatik yazı “Nota”dır. Notalardış misyon ile dışişleri bakanlığı arasında karşılıklı olarak siyasi bir girişimdebulunmak, herhangi bir konuda resmî bilgi talep etmek, anlaşmaları resmîleştirenşekil şartını yerine getirmek gibi amaçlarla yazılır. Belirli bir biçimi olan Notalarivediliğine ve önemine göre elden özel ulakla ulaştırılabileceği gibi posta ile degönderilebilir.Nota dışındaki diplomatik yazışma biçimleri Aide-Mémoire (Muhtıra) ve imzalımektuptur. Fransızca Aide-Mémoire terimi İngilizler dâhil her ülke tarafından kullanılmaktadır. Aynı anlamdaki “Memorandum” kelimesi daha az kullanılır. Bu terimlerinifade ettiği belge, nota gibi belirli giriş ve bitiriş formüllerinin yer almadığı, sadecebir girişimin, talebin ve görüş bildiriminin konusunu açıklayan bir metindir.
Diplomatik Protokol
Diplomasi alanında, protokol kelimesinin genel olarak iki temel anlamı vardır. Birincisi,diplomatik etiket (sosyal davranış) usûl ve kurallarının toplamına verilenisimdir. Protokolün ikinci anlamı ise, diplomatik bir belgenin, bir anlaşmanın orijinaltaslağıdır.Protokolgerek uluslararası ilişkilerde gerek devlet içi ilişkilerde yerleşmiş davranış kurallarının tümünü ifade eder. Daha geniş anlamda, devlet törenlerinde uygulanan kuralları,diplomatik usul meselelerini, diplomatik lisan ve müzakere sürecinin biçimselyönlerini de kapsar. Bunun yanı sıra, resmî bir vesilede mevkileri dolayısıylaözel bir yer verilen kişilere de “resmî unvanı veya özel önemi olan kişiler” yerinekısaca “Protokol” adı verilmektedir.
Öncelik sırası:
Diplomaside öncelik sırası protokol kurallarının belki de en fazla önem verilenidir.Bugün diplomatik öncelik sırası hususunda gerek 1961 Viyana Konvansiyonugerek gelenek kuralları nedeniyle kesine yakın bir ortak anlayış ve uygulama yerleşmişbulunmaktadır. Misyon şefleri arasındaki öncelik sırası, sınıflarına ve görevyaptıkları devlet başkanına güven mektubunu sundukları tarih sırasına göre saptanır. Büyükelçiler her durumda varsa elçi, elçi-müsteşar ve geçici maslahatgüzârların önünde gelir. Bunun dışında aralarında herhangi bir farklılık yapılamaz.
Diplomatik davetler:
Diplomatik davetler resmiyet derecesine ve önem sırasına göre, devlet yemeği,oturmalı akşam yemeği ve öğle yemeği, büfe akşam yemeği, resepsiyon, kokteylşeklinde sıralanabilir. Bunlara “gardenparty” denilen açık hava kokteylleri ile sonyıllarda -zaman darlığı nedeniyle- giderek daha sık düzenlenen kahvaltıları ve hanımlar arası çayları eklemek gerekir.
Kordiplomatik:
Kordiplomatik (CorpsDiplomatique - DiplomaticCorps), bir devlet nezdinde akreditediplomatların tümünü oluşturan gruba verilen isimdir. Bu grubun hukuki bir niteliği, tüzel kişiliği bulunmamakla birlikte, diplomatların toplamından öteye başlı başına bir topluluk kimliğindedir. Bu topluluk diplomatları ortaklaşa ilgilendiren konulardabirlikte hareket etmelerini veya pratik nedenlerle bir grup olarak muamele görmelerinisağlayan fiili bir varlık olarak yüzyıllardır mevcudiyetini sürdürmektedir.
Çok Taraflı-Mültilateral Diplomasi
Çok taraflı diplomasi Birinci Dünya Savaşı ve demokratik fikirlerin etkisiyle 20.yüzyılın başlarından itibaren yerleşmeye başlamış ve özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ülkelerin sayısındaki büyük artışnedeniyle, esas itibariyle evrenselnitelikteki Birleşmiş Milletler sistemi çerçevesinde büyük bir gelişme göstermiştir.Kıtasal ve bölgesel işbirliği yapılaşmalarının giderek yayılması da çok taraflı diplomasiningünümüzdeki önemini kazanmasının başlıca nedenidir.
Çok taraflı diplomasinin doğuşu ve gelişmesi:
\20. yüzyılda gelişmiş olsa da çok taraflı diplomasinin doğuşu çok eski çağlara dayanır. Diplomasi Tarihi bölümünde değinildiği gibi Antik Hint prensleri arasındakiçok tarafı ittifaklar, İÖ. 4. yüzyılda eski Yunanşehir devletleri arasındaki anlaşmalar,Olimpiyatlar için varılmış olan mutabakat butarz diplomasinin ilk örnekleridir. 17. yüzyıldaAvrupa Devletler Sistemi içinde “Kongre”adı verilen barış konferansları da bir anlamdabu kategoriye girer. Ancak, çok taraflı konferansların bugünküne yakın şeklini almayabaşlaması için 1815 Viyana Kongresi’ni beklemekgerekir. Çok taraflı diplomasinin yaygınlaşmasındabirçok unsur rol oynamıştır. Bunlardan biri,özellikle 19. yüzyıl büyük güçler konferanslarının, tartışılan konuların ötesinde, bugüçlerin propagandasının yapılmasına da yaramış olmasıdır. Esasen, bu tarz bir‘büyük güçler’ görünürlülüğü Birleşmiş Milletlerin komuta merkezi Güvenlik Konseyindeen doruktaki uygulamasını bulmuştur.
Uluslararası kuruluşlar ve toplantılar:
Uluslararası kuruluşlar çoğunlukla üye ülkelerin ve yöneticilerinin ulusal çıkarlarının üstüne çıkan bir bölgesel veya ideolojik birlik kavramına vücut vermek için yaratılır. Bu kuruluşlar üye ülkelerin politikaları arasında belirli bir uyum sağlamakiddiasını taşır.Uluslararası kuruluşları, sürekli hâle gelmiş çok tarafı konferanslar olarak dagörmek mümkündür. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra savaşın galibi güçlerin,tasarladıkları dünya düzenini uluslararası topluma kabul ettirebilmek için,çok tarafı konferansların düzenlenmesi en etkili bir yöntem olarak gözüküyordu.Ayrıca, bu konferansların sürekli olarak toplanması, işi bitince dağıtılması, sonrayeniden düzenlenmesi gibi ağır ve pratik olmayan bir süreç yerine, bunların devamlışekilde çalışacak şekilde yaratılmalarının çok daha rasyonel olduğunda görüşbirliği oluşmuştur.
Üyeler ve katılanlar:
Uluslararası kuruluşları üyelikleri açısından, evrensel ve bölgesel şeklinde ikiyeayırmak mümkündür. Evrensel üyeli temel kuruluş Birleşmiş Milletler ve ihtisaskuruluşları ile bağlı program ve organların oluşturduğu Birleşmiş Milletler sistemidir.BM şartı’na göre iç ve dış egemenliğe sahip her ülke bu sisteme üye olabilir.Uluslararası bölgesel kuruluşlar ise amaçlarına, işlevlerine, hatta üyeleri arasındakiişbirliğinin derecesine göre sınıflandırılabilir. Bu kuruluşlardan en çok üyeliğe sahip olanlar, faaliyetleri geniş bir alanı kapsayan “çok amaçlı” kuruluşlardır.Ekonomik ve sosyal konularda genel işbirliği yanında belirli ölçüde siyasi dayanışma,kültürel yakınlaşma gibi çok çeşitli amaçlar taşıyabilen bu kuruluşlara örnekolarak İslam Konferansı Örgütü, Arap Ligigibi çok farklı konularla meşgulolabilen kuruluşlar gösterilebilir.
Türkiye’nin üyelikleri:
Ülkemiz BirleşmişMilletler’in kurucu üyesi olduğu gibi sisteme dahil UNESCO,UNICEF, UNEP, FAO gibi ihtisas Kuruluşlarının tamamına, bu arada, Dünya TicaretÖrgütüne üyedir. Sistem içinde Avrupa Ekonomik Komisyonu üyesi olan Türkiye,İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da kurulan bütün çok amaçlı bölgeselörgütlerde yer almaktadır. Bunların başında, Avrupa Konseyi, İktisadi İşbirliğive Gelişme Teşkilatı (OECD) ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı sayılabilir.Ülkemiz ayrıca, 1964’ten beri Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun ve değişen isimleriyle,Avrupa Toplulukları ve Avrupa Birliği’nin Ortak Üyesi, 1999’dan beri de AvrupaBirliği’ne tam üye adayıdır. AB devlet ve hükûmet başkanlarının 17 Aralık2004 tarihinde aldığı karar gereği Türkiye ile AB arasında katılım müzakereleri 3Ekim 2005 tarihinden itibaren başlamıştır.Türkiye’nin özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, ağırlığını dünya sahnesindegöstermek ve söz sahibi olabilmek amacıyla yürüttüğü, katılmaya ehil olduğutüm uluslararası ve bölgesel örgütlere üye olma politikası, doğal olarak ülkemiz dışişlerinde çok tarafı diplomasi faaliyetlerine giderek daha fazla ağırlık verilmesinigerektirmiştir.
Çok taraflı müzakereler ve karar alma biçimleri:
Çok tarafı kuruluşlar çerçevesinde ve uluslararası ad hoc konferanslarda cereyaneden müzakereler ikili müzakerelerden önemli farklar gösterir. İki ülke arasındakigörüşmeler, tarafların üzerinde anlaşacakları usullere göre yapılır. Buna karşı, mültilateralmüzakerelerde kurallar -kuruluşun şartında veya çalışma usullerinde- öncedensaptanmıştır. Daha da önemlisi, çok tarafı görüşmelerde varılacak anlaşma veuzlaşının tarafların tutumlarının asgari ortak paydası olması en büyük olasılıktır.İkili ve çok tarafı müzakereler arasındaki en önemli fark, sonuca varıldığı aşamadakikarar alma usullerinde kendini göstermektedir. İkili görüşmelerde kararınnasıl alınacağı sorun değildir. Sadece iki taraf olduğuna göre, karşılıklı görüş birliği olmadan anlaşma olanaksızdır.
Zirve Diplomasisi
Günümüzde çok tarafı diplomasi çok yaygın şekilde zirvede, diğer bir deyişledevlet ve hükûmet başkanları düzeyinde cereyan etmektedir. Ayrıca “zirve”de yürütülenikili diplomasi uygulaması da alışılmış bir uygulama hâline gelmiştir.Zirve diplomasisinin geçmişi Orta Çağ’a kadar dayanır. O zamanlar ülkeler,mutlak hükümdarlarının özel mülkleri gibiydi. Ayrıca, ülkeler arası ilişkiler çoğunluklakomşular arasında cereyan ettiğinden, hükümdarların kişisel görüşmeleri çokdaha kolaylıkla düzenlenebiliyordu. Ancak, daha sonraları modern ulus devletleringelişmesi ve mukim büyükelçilik uygulamasının yaygınlaşmasıyla bu tür “zirve”buluşmaları seyrekleşti. Günümüzde, zirve toplantıları, televizyon ve medyanın gücü sayesinde, politikacıların vazgeçemeyeceği bir uluslararası ilişki yöntemi olarak yerini almıştır. İleride bu yöntemin modası geçeceğe benzememektedir.
Dışişleri Bakanlıkları
Diplomatik servisler veya diplomasi hizmetleri denildiğinde bugün bir ülkenindiplomatik temsilcilikleri ile bu temsilcilikleri yöneten dışişleri bakanlıkları bir aradaanlaşılır. Bununla beraber, bunun her zaman böyle olmadığı ve dışişleri bakanlıklarının sahneye diplomatik misyonlardan çok sonra çıktığı genellikle unutulur.Dış ilişkilerin devletin ve bu alanda özel olarak görevlendirilmiş bir kurumununelinde toplanması uzun bir tarihî süreç sonucunda gerçekleşmiştir. İlk dışişleri bakanlığı ise diplomasi tarihi bölümünde değinildiği gibi, mukim büyükelçiliklerinortaya çıkmasından üç yüzyıl sonra Fransa’da Kardinal Richelieu tarafından 1626yılında kurulmuştur.Bununla beraber, 18. yüzyıl sonuna kadar, yetkisi belirsiz çeşitli özel aktörlerdevletin yerine geçmeye ve hatta devletle rekabet etmeye devam ediyordu. Dinîkurum temsilcileri, ticari şirketler, korsanlar dünya sahnesinde bağımsız biçimdefaaliyet gösterirken, söz konusu yüzyılda giderek güçlenen ulus devlet, adalet, polis,maliye gibi alanlar yanında dış ilişkilerde de monopolü eline geçirdi. Bunun birsonucu da bu ilişkilerin yönetimi, (İngiltere’de Dışişleri Ofisi, ABD’de devlet departmanı vs. gibi adlandırmalar yanında) genellikle dışişleri bakanlığı adı verilenbir bakanlık çerçevesinde gittikçe uzmanlaştı ve profesyonelleşti.19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başları dışişleri bakanlıklarının dış politikayı oluşturmakve profesyonel ajanlar vasıtasıyla yönetmek açısından tam yetkiye sahip olduğu altın çağıdır denilebilir. Ancak, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren,uzmanlık alanlarının son derece çeşitlenmesi, ademimerkeziyet eğilimlerinin artması,zirve diplomasisinin ve devlet ve hükûmet başkanları arasındaki doğrudantemasların yoğunlaşması ve özel şirketlerin uluslararası nitelik kazanması gibi nedenlerlebu monopol birçok cephede yıpranmaya başlamıştır. İletişim araçlarınıngelişmesi bu gelişmeye önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. Bugün dışişleri bakanlıkları ve diplomatların rolü, alanı giderek daralan “salt siyasi” konular dışında,dış ilişkilerde söz konusu çok çeşitli devlet kurum ve faaliyetlerinin merkezi koordinatörürolünü üstlenmeye dönüşmüşe benzemektedir. Günümüzde dışişleri bakanlıkları ülkelerin dış politikalarınınyürütülmesinde birinci derecede rol oynayan ve çoğunlukla devletlerin kurumsaldüzeninde özel bir yere sahip kurumlardır. Bu kurumların esas işlevlerinin başındayine de dış temsilciliklerin yönetilmesi ve personelinin, yani diplomatların sağlanması gelir. Dışişleri bakanlıklarının diğer işlevleri sırasıyla, dış politika danışmanlığı ve uygulaması, dış politika koordinasyonu, ülkeye akredite yabancı diplomatlarlailişkilerin yürütülmesidir. Buna ek olarak dışişleri bakanlıkları, yurtdışı tanıtma alanında da önemli rol sahibidir.