DIŞ TİCARETTE RİSK YÖNETİMİ VE SİGORTACILIK - Ünite 2: Risk Yönetimi ve Dış Ticaret İşlemlerinde Risk Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Risk Yönetimi ve Dış Ticaret İşlemlerinde Risk

Ünite 2: Risk Yönetimi ve Dış Ticaret İşlemlerinde Risk

Giriş

Risk kavramı bireylerden başlayarak, işletmeleri, sektörleri, ülkeleri etkileyebilecek düzeyde sonuçları olan olumsuz bir kavramdır. Olumsuz algı, ülke şartları, deneyimler ve eğitim şeklinden de kaynaklanan bir durum olarak ortaya çıkmaktadır.

Risk yönetimi, kavramın ortaya atıldığı ilk zamanlara göre ortaya çıkan yeni risk türleri ve mevcut risklerin etkilerinin daha zararlı ve kimi zaman dünya genelinde bir krize yol açabilecek boyutlara ulaşmasının etkisiyle daha karmaşık bir hâl almıştır.

Dış ticaret işlemleri de doğasına uygun bir şekilde riskler barındırmakta ve bu risklerin ortaya çıkması durumunda küresel krizlerin oluşmasına yol açmaktadır. Etkilerinin yerel anlamda yapılan ticarete göre çok daha büyük boyutlara ulaşması, uzun süreler boyunca ekonomik koşulları olumsuz etkileyebilmesi gibi nedenler ile dış ticarette risk yönetimi büyük önem arz etmektedir.

Risk Yönetiminin Tanımı ve Önemi

Risk yönetimi, risk türlerinin belirlenerek ilgili risklere ilişkin stratejilerin belirlenmesi ve muhtemel risklerin gerçekleşmesi durumunda ortaya çıkacak durumları sürecin en başından itibaren engelleyebilmek veya zararlı etkilerin en az seviyede tutulmasını sağlamak amacıyla yürütülen çalışmalardır. Riski iyi yönetebilmek için riski iyi tahmin etmek gerekmektedir. Risklerin etkilerinin azaltılması veya ortadan kaldırılmasına yönelik önlemlerin alınması için;

  • Risk unsurları etki ve olasılığa göre tanımlanır,

  • Uygun kontrol mekanizmaları yerleştirilir,

  • İlgili unsurların yapılan kontrollere göre ölçülerek raporlanması ve karar alıcılar tarafından raporlar doğrultusunda risk ile mücadele yöntemlerinin belirlenmesi aşamasına geçilir.

  • Risk yönetimi sürecine odaklanıldığında elde edilecek faydalar;

  • İşletme faaliyetlerin kesintisiz devam ettirilmesi,

  • Beklenmedik durumların en aza indirgenmesi,

  • Ortaya çıkan zararların maliyetlerinin asgari seviyede tutulması,

  • Nakit ve gelir akışının düzenli hâle gelmesi ve sürekliliğinin sağlanması,

  • Büyümenin sürdürülebilir hâle gelmesi,

  • Yasal düzenlemelere uyumun sağlanması,

  • İşletme paydaşlarının zararlarının en aza indirgenmesi

Özel sektör ve kamu sektörünün risk algılarının gelişmesi ile birlikte, her alanı düzenleyebilecek yeteneğe dönüştürülerek kurumsal risk yönetimi olarak adlandırılmaya ve daha geniş kapsamlı olarak ele alınmaya başlamıştır. Buna göre geleneksel risk yönetimi ile kurumsal risk yönetimi arasındaki farklılıklar şöyle ifade edilebilir;

Geleneksel risk yönetiminde: Riskler ayrı ayrı birbirlerinden bağımsız ve diğer faktörlerle bütünleştirilmeden değerlendirilir, Risk tanımlama ve değerlendirmesi söz konusudur, Risklerde önem sıralaması yapılmaz, Risk azaltma uygulaması söz konusudur, Risk limitleri vardır, Risk sahiplenicileri yoktur, Rastgele risk ölçümü yapılır, Yapılanmamış ve tutarsız risk yönetim fonksiyonları vardır, “Risk benim sorumluluğum değil” algısı hâkimdir.

Kurumsal Risk Yönetiminde ise: Riskler kurum stratejileri kapsamında değerlendirilir, Risk portföy gelişimi söz konusudur, Riskler önem derecesine göre sıralanır ve buna göre değerlendirilir, Risk optimizasyon uygulaması söz konusudur, Risk stratejileri vardır, Risk sorumluları belirlenir, Risklerin izlenme ve ölçümünde öncelik sıralaması yapılır, Risk yönetimi kurum genelinde organize edilir ve yürütülür. “Risk herkesin sorumluluğudur” algısı hâkimdir.

Kurumsal risk yönetim süreci, tüm riskleri azaltmak yerine, risk alma iştahı ile orantılı olarak değer sağlayacağı riskleri üstlenmekte ve bu yaklaşımıyla geleneksel yönetime göre risk yönetim kavramına farklı bir boyut kazandırmaktadır. Risk alma İştahı: Yatırımcıların ve yöneticilerin belirli bir kazanç karşılığında üstlenmeyi göze aldıkları risk miktarıdır.

Kurumsal risk yönetimi, organizasyon hedeflerinin ortaya konulması, risklere ilişkin süreçlerin yürütülmesi ve kontrolleri kapsayan etkili bir süreçtir. Kurumsal risk yönetiminin temel faydaları;

  • Belirlenen amaçlara ulaşma ihtimalini artırır,

  • Risklerin anlaşılması, doğru tanımlanması ve etkin önlemler alarak yönetme yeteneğinin geliştirilmesi noktasında yöneticilere katkı sağlar,

  • Farklı birimlerce hazırlanmış risk raporlarının birleştirilmesini sağlar,

  • Daha önemli riskleri ve etki alanlarının anlaşılma düzeyini geliştirir,

  • Kurum içi çapraz risklerin belirlenmesi ve paylaşılmasını sağlar,

  • Ortak ve kesişen riskleri tanımlar ve birimler arası iletişimin gelişimine katkı sağlar,

  • Önemli konular üzerine odaklanılarak kaliteli bir yönetim sergilenmesini sağlar,

  • Krizlerle karşılaşma ihtimalini azaltır,

  • Faaliyetlere odaklanılmasını sağlar,

  • Başarı için gerekli değişiklikleri yapmaya yönelik inisiyatif alma sorumluluğunu artırır,

  • Başarı gerekli riskleri kabul etme yeteneğini artırır,

  • Risk almaya yönelik karar vermede akılcı bir yöntem izlenmesini sağlar,

  • Kurumsal verimliliği en uygun hâle getirir, korur ve kurumsal imajı güçlendirir,

  • Hesap verebilirliği ve uyumlaştırılmış iç kontrol sistemini güçlendirir.

Risklerin tanımlanması ve değerlendirilmesi için çalıştay, görüşme, senaryo planlaması, anket, beyin fırtınası, geçmiş hataların analizi, sektör karşılaştırmaları, tarihsel veri temelli tanımlamalar, performans gözden geçirmeleri, paydaşlardan elde edilen veriler kullanılmaktadır.

Riskin tanımlanması aşamasından sonra riskin uygun bir şekilde değerlendirilmesi gereklidir. Bu amaçla, riskler önceliklerine göre sıralanmalıdır. Bu sıralama;

Çok Önemli Riskler: İşletmenin devamlılığını güçleştirebilecek ve sonlandırabilecek derecede önemli riskler.

Önemli Riskler: Devamlılığı etkilememekle beraber, borç düzeyini ciddi oranda artırabilecek riskler.

Önemsiz Riskler: Mülkiyeti veya nakit girişlerini etkileyen finansal riskler şeklindedir.

Kurumsal Risk Yönetiminde Risklerin Ölçülmesi ve Analizi

Risk analizi, yönetimin tanımladığı risklerin ortaya çıkma sıklığı ve olası sonuçların belirlenmesine yönelik sistematik yaklaşımdır. Risk ölçümü sürecinde öncelikle risk kaynaklarının ne olduğu ve risk türlerinin belirlenmesi gelmektedir. Buna göre, sektöre ilişkin sistematik riskler ve sistematik olmayan riskler sınıflandırılarak, kaynakların ne olduğu ve bu risklerin ne ölçüde yönetilebileceği ve risk iştahına göre risklerin üstlenilip üstlenilmeyeceğine ilişkin karar verilmesi gereklidir. Analiz yöntemleri, kalitatif, yarı kalitatif, kantitatif veya karma analiz olarak sıralanmaktadır. Risk yönetimine ilişkin analiz sonuçlarının kontrol faaliyetlerinin yürütülmesi gerekmektedir. Kontroller başlıca üç amaca hizmet ederler. Bunlar; kabul edilebilir risklerin etkisinin azaltılması, kabul edilen riskler dışında kalan risklerin ortaya çıkma ihtimalini azaltmak ve riskin etkisi ve ihtimalini azaltmaktır. Bu amaçlara ulaşmak için yürütülen kontrol türleri;

  • Önleyici kontoller

  • Düzeltici kontroler

  • Yönlendirici kontrol

  • Denetleyici kontrol

  • Kaçınma

  • Azaltma

  • Paylaşma

  • Kabullenme

Riskten korunmak için birbirinden farklı teknikler kullanılmaktadır. Bu yöntemleri firma içi teknikler ve firma dışı teknikler olarak sınıflandırmak mümkündür. İletişim her alanda olduğu gibi risk yönetimi alanında da önemli faydalar sağlayacaktır. Faaliyetler ile ilgili tüm paydaşların risk yönetim sürecine olan ilgileri ve bu konuda sağlanan karşılıklı iletişim kanallarının varlığı, riske ilişkin farklı bakış açılarının değerlendirilmesini sağlayacaktır.

Risk Yönetiminde Başarıyı Etkileyen Unsurlar

İşletmeleri etkileyen durumlar, sistematik ve sistematik olmayan risk olmak üzere iki başlıkta ele alınır ve bu riskler ülke, sektör, işletme için farklı düzeyde kendini gösterebilir. Bu nedenle her işletmenin risk algısı, ekonomik gücünden, rekabet gücünden, yöneticilerin kişilik özelliklerinden etkilenmektedir. Aşağıdaki unsurlar Risk yönetiminde başarılı olmada önem arz etmektedir. Bunlar; İşletme paydaşlarının deneyimleri, Paydaşların, tanımlanmış risk faktörlerini algılama düzeyi, Risk unsurlarının anlaşılırlığı, Organizasyonel kültür, Yetki ve sorumlulukların açıkça belirlenmiş olması, Akılcı risk iştahı politikalarının varlığı, Üst yönetimin riskleri üstlenmesi, Risk kontrol mekanizmalarının etkinliği, Risk kontrol sürecinin takip edilmesi.

Dış Ticarette Risk

Kriz, örgütsel amaçları ve yaşam sürecini tehdit eden, ortaya çıktığında konulacak önlemlerin önceden belirlendiği acil müdahale gerektiren olumsuz durumdur. Söz konusu olan ticaret olduğundan genellikle dış ticaret işlemlerinde finansal riskler bulunmaktadır. Bu finansal riskler aşağıda sıralanmıştır.

  • Piyasa riski

  • Kur riski

  • Faiz oranı riski

  • Tahsil edememe riski

Dış ticaret işlemleri, sıralanan finansal risklerin yanı sıra, dış ticarete konu olan malların çeşitli nedenlerle istenilen nitelikleri taşımamasından dolayı azalabilir veya durma noktasına gelebilir. Taşıma sürecinden kaynaklanan kaza, sabotaj, hırsızlık gibi sosyal riskler, doğal afetler ve hava şartları gibi fiziki riskler, enflasyon, ekonomik konjonktürden kaynaklanan sorunlar, piyasa ve rekabet şartlarından kaynaklanan ekonomik riskler, insan, ekipman ve yöntem gibi süreç riskleri, fiyatlandırma, yaşam çevrim ve kalite maliyetleri gibi maliyet riskleri, işlevsellik, güvenilirlik, kullanılabilirlik, etkinlik ve sürdürülebilirlik gibi ürün riskleri ve işletme riski, küresel risk, hukuki ve politik risk, ülke ve sektör riski gibi idari kararlara ilişkin riskler dış ticarete konu olan malların değerinin düşmesine, istenilen nitelikte olmamasına veya teslimat sürecinde gecikmeye yol açabilen risk grupları olarak sıralanabilir.

Dış Ticarette Riskten Korunma Teknikleri

Dış ticaret işlemlerinde malların beklenen niteliklere sahip olmaması, zamanında teslim edilmemesi, talep edilen miktarda olmaması, ödeme ve tahsilat gibi konular riskin kaynağıdır. Mal kalitesi, miktarı, teslimat ile ilgili konularda ortaya çıkabilecek riskler, anlaşmalar ile bertaraf edilebilir. Farklı ticaret türlerindeki ortaya çıkabilecek her bir risk için riske özel önlemler alınması gerekmektedir.

Mal mukabili ödeme yöntemlerinde, ihracat yapan taraf için mal bedelinin ödenmeme riski söz konusu olacaktır. Bu durumda alacağın devrine imkân sağlayan, faktoring, forfaiting, gibi finansman yöntemleri, ödemeyi garanti eden tarafların devrede olduğu anlaşmaların yapılması veya ödemeyi garanti edecek belgelerin alınması ile risk engellenebilecektir. Kabul kredili ödemeler, akreditif işlemleri, teminat mektupları bu noktada çözüm önerileri olabilecektir.

Belge karşılığı yapılan işlemlerde ise ihracatçı mal bedelini ödemeden malın çekilememesi nedeniyle güvencede olmakla birlikte, ithalatçının çeşitli nedenlerle işlemden vazgeçmesi durumunda taşıma işlemleri, sigortalama gibi çeşitli maliyet kalemlerine katlanmak zorunda kalacaktır.

Akreditifli işlemlerde de riskler söz konusudur. Amir veya muhabir bankanın yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçması veya yerine getiremeyecek durumda olması, avans ödemesi yapılıyor ise, ihraç eden işletmenin mal teslimini geciktirmesi, eksik teslimat yapması, düşük kaliteli ürün teslim etmesi veya hiç teslimat yapmaması, sözleşme tarihinden sonra kur değişimlerinin tarafları etkilemesi gibi durumlarla karşılaşılabilir.