EĞİTİM BİLİMİNE GİRİŞ - Ünite 3: Eğitimin Psikolojik Temelleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Eğitimin Psikolojik Temelleri

Eğitim Bilimi

Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı bir biçimde istendik değişiklikler meydana getirme süreci olarak tanımlanmaktadır. Bireyde eğitim yoluyla gerçekleştirilecek olan tüm değişikliklerin, bireyin içinde yaşadığı toplumun değerlerine uygun düşmesi, toplum tarafından istenen ve beğenilen davranışlar olması gerekmektedir. Bu nedenle eğitim, belli amaçlar doğrultusunda bireyin davranışlarını planlı bir biçimde değiştirmeye yönelik yasaları, ilkeleri ve teknikleri bulmaya çalışan bir bilim dalı olarak gelişimini sürdürmek zorundadır.

Eğitimin bir bilim olarak gelişiminde antik çağlardan bu yana birçok düşünür rol oynamıştır. Eğitimin kişilik gelişimine etkisine dikkat çeken Farabi ve sınıf ve statü farkı gözetilmeksizin her çocuğun eğitim hakkı olduğunu, çocukların yetenek ve ilgi alanlarına göre eğitim verilmesi gerektiğini ve eğitimde deney, gözlem ve araştırmaya yer verilmesini savunan İbn-i Sina gibi Türk düşünürlerin de eğitim biliminin gelişimine etkisi vardır.

Avrupa’da Rönesans sonrası yaşanan bilimsel gelişmeler eğitimi de etkilemiş ve eğitimde çağdaş görüşlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. 18. yüzyılda Aydınlanma hareketiyle birlikte bilim ve sanat alanında yaşanan gelişmeler eğitimi de etkilemiştir. Bu dönemde öğretimde etkili yöntemler üzerinde duran Herbart eğitim ile psikolojinin kesişim noktası olarak nitelendirilebilecek “eğitim psikolojisi” alanının ortaya çıkmasına yönelik ilk düşünceleri ortaya atmıştır.

Eğitim-Psikoloji İlişkisi ve Eğitim Psikolojisinin Gelişimi

Davranış değiştirme süreci olarak tanımlanan eğitimin daha etkili bir işleve sahip olması için psikoloji, sosyoloji ve sosyal psikoloji gibi davranış bilimlerinden yararlanılır. İnsan davranışı ve öğrenmesiyle ilgilenen psikoloji alanı ve insanda davranış değişikliğini hedefleyen eğitimin “eğitim psikolojisi” adı altında buluşması doğal bir sonuçtur. Başlangıçta psikolojinin bir uygulama alanı olarak sınırlandırılan eğitim psikolojisi, psikolojinin alt dalları olan “gelişim psikolojisi” ve “öğrenme psikolojisi” ile sıkı ilişkisini sürdürmekle birlikte, giderek kendine özgü sorun alanları, araştırma yöntemleri, kuram ve ilkeleri olan ayrı bir bilim olma yönünde ilerlemektedir.

Eğitim psikolojisinin bağımsız bir disiplin olarak gelişiminde kendi laboratuvarında psikoloji bilimiyle ilgili ilk deneysel çalışmaları başlatan Alman psikolog Wilhem Wunt ve eğitim araştırmalarının doğal ortamlarda gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulayarak psikolojinin bulgularının eğitime uygulanması üzerinde çalışan William James önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca Galton’un 1882 yılında kurduğu ilk test merkezi ve Amerikalı psikolog Stanley Hall’in bireysel farklılıkları ölçerek eğitimde daha nesnel yöntemlere yönelik incelemeleri bu bilimle ilgili ilk çabalar arasında yer alır.

Eğitim biliminin bilim olarak gelişmesine önemli katkıları olan ve eğitim psikolojisinin kurucusu olarak kabul edilen Edward L. Thorndike, tekrar ilkesi ve etki yasası gibi çalışmaları ile ünlenmiş ve zekâ, güdülenme (motivasyon), ilgi gibi eğitimle yakından ilişkili bulunan konular üzerindeki çalışmalarının yanı sıra, özellikle öğrenme ürünlerinin ölçülmesine yönelik çalışmaları ile de eğitim psikolojisi alanında saygınlık kazanmıştır.

Eğitim Psikolojisinin Tanımı

Eğitim psikolojisi, insanların gelişim özelliklerini ve öğrenme ilkelerini inceleyerek eğitim ortamlarını etkili bir biçimde düzenlemeyi ve öğretme yoluyla öğrenmeyi verimli bir biçimde gerçekleştirmeyi amaç edinen uygulamalı bir bilim dalı olarak tanımlanmaktadır.

Eğitim biliminin ayrı bir bilim dalı olup olmadığına ilişkin tartışmalar devam etmektedir. Ayrıca alanın sınırları da henüz tam olarak belirlenmemiştir. Bununla birlikte eğitim psikolojisi alanındaki son gelişmeler bu disiplinin kendine özgü kuramları, ilkeleri, yöntemleri, teknikleri ve sorun alanları doğrultusunda gelişmekte olan bir disiplin olduğunu ortaya koymaktadır. Bugün öğretme ve öğrenmeyle ilgili sorunlar laboratuvar ortamlarında test edilir; aynı zamanda anaokulundan üniversiteye değin eğitimin gerçekleştiği tüm ortamlar, öğretme-öğrenme sürecinin etkililiğini artırabilme amacıyla doğal bir laboratuvar gibi kullanılır. Günümüzün eğitim psikoloğu, laboratuvar ya da doğal ortamlardaki çalışmalarıyla birlikte tüm çabalarında öğretme ve öğrenmede anlamlı bir fark yaratmak amacındadır.

Eğitim Psikolojisinin İlgi Alanları

Eğitim psikolojisinin ilgi alanına giren konular oldukça çeşitlidir. Bireyin tüm yönleriyle gelişimine odaklanan gelişim psikolojisi ve etkili öğrenmeye odaklanan öğrenme psikolojisinin yanı sıra, sınıfta uygun bir öğrenme ortamı oluşturulmasıyla ilgilenen sınıf yönetimi konuları da eğitim psikolojisinin ilgi alanları arasındadır.

Eğitim psikolojisinin temelinde önemli bir rol oynayan gelişim psikolojisi, bireyin doğum öncesinden ölümüne kadar geçirdiği değişim ve gelişimleri inceleyen bilim dalıdır. Öğrencilerin gelişim özelliklerini bilmek, sınıfta ne türde eğitim yaşantıları düzenleyeceği ve hangi öğretim yöntem ve tekniklerinden yararlanacağı konusunda öğretmene yol gösterir. Öğrencilerin kişiliklerinin sosyal, psikolojik, bedensel ve duyuşsal yönleriyle sağlıklı bir gelişim gösterebilmelerine yardımcı olmanın yanı sıra, etkili bir öğretim gerçekleştirebilme öğretmenleri yakından ilgilendiren bir başka konudur. Bu yönleriyle öğrencilerin kişilik gelişimlerini kolaylaştırabilmek ise, öncelikle, kişiliğin bu boyutlarının gelişimi konusunda yeterli düzeyde bir bilimsel anlayış geliştirebilmiş olmayı gerekli kılar. Bunun için öğretmenin gelişim psikolojisinin sağladığı olanaklardan faydalanması gerekmektedir.

Okul ortamında eğitim ve öğretimin niteliğini arttırmak için öğretmenlerin öğretme-öğrenme süreçlerine de hakim olmaları gerekmektedir. Öğrenme kuramlarının sunduğu olanaklarla öğrenme olayının nasıl gerçekleştiğini bilen bir öğretmen, farklı öğretme durumlarında farklı öğretim modellerini kolayca kullanabilecektir. Böylece daha etkili bir öğretme-öğrenme süreci oluşturabilmek için gerekli olabilecek öğrenme ilkeleriyle yöntem ve tekniklerden yararlanabilecektir. Öğrenme ilkeleri ile kuramları ve bunlara dayalı olarak geliştirilmiş olan öğretim modelleri, yöntemleri ve teknikleri konusunda yeterli düzeyde donanımı olan bir öğretmen, beklenmedik durumlar da dahil olmak üzere, sınıftaki her türlü öğretme-öğrenme etkinliğinde bu gücünden yararlanarak daha etkili bir öğretme-öğrenme süreci gerçekleştirebilir.

Etkili bir öğretim için gerekli diğer bir koşul da sınıfta öğrenmeye uygun bir ortam oluşturmaktır. Bu da öğretmenin etkili sınıf yönetimi becerilerine sahip olmasını gerektirir. Sınıf yönetimi; öğrenmeye uygun bir ortam oluşturabilmek, öğrenme için harcanacak zamanı etkili kullanabilmek ve öğretimi engelleyen etmenleri giderebilmek için öğretmenin sınıfında öğretim dışında gerçekleştirmiş olduğu akademik olmayan etkinlikleri olarak tanımlanabilir. Sınıf yönetiminin boyutları;

  • etkili liderlik,
  • sınıf atmosferi ve
  • liderliktir.

Bir öğretmen bu alanlarda ne ölçüde yeterliyse sınıf yönetimi konusunda o ölçüde başarılı olur.