DIŞ TİCARETE GİRİŞ - Ünite 5: Dış Ticarette Korumacılık ve Serbestleşme Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Dış Ticarette Korumacılık ve Serbestleşme

Dış Ticarette Korumacılık ve Serbestleşme Üzerine Açıklamalar

Korumacılık ve serbest dış ticaret uygulamalarına ilişkin açıklamalar kapsamında; dış ticarette korumacılık ve serbestleşmenin tanımları, türleri, tarihsel gelişimleri, avantaj ve dezavantajları, dış ticaretin politik ekonomisi ve yeni korumacılık uygulamaları gibi konular hakkında aydınlatıcı bilgiler verilmektedir.

Dış Ticarette Korumacılık

Bir ülkede hükümetin ekonomik, politik, sosyal vb. amaçlarını gerçekleştirmek amacıyla mal ve hizmetlerin dış ticaretini/ülkeler arasında dolaşımını kısıtlamaya ve/veya engellemeye yönelik müdahalelerde bulunmasına korumacılık denilmektedir.

Dış ticarette korumacılık faaliyetleri, kamu eliyle dolaylı ve dolaysız olarak gerçekleştirilmektedir. Dolaysız anlamda korumacılık yurtdışından ithal edilecek mal ve hizmetlerden vergi alınması, miktar kısıtlamalarının uygulanması ve kambiyo denetimi gibi yollarla gerçekleştirilmektedir. İhracatı artırmaya yönelik önlemler de bu grupta yer almaktadır. Dolaylı koruma ise örneğin yurtiçindeki enflasyonu azaltmak için daraltıcı para politikası uygulamak gibi başka amaçlarla alınan önlemlerin dış ticaret üzerinde etkili olmasıdır.

Dış Ticarette Korumacılığın Tarihi Arka Planı

Korumacılığa ilişkin faaliyetlerin temeli insanlık tarihi kadar eski olmakla birlikte, dış ticarete yönelik kamu müdahaleleri ülkelerin ekonomik koşullarına, siyasi güç dengelerine, toplumsal yapıya göre değişiklik göstermiştir. Dış ticarete ilişkin tarihî kayıtlar, MÖ 2000’li yıllardan günümüze kadar geçen sürede serbest dış ticaret ve korumacılık uygulamalarının düzenli bir sıra takip etmese de sürekli var olduğunu göstermektedir.

Tarihsel temelleri sömürgeciliğe ve ticari müdahalelere dayalı Merkantilistlerin korumacılık faaliyetlerinin başarısızlığa uğraması, 18. yüzyılda ve 19. yüzyılın başlarında serbest dış ticaret uygulamalarının baskın hâle gelmesini sağlamıştır. Ancak 1900’lü yılların başlarında serbest dış ticaretin ortaya çıkardığı rekabet artışından rahatsız olan baskın yurtiçi üretici grupları, dış ticareti kısıtlamaya yönelik uygulamaların yapılmasını sağlamışlardır. Yerli firmaların kurulması ve onların korunarak ithal ikameci üretim sisteminin benimsenmesi yönündeki talepler, ülkelerin korumacılığa yönelmelerine ve müdahaleci dış ticaret politikaları uygulamalarına yol açmıştır.

I. Dünya Savaşı sonrasında Batılı ülkelerde tarifelerin indirilmesi yönünde çalışmalar yapılmış ise de 1929 yılında Ekonomik Dünya Buharını ortaya çıkmıştır. Buhran döneminde üretim ve tüketim düşmüş, dış ticaret hacmi daralmış, korumacılık oranları daha da artırılmıştır. Söz konusu sorunlarla baş edilmeye çalışılırken II. Dünya Savaşı’nın ortaya çıkması, dünya ülkelerinde savaş ekonomisini hakim yapı hâline getirmiştir (Fischer, 1987: 2- 23). II. Dünya Savaşı sonrası dönemde ortaya çıkan iki kutuplu yeni dünya düzeni, SSCB ile Batılı ülkeler arasında soğuk savaş döneminin başlamasına neden olmuştur. Yeni oluşan dünya düzeni içinde Batılı ülkelerin savaş sonrası ekonomik yapıyı düzenlemek amacıyla gerçekleştirdikleri dış ticareti serbestleştirme çabaları sonuç vermiş ve ülkeler çok taraflı olarak dış ticaret engellerini azaltmaya başlamışlardır.

Dış Ticaretin Politik Ekonomisi

Korumacılık dış ticarete doğrudan müdahaleyi ve gerekli durumlarda cezalandırmayı, serbestleşme ise kısıtlamaların kaldırılmasını, ancak piyasaların yakın denetim ve gözetim altında tutulmasını gerektirmektedir.

Tarihsel arka plan incelendiğinde, politik ekonomi kavramının 1600’lü yıllarda ortaya çıktığı ve 1750’li yıllarda yoğun bir şekilde kullanıldığı görülmektedir. O dönemde politik ekonomi; kamu otoritesinin üretim, tüketim, dağıtım, emek-sermaye ilişkileri, gelir paylaşımı gibi ekonomik konulara ilişkin politik belirlemeleri ve toplum, kamu ve yargı arasındaki ilişkiler bağlamında ele alınmıştır.

Ekonomik/ticari yapıda politik belirlemelerin dışlanması, yani halkın ve devletin ekonominin dışına itilmesi politik ekonomiyi, baskın grupların amaçlarını gerçekleştirmek için kullandıkları bir araç haline dönüştürmüştür.

Ekonomik ve politik belirlemeler arasında karşılıklı bir ilişki bulunmaktadır. Hangisinin neden hangisinin sonuç olduğu ise koşullara göre değişiklik göstermektedir.

Politik ekonomiye yön veren temel faktörler arasında;

  • Bilgi ekonomisine geçiş ve değişen yönetim şekilleri,
  • Çok uluslu şirketler,
  • Teknolojinin kontrolü ve fikrî mülkiyet hakları,
  • Ekonomik, siyasi ve askerî güç,
  • Ekonomik krizler,
  • Dış ticarete (özellikle ithalata) bağımlılık düzeyi,
  • GSYİH’nin büyüklüğü ve dış borçların düzeyi,
  • Küresel güvenlik (iç ve dış saldırılardan korunma) faaliyetleri,
  • Ulusal geçerliliği olan uluslararası ekonomi politikaları vb. yer almaya başlamıştır.

Yeni Korumacılığın Doğuşu

Serbest dış ticarete dayalı liberal ekonomik sistemin devam etmesi için ülkeler arasında yapılan çok taraflı görüşmelerde, tüm ticari engellerin gümrük tarifesine/vergisine dönüştürülmesi ve bu tarifelerinde düşürülmesi planlanmıştır. Tarife indirimleri yavaş yavaş gerçekleştirilirken tarife dışı engeller yaygınlaşmış ve 1973 yılından sonra (kamu müdahalesini savunan Keynesyen politikalara dayalı) yeni korumacılık akımları başlamıştır.

Siyasi otoritelerin yeni korumacılık uygulamaları kapsamında, yurtiçinde korumacılığı yurtdışında serbestleşmeyi savunmalarına literatürde “içeride Keynesdışarıda Smith” yaklaşımı adı verilmektedir.

Korumalığın Avantaj ve Dezavantajları

Ticari korumacılığın temel avantajları arasında;

  • Millî güvenlikle ilgili stratejik önemdeki endüstrilerde kendi kendine yeterli olmak, iç ve dış askeri tehditlere karşı koymak,
  • Yeni kurulan firmaların büyük firmalarla rekabet edebilmesine olanak sağlamak,
  • Bazı ülkelerdeki firmaların dış piyasalarda iç piyasadan daha ucuz fiyatla mal satması (damping) şeklindeki haksız rekabet uygulamalarını ortadan kaldırmak,
  • Ülkeler arasında üretim ve maliyet koşullarının eşitlemesini sağlamak,
  • İleri teknoloji içerikli mal ve hizmet üreten firmaların korunmasıyla, ülkelerin gelecekteki hızlı büyümelerine katkıda bulunmak,
  • Yurtiçinde üretim yapan firmaların sayısını artırarak işsizliğin azalmasına yardımcı olmak,
  • İthalatın kısılması ve ülkeden döviz çıkışının kontrol altına alınması yoluyla dış ödemeler bilançosu açıklarının giderilmesini sağlamak,
  • Yerli ve millî mal ve hizmet üretimini teşvik etmek,
  • Ekonomik açıdan kendi kendine yeterli olmayı sağlamak,
  • Dış ticaret hadlerini ülke lehine çevirerek ticari kazançları artırmak,
  • İşgücü sömürüsüne ve çocuk işçi çalıştırmaya dayalı haksız rekabeti önlemek,
  • Çevre kirliliğine ve iklim değişikliğine neden olan mal ve hizmetlerin sayısını azaltmak vb. bulunmaktadır.

Ticari korumacılığın temel dezavantajları;

  • Dış ticaretin cezalandırıcı bir dış politika aracı olarak kullanabilmesi,
  • Tüketicilerin kalitesiz malları yüksek fiyattan tüketmek zorunda kalmaları,
  • Ülke kaynaklarının etkin olmayan alanlarda kullanılması (kaynak israfı),
  • Koruma taleplerini ve rant kollama (haksız kazanç elde etme) faaliyetlerini artırması,
  • Üretim teknolojisini geriletmesi, monopol karlarını artırması ve rekabet gücünü zayıflatması,
  • Korunmaya alışan genç/bebek endüstrilerin hiç büyümemesi,
  • Serbest dış ticaretin millî güvenliği tehdit etmemesi,
  • Korumacılık yoluyla üretim maliyetleri eşitlenince, dış ticaret yapmaya gerek kalmaması,
  • İthalatın kesilmesinin, yabancı girdiye bağlı yurtiçi üretimi azaltması, işsizliği artırması,
  • Ticaret ve gümrük savaşlarını artırması,
  • Vatandaşların vergi yükünü artırması

vb. şeklinde sıralanabilir.

Dış Ticarette Serbestleşme (Ticari Serbestleşme)

Bir ülkede hükûmetin ekonomik, politik, sosyal vb. amaçlarını gerçekleştirmek amacıyla mal ve hizmetlerin dış ticaretini/ülkeler arasında serbest dolaşımını engelleyen her türlü koruma aracını kaldırmasına ticari serbestleşme adı verilmektedir. Dış ticaretin yönünü ve büyüklüğünü etkilemeye yönelik serbest dış ticaret politikalarının temel amaçları arasında; dünya piyasalarından pay almak, dış ticaret hacmini ve karlarını artırmak, rekabet gücünü artırmak, iç piyasa bağımlılığını azaltmak, ölçek ekonomilerinden yararlanmak vb. yer almaktadır. Bu amaçlar doğrultusunda ülkeler arası karşılıklı dayanışma ve uzmanlaşma temelinde mal ve hizmet piyasalarındaki engeller kaldırılmaya çalışılmaktadır.

Ticari Serbestleşmenin Ölçümü: Ülkelerin ticari serbestleşme düzeylerinin belirlenebilmesi için ticari dışa açıklık ölçümleri/hesaplamaları yapılmaktadır. Ancak dışa açıklığı ölçmeye yönelik standart bir ölçüm yöntemi bulunmamaktadır.

Ama yine de dışa açıklığı ölçmeye yönelik birçok yöntem geliştirilmiştir. Literatürde yer alan belli başlı ölçüm yöntemleri kitabınızın 114. Sayfasında tablo 5.2’de verilmiştir.

Dış Ticarette Serbestleşmenin Ortaya Çıkışı

Konu serbestleşme açısından ele alındığında, Mezopotamya, Antik Yunanistan, Hindistan ve Çin gibi Uzak Doğu ülkelerinde (bugünkü anlamda olmasa da) kara ve deniz yoluyla dış ticaret yapıldığını gösteren kanıtlar bulunmaktadır. Antik Çağ’dan Merkantilist döneme kadar, ara ara kesilse de ülkeler arasında serbest ticaret yapılmıştır.

Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Evrensel Yaklaşım

1944 yılında ABD öncülüğünde yapılan Bretton Woods konferansında alınan kararlar doğrultusunda, serbest dış ticaret sisteminin temelleri atılmıştır. Bu sistem içinde yer alan ülkeler, karşılıklı olarak tarife indirimleri yapmak amacıyla aralarında ikili ve/veya çoklu görüşmeler yapmışlardır. Görüşmeler olumlu sonuç vermiş ve 1947 yılında Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) kabul edilmiştir. GATT’ta mal ticareti ile ilgili çok taraflı kurallar belirlenmiş ve üye ülkelerin adil ve tam rekabet koşulları altında dış ticaret yapabilecekleri serbest ve açık bir ticaret sistemi oluşturulmaya çalışılmıştır.

Dünya Ticaret Örgütünün Amaçları: Yukarıda açıklanan kurallar doğrultusunda DTÖ, serbest dış ticaretin teşvik edilmesini ve genişlemesini hedeflemektedir. DTÖ’nün çok taraflı ticaret sisteminin temel amacı, ticari aktörlerin yabancı piyasalara serbest, güvenli ve öngörülebilir bir şekilde erişimlerini sağlamaktır.

Korumacı ve Serbest Dış Ticaret Teorileri

Ekonomik ve mali sonuçları olan dış ticaretin nedenleri, hangi mal ve hizmetlerin dış ticarete konu olacağı, dış ticarette hangi fiyatların geçerli olacağı ve dış ticaretin
ekonomik sistem üzerindeki etkileri gibi konulara açıklık getirmek amacıyla geliştirilmiş korumacı ve liberal dış ticaret teorileri bulunmaktadır.

Korumacılığa Dayalı Dış Ticaret Teorileri

Dış ticarette korumacılığın gerekli olduğunu öne süren teorik yaklaşımlarda, dış ticaretin temel nedenin ekonomik refah artışı ve millî güvenlik olduğu ileri sürülmektedir. Buna göre ihracatı artırmaya yönelik ticari müdahaleler sonucunda hem yerli üretim hem de dış ticaret kazançları artmış olacaktır. Ekonomik güç, başka ülkelerin askerî gücünü zayıflatarak savaşları ortadan kaldıracaktır.

Temel korumacı teorileri; milliyetçi ticaret teorisi, genç endüstriler tezi, stratejik dış ticaret teorisi ve gümrük birliği teorisi şeklinde sıralamak mümkündür.

Serbest (Liberal) Dış Ticaret Teorileri

Dış ticarette serbestleşmenin ve liberal ekonomik sistemin gelişmesinin dünya refahına katkı sağlayacağını düşünen iktisatçılar, dış ticaretin nedenlerini açıklayan teorik yaklaşımlar geliştirmişlerdir. Günün koşullarına ve ticaret şekillerine göre yapılan açıklamalar, zaman içinde değişiklik göstermiştir. Bu bağlamda serbest dış ticareti açıklayan teoriler, klasik ve modern dış ticaret teorileri olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

Klasik Dış Ticaret Teorileri: Klasik teoriler; Mutlak Üstünlük Teorisi, Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi ve Faktör Donatımı Teorisi (ve bu teoriden türetilen teorik yaklaşımlar)dir.

Modern Dış Ticaret Teorileri: Leontief’in araştırma sonuçları, emeğin bol olduğu bir ülkede sermaye yoğun mal üretilebilmesini ve aynı faktör donatımına sahip ülkeler arasında da dış ticaret yapabilmesini karşılaştırmalı üstünlüklerin açıklayamayacağını ortaya koymuştur. Bu durum karşısında iktisatçılar dış ticareti açıklamaya yönelik modern olarak adlandırılan yeni teoremler geliştirmişlerdir. Bunlar; Nitelikli İşgücü Teoremi, Teknoloji Açığı Teoremi, Ürün Dönemleri Hipotezi, Tercihlerde Benzerlik Hipotezi, Ölçek Ekonomileri Teoremi ve Monopolcü (Eksik) Rekabet Teorisi’dir.

Korumacılık ve Yeni Korumacılıkta Kullanılan Politika Araçları

Korumacılıkta ve yeni korumacılıkta kullanılan politika araçları klasik ve yeni koruma araçları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Klasik Koruma Araçları: Klasik koruma araçları, gümrük vergileri, eş-etkili vergiler, miktar kısıtlamaları (kotalar), ithalat yasakları ve dış ticaretin devletleştirilmesidir.

Yeni Korumacılığın Politika Araçları: DTÖ’ye üye olan ülkelerde klasik koruma araçlarına izin verilmemesi, korumacı serbest ticareti benimseyen firma/ülkelerin yeni koruma araçları geliştirmelerine yol açmıştır. Fiyat mekanizmasına dayanmayan, şeffaflıktan uzak ve her an değişebilen bu koruma araçları dış ticarette yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Yardımlar (sübvansiyonlar), arife dışı engeller, gönüllü ihracat kısıtlamaları, ithalatın gönüllü olarak artırılması, anti-damping vergisi uygulama ve anti-sübvansiyon vergisi uygulamasıdır.