DOĞUM BİLGİSİ VE SUNİ TOHUMLAMA - Ünite 6: Gebelik Patolojisi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: Gebelik Patolojisi

Doğmasal Anomaliler

Gebelik sırasında yavrular implantasyon öncesinde, embriyonik ve fetal gelişim aşamalarında zararlı etkilere karşı savunmasız ve duyarlıdır. İmplantasyon öncesi evrede, embriyo teratojenlere yani ilaç, hormon, kimyasal gibi uyaran ajanlara karşı çok dirençli ve zona pellusida bir kaç virüse karşı etkili bir bariyerdir. Embriyonik ve fetal ölüm ile birlikte anormal yavruların doğumu, güç doğumlara ve önemli ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Embriyonik ölüm plasentasyon şekillenmeden önce oluşursa, korpus luteum’un (ovumun atılmasından sonra onun yerinde gelişen hormon salgılayan yapı) yaşam süresi uzamaz ve bu erken, korpus luteumun yaşam süresinin uzamasından sonra oluşursa geç embriyonik ölüm olarak adlandırılır. Bu ölümlerde, embriyolar ya emilir ya da bir sonraki östrusun çara akıntısı ile birlikte atılırlar. Embriyonik ölümler, kısraklarda en çok 10-14. günler arasında, ineklerde 15. günden önce, düvelerde 19. günden sonra, koyunlarda ise 15-18. günler arasında oluşur.

Evcil hayvanlarda döl verimini aksatan ve genetik etkiler sonucunda oluşan gelişme bozuklukları şu şekilde sıralanabilir.

Akondroplasti, Tibialhemimelia, Cücelik, Hydrocephalus, Arthrogryposis, Hip displazi, Familial ataksia, Tüysüzlük, Faktör IX yetersizliği, Sindaktil, Cryptorchidism, Ovaryum ve testis hipoplazileri, Müller kanallarının segmental aplazisi, Skrotal ve inguinal fıtık, İnterseksüalite Doğmasal anomallerin en sık görülenleri schistosoma reflexum, perosomus elumbus ve ikili acaibatlardır.

Şistosoma refleksum ruminantlarda ve domuzlarda gözlenen en genel anomalilerden biridir. Omurganın doğrultusunun değişmesi sonucu sakrum, koksa kemikler ve arka bacakların öne ve yanlara doğru gitmesi, kuyruğun başa yaklaşması olarak tanımlanır. Göğüs ve karın tam olarak kapanmadığı için açık kalır ve iç organlar amnion sıvısı içerisinde serbest halde yüzerler.

Perosomus elumbus olgusu, lumbal ve sakral sinirler ile - innerve edilen arka ayakları içeren beden bölgelerinde, kaslarda atrofi vardır. Arka bacaklarda bükülme ve ankiloz vardır, eklemler hareketsizdir.

İkili acaibatlar, çeşitli bölgelerinden birbirine yapışık olan iki yavru ya da normal şekilde gelişmiş yavrunun kimi beden bölümlerinin, özellikle bacaklarının fazla olması demektir.

Yumuşak kitle anlamına gelen molalar, gebeliğin erken dönemlerinde embriyonun ölmesi, ancak fetal zarların gelişmelerini sürdürmeleri sonucunda oluşurlar. Molalar, amorphous globosus veya akardiak acabat olarak adlandırılmaktadırlar. Genellikle ikiz gebeliklerde yavrunun biri normal gelişmesini sürdürürken, diğer embriyonun ölmesi ve mola durumunu alması biçiminde ortaya çıkarlar. Molalar görünüş ve karakterine göre şu şekilde adlandırılırlar;

  • Mola cystica (kese şeklinde)
  • Mola sanguinolenta (içi kanla dolu)
  • Mola villosa (villi koryalisleri çok gelişmiş)
  • Mola carneosa (et şeklinde)
  • Mola racemosa (üzüm salkımı şeklinde)

Gebelikte Yavrunun Ölümü

Erken embriyonik ölümden sonra embriyonik dokular genellikle rezorbe olabilir ve uterusta başka bir yavru yoksa östrusa dönebilir. Ölüm gebeliğin kabulünden sonra oluşursa, östrus siklusu süresi uzar, enfeksiyon nedeniyle oluşmuşsa, embriyonik materyal rezorbe olsa bile ovaryumda korpus luteum ve serviksin kapalı olması nedeniyle, arkasından piyometra gelişebilir. Eğer fetal ölüm kemikleşmenin başlamasından sonra olursa, fetal materyalin tam rezorpsiyonu olmayabilir. Onun yerine yavrunun mumifikasyonu, maserasyonu ya da amfizeminden biri şekillenebilir.

Mumifikasyon evcil hayvanlarda fetüsün ölmesi, yavruyu uterusta saran içten-dışa ikinci zarın ve amnion sıvılarının emilmesi, yavru zarlarının kuruması, büzülmesi, sertleşmesi ve uterusun üzerine yapışarak yavruyu kuru bir kitle halinde tutması demektir. Tüm evcil hayvanlarda görülmekle birlikte, en çok ineklerde görülür. Gebelikte yavrunun ölümüne ve yavru atmaya neden olan faktörler nedeniyle oluşur. Mumifikasyon’un iki klinik tipi vardır. Hematik tip ineklerde, papiraseus tip ise koyun, keçi, kedi, köpek ve domuzlarda görülür.

Yavrunun maserasyonu, gebeliğin hemen her döneminde bütün türlerde görülürse de, sıklıkla ineklerde rastlanır. Fetüsün ölümünü takiben, atık yavrunun uterus tembelliği nedeniyle atılamadığı olgularda, açık serviks yoluyla uterusa bakteriler girer. Fetüs, uterus sıvıları içerisinde bakteriyel parçalanmaya uğrar. Bu durum, fetüs iskelet haline gelinceye kadar sürer. Uterus içersinde fetal kemikler bir kitle olarak kalır.

Uterusta ölen yavrunun deri altında, dokuları arasında ve vücut boşluklarında gaz birikerek şişmesi olgusuna, yavrunun amfizemi denir. Tüm evcil hayvanlarda görülürse de en çok ineklerde rastlanır.

Fetal Membranların ve Fetüsün Ödemi

Gebelikte karşılaşılabilecek üç ödemli durum vardır. Bunlar; plasentanın ödemi, fetal zarların ödemi ve fetüsün ödemidir. Bunlar ayrı ayrı gelişebildiği gibi, birlikte de görülebilir.

Plasenta da ödem oluştuğunda suların miktarı artmaksızın, yavru zarlarında ödem oluşmasına denir. Çoğunlukla ruminantlarda görülür. Ödemler kotiledonlar arası bölgede kehribar sarısı renkte ve jelâtinimsi kalınlaşmalar şeklindedir. Çoğunlukla abortla ve ölü doğumla sonuçlanır.

Fetal zarların ödemi yavru sularının anormal artış göstermesi olarak tanımlanan amnion ve allantois sıvılarının normalden fazla olmasına denir. Genellikle ineklerde görülen bir hastalık olmasına karşın, kısraklarda da karşılaşılmaktadır ve koyunlarda ikiz ve üçüz gebeliklerde görülebilir.

Yavru zarlarının ödeminin oluşumunda, maternal ve fetal faktörler birlikte etkili olmaktadır. Hidroamnion hemen her zaman genetik ve kalıtsal faktörlere bağlı fetal anomaller ile birlikte görülür. Bu anomaller, anne ile yavru arasındaki plasental işlev bozukluklarından ileri gelmektedir. Gebeliğin ortasından sonra amniotik sıvı, normalde yutularak ya da solunarak fetüsün büyük bronşuna gelmekte ve daha sonra abzorbe edilmektedir. Hidroallantois olguları ise allantoisin yapısal ve işlevsel bozuklukları ile damarlarda şekillenen bozukluklar nedeniyle oluşur. Bu nedenle hidroallantois, fetal bir sorundan çok, genellikle annedeki plasentasyon bozukluğuna bağlı olarak gelişir.

Fetüsün ödeminin üç tipi vardır. Doğumda önemli olanlar hidrosefalus, astes ve anasarkadır. Güç doğum riski, toplanan sıvının lokalizasyonu ve miktarıyla ilişkilidir. Hidrosefalus beynin ventriküluslarında veya beyin zarları arasında sıvı toplanmasıdır. Tüm evcil hayvanlarda görülebilir, kafatası çok büyür, iç basınç nedeniyle kemikleri incelir, atrofiye olarak az çok birbirinden ayrılır. Oluşumunda enfeksiyöz etkenler, genetik faktörler ve beslenme bozuklukları rol oynamaktadır. Ascites, yavrunun karın boşluğuna değişen miktarlarda sıvı toplanması demektir. Fetüsün infeksiyöz hastalıkları ve akondroplasti gibi gelişim defektleri ile ilişkili olarak oluşur. Anasarcada ise, sıvı yavrunun tüm yumuşak dokuları arasına toplanır ve yavruyu tulum veya suaygırı benzeri bir şekle sokar. Başta aşırı şişlik nedeniyle normal yüz hatları kaybolur.

Süperfekondasyon

Aynı kızgınlık döneminde yumurtaların değişik erkek hayvanların spermatazoonları ile döllenmesi olarak tanımlanır. Östrus süreleri, yumurtaların atılma sayıları ve onların yaşam sürelerinin uzun olmasından dolayı, köpeklerde daha sık görülmektedir. Tanı, ancak doğum sonrası renk, büyüklük ve yapı ayrılıkları bakımından, iki ırka ait belirgin farklılıklar gösteren yavrular doğduğu zaman konulabilir.

Süperfetasyon

Gebe olan bir dişinin yeniden kızgınlık göstermesi, çiftleşmesi ve ovulasyonun olması ile ikinci bir yavruya gebe kalması durumuna denir. Süperfetasyon ineklerde çok görülmez, kısraklarda teorik olarak olası, taylarda olması şüpheli ancak tavşanlarda görülme olasılığı yüksektir.