ENDÜSTRİ SOSYOLOJİSİ - Ünite 7: Sanayileşme Politikaları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Sanayileşme Politikaları

Sanayileşme Politikasının Tanımı

Gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun bütün ekonomilerin temel amacı refah düzeyini maksimize etmektir.

İktisadi büyüme performansını artıracak bütün bu adımlar, hükümetlerin aktif politikalar ile iktisadi hayata müdahale etmesi anlamına gelmektedir. Burada sıralanan bütün bu adımlar kapsamlı bir sanayileşme politikası ile gerçekleştirilebilir.

Sanayileşme politikaları deyince iktisat politikalarının temel araçları olan para ve maliye politikası araçları akla gelebilir. Ancak sanayileşme politikaları daha kapsamlı bir perspektifle değerlendirilmesi gereken politikalardır.

Literatürde sanayi politikalarının rolü konusunda görüş birliği mevcut olmadığından tek bir tanımdan söz etmek mümkün değildir. Bu tanımlardan bazıları şunlardır:

  • Sanayi politikaları, herhangi bir kamusal önlem ya da önlemler paketi ile yapısal değişimin desteklenmesi ya da önlenmesi, sanayileşme politikası olarak tanımlanabilir.
  • Sanayi politikaları, yeni sanayilerin gelişimini de içerecek şekilde, ekonominin sektörel bileşimini değiştirecek ve sürekli ve yenilebilir rekabetsel avantajlar sağlayacak politika uygulamaları olarak da tanımlanabilir.
  • Hükümet tarafından uzun dönemli iktisadi büyüme performansı açısından önemli kabul edilen sektörlere kaynak akışının teşvik edilmesi, sanayi politikası kavramı ile ifade edilir.
  • Sanayi politikası, ekonominin büyüme ve rekabet performansını iyileştirecek her türlü eylemdir.
  • Ekonominin tamamının ve özellikle bazı sektörlerin rekabet gücünü ve verimliliğini artırmaya yönelik kamusal politikaların tamamı, sanayi politikasını oluşturmaktadır.
  • Sanayi politikaları sanayi, ekonominin ayrı bir parçası olarak etkileyen kamusal müdahalelerin bütün türlerini içeren politikalardır.
  • Sanayi politikaları, sanayiye ilişkin kaynak tahsisini etkileyen ve bu çerçevede makroekonomik politikaların yanı sıra mikroekonomik politikaları da içeren politikalardır.
  • İktisadi büyüme performansı açısından göreli olarak daha fazla pozitif katkı sağlayacak sektörlerin öne çıkması için üretim yapısını değiştirecek selektif müdahaleler ya da hükümet politikaları, sanayi politikaları kavramı ile ifade edilebilir.

Sanayileşme Politikasının Gerekçeleri

Sanayileşme politikasına ilişkin tanımlarda dikkat çeken hususlardan biri, devlet müdahalesi vurgusudur. Devletin sanayi politikası ile iktisadi hayata müdahalesi piyasa başarısızlıklarından kaynaklanmaktadır.

Piyasa başarısızlıklarının nedenleri;

  • Bilgi dışsallıkları ve
  • Koordinasyon başarısızlıklarından oluşmaktadır.

Piyasa başarısızlıklarının birinci nedeni, bilgi dışsallıklarıdır. Ekonomik hayatta zaman zaman yenilikler ortaya çıkmaktadır. Bu yenilikler çeşitli riskler içermektedir. Söz konusu yenilikler, başarılı sonuçlar sağlayabileceği gibi başarısız sonuçlara da yol açabilir.

Piyasa başarısızlıklarının ikinci nedeni, koordinasyon başarısızlıklarıdır . Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, teknoloji ve sanayileşme düzeylerinin yanı sıra beşeri sermaye güçleri, altyapı ve kurumsal gelişmişlik düzeyleri açısından da sürekli olarak gelişmiş ülkelerin gerisinde kalmaktadırlar. Bu gibi sebepler ile sanayileşme politikası uygulamaları büyük bir titizlikle yürütülmeli ve birçok alanda devlet müdahalesinin nihai hedefi, piyasa kurallarını tesis etmek ve özel sektörün önünü açmak olmalıdır.

Sanayileşme Politikasının Temel Unsurları

Sanayileşme politikasının temel unsurlarını;

  • Yatırım ve teşvik politikası,
  • Teknoloji politikası,
  • Rekabet politikası ve
  • Bölgesel gelişme politikası oluşturmaktadır.

Teşvik kavramı , bir ekonominin kalkınma stratejisinin, sosyo-ekonomik yapı esas alınarak kamu tarafından nakdi veya gayrinakdi destekler paketi ile desteklenmesidir. Teşvik politikalarının en önemli amacı, gelişmekte olan ülkelere teknoloji transferi gerçekleştirecek yatırım harcamalarını cazip hâle getirmektir. Birçok ülkede vergi politikaları, teknolojik gelişmeleri özendirecek şekilde hazırlanmasıdır. Teknoloji ithalatı, gelişmekte olan ülkelerin sık başvurduğu politika uygulamalarından biridir. Teknoloji transferi açısından araştırma geliştirme firmaları arasındaki iş birliği ve ortaklık sürecini kolaylaştıracak yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi önemli diğer bir adımdır. Yatırımları teşvik etmek amacıyla kullanılan en temel araçların başında vergi teşvikleri gelmektedir. Türkiye’de sanayileşme politikasının önemli bir aracı, her zaman yatırım teşvikleri olmuştur. 1980 yılına kadar sürdürülen uygulamalarda, bu dönemde uygulanan “ithalat ikameci sanayileşme” stratejisine uygun bir tutum sergilenmiştir. 1980 yılında teşvik politikalarında değişiklikler gözlenmiştir. İmalat sanayi yerine ulaştırma ve turizm gibi sektörlerin yanı sıra ihracata yönelik firma ve sektörlere öncelik verildiği söylenebilir.

Teknoloji; bilimin, pratik hayatın gereksinimlerinin karşılanmasına ya da insanın çevresini denetleme, biçimlendirme, yönlendirme ve değiştirme çabalarına yönelik uygulamalarıdır. Teknoloji tarihsel süreç içerisinde geliştirilen bilgi birikiminin üretim sürecine aktarılmasıdır. Bilgi birikimi, dinamik bir süreci ifade etmektedir. Üretim sürecinde kullanılan bilgi birikiminin sürekli yenilenmesi, geliştirilmesi; katma değer artışı açısından temel bir zorunluluktur. Dolayısıyla uygulanacak t eknoloji politikaları iyi tasarlanmalıdır. Yeni teknolojilerin geliştirilmesi, Ar -Ge faaliyetlerine kaynak ayırmak ve bu alanda teşvik uygulamalarına gitmek ile mümkün olmaktadır. Bilgi ve teknoloji üretiminin önemini kavramış ülkeler, Ar- Ge faaliyetlerini desteklemekte ve yüksek katma değerli ürünler üretmektedirler. Teknolojik yenilik faaliyetlerinde piyasa akasmasının dört temel nedeni vardır:

  • Teknolojik yenilik ve bilginin kamusal mal niteliğinin önemli olması,
  • Teknolojik yeniliklere ilişkin faaliyetlerin başarısının belirsizliği,
  • Arrow ikilemi,
  • Dışsallıklar.

Teknolojik yenilik ve bilginin kamusal mal niteliğinin önemli olması: Teknolojik yenilik ve bilginin dışlanabilirlik ve rekabetçilik özelliklerinin güçlü olmaması nedeniyle kamusal mal niteliği öne çıkmaktadır. Teknolojik yenilik üretimi yüksek maliyetler gerektiren faaliyetlerdir. Yeni firmaların sektöre girmesi ya da mevcut firmaların yeni ürünler geliştirmesi oldukça güç olmaktadır. Bu noktada devletin rolü, teknolojik gelişmeleri engelleyen tekelci eğilimleri kırmaktır.

Teknolojik yeniliklere ilişkin faaliyetlerin başarısının belirsizliği: Teknolojik yenilik geliştirme yatırımları çok yüksek maliyetli olmasına karşın ortaya çıkacak ürünün ne ölçüde başarılı olacağı belirsizdir. Teknolojik yenilik faaliyetlerine ilişkin belirsizlik nedeniyle bu alandaki yatırımlar riskli olacak ve dolayısıyla finansmanı maliyetli olacaktır. Finansman sorunlarının aşılması için devletin teşvik politikası uygulamasına gitmesi gerekmektedir.

Arrow ikilemi: Teknolojik yenilik ve bilginin tam olarak bilinmesi hâlinde satın alınması, bilinmemesi hâlinde ise değerinin ölçülmesi söz konusu değildir. Bu durum; teknolojik yenilikler için yeterli bir talebin oluşmaması, bu tür yeniliklere ilişkin piyasaların sığ olması ve nihayet piyasa mekanizmasının etkin çalışmaması sonucunu “arrow ikilemini” doğuracaktır.

Dışsallıklar: Teknolojik yenilikler, pozitif ya da negatif dışsallıklar ortaya çıkarabilir. Teknolojik yenilik faaliyetini ilk defa gerçekleştiren firma, ciddi maliyetlere katlanırken bu faaliyetten yararlanan firmalar herhangi bir bedel ödememektedirler. Teknolojik yeniliklerin üretim hacmi üzerindeki olumlu etkileri nedeniyle girişimci firmaların devlet tarafından desteklenmesi gerekmektedir.

Teknolojik yenilik ve gelişim açısından nitelikli işgücü büyük önem arz etmektedir. Modern teknolojiyi kullanma ve geliştirme bilgi ve becerisine sahip işgücünü artıracak politikaların uygulanması önem taşımaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde kaynakların yetersizliği, nitelikli işgücünün yetişmesi açısından ciddi bir kısıt olarak değerlendirilse de bu ülkelerin kaynak dağılımını eğitim ve Ar-Ge harcamaları lehine yeniden dağıtmaları, uzun vadeli kalkınma politikalarının önemli ayaklarından biri olmalıdır. Hindistan, Güney Kore ve Çin gibi bazı gelişmekte olan ülkeler; nitelikli işgücü açığı sorunlarını gidermek amacıyla “tersine beyin göçü” politikasına başvurmuş ve başarılı sonuçlar elde etmişlerdir.

Sanayileşme politikalarının temel bileşenlerinden biri de rekabet politikalarıdır. Rekabet, göreceli bir kavramdır. Rekabetten söz edilirken iktisadi birimlerin performanslarının karşılaştırılması hususu üzerinde durulmaktadır . Rekabet ; firma, sektör ya da ulusal ekonomi düzeyinde kullanılabilir. Firmalar arasında, sektörler arasında ya da ülkeler arasında rekabet karşılaştırmasından söz edilebilir. Rekabet kavramı, ülke düzeyinde ele alındığında bireysel refah ya da ticaret performansı ile ilişkilendirilerek kullanılabilir. Ulusal rekabet politikası temel olarak;

  • Değişim politikaları,
  • Makroekonomik yapı ve politikalar,
  • Ara ya da destekleyici politikalar,
  • Mikropolitikalar başlıkları ile şekillenir.

Sanayi politikalarının en önemli bileşeni, değişim politikalarıdır . Sanayileşme politikasının şekillenmesinde politika yapıcılarının ve toplumun zihniyet yapısı son derece önemlidir. Politika uygulamalarının teknik altyapısını oluşturmadan önce gelişme temelli kültürel değerlerin geniş toplumsal kesimler tarafından benimsenmesi gerekmektedir.

İstikrarlı ve öngörülebilir makroekonomik yapı ve güvenilir makroekonomik politikaların yanı sıra gerçekçi bir kur politikası ve ulusal sanayi teşvik edecek genel bir dış ticaret politikası izlemek gerekmektedir.

Ara ya da destekleyici politikalar ile rekabet avantajı artırılabilir.

Mikropolitikalar ile firmaların üretim becerilerini sürekli olarak geliştirecek dışsallıklar teşvik edilebilir.

Geleneksel bölgesel politikalar , merkezî bir kurum tarafından yürütülen politika demetinden oluşmaktadır. Geleneksel politika anlayışı, dengeli kalkınma anlayışına dayanmaktadır.

Geleneksel politika anlayışı ile kapalı ekonomi modelinde kısmi bir başarı sağlanabilir. Ancak sermaye hareketlerinin serbestleştiği günümüz dünyasında geleneksel anlayış yetersiz kalmıştır. Dolayısıyla geleneksel anlayış yerini bölgelerin rekabet gücünü arttırmaya odaklanan yeni bir anlayışa bırakmıştır. Yeni anlayış; içsel büyüme teorisine dayanmaktadır. Bu anlayış;

  • Bölgesel arz yapısının güçlendirilmesi,
  • Cazip yatırım ortamının tesis edilmesi,
  • Merkezi karar yerine yerel inisiyatifin
  • güçlendirilmesi,
  • Beşeri sermaye,
  • Sosyal sermaye ve
  • İnnovasyon gibi kavramları gündeme getirmiştir.

İktisadi Gelişmişlik ve Sanayi Politikası İlişkisi

Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tercih ettikleri sanayileşme politikaları, tamamen kendi iç dinamikleri ile şekillenmemektedir. Nüfus artışı ve yatırım harcamaları için gerekli fonların oluşturulamaması iç dinamikleri oluştururken küreselleşme süreci yabancı yatırımlar dışsal dinamikleri oluşturur.

Küresel sermaye, gelişmiş ülkelerde uygulanan sıkı denetimlerden kurtulmak üzere bazı üretim birimlerini az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelere kaydırmaktadır. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde üretim yapan sanayi kuruluşları, ekseriyetle çevre kirliliğine yol açan üretim birimleridir. Birçok az gelişmiş ülkede çevre denetiminin ve standartlarının zayıf olması, bu ülkeleri çok uluslu şirketlerin kirlilik sığınakları hâline getirmiştir.

Genel Değerlendirme ve Öneriler

Sanayileşme politikaları, devletin ekonomideki rolü tartışmaları ile birlikte ele alınmalıdır. Sanayileşme politikasının;

  • Yatırım politikası,
  • Teknoloji politikası,
  • Rekabet politikası ve
  • Bölgesel gelişme politikasından oluşmak üzere dört temel ayağı vardır.

Sanayileşme politikalarının bütün unsurlarını birlikte ele almak, diğer bir ifade ile birbirinden tamamen bağımsız düşünmemek gerekmektedir. Bir alanda yapılacak düzenlemeler, diğer politikaların hem hazırlık hem de uygulama süreçlerini doğrudan ya da dolaylı kanallar ile etkilemektedir.