EKONOMİ SOSYOLOJİSİ - Ünite 1: Ekonomi Sosyolojisinin Kurumsal Temelleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1 : Ekonomi Sosyolojisinin Kuramsal Temelleri

Giriş

Bilim, insanoğlunun doğayı anlama çabası görevini üstlenir. Bilimde, mekanik ilişkilere dayalı olan Newtongil Paradigma ve görünmez doğanın yani atom altı parçacığını anlamaya dönük paradigma olmak üzere iki devrim yaşanmıştır. Mekanik ilişkilere dayalı yaklaşım, fizik, bilim ve sosyal bilimlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. İkinci büyük devrim olan Kuantum yaklaşımı ise bilgi toplumunun oluşumunu sağlamıştır.

Tarihsel süreçte, Ekonomi-Endüstri-Toplum ilişkileri günümüzde yüzyılı aşkın birikimiyle bir bilim dalı konumuna erişmiş ve bu dal da Ekonomi Sosyolojisi olarak karşımıza çıkmıştır.

Ekonomi sosyolojisi, ekonomik olay, olgu ve ekonomik çıkarları, teknolojik öze dayalı sosyal örgütlenme ve ilişkiler ağı içinde ele alan bir bilim dalıdır.

Ekonomi Sosyolojisinin Konuları

Bilim dalının kurucuları Weber ve Durkheim, ekonomi sosyolojisinin konuları olarak toplumsal ilişki ve aktivitelere yönelir. Analizlerde, ekonomik faaliyet sürecindeki insanlar, sosyal gruplar, sosyal kurum ve yapılar ile sosyal değer norm ve yaptırımlar konu edilir.

Ekonomik faaliyetler toplumsal yaşamın vaz geçilmez unsurlarıdır. Ekonomi sosyolojisi de ekonomik faaliyetleri sosyal açıdan inceleyen bir bilim dalıdır. Ekonomik faaliyetin toplumsal temelleri ile toplumsal yaşamın ekonomik temelleri birlikte açıklanmaya çalışılır.

Ekonomi sosyolojisi temel bir varsayıma dayanır; bütün ekonomik olaylar özünde teknolojik sürecin yer aldığı bir sosyal ilişkiler sistemi oluşturur. Bu çerçevede ekonomik faaliyetlerin temel özellikleri ortaya çıkar;

  • Ekonomik faaliyet, insan ilişkisine bağlı gerçekleşir,
  • Ekonomik faaliyet, sosyal ilişki ve örgütlenme biçimi olarak yansır,
  • Ekonomik faaliyet, insan doğa ilişkisini yansıtır.

Ekonomi sosyolojisi analizlerinde teknolojik özle, sosyal örgütlenme ve insanlar arası ilişki unsurları birlikte değerlendirilir.

İki Ayrı Bilim Dalı: Geleneksel Ekonomi ve Ekonomi Sosyolojisi

İktisat eğitimi klasik ve neoklasik geleneğe dayanır. Ricardo’nun soyutlayarak model kurma tekniği olan “Model teori” ekonomik olaylar ile ilgili olan; sosyal, politik, kültürel, psikolojik, teknolojik ve tarihi boyutları veri kabul eder ve modelden dışlar. Geleneksel ekonomi sadece mekanik düşünceye dayalı noktasal denge çözümleri üretir.

Örneğin mikro ekonomideki tüketici dengesi, firma dengesi, piyasa dengesi vb. dengeler üretir. Bu şekliyle geleneksel ekonomide kurulan statik denge modelleri, ekonomik yaşamın sosyal, politik, kültürel ve tarihi boyutlarını içermez. Bu yüzden;

  • Ekonomi teorisi konuları kısmi olarak ele alır,
  • Ekonomik modeller, gerçek olayları tasvir ve tahmin etmede yetersizdirler,
  • Ekonomik teoriler pratik çözümler getirmede yetersizdirler.

Örneğin enflasyon ve işsizlik sorunu karşısında çoğu kez başarısız olunuyor. Bu sebeple nitel, nicel araştırmalar ile dil sistemi kullanılarak analizler gerçekleştirilir. Ekonomi sosyolojisi, genel sosyolojinin bilimsel bilgilerine ihtiyaç duyar. Bu yüzden geleneksel ekonomi ve ekonomi sosyolojisi iki ayrı bilim dalı olarak gelişmiştir. Bu bilim dallarına ilişkin üç temel görüş vardır;

  • Ekonomi sosyolojinin, dolayısı ile ekonomi sosyolojisinin alt dalıdır.
  • Ekonomi sosyolojisi, ekonominin alt dalıdır.
  • Ekonomi sosyolojisi bağımsız bir bilim dalıdır.

Araştırmacılar bu görüşler çerçevesinde, kimi zaman her ekonomik olay aynı zamanda sosyal bir olay derken, kimi zaman ekonomi sosyolojisini, ekonomi bilimine yardımcı bir alt bilim olarak görmektedirler. Ancak tüm bu görüşlere karşın, ekonomi sosyolojisi, ekonomi ve sosyolojiden ayrı bir bilim dalı olarak kabul gördü. Bu durumu yaratan en önemli faktör, ekonomi bilimi ve genel sosyoloji arasında ortaya çıkan boşluk ve her iki bilim dalının kendi alanlarına yönelmesidir. Bu sonuç ekonomi sosyolojisinin kendi alanını, konu, bakış açısı ve görevini üstlenmesi ile gerçekleşti.

İki Farklı Yaklaşımın Kaynakları: Geleneksel ekonomi biliminde tam bilgi ve rasyonellik varsayımının genel kabul görmektedir. Oysa zaman içinde belirsizlik ve risklere karşı bilgi edinmenin maliyetli olduğu, bireylerin de her zaman rasyonel değil sınırlı rasyonel olabileceği görüşü gelişmiştir. Sosyolojide ise farklı yaklaşım ve okullar mevcuttur (davranışsal, yapısalcı, işlevsel), bu durum ekonomi sosyolojisine de yansımaktadır. Ekonomi bilimi ve ekonomi sosyolojisinin arasındaki farklılıklar aşağıdaki gibi özetlenebilir:

  • Ekonomi bilimi ve ekonomi sosyolojisinin karar birimleri birbirlerinden farklılık göstermektedir. Ekonomi biliminin çıkış noktası birey iken ekonomi sosyolojisinin çıkış noktası sosyal gruplardır.
  • Ekonomik faaliyetin tanım ve içerikleri farklıdır. Geleneksel ekonomide, ekonomik çıkarlar maksimize edilmeye çalışılırken, sosyolojik bakış açısında duygusal değerler sistemi önem kazanmıştır. Sosyolojide rasyonellik açıklanması gereken bir değişkendir. Parsons ekonomik rasyonelliği Batı düşünce sisteminin kendi özel gelişim sürecinde oluşan bir norm olarak görmektedir.
  • İki bilim dalının kısıt ve kriterleri farklıdır. İlkinde, bireysel davranışlar ön planda iken, ikincisinde sosyal davranışlar ön plandadır, bireyler birbirlerini etkilemektedirler.
  • Ekonominin toplum bütünü içindeki algısı farklıdır. Geleneksel ekonomide, ekonomik olgu pazardaki alışveriş ilişkisi ile sınırlı iken ekonomi sosyolojisinde karşılıklı etkileşim söz konusudur.
  • Her iki bilim dalının analiz amaçları da farklıdır.

Weber ve Schumpeter’in çalışmaları gibi hem ekonomi hem sosyoloji alanına hitap eden yaklaşım “geleceğin öngörüsel açıklanmasında” mümkün olabilir.

İki Farklı Yaklaşımda Analiz Yapısı ve Yöntem Farkı: Ekonomi teorisi konularını incelerken, rasyonel ekonomik faaliyet nasıl ortaya çıkar sorusunda yola çıkar ve belli varsayım ve tezlere dayalı modeller oluşturur. Ekonomi dışı olarak görülen, sosyal, kültürel ve politik unsurlar devre dışı bırakılır. Böylece gerçeklikten uzaklaşır ve düşünsel olarak kalır. Böylece gerçek sosyal yaşamın sorunlarını kavramada yetersiz kalır.

Ekonomi sosyolojisinin konusu ise, güncel yaşamda ortaya çıkan, olay ve süreçleri, sosyal ilişkiler yani toplumsal boyut içinde ele almaktır. İnceleme konusu çevresel verilerden soyutlanmamaktadır. Buradan hareketle her iki bilim dalının analizlerinde, bağımlı değişken, bağımsız değişken ve fonksiyonel ilişkiler açısından farklılaştıkları görünmektedir.

Geleneksel ekonomide, malların üretim, bölüşüm ve tüketimine ilişkin fiyat ve miktarları bağımlı yani açıklanan değişkenlerdir. Ekonomi sosyolojisinde ise insanların gösterdikleri davranış ve davranış değişimlerinin açıklanması önceliklidir.

Geleneksel ekonomide piyasa ilişkileri ve yapıları (monopol, tam rekabet vb.) bağımsız değişkenlerdir. Ekonomi sosyolojisinde ise psikolojik, kültürel ve sosyal yapılar bağımsız değişkenlerdir.

Geleneksel ekonomide, bağımlı ve bağımsız değişken ilişkisi modeller şeklinde ortaya konur. Bağımlı ve bağımsız değişken arasındaki ilişki ise fonksiyonel değişken ile ortaya koyulur. Ekonomi sosyolojisinde ise değişkenler arasındaki ilişkiler, genel geçerliliği olan yasalar şeklinde değil empirik olay ve gözlemlerle yanlışlanmaya açık kısmi ve geçici açıklama değeri olan tezler olarak ortaya koyulur.

Ekonomi Sosyolojisinin Temel Metodolojik Sorunları

Ekonomi sosyolojisinin metodolojik unsurları her iki alandan da izler taşımaktadır ve bu sebeple çeşitli sorunlar ortaya çıkmıştır:

  • Toplumsal bütün farklı düzeylerde analiz edilebilir,
  • Araştırmalar, statik ve dinamik analizler şeklinde yapılabilir,
  • Analiz araçları olarak modeller ve tipolojik sınıflamalar yapılabilir,
  • Aksiyomatik yöntem kullanılabilir,
  • Bilimsel yasa ve kurallar mutlaklık içermez.

Analiz düzeyleri araştırma konusuna göre farklı yöntemlerden yararlanır. Bu analiz düzeylerini 6 farklı başlık altında ele alabilir:

Bireysel düzey: belli sosyal ortamlar içinde insan davranış ve biçimlerini açıklama konusu yapar. Genelde şu kavramlar gündeme gelir: bireysel motif, ihtiyaç, tercih, tutum, davranış, durum, ortam, öğrenme ve kişisel ekonomik kaynaklar.

Etkileşim düzeyi: bireylerarası ilişkiler açısından yapılan analizlerdir.

Örgütsel düzey: örgütlü ortak davranış koşulları açıklanır. Örgütün iç sorunları, çevresiyle olan ilişkiler analiz konusu yapılır.

Kurumsal düzey: kurumlaşmış, devlet, piyasa, aile, din, bilim gibi kısmi alanların yapı ve işleyiş biçimleri analiz edilir.

Toplumsal düzey: toplum bütününe ilişkin sosyoekonomik ilişkileri ve bunların değişimini analiz konusu yapar.

Küresel düzey: küreselleşme ile birlikte analizlerin, toplumsa düzeyde olmayıp küresel düzeyde sosyal ve toplumsal ilişkiler analiz edilir.

Ağ etkileşimli analiz düzeyi: örgütler, kurumlar ve toplumlar arası etkileşim ilişkileri olduğu gibi kişilerle örgütler, kişilerle kurumlar ve kişilerle toplumsal ve küresel etkileşim olmaktadır. Bu etkileşim bir ağ etkileşimi şeklinde yaşanmaktadır.

Ekonomi sosyolojisinde statik ve dinamik analizler: konuların ele alınırken statik ya da dinamik bir biçimde ele alınmasını ifade eder. Statik analiz sosyo-ekonomik olgunun belli bir andaki durumunun analizini ifade eder. Dinamik analizde ise süreç söz konusudur.

Ekonomi sosyolojisinde modeller: modeller belli bir gerçeğin basite indirgenerek amaca uygun bir biçimde kurgulanmış halidir. Gerçeğin daha basit bir biçimde yeniden kurularak yorumlanması ve anlaşılmasına hizmet eden araçlardır. Gerçeğe yakınlık derecesine göre reel modeller ve ideal düşünsel model ayrımı yapılmaktadır. Reel model sosyo-ekonomik gerçeğin belli oranlarda küçültülerek oluşturulduğu modellerdir. İdeal modeller ise belli bir gerçeğe yaklaşabilmek için temsili olarak kurulmuş modellerdir.

Ekonomi sosyolojisinde tipolojiler ve sınıflamalar: bulgular model kurmak için yetersiz ise araştırma davranış tiplerinin belirlenmesi ya da sınıflandırılması düzeyinde kalabilir. Bir olguya ilişkin çok sayıda özellikler arasından metodolojik açından aynı görülenlerin diğerlerinden ayırt edilerek belli bir biçimde ortaya koyulması belli davranış tipleri ve kalıplarını verir. Böylece davranış tipleri belirlenir. Sonuçta tipolojik yaklaşım bilimsel açıdan önemli olan gerçeklerin düzenlenme ve karşılaştırma amacıyla sınıflandırılma yöntemi olarak ortaya çıkar. İdeal ve reel tipler olarak iki türdedirler.

Ekonomi sosyolojisinde aksiyomatik yöntem: belli aksiyomlar apriorik (düşünsel) hipotezlerdir. Belirlenmiş bir davranış kalıbından yola çıkılarak, ilkel toplumlardaki sosyal ilişkilerin analizi yapılır. Geçmiş bugünün bakış açısı ve bilgisi ile analiz edilir.

Ekonomi sosyolojisinde yasalar ve kurallar: sosyoekonomik davranış yasaları, ekonomik sürecin doğal mekanik yasalarının ortaya koyduğu belirginlik içinde değildir ve ona göre işlemez. Bu durum sosyal yaşamın dinamik bir süreç olmasından ve sürekli olarak yeni değişkenlerin var olmasından ileri gelir. Ekonomi sosyolojisinde ortaya konan yasaların, mantıksal açıdan tutarlı olduğu kadar, tarihi bir duruma ilişkin olarak empirik içerikli hipotezler olmaları zorunludur. Bu nedenle sosyo-ekonomik alan araştırmalarında, araştırma alanının daraltılarak olayın oluşumu ile araştırma ve sonuçların açıklanması arasındaki zaman gecikmelerinin en aza indirilmesi bilimsel açıklamaların başarı şansını yükseltir.

Ekonomi Sosyolojisi Geleneği

Kavram ilk kez 1879 yılında W. S. Jevons tarafından kullanılmış ve Durkheim ve Weber’in çalışmalarında benimsenmiştir. Özellikle Weber ekonomi sosyolojisinin bağımsız bir bilim dalı olarak ortaya çıkmasında önemli rol oynamıştır.

Ekonomi ve sosyoloji bilim dalları birbirlerini etkilediler ve etkileşimleri ile ekonomi sosyolojisi doğdu. Ekonomi sosyolojisinin konusu, ekonomik alanın şekillenişi, gelişmesi ve yapılanışıdır, endüstrileşme ile birlikte de süreç daha da güncellik kazandı.

Endüstrileşme ise beraberinde, işsizlik, geleneksel aile yapısının çözülmesi ve benzeri sorunlar doğurdu. Bu sorunlara ise üç bakış açısı ile yaklaşım gösterildi.

Liberal akım, piyasa sisteminin unsurlarını veri olarak alıp, bundan sapan gelişmelerini düzeltmeye çalıştı. Sosyalist akım, toplumsal sorunların nedenini endüstri toplumunun yapısında aradı ve farklı bir yapılanma istedi. Sosyal muhafazakar görüş ise geleneksel toplum düzeni düşüncesine bağlı kaldı. Sorunları ahlak kurallarının bozulması olarak değerlendirdi.

Marx’a göre toplumsal değişimde, farklı sınıfların ekonomik çıkarları ve siyasal açıdan yaşanan dünyayı değiştirme güdüsü iki önemli belirleyici unsurdur. Çalışmalarında sosyoloji, ekonomi, felsefe ve politikanın yeni bir sentezinin sunulması onu ekonomi sosyolojisinin öncülerinden biri yaptı.

Durkheim, sosyoloji isimli eserini ekonomik çıkar kavramı üzerine oturtmuş olması ve rekabetin üçüncü kişilere sağladığı yarar üzerinde durmasıyla öncüler arasına girmiştir. İktisat sosyolojisinin bir bilim dalı olmasının alt yapısını sağlayan, ekonomi ve sosyoloji arasındaki bağlantının şekillenmesini sağlayan ise Weber’dir. Ekonomik faaliyet içindeki aktörlerle, ekonomik örgütlenme olgusu ve piyasa sistemi ile bunlar içinde ortaya çıkan çatışma, rekabet ve güç ilişkileri Weber’in açıklık getirdiği diğer konulardır.

Amerikan kurumsalcı okulun kurucusu Veblen kapitalizmin tarihini ve gelişimini eleştirel bir şekilde ele almıştır.

Schumpeter’in ekonomi sosyolojisine katkısı 3 önemli alanda olmuştur:

  • Sosyolojik yaklaşımla, girişimci sınıf analizini, burjuvazinin yükseliş ve çöküşüyle açıklar.
  • Emperyalizmin doğasına ilişkin görüşü, onu kapitalizm öncesi ve kapitalizmden çok feodalizm kalıntısı irrasyonel bir düzen olarak yıkılmaya mahkum görmesi şeklindedir.
  • Devletin finansal gücünü, onun ayrıcalıklı pozisyonuna dayalı faaliyetler olarak analiz eder.

Schumpeter “Yeniliğin yaratıcı yok etme süreci” ni kapitalizmin zayıf kurumsal yapısı ile açıklamaktadır. Schumpeter’in kapitalizmden sosyalizme geçileceği öngörüsü gerçekleşmese de maddi üretimden bilgi üretimine; makine merkezli sosyal örgütlenmeden, insan merkezli sosyal örgütlenmeye geçilmiştir.

Karl Polanyi, Sanayi Devrimi öncesi İngiltere’yi incelemiş; piyasa temelli ekonominin şekillenmesini ve yetersizliklerini Büyük Dönüşüm (1944) adlı eserinde anlatmıştır. Sadece bireysel çıkarların değil, grupsal ve toplumsal çıkarların da önemli olduğunu ifade eder. Sosyal denge kurulmaz ise toplumların 20. yüzyıldaki gibi nasıl faşizme kaydığını açıklar. Kapitalizmin sorununun, ekonomi konusunda toplumların karar vermesi yerine, toplum konusunda ekonominin karar vermesinden kaynaklandığını söyler. Ekonomik faaliyetler toplumsal yönüyle ele alınmaz ve sosyal ilişkiler içinde yerleşik görülmez ise yıkıcı bir yapı kazanabilir.

Endüstri devriminden beri sosyo-ekonomik olayların giderek çeşitlenmesi bir bilim dalı olan ekonomi sosyolojisinin içeriğine yansıdı.

Ekonomi Sosyolojisinin Bugünü

Yaşanan teknolojik gelişmeler, toplumları sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçirmiştir. Bununla birlikte yeni yaşam ve toplumsal koşullar ile bilimde köklü yenilikler meydana gelmiştir.

Özellikle Mark Granovetter’in yurtlanmışlık sorunu üzerine makalesi ve yeni ekonomi sosyolojisinden söz etmesi yeni bir başlangıç oldu. Ona göre ekonomik faaliyetler, sosyal yapı ve ilişkiler içinde zaten sıkıca yurtlanmış biçimde yer alır. Günümüz ekonomi sosyolojisinde yurtlanmışlık kavramıyla merkezi bir konum olan ağ analizleri yapısal sosyoloji içinde ve onun katkısı olarak ortaya çıktı. Üzerinde durulan önemli bir eleştiri konusu ise ağ analizlerinin siyaset ve kültürü ihmal ettiği noktada düğümlenmesidir.

Organizasyon ve Firma Teorisinin Katkıları

Yeni ekonomi sosyolojisi, ekonomik faaliyetlerin açıklanmasında, firma yapısı, firmanın işbirliği bağlantıları ile firma içi ve firmanın çevresi ile olan etkileşim ağının analizlere dahil edilmesi gibi bir yenilik yarattı. Bir firmanın karlılığı, çok sayıdaki tedarikçi, rakipler ve müşterilerle olan ilişki ağının bileşimine bağlı olarak belirlenir.

Yeni kuramsalcı yaklaşım ise, firma ve örgütlerin kültürel ve bilişsel yönlerinin analizlere dahil edilmesiyle daha çok ilgili gözüküyor. Ekonomik birimlerin çıkarlarını sağlamalarının belli davranışlarda bulunma ya da bulunmamasına bağlı olduğu ifade ediliyor.

Kültürel Sosyolojinin Katkıları

Zelizer, yapısalcı yeni ekonomi sosyolojisini, her şeyi sosyal ilişkilere ve ağ sistemine indirgeyerek sosyal yapı determinizmine düşürdüğü eleştirisini getirdi. Doğru olanın ekonomik ve kültürel faktörleri de dikkate alarak kültürel ve yapısal mutlakçılık arasında bir orta yol bulmak olduğunu savundu. Bugün yeni ekonomi sosyolojisinde, kültürel sosyolojinin yaklaşımı da yankı bulmuş olup, sembol anlam ve kültürel yapılanmalar analizlere dahil edilmektedir.

Alan Teorisinin Katkıları

Swedberg Avrupa’da konuların ekonomi sosyolojisinden çok, endüstri sosyolojisi, tüketim sosyolojisi ve benzeri çerçevede ele alınmış olduğunu ileri sürer. Örnek olarak Luhmann’ın bile ekonomiyi toplumların bir alt sistemi olarak gördüğünü vurgular.

Swedberg’e göre Gronowetter’in ekonomik faaliyetlerin toplumun sosyal yapısı içinde yurtlanmış olduğu tezi yerine Bourdieu alan teorisinden yola çıkar. Burada, endüstrilerin ya da benzeri ortamlar bir alan olarak görülür. Her alanını yapılanışı farklı sermaye tiplerinin yapısına bağlı olarak şekillenmektedir. Yaklaşımın 4 temel analiz aracı: alan, sermaye, alışkanlık ve çıkar kavramlarıdır.

Son olarak, ekonomi sosyolojisi için, bilgi toplumunun yeni kurumsal yapılarına taşınması sonucunda henüz yolun başında olduğu söylenebilir.