ELEKTRONİK TİCARET - Ünite 5: Elektronik Ticaret ve İlgili Hukuki Düzenlemeler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Elektronik Ticaret ve İlgili Hukuki Düzenlemeler

Elektronik Ticarette Temel Hukuksal Sorunlar

Elektronik ticaret işletmeler açısından önemli bir yere sahip olmakla beraber oldukça yeni bir olaydır. Yeni bir durum ortaya çıktığında bu yeni duruma uygulanacak kurallara da gereksinim doğar. Böyle bir durumda, mevcut kuralları uygulamak en doğru yöntemdir. Ancak, bazen bu kuralların elektronik ticarete uygulanması olanaklı olmaz. Bu nedenle her yeni durum ortaya çıktığında olduğu gibi, mevcut kuralların bu yeni duruma uyarlanması ve gerekiyorsa sadece bu duruma uygulanacak yeni kuralların oluşturulması gerekir. Bugün, elektronik ticareti özellikle düzenlemeyi amaçlayan hukuk kuralları oluşmuştur. Ülkemizde internet 1990 yıllarından bu yana gelişim göstermiş ve göstermeye de devam etmektedir. İnternetin yaygın olarak kullanımı ise son yıllara dayanmaktadır. Türk hukukunda internet ve internetle ilgili konulardaki düzenlemelere mevzuatta yer verilmeye başlanmıştır. Örgütsel ve bireysel düzeyde tüm ticari eylemlerle ilgili işlemleri içeren elektronik ticaret alanındaki en önemli hukuksal konular, fikri mülkiyet hakları ve bu haklarla ilgili konular, haksız rekabet, elektronik imza, elektronik sözleşmeler ve tüketicilerin korunmasıdır.

Elektronik Ticaret ve Fikri Mülkiyet Hakları

Bir Web Varlığının Oluşturulması

Pazarlama aracı olarak elektronik ticareti ve özellikle interneti kullanan bir işletmenin, öncelikle küresel ağda bir varlık oluşturması gerekir. Alan adları (domain name) bu açıdan çok önemlidir.

Alan adı (domain name), bir web sitesinin internetteki adı ve adresidir. Gerçek dünyada nasıl ki her işletme bir posta adresine gerek duyuyorsa; internette bir şey arz eden biri de internette bulunabileceği bir adrese gerek duyar. Aslında arz eden kişinin bilgisayarını tanımlayan bu adres uzun bir sayı dizisinden oluşur ve IP (Internet Protocol) olarak tanımlanır. Ancak, böylesi uzun bir sayının kullanımı kolay olmadığı için, harflerdeki ve sözcüklerdeki adresi açıklayan, alan adı sistemi (Domain Name System-DNS) geliştirilmiştir. Alan adları başlangıçta sadece internet erişimini kolaylaştırmak için düşünülmüşken, sonradan ticari alanda iş yerini belirleyen bir kimlikle eş değer hale gelmiştir. Tanınmış markalar ve işletme adları alan adı olarak kullanılmaya, kartvizitlerde, reklamlarda yer almaya başlamıştır.

Bir yerde benzer ismi taşıyan iki ya da daha fazla işletme varsa, aynı alan adını talep etmeleri olasıdır. Alan adı kapmada, alan adını kullanan, zapt etmiş olduğu alan adına benzer adlara sahip işletmelerin müşterilerinin, kendi sitesine yönelmesini sağlamak için, bu işletmenin adını içeren çekici bir alan adını kullanır.. Bir diğer alan adı kapma ise, kendi bölgesi dışındakiler de dâhil, o ana kadar alınmamış ancak talep edilebilme olasılığı yüksek üst seviye alan adlarını ele geçirerek, ileride bunları kullanmak isteyenlere vermek için yüksek bedeller istemek şeklinde ortaya çıkar. Alan adları bugüne dek en fazla alan adı kapma ile gündeme gelmiştir. Birçok ünlünün ve firmanın ismi alan adı olarak alınmış ve sonra bunlara satılmaya çalışılmıştır. Bir alan adının tescilli bir marka ile aynı olması veya aşırı benzerlik (iltibas) oluşturması da olasıdır. Belirli bir adın, alan adı olarak kullanılması çeşitli hak ihlallerine neden olabilir. Örneğin haksız rekabete yol açabilir, birinin adına saldırı oluşturabilir, marka haklarının ihlaline yol açabilir.

Marka hukukuna ilişkin alan adı uyuşmazlıklarına ülkeler bugün iç hukuklarındaki mevcut düzenlemeleri uygulamakla birlikte, hukuk sistemlerinde alan adlarını koruyucu düzenlemelere de yer vermeye başlamışlardır. Alan adlarının hukuk düzeni tarafından korunmasının nedeni, kullanılan bu adlar üzerinde korunmaya değer öncelikli hakların bulunuyor olmasıdır. Türk hukukunda da Sınai Mülkiyet Kanununun (SMK) 7/3(d) maddesine göre, marka sahibi, izinsiz olarak yapılması halinde, SMKm. 7(2) kapsamına giren tescilli bir marka ile aynı ve benzer olan, bir işaretin kullanılması önlenebilmektedir. Bu durumda marka sahibi, kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılmasının önlenmesini isteyebilir.

Fikri Mülkiyet Hakları

Bilginin inanılmaz derecede değer ve güç kazandığı günümüzde, bilgi temeline dayanan fikri mülkiyet hakları da önemli hale gelmiştir. Fikri mülkiyet hakları bir yanda eser sahibinin hakları ile bunlara komşu hakları, bir yandan da sınaî hakları içerir. Türkiye’de 1995 yılından bu yana fikrî mülkiyet hakları alanında çeşitli düzenlemeleri uygulamaya konulmuş ve bu alandaki uluslararası sözleşmelere taraf olunmuştur. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, Sınai Mülkiyet Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu ile eserler, tescilli ve tescilsiz markalar, ticaret unvanları, buluşlar ve endüstriyel tasarımların korunması ve haksız rekabetin önlenmesi sağlanmıştır.

İşletmelerin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etmek amacıyla kullanılan sözcükler, sayılar, harfler, şekiller, ürünün şekli veya ambalajı ile bunların birlikte sunuluşları marka olarak değerlendirilir. Türkiye’de markalar 2016 yılı sonunda yürürlüğe giren Sınai Mülkiyet Kanunu ile korunmaktadır. Markaların bu Kanun ile öngörülen haklardan faydalanabilmesi, ancak onların Türk Patent ve Marka Kurumunca tescil edilmiş olmalarına bağlıdır. Marka koruması, ürün ya da hizmetlerinde marka kullanan marka sahiplerini koruyan bir sistemdir. Marka tescilinin amacı, özel kurallar ile getirilen korumadan yararlanmak anlamındadır. Türkiye içinde tescil edilmiş bir marka, Türkiye sınırları içinde geçerlidir. Markaların Sınai Mülkiyet Kanunu’nun etkili korumasından yararlanılabilmesi için tescili olması gerekir. Marka korumasının sınırları genişletilebilir. Bunun için isteğe bağlı olarak istenen ülkede ya da Avrupa Topluluğu markası isteniyorsa bu anlaşmaya üye ülkelerde veya Madrid Protokolü’ne dayanarak bu Protokol’e üye ülkelerin bir kaçında veya hepsinde koruma sağlanabilir. Sınai Mülkiyet Kanunu m. 7/3(d)’ye göre İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması yasaklanabilmektedir. Web sayfalarında yer alan ilişimler ve marka ihlali ile ilgili davalara tüm dünyada rastlanmaktadır. Bu konudaki en ünlü davalardan biri Ticketmaster ve Microsoft arasındadır. Türk marka hukukuna göre, kişinin web sitesinde bir bağlantı olarak üçüncü kişinin markasının kullanımı, tüketiciler arasında karışıklığa neden oluyor veya üçüncü kişinin markasının ününden yararlanmaya yol açıyorsa, hukuka aykırıdır.

Türkiye’de patent haklarının korunması, Sınai Mülkiyet Kanunu hükümlerine tâbidir. Patent, bir buluş üzerinde buluş sahibine Devlet tarafından verilen haktır. Bu hakkı gösteren belgeye de patent belgesi denir. Sınaî mülkiyet haklarının içinde önemli bir yer tutan “patent hakkı”, özellikle teknoloji transferinin aracı olan maddi olmayan bir mala ilişkin haktır. Patentli bir buluş, alınıp, satılabilen, kiralanıp, kiraya verilebilen diğer mallar gibi, buluş sahibinin mülkiyeti haline gelir. Türkiye’de alınmış bir patent, sadece Türkiye içinde sahibine hak sağlar. Bir buluşun farklı ülkelerde de korunması için, korunma istenen her ülkede patent başvurusunun yapılması zorunludur. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalara dayanarak (örneğin Patent İşbirliği Anlaşması ve Avrupa Patent Sözleşmesi) tek bir başvuru ile aynı anda birden fazla ülkede başvuru yapılması olanağı vardır. Türkiye’de patent haklarının korunması, 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararname hükümlerine tâbidir. Patent düzenlemelerinin amacı; buluş yapmayı, yenilikleri ve yaratıcı fikrî faaliyetleri teşvik etmek için gerekli olan korumayı ve buluşlarla elde edilen teknik çözümlerin sanayide uygulanmasını sağlamaktır.

Fikrî Mülkiyet Hakları ve Dünya Fikrî Mülkiyet Örgütü

Dünya Fikrî Mülkiyet Örgütü (WIPO-World Intellectual Property Organization), ülkeler arasında işbirliği ortamı yaratarak fikrî hakların korunması ve bu haklara saygı gösterilmesini sağlamak amacıyla 1970 yılında kurulmuştur. Örgütün kuruluş amacı fikrî hakların dünya çapında korunmasını sağlamaktır. Fikrî mülkiyet alanındaki hak ve yükümlülükler ile bu hakların ihlali halinde uygulanacak yaptırımları her devlet kendisi belirlemektedir. Bugün Türkiye de Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü bünyesindeki uluslararası antlaşmaların büyük bölümüne taraftır.

Elektronik Ticaret ve Haksız Rekabet

Haksız rekabetin geleneksel şekilleri olan, aldatıcı reklâmlar, rakibi kötüleme, karışıklığa neden olma vb. internet için de geçerlidir. Bu nedenle Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabeti düzenleyen 56. ve devamı maddeleri elektronik ticarete de uygulanır. Ancak, internet aynı zamanda gerçek dünyada geçerli olmayan farklı haksız kullanımlara da yol açar. Elektronik posta (e-Posta) ve özellikle de istenmeyen elektronik posta (spam), alan adı (domain name), ağ reklamları (webvertising), ilişim (link, hyperlink), web sayfası bölümleri (frame) ve arama motorlarınca kullanılan ve web sayfasını tanımlayan çoklu metinler (metatag) içindeki anahtar sözcük (AdWord) veya web sayfasında yer alan herhangi bir ifade veya metin bu tür haksız kullanımlara zemin hazırlar.

Bir işletme kendisine ait bir web sitesinde reklâmını yapabileceği gibi, başkalarına ait web sitelerinde de genellikle üst köşelerinde yer alan ve işletmeye ait web sitesi için bir tür tabela işlevi gören reklâm bantlarını (banner) kullanarak, reklâm verebilir. Genellikle sadece işletmenin adı veya logosu ya da kısa bir mesaj olan reklâm bantları işletmenin kendi sitesi için yaratılan ilişim (link) olarak görüntülenir. Geleneksel reklamlarda olduğu gibi, bu tür reklamlar da haksız rekabete yol açabilir. Bir web sitesine ulaşmayı sağlayan alan adları da haksız kullanım oluşturabilir. Elektronik haksız rekabet alanında, ticari iletişim kuralları olarak isimlendirilen, haksız rekabet alanındaki bazı kuralları uyumlaştırmayı amaçlayan Avrupa Topluluğu e-Ticaret Yönergesi oldukça önemli bir düzenlemelere yer vermekte ve ülkeler açısından model oluşturmaktadır.

e- Ticaret Yönergesi

2000 yılında kabul edilen e-Ticaret Yönergesi, çevrimiçi hizmetlerini ve özellikle e-Ticareti düzenlemektedir. Yönergenin amacı, Avrupa Birliği üyesi devletlerarasındaki bilgi toplumu hizmetlerinin serbest dolaşımını sağlamak ve iç pazarın tam olarak işlemesine yardımcı olmaktır. e-Ticaret Yönergesi, ticari iletişim kuralları olarak isimlendirilen, haksız rekabet alanındaki bazı kuralları uyumlaştırır. Yönergedeki ticari iletişim kuralları, çok genel olarak çevrimiçi bazı durumları içerir.

Elektronik Ticarette İşlem Güvenliği ve Elektronik İmza (e-İmza)

Kriptografi: Bilginin güvenli bir şekilde gönderilmesi, alınması ve saklanması için şifreleme ve şifre çözme yöntemlerini türeten, geliştiren ve inceleyen bilim dalıdır. Elektronik ticaret kullanıcıları açısından sonsuz ticari olanaklar sunmakla birlikte güvenlik, elektronik ticaretin en önemli konularından biridir. Kapalı ve açık ağlarda karşılaşılan temel güvenlik sorunları şu şekilde sıralanabilir:

  • Ağ kaynaklarına yetkisiz erişim
  • Ağ kaynaklarına zarar verilmesi
  • Bilginin değiştirilmesi
  • Bilginin ve ağ kaynaklarının çalınması
  • Gönderilen ve alınan bilgiye ilişkin doğru olmayan iddialar, itirazlar ve inkârlar

İşlem Güvenliği

Elektronik ticarette işlem güvenliği açısından üç gereksinim söz konusudur: Gizlilik, Güvenlik, Bütünlüktür. İnternet üzerinden alışveriş yapılmasında ve internet üzerinden elektronik ödeme sistemlerinde güvenliği sağlamak amacıyla çeşitli internet güvenlik protokolleri geliştirilmiştir. Bunlardan yaygın olarak kullanılan Güvenli Elektronik İşlemler (Secure Electronic Transactions-SET) ve Güvenli Soket Katmanı (Secure Socket Layer-SSL) protokolleridir. SET, kredi kartıyla ödeme transferinin şifrelenmesi amacıyla kullanılan bir protokoldür.

Elektronik İmza

5070 sayılı Elektronik imza Kanunu el yazısı ile atılan imza dışında elektronik imzaya yer vermiştir. Elektronik İmza Kanunu’na göre güvenli elektronik imza, “münhasıran imza sahibine bağlı olan, sadece imza sahibinin tasarrufunda bulunan güvenli elektronik imza oluşturma aracı ile oluşturulan, nitelikli elektronik sertifikaya dayanarak imza sahibinin kimliğinin tespitini sağlayan, imzalanmış elektronik veride sonradan herhangi bir değişiklik yapılıp yapılmadığının tespitini sağlayan imzadır”. Kanun, elektronik imza baslığını taşısa da aslında sayısal imzayı düzenlemektedir. Elektronik imzanın genel olarak, üç temel amacı bulunmaktadır: Veri Bütünlüğü, Verinin değiştirilmesini, Kimlik Doğrulama ve Onaylama, İnkâr Edilemezlik.

Elektronik Sözleşmeler

Elektronik sözleşme, en geniş anlamıyla, elektronik iletişim araçlarının kullanılması ile gerçekleştirilen sözleşmeler olarak tanımlanabilir. Elektronik sözleşmelerin en belirgin özelliğini, elektronik ortamda gerçekleştirilmesi oluşturur. Elektronik ortamda gerçekleştirilmiş olan sözleşmelerin, diğer herhangi bir şekilde yapılmış olan sözleşmelerden farkı yoktur.

Bir sözleşmenin kurulabilmesi için gerekli unsurlar, taraflar, tarafların irade açıklamaları ve irade açıklamalarının karşılıklı olmasıdır.

Web sayfası aracılığıyla yapılan sözleşmelerde, satıcının malı göndermesi ya da parayı çekmesi sözleşmenin kurulmasına neden olur. Eğer dijital bir ürün söz konusu ise alıcının dijital ürünü bilgisayarına yüklemesi de aynı sonucu doğurur. Doğrudan bağlantılı e-Mail haberleşmelerinde mailin icabı yapanın bilgisayarına yüklendiği anda, eş zamanlı sohbet programları aracılığıyla yapılan sözleşmelerde kabul beyanının karşı tarafa yollanmasıyla, İnternet telefonu ve görüntülü konferans sistemindeyse kabul beyanının açıklandığı anda sözleşme kurulmuş olur. Belirtilen şekilde kurulan sözleşmenin geçerlilik unsurlarından biri tarafların hukuki işlem ehliyetine sahip olmasıdır. Türk Hukuk sisteminde sözleşme özgürlüğü benimsenmiş olmakla birlikte, sözleşmenin konusunun emredici hukuk kurallarına, kişilik haklarına, kamu düzenine, genel ahlaka aykırı olmaması ayrıca sözleşmenin konusunun olanaksız olmaması, taraflarının iradelerinin sakatlanmamış olmaması gerekir. Borçlar Kanunu’nun 30 ve devamı maddeleri yanılma, aldatma ve korkutma hallerinde sözleşmenin iptal edileceğini hükme bağlamıştır. Söz konusu madde elektronik sözleşmelere de uygulanır.

Elektronik Ticaret ve Tüketicilerin Korunması

Türkiye’de 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hazırlanmıştır. Kanun, ayıplı mallardan tüketici kredilerine, taksitli satışlardan satış sonrası hizmetlere kadar birçok konuyu düzenlemiştir. Bu Kanunla birlikte, Türk Hukuk Sistemi; tüketici mahkemeleri, tüketici sorunları hakem heyetleri, tüketici konseyi gibi yeni kurumlarla tanışmıştır. Daha da önemlisi bu Kanun ile tüketici haklarının ne olduğu ve bu hakların nasıl kullanılacağı ortaya konulmuştur. Daha sonra 4077 Kanunu yürürlükten kaldıran ve 28 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kabul edilerek Avrupa Birliği düzenlemeleri ile de uyumlu yeni düzenlemelere yer verilmiştir.

Tüketici Sözleşmeleri ve Tüketici Hakları

Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü “tüketici işlemi” ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar (m.2). Maddede belirtilen tüketici işlemi daha çok tüketici sözleşmelerini içerir. Tüketici sözleşmeleri tek tip olmayıp pek çok değişik tür sözleşmeyi (eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere) kapsar(satış, trampa, bağışlama, kira, karz vb). Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda özel olarak sayılmış olan sözleşmelerden başka, tüketici durumunda olan kişiye ivaz karşılığı mal veya hizmet sağlanmasını amaçlayan isimli veya isimsiz her tür sözleşme de bu kapsamda değerlendirilir. Tüketici sözleşmeleri karşılıklı, mal ve hizmet arzını amaçlayan sözleşmelerdir.

Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3(k) maddesine göre, tüketici “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişidir”. Bir mal veya hizmet ticari amaçla satın alınıyorsa satın alma işlemini yapan tüketici sayılmaz ve Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanundan yararlanamaz. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 11. maddesine göre, tüketiciye satın aldığı mal veya hizmetin ayıplı çıkması halinde bir takım haklar tanınmıştır.

Ayıplı hizmetin tanımı TKHK m. 13/1’de verilmiştir. Bu tanıma göre “ayıplı hizmet, sözleşmede belirlenen süre içinde başlamaması veya taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan hizmettir.”

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun m. 13/2’ye göre, “hizmet sağlayıcısı tarafından bildirilen, internet portalında veya reklam ve ilanlarında yer alan özellikleri taşımayan ya da yararlanma amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler ayıplıdır.” TKHK m. 13’de ayıplı hizmete ilişkin olarak beş durum ortaya konulmuştur:

  • Sözleşmede belirlenen süre içinde başlamaması
  • Taraflarca kararlaştırılmış olan özellikleri taşımaması
  • Objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması
  • Bildirimlere Aykırılık
  • Hizmette Bulunması Gerekli Nitelik Eksiklikleri

Mesafeli Sözleşmeler ve Tüketici Hakları

Tüketici Kanunu’nda çağın gereklerine uygun bir takım düzenlemeler yapıldığından söz etmiştik. 2003 yılında değişikliğe uğrayan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda göze çarpan ilk olumlu değişiklik, Türk Hukuk Mevzuatı’nda ilk kez elektronik ticaret kavramının “mesafeli sözleşmeler” baslığı altında yer alması olmuştur. Kanunun, tanımlar kısmında “mal” tanımına artık internet üzerinden satın alman elle tutulur mallar dışında ayrıca elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gibi elle tutulamayan mallar da girmiştir. Mesafeli sözleşmelere 4077 sayılı TKHK’da olduğu gibi 6502 sayılı TKHK’da da yer verilmiştir. Mesafeli sözleşmelere 6502 sayılı TKHK m. 48’de yer verilmiştir. TKHK m. 48’e göre “mesafeli sözleşme, satıcı veya sağlayıcı ile tüketicinin eş zamanlı fiziksel varlığı olmaksızın, mal veya hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu ana kadar ve kurulduğu an da dâhil olmak üzere uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmelerdir. Tüketici, mesafeli sözleşmeyi ya da buna karşılık gelen herhangi bir teklifi kabul etmeden önce ayrıntıları yönetmelikte belirlenen hususlarda ve siparişi onaylandığı takdirde ödeme yükümlülüğü altına gireceği konusunda açık ve anlaşılır şekilde satıcı veya sağlayıcı tarafından bilgilendirilir.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna göre, tüketici, internetten satın alacağı mal ve hizmetle ilgili ayrıntıları yazılı olarak onaylamadıkça sözleşme de kurulamayacak, dolayısıyla ayrıntısı ve özellikleri belirtilmeyen ürünü satın almak zorunda kalmayacaktır. Tüketici, satın alacağı ürünün ayrıntısını ve özelliklerini okuduğunu ve satın alma işlemini onayladığını yine elektronik ortamda yazılı olarak bildirebilecektir. Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin siparişinin kendisine ulaştığı andan itibaren taahhüt edilen süre içinde edimini yerine getirir. Mal satışlarında bu süre her hâlükârda otuz günü geçemez. Satıcı veya sağlayıcının bu süre içinde edimini yerine getirmemesi durumunda tüketici sözleşmeyi feshedebilir. Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmiş olması yeterlidir. Mesafeli satışlar, katalogdan, gazete, dergi ilanlarından ve diğer yazılı iletişim araçlarından seçme yolu ile yapılan satışlardır. Mesafeli satışlarda tüketici, mal ve ya hizmet siparişini internet üzerinden, telefonla ya da form göndermek suretiyle verir.

“Çevrim içi pazarlama” yani çevrimiçi ortamda mal satımına ya da hizmet sağlanmasına yönelik sözleşmeler ile fiziki ortamda yapılan her türlü malın alım satımının çevrimiçi yapılması mümkündür. Tüketici çeşitli işletmelerin web sitesine girmek suretiyle sipariş verebilir ve mal geleneksel yollarla tüketiciye ulaştırılabilir. Aynı şekilde tüketici telefon yoluyla da sipariş verebilir durum yine aynıdır. Tüketici çevrimiçi olarak sanal sanal bir mal sipariş ettiğinde ise, teslim, sözleşme yapıldığı anda internet üzerinden yapılır. Her iki durum da TKHK 48. madde kapsamına girer. Tüketici, mesafeli sözleşmelere ilişkin Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunda yer alan düzenlemelerden yararlanabileceği gibi, örneğin bir malın ayıplı çıkması halinde, daha önceki bölümde ayrıntılı olarak belirttiğimiz ayıplı mala ilişkin haklarını da kullanabilecektir. Aynı şekilde tüketicinin TBK hükümlerine dayanarak tazminat talebinde bulunması da mümkündür.