ENERJİ TASARRUFU VE ÇEVRE - Ünite 1: Avrupa Birliği ve Türkiye’de Çevre ve Enerji Politikaları Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 1: Avrupa Birliği ve Türkiye’de Çevre ve Enerji Politikaları
Giriş
Türkiye, Avrupa Birliği’ne tam üye olma amacında olan bir ülkedir. Bu nedenle de çevre ve enerji politikalarını belirlerken Avrupa Birliği’ndeki politikaları, kanun ve yönetmelikleri dikkate almak durumundadır.
Avrupa Birliği’nde Çevre Politikaları
Avrupa Birliği politikaları içerisinde çevre sorunları ve bunlara getirilen çözümler önemli bir yer tutmaktadır.
Avrupa Birliği’nde çevre politikası geliştirilmesinin gerekçeleri aşağıdaki gibidir:
- Kalite Standartları
- Maliyetler
- Yaşam kalitesi
- Siyasal bakış
- Çevre kirliliği
Çevre kirliliği, tüm dünyayı tehdit eden bir sorun olması nedeniyle AB çatısı dışında da Dünya için ortak politika arayışları vardır. Bu amaçla da Kyoto Protokolü ortaya konulmuştur.
Avrupa Birliği’nin çevre politikası için aşağıdaki hedefler ortaya konulmuştur:
- Çevrenin korunması ve çevre kalitesinin yükseltilmesi,
- Doğanın ve doğal kaynakların, ekolojik dengeye zarar vermeyecek şekilde işletilmesi,
- İnsan sağlığının korunması,
- Kalkınmanın kalite kurallarıyla paralellik içinde özellikle de yaşam çevresinin ve çalışma şartlarının geliştirilmesine yön verilmesi,
- Kent planlaması ve toprak kullanımında çevresel etkilerin dikkate alınması.
Avrupa Birliği’ndeki çevre politikasının temel ilkeleri aşağıdaki şekilde belirlenmiştir:
- Bütünleyicilik ilkesi : Birliğin en önemli ilkelerinden birisi de malların serbest dolaşımı ve rekabet politikasıdır
- Önleyicilik ilkesi: Bu ilke, bir zarar tam olarak ortaya çıkmadan önce önlem alınması temeline dayanmaktadır.
- Kirleten öder ilkesi : Bu ilke, özellikle emisyon standartları için belirlenen sınırların su ve baca gazı atıklarında arttığı sektörlerde uygulanmaktadır.
- Yüksek seviyede koruma ilkesi: Birliğin çeşitli bölgelerindeki farklı koşullar da dikkate alınarak, yüksek seviyede bir çevre koruması ilkesidir.
Avrupa Birliği’nin çevre politikasında bazı temel uygulama alanları belirlenmiştir. Bunlar; yaşamın korunması, suyun korunması, havanın korunması, ormanların korunması, endüstriyel kirlilik kontrolü ve atıklar, kimyasal ürünler, radyasyondan korunma, iklim değişikliği ve gürültüdür.
Avrupa Birliği üyesi ülkeler, çevrenin korunmasının ekonomik boyutunu karşılamak üzere, bazı ekonomik araçlar geliştirmişlerdir. Bunlardan birisi çevre vergileridir. Çevre vergileri; emisyon-atık vergileri, çevreye bırakıldığında zarar veren ürünlerden alınan ürün temelinde belirlenen vergiler, kullanım temelinde belirlenen vergiler ve çevreyi kirleten ürünlerden yüksek, çevreyi kirletmeyen ürünlerden düşük vergi alınması şeklinde uygulanan vergilendirme farklılıkları olarak dörde ayrılır.
Birliğin çevre politikalarının belirlenip uygulamaya konulmasında görevli olan bazı kurumlar oluşturulmuştur. Bunardan bazıları şunlardır:
- Çevre Genel Müdürlüğü (The Environment Directorate-General),
- Avrupa Çevre Ajansı (European Environment Agency),
- Avrupa Yatırım Bankası (European Investment Bank),
- Avrupa Çevre İlkeleri (European Principles for the Environment-EPE).
Avrupa Birliği’nin çevre mevzuatında kişilere yönelik bazı haklar bulunmaktadır. Bunlar: bilgilendirme hakkı, fikri sorulma hakkı, hükümetlerin kararını irdeleme hakkı, AB yasalarından yararlanma hakkıdır.
Türkiye’deki Çevre Politikaları ve Avrupa Birliği Mevzuatı’na Uyum
Türkiye’de çevre politikalarına ilk adım, üçüncü beş yıllık kalkınma planı ile birlikte (1973-1977) atılmıştır. Bu planda çevre sorunlarına yönelik politika belirleme yönünde açıklamalar yer almıştır. Bu planda ilk kez çevre yönetimi kavramı gündeme gelmiş, bu amaçla kamu ve özel sektör arasında etkileşim kuracak, doğal varlıkların korunmasını sağlayacak, sorunlara merkez ve yerel düzeyde çözümler getirmeyi amaçlayan bir sistem kurulması tartışmaları başlamıştır.
Türkiye’de Çevre Politikalarının Oluşturulma Süreci
Türkiye’de ilk kez çevre politikalarının oluşturulması amacıyla Başbakanlık’a bağlı bir Çevre Müsteşarlığı’nın kurulması 1978 yılında gerçekleştirilmiştir. Çevre Bakanlığı’nın kurulması 1991 yılında gerçekleştirilmiştir. Çevre Bakanlığı kapsamında Yüksek Çevre Kurulu, Özel Çevre Koruma Kurumu, Çevre İl Müdürlüğü, Mahalli Çevre Kurulu gibi bakanlığa bağlı kuruluşlar tanımlanmıştır. 2003 yılında yapılan yeni bir düzenleme ile Çevre ve Orman Bakanlığı kurulmuştur.
Türkiye’de çevre alanındaki mevzuat, AB’ye uyum sürecinde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü gibi farklı bakanlık ve genel müdürlükler tarafından yürütülmektedir.
AB çevre mevzuatının ulusal mevzuata aktarılması ve uygulanması aday ülkelerin en temel yükümlülüğü olarak ortaya çıkmaktadır. Buradaki öncelikli konular aşağıda sıralanmıştır:
- Çerçeve mevzuat (ÇED ve çevresel bilgiye erişim de dahil),
- Birliğin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ilişkin tedbirler,
- Küresel kirliliğin azaltılması,
- Biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla doğa koruma mevzuatı,
- İç pazarın işleyişini sağlayan, ürün standartları türü önlemler.
Türkiye’de Çevre Mevzuatının Avrupa Birliği Mevzuatı ile Uyumu
Türkiye’nin AB çevre mevzuatına uyum konusundaki yükümlülükleri ile ilgili gelişmeler, Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) raporlarında yer almaktadır. Nisan 2003’te açıklanan gözden geçirilmiş KOB’a göre çevre alanında Türkiye’nin AB ortak çevre politikasına uyum konusundaki yükümlülükleri kısa ve orta vadede olmak üzere sıralanmıştır.
Kısa vadedeki yükümlülükler:
- Müktesebat aktarımı için bir program kabul edilmesi,
- Çevresel etki değerlendirme direktifinin yürürlüğe konulması ve uygulanması,
- Çerçeve mevzuatının aktarılması ve uygulamaya başlanması,
- Doğanın korunmasına ilişkin mevzuatın aktarılması ve uygulamaya başlanması,
- Su kalitesine ilişkin mevzuatın aktarılması ve uygulamaya başlanması.
Orta vadedeki yükümlülükler:
- Çevre korunmasının sağlanması için müktesebatın iç hukuka aktarılmasının tamamlanması,
- Veri toplanması dahil olmak üzere kurumsal, idari ve izleme kapasitesinin güçlendirilmesi,
- Sürdürülebilir kalkınma ilkelerinin diğer tüm sektörel politikalar ve bu politikaların uygulama yöntemleri ile bütünleştirilmesi.
Türkiye’de çevre ile ilgili düzenlemelerin AB mevzuatına uyumunu değerlendirebilmek için her yıl yayınlanan ilerleme raporlarına bakmak yeterli olacaktır. Türkiye’nin AB çevre mevzuatına uyum konusunda, 2008’de açıklanan ilerleme raporunda yer alan noktalar ise aşağıdaki gibidir:
- Müktesebatın kademeli olarak iç hukuka aktarılması, uygulanması ve yürürlüğe girmesi için, kilometre taşlarının ve takvimin belirlendiği ve ulusal, bölgesel ve yerel düzeylerde gerekli kurumsal kapasitenin ve mali kaynakların oluşturulmasına yönelik planları da içeren kapsamlı bir stratejinin kabul edilmesi,
- İdari kapasitenin güçlendirilmesinin yanı sıra, özellikle, sınır aşan durumları da içeren çevresel etki değerlendirmesi gibi, yatay ve çerçeve mevzuatın iç hukuka aktarılması, uygulanması ve yürürlüğe konmasına devam edilmesi,
- Ulusal Atık Yönetimi Planı’nın kabul edilmesi.
Kyoto Protokolü ve Etkileri
Kyoto Protokolü, küresel iklim değişikliği ile mücadele etmek için BM’nin 1997’de Japonya’nın Kyoto şehrinde düzenlediği çevre toplantısında katılımcı hükümetler tarafından kabul edilen bir anlaşmadır. Kyoto Protokolü, gelişmiş ülkelerin sera etkisi yaratan gazların salınımını 2008-2012 yılları arasında % 5,2’ye düşürmelerini öngörmüştür. Türkiye 2009 yılı başında protokolü imzalamıştır.
Kyoto Protokolünün temel hedefi, atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun iklimi tehdit etmeyecek seviyelerde tutulmasını sağlamaktır.
Kyoto Protokolü’ndeki Ortak Yürütme Mekanizması
Bu esneklik mekanizmasına göre, emisyon hedefi belirlemiş bir ülke, emisyon hedefi belirlememiş diğer bir ülkede, emisyon azaltıcı projelere yatırım yaparsa, emisyon azaltma kredisi kazanır ve bu krediler toplam hedeften düşülür.
Kyoto Protokolü’ndeki Temiz Kalkınma Mekanizması
Bu mekanizmada, emisyon hedefi belirlemiş bir ülke emisyon hedefi belirlememiş az gelişmiş bir ülke ile işbirliğine giderek, o ülkede sera gazı emisyonlarını azaltamaya yönelik projeler yaparsa sertifikalandırılmış emisyon kredisi kazanır ve toplam hedeften düşülür
Kyoto Protokolü’ndeki Emisyon Ticareti
Emisyon ticareti mekanizması ile emisyon hedefi belirlemiş ülkelerin taahhüt ettikleri indirimi tutturmak için, ilave olarak kendi aralarında emisyon ticareti yapabilmelerine olanak sunulmuştur. Buna göre, sera gazı emisyonunu beklenenden daha fazla düşüren bir ülke, yaptığı fazladan emisyon indirimini bir diğer ülkeye satabilmektedir.
Avrupa Birliği’ndeki Enerji Politikaları
Enerji, Avrupa Birliği’nin stratejik öneme sahip konularından birisidir. Birliğin enerji politikasını temelinde birey bulunmaktadır.
Avrupa Birliği Enerji Politikasının Hedefleri
Avrupa Birliği’nin enerji politikası için aşağıdaki hedefler ortaya konulmuştur:
- Tüketicilere daha yüksek kalitede kesintisiz ve daha ucuz enerji sağlanması,
- Rekabet gücü, enerji arzının güvenliği ve çevrenin korunması arasında bir denge sağlamak,
- Toplam enerji tüketiminde kömürün payını korumak, doğalgazın payını arttırmak,
- Nükleer enerji santralleri için azami güvenlik şartları sağlamak,
- Yenilenebilir enerji kaynaklarının payını arttırmak.
Birlik 1997 yılında imzalanan Amsterdam Anlaşması ile sürdürülebilir büyümeyi gerçekleştirmek için enerji ile ilgili üç temel politika belirlemiştir:
- Birlik ekonomisini ve toplumsal refahı bozacak enerji sıkıntısı riskini azaltmak için enerji arzının güvenliği politikası,
- Toplumsal refahı arttırmak, endüstrinin rekabet gücünü yükseltmek için enerji maliyetlerini düşürmek amacıyla, rekabetçi enerji sistemi politikası,
- Hem enerji üretiminde hem de son kullanım alanları bakımından çevresel dengeleri gözetmek amacıyla çevrenin korunması politikası.
Enerji Sektöründe İç Pazarın Oluşturulmasına Yönelik Çalışmalar
Avrupa komisyonu 13 Mart 2001’de doğalgaz ve elektrik piyasalarının 2005 yılında tamamen serbestleştirilmesine yönelik bir önlem paketi önermiştir. Bu pakete göre, doğalgaz ve elektrik piyasalarının rekabete açılması, bu kapsamda tüketicilerin tedarikçisini seçebilme özgürlüğüne kavuşması amaçlanmıştır.
Avrupa Birliği’nde Alternatif Enerji Çalışmaları
Rüzgâr, su, güneş, biyokütle gibi alternatif enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması Avrupa Komisyonu’nun enerji politikasının en önemli amaçlarından biridir.
Avrupa Birliği’nde Enerji Talep Yönetimi ve Enerjinin Rasyonel Kullanımı
Birliğin enerjide talep yönetimi ve rasyonel kullanımı başlıca dört alanda yürütülmektedir. Bunlar; yapılarda enerjinin rasyonel kullanımı, sanayide enerjinin rasyonel kullanımı, ulaşımda enerjinin rasyonel kullanımı, yeni kojenerasyon santralleridir.
Türkiye’deki Enerji Politikaları
Ülkemizdeki enerji politikalarının gelişimi de çevre politikalarında olduğu gibi AB’ye uyum sürecine paralel olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin AB’nin enerji politikasına uyumlu olarak enerji kaynaklarını çeşitlendirmesi ve kalitesini arttırması son derece önemlidir. Türkiye enerji konusunda kilit bir role sahip olup önemli bir hidroelektrik enerji üreticisidir.
Enerjide Türkiye’nin Bölgesel Rolü
Ülkemizin stratejik konumu, Türkiye’yi, Avrupa’ya petrol ve doğalgaz taşıması için bir geçiş ülkesi durumuna getirmiştir. Türkiye, enerji bağlantı altyapılarında, yatırım yapılmasını teşvik etmeye yönelik faaliyetlerin yanı sıra Balkan enerji bağlantılı görev gücü gibi enerji bağlantılarını geliştiren faaliyetlerde de yer almıştır.
Türkiye, ayrıca Karadeniz Bölgesel Enerji Merkezi’nin de aktif bir üyesidir. Bu merkez enerji politikaları geliştirilmesi, yatırımların teşvik edilmesi gibi faaliyetler yürütmektedir. Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetleri ile AB’nin iş birliği konusunda da önemli bir role sahiptir.
Türkiye’de Enerji Mevzuatının Avrupa Birliği Mevzuatı ile Uyumu
Türkiye’nin AB enerji mevzuatına uyum konusundaki yükümlülükleri ile ilgili gelişmeler, Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) raporlarında yer almaktadır. Nisan 2003’te açıklanan gözden geçirilmiş KOB’a göre çevre alanında Türkiye’nin AB ortak enerji politikasına uyum konusundaki yükümlülükleri sıralanmıştır:
- Enerji Topluluğu Antlaşması’na olası üyelik amacı da dikkate alınarak gaz ve elektrik iç piyasası ile elektriğin sınır ötesi ticaretine ilişkin müktesebata uyumun ve ilgili uygulamaların sürdürülmesi,
- Doğalgaz iletiminde adil ve ayrım gözetmeyen kuralların uygulanmasının sağlanması.
- Çeşitli düzenleyici otoritelerin kapasitelerinin geliştirilmesine devam edilmesi ve bağımsızlıklarının sağlanması,
- Enerji verimliliği alanında uyuma devam edilmesi ve idari kapasitenin güçlendirilmesi,
- Yüksek verimli kojenerasyonun teşvik edilmesi; uygun ve iddialı hedefler ile teşviklerin belirlenmesi dahil olmak üzere ulaştırma, elektrik, ısıtma/soğutma alanlarında yenilenebilir enerji kullanımının geliştirilmesi,
- Kullanılmış Yakıt ve Radyoaktif Atık Yönetimi Güvenliği Birleşik Sözleşmesi’ne katılım.
Türkiye’nin AB enerji mevzuatına uyum konusunda, 2008’de açıklanan ilerleme raporunda yer alan noktalar ise bazı başlıklar halinde aşağıda verilmiştir:
- Arz güvenliği alanında sınırlı ilerleme sağlanmıştır.
- İç enerji piyasası alanında bir miktar ilerlemeden söz edilebilir.
- Enerji verimliliği alanında bir miktar ilerleme olmuştur.
- Nükleer enerji ve radyasyondan korunma alanlarında, nükleer santrallerin kurulması ve işletilmesi, enerjinin satışı alanında bir çerçeve kanun kabul edilmiştir.
Sonuç olarak Enerji alanında, ancak bir miktar düzensiz ilerleme kaydedilmiştir. Elektrik ve doğalgaz piyasası çerçeve kanunlarının kabulünden yıllar sonra, rekabet hala sınırlıdır ve şeffaf ve maliyete dayalı fiyatlandırma henüz gerçekleştirilmemiştir. Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanında ulusal hedefler henüz belirlenmemiştir.
Türkiye’de Enerji Verimliliğine Yönelik Çalışmalar
Ülkemizde enerji verimliliğine yönelik olarak kanun ve yönetmelik düzeyindeki çalışmaları tarih sırasına göre şöyle sıralayabiliriz:
- Enerji Verimliliği Kanunu (2 Mayıs 2007)
- Binalarda Isı Yalıtım Yönetmeliği (9 Ekim 2008)
- Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğin Arttırılmasına Dair Yönetmelik (25 Ekim 2008)
- Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği (5 Aralık 2008)
- 5627 Sayılı Enerji Verimliliği Kanunu Kapsamında Yapılacak Yetkilendirmeler, Sertifikalar, Raporlamalar ve Projeler Konunda Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ (6 Şubat 2009).