EĞİTİM FELSEFESİ - Ünite 2: Felsefi Akımlar ve Eğitim Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Felsefi Akımlar ve Eğitim

Felsefi Akımlar ve Eğitim Alanına Etkileri

İdealizm: Günlük yaşamda yüce amaçlar için kendini adama ya da adanma anlamıyla kullanılır. Eğitimde genellikle kendini gerçekleştirme olarak anılır. Felsefi boyutta idealizm, tüm gerçekliği ruhsal ya da düşünsel sayan, tüm bilgilerimizi algı, imge ve düşünce gibi bilinç süreçlerine indirgeyen görüştür. Platon, Sokrat ve Hegel en önemli temsilcileridir.

İdealist felsefenin genel çalışma alanlarındaki özellikleri şöyledir: Ontolojik açıdan idealist felsefeye göre arke insan zihninde bulunan “idea” yani “fikir”dir. İdealist felsefe genel bir bakışla insanın her türlü maddi varlığın ruhsal bir temele indirgenebileceğini savunur.

Epistemolojik açıdan idealist felsefenin temel özellikleri: Öncelikli olarak epistemolojik idealizme göre dış dünya insan zihninden bağımsız değildir. Tüm doğru, mutlak, kesin bilgileri insan aklında önceden vardır. Uyum ve tutarlılık bilginin iki temel ölçütüdür. İnsan bilgisi insanın kendi doğal yaşantılarının birbirleriyle ilişkilerini yorumlayarak gerçeği anlamadaki çabalarının ürünüdür.

Değerler bağlamında idealist felsefe, İdealizm nesneyi özneye, bilineni bilene bağlı kılan; her türlü maddi varlığın ruhsal bir temele indirgenebileceğini savunan yaklaşımdır.

İdealist Felsefe Açısından Eğitim: Genel bir yaklaşımla önceden var olan yani apriori olan bilginin aktarılması değerler açısından da ideal varlığa ulaşmak için idealin tekrarı biçiminde betimlenebilir. Bu felsefeye göre insan, özgür iradelidir, kişi kendi düşüncelerini gözden geçirerek gerçeğe ulaşabilir. Eğitim, bireyi, iyi, doğru ve güzele teşvik etmeli; insanın doğuştan getirmiş olduğu kimi yetenekleri ortaya çıkarmaya çaba göstermelidir.

Öğretim programının amacı, idealist eğitimde amaç kişiyi iyiyi, doğruyu ve güzeli aramaya yöneltmektir. İdealist felsefede merkezde konular, dersler, evrensel doğrular ve bunları aktaracak öğretmen bulunmaktadır. İdealist felsefenin etkisinde bulunan eğitim sistemi içerik ve konu açısından akıl yürütmeyi ön planda tutması nedeniyle aritmetik, felsefe, mantık, ahlak tarih ve din derslerinin okutulmasını savunur. İdealist eğitimin davranışsal boyutu, etik unsurların bir bakıma değerlerin zengin bir kaynağı olan kültürel miras, felsefe, teoloji, tarih, edebiyat ve sanat eleştirisi gibi konularla aktarılmaktadır. Değer eğitimi, idealist anlayışa göre öğrencinin değerli davranış ve insan modellerini örnek alarak onların üslubunun taklit edilmesi ve sürdürmesi amacını gütmektedir. Öğretim programının öğretme-öğrenme süreçleri, idealizmin program anlayışına göre, programlar asıl gerçekliği ve ona ilişkin metafizik bilgiyi yansıtmalı, evrensel değerleri kapsamalıdır. İdealistlerin eğitim anlayışına göre, öğrenme sürecinde diyaloğa dayalı öğretim yöntemleri kullanmalıdır. Öğretme ve öğrenme sürecinde öğrencilerin doğuştan getirdikleri yetilerinin farkına varmaları sağlanmalıdır. İdealistler öğretmen-öğrenci ilişkilerinde merkeze öğretenin konulması savındadır. Bir bakıma öğretim süreci öğretmen odaklı yürütülmektedir.

Realizm: Günlük dilde kullanım ve felsefi bir akım olarak iki şekilde betimlenir. Günlük dildeki realizm gerçekliğin insan zihninden bağımsız olduğunun benimsenmesi, gerçekçi tavır takınma, görünüşlerin yoldan saptıramadığı, yanılsamalara kapılmayan ve duygulara kaptırmayan anlayış, tavırdır. Realizm, Türkçede gerçekçilik kavramıyla karşılanmakla birlikte felsefi olarak dış dünyanın bilgi ve duyularımızdan bağımsız olarak var olduğunu savunan felsefi akım biçiminde tanımlanır. Realist felsefenin kimi öncülleri, Fransa’da Descartes, Hollanda’da Spinoza, Almanya’da Leibniz sayılabilir.

Realist felsefenin özellikleri şu şekildedir:

  • Ontolojik açıdan realist felsefe toplumsal gerçekliği anlamayı merkezine alır.
  • Epistemolojik açıdan realist felsefeye göre bilginin apriori olması ve bilginin gerçeklerin algılanması ile ilgili olmasıdır.
  • Aksiyolojik açıdan realist felsefeye göre değerler, toplumun kendisinde bulunmaktadır.

Realist Felsefe Açısından Eğitim: Öğretim programının amacı, bireyin topluma uyumunu sağlamaktır. Bu bağlamda yeni kuşaklara kültürel mirası aktarmak, insanı toplumsal yaşama hazırlamak, mutlu ve erdemli kılmak bu temel amacın alt amaçları olarak sıralanabilir. İçerik ve konu açısından realist felsefe öğrenci değil “konu” merkezli çalışmayı amaçlar. Öğretme-öğrenme süreçleri bakımından şu özellikler öne çıkmaktadır. Realizmin eğitim programı anlayışına göre amaç; insanın doğaya, topluma uyum sağlamasını gerçekleştirecek davranışlar olduğundan, eğitim durumları doğaya ve topluma uyum sağlamak için gerçekleştirecek davranışlar olmalıdır. Realist eğitim anlayışı da insan aklını öne alır ve konu alanını merkeze alan program anlayışını benimserler. Realizmin eğitim anlayışı, bireyi toplumsal gerçekliğe göre hazırlamayı amaçlar. Öğretmen düz anlatım, gözlem, tartışma ve deney yoluyla kültür ve bilgi aktarmacılık işlevi yüklenir. Ölçme değerlendirme bakımından realist felsefe, öğrencilerin uygulama, gözlem, deney vb. çalışmalarla değerlendirilmesini de amaçlar şeklinde özetlenebilir. Realist felsefeye göre öğretmen, eğitimde mutlak otoritedir ve konuya bağlı öğretmen odaklı bir sürecin yöneticisidir.

Pragmatizm: Türkçe karşılığı yararcılıktır ve Amerikan felsefesi olarak bilinir. Bir kavram, ilke veya görüşün anlam veya doğruluğunu pratik sonuçlarıyla belirleyen felsefe akımıdır. Darwin ve Lamark’ın biyoloji kuramına dayalı olarak fonksiyonalizm (işlevselcilik) yaklaşımıdır. Yaklaşıma göre doğrunun ölçütü, yarardır. Yararlı olan şey doğrudur. Başlıca temsilcileri Charles Sanders, C. S. Pierce, William James ve John Dewey’dir. Felsefi anlayış olarak pragmatizm metafiziksel, bilimsel ve dini-ahlaki pragmatizm biçiminde incelenebilir. Metafiziksel pragmatizme göre evren çoğulcu yapıya sahiptir; tek ya da birkaç arkesi (tözü) değil; sesler ve kokular gibi niteliklerden ve bu nitelikler arasındaki ilişkilerden meydana gelmiştir. Bilimsel pragmatizme göre bilimsel teori ya da yasanın doğruluğuna; yalnızca pratik değerine uygulamadaki sonuçlarına başarı ya da başarısızlığına bakarak karar veren anlayıştır. Dini pragmatizm ise, dini inanç ve dogmaları, insan yaşamına katkı yapması, olumlu bir amaca hizmet etmesi, ahlaki yaşama yön vermesi bakımından değerlendirir.

Pragmatist felsefenin genel çalışma alanları bağlamında özellikleri şu şekildedir:

  • Ontolojik açıdan gerçeğin özü değişmedir ve gerçek insan deneyimlerinin ürünüdür. Her şeyin değeri, yararlı olmasıyla ölçülür.
  • Epistemolojik açıdan eğitimde bilgi aposterioridir, yani sonradan edinilir.
  • Pragmatik felsefeye göre değerler, sürekli değişim içindedir.

Pragmatik Felsefe Açısından Eğitim: Bireyleri ehliyetli, güçlü ve verimli kişiler olarak yetiştirmek için yapılan toplumsal bir iştir. Pragmatik felsefeye göre eğitimde konu ve içerik; anlayışa bağlı olarak içeriklerin yaşamda kullanılabilecek bilgi, beceri ve sorunların çözümüne yönelik davranışların edinilmesini içermelidir. Eğitim programının temel amacı, bireyi yaşama hazırlamalıdır. Öğreten merkezli olmak yerine bütüncül öğrenen merkezli bir anlayış egemendir. Bu felsefede ölçme ve değerlendirmenin, öğrenci edinimlerinin toplumsal yaşamda kullanabilme ve gelişim becerilerine göre yapılması esastır. Değerlendirme boyutunda geleneksel yöntemlere ek olarak bireyin kendi başarısını ölçtüğü bireysel değerlendirme teknikleri de kullanılmaktadır. Pragmatik felsefede eğitim bir sosyal süreç olarak görülerek okulun üç temel işlevi üzerinde durulur. Buna göre okulun işlevleri basitleştirmiş çevre ile yaşantı ortamı sağlamak ve sosyal çevredeki kişileri dengelemektir.

Varoluşçuluk: Egsistansiyalizm, Türkçedeki karşılığı Varoluşçuluktur. İnsanı merkeze alan, insanın yabancılaşmasına karşı özgürleşmesini amaç edinen bir felsefi akımdır. Felsefenin arkesi (tözü) tek tek insandır ve en öne çıkan temsilcileri, Frederick Nietzsche, Karl Jasper ve Jean Paul Sartre’dır. Amaç bireyin uyumlaştırılması değil, özgürleştirilmesi olmalıdır. Öğretmen için öğrenci nesne değil öznedir ve öğretmen, okul ya da toplumun gereksinimlerinin karşılanması için kullanılan bir araç değildir. Okul, bireyin kendisini bulmasına olanak sağlamalıdır. Çalışma konuları toplum bilimleri, sanat ve felsefe odaklı seçilmesini savunur. Bilgi nesnel ve kesin değil, özneldir.

Varoluşçuluk felsefenin özellikleri şu şekildedir:

  • Ontolojik bağlamda Heiddger’e göre arke kendiliğinden olan, geliştirilemeyen bir bilinç formu, yani ruh halidir.
  • Epistemolojik açıdan kaygı, endişe, tedirginlik gibi insan kişiliğin kimi niteliklerin en temel özelliği apriori olmalarıdır.
  • Varoluşçuluk felsefesine göre değerlerin yaratılması insanın kendi özünün yaratılmasıdır.

Varoluşçu Felsefe Açısından Eğitim: Özgürlükçülük, bireyselcilik ve bireyin kendini gerçekleştirmesi temalarına dayanır. Klasik eğitim tanımlarında işlenen “istendik davranış” kazandırmada toplum ya da otorite odaklı değil; birey odaklılık söz konusudur. Varoluşçu felsefeye göre eğitim sistemlerinin amacı bakımından temel görüş, çocuğu özgür birey olmaya teşvik etmektir. Eğitim baskı unsuru olarak kullanılmamalıdır. Uzmanlaşmanın içsel gelişmeyi engellemesi nedeniyle aşırı uzmanlaşmaya karşıtlık vardır. Varoluşçu felsefe sosyal organizasyon ve grup dinamizmine karşıtlığı nedeniyle bireysel güven duygusunun da geliştirilmesini amaçlar. Öğretimde konu-içerik ve öğrenme öğretme süreçleri doğal süreçler olmalıdır. Ölçme değerlendirme süreçleri açısından formal bir süreç izlenildiğini söylemek oldukça güçtür. Öğrenenin kendi varoluşçu anlayışa göre ölçme değerlendirmede şunlara dikkat edilmesi beklenir. Bireyin kendini gerçekleştirip gerçekleştirmediği yoklanmaya çalışılmalıdır. Sezgiye dayalılığı ve özgür seçim yapıp yapmadığı belirlenmelidir. Sorumluluk duygusunu ve yaratıcılık becerilerini sınayan ölçme değerlendirme etkinlikleri oluşturulmalıdır.

Liberalizm: Etimolojik bakımdan “özgürlük” karşılığı olarak kullanılmakla birlikte farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Özgürlüğü birincil politik değer olarak ele alan bir ideoloji, politika geleneği ve düşünce akımıdır. Salt bir felsefi akım olmasından çok geniş bir sosyoekonomik politik bir anlayıştır. Burjuva sınıfının ekonomik sorunları olmadığı için ruhban ve aristokrat sınıf ile hukuksal haklar konusunda yasa önünde eşitlik isteyen yeni burjuvazinin ideolojisidir. Sosyo-ekonomik ve politik açıdan liberalizm, bireylerin ifade özgürlüğüne sahip olduğu, din, devlet ve kurumların gücünün sınırlandırıldığı, düşüncenin serbest bir şekilde dolaştığı, özel teşebbüse olanak sağlayan bir serbest piyasa ekonomisinin olduğu, hukukun üstünlüğünü geçerli kılan şeffaf bir devlet modelini ve toplumsal hayat düzenini hedefler. Devlet düzeninin, açık ve adil olduğu iddia edilen bir seçim sistemi ile birlikte tüm vatandaşların kanun önünde eşit ve fırsat eşitliğinin olduğu bir sistemdir.

Liberalist anlayışın özellikleri:

  • Ontolojik açıdan, temel olarak özgürlükleri merkeze alan bir anlayıştır.
  • Epistemolojik açıdan liberalizm bilimsel bilgi savunucudur.
  • Değerler açısından liberalist anlayışın dayanağı birey yine özgürlüklerdir.

Liberal Felsefe Açısından Eğitim: Salt yalın bir felsefe olmaması; ekonomi politik yönünün baskın olması eğitim yorumlarını farklılaştırmaktadır. Liberallerin “pedagojik” bağlamda eğitime ilişkin bütüncül program ve görüşlerinden çok; sosyal, ekonomik ve politik duruşun eğitim alanına yansıması olarak görülebilir.

Eğitim sistemlerinin amacı özgür ve “ekonomik” bireyi yetiştirmek olmalıdır denilebilir.

Liberalist felsefe açısından öğretim program içeriğinde özgürlükçülük ve çok yönlülük egemendir.

Öğretme ve öğrenme süreçlerinde görecelik ve duruma uygunluk egemendir.

Eğitiminde ölçme ve değerlendirme sisteminin amacı şöyle özetlenebilir. Eğitim gerek süreç gerek ürün açısından bireysel hak ve özgürlüklerin bilincinde etkili, verimli, bağımsız ve yaşama hazır bireyler halinde gelip gelmedikleri ölçülmelidir.

Materyalizm: Türkçede bu kavrama karşılık olarak maddecilik ve özdekçilik sözcükleri kullanılır. Materyalist eğitim felsefesi kuramsal desteğini tümüyle materyalist bilgi kuramından alır. Materyalizm, madde ve maddenin hareketleri ile değişimleri haricinde hiçbir şeyin var olmadığına dair felsefî teori sistemidir. Bu görüşü benimseyene maddeci, özdekçi veya materyalist denir. Ayrıca popüler kültürde materyalizm, maddî varlıklara ve fiziksel rahatlığa ruhanî değerlerden daha fazla önem verme anlamında da kullanılır. Materyalist felsefenin eğitim ve toplumsal yapı ilişkilerine ilişkin görüşü şu biçimde özetlenebilir: Eğitim öncelikle işleyişi ekonomik alt yapı tarafından belirlenen bir üst yapı kurumudur.

Materyalist felsefenin özellikleri:

  • Ontolojik açıdan materyalist felsefe arkenin madde ile maddedeki çelişkinin doğurduğu sürekli devinim olduğunu öne sürer.
  • Epistemolojik açıdan materyalist felsefeye göre bilgi beynin diyalektiği ile doğanın diyalektiğinin etkileşimin sonucu oluşur.
  • Aksiyolojik bağlamda materyalist felsefeye göre değerler, sürekli değişim içindedirler.

Materyalist Felsefe Açısından Eğitim: Kendisinin doğrudan bir eğitim felsefesi olmasından çok yeni bir eğitim felsefesi oluşturulmasına katkı sağlaması açısından önemlidir. Materyalist felsefenin eğitime bakışının temeli eğitimin sınıfsal ve maddi özünün bulunduğu görüşüne dayanır. Materyalist eğitim, doğrudan materyalist bilgi kuramını temel alır.

Materyalist felsefeye göre eğitim sistemlerinin amacı daha çok sosyo-ekonomik ve politik odaklıdır. Eğitim amacı, egemen sınıfların istediği biçimde sistemi yeniden üretme, sisteme uygun iş gücü ve istendik davranışlara sahip birey yetiştirmektir. Öğretim programlarının içeriğinde üretime dönük derslerin olmasıdır. Öğretme ve öğrenme süreçlerinde eğitimi daha çok sınıfsal özü ile ele alır ve eğitimin bilimsel sosyalizmin ilkelerine dayandırılmasını amaçlar. Ölçme ve değerlendirme boyutunda şu anlayışlara yer verildiği görülebilir. Öncelikle üretime dönük çalışma alışkanlığı kazanılıp kazanılmadığı, diyalektik materyalist düşün biçiminin kavranıp kavranmadığı sınanır.

Natüralizm: Türkçede doğacılık anlamına gelir Natüralizmin pratikte birbirini tamamlayan iki görüşle betimlemek olanaklıdır. Öncelikle natüralizm her şeyin doğal olduğu, yani var olan her şeyin doğal dünyanın bir parçası olup, araştırmaya özgü yöntemlerle araştırılması gerektiğini savunur. Her şeyin doğa bilimlerinde örneklenen yöntemlerle açıklanabileceğini savındadır. Natüralist anlayış aynı zamanda doğanın parçası olduğunu ifade eder. Rousseau, Pestalozzi ve Spencer bu akımın bilinen öncüleridir. Natüralizm, doğanın tüm gerçeklik olduğu düşüncesinden hareket eder.

Edebiyat, felsefe ve etik boyutlarında natüralist felsefenin görüşleri; felsefenin doğanın yansıtılması olduğunu, doğanın egemenliği, rolü ve ahlak anlayışında da yine doğal bir bakışın egemen olduğunu ileri sürer. Edebiyatta ve sanatta natüralizm ya da doğalcılık, doğayı detayları ile olduğu gibi yansıtmayı öngören akımların genel adıdır.

Natüralist Felsefe Açısından Eğitim: Naturalist felsefe genel olarak eğitime katkıları insana odaklanma, doğaya uygun ve uyumlu çalışma biçiminde verilebilir. Natüralist felsefeye göre eğitimin amacı, insanları insan doğasının gerektirdiği şekilde ve bu doğaya uygun bir yaşam doğrultusunda yetiştirmektir. Eğitimin amaçları belirlenirken şu düşünceler temel alınmalıdır. Program evrenin bir parçası olan doğaya ve insana uygun olmalıdır. Duyumlar doğanın anlaşılmasını kolaylaştırır; duyumsamalar geliştirilmelidir. Doğadaki süreçler yavaş olduğu için eğitim süreçleri de yavaş seyretmelidir. İçerik ve konu bağlamında işlenecek ders ve konular insanın doğayı kavramasına ve insanın doğal gelişimine katkı odaklı olmalıdır. Öğretme öğrenme süreçlerine yönelik öğretim programı öncelikle öğrenci merkezli ve demokratik olmalıdır. Öğretmen rolleri, öğrenciyi zorlamamalı, onun çevresiyle etkileşimin geliştirmeye çalışmalıdır. Ölçme ve değerlendirme sistematiğinin olduğunu söylemek oldukça güçtür.

Pozitivizm: Olguculuk modern bilimi temel alan batıl inançları ve metafiziksel spekülasyonları reddeden bir felsefi akımdır. Pozitivizm anlayışta sadece fiziksel veya maddi dünyanın gerçeklerine dayanan bilim anlayışı vardır. Pozitivizm Comte’un 19. yy.da ortaya attığı düşüncelerle yapılanır. Daha sonra 1920’de Viyana Çevresi tarafından ‘mantıksal pozitivizm’ adı ile yeniden yapılandırılır. Pozitivizmin ana iddiası metafiziğin hiçbir değeri olmadığı iddiasıdır. Öncüleri 19 yy.da August Comte, 20. yy.da Mach’dır. 18. yy.daki aydınlanma felsefesinin izdüşümleri olduğu söylenebilir.

Pozitivist felsefe ve geleneğin önemli filozoflarından Comte’a göre toplumlar pozitivist düşünme aşamasına ulaşana kadar uzun tarihsel süreç yaşamıştır. Felsefe ve sosyoloji alan yazınında üç hal yasası olarak bilinen anlayışa göre felsefi ve dini bakış açıları teolojik, metafizik ve pozitif olmak üzere üç aşama geçirmiştir. Teolojik aşamada tüm olay ve olguların oluşumu tanrı ya da kutsallık atfedilen varlıklarla açıklanmaya çalışılmıştır. Metafizik aşamada ise olay, olgu ve durumlar ruh, ölümsüzlük gibi doğaüstü soyut kavram ve değerlerle açıklanmaya çalışılmıştır. Ortaçağın sonunda başlayan pozitif aşamada ise bilinmeyenler bilimsel yöntemle açıklanmaya çalışılmıştır.

Pozitivist felsefeye göre ontolojik bağlamda şu görüşler ön plana çıkmaktadır. Ancak olgular bilinebilir ve olgular konusundaki bilgiler de mutlak değil sadece görecelidir. Bilmek önceden görmek içindir. Kanıtlanmadığı sürece bir nesnenin varlığı ifade edilemez. Sağlam bilgilere olguların incelenmesi yoluyla ulaşılabileceği ve kesin bilgilere yalnızca deneye dayanan bilimlerle ulaşılabileceği varsayılır.

Epistemolojik açıdan şu özellikler söylenebilir. Bilgiler olgulara dayanmalıdır ve aprioridir. Kanıtlanmayan, olgulara dayanmayan bilgilerin geçerliliği yoktur.

Değerler şu biçimde oluşmaktadır. Toplumlar ve değerler durağan değil hareket ve değişim halindedir. Ahlak konusunda en yüksek ide (fikir) insanlık idesidir. Toplumun duran değil kımıldayan yönü olan sosyal dinamiğin en temel idesi “ilerleme” dir.

Pozitivist felsefe düşünürleri bilimsel düşünce biçimini benimsemişlerdir. pozitivist felsefe düşünürlerinin zamanla bilimsel bilgi “tek doğruculuktur” anlayışına yöneldikleri söylenebilir.

Pozitivist Felsefe Açısından Eğitimin Amacı: İnsanları modern bilimi temel alan, batıl inançları ve metafiziksel spekülasyonları reddeden birey olarak yetiştirmektir. Pozitivist felsefe ilkelere doğal olmayan karşısında doğal olana yönelmek, doğalın bilgisiyle yetinmek, despotik, köleci, özgürlük karşıtı irrasyonel durum ve uygulamalar karşısında rasyonel olanın yanında olmak ilkelerine göre eğitimi tanımlar. Öğretim programlarında içerik ve konu boyutunda bireyin bilimsel düşünmesini geliştirecek konulara yer verilmesi amaçlanır. Pozitivist felsefeye göre öğretme öğrenme süreçlerinin düzenlenmesinde deney ve gözleme dayalı çalışmalarla bilimsel araştırmalara yer verilmesi tercih edilir. Pozitivist felsefeye göre ölçme ve değerlendirme, nesnel ölçmelere dayandırılmalıdır. Okul sınıf yönetimi bağlamında eğitime etkisi oldukça önemlidir. Bu etki bir bakıma pozitivist yaklaşımın genel yönetim yaklaşımlarına etkisinin bir ürünüdür. Ayrıca eğitim, okul ve sınıf yönetiminde ast-üst, öğretmenöğrenci ilişkilerinde objektif bir yaklaşımın olması esastır.

Postmodernizm: Modernizm sonrası, ötesi anlamında kullanılır. Postmodernizm olumlu ya da olumsuz anlamda modernizmden farklılaşan tüm siyasal ve toplumsal değişimleri, düşünsel ve kuramsal ürünleri ve kültürel pratikleri kapsayan bir formülasyondur. Daha çok var olan dönemi ‘postmodern durum’ olarak niteler. Modernizmin tam bir karşıtlığı ya da sonu olmaktan ziyade, eleştirel bir karşı duruştur. Postmodernizmin temel özelliklerinde farklılıklar olmakla birlikte, temel özellikleri şu başlıklar altında toplanabilir: Gerçeklik ve doğruluk: Kültürel, dilsel yapılara ve özneye bağımlıdır. Nesnellik: İdeolojik bir kavramdır, güç, otorite ve iktidarların bir maskesidir. Sürekli değişim: Değişmeyen hiçbir şey yoktur. Odaksızlık veya çok-odaklılık: Ne kadar kültür varsa o kadar odak vardır. Temelsizlik: Varlık, bilgi ve değerin dayandığı sarsılmaz bir temel yoktur. Benlik: Evrensel bir benlik ya da insan imgesi bulunmamaktadır. Yorumsamacılık: Her metin, farklı anlamlandırılmaya açık bir testtir. Evrenselliğe karşı yerellik: Evrensellik, beyaz ırkın değerlerini dünyaya empoze etme aracıdır. Toplum mühendisliği: Anti-demokratik ve totaliter bir tutumdur. Üst anlatılar: Baskıcı büyük öykülerdir. Çoğulculuk: Tekçiliğe karşı çoğulculuğun yaygınlaştırılması gerekir. Eklektizm: Her şey olur, her şeyden iki yüz elli gram almak gerekir.

Postmodern Felsefe Açısından Eğitim: Postmodernizm bir eğitim felsefesi olmaktan çok; siyasal, sosyal, ekonomik çok geniş bir alana yönelmesiyle çok tartışmalı bir alandır ve eğitim alanı üzerinde etkileri tartışılmaktadır. Postmodernizm eleştirel bir pedagoji yaratarak kimi açılımlar oluşturur. Postmodern anlayış ile tüm toplumsal yapı ve işleyişe ilişkin modern algı ve anlayışa karşıt bir yapı oluşturulmaktadır. Postmodern anlayışın kendine özgü bir öğretim programı olup olmadığı tartışmalıdır. Kabul gören görüş, postmodern anlayışın göreceliliği, aslında nesnel bilgiyi yok sayması gibi, mümkün olduğu kadar nesnel verilere dayanan eğitimbilimini de yok sayma biçimindedir.

Postmodern felsefeye göre eğitim sistemlerinin amacı bir kesin oluştan çok göreceli bir oluşudur. Öğretim programlarının içeriğinde çok yönlülük, çok kültürlülük, bir bakıma düzensizlik bulunmaktadır. Eğitim anlayışının öğretme ve öğrenme süreçlerinde görecelik ve bireysellik baskındır. Modernist eğitimde öğretmen erki temsil ederken, postmodern eğitim öğretmenin açık erkine karşı çıkılmaktadır. Öğretmenin erki temsil etmesi eğitimsel olarak baskının, şiddetin ve ideolojik aşılamaların temeli olarak kabul edilir.

Postmodern görüşlerin eğitime ilişkin sonuçları şöyle özetlenebilir:

  • Görecelik, eklektik yaklaşım ve merkezi kontrolün kalkması eğitimin belirli amaca göre çalışması kimi zorluklar çıkarmaktadır.
  • Eğitimde medyanın rolünün değişmesi ve önem kazanması öğretmenin ve kalıpçı öğretim programının etkisini azalmaktadır.
  • Okuryazarlık tüm medyanın okuryazarlığına yönelmiştir.
  • Yeteneğe göre eğitim yapılmalıdır.
  • Kitle eğitiminden kişiselleşmiş öğretime, tek öğretimden çoğulcu öğretime, katı programlardan esnek programlara, öğretmenin program başlatma ve yöneltmesinden, öğrencinin başlatmasına ve grup planlamasına, bağımlı içerikten, bağımsız içeriğe geçiş sağlanmalıdır.