DOĞAL KAYNAKLAR VE ÇEVRE EKONOMİSİ - Ünite 5: Çevre Sorunlarına Çözüm Alternatifleri: Yasal ve Piyasa Temelli Çözümler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Çevre Sorunlarına Çözüm Alternatifleri: Yasal ve Piyasa Temelli Çözümler

Çevre Sorunlarına Yasal Düzenlemeler Yoluyla Çözüm Alternatifleri

Piyasa sistemi piyasa başarısızlıkları nedeniyle optimal çevre kalitesini sağlamakta başarılı olamamaktadır.

Yasal düzenlemeler çevrenin korunması ve kirlenmesinin önlenmesi amacıyla getirilen kısıtlayıcı uygulamaları kapsamaktadır.

Çevrenin korunması amacıyla ekonomik faaliyetlerin sınırlarını yasal düzenlemelerle çizen devlet, para cezası, hapsetme ve diğer cezalandırma araçlarını kullanarak potansiyel kirleticileri yasal düzenlemelere uymaya zorlamaktadır.

Çevresel kaynakların optimal dağılımını sağlamak üzere üç yasal temelli yaklaşımın geliştirilmiş olduğunu görüyoruz. Bu yaklaşımlar şunlardır:

  • Sorumluluk hukuku yaklaşımı
  • Mülkiyet hakları yaklaşımı veya Cosian yaklaşımı
  • Emisyon standartları yaklaşımı

Çevresel Sorumluluk Hukuku Yoluyla Çözüm

Çevresel sorumluluk hukuku çevreyi kirleterek negatif dışsallıklara neden olduğu tespit edilen tarafın, kirlilikten zarar gören tarafa verdiği zararları karşılamak üzere ödemek zorunda olduğu tazminatı belirleyen düzenlemelerden oluşmaktadır (Endres, 2011, 51).

Kirleten taraf kirlilikten zarar gören tarafın zararını tazmin etmek zorundaysa üretim miktarını belirlerken sadece üretim faktörlerine yapacağı ödemeyi değil aynı zamanda dışsal maliyetlerini de değerlendirmeye almak zorundadır dolayısı ile sorumluluk hukuku kirletici ekonomik faaliyetlerde bulunanları, yasal düzenlemelerle dışsal maliyetlerini de iyi yönetmeye zorlamaktadır.

Optimum Kirlilik Düzeyinin Belirlenmesi

Konu, üzerinde kurulu olduğu nehri atıklarını boşaltarak kirleten kâğıt imalathanesi ve kâğıt imalathanesinin yarattığı kirlilikten aynı nehir üzerinde kurulu olması nedeniyle zarar gören balık üretme çiftliği aracılığı ile örneklenecektir.

Bu örneğimizde de nehre olması gerekenden fazla kirletici atık bırakılmasıyla sonuçlanan aşırı kâğıt üretimi ve yetersiz balık üretimi ile sonuçlanan bir etkinsizlik problemi görülmektedir.

Sorumluluk hukuku kâğıt imalathanesi sahibine ilgili yasa gereği balık üretim çiftliği sahibinin zararını tazmin etmesini emretmektedir. Bununla beraber Kâğıt imalathanesinin üretim sürecinde atıklarını nehre bırakmasıyla oluşan kirliliğin neden olduğu hasarın parasal değeri kirlilik hasar maliyetini oluşturmaktadır.

Kirlilik hasar maliyeti: Bir ekonomik faaliyet soncu çevreye bırakılan kirletici emisyonların ekolojik sistemde neden olduğu tüm hasarın parasal değeridir.

Kâğıt imalathanesinin nehrin kalitesini korumak ve nehre bıraktığı kirletici emisyonları azaltmak amacıyla yaptığı harcamalar da firmanın kirlilik kontrol (azaltım) maliyetini oluşturmaktadır.

Kirlilik kontrol (azaltım) maliyeti: Çevre kalitesini iyileştirmek veya kirliliği kontrol altına almak amacıyla toplumun doğrudan yaptığı parasal harcamalardır.

Kâğıt imalathanesi sahibi ödemek zorunda kaldığı cezayı nehre boşalttığı kirletici atıkları kontrol ederek azaltabileceğini bilmektedir. Şekil 5.1’de (s:117) kâğıt imalathanesi sahibi atık emisyon miktarını Wm’den W1’e azaltırsa, balık üretim çiftliği sahibine ödemek zorunda kalacağı para cezasını da ORWm’den OKW1’e azaltmış olacaktır.

Çevresel sorumluluk hukuku kâğıt imalathanesi sahibini, nehir suyunu temiz tutma hizmeti karşılığında, kaliteli nehir suyunun kıtlık maliyetine uygun bir parasal harcama yapmaya zorlamıştır. Burada elde ettiğimiz sonuçlar, çevresel düzenlemeler başarılı bir şekilde yapılır ve sorumluluk hukuku ile uygulanırsa optimal kirlilik düzeyinin güvence altına alınabileceğini göstermektedir.

Çevresel Sorumluluk Hukukunun Etkinliği

Olumlu yönden baktığımızda hiç değilse teorik olarak sorumluluk hukukunun kirleten tarafı optimum kirlilik düzeyine doğru çekebildiği görülmektedir (Hussen, 2005, 91).

Sorumluluk hukuku optimum kirlilik düzeyinin belirlenmesinde bir ekonomik teşvik aracı gibi çalışmaktadır. Bu bağlamda sorumluluk hukuku zararın failini cezalandırması nedeniyle kirleten öder ilkesine uygun bir yöntem olarak kabul edilmektedir.

Kirleten Öder İlkesi: Çevreyi kirleten tarafa, sebep olduğu kirliliğin temizlenme maliyetinin veya kirleterek verdiği zararın parasal karşılığının ödettirilmesini benimseyen bir çevre politikası ilkesidir.

Bununla birlikte çevre kirliliğinden mağdur olanların haklarının mahkemeler yoluyla korunmasının da bazı dezavantajlı yönleri bulunmaktadır (Hussen, 2005, 91). Bu dezavantajlı yönler şu şekilde sıralanabilir:

  1. Hukuki karar süreçleri yavaş ve maliyetlidir.
  2. Kirlilikten zarar gören taraf dava açma maliyetini karşılayamayacak durumdaysa, sorunun dava yoluyla çözümünü öneren bu sistemden beklenen sonucu almak mümkün olmayacaktır.
  3. Kirletenler ve kirlilikten etkilenenler çok sayıda olduğu zaman kimin kimden ne kadar etkilendiğini belirlemek zor olabilir.
  4. Karar verecek mahkemenin tarafların yanıltıcı bilgilendirmesi sonucu vereceği ceza sosyal optimumu sağlamak için gerekli olandan daha az veya daha fazla takdir edilmiş olabilir (Endres, 2011, 60).

Mülkiyet Hakları Yoluyla Çözüm: Coasian Yaklaşım

Coasian yaklaşım: Coasian yaklaşım, mülkiyet hakkının kirleten veya kirlilikten zarar gören taraflardan hangisine verilmiş olursa olsun karşılıklı pazarlık süreci sonunda optimum kirlilik düzeyini başarabileceğini ileri sürmektedir.

Çevresel kaynakların etkin bir biçimde yönetimini sağlayacak bir sistem kurmak gerekiyorsa bunun bir yolu mülkiyet haklarını tanımlayan bir yaklaşımı benimsemektir.

Mülkiyetin tanımlanmasının mümkün olmadığı balık yatakları ve temiz hava gibi kaynakları korumak amacıyla kirleteni cezalandırmaya yönelik olmak üzere, kirleten öder ilkesini esas alan bir yaklaşım benimsenmektedir.

Mülkiyet hakkının kirletene veya kirlilikten zarar görene verilmiş olmasının olası sonuçlarını tartıştığı makalesi Ronald Coase’u iktisat alanında verilen Nobel Ödülü’ne taşımıştır. Mülkiyet değer ifade eden bir hak olduğuna göre, bu hakkın ticaretinin yapılmasına izin veren bir sistem oluşturularak taraflar arasında etkinlik çözümü elde edilebilecektir. Coasian yaklaşıma göre bu süreçte mülkiyet hakkının başlangıçta nasıl dağılmış olduğunun önemi yoktur. Coase kirleten ve kirlilikten zarar gören taraflar arasında gönüllü pazarlık esasına dayalı ticaretin sağlayacağı bir piyasa çözümü ile dışsallıkların içselleştirilebileceğini ileri sürmektedir (Hussen, 2005, 94).

Optimum Kirlilik Düzeyinin Belirlenmesi

Coase’a göre optimum kirlilik düzeyini veren çözümün nasıl elde edilebileceğini örneğimizden hareketle açıklamaya çalışalım. Balık üretme çiftliği sağlıklı bir üretim ortamı için temiz suya ihtiyaç duyan mağdur tarafı, kâğıt imalathanesi de kirleten tarafı temsil etmektedir. Bu iki firmanın da balık üretme çiftliği orada kurulmuş olmasaydı veya kâğıt imalathanesi orada kurulu olmasaydı kirlilik sorunuyla bir ilişkilerinin olmayacağını belirtelim.

Balık üretim çiftliğinin nehrin kullanım hakkına sahip olması durumunda Coasian çözüm: Nehrin kullanım hakkının yasal olarak balık üretim çiftliğinde bulunması durumunda, balık üretim çiftliği yöneticisi dilerse kâğıt imalathanesinin nehre atık emisyonunda bulunmasına engel olabilir. Bu durumda emisyon miktarı sıfır olacaktır. Bu koşullar altında kâğıt imalathanesi üretimini sürdürmek istiyorsa balık üretim çiftliğine kirlilik nedeniyle verdiği zararı tazmin etmek zorundadır (Kolstad, 2011, 265). Optimum kirlilik düzeyinde denge oluştuğunda, kâğıt imalathanesi balık üretim çiftliğinin Pb(0)-Pb(We) tutarındaki kâr kaybını telafi eden miktarda ödeme yapmış olmalıdır. Sonuçta kâğıt imalathanesinin kârı Pk(We)+Pb(0)+Pb(We) olarak gerçekleşmiştir (s:120, Şekil 5.2).

Mülkiyet Haklarının Etkinliği

Tarafların gönüllü olarak yaptıkları pazarlığa dayalı görüşmeler yoluyla optimal kirlilik düzeyinin belirlenebileceğini ifade eden Coasian teoremin farklı yönlerden eleştirilmektedir. Bu eleştiriler şu şekilde özetlenebilir:

  1. İşlem maliyetlerinin yüksekliği nedeniyledir. Kirleten ve kirlilikten zarar gören tarafların tam olarak belirlenmesi kolay değildir.
  2. İkinci eleştiri noktası ise teoremin bu sorunun taraflarını sorunu çözebilecek bilgelikte kabul ediyor olmasıdır. Kağıt imalathanelerinin bedavacılık olarak tanımlanan duruşu nedeniyle optimum kirlilik düzeyinin belirlenmesi mümkün olamamaktadır.

İşlem maliyetleri: Tarafların, negatif dışsallıkların etkisini ortadan kaldırmak üzere bir araya gelme, müzakere etme, pazarlık ve sonuçlandırma sürecinde katlandıkları maliyetlerdir.

Bedavacılık: Ortak mallardan kimin ne kadar fayda sağladığının belirlenemeyeceğini gören kullanıcıların, maliyetin başkaları tarafından karşılanması beklentisiyle sağladıkları faydayı gizleyerek finansmanına katılmaktan kaçınmaları durumudur.

Çevre Standartları Yoluyla Çözüm

Sınır değerleri tanımlayan standartların belirlenmesinin ardından, standartlara uyulup uyulmadığının denetlendiği bir izleme süreci başlamaktadır. Çevre sorunları karşısında standartlar geliştirerek yaptırımlarla bu standartlara uyulmasını zorlayan bu yaklaşım sahip olduğu özellikleri nedeniyle emir ve kontrol yaklaşımı kapsamında görülmektedir.

Emir ve kontrol yaklaşımı: Yasal olarak yasak ve zorlamalar getirerek çevresel dışsallıkları içselleştirmeyi amaçlamaktadır.

Çevre Dostu Ürün Etiketi: Bir ürünün yaşam döngüsü boyunca çevreye karşı duyarlı ve çevre dostu olduğunu gösteren bir sertifikadır.

Çevre Piyasa Temelli Düzenlemeler Yoluyla Çözüm Alternatifleri

Piyasa temelli düzenlemeler negatif dışsallıkları piyasa fiyatında içselleştirmeyi amaçlayan uygulamalardan oluşmaktadır. Maliyetleri ve fiyatları etkileyen düzenlemeler ekonomik aktörleri üretim ve tüketim kararlarını gözden geçirmeye ve çevre kirliliğini azaltmaya yönelik önlemler almaya teşvik etmektedir.

Çevre Vergileri Yoluyla Çözüm

Çevre vergileri dışsal maliyetleri içselleştiremeyen piyasa sistemini düzenleyerek çevreye zararlı her türlü atığın kontrol edilmesini sağlayan maliyet etkin bir araç olarak görülmektedir (Commmon, Stagl, 2005,415).

Optimum Kirlilik Düzeyinin Belirlenmesi

Üretim kararları doğrudan piyasa mekanizmasının çözümüne bırakıldığı zaman, fosil yakıtla elektrik üretiminin P1 piyasa fiyatında ve marjinal özel maliye tin (MPC) marjinal özel faydaya (MPB) eşit olduğu Q1 üretim miktarında gerçekleştirildiği görülmektedir (s:27. Şekil 5.5.).

Elektrik üretiminin marjinal sosyal maliyeti (MSC) ile marjinal sosyal faydasını (MSB) birbirine eşitleyen üretim miktarı optimum üretim miktarını göstermektedir. Fosil yakıtla elektrik üretimindeki etkinsizliği ortadan kaldırmak için piyasa fiyatını marjinal sosyal maliyete eşitleyecek bir müdahalenin olması gerekir. Bunun yolu firmaları neden oldukları negatif dışsallık kadar bir karbon vergisi ile piyasa fiyatını marjinal sosyal maliyete eşitleyen bir üretim miktarına çekilmeye zorlamaktır (Helm, Pearce, 1991, 7). Bu koşulu sağlayan karbon vergisi oranı da optimal olacaktır.

Karbon vergisi: İklim değişikliği tehdidi yaratan fosil yakıtlardan kaynaklanan karbondioksit emisyonlarını azaltmayı amaçlayan bir vergidir.

Çevre Vergilerinin Etkinliği

Çevre vergilerinin uygulanma kolaylığı yanında açıklanan en önemli avantajı maliyet etkin olmasıdır. Çevre vergileri firmaların kirlilik kontrolüne ilişkin kararlarına kirlilik kontrol maliyetlerini minimize eden bir yaklaşımla öncülük etmektedir.

Firmaları kirlilik azaltmaya ekonomik yönden teşvik eden bir araç olan çevre vergilerinin öne çıkan avantajları şu şekilde sıralanabilir:

  • Tüm kirletici firmalara eşit olarak uygulanan standartlardan farklı olarak çevre vergileri firmaların kirlilik kontrolüne maliyet etkin bir çözüm önermektedir.
  • Çevre vergileri standartlara kıyasla firmaları ödemek zorunda kaldıkları vergileri azaltmak üzere yeni teknolojilere yatırım yapmaya teşvik etmektedir.
  • Çevre vergileri merkezî yönetim bütçesi için önemli bir gelir kalemidir.

Çevre vergilerinin bu avantajlarına rağmen bazı dezavantajları olduğu da bilinmektedir (Asafu-Adjaye, 2005, 87). Bu dezavantajlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Firmaların marjinal kirlilik kontrol maliyetlerini ve kirlilik kontrolünün marjinal faydasını ölçme konusundaki belirsizlikler nedeniyle merkezî yönetim optimum vergi oranının belirlenmesinde problemlerle karşılaşılmaktadır.
  • Çevre vergilerinin uygulanmasında kirletici emisyonların ölçülmesi ve denetlenmesi için kurulacak sistemin işletim maliyetleri bir hayli yüksek olabilmektedir.
  • Verginin firmalara yüklediği maliyetin, piyasa fiyatları üzerinden tüketicilere yansıtılması durumunda etkinsiz hâle gelmesi mümkündür.

Devredilebilir Emisyon İzinleri Yoluyla Çözüm

Kirletici emisyonlarını, emisyon kontrolünün marjinal faydasını marjinal kirlilik kontrol maliyetine eşitleyen optimum emisyon miktarına kadar azaltılması amacın standart belirleme ve çevre vergisi gibi iki düzenleme ile gerçekleştirilebileceği bilinmektedir. Bu iki çözümün üstün yönlerini birleştirerek maliyet etkin çözümü piyasa mekanizmasının işleyişine bırakan devredilebilir emisyon izinleri sistemi geliştirilmiştir.

Optimum Kirlilik Düzeyinin Belirlenmesi

Bu sistemde öncelikle merkezî veya yerel yönetimler tarafından belirli bir coğrafi alan dahilinde, ortamın kendini yenileyebilme kapasitesi de dikkate alınarak toplam emisyon sınırı belirlenmektedir.

Devredilebilir emisyon izinleri sisteminde optimum kirlilik düzeyi, izin verilen emisyon miktarını belirleyen merkezî yönetime bırakılmaktadır. Belirlenen emisyon miktarı bölge içinde faaliyet gösteren firmalar arasında emisyon izinleri olarak dağıtılırken bölgeye emisyonda bulunan her firma kendisine izin verilen miktarın tanımlı olduğu bir emisyon izin sertifikasına sahip olmaktadır.

Devredilebilir emisyon izinleri sisteminde firmaların kirletici emisyonlarını en azından satın aldıkları kirletme izinleri kadar azaltmaları beklenmektedir. Devredilebilir emisyon izinleri sisteminde, emisyon izinleri çok sayıda firma arasında paylaştırılmışsa izin fiyatları rekabetçi bir piyasa ortamında oluşacaktır. Piyasa dengesi sağlandığında bir birim emisyon izninin fiyatı tüm firmalar için marjinal kirlilik kontrol maliyetine eşitlenmiş olacaktır. Göreli olarak düşük marjinal kirlilik kontrol maliyetine sahip firmalar emisyonlarını en çok azaltan firmalar olacaklardır. Bununla birlikte göreli olarak daha yüksek marjinal kirlilik kontrol maliyetine sahip firmalar en çok emisyon izni satın alan ve en az emisyon kontrolünde bulunan firmalar olacaklardır.

Devredilebilir Emisyon İzinlerinin Etkinliği

Ticareti yapılan emisyon izinleri yoluyla negatif dışsallıklar için bir piyasa yaratılmaktadır. Devredilebilir emisyon izinleri sisteminin gösterdiği piyasa çözümü, standartlar sisteminin avantajlı yönlerini, emisyon vergisi sisteminin maliyet etkinlik avantajları ile birlikte sağlamaktadır (Pindyck, Rubinfeld, 2001, 631).

Devredilebilir emisyon izinleri sisteminin firmaları yeni teknolojilere yatırım yapmaya cesaretlendirebileceği düşünülmektedir. Yenilikçi firmalar emisyon miktarlarını azaltırken, kullanmadıkları emisyon izinlerini satarak kâr edebilirler. Devredilebilir emisyon izinleri sisteminin piyasalardaki rekabet iklimini olumsuz yönde etkiyebileceği de düşünülmektedir (Van Ierland, 1993, 97). Emisyon izin sertifikalarının dağıtılmış olduğu bölgede piyasaya yeni girecek olan firmalar, kirletici emisyon izinleri satın almak için mevcut firmalara yüksek fiyatlar ödemek zorunda kalacaklardır. Bu da piyasada var olan firmalara, piyasaya yeni girecek firmalar karşısında rekabet üstünlüğü sağlamış olacaktır. Belirli bir bölge için bile tanımlanması zor olan emisyon izinlerinin, küresel çevre sorunları karşısında nasıl tanımlanabileceği ve nasıl paylaştırılacağı konusunda belirsizlikler bulunmaktadır. Emisyon ölçümlerinin düzenli olarak yapılmasını ve takip edilmesini gerektiren bu sistem, idari yönden yüksek maliyetlerin oluşmasına neden olabilmektedir.